mardinde nereler gezilir / Mardin'de Gezilecek Yerler | Çok Okuyan Çok Gezen

Mardinde Nereler Gezilir

mardinde nereler gezilir

“Ey Güzel Mardin! Uzaktan bana hep çok gizemli, çok derin, çok etkileyici görünürdün. Uzun zamandır sana gelmek ister, fırsat kollardım. Sonunda ben de senin sarp sokaklarında dolandım, insanlarınla sohbet ettim, tarihini anladım, yemeklerinden yedim, suyundan içtim.” diye Mardin’in kulağına fısıldadım. Mardin’de gezilecek yerler, Mardin’de nerede kalınır, Mardin gezi notları ve çok daha fazlasını bu yazıda bulacaksınız.

Mezopotamya’ya Tepeden Bakan Şehir Mardin

Mezopotamya'ya Tepeden Bakan Şehir Mardin

Aylar öncesinden Diyarbakır’a bilet almıştım, sırf Mardin’i görebilmek için. Gitmişken Diyarbakır, Hasankeyf ve Midyat’ı da gezdim ama Mardin’den bahsetmek istiyorum. Mezopotamya’ya tepeden bakan ama bir o kadar da mütevazi Mardin’den… Onlarca farklı kültürü, dili, dini aynı yerde harman etmiş ve birbirine karıştırmadan yaşatmış olan Mardin’den… Mardin’de gezilecek yerler için listemi günler öncesinden hazırlamış, uçuş gününün gelmesini bekliyordum.

Mardin'e uzaktan bakış

Gece geç vakit ulaştık Mardin’e… Mardin’in Diyarbakır yönünden gece manzarası çok etkileyici derler. Bendeki aksi kader, biz tersten Midyat yönünden gördük ilk onu. Daha sarp, daha sert tarafından baktık ilkin. Yine de uzakta, sanki bulutların üstünde oturur gibi aşağıya bakan ışıklarını gördüm önce. Sonra yavaş yavaş o ışıkların içinde buldum kendimi… Benim masal şehrim, rüya şehrim Mardin’e gelmiştim sonunda.

Mardin Nerede, Nasıl Gidilir?

Mardin, Güneydoğu Anadolu Bölgemizde yer alan şehirlerden biridir. Kuzeyinde Diyarbakır ile Batman, batısında Şanlıurfa, güneyinde Suriye, doğusunda ise Siirt ve Şırnak ile komşudur. Mezopotamya ovasına bakan ve sırtını verdiği tepenin yamaçlarındaki konumu ve teras sistemi ile yapılmış taş evleri ile ovaya tepeden bakmaktadır.

Mardin’e çevre illerden otobüs ile ulaşabileceğiniz gibi, uçak ile de ulaşabilirsiniz. Mardin’de havalimanı bulunmaktadır. Ancak turistik olarak popüler olduğundan ve uçuş sayısı az olduğundan uygun fiyata uçak bileti bulmak oldukça zor. Uygun uçak bileti bulup Diyarbakır’a uçakla gidip oradan Mardin’e geçmeyi tercih edebilirsiniz.

Mardin’de Araç Kiralama 

Googlemaps’ten Mardin Havaalanı ile Mardin merkez arası 15 km olduğunu gördüm, taksiye sorduğumda 50 tl’ye götürebileceklerini söylediler, gidiş-dönüş 100 tl’ye mal olacağına daha uygun bir fiyata araba kiralamanın mantıklı olacağını düşündüm. Fiyatlar 2011 fiyatlarıdır. Lütfen o gözle değerlendirin.

İnternetten yaptığım aramada Mardinrentacar.net internet sitesine ulaştım. Merkezden uzak yerlere Midyat, Hasankeyf ve Dara Harabeleri’ne gidebilmeyi de çok istiyordum. Kiraladığım araç sayesinde bu yerlere kolay bir şekilde gittim. Hemen bizi havaalanında karşıladılar ve tüm konaklamamız süresince rahatça kullanabileceğimiz rahat bir araç tahsis ettiler. Gezeceğim yerlere bu araç ile gittim, hiçbir yerde park sorunu yaşamadım. Çok rahat ettim.

Mardin’de Nerede Kalınır? – Mardin’de Konaklama 

Mardin Kasr-i Abbas Otel Avlusu

Mardin malum eski taş evleri ile meşhur. Bu eski taş evlere kasır deniyor. Genelde 2-3 katlı olan bu konakları otel olarak kullanılıyor. Eski şehir içinde bu konakların en lüksünden orta hallisine kadar pek çok alternatifini bulabilirsiniz. Bizim kaldığımız orta halli olanında birazcık ısınma sorunu vardı, elektrik sobası ile ısıtıyorlardı odaları.

Konaklar bana göre değil derseniz pek çok otel zincirine ait otelleri yeni şehir tarafında bulabilirsiniz. Benim önerim bütçenize uygun bir seçenek bularak kasırlarda kalmanız olur.

İnternetten rezervasyonunu yaptırdığım Kasr-i Abbas otele arabayla ulaşamayacağımızı anlamamız kısa sürdü. Eski Mardin’de tek bir cadde var, o da tek yön. Gidiş var, dönüş yok. Diğer bütün sokaklar sadece eşeklere ayrılmış.

Otelden gelip bizi ana caddeden alıyorlar. Abbaralar arasından, daracık sokaklardan, kirli, yıkık dökük sokaklardan geçip otelin arka kapısına geliyoruz. Biran için korkuyorum, acaba ne çıkacak karşıma diye. O küçücük kapıdan içeri girince 1000 yıllık bir Mardin evinin avlusunda muhteşem bir Mezopotamya manzarası çıkıyor karşıma. Gece sanırsın karşısı deniz. Denizde irili ufaklı gemiler, tekneler ışıklarını görür gibi.. Halbuki Mezopotamya burası… Sabah anlayacağım ki, göz alabildiğine ova, geceleri denize dönüşüyor.

Otelimiz tam bir Mardin Evi. Yüksek taş duvarları, işlemeli güzel kapıları, kat kat avluları ile bütün günümü burada geçirebileceğim kadar keyifli. Manzara güzel, güneş pırıl pırıl. Mardin beni beklemese avludaki masada günlerimi geçirebilirmişim gibi.

Cumartesi akşamında vardık Mardin’e. Her yer kapalı, turist sezonu çoktan bitmiş. Eski Mardin sakin günlerini yaşıyor. Bizim dışımızda yollarda birkaç yabancı turist var sadece. Yemek için kapanmak üzere olan çok salaş bir kebapçıya giriyoruz. Mardin kebabı atıyor hemen ocak başına. O kadar lezzetli ki… Sohbet de öyle… Çalışanların üçü de İstanbul’dan memleketlerine geri dönmüşler. “İstanbul’da adını bildiğimiz meşhur kebapçılarda çalışırken artık memlekette de geçim sağlayabilir olduk” diyorlar. Mardin gezimiz sırasında bunu başka Mardinlilerden de duyacağız. Bunu duymaktan çok keyif aldım. Turizm arttıkça Mardin’de iş olanakları arttığı için memleketlerine geri dönenler, geri dönüp kendi işini kuranlar, geri dönüp Mardin’in güzelleşmesi için uğraşanlar… Onlar Mardin’in güzel insanları… Onlar insan…

Mardin’de Gezilecek Yerler

Mardin ilk görüşte insanın aklını başından alan bir şehir. Son yıllardaki restorasyon çalışmaları ile daha da güzelleşmiş. Bu nedenle insan gezmeye nereden başlayacağını bilemiyor. Biz şöyle bir çözüm bulduk, Mardin’de gezilecek yerler listemizde bulunan yerleri, kaldığımız yere yakın olanları yürüyerek gezmeye başladık.

Mardin Revaklı – Sipahiler Çarşısı

Mardin Revaklı - Sipahiler Çarşısı

Pazar sabahı Mardin sokakları oldukça sessiz. Zaten turizm sezonu olmadığı için esnaf da ağırdan alıyor. Bütün bunlar bizi durduramıyor elbette. Otelden çıkıp Mardin sokaklarını keşfe dalıyoruz.

Mardin gezilecek yerler listesinin başlarında, Tellaklar ve Sipahiler çarşısı olarak bilinen çarşı var. Çarşı 17. yüzyıldan beri burada. 2002 yılında restorasyon geçiren çarşıda çalışan zanaatkarları izlemek ayrı bir keyif.

Ulu Camii

İlk durak Artuklu dönemi mimarisini taşıyan ve Mardin’in simgelerinden biri haline gelen Ulu Camii, ama restorasyon nedeniyle kapalı. İçeri girebilir miyiz diye şansımızı deniyoruz ama ne yazık ki olmadı. Biz gittiğimizde yıl 2011, şimdi restorasyon çoktan bitmiştir.

Caminin hikayesi ilginç; iki minareli olarak yapılmış ama tarihte minarelerinden birini kaybetmiş. Süryani kaynaklarında kiliseden camiye çevrildiğine dair bilgiler de yer alıyor. Kiliseden çevrildiği kabul görmese de geçmişte aynı yerde bir kilise olması muhtemel.

Dışarıdan minareli Artuklu mimarisinin geleneksel bir örneği olan caminin yivleme tekniği ile yapılmış olan minaresi, tüm Mardin fotoğraflarının olmazsa olmaz misafirlerinden biri.

Pazar günü kiliselerde Pazar ayinleri var, bizi içeri almıyorlar. Pazartesi günleri de müzeler kapalı. O yüzden ilk planı tersine çeviriyoruz. Pazar müzeleri bitireceğiz, Pazartesi kiliseleri. Gittiğiniz yerlerde gezi planı yaparken bunun gibi küçük detaylar, özellikle de az zamanınız varsa, çok işinize yarıyor.

Mardin Müzesi

Yukarıya doğru devam edip Mardin Müzesi’ne giriyor ve her zaman yaptığım gibi, şehrin turistik haritasını alıyorum. Her ne kadar gelmeden dersime çalışmış ve Mardin’de gezilecek yerler listemi hazırlamış olsam da haritayla gezmeyi ayrı seviyorum.

Süryani Katolik Patrikhanesi olarak inşa edilmiş olan müze binası, Süryani mahallesinde yer alıyor. Etrafı Süryani evleri ile çevrili, duvarına dayanmış bir de Süryani kilisesi yer alıyor.

Mardin Müzesi küçük ama gezilmeye değer. Urartu, Asur, Artuklu, Selçuklu, Pers, Roma, Osmanlı dönemine ait eserler bulabilirsiniz müzede. Benim en çok ilgimi çeken Kırk Haramiler definesi olduğuna inanılan parçalar.

Mardin Müzesi Kültür Bakanlığı’na bağlı bir müze olduğu için Müze Kart ile girebiliyorsunuz. Kartınız yoksa 6 TL giriş ücreti.

Mor Behram Kırklar Kilisesi

Mor Behram Kırklar Kilisesi

Mardin Müzesi’nin üst kısmı Süryani ailelerin yaşadığı bölge, ara sokaklarda gezerken Mardin’in gönüllü rehberlerinden biri bize eşlik ediyor, Mor Behram Kilisesine (Kırklar Kilisesi) giriyoruz.

1293’te Mardin, Süryani Kadim Patriklik Merkezi oluyor. O tarihten itibaren Mardin’de yaşayan Süryanilerin ruhani ve idari işleri bu kiliseden yönetilmeye başlıyor.

Ayin yüzünden yine içeri giremiyoruz ama avlusu bile güzel. Mardinli gönüllü rehberler daha sonra da sık sık karşımıza çıkacak, önceleri sempatik gelse de bir süre sonra yakanızdan bahşiş için düşmeyen bir çocuk sürüsü haline dönüşebiliyor, bahşiş koparmak için çok hırçınlaşabiliyorlar. Umarım hala öyle değildir ve umarım yabancı turistleri de böyle taciz etmiyorlardır.

Bir Süryani ailesinin evini de ziyaret edip, ev yapımı şarap tadına da bakma fırsatı yakalıyoruz. Şarapla aram oldukça iyi olmasına rağmen Süryani şaraplarını çok sevemedim, taze şarap sevmediğim için herhalde.

Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi

Vakit kaybetmeden Eski Mardin’in öbür ucuna Valilik binasının hemen karşısındaki Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi’ne gidiyoruz.  Çok iyi restore edilmiş bir bina, çok güzel bir sergi salonu. Mardin’e gidipte görmeden dönmeyin.

İlk yapım nedeni bilinmemekle birlikte, Osmanlı döneminde süvari kışlası olarak hizmet vermiş olan bina 2009 yılından bu yana Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi olarak hizmet veriyor. Binanın üst katında, Mardin şehrinin kimliğini oluşturan zanaatlar, yaşam alanları, sosyal yaşam ve kent tarihine ait buluntu ve eşyalar sergileniyor. Alt katta ise sergiler düzenleniyor.

Mardin Artuklu Kaymakamlığı

Eski Mardin merkezindeki en ihtişamlı bina Mardin Artuklu Kaymakamlığı binası. Ben güvenlik görevlisine şirinlik yapıp içeriye girip gezdim, dışarısı kadar güzel.

Mardin büyük bir değişim geçiriyor. Onlarca bina restore ediliyor. Kaçak yapılan ve Mardin’in mimari dokusunu bozan binalar önce boşaltılıyor, sonra da yıkılıyor. 2000’e yakın yıkılması planlanan bina var, 2011’de 700 tanesi yıkılmış. Unesco, Anıtlar Yüksek Kurulu, Mardin Valiliği ve Belediyesi büyük bir proje yürütüyor. Dokuyu bozmadan, dokuyu bozan binalar yıkılıyor, eskileri restore ediliyor. Çalışma tamamlandığından Mardin silüeti çok daha güzel olacak. Sabancı müzesinin altında kalan bölüm büyük ölçüde düzenlenmiş ve sokaklarda gezmek büyük keyif.

Eski Mardin Sokakları

Mardin Kalesi

Mardin Kalesine çıkmak istiyoruz, bize gülüyorlar. Askeri bölge olduğu için kaleye çıkmak yasak. Tamamen doğal kaya üzerine inşaa edilmiş bu kale kesinlikle çok korunaklı. Askeri alan olma nedeni de bölgedeki en yüksek ve korunaklı nokta olması imiş.

Mardin sokaklarında gezerken dikkatimi geçen bir başka konu ise özellikle orta yaş ve üstündeki herkesin mutlaka selam vermesi. Umarım bu gelenek genç nesillere de aktarılır. Kendimizi turist değil de misafir gibi hissettirdikleri için Mardinlilere bir kez daha teşekkür ederim.

Dara Antik Kenti

Dara Köyü

Güneş batmadan Mardin’e 30 km mesafedeki Dara Köyü’ne gidiyoruz. Mezopotamya’nın en önemli merkezlerinden biriymiş burası. Çok büyük bir alana yayılmış dev bir medeniyet. Oğuz Köyü ile Dara Antik Kenti birbirine girmiş. Büyük kısmı hala toprak altında. Kazı çalışmaları da yapılmış ancak ödenek yetersizliğinden dolayı şu an devam etmiyormuş. Yeraltı sarnıçları, depolar, yerleşim yerleri, surlar… Bu medeniyet keşfedilmeyi bekliyor. Sınıra çok yakın bu köy değeri anlaşılırsa tam bir turist merkezi olabilir.

Dara Antik Kenti

Mardin’e geri dönerken aklımda hep “neden” sorusu var, “neden bu kadar büyük medeniyetlerin kıymetini bilmiyoruz?”, “neden bunca değeri toprak altında yatırıyoruz?”

Akşam yemek yediğimiz yer bu kez Mardin’in modern yüzü. Yine restore edilmiş eski bir Mardin evi kafe olarak hizmet veriyor. Mardin’e özgü kebapları da İtalyan kahvesi de içebileceğiniz bir yer: Leylan Kafe. Bütün akşamı orada geçiriyor, önce işletmecileri ile sonra da oranın restorasyonunda görev alan arkeologla uzun uzun sohbet ediyoruz. Mardin ile ilgili çok şey öğreniyoruz. Buradaki potansiyelin birkaç yıl içinde nasıl da gelişeceğini, oranın insanlarının bunu nasıl da dört gözle beklediğini… Umarım o gün geldiğinde ne sen, ne de insanların değişmez sevgili Mardin.

Leylan Kafe

Mardin’de ne yenir, nerede yenir?  yazım işinize yarabilir.

Zinciriye Medresesi – İsa Bey Medresesi

Zinciriye Medresesi - İsa Bey Medresesi

Ertesi sabah yine erkenden ayaktayız. Otelin avlusundaki keyifli kahvaltıdan sonra hemen sokağa atıyoruz kendimizi. Kayseriyye ve Ulu Cami çevresindeki bakırcıları izleyerek önce Kız Meslek Lisesi olarak kullanılan büyük ve ihtişamlı yapıyı ziyaret ediyor, sonra da Zinciriye Medresesi’ne gidiyoruz. Medrese üniversite vakfının elinde imiş, ne yazık ki üst katlara geçmeye izin verilmiyor. Burada da şirinlik yapmayı denedim ama nafile.

Mardin’de hüküm süren son Artuklu hükümdarı tarafından yaptırılmış olan medresenin asıl adı İsa Bey Medresesi olmasına rağmen halk arasında Zinciriye Medresesi olarak biliniyor.

Mardin’in ara sokaklarını tavaf ediyoruz, en çok eşekler ilgimi çekiyor. Çöp, eşya, insan… Herşeyi onlar taşıyor. Bizim taksilerin yerine orada eşekler almış. Belediyenin kadrolu eşekleri bile varmış. Dün giremediğimiz kiliselere bugün girebiliriz diye ümit etmiştik ama bugün de tamamen kapalılar. Birkaçının kapısını zorluyoruz ama kapı duvar. Anlaşıldı, kiliselerden yana şansımız yok bu defa.

Deyrulzafaran Manastırı

Deyrulzafaran Manastırı

Çay saatinde Mardin’e 9 km mesafedeki Deyrulzaferan Manastırına gidiyoruz. Çay bahane tabii ama safranlı çayını denemenizi öneririm. Süryani Patriklik Merkezi olarak da hizmet vermiş bu yapı, Mezopotamya manzarası, güzel mimarisi ile insanı etkiliyor. Dışarıda çay içerkenki sessizlik ise neden manastırın burada olduğu anlamaya yetiyor.

Manastır milattan önce güneş tapınağı olarak kurulmuş. Manastır çevresinde yetiştirilen safran bitkisi nedeniyle zamanla adı Safran Manasıtırı (Deyrulzaferan) olarak değişmiş.

Manastır halen Süryani Kilisesi’nin önemli merkezlerinden biri olarak hizmet veriyor.

Kasimiye Medresesi

Kasimiye Medresesi

Kasimiye Medresesi ile günü bitiyoruz. Artuklu mimarisinin son örneklerinden bu medrese hala ihtişamını koruyor. Bir külliye olarak inşa edilmiş olan medresenin Artuklu döneminden bu yana ayakta olması muhteşem bir tarih yolculuğu.

Gün batarken yine Mardin fotoğrafı çekme derdindeyiz, birkaç yerden deniyoruz ama istediğimiz gibi bir poz yakalayamadık. Şu silüeti bozan binalar biran önce yıkılsa da gerçek güzelliği ortaya çıksa bu asi delikanlının.

Mardin’den Ne Alınır?

Mardin deyince akla hemen gümüş işleri, Telkari geliyor. Telkarinin asıl vatanı Midyat, söylemedi demeyin. Mardin’de de oldukça fazla çeşit var elbette. Bir iki hatıralık almak güzel, ancak asıl orijinal tasarımlar ve bol çeşit için Midyat’a yolunuzu çevirmelisiniz.

Mardin eski şehir merkezindeki çarşıda bir tur atıp pek çok telkari dükkanından birkaçını ziyaret edebilirsiniz.

Mardin Lisesi

Mardin gezilecek yerler listesine ekleyebileceğiniz pek çok manastır, kilise var. Ben kendi ziyaret edip önemli bulduklarımı bu yazıda anlattım. Listenize vaktiniz varsa; Nusaybin’e yakın mesire yeri Beyaz Su’yu, tabii ki Midyat’ı ve Mor Gabriel Manastırı’nı, Mardin eski şehir merkezinde eski PTT binasını ekleyebilirsiniz.  Mardin’de gezilecek yerler ile ilgili farklı bir bakış açısı için Biletbayi.com sitesini ziyaret edebilirsiniz. 

Mardin’de Gezilecek Yerler Haritası

Mardin’de gezilecek yerler listesini aşağıdaki harita bulabilir, google haritalar bağlantısında tıklayarak detaylarına ulaşabilirsiniz.

Mardin'de Gezilecek Yerler Haritası

Son sabah artık dönüş yoluna çıkıyoruz. Aklımızda Mardin’in güzel insanları, Mardin’in lezzetli yemekleri, Mardin’in farklı mimarisi… Farklı kültürleri tanımak için dünyanın öbür ucuna gitmenize gerek yok. Ülkemizin her ucunda farklı bir kültür, farklı bir dünya var… Onları tanımakla başlayın…

Yeni yazılarımdan haberdar olmak ve daha fazla fotoğraf, video için sosyal medya hesaplarımı takip etmeyi unutmayın! 

Yolda kalın!

Sevil Mert

"Çok okuyan mı bilir çok gezen mi?" diyerek yola çıktım, hala cevap arıyorum. Hayallerimin peşinden yolculuklara çıkıyor, deneyimlerimi blogumda, gazete ve dergilerde paylaşıyorum. Gezmeyi, okumayı, yazmayı ve hayal kurmayı seviyorum.

Benzer Gezi Yazıları

İLÇEMİZDE GEZİLEN TARİHİ YERLER

 

Kasımiye Medresesi

 

Mardin’in güneybatısındaki tepelerin altında yer alan medresenin yapımına Artuklu döneminde başlanmış ve Akkoyunlu Hükümdarı Cihangiroğlu Kasım Padişah döneminde 1457-1502 yıllarında tamamlanmıştır. Günümüze kadar mükemmel yapısıyla ayakta kalabilen iki katlı, kubbeli,  tek ve açık avlulu medresenin inşasında düzgün kesme taş kullanılmıştır. Plan özellikleri, taş işçiliği ve süsleme motifleri bakımından ilgi çeken yapı, cami ve türbe ile birlikte külliye içerisinde yer almaktadır. Medresenin avlusunda bir çeşme ve büyükçe bir havuz bulunmaktadır.

 

Kırklar Kilisesi

 

Şehrin merkezinde Şar Mahallesinde yer alan yapı 569 yılında Süryani azizlerinden Mor Behnam ve kız kardeşi Saro adına inşa edilmiştir. Uzun bir avlunun doğu tarafındaki dikdörtgen planlı kilise, on iki kalın sütunla taşınan kemerlerle bölümlere ayrılmıştır. Kilisenin 400 yıllık ahşap kapıları, kök boya ile baskı perdeleri, içinde çan kulesi evi ve adeta dantel gibi işlenmiş taş oymacılığı örneklerinin yer aldığı divan çok etkileyicidir. 1170 yılında kırk şehitlere ait rölikler bu kiliseye getirilmiştir. Bugün Mardin Metropolitlik Kilisesidir.

 

Şeyhçabuk Camii

 

Yapım tarihi belli olmamakla birlikte, bugünkü şeklini 15. yüzyılda kazanmış olduğu düşünülmektedir. 19. yüzyılda iki sefer onarım görmüştür.  Avlu duvarları ile çevrili cami, Mardin cami ve mescitlerinin genel özelliği olan enine yayılan bir plana sahiptir. Ana mekan, enine uzun iki beşik tonozla örtülü neften oluşmaktadır. Güney tarafında bulunan çapraz tonozla örtülmüş kısmın türbe ya da zikir yeri olması muhtemeldir. Tarihleri hakkında kesin bilgi olmayan ve şeyh isimleri ile anılan yapıları, Mardin’e Türklerin yerleştirilmeye başladığı devirlere indirmek mümkündür. 

 

Mardin Müzesi

 

Mardin Merkez Şar Mahallesi, Birinci Cadde’de, Cumhuriyet Meydanı’nın kuzeyinde bir grup Süryani evinin arasında bulunan Müze binası, binanın doğu tarafına bitişik olan Meryem Ana Kilisesi’nin Müzeye bakan kapalı portelindeki kitabeye göre 1895 yılında Antakya Patriği İgnatios Behnam Banni tarafından Süryani Katolik Patrikhanesi olarak yaptırılmıştır. Müze binası, kurulu bulunduğu alandaki arazi eğiminin ve parsel derinliğinin fazla olması nedeniyle yapı tasarımı, teraslamalar biçiminde üç kat olarak gerçekleştirilmiştir.

Uzun bir süre dini amaçlı hizmet veren yapı, daha sonraları askeri garnizon, çeşitli siyasi partilerin merkezi, kooperatif binası, sağlık ocağı ve polis karakolu olarak kullanılmıştır. Bina’yı Süryani Katolik Vakfından satın alan Kültür Bakanlığı restorasyon yaptırmış ve 2000 yılında Mardin Müzesi’ni Zinciriye Medresesi’nden alarak bu binaya taşımıştır.

1947 yılından beri hizmet veren Mardin Müzesi, bünyesinde bulunan eserlerin çeşitliliği ile oldukça dikkat çekicidir. Şırnak, Batman ve Siirt illerimizde müze bulunmadığından buradaki eserlerin korunup sergilenmesi için de çalışmalar sürdüren müzede Paleolitik Çağdan MS 19.yy’a kadar olan dönemleri kapsayan buluntular sergilenmektedir. Müze’nin üç adet kapalı teşhir salonu ve iki adet açık teşhir alanı bulunmaktadır.

Gazi Paşa İlköğretim Okulu Binası

Mardin merkez Gazipaşa İlköğretim Okulu olarak kullanılan binanın yapımına 1892 yılında Lole adında mimarbaşı tarafından başlanmış ve II. Meşrutiyet döneminde 1907 tarihinde Süryani Kadim Cemaatinden Cebbur adında zengin bir kişi tarafından ev olarak hizmete açılmıştır. Bina uzun yıllar ev amaçlı kullanıldı.

Bina 4 kattan oluşmaktadır. 1. Kat: Mahzen ve tavla amacı ile yapılmıştır. Şu an ev olarak kullanılmaktadır. 2. Kat: Sokaktan büyük bir kapı ile geniş salona girilir. Bu katta 8 oda bulunmaktadır. 3. Kat: Bu katta 3 oda bulunmaktadır. 4. Kat: Bu katta 10 oda bulunmaktadır. Odaların içi mükemmel bir şekilde oyma taşlarla süslenmiş ve her odanın süslemeciliği, diğer odalardan farklıdır. Bina Cumhuriyetin ilk yıllarında eski Mardin Milletvekili Abdurrezzak ŞATANA’ya 12.500 TL karşılığında satılmış; aynı bina bir süre sonra Özel İdare Müdürlüğü’ne 17.500 TL karşılığında satılmıştır.

1934 yılından günümüze kadar eğitim-öğretim amaçlı olarak kullanılan ve halen Mardin Merkez Gazipaşa İlköğretim Okulu olarak anılan binada 10 derslik bulunmaktadır.

 

Latifiye Camii

 

Cumhuriyet Alanı’nın güneyindedir. Taçkapı yazıtından 1371’de Artuklu sultanlarından Melik Salih ve Melik Muzaffer zamanında görev almış Abdüllatif bin Abdullah tarafından, minaresi Mısır Valisi Muhammed Ziya  Tayyar Paşa tarafından inşa ettirilmiştir. Günümüzdeki minare ise 1845’te Musul Valisi Gürcü Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır.

Mardin ‘deki son Artuklu eserlerinden olan, enine dikdörtgen planlı ve mihrab önü kubbeli yapının portalı iyi korunmuştur.  İki renkli taşlardan üç dilimli kemerli portalde, geometrik motifler örgülü ve yıldızlı bezemeler dikkati çeker. Caminin giriş kapıları, geç dönem Selçuklu ahşap işçiliğinin özgün örneklerinden olan minber ve mahfili görülmeye değer özelliktedir.

 

Ulu Cami

 

Artuklu Dönemi mimari örneklerinden, dilimli kubbesi ve büyük minaresiyle Mardin’in sembolü olan Mardin Ulu Cami kayıtlara göre iki minareli inşa edilmiştir. Caminin bugün mevcut olan tek minaresinin kare kaidesindeki yazıt, yapım tarihini 1176 olarak vermektedir, fakat bugünkü minare 1888/1889 yıllarında yeni ve elektik bir üslupla yapılmıştır.

Bazı süryani yazarlar kiliseden çevrildiğini söylerler. Yapı kiliseden çevrilmemiş olsa bile, yerinde eski bir kilisenin bulunması muhtemeldir. Yapı 12. yüzyıl Artuklu Dönemi mimarisinin temel özelliklerini yansıtır. Erken dönemde özellikle güneydoğuda meydana çıkan, mihrap önü kubbeli enine gelişen cami plan ve formunun çok önemli bir örneğidir. Yapının malzemesi düzgün kesme taştır. Ulu Cami’nin kubbesi dıştan yivleme tekniğiyle yapılmıştır. İlk olarak bu binada kullanılmış ve sonları Mardin’de gelenek halini almıştır ki bazı geç dönem Artuklu yapılarında karakteristiktir.

Caminin dikdörtgen avlusu kuzeyinde kalır. Avlunun güneyinde mihrap duvarına paralel, beşik tonozlu üç neften oluşan, mihrap duvarına yakın iki nefin kubbe ile kesildiği, enine gelişmiş, mihrap önü kubbeli bir şema görülür. Bu şema, aynı zamanda, çevredeki birçok yapı tarafından taklit edilmiş bir modeldir.

 

Zinciriye Medresesi

 

Kalenin hemen altındaki Medrese Mahallesinin kuzeyinde yer alan yapı, 1385 yılında Melik Necmeddin İsa tarafından yaptırılmıştır. Timur ve ordusuyla mücadele etmiş olan Melik İsa bir süre bu medresede hapsedildiğinden Sultan İsa Medresesi adıyla da tanınır. Açık avlulu ve iki katlı medresenin giriş kapısının taş işlemeleri ve dilimli kubbeleriyle ihtişamı görülmeye değer, buradan Mardin’i izlemek de büyük keyiftir. Medresede Sultan İsa Türbesi ve birçok eski kitabe vardır. Yapı yüksekte kurulduğu için geçmişte rasathane olarak kullanılmış ve bir dönem de müze olarak işlev görmüştür.

 

Surur Hanı

 

Ana caddenin üzerinde durumunu kısmen koruyabilmiş olarak ayakta olan 17.-18. yüzyıllarda yapılmış olabileceği düşünülen Kervansaray, dikdörtgen bir avlu etrafında, iki katlı revaklı mekanlardan meydana gelmiştir. Cadde üzerinde, girişin iki yanında beşer dükkan mevcuttur. Zaman içerisinde planı üzerinde birçok değişiklik yapılmıştır. Yakın geçmişte restorasyonu tamamlanan yapının içinde restoran ve kafe hizmetleri verilmektedir.

 

Eski PTT Binası

 

1890 yılında Şatana ailesi tarafından Ermeni mimar Lole’ye yaptırılan ve Mardin sivil mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan yapı, Şehidiye Camii’nin karşısında bulunmaktadır. Bina zengin ve görkemli taş işçiliğiyle dikkati çeker. Yakın zamana kadar PTT binası olarak kullanılmıştır.

 

Şehidiye Medresesi Camii

 

13. Yüzyılın başlarında Artuklu Sultanı Melik Nasreddin Artuk Aslan tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır. Güney tarafında iki nefli mescidin yer aldığı revaklı avlulu ve eyvanlı bir medresedir. Medresede, onarım ve eklemelerle birçok değişiklik yapıldığından medresenin orijinal durumundan pek az şey kalmıştır.

Yapının yıkılmış olan minaresi 1916/17 yıllarında Ermeni mimar Lole tarafından eklektik bir üslupla ve iskelesiz olarak inşa edilmiştir. Medresede en çok oynanmış olan yerlerden biri camidir. İki enine nefli ve ilk yapıldığında oldukça süslü bir cepheye sahip olduğu anlaşılan cami kısmı devamlı değişmiştir.

 

Kentsel Sit Alanı

 

Mardin’in kentle özdeşleşen evleri gerek plansal özellikleri, gerekse malzeme ve bezemeleriyle Anadolu konut mimarisinde ayrıcalıklı bir konuma sahiptir. Ovaya doğru alçalan teraslar üzerinde yoğun ve sıkışık şekilde adeta birbirinin üzerine yığılmış gibi biçimlenen konutların oluşturduğu böyle bir manzarayı Anadolu’nun başka bir şehrinde görmek mümkün değildir. İçinde yaşamın devam etmesi sayesinde eski yerleşimdeki orijinal yapılar özgünlüğünü fazla kaybetmemiştir.

Kalenin eteğinden başlayarak ovaya doğru inen evler arasındaki kot farkı 50-150 metredir. Geleneksel evlerin tümünün cephesi sadece güneye, Mardin Ovası’na bakar. Tepenin eğimi üzerinde kuruldukları için en az iki katlı olan evler birbirinin manzarasını kapatmaz.

Bölgede bolca çıkarılan kalker taşı, yapı üretimine egemen olmuştur. Ceviz kapı, pencere, dolap ve tahtlar da mimarinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Taşın rahatça işlenebilir özellikte olması sayesinde zengin süslemeler ortaya çıkmıştır. Ocaktan çıkartıldıktan bir süre sonra sertleşen bu kireç taşı Mardin yapılarında bugün de kullanılmaktadır. Üstlerinin sıvanmasına gerek duyulmayan taş duvarlar belirli zamanlarda taş kırıntılarından elde edilen kum ile temizlenir. Taşların özelliklerinden dolayı evlerin içi yazları serin, kışları sıcak olur.

 

Sabancı Kent Müzesi

 

Süvari Kışlası olarak yapılan sonra Vergi Dairesi Binası olarak kullanılan bina Sabancı Vakfı tarafından müze ve sanat galerisine dönüştürülmüştür. Şehir merkezinde bulunan iki katlı tarihi yapının 2006 yılında başlayan restorasyonu tamamlandıktan sonra üst kat Kent Müzesi olarak, alt kat ise sanat galerisi olarak düzenlenip 01 Ekim 2009 tarihinde hizmete açılmıştır.

 

Hatuniye Medresesi

 

Gül Mahallesindedir. Kutbeddin İlgazi’nin annesi Sıtti Radviye Hatun tarafından 1184-85 yıllarında yaptırılmıştır. Medrese iki eyvanlıdır, avlusu revaklıdır ve iki katlı bir yapıdır. Ana eyvanın yanında, içi rölyef bezemeli tromplu kubbesi ile türbe yer alır. Medreseye bitişik aynı tarihli cami içinde Hz. Muhammed’e ait olduğu kabul edilen ayak izi mevcuttur. Lahitler bu yöredeki Artuklu eserlerinin en önemlilerinden biri olan bu medreseyi ayrıcalıklı bir konuma sokar. Medresenin güneyinde yer alan aynı tarihli hamam, günümüze değin pek çok onarım geçirmiş olup bugün hizmet vermeye devam etmektedir.

 

Abbaralar

 

Eski Mardin’in labirent benzeri sokakları birbirine yer yer binaların altından geçen abbara adlı geçitlerle bağlanır. Kelime anlamı Arapçada “kapalı yer” olan abbaralar Mardin’in en önemli mimari özelliklerinden biridir. Kentin fiziksel yapısı nedeniyle özel alanın altında ortaya çıkmış bu kamusal alanlar şehir halkını yaz mevsiminde sıcaktan, kış mevsiminde de sert, soğuk rüzgardan ve yağmurdan korurlar.

 

Deyrulzafaran Manastırı

 

Mardin’in 5 km doğusunda bulunan, 1932’ye kadar 640 yıl boyunca Süryani Ortodoks patriklerinin ikamet yeri olan ve üç kattan oluşan manastır 5.yüzyıldan başlayarak farklı zamanlarda yapılan eklentilerle bugünkü haline 18. yüzyılda kavuşmuştur. Manastır, Milattan önce Güneş Tapınağı daha sonrada Romalılarca kale olarak kullanılan bir kompleks üzerine inşa edilmiştir. Mardin ve Kefertüth Metropoliti Aziz Hananyo’nun 793 yılında başlattığı büyük bir tadilat sonrasında manastır onun adıyla Mor Hananyo Manastırı olarak anıldı.

15. yüzyıldan sonra da manastırın etrafında yetişen zafaran (safran) bitkisisnden dolayı Deyrulzafaran (Safran Manastırı) adıyla anılmaya başlandı. Kubbeleri, kemerli sütunları, ahşap el işlemeleri, iç ve dış mekanlardaki taş nakışları ile güzel bir mimari örneği olan manastır uzun tarihi boyunca Süryani Kilisesi’nin dini eğitim merkezlerinden biriydi. 1876 yılında dönemin patriği İngiltere’den satın aldığı bölgenin ilk matbaasını manastıra getirtti. 1969 yılına kadar Süryanice, Arapça, Osmanlıca ve Türkçe kitaplar bu matbaada basıldı. Mardin Metropoliti’nin ikametgahı olan Deyrulzafaran Manastırı bugün de Süryani Kilisesinin önemli dini merkezlerinden biridir.

 

Dara Antik Kenti

 

Yukarı Mezopotamya’nın en önemli yerleşim yerlerinden biridir. Günümüze ulaşan belgeler Dara şehrinin M.Ö. 3. yüzyılın ikinci yarısında Partlar tarafından kurulduğunu göstermektedir. 6. yüzyılın başlarında ise Bizans İmparatoru İmparator Anastasius’un girişimiyle ülkenin doğu sınırını Sasaniler’e karşı korumak amacıyla burada bir askeri garnizon kurulmuştur. Dara, imparatorluğun Fırat boylarındaki savunma zincirinin önemli bir halkasıydı. Aynı zamanda sivil yerleşim yeri olarak da planlanmıştır. Şehrin çevresi 4 kilometrelik bir surla korunmuştur. İç kale kentin kuzeyinde, 50 metre yüksekliğindeki bir tepenin düzlüğüne kurulmuştur. Kentin taşocakları, mezarlığı, agorası ve su sarnıçları görülebilmektedir; kendisi ise köy evlerinin altında kalmıştır.

Mardin yönünden gidildiğinde Dara tabelasından saptıktan bir süre sonra surların dışında kalan taş ocakları, ardından da kaya mezarları görünür. Köy merkezinden sola doğru ilerlendiğinde etkileyici güzellikteki su sarnıcına ulaşılır. Bu noktadan bakıldığında Dara şehrini çevreleyen surlar da açık bir şekilde görünmektedir. Köyün merkezine döndükten sonra eski bir kilise kalıntısı olup halk arasında “Zindan” diye isimlendirilen yapıya gelinir. Binanın su sarnıcı olarak kullanıldığı düşünülmektedir. Dara 11-13. yüzyıllarda Artuklu hakimiyetinde kalmış, 13. yüzyılda İlhanlılar tarafından tahrip edildikten sonra küçük bir köye dönüşmüştür.

 

 

Mardin Gezilecek Yerler

Mardin’e 5 kilometre uzaklıkta bulunan Deyrulzafaran Manastırı Süryaniler tarafından hala aktif bir şekilde dini merkez ve okul olarak kullanılmaktadır. Manastır, Süryani toplumlarını temsil eden en eski yapı olmasıyla Mardin için ayrı bir öneme sahiptir. Manastırın girişinde Süryani patriklerin heykelleri olduğu gibi manastırın içinde 52 Süryani patriğinin mezarı bulunmaktadır. Deyrulzafaran Manastırı Süryaniler tarafından güneş tapınağı olarak inşa edilmiştir. Rivayete göre manastırın olduğu bölgede safran çiçekleri açarmış ve Deyrulzafaran manastırı inşa edilirken harçlarda renk versin diye safran çiçekleri kullanılmıştır. Adını da buradan almıştır.

Süryanilerden tarafından güneş tapınağı olarak kullanılan manastır Romalılar tarafından kale olarak kullanılmış ve manastıra ek olarak Meryem Ana Kilisesi, Azizler Evi ve Kubbeli Kilise inşa edilmiştir. Birçok tarihe ev sahipliği yapan manastırın en dikkat çekici yeri tavanıdır. Tavanında kullanılan taşlar birleştirilirken herhangi bir harç kullanılmamış olup taşlar sıra ile dizilerek geometrik şekil verilmiştir. Tavanının yanı sıra muhteşem bir avluya da sahip olan manastır 3 kattan oluşmaktadır. Manastırda sergi alanı, kiliseler, revak ve teras alanı bulunmaktadır. Deyrulzafaran Manastırı’nı yazın 08.30 - 12.00 ve 13.00 - 17.30 saatleri arasında, kışın ise 08.30 - 12.00 ve 12.00 - 16.30 saatleri arasında ücretsiz ziyaret edebilirsiniz.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır