matrix 2 özet / Matrix Konusu Nedir? Matrix Filmi Oyuncuları Kimlerdir?

Matrix 2 Özet

matrix 2 özet

Resmi The Matrix Resurrections senaryo özeti, filmin gidişatına ışık tutuyor

The Matrix Resurrections'ın senaryo özeti, bu yıl sonunda çıkacak olan filmin konusunu bir miktar aydınlatmış bulunuyor. Matrix'in son versiyonu, her zamankinden çok daha fazla "güçlü, güvenli ve tehlikeli."

Senaryo özeti, WB'un ödüller sayfasında, gelecek ödül töreni sezonunda ödül alabilecekleri beklentisiyle çekim ekibi ve oyuncuların listelendiği "For Your Consideration" (Değerlendirmeniz dileğiyle) bölümünde paylaşıldı.

Senaryo özetinde, "İki gerçekliğin olduğu bir dünyada - günlük hayat ve arkasında yatanlar - Thomas Anderson bir kez daha beyaz tavşanı takip etmeyi seçmek zorunda kalacak. Bir ilüzyon olsa da seçim, her zamankinden çok daha fazla güçlü, güvenli ve tehlikeli Matrix'e giriş ve çıkışın tek yolu" ifadeleri yer alıyor.

The Matrix Resurrections'ın sinemalarda ve HBO Max'te 22 Aralık 2021'de çıkması bekleniyor. Filmin ilk fragmanı geçtiğimiz ay paylaşılmıştı.

For more on The Matrix Resurrections hakkında daha fazla içerik için, Venom 2'nin Matrix'ten görüntülerin nasıl yedirildiği ile ilgili haberimize bakabilirsiniz.


Adam Bankhurst IGN'de haber yazarı.

Matrix - Slavoj Zizek Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Matrix kimin eseri? Matrix kitabının yazarı kimdir? Matrix konusu ve anafikri nedir? Matrix kitabı ne anlatıyor? Matrix PDF indirme linki var mı? Matrix kitabının yazarı Slavoj Zizek kimdir? İşte Matrix kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar:Slavoj Zizek

Çevirmen: Bahadır Turan

Yayın Evi: Encore

İSBN: 9786058541436

Sayfa Sayısı: 120

Matrix Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Matrix'i Slovenya'da bir sinemada seyrederken, filmin ideal seyircisinin -yani bir budalanın- yanında oturmak gibi bir daha ele geçmez bir fırsata sahip oldum. Sağımda oturan, yirmili yaşlarının sonunda bir adam filme kendini kaptırmış, "Aman Tanrım, vay be, demek ki gerçeklik merçeklik yok! …" gibi yüksek sesli nidalarla seyircileri habire rahatsız ediyordu. O kılı kırk yaran felsefi ya da psikanalitik kavramsal ayrımları filmle bağdaştıran sözde-sofistike entelektüel okumalardansa böylesi naif kaptırmaları hiç düşünmeden tercih ederim.

(Tanıtım Bülteninden)

Matrix Alıntıları - Sözleri

  • "2003'te Rumsfeld biraz amatörce, bilinen ve bilinmeyen arasındaki ilişki hakkında felsefe yapmaya girişti: ''Bilinen bilinenler vardır. Bunlar bildiğimizi bildiğimiz şeylerdir. Bilinen bilinmeyenler vardır. Yani, bazı şeyler vardır ki bilmediğimizi biliriz. Fakat bilinmeyen bilinmeyenler de vardır. Bunlar bazı şeyler ki bilmediğimizi bilmeyiz.'' Onun eklemeyi unuttuğu önemli bir dördüncü tanım var: 'bilinmeyen bilinenler', bildiğimizi bilmediğimiz şeyler ki bu tam anlamıyla Freudcu bilinçdışıdır..."
  • "Bir karar verme durumunda olmadığımızın, vereceğimiz kararın keyfî olacağının gayet de farkında olmamıza rağmen defalarca karar vermek zorunda bırakılırız.(...) Çoğunluğun katılım gösterdiği demokratik bir tartışma, çoğunluktaki bilişsel cehalet değişmeden kaldığı sürece niçin daha iyi bir sonuca götürmek zorunda olsun ki? Bu nedenle, çoğunluğun siyasal olarak yarattığı hayal kırıklığı anlaşılabilir bir şeydir: Çoğunluk karar vermeye çağrılır, oysa bununla birlikte, fiilen karar verme, yani tarafsız olarak avantajları ve dezavantajları tartma durumunda olmadığının mesajını da alır. "Komplo teorileri"ne başvurmak bu açmazdan çıkmanın vahim bir yoludur."
  • "...elimizde kalan, tam bir radikal yarıktır: Bir taraftan, uzmanların ve bilim insanlarının tarafsızlaştırılmış dili, herkesin kullandığı ortak dile artık çevrilemiyordur, fakat sanatsal ve popüler hayal gücümüzü şekillendiren ama kimsenin gerçekte anlamadığı fetişleşmiş formüller olarak (Kara Delik, Büyük Patlama, Superstrings, Kuantum Osilasyonu) bu ortak dilin içinde yer almasını bilir. Gerek doğa bilimlerindeki, gerekse iktisat ve diğer bilimlerdeki uzman jargonu, onu kullanarak gerçekte bir tartışmaya giremeyeceğiniz, eş zamanlı olarak ortak deneyimimize çevrilemeyen tarafsız bir kavrayış gibi sunulur. Kısacası, bilimsel kavrayış ile sağduyu arasında kapanamayan bir boşluk vardır, hatta tam da bu boşluk, bilim insanlarını "bilme yükümlülüğü olan özneler"den popüler kült-figürlere terfi ettirir.(Stephen Hawking fenomeni)"
  • "Bir taraftan, duyusal deneyimimizin zenginliğinin -harfleri dahi bir kenara bırakalım- 0 ve 1 gibi, iletilen ve iletilmeyen elektrik sinyalleri gibi asgari dijital serilere radikal bir şekilde indirgendiğini gösterir Sanal Gerçeklik. Diğer taraftan, bu dijital makine, "gerçek" bir gerçeklikten ayırt edilemez olma eğilimindeki "simüle edilmiş" gerçeklik deneyimini doğurur, ki bu eğilimin sonu "gerçek" gerçeklik kavramının altının oyulmasından başka bir yere çıkmıyordur - dolayısıyla Sanal Gerçeklik, imgelerin baştan çıkarıcı gücünün en radikal iddiası anlamına da gelir."
  • "...filmde, vaziyet böyledir çünkü bir Matrix var ve arkasındaki "hakiki" gerçekliği saklıyor türünden bir fikir hakimdir. Dolayısıyla, filmle ilgili sorun, onun yeterince "çılgın" olmamasındadır, çünkü olağan gerçekliğimizin arkasında Matrix tarafından desteklenen başka bir "gerçek" gerçeklik varsayıyordur film. Ancak, çok tehlikeli bir yanılgıya düşmeyelim: "Var olan her şey Matrix tarafından inşa edilmiştir, nihai gerçeklik yoktur, sadece kendi aralarında birbirine ayna görevi gören sanal gerçekliklerin sonsuz dizisi vardır," türündeki bir karşıt kavrayış da ideolojiden başka bir şey değildir."
  • Bir Matrix vardır -olması gerekir- çünkü “şeyler derli toplu değildir, fırsatlar kaçırılıyordur, bir şeyler hep yanlış ilerliyordur”, yani filmde, vaziyet böyledir çünkü bir Matrix var ve arkasındaki “hakiki” gerçekliği saklıyor türünden bir fikir hakimdir. Dolayısıyla, filmle ilgili sorun, onun yeterince “çılgın” olmamısındadır, çünkü olağan gerçekliğimizin arkasında Matrix tarafından desteklenen başka bir “gerçek” gerçeklik varsayıyordur film.
  • Mücadele “gerçek gerçeklik”te olsa dahi kilit öneme sahip kavga Matrix’te kazanılacaktır, onun sanal kurgusal evrenine (yeniden) dahil olunma­ sı gerekliliği de buradan gelir. Mücadele sadece ve sadece “gerçeğin çölü”nde olsaydı şayet, bu, insanoğlunun geri kalanların kötü makinelerle çarpıştığı başka bir sıkıcı karşı-ütopya olurdu.
  • Matrix Reloaded’ın sonunda, bizzat gerçeklikte bir mucize meydana geldiği sırada, dışarıya açılan yalnızca iki yol bulunur: ya postmodem gnostisizm ya da Hıristiyanlık. Bir başka deyişle, ya üçüncü bölümde “gerçek gerçeklik”in, orada nihai bir “gerçek” gerçeklik olmayacağı için matrixin yarattığı başka bir görüntüden öte bir şey olmadığını öğreneceğizdir, ya da ilahi büyüye kapılacağızdır. Gelgelelim, Neo Matrix Revolutions’da gerçekten de bir İsa figürü haline geliyor mudur acaba? Öyle görünebilir: Smith’le düellosunun sonunda (başka bir) Smith’e dönüşür, böylelikle o öldüğünde Smith (yani tüm Smithler) de ölecektir... Ancak, daha yakın bir görüntü, kilit önemdeki bir farkı görünür kılmaktadır: Smith ilk-Yahudi figürüdür, fare gibi çoğalan, zincirini kopararak İnsanlar ile Matrix- Makinelerinin uyumuna zarar veren iğrenç bir davetsiz misafirdir, öyle ki onun yok oluşu (geçici) bir sınıf ateşkesini kolaylaştırır. İşte dengesizlik ve çatışma geti­ ren bu Yahudi davetsiz misafirdir Neo’yla birlikte ölen; İsa’nın içinde ise, tersine, Tanrı insan olur, böylece İsa’nın ölümüyle birlikte, (aşkın) Tanrının ta kendisi olan bu insan (ecce homo) da ölür. Matrix üçlemesinin doğru “Christolojik” versiyonu bu nedenle radikal olarak farklı bir senaryo gerektirmektedir: Neo, insan haline getirilmiş bir Matrix programı, yani Matrix’in doğrudan doğruya insanda beden bulmuş hali olmalıy­dı, böylelikle o ölür ölmez Matrix de kendi kendini yok etmiş olurdu.
  • Bu sebepten ötürüdür ki fantaziyle paranoya hep iç içedir: Paranoya, en temelde, bir “Öteki’nin Öteki’si”ne, düpedüz ortada olan toplumsal dokunun Öteki’sinin ardında saklı durup toplumsal hayatın önceden kestirilemeyen etkileri (olarak bize görünen şeyi) programlayan ve dolayısıyla onun tutar­lılığını garanti eden bir diğer Öteki’ye duyulan inanç­tır.
  • Bizim “gerçek” konumumuz ise hâlâ Matrix’in kölelerinin konumundadır, kafamızın içindeki hapishanenin kurallarını değiştirmek için ekstra bir güç elde ediyoruzdur adeta - peki, Matrix’ten topyekûn çıkarak, mahvedilmiş dünyanın üstünde yaşayan zavallı yaratıklardan farksız olduğumuz şu “gerçek gerçekliğe” girme­ ye ne oldu?
  •  "Hiç çok gerçekçi bir rüya gördün mü? Ya o uykudan hiç uyanmasaydın? Bunun rüya olduğunu nasıl anlayacaktın?"
  • Şunu anlamalısın: Bu insanların çoğu serbest bırakılmaya hazır değil. Ve büyük bir kısmı o kadar içine girmişler, sisteme o kadar bağımlı hale gelmişler ki, onu korumak için savaşabilirler...

Matrix İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Aslında filmi çok uzun yıllar öncesinde izlemiştim. Tam olarak hafızamda kalmamaya başlasada bu gece yakın arkadaşım tarafından "tekrar izlemelisin" tavsiyesi üzerine şöyle bi kazındı izleyeceklerim listesinin en başına.. Tabii bu satırları yazmadan önce de kitap ve film hakkında bi çok şey okudum yapılan yorumlardan. Filmin anlatmak istediğini hepimiz aynı algıyla kavrayabildiğimizinde farkındayım. fakat ilgimi çeken ve beni derin düşüncelere dalıp gitmeme sebeb olan Ajan Smith'in yaptığı konuşma.. Şöyle diyor hatırlatsanız " insanlar memeli değillerdir. Çünkü diğer memeliler gibi belirli bir habitatları yoktur. Doğayla uyum sağlamak yerine sürekli çevre değiştirip kaynak tüketirler ve bu yolla varlıklarını sürdürebilirler." Evet tam olarak bu konuşma beni gerçekten düşündürdü. İnsan olarak kendi türümün nasıl düşler ve fuhuş içinde yaşadığımızın farkına bi kez daha varmış oldum şimdilik :) Ait olduğumuz doğadan uzaklaşıp uygarlıktan uygarlığa atlayıp duruyoruz önümüze gelen her şeyi tüketerek ne yazık ki.. bunun bilincinde olan ve elinden gelen her şeyi yapmaya, anlatmaya, öğretmeye, yol göstermeye çalışanlarımız elbette var biliyorum fakat geçen bunca zamana kadar neden hâla bi değişim gösteremedik. Neden farkında olduğumuz doğru şeyin başarısının keyfini sürer olamadık? Beni bir hayli düşündürdü ve üzdü bunu anlamak.. (şahin gürbüz)

Yaşadığımız gerçekliğin makineler ya da bizden üstün bir ırk tarafından kurgulandığı senaryolar her ne kadar geçmişte bilimkurgu ürünleri sayılsa bile bugün bilimin durduğu noktada çok da uzak ihtimaller olarak görünmüyor gözümüze. Bu senaryolar arasında Matrix her ne kadar kendi dalında özgün bir kurgu ortaya koymamış olsa da makineler tarafından üretilen gerçekliği işleyen filmlerin arasında kafamızda yer edinen, kült filmlerinden biri. Matrix filminin kendince bir analizini yaptığı bu kitapta Slavoj Zizek Neo İsa mıydı yoksa Sokretes mi gibi tartışmalardan uzak kalarak Gerçek ve gerçeklik algısının filmdeki işlenişi üzerine duruyor. Neo Matrix'ten Zeon'un bulunduğu evrene ilk uyandığında M'orpheus' Gerçeğin çölüne hoş geldin' Neo ifadesini kullanıyor kendisine. Kahramanımız makinelerin ürettiği varsayılan, sanal bir dünyada yaşamını sürdürdüğü için uyanışı sırasında şok geçiriyor ki bu da bize gerçeğe nüfuz eden kişinin şok etkisi ile karşı karşıya kalışını anltıyor esasında. Gerçek ve gerçeklik arasındaki ayrım Matrix ve Makineler dünyası arasındaki ayrıma benzese bile Neo Gerçek'i her yakalamaya çalıştığında bilinçdışı bir süreç gibi ondan uzaklaştığını yani Zeon şehrinin bulunduğu evrenin de bir başka üstün güç tarafından üretilen bir gerçeklikten ibaret olduğunu gözlemliyoruz. Hülasa kitap genel olarak lacan'ın Gerçek kavramı ile filmin yeniden okunması üzerinde duruyor. Meraklıları için göz ardı edilmemesi gereken bir eser olmuş. (başlangıcın çağrısı)

Hiç kuşkusuz Matrix, sinema tarihindeki en popüler bir kaç seri filmden biridir, arkasında bıraktığı canlı tartışma ortamı akılda bıraktığı soru işaretleri ile birlikte. Zizek'de serinin ilk filmi ile aynı adı taşıyan yapıtında tüm dünya da şöhretin doruğuna ulaşmış bu filmi bilimsel bakış açısıyla çeşitli yönlerden irdeleyip onun muğlak noktalarını aydınlatarak onu anlamamızı sağlıyor, üstelik su katılmamış katıksız bir enerji içeren kültürle. Bitirirken; bazı kitaplar vardır okur unutursunuz. Bazı başka kitaplar vardır ki ilk başta okursunuz anlamazsınız belki, bu yüzden tekrar okursunuz. Artık okuyup anladığınızda da okuduklarınız aklınızdan hiç çıkmaz. Bu kitapta onlardan biri bakın derim-özellikle sinemaya ilgi duyuyorsanız. (Selim)

Matrix PDF indirme linki var mı?

Slavoj Zizek - Matrix kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Matrix PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Slavoj Zizek Kimdir?

Ljubljana, Slovenya'da (o tarihte Yugoslavya'nın bir parçasıydı) doğdu. Felsefe doktorasını Ljubljana'da aldı ve Paris Üniversitesi'nde Psikanaliz eğitimi gördü. Batı ülkeleri tarafından saygı görmesinden ötürü sosyalist Yugoslavya'da fazla baskıya maruz kalmadığını belirtmektedir. 1990 yılında Slovenya Cumhuriyeti Başkanlığı için Slovenya Liberal Demokrat Partisi'nin adayıydı.

Žižek popüler kültürün yeniden okunmasında Jacques Lacan'ın çalışmalarını kullanmasıyla ünlüdür. Şu konuları da içeren sayısız konuda yazmaktadır; ideoloji, köktendincilik, hoşgörü, politik doğruluk, küreselleşme, öznellik, insan hakları, Lenin, mit, internet, postmodernizm, çok kültürlülük, post-marksizm, David Lynch ve Alfred Hitchcock. Düşünürün sevdiği ve önerdiği filmler Hero'dan Korkunç Ivan'a kadar çeşitlilik göstermektedir. Çağdaş felsefenin görmezden gelinemeyecek önemli bir ismidir.

Žižek Sosyoloji Enstitüsü, Ljubljana Üniversitesi, Slovenya'da uzman araştırmacı olarak görev yapmaktadır. Aynı zamanda, burada sıralanan üniversitelerin yanı sıra başka üniversitelerde de misafir profesör olarak ders vermektedir: The University of Chicago, Columbia, London Consortium, Princeton, The New School, The European Graduate School, The University of Minnesota, The University of California, Irvine and The University of Michigan. Bugünlerde Birkbeck Institute for the Humanities Birkbeck, Londra Universitesi'nde uluslararası yönetici olarak çalışmaktadır.

Žižek 2004 yılında 26 yaşındaki Arjantinli model Analia Hounie ile ikinci evliliğini yaptı, daha önce Renata Salecl ile evliydi.

Žižek mesleğinin başlangıcında 1970'lerin Yugoslavya'sının politik ortamında engellendi. 1975'te master tezinin siyasi açıdan şüpheli görülmesinden sonra Ljubljana Üniversitesi'nde bir yer sahibi olması önlendi. Takip eden yıllarda Yugoslavya Ordusu'nda görev aldı ve sonunda Jacques Lacan'ın psikonalitik teorisine dönük kuramsal odaklanmaları olan bir grup Slovenyalı bilgin ile yakınlaştı.

Žižek'in büyük bir sosyal kuramcı olarak uluslararası tanınması 1989'da İngilizce basılan ilk kitabı The Sublime Object of Ideology'ye kadar sürdü. Žižek'in en dünya çapında en çok tartışılan kitabı The Ticklish Subject (1999), onu açıkça dekonstrüksiyonizmcilerin, Heideggercilerin, Habermascıların, bilişsel işlemlerle uğraşan bilimadamlarının, feministlerin ve Žižek'in New Age "obskürantizmciler" olarak tanımladıklarının karşısına koyar.

Žižek'in çalışma ve düşünceleri belirlemedeki sorunlardan birisi onun kuramsal konumunu çok sık olarak kitapları arasında, hatta bazen aynı kitabın farklı sayfalarında değiştirmesidir (mesela, Lacan'ın yapısalcı mı yoksa post-yapısalcı mı olduğu konusunda). Bu nedenle onu eleştiren bazı kişiler, onu tutarsızlık ve entelektüel düzey eksikliği ile suçlamaktadır. Ne var ki Ian Parker herhangi bir "Žižekyen" felsefe sistemi bulunmadığını öne sürmektedir çünkü Žižek, bütün tutarsızlığıyla beraber, bize, bizim bir tek yazardan neyi almak ve onda neye inanmak istediğimiz konusunda daha derinlemesine düşünmemiz konusunda yardımcı olmaya çalışıyor.(Parker, 2004) Aslında, Žižek'in kendisi, bir felsefecinin tavrının, bizim kendi ideolojik ön kabullerimizi sorgulamak yerine bize dünyayı anlatan Büyük Öteki gibi davranmak olmaması gerektiğini tartışarak, Jacques Lacan'ın kendi kuramlarını sürekli yenilemesini savunmaktadır. Žižek için felsefeci, soruları yanıtlamaya çalışan birisinden daha çok, eleştiren birisidir.

En son olarak Žižek Abercrombie & Fitch için hazırlanan bir katalogda yer alan Bruce Weber'in fotoğraflarına eşlik edecek bir metin yazdı. Büyük bir entelektüelin reklam metni yazmasının uygun olup olmadığı sorulduğunda, Žižek Boston Globe'a şunları söyledi: "Eğer para kazanmak için bu tür işler yapmak veya tam zamanlı çalışan Amerikalı bir akademisyen olarak imtiyazlı bir yer kapmak için kıç öpmek zorunda kalmak arasında bir seçim yapmam istenseydi böyle yerlerde yazı yazmayı seçmekten zevk alırdım!"

Kendisine dönük ters ifadelerden utanmayan ateşli ve renkli bir öğretim üyesi olarak kabul edilmektedir. Üç bölümden oluşan 'The Pervert's Guide to Cinema' belgeseli İngiltere kanalı More4'da Temmuz 2006'da yayınlandı.

Slavoj Zizek Kitapları - Eserleri

  • Yamuk Bakmak
  • Tarkovski
  • Matrix
  • İdeolojinin Yüce Nesnesi
  • Zizek'ten Nükteler
  • Acı Çeken Tanrı
  • Şiddet
  • Cinsel Olan Politik midir ?
  • Ahir Zamanlarda Yaşarken
  • David Lynch
  • Antroposen'e Hoşgeldiniz
  • Günümüz İdeolojisinden Kesitler
  • Kieslowski
  • Sanat
  • 1968
  • İmkansızı İstemek
  • Hiçten Az
  • Tehlikeli Rüyalar Görme Yılı
  • Dünyadaki İsyanların Anlamı
  • Kırılgan Temas
  • Bedensiz Organlar
  • Lacan Hakkında Bilmeyi Hep İstediğiniz Ama Hitchcock'a Sormaya Korktuğunuz Her Şey
  • Kendini Tutamayan Boşluk
  • İslam Arşivleri
  • Kıyametin Versiyonları
  • Antigone'nin Üç Yaşamı
  • Lubitsch
  • Komünist Ufuk
  • Hitchcock
  • Önce Trajedi Sonra Komedi
  • Hegel ve Freud
  • İdeolojiyi Haritalamak
  • Gülünç Yücenin Sanatı: David Lynch’in Kayıp Otoban’ı Üzerine
  • Zaten Yoktular
  • Umutsuz Olma Cesareti
  • Avrupa Ne İstiyor?
  • Olumsallık Hegemonya Evrensellik
  • Stalinizm ya da Stalin İnsanın İnsanlığını Nasıl Kurtardı
  • Mimari Paralaks
  • İdeolojinin Aile Miti
  • Olumsuzla Oyalanma
  • Biri Totalitarizm mi Dedi?
  • Lenin Üzerine
  • Gıdıklanan Özne
  • Paralaks
  • Adını Söylemeye Cesaret Eden Bir Sol
  • Hegel ve Bağlı Beyin
  • Kaybedilmiş Davaların Savunusu Adına
  • Komünizm : Yeni Bir Başlangıç : Komünizm Fikri II New York Konferansı 2011
  • Marx Okumak
  • Ödünç Alınan Irak Çaydanlığı
  • Evrensel İstisna
  • Mutlak Geritepme
  • Lacan: Eine Einführung
  • Pandemic!
  • Güpegündüz Hırsız Gibi
  • Mesih Garabeti
  • Lacan'ı Nasıl Okumalıyız?

Slavoj Zizek Alıntıları - Sözleri

  • “Geleneksel düzenin asla geri getirilmemesi gerektiği” düşüncesinde değilsek niye devrim yapalım ki? Mao’nun yaptığı, ihlali ciddiye alarak onu törensi, oyunsu karakterinden yoksun bırakmaktır: Devrim sadece geçici bir emniyet sübabı, ertesi sabah ayılmayla sonuçlanan karnavelesk bir patlama değildir— kalıcı olması için yapılır. Dahası, bu karnavelesk askıya alma mantığı geleneksel hiyerarşik toplumlarla sınırlıdır. Kapitalizmin, özellikle de günümüzün “geç kapitalizminin tamamen kökleşmesiyle bir anlamda hâkim “normal” hayatın kendisi kendinde sürekli devrim yaparak, ters çevirmelerle, krizlerle ve yeniden icatlarla “karnavallaşmaktadır”; bu nedenle kapitalizmi “sabit” bir etik konumdan eleştirmek gittikçe daha istisnai bir hal almaktadır. Hâl böyleyken, temel ilkesi kendinde sürekli devrim yapmak olan bir düzende nasıl devrim yapacağız? Belki de günümüzün asıl sorusu budur. (Bedensiz Organlar)
  • Superman III' de (filmde) çok güzel bir ayrıntı vardır : Dünyaya kızan Superman bir anlığına kötülüğe kapılır, Piza' ya uçar ve eğik kuleyi düzeltir. Gerçekte Piza'yı ilgi çekici kılan nedir? Kulenin bir şekilde "kayık" olması ve düz duramaması şeklindeki saçma olgu nedeniyle ilginçtir burası. Yapılacak en kötü şey onu düzeltmektir -bu edim Piza'yı farksızlığa geri götürür ve onu ayırt edici özelliğinden mahrum bırakır. Bu hikâyenin verdiği ders evrenseldir ve temel ontolojik sonuçlar barındırır : Bir şeyin var olması için dengeyi bozan, göze çarpan bir şeye dayanması gerekir. Kuantum kozmolojisinin bize öğrettiği gibi evren boşluktan, dengenin bozulmasından ex nihilo (hiçten) doğmuştur. (Bedensiz Organlar)
  • Kısacası Amerikalılar saymaya '1'den başlarken, Avrupalılar '1'in halihazırda '0'ın yerinde durduğunu bilirler. (Evrensel İstisna)
  • “Bir kredi anlaşmasına varılınca borçlu kişinin onu geri ödemesi bile beklenmiyor – borç doğrudan bir kontrol ve hükmetme yöntemi olarak görülüyor.” (Avrupa Ne İstiyor?)
  • Senin bittiğin ve evrenin geri kalanının başladığı yer neresi? Veya evrenin bitip de senin başladığın yer neresi? Kendini ve doğayı kesiksiz bir bütün olarak görebilirsen sorun çözülür; özgür iradeye karşı belirlenimcilik karmaşası da böylece biter. (Zaten Yoktular)
  • Hiç aşık oldunuz mu? Korkunç bir şey, öyle değil mi? İnsanı çok kırılgan yapıyor. Göğsünüzü ve kalbinizi açıyor ve birinin içeri girip sizi mahvetmesine izin veriyor. Hiçbir şeyin sizi yaralayamaması için bütün savunma mekanizmalarını inşa edip, zırhınızı kuşanıyorsunuz, sonra aptal bir insan, diğer aptallardan bir farkı olmayan aptal bir insan hayatınıza giriyor… Onlara kendinizden bir parça veriyorsunuz. Halbuki bunu istememişlerdi. Bir gün sizi öpmek ya da size gülümsemek gibi ahmakça bir şey yaptılar ve sonrasında hayatınız artık sizin olmaktan çıktı. Aşk rehin alır. İçinize girer. Sizi içerden kemirir ve sonuçta karanlıkta ağlamanıza neden olur. “Belki de sadece arkadaş olmalıyız” gibi basit bir ifade kalbinize saplanan bir cam parçasına dönüşür. Acı verir. Sadece hayalinizde değil. Sadece zihninizde değil. Ruhunuzu acıtan, içinize girip sizi parçalayan gerçek bir acıdır bu. Aşktan nefret ediyorum. (Şiddet)
  • Marksist perspektifte insan üretkenliğinin esas amacı insan ihtiyaçlarının giderilmesi değildir; daha ziyade bir tür aklın kurnazlığı mantığı içinde, ihtiyaçların giderilmesi insan üretkenliğinin genişlemesi için kullanılmaktadır. (Kendini Tutamayan Boşluk)
  • Başkasının mahremiyetini ihlal etmemeye özen göstermek, kolayca onun acısı karşısındaki duyarsızlığa dönüşebilir. (Kırılgan Temas)
  • Femme fatale doğrudan, dilsel ve fiziksel olarak açık sözlü cinsel saldırganlıkla, doğrudan kendi kendini mallaştırma ve kendi kendini kullanmayla, "orospunun bedenindeki pezevenk" zihniyetiyle niteIenir. Ya da filmin tanıtım posterinde yazdıkları şekliyle: "Çoğu kimsenin karanlık bir yanı vardır ... Bu kadının başka hiçbir şeyi yoktu." (David Lynch)
  • Mümkün olduğunca tarafsız, net ve kesin olarak ne yaptığımızın, ne yapmadığımızın mutlaka hesabını tutmalıyız. Bunu yaparsak kafamız karışık olmayacaktır. Mide bulantısına, yanılsamalara ve moral bozukluğuna katlanmayacağız. (Önce Trajedi Sonra Komedi)
  • hayati olan şey aynılık beklediğimiz yerde bir farklılık olması degil, farklılık beklediğimiz yerde bir aynılık olmasıdır (Zizek'ten Nükteler)
  • “Giorgio Agamben bir röportajında, ‘düşünce, umutsuz olma cesaretidir,’ demişti... En kötümser teşhisin dahi, şu meşhur tünelin sonundaki ışığı ima edip moral vererek sözünü noktaladığı tarihsel anımız için bilhassa geçerlidir bu içgörü.'' (Umutsuz Olma Cesareti)
  • Huri kelimesini kullanan Kur'an, tatlı niyetine yenen ''beyaz kuru üzüm'' anlamına gelen Aramice hur kelimesini kullanan ilk Hristiyan metinlere yaslanmıştı. Önderinin vaadini sözcüğü sözcüğüne yorumladığından dolayı intihar bombası patlatıp şehit olmaya karar veren genç bir adamın neyi sözcüğü sözcüğüne yorumladığına bakalım: ''Cennet'in kapıları sizler için açılmıştır. Bal ırmaklarının kıyılarında sizleri bekleyen siyah gözlü bakireler vardır.'' ''Kendini kankalarıyla dolup taşan bir cennette bulan'' bu genç adamın ''yetmiş huri yerine bir avuç dolusu beyaz kuru üzüm geldiği'' zaman yüzünde nasıl bir ifadenin uyanacağını hayal edelim. (Zizek'ten Nükteler)
  • Titanik gerçekten de bir felaketi, geminin buzda­ğına çarpmasını anlatan bir film mi? Tam felaket ânına dikkat edersek: Felaket tam olarak, iki genç aşığın (Leonardo di Caprio ve Kate Winslett), aşklarını cinsel ilişkiyle eksiksiz hale getirmelerinin hemen ardından, geminin güvertesine çıktıkları anda gerçekleşir. Ancak hepsi bu kadar değil: Eğer hepsi bu kadar olsaydı, felaket basitçe ikili ihlale (gayrimeşru cinsel ilişki; sınıfsal ayrımları aşmak) karşı verilmiş Kaderin cezası olurdu. Ayrıca, güver­teye çıktıklarında Kate sevgilisine, tutkuyla, ertesi sabah New York’a vardıklarında, gerçek aşkıyla bir­likte yaşayacağı yoksul bir hayatı, zenginlerin ara­sında yaşayacağı yoz bir hayata tercih edip gemiyi onunla birlikte terk edeceğini söyler. Tam da bu anda gemi, şüphesiz ki gerçek bir felaket olacak olan çiftin New York’taki birlikteliğini engellemek için buzdağına çarpar - gündelik hayatın sefaletinin aşklarının sonunu getireceğini tahmin etmek çok da zor değildir. Dolayısıyla felaket, onların aşklarını korumak için, “sonsuza dek mutlu” yaşayacakları illüzyonunu sürdürebilmek için gerçekleşir... (İdeolojinin Aile Miti)
  • Birçok tuhaf ve harika şey var, Ama hiçbir şey insandan daha tuhaf bir biçimde harika değil. İnsan konuşmayı ve rüzgâr hızında düşünmeyi öğretti kendine.. (Antigone'nin Üç Yaşamı)
  • Canavarsı devrim teması, yani devrimin canavar olarak resmedilmesi, muhafazakar bir unsurdur ve romanın formu (ana karakterin ölüm anındaki iti­ rafı) belirgin bir biçimde, Shelley’nin zamanında popüler olan muhafazakar türle ilgilidir. Ve bu za­ manda, tövbekar radikaller, reform önerilerinden vazgeçmelerinin ardından, evrensel özgürlük ve kardeşlik hayallerinin felakete varan sonuçlarıyla yüzleşmek zorunda kaldılar. (İdeolojinin Aile Miti)
  • Yüce ile gülünç arasında sadece bir adımlık mesafe bulunur. (Zizek'ten Nükteler)
  • 68 sonrasının kapitalizmi özgül bir iktisadi, toplumsal ve kültürel bütünlük yarattığı ölçüde, bu bütünlüğün kendisi “postmodemizm” adını haklı çıkarır. (Mimari Paralaks)
  • Umarım ki, her şey yoluna girdiğinde, her şey normale döndüğünde, normallik eskisinden farklı bir anlam taşıyor olsun. (Zaten Yoktular)
  • En büyük korkunuz? —Öldükten sonra dirilmek. Canınızı ne sıkar? —Aptalları mutlu görmek. Aşk nasıl bir şeydir? —Büyük bir talihsizlik. Hayatınızın aşkı? —Felsefe. Geçmişinizi değiştirebiliyor olsaydınız, neyi değiştirirdiniz? —Doğumumu. Sofokles’le aynı fikirdeyim: En büyük şans doğmamış olmaktır. Hayatın size öğrettiği en büyük ders? —Hayat, size öğretecek hiçbir şeyi olmayan aptal ve anlamsız bir şeydir. (Zaten Yoktular)

© 2004-2023 Tüm Hakları Saklıdır.
Sitedeki içerikler izinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Yayınlanan yazı ve yorumlardan yazarları sorumludur. MARDiNLiFE.COM ile bir bağlantı kurulamaz, site sorumlu değildir.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır