Mastit; genellikle emziren kadınlarda, meme dokusunun iltihaplanması sonucu oluşur. Meme kanalının tıkanması veya bakterilerin meme ucundan vücuda girmesi enfeksiyona neden olabilir. Mastit çoğunlukla tek bir memeyi etkiler ve semptomlar ani gelişir. Sigara tüketimi, diyabet hastalığı ve romatoid artrit gibi faktörler, meme dokusunu enfeksiyona daha duyarlı hale getirir. Çoğu olgu süt akışının sağlanmasıyla iyileşirken, bazı vakalarda antibiyotik kullanımı ve apse drenajı gerekebilir.
Mastit; memede kızarıklık, şişme, ağrı ve hassasiyete neden olan bir çeşit doku iltihaplanmasıdır. Sıklıkla emziren kadınlarda, genellikle doğumdan sonraki ilk 2 ay içinde gelişir. Doğumdan sonra emzirmeye bağlı olarak gelişen mastit, puerperal (laktasyonel) olarak adlandırılır. Çok nadir olmakla birlikte emzirmeyen kadınlarda ve erkeklerde de mastit meydana gelebilir. Bu ise non-puerperal (non-laktasyonel) mastit olarak isimlendirilir.
Emzirmeye yeni başlayan kadınların göğüslerinde hassasiyet hissetmesi normaldir. Ancak emzirme sırasında ağrı ve yanma hissi oluşuyorsa, bu durum mastit olgusuna işaret ediyor olabilir. Mastitin en sık görülen belirtileri şu şekildedir:
Mastit, emziren kadınlarda süt kanalının tıkanması ya da bakteriyel enfeksiyon nedeniyle olur. İltihaplanmanın enfeksiyon olmadan ortaya çıkması, genellikle memede süt birikmesinden kaynaklanır. Bebek emerken meme ucunda oluşan travma (meme başı çatlakları), cilt florasında ya da bebeğin ağzında bulunan bakterilerin doku içine girmesine sebep olur. Böylece enfeksiyon oluşur. Vücut, bakterilerin neden olduğu enfeksiyonla savaşmak için, meme dokusunun iltihaplanmasına neden olan bir dizi kimyasal salgılar. Bu da memede ağrı ve yanmayla karakterize olan mastite yol açar. Mastitin diğer nedenleri şu şekildedir:
Meme dokusundaki iltihaplanmanın erken tedavisi, daha sonra oluşabilecek komplikasyonları önlemek açısından büyük önem taşır. Mastit tedavi edilmezse apse gelişebilir. Apse, meme dokusu iltihabının önemli komplikasyonlarından biridir. Meme dokusu içinde kitle şeklinde görülür. Doğum sonrası oluşan mastitin apseye dönüşmesinin engellenmesi, gereksiz yere geniş spektrumlu antibiyotiklerin kullanılmasını da engeller.
Mastit, klinik muayene ve laboratuvar bulgularıyla teşhis edilir. Tedavide ideal bir protokol oluşturulması için doktorunuz gerekli gördüğü tüm ileri tetkikleri yapacaktır. Bazı olgularda mastit ve meme apsesi teşhisinde klinik muayene yetersiz kalır. Tanıyı doğrulayabilmek için ultrasonografi hastaya zarar vermeyen (non-invazif) ilk yapılması gereken görüntüleme yöntemidir Klinik muayene sırasında doktor şüpheli bir durumla karşılaşırsa biyopsi örneği isteyebilir. Kesin tanı patoloji sonuçlarına göre konur ve ideal tedavi protokolü başlatılır.
Yeni doğum yapan kadınlar, laktasyon döneminde önemli sorunlarla karşılaşabilir. Laktasyon dönemi sözcüğü, anne sütünün oluşumunu ve meme ucundan geldiği süreci tanımlamak için kullanılır. Bu sürecin iyi yönetilememesi durumunda meme doluluğu yaşanır. Bu rahatsızlık, memenin sık boşaltılmasıyla tamamen iyileştirilebilir. Ancak memedeki hassasiyet ve ağrı nedeniyle emzirme süreci ertelenirse, süt kanallarında tıkanıklık ve devamında mastit ortaya çıkabilir.
Memede süt birikmesi, mastit oluşumunu hızlandıran faktörlerin başında gelir. Mastit oluşumunu engellemenin en kolay yolu, sütün meme içinde birikmesini önlemektir. Hem anne hem de bebek sağlığı için emzirme süreci devam etmelidir. Mastit oluşumunu engellemek için alınabilecek diğer önlemler şu şekildedir:
Meme Kistleri:
Meme süt üreten bezler ve üretilen sütü meme başına taşıyan kanallardan oluşur. Bu bezler ve kanalları yağ dokusu ile birlikte bağ dokusu çevreler. Bazı zamanlar memede sıvı ile dolu keseler oluşur ki bunlara meme kisti denilir. En sık menopoza girmemiş 35 yaşın üzerindeki kadınlarda görülür. Yerleşimi memenin derinlerine doğru ise sert kitle şeklinde hissedilir. Bazı kadınlarda kistler rahatsızlığa ve ağrıya neden olabilirler. Hatta bu kistler adet dönemi öncesi büyüyebilir ve daha hassas ve ağrılı olabilirler. Eğer memede bir kitle fark edilmişse, kist ile diğer kitlelere yönelik ayrımın yapılması gerekir. Meme Ultrasonografiografisi, 40 yaşın üzerinde mamografi gibi tetkikler bu ayırımı yapmada başvurulan yöntemlerdir. Kistler zaman içinde küçülmüyor hatta büyüyor ise içindeki sıvı iğne ile çekilir. Bu şekilde ağrı azalır hatta kesilebilir. İçeriden alınan sıvı incelenmek üzere laboratuara gönderilebilir. Eğer kan saptanırsa meme kanserine işaret ediyor olabilir. Ancak genellikle memede kist bulunması memede kanser riskini artırmamaktadır. Bu sebeplerden dolayı takip ve tedavisi bu konuda uzman hekimler tarafından yapılmalıdır.
Memenin Fibroadenomu:
Fibroadenomlar lastik kıvamlı, sınırları belirgin, yuvarlak veya lobüle, iyi huylu kitlelerdir. Ağrısızdırlar. Elle muayene edildiğinde çok hareketli oldukları görülür. Sıklıkla genç bayanlarda görülür. Bazen birden fazla olabilirler. Çoğunluğu 1-3 cm çapındadır. Zaman zaman genç bayanlarda büyük boyutlara ulaşabilirler. Bunlara dev ya da jüvenil fibroadenomlar denir. Fibroadenomlar memenin daha çok destek bağ dokusundan gelişen iyi huylu yumrularıdır. Memede fibroadenom varlığı, kişinin gelecekte meme kanseri olma riskini arttırmaz. Tanıda en sık kullanılan yöntem ultrasonografidir. Ultrasonografi, genel olarak fibroadenomların kistlerden ayırımında kullanılır. Gerektiğinde, iğne biyopsileri kullanılabilir. Tanıda şüphe bırakmayan, küçük boyutlu olan fibroadenomlar izlenebilir. Kesin tedavisi cerrahi olarak çıkarılmasıdır. Sıklıkla estetik kaygılar veya büyüdüğü için çıkarılırlar. Lokal anestezi altında çıkarılmaları en çok tercih edilen yöntemdir. Hastanın yaşı küçük, fibroadenom büyük ise genel anestezi kullanılabilir. Yineleme olursa, fibroadenomlara çok benzeyen filloides tümör olabileceği düşünülmelidir.
Granülomatöz Mastit:
Granülomatöz mastit, memenin nedeni çok iyi aydınlatılamamış nadir görülen inflamatuvar (iltihabi) hastalıklarındandır. Granülomatöz mastitler nedeni bilinen ve nedeni bilinmeyen (İdyopatik) olarak ikiye ayrılmışlardır.
Nedeni bilinen granülomatöz mastitler tüberküloz, sarkoidoz, Wegener granülamatozu, yabancı cisim, mantar ve parazitik enfeksiyonlar sonrası gelişebilir. Bunlara ek olarak sigara içen, doğum kontrol hapı kullanan ve yeni doğum yapmış bayanlarda görülebilirler.
Sebebi bilinmeyen (İdyopatik) granülomatöz mastit tanısı diğer etkenlerin dışlanması ve biyopside granülamatöz inflamasyonla beraber kronik lobülit saptanması ile konur .
İyi huylu bir durum olmasına rağmen meme kanserlerini taklit etme özellikleri ile beraber memede apse, sinüs oluşumu ve selülit gelişmesine neden olabilmektedir. Meme kanserini taklit etmesi nedeniyle de bu tanıyı dışlama amaçlı tekrarlayan biyopsilere gereksinim duyulabilmektedir . İdyopatik granülomatöz mastit için uygun tedavi yöntemi net olmamakla beraber hastalıklı alanın cerrahi olarak çıkartılması en çok önerilen tedavi yöntemidir. Bununla beraber, steroidlerin tedaviye eklenip eklenmemesi halen tartışmalıdır.
Filloides Tümör:
Filloides tümörleri, memenin nadir görülen fibroepitelyal tümörleridir. Tüm meme tümörlerinin % 0.3-1’ini oluştururlar. Klinik olarak davranışları değişkenlik gösterir. Fibroadenoma benzer şekilde selim gidiş gösterebildikleri gibi, metastaz (sıçrama) yapma eğiliminde de olabilirler. Histolojik olarak yapısal özelliklerine göre, benign (iyi huylu), sınırda malign (kötü huylu) ve malign olarak sınıflandırılırlar. Hiçbir morfolojik ve radyolojik bulgu, filloides tümörlerin biyolojik davranışını öngörmede tam olarak güvenilir değildir.
Kalın iğne biyopsisi tecrübeli patologların elinde yanılma payı olmasına rağmen tanıda yardımcıdır. Son dönemlerde özellikle malign (kötü huylu) filloides tümörlerin tanısında magnetik Rezonans (MRG)’ın duyarlılığı artmaktadır.
Genelde 35-55 yaş arası kadınlarda görülürler. Filloides tümörlerin en temel tedavisi cerrahidir. Ameliyat öncesi tanı doğru konulursa, kitlenin geniş eksizyonu genellikle tercih edilen cerrahi yöntemdir.
Memebaşı Dermatozları:
Memebaşı dermatozları oldukça nadirdir ve her birinin makroskobik görüntüsü birbirine benzediğinden ayırıcı tanılar büyük önem taşımaktadır. Genellikle erkendönemde lezyonlar pullu ve kızarıklık şeklinde olup, inflamatuvar (iltihabi) deri lezyonları veya memebaşı ekzemaları ile karıştırılabilirler.
Kötü huylu olanları Paget hastalıkları olarak adlandırılır (Bkz Memebaşı kanserleri)
İyi huylu olanlara, memebaşı adenomları, molluscum contagiosum, fibrom, epidermal kist, hücrsel mavi nevüsleri örnek verilebilir. Tedavileri bölgesel tedaviler şeklindedir.
Meme Ağrısı:
Pek çok kadın meme hassasiyeti veya meme ağrısı yaşar. Bu ağrılar adet dönemlerine göre periyodik olarak tekrarlayan ağrılar olabileceği gibi, adet döneminden bağımsız ağrılar şeklinde de kendini gösterebilir.
Periyodik ağrı tipi; sıklıkla genç kadınlarda görülür ve çoğu zaman her iki memede birden memelerde gerginlik, hassasiyet şeklinde hissedilir. Ağrılar genellikle kola ve koltuk altına yayılır. Bu tip ağrının başlıca gösterilebilen nedeni, memelerin kistik yapıda olmasıdır. Tamamen iyi huylu olan bu durum, menopozla birlikte sona erer.
Periyodik olmayan ağrı tipi; 30-50 yaşa arası kadınlarda sık görülür. Çoğu kez tek bir memede olur. Sıklıkla memenin belirli bir bölgesinde hissedilen keskin ve batıcı bir ağrı olarak hissedilir. En sık nedenleri fibroadenomlar ve basit kistlerdir. Her ikisi de iyi huylu durumlardır.
Tüm meme ağrıları menopozdan önce daha sık görülür. Kullanılmakta olan hormon ilaçlarından ya da kişinin kendi hormon düzeyinden etkilenerek artabilir. Her türlü fiziksel ve ruhsal stres meme ağrısını arttırabilir.
Meme ağrısı ile kanser ilişkisi var mıdır?
Halk arasında yaygın inanıldığı şekliye, ağrı ile kanser arasında bağlantı kurmak doğru değildir. Memede var olan her türlü iyi veya kötü huylu oluşum, ağrılı veya ağrısız olabilir.
İyi huylu meme ağrısını azaltmak için ne yapabiliriz?
Meme hastalılkları uzmanınca yapılan değerlendirmenin ardından uygun görülmesi halinde verilecek bazı hormon veya hormon baskılama ilaçlarının yanı sıra, kahve tüketiminin azaltılması, beslenme içindeki yağ oranının azaltılması ve düzenli egzersiz yapılmasının meme ağrısı üzerine olumlu etkileri gösterilmiştir.
Meme Başı Akıntısı:
Emzirme ve gebelik gibi olağan durumlar dışında meme başından çeşitli özellikte sıvı gelmesi durumudur. Bu durum sıklıkla kadınlarda endişe yarattığı halde çoğu kez masum sebeplerden kaynaklanır. Sıklıkla hormonsal sebepli ve iki taraflı olan meme başı akıntısı, genellikle meme başının sıkılmasıyla artar. En sık hormon dışı meme başı akıntısı nedenleri olan meme kanalı genişlemesi (duktal ektazi) ve kanal içi siğilleri (intraduktal papillom) sıklıkla tek taraflı görülür. Akıntı, şeffaf, sarı, yeşil, beyaz olabilir. Akıntının rengi kesinlikle altta yatan durumun iyi ya da kötü olması konusunda fikir vermez. Kanlı meme başı akıntısı hiçbir zaman normal kabul edilmez.
Meme başı akıntısının başlıca nedenleri şunlardır:
Nadir olmakla birlikte önemli bir ayrıntı, meme kanalı içinin veya meme başının kötü huylu hastalıklarında da meme başı akıntısının görülebiliyor olmasıdır. Meme başı akıntısının sebebi sıklıkla iyi huylu değişikliklerdir, ancak meme kanserinin habercisi de olabilir.
Loğusalıkta Meme:
Gebeliğin sonlarına doğru emzirme için hazır hale gelen ve bu süreçte hormonal değişimlerin etkisinde gergin hale gelen memelerde, doğum ve emzirmenin başlamasıyla birlikte bir takım sorunlar ortaya çıkar. Bunlar meme başında oluşan çatlaklar, meme kanallarınca ilerleyen mikropların oluşturduğu meme içi abseleri ve kimi kez de memedeki sütün yeterince boşaltılamamasının neden olduğu süt ateşi (süt absesi) halleridir.
Bu durumdan kaçınmak için yapılması gereken, emzirme sonrası meme başı temizliğinin yapılması, oluşan küçük çatlakların bakımı ve böylelikle meme absesi oluşumunun önüne geçilmesidir. Boşalmayan memelerin sağılması ile memelerde süt birikiminin önüne geçilmesi de memede apse oluşmasını engellemenin en etkili yoludur.
Memenin bir kısmı veya tamamını kaplayan, hızlı gelişen ısı artışı, şişlik, ağrı tablosu ile kendini gösteren meme apsesinde, tedavi çoğu kez iltihabın boşaltılması, kalan mikrop bulaşığının da antibiyotikle kurutulmasını gerektirir.
Meme ucunun içe çökük ve küçük olması başta sorun gibi görünürken, emzirmenin erken döneminde ısrarcı şekilde emzirmenin sağlanması ile sorun çoğu kez kendiliğinden ortadan kalkar. Çok nadiren meme ucu çökük olduğu için hiç emzirememiş annelerde, ikinci bebek öncesinde küçük cerrahi girişimlerle meme ucu düzeltmesi gerekebilir.
Meme başının çok büyük ve çıkıntılı olması da erken dönem emzirme sorunu oluşturabilir. Bu durumda bebek sadece memenin çıkıntılı uç kısmını alıp emeceği için süt yapımı için gereken meme ucu çevresindeki koyu renkli baş kısmı uyarılmayacaktır. İnatçı ve uygun teknikle emzirme ile bu sorun çözülebilir.
Jinekomasti (Erkekte meme büyümesi):
Jinekomasti, erkeklerde meme dokusunun gelişimi ve kadın memesine benzer bir görünüm kazanmasıdır. Tek veya her iki memede oluşabilir. Fizyolojik jinekomasti, yenidoğan dönemi, puberte dönemi ve yaşlılıkta en çok görülür. Esas neden artmış östrojen hormonu uyarısıdır. Genellikle büyüyen memede biraz hassasiyet vardır. Jinekomasti erkek meme kanserine eğilim yaratmaz ancak bazı genetik hastalıklarla birliktelik durumunda (Klinefelter sendromu, Reifenstein sendromu) meme kanseri riski artar.
Patolojik jinekomasti, östrojen fazlalığı yaratan tümörlerde (testis, böbreküstü bezi, karaciğer tümörü), androjen (erkeklik hormonu) eksikliği durumlarında (testisin fonksiyon göstermemesi, Klinefelter sendromu gibi doğuştan gelen genetik hastalıklar) ve bazı ilaçların yan etkisine bağlı olarak ta gelişebilir. Tedavide, meme başının etrafından girilerek meme dokusu alınır. Büyük jinekomastilerde ise meme başı korunarak meme dokusu ve meme derisi beraber çıkarılır.