merve tokaz kimdir / merve tokaz - uludağ sözlük

Merve Tokaz Kimdir

merve tokaz kimdir

Merve Tokaz kimdir , kaç yaşındadır, nerelidir, CNN muhabiri Merve Tokaz'ın biyografisi

Televizyon muhabirliği çok meşakkatli çok bir zor meslek olmasına rağmen bir o kadarda değerli meslektir özellikle sahadan verilen haberlerle dinleyici ve izleyicileri bilgilendirmektedir. bu başarılı muhabirlerden bir tanesi de Merve Tokaz kim olduğu merak edilerek araştırılmaktadır. İşte CNN muhabiri Merve Tokaz'ın hayat Biyografisi

MERVE TOKAZ KİMDİR , KAÇ YAŞINDADIR, NERELİDİR, MESLEĞİ VE KARİYERİ NEDİR? MERVE TOKAZ'IN BİYOGRAFİSİ

Merve Tokaz CNN Türk muhabiridir. İstanbul Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler okuyan Merve Tokaz aynı üniversiteden Radyo TV ve Sinema bölümü mezunudur. Memleketinin Denizli olduğu biliniyor.

DENEYİMİ

CNN Türk Grafik
Muhabir
CNN Türk
Eki 2021 - Halen1 yıl 5 ay

TRT HABER Grafik
Muhabir
TRT HABER
Ağu 2021 - Eki 20213 ay

Posta.com.tr Grafik
Köşe Yazarı
Posta.com.tr
Oca 2020 - Eyl 20211 yıl 9 ay

İletim Gazetesi Grafik
Muhabir
İletim Gazetesi
Eyl 2018 - Oca 20201 yıl 5 ay

Kartal Gazetesi Grafik
Muhabir
Kartal Gazetesi
Şub 2018 - Eyl 20188 ay

EĞİTİMİ

merve-tokaz.webp

İstanbul Üniversitesi Grafik
İstanbul Üniversitesi
Lisans Derecesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler
2018 - 2022

İstanbul Üniversitesi Grafik
İstanbul Üniversitesi
Lisans Derecesi Radyo ve Televizyon
2017 - 2021

Haberin Devamı

Marmara Üniversitesi Grafik
Marmara Üniversitesi
İngilizce Hazırlık Yabancı Diller Yüksekokulu
2016 - 2017

Merve Tokaz'ın nereli olduğu kaç yaşında olduğu bilinmemekte olup araştırmalar devam etmektedir. Siz değerli okuyucularım bir bilgiye sahipse bize yorum bölümünde bildirebilirsiniz.

Etiketler :

Kısa bir Instagram anatomisi

Bir zamanlar oldukça makul isteklerimizin olduğu bir dünyada yaşıyorduk, değil mi? Şimdilerde ise ardı arkası kesilmeyen isteklerimizle var oluşumuzu tanımlıyoruz. Maslow’un ‘ihtiyaçlar hiyerarşisi’ desem pek çok kişi bir şeyler anımsar. Maslow piramidine göre bizim, yani insanın, yaşamak için ihtiyaçları şunlar:

  1. Fizyolojik İhtiyaçlar: Bunlar hayatta kalmak için gereksinim duyduğumuz temel faktörler. Yani açlık, susuzluk, cinsellik. Kısacası yaşamsal ihtiyaçlarımız.
  2. Güvenlik: Doğuştan sahip olduğumuz, yani kendimizi tehlikelerden koruma içgüdümüz.
  3. Ait olma ve sevgi ihtiyacı: Çevremizle ilişki kurma isteğimiz.
  4. Değer ihtiyacı: Adına ‘ideal’ dediğimiz başarma tutkusu ve prestij edinme kaygımız.
  5. Kendini gerçekleştirme: Elle tutulmayan, gözle görülmeyen ahlaki yönlerimiz.

Tüm bunlardan nereye varmaya çalışıyorum? Başlıkta da belirttiğim gibi; ‘instagram anatomisi’ dediğim bu meseleyi biraz farklı açıdan ele almak maksadım. Zaman içinde ihtiyaçlarımız ne kadar da hızlı değişti. Mesela aniden bir şey olsa ve Instagram denilen şey bir anda hayatımızdan çıkıverse ne hissederiz? Hayal etmesi bile korkunç değil mi? Bu şu demek oluyor: Sosyal medyanın biriciği Instagram bu piramidin tabanına, yani ‘hayati’ bölümüne yerleşmiş bile. Peki, onu bizler için açlık, susuzluk kadar yaşamsal kılan nedir? Yaşamımızın tam orta yerine oturabilmeyi nasıl başardı?

Gerçekliğin kurgusunda yaşamak mı?

Bu insanın hayal dünyası ve gerçek dünyası arasındaki en büyük çıkmazı aslında. Bir nevi gerçeklerden kaçma hali. O mecrada herkes güzel, herkes mutlu ve başarılı. Kısacası, ideal. Orada hangimiz gerçekten olduğumuz kişileriz? Kaçımızın hayatı içinde bulunduğumuz dünyayı yansıtıyor? Tüm bunlar bana Platon’un o meşhur ‘Mağara Alegorisi’ni anımsatıyor. Platon’a göre iki ayrı dünyadan ‘idealar evreni’ her şeyin mükemmel ve değişmez örüntülerden oluştuğu ‘gerçek’ evrenken; insanın içinde bulunduğu ‘nesneler dünyası’, yani maddi dünya, tüm bunların eksik ve geçici kopyalarını barındırır. Bizler de artık kendimize hayali gerçeklikler inşa ediyoruz. Gerçeğin kendisiyle değil, kurgusuyla yaşıyoruz. Tıpkı mağara duvarına yansıyan gölgelerin oluşturduğu nesneler dünyası gibi... İnstagram dediğimiz o dünyada gerçekliğin tamamı olarak satın aldığımız o mutlu hayatlar, esasen bir yansımadan ibaret. Aslında hiç var olmamış, var olmayan hayatlar ve biraz da insanın –mış gibi hali aslında. Tıpkı resim sergisi gezercesine hayatlar geziyoruz. Arzu ettiğimiz, erişemediğimiz o hayatları… Önce öykünüyoruz, sonra bir bakmışız taklit etmeye başlamışız. Peki ya taklitler aslını yaşatır mı? Bunun cevabını da sizlere bırakıyorum.

Instagram’da keşfet bölümünde keşfe çıkmak yerine, ara sırada kendi içimize doğru bir keşfe çıksak hiç de fena olmaz değil mi?

Merve Tokaz

Salgınla mücadelede bir yıl geride kaldı. İkinci kez, kademeli normalleşme dönemini yaşadığımız şu günlerde vaka oranlarındaki artış, süratle devam ediyor. Yalnızca bir ay öncesine kadar vaka sayıları, 10 binler gibi düşük seviyelerde seyrederken, dün itibariyle bir günde tespit edilen yeni vaka sayısı, 40 binlere dayandı. Turkuaz tabloda alabildiğine artan vaka sayılarına, bir de tamamen kırmızıya boyanmış Türkiye haritasını eklediğimizde tehlike çanlarını duymamak işten bile değil.

Hayaller mavi gerçekler kıpkırmızı

Geçtiğimiz ay salgınla mücadelede yeni bir sürece adım attık. Yerinde karar döneminin başlamasıyla birlikte Türkiye haritamız, illerdeki vaka sayılarına göre düşük, orta, yüksek ve çok yüksek şeklinde renklendirildi ve her il, risk durumuna göre çeşitli kategorilere ayrıldı. Renklendirilmiş harita uygulaması, teorinin ötesine geçip layıkıyla uygulansaydı salgınla mücadelede bizleri, bugün olduğumuzdan çok daha farklı bir noktaya taşıyabilirdi. Bu uygulamadaki amaç, önlemlere uyarak vaka oranlarını düşüren illerin kısıtlamalarını kaldırmak ve bir nevi yüksek riskli illeri tedbirlere özendirme yoluna gitmekti. Ancak görünen o ki evdeki hesap, çarşıya hiç mi hiç uymadı. Sözde mavi illerde artış sağlanması beklenirken, yalnızca üç hafta gibi bir sürede Türkiye haritasının tamamı kırmızıya boyandı. Düşük riskli tek il olan Şırnak kurtarılmış bölge olurken geri kalan iller salgınla mücadelede sınıfta kaldı. Hoş, kısıtlamalar yalnızca prosedürde kalıp, gündelik hayatta karşılığını bulamadığında bizi bekleyen son zaten bundan farklı olamazdı.

Covid’siz günler başka bahara kaldı

Bir yılı aşkın süredir yaşamlarımıza, ölümcül bir virüsle birlikte devam ederken salgında ikinci kez kademeli normalleşme dönemini yaşıyoruz. Varyantıydı, mutantıydı derken virüsün, uzunca bir süre aramızdan gitmeye niyeti olmadığı aşikâr. Dünya genelinde, üçüncü dalganın başlamasıyla birlikte pek çok Avrupa ülkesinde sıkı tecrit kuralları uygularken, ülkemizde durum salgın öncesinden çok da farklı görünmüyor. Yaşlısı, genci, çocuğu fark etmeksizin artık hepimiz Covid-19 virüsünün hedefi haline gelmişken, caddelerin, sahillerin, sokakların kalabalığından hiçbir şey eksilmiyor. Mücadelenin git gide daha zorlayıcı bir hale geldiği şu dönemde, kendimizi ve çevremizi korumak her zamankinden çok daha önemli. Bu tünelin sonunda, elbet bizi bekleyen bir ışık var fakat bu ışığa kavuşabilmek için sahte bir iyimserlik havasından kurtulup, bir an önce var olan gerçeklerle yüzleşmek zorundayız. Atacağımız her adım bizi hayata bağlayabileceği gibi, aynı şekilde hayattan da koparabilir. Adına ‘kontrollü sosyal hayat’ dediğimiz ama uygulamada alabildiğine ‘kontrolsüz’ hayat alışkanlıklarımızı bir an evvel terk etmemiz gerekiyor. Şunu bilmeliyiz ki her birimiz bireysel olarak, konfor alanımızdan belli tavizleri vermezsek eski günlere dönüş, koca bir hayalden öteye gidemeyecek.

Bu savaşın, kazananı ya da kaybedeni olmak tamamen bizim kontrolümüzde. Unutmayalım biraz tedbir, bolca sabırla baharı hep birlikte getirebiliriz.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır