Endokrinoloji bölümümüz; iç salgı bezleri, bu bezlerin fonksiyonları, salgıladıkları hormonlar ve metabolizma hastalıklar ile ilgilenmektedir. Endokrin sistem organları olan iç salgı bezlerinin salgıladıkları hormonların azlığı, fazlalığı ve bu bezlerin tümörleri endokrinolojinin konularıdır.
Ayrıca; diyabet, obezite, beslenme ve diyet, kolesterol ve trigliserid (kan yağları) yüksekliği, ürik asit yüksekliği, metabolik sendrom, vitaminler ve minerallerin metabolizması ve osteoporoz gibi metabolizma hastalıklar ile endokrinoloji ilgilenmektedir. Konusunda uzman doktorlarımız, bilim dalındaki yenilikleri yakından takip ederek, son teknolojik cihazlarla tanı ve tedavi yapmaktadır.
1.Hipofiz bezi hastalıkları
2.Tiroit bezi hastalıkları
3.Paratiroid bezi hastalıkları
4.Böbrek üstü bezi hastalıkları
5.Yumurtalıklar ve hastalıkları
6.Testis ve hormon hastalıkları
Tedavi hizmeti sunulan hastalıklar nelerdir?
Yeni doğan bebeğin topuğundan alınan birkaç damla kan, doğumsal hastalıkların araştırılmasına yardımcı olur. Bu test topuk kanı taraması olarak bilinir.
Devamı
Vücudun faaliyet gösterebilmesi için ürettiği ısıyı; ürettiğinden daha hızlı kaybetmesi sonrasında gelişir. Vücut ısısının tehlikeli bir şekilde düşmesine yol açan bu durum hayati önem taşır.
Devamı
Cushing sendromu, vücudun aşırı miktarda kortizol hormonu üretmesi sonucunda ortaya çıkar. Böbrek üstü bezleri tarafından salgılanan kortizol hormunu, yaşam için gereklidir ve hastalığın getirdiği strese yanı vermeyi sağlar. Hemen hemen, tüm vücut dokularına etkisi vardır. Ancak, kortizolun çok fazla üretimi Cushing sendromu olarak isimlendirilir.
Devamı
Cushing sendromu, vücutta çok fazla kortizol üretimi ile oluşan bir hastalıktır. Kortizol yani stres hormonu böbrek üstü bezleri tarafından oluşan bir hormondur. Bu hormon tehdit altında oluşan bir hormondur. Bu vücudumuzun kendini tehditlere karşı koruma olarak verdiği bir yanıt olarak gösterilebilir. Kortizol oranı genelde vücut tarafından düzenlenir. Fakat yüksek ses, stres bu seviyeyi çıkarabilir.
Devamı
İnflamasyon, vücudun herhangi bir hasara karşı verdiği koruyucu bir cevaptır. Akyuvarların insan vücudunu bakteri ya da virüs gibi dış etkenlerden koruması anlamındadır.
Devamı
Lütfen telefonunuzu bırakın,
çağrı merkezimiz sizi telefonla arasın.
Lütfen telefonunuzu bırakın,
çağrı merkezimiz sizi telefonla arasın.
Özgeçmiş Güncelleme Modülü ile ilgili bize iletmek istediğiniz bir şey varsa lütfen bu formu kullanın.
Aradığınız kelimenin birkaç harfini yazmanız yeterli.
Bir problem mi yaşıyorsunuz? Sizi arayalım.
GÜVEN SAĞLIK GRUBU
Borderline kişilik bozukluğu, kişinin; benlik duygusunu, duygu ve davranışlarını kısaca yaşamını olumsuz etkileyen ve tedavi edilmesi gereken bir ruhsal rahatsızlıktır.
Benlik duygusunda olumsuz değişimler, tekrarlayan intihar düşünceleri veya teşebbüsü, şüphecilik, kontrolsüz öfke ve saldırganlık, duygularda ani değişimler, boşlukta hissetme, güven sorunu, mantıksız para harcama, aşırı hızlı araba kullanma gibi dürtüsel hareketler borderline kişilik bozukluğu belirtileri arasında gösterilmektedir.
Peki, borderline kişilik bozukluğunun nedenleri nelerdir?
Güven Hastanesi Psikiyatri Bölümü Uzmanları, borderline kişilik bozukluğu hakkında bilgi verdi.
Borderline (Sınırda) kişilik bozukluğu, erken erişkinlikte başlayarak insan ilişkilerinde, benlik imgesinde, duygulanımda kararsızlık ve dürtüsellik olarak kendini gösteren yani davranışlarının sonuçlarını düşünmeden hareket ederek, duygu ve davranışlarının patlamalarını kontrol etmekte güçlük yaşayan kişilik örüntüsünü ifade etmektedir.
Sınırda kişilik bozukluğu, genel nüfus içinde yüzde 2-3 oranında görülmektedir. Araştırmalara göre hastanede yatanlar arasında yüzde 19, ayaktan tedaviyi sürdürenler arasında yüzde 11 oranında olduğu gözlenmiştir. Borderline kişilik bozukluğunun cinsiyet acısından görülme sıklığına bakıldığında kadınlarda erkeklere oranla 3 kat daha fazla görüldüğü bildirilmiştir.
Borderline kişilik bozukluğunun başlıca belirtileri şunlardır:
Not: Borderline kişilik bozukluğu yaşayan herkes bu semptomların tamamını yaşamayabilir. Bazı bireylerde sadece birkaç semptom görülürken, bazılarında çok sayıda semptom görülebilir. Semptomlar sıradan olaylar tarafından da tetiklenebilir.
Borderline kişilik bozukluğunun tam olarak neden kaynaklandığı bilinmemekle birlikte olumsuz çevresel ve genetik faktörlerin büyük rol oynadığı görülmektedir.
Borderline kişilik bozukluğunun başlıca nedenleri şunlardır:
Borderline kişilik bozukluğunun risk faktörleri şunlardır:
Ancak unutulmamalıdır ki bu değişikliklerin hiçbirinin, teşhis öncesinde risk faktörü olup olmadığı veya bozukluğun bu değişikliklere sebep olup olmadığı kesin değildir. Bu faktörler kişide riski artırsa da borderline kişilik bozukluğu geliştireceği anlamına gelmez.
Borderline kişilik bozukluğu olan kişiler, günlük hayatlarında ciddi problemlerle karşılaşabilirler.
Bireyin;
Borderline kişilik bozukluğu olan hastalar yaşamları içerisinde bazı problemlerle karışılabilir.
Boderline kişilik bozukluğu nedeniyle karşılaşılan problemler şöyle belirtilebilir:
Borderline kişilik bozukluğu için belirlenmiş bazı tanı kriterleri olmakla beraber doğru tanı ancak bir ruh sağlığı profesyoneli tarafından konulabilir. Aşağıdaki dokuz tanı ölçütlerinden en az beşi (ya da daha çoğu) ile belirli, erken erişkinlikte başlayan bir örüntüdür.
Ruh sağlığı uzmanı tarafından konulan doğru tanı, başarılı tedavinin ilk adımını oluşturur. Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı'na göre hastanın belirtileri değerlendirilir ve bu tanı netleştirilerek tedavi planı belirlenir.
Borderline, bir profesyonel tarafından teşhis edilmesi ve tedavi edilmesi gereken kişilik bozukluğudur.
Borderline kişilik bozukluğu tedavisi, hastanın durumu ve hastalığın düzeyine göre belirlenir. Diğer kişilik bozukluklarında olduğu gibi, tedavi uzun sürelidir. Genellikle haftada iki ya da daha fazla aralıklarla düzenlenen psikoterapi yapılandırılması faydalıdır.
Borderline kişilik bozukluğunda uygulanabilecek en etkin tedavi yöntemi psikoterapidir. Semptomları hafifletmek için psikoterapi ilk basamak olarak görülür. Bu bağlamda Diyalektik Davranışçı Terapi (DBT), Şema Odaklı Terapi, Kabul ve Kararlılık Terapisi (ACT), Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) ve Psikodinamik Terapi gibi çeşitli psikoterapilerin etkili olduğu görülmüştür.
Borderline kişilik bozukluğunun belirtileri kısa süreli olmaktan ziyade yaşam boyu sürme eğiliminde olduğu için de tedavisi zorlu bir süreçtir. Tedavide erken çocukluk dönemi, travmatik anılar, aile ilişkileri iyi incelenmelidir.
Değişikliklerinin nedenleri ve zamanı açısından farklılık:
Zamanlama ve semptomlarının biçimi açısından farklılık:
Dürtüsellik açısından farklılık:
Periyodik olarak haber bültenimizi size ulaştıralım.
Nesilden nesile hayat bize GÜVEN diyor.
Güven Hastanesi hizmet standartları ile JCI tarafından akredite edilmiştir. JCI şikayet bildirimlerinizi buraya tıklayarak yapabilirsiniz.
Kişisel verilerin korunması ve işlenmesi politikalarına ilişkin aydınlatma metnimize buradan kişisel veri işleme envanteri ve kişisel verilerin korunması politikamıza ise buradan ulaşabilirsiniz.
Hormonlar, metabolizmaların bünyedeki bazı faaliyetleri denetim altında tutmak için ürettikleri salgılardır. 'İç salgı' olarak da adlandırılırlar. Vücudumuzun salgıladığı farklı hormonların farklı etkileri vardır. İşte hormonlardan bazıları ve işlevleri…
Boyundaki tiroit bezi tarafından salgılanan iki türlü tiroit hormonu vardır. T3 ve T4 hormonlarının en önemli görevi vücutta harcanan kaloriyi ayarlamak ve enerji üretimini sağlamaktır. Vücudun ısısını ayarlar. Tiroit bezinin az çalışması durumunda vücut ısısı düşer ve üşürüz. Metabolizmanın yavaşlaması ile beraber kalpte yavaşlama, kilo alma, uyku hali, bağırsak sisteminin yavaşlaması, kabızlık gibi bulgular ortaya çıkar. Kan yağları fazla yakılamaz, kolesterol ve trigliserid yükselir. Öte yandan fazla salgılanması kan yağlarının yakılmasını artırır ve kan düzeyleri düşer. Kalp hızlanır, aşırı terleme, zayıflama, titreme, sık dışkılama ortaya çıkar. Çocuklarda sağlıklı büyüme için yeterli olması gerekir. Az salgılanması durumunda çocuklarda büyümede gerilik, boy kısalığı, zeka geriliği gelişebilir.
Östrojen, yumurtalıklardan salgılanan, kadınların adet döngüsünde, cinsel fonksiyonlarda ve doğurganlıkta önemli rol oynayan bir grup steroid hormondur. Hem erkek, hem kadınlarda bulunmakla beraber, üreme çağında kadınlarda seviyeleri çok daha yüksektir ve menopozda düşer. Hipofizden salgılanan folikül uyarıcı hormon (FSH) ve lüteinizan hormon (LH), yumurtlayan kadınlarda östrojen üretimini düzenlerler.
Ergenlik çağında hipofiz bezinden salgılanan FSH ve LH, genç kızlarda yumurtalıkları uyararak östrojen salgısını başlatır. Ergen kızlarda boy uzaması ve ergen erkeklere nazaran erken başlar, hızlı olur ve daha çabuk biter. Östrojenin etkisi ile genital bölgede kıllanma, kalça bölgesinde yağlanma, memelerde büyüme görülür. Kadınlarda ergenlik adet kanaması ile sonlanır ve bununla beraber boy büyümesi durur. Östrojen, progesteron dediğimiz diğer bir hormonla belirli bir düzen içinde çalışır. Adetin ilk iki haftasında östrojen salgılanıp, rahmi büyütür ve yumurtanın oluşmasında rol oynar. Adet döneminin son iki haftasında progesteron salgılanarak rahmi hamileliğe hazırlar, gebelik oluşmaz ise progesteron adet kanamasına yol açar. Östrojenin geçici düşmesi cinsel isteksizliğe, kalıcı düşmesi menopoza, sıcak basmaları, gece terlemelerine yol açar.
Östrojen fazlalığı yumurtalık faaliyetlerinin bozulması sonucu gelişir. Polikistik over hastalığı dediğimiz sendromda yumurtlama aksar ve kısırlık gelişebilir. Overler östrojeni fazla salgılarsa armut tipi şişmanlık ortaya çıkar, yani kalçalarda yağ birikir, selülit artışı olur. Östrojen düzeyinin kanda yüksek olması rahim ve meme kanseri için risk faktörüdür. Östrojen fazlalığı yağ dokusunun miktarını arttırır. Artan yağ dokusunda daha fazla testosteron östrojene çevrilir, bu da yağ dokusu miktarını daha da artırır. Sonuçta bir kısır döngü oluşur. Östrojen fazlalığı vücudun su ve tuz tutmasına neden olur. Yüz yuvarlaklaşır, el ve ayaklarda şişlik ve ödem gelişir. Östrojen fazlalığı pıhtılaşma eğilimine ve buna bağlı damar tıkanmalarına, tansiyonda artışa da yol açabilir.
Progesteron, adet döngüsü ve gebelikte rol oynayan, her ay rahmi hamilelik için hazırlayan bir kadınlık hormonudur. Ayın ikinci yarısında progesteron seviyesi yükselir ve ardından adet kanamasıyla birlikte düşer. Doğum kontrol hapları progesteronun sentetik formlarıdır. Progesteron başlıca etkilerini kadın cinsel organlarında gösterir. Östrojenin etkilerini bastırır ve östrojenle birlikte bazı değişimlere yol açar.
Serotonin vücudun ürettiği, temelde iyi hissetmeyi sağlayan mutluluk hormondur. Ruh halini, uyku düzenini, iştahı, hafızayı ve bazı kas işlevlerini düzenler. Serotonin dengesizliğinde, beyin-ruh halini ve stres seviyesini düzenlemek için yeterli hormon salgılanamaz. Serotonin seviyesinin düşük olması depresyona yol açabilir. Migren, kilo alma, panik ataklar, karbonhidrat açlığı ve uykusuzluk da eksiklikte ortaya çıkar. Serotonin seviyesinin aşırı yüksek olması da çok ciddi bir sorundur ve ajitasyona, kafa karışıklığına, uyuşmaya ve libidonun düşmesine neden olabilir.
Pankreas, salgıladığı insülin ve glukagon hormonları ile vücudun şeker, yağ ve protein metabolizmasını düzenler. İnsülin vücudun temel yakıtı olan glukozun kullanılmasını, enerjiye dönüştürülmesini sağlar. Bu sayede hücre ve organlar görevlerini yerine getirir. Bu hormonun eksikliği veya görev yapmaması (insülin direnci) durumunda kanda glukoz yükselirken, enerjinin tam olarak kullanılamadığı organlarda fonksiyon bozukluğu ortaya çıkar ve bu tablo diyabet olarak tanımlanır. Glukagon ise kanda glukozun belli bir düzeyin altına inmesini engeller, insülin etkilerini dengeler.
Stres, korku ve şok gibi durumlarda böbreküstü bezlerinden salgılanan adrenalin ve noradrenalin vücudun direncini artırır. Kan basıncının artması, kalp hızının artması, göz bebeklerinin büyümesi ve kan şekerinin yükselmesi, adrenalin salgılandığında oluşan olaylardır. Bu hormonlar, salgılandığında organizma tehlikelere karşı dirençli bir hale gelir. Ancak adrenalin uzun süreler yüksek kalması vücudu ve damarları yıpratır, hipertansiyona yol açar.
Vücut dengesinin sağlanmasında birçok hormon görev alır. Bu hormonlar ve temel görevleri şunlardır:
Vücudun su ve mineralini dengesini başlıca kortizol, aldosteron ve vazopressin sağlar. Kandaki su oranı artınca hipotalamusta bulunan algılayıcılar, su tutucu vazopressinin salgılanmasını yavaşlatır. Vazopressin azalınca idrar sıvısı artar ve kandaki su miktarı normal düzeyine indirilir. Sıvı ve mineral dengesini aldosteron da kontrol eder. Aldosteron, böbreküstü bezlerinden salgılanıp, böbreklere etki ederek sodyum ve potasyum elektrolitlerinin emilimini düzenler. Sıcak havalarda, su kaybını en aza indirmek amacıyla aldosteron salınımı artar. Salgılanan aldosteron böbrekten su ve sodyumun atılmasını azaltıp geri emilmesini artırır.
Genel belirtiler, adet düzensizliği (sık ya da seyrek kanama olabilir), adet dışı kanama, tüylenmede artış, sivilcelenme, ödem ve buna bağlı kilo değişimi olabilir. Tiroit hormonları da üreme fonksiyonlarını etkiler; bozukluğunda hipotirodizm ya da hipertiroidizm bulguları olabilir. Bunlar hipotiroidizm durumunda üşüme, halsizlik, uyku hali, depresyon, kuru cilt gibi bulgular iken, tam tersi bulgular hipertiroidizm halinde görülür. Ancak her iki durum da üreme ve adet döngülerini etkiler.
Hormon bozuklukları aşırı kıllanma yapar. Fazla salgılanan androjen (erkeklik hormonu) nedeniyle sık görülen bir durumdur. Ayrıca hormonları kanda taşıyan protein olan SHBG (seks hormon bağlayıcı globulin/SHBG;Testesteron-Estradiol-Binding Globulin) azalmasında da artış olur. Tiroit hastalıkları SHBG düzeylerini değiştirir. Androjen kaynağı sadece yumurtalıklar değil, böbreküstü bezleri de olabilir. Bu nedenle tüylenme ile gelen hastalarda tam bir endokrinolojik inceleme yapılmalıdır.
Polikistik over sendromu hormonal düzensizliklere neden olan bir durumdur. Kökeninde yumurtalıkların daha fazla androjen hormonu salgılaması vardır; ama bu durumun neden mi yoksa sonuç mu olduğu net değildir. Fazla salgılanan androjen yumurtlama bozukluğu, kısırlık, tüylenme ve sivilcelenme yapar. Bu hastalarda diyabete eğilim de görülür. FSH/LH oranı normal bir kadında 2-3 civarında iken polikistik over sendromlu kadınlarda LH yükselişi vardır ve bu oran ters dönmüştür. Adet döngüsünün ikinci yarısında (luteal faz) bakılan progesteron değerleri düşük çıkar ve yumurtlama olmadığını gösterir.
*Bu içeriğin geliştirilmesinde Tıbbi Direktörlük katkı sağlamıştır.
*Web sitemizdeki bilgiler kişileri tanı ve tedaviye yönlendirme amacı taşımaz. Tanı ve tedaviye yönelik tüm işlemlerinizi doktorunuza danışmadan uygulamayınız. İçeriklerde Acıbadem Sağlık Grubu'nun tedavi edici sağlık hizmetlerine yönelik bilgiler yer almamaktadır.