KİŞİSEL BİLGİLER<br />
Adı-Soyadı :.................................................................................<br />
Adresi :.................................................................................<br />
..................................................................................<br />
Ev Telefonu :.................................................................................<br />
Fotoğraf<br />
E-posta<br />
:.......................................@......................................<br />
Öz geçmiş<br />
KİŞİSEL BİLGİLER<br />
Doğum Yeri :................................................................................................................<br />
Doğum Tarihi :................................................................................................................<br />
EĞİTİMİ<br />
Okuduğu Okullar: ..............................................................................................................<br />
Gittiği Kurslar: ..............................................................................................................<br />
Katıldığı Eğitsel Kulüpler:..............................................................................................................<br />
İLGİ ALANLARI VE EĞİTİM - KARİYER HEDEFİ<br />
......................................................................................................................................................<br />
......................................................................................................................................................<br />
......................................................................................................................................................<br />
......................................................................................................................................................<br />
......................................................................................................................................................<br />
......................................................................................................................................................<br />
......................................................................................................................................................<br />
......................................................................................................................................................<br />
......................................................................................................................................................<br />
......................................................................................................................................................<br />
......................................................................................................................................................<br />
......................................................................................................................................................<br />
......................................................................................................................................................<br />
...................................................................................................................................<br />
...................................................................................................................................<br />
...................................................................................................................................<br />
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;<br />
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.<br />
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;<br />
O benimdir, o benim milletimindir ancak.<br />
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!<br />
Kahraman ırkıma bir gül... Ne bu şiddet, bu celal?<br />
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal;<br />
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklal.<br />
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.<br />
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!<br />
Kükremiş sel gibiyim: Bendimi çiğner, aşarım;<br />
Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.<br />
Garb’ın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar;<br />
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.<br />
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,<br />
‘’Medeniyet!’’ dediğin tek dişi kalmış canavar?<br />
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;<br />
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.<br />
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın...<br />
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.<br />
İSTİKLAL MARŞI<br />
Bastığın yerleri ‘’toprak!’’ diyerek geçme, tanı!<br />
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.<br />
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:<br />
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.<br />
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?<br />
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!<br />
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda,<br />
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.<br />
Ruhumun senden İlahi şudur ancak emeli:<br />
Değmesin ma’bedimin göğsüne na-mahrem eli;<br />
Bu ezanlar -- ki şehadetleri dinin temeli --<br />
Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli.<br />
O zaman vecd ile bin secde eder -- varsa -- taşım;<br />
Her cerihamda, İlahi, boşanıp kanlı yaşım,<br />
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na’şım!<br />
O zaman yükselerek Arş’a değer, belki, başım.<br />
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!<br />
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.<br />
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:<br />
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;<br />
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklal.<br />
Resimler: Figen ÇETİN, Hikayeler: Ali SAÇIKARA<br />
Mehmet Akif ERSOY<br />
ISBN: 978-605-5583-96-5<br />
BASKI: Anadolu Ofset - Adres: Matbaacılar Sitesi Muhabir Cad. 6. Blok No:13 Karatay-KONYA<br />
MATBAA SERTİFİKASI: 34796 Konya, Ağustos 2019<br />
GENÇLİK KİTABEVİ: Mimar Muzaffer Cad. Rampalı Çarşı No. 42 Konya - Tel. 0332 351 00 42<br />
YAYINCI SERTİFİKASI: 10418
Görsel İletişim ve Biçimlendirme<br />
Pablo Picasso<br />
Pablo Picasso, 25 Ekim 1881 tarihinde, Malaga’da, resim öğretmeni<br />
José Ruiz Blasco ile Maria Picasso çocukları olarak<br />
doğdu. Baba mesleğine duyduğu büyük ilgiyle küçük yaşta<br />
resme başladı.<br />
1891’de La Coruna’da Güzel <strong>Sanatlar</strong> Okulu’na devam etti.<br />
Burada üstün bir başarı gösterdi. Daha sonraları gittiği Madrid’te<br />
akademik çevrelerin teorik bilgisinden yararlandı. Kısa<br />
zamanda kendine özgü bir stil oluşturdu. Barcelona kabarelerinin<br />
insancıl ve öncü yaşamı gelişimine büyük katkıda<br />
bulundu.<br />
Picasso kimi için bir bayrak, kimi içinse bir hedeftir. Modern<br />
çağın gerçek sembolüdür. Resme yeni anlayışlar getirmiş,<br />
boyutlar kazandırmıştır.<br />
Picasso duygu ve düşüncelerini tarzı ile yansıtmakta çok başarılıdır.<br />
Kendi yaşama tutkusunu ve duygusal gerilimlerini<br />
eserlerine başarıyla aktarmıştır.<br />
Picasso’yla beraber resim sanatına ilk defa, sadece “gerçek”<br />
ve onun tutkuları değil; gerçeği kavramaya yarayacak mantıksal<br />
ögeler de girmiştir. Bu yüzden gerçekle, çizilen arasındaki<br />
görünüş benzerliğinin, Picasso için hiç önemi yoktur.<br />
Picasso‘ya göre “neden”leri ve “izlenim”leri aramak için doğanın<br />
derinliğine yönelmek gereksizdir. Sanatçının içindeki<br />
duygusal atılımlar, izlenimlerini yorumlamaya yeterli olmaktadır.<br />
Picasso aramaz, bulur. Picasso görmez, düşünür.<br />
Kullandığı renkler parlak, yüzeyler geniştir. Şekiller ağır kontürlerle<br />
sınırlamıştır. Fırça darbeleriyle “noktalama” stiline<br />
yönelen gerilimli bir teknik uygulamıştır. Renkleri giderek<br />
tek ve yetkili bir maviye dönüşmüştür. Hüzünlü ve karanlık<br />
tonlarda, içli bir durgunluk yansıtmıştır. İnsani konularda, fakir,<br />
yaşlı çalgıcılar, körler, kimsesiz zavallı çiftler, ütücüler gibi<br />
sıradan insanları resmetmiştir.<br />
Picasso, yaşantısının son senelerine dek aynı gençlik gücüne,<br />
aynı tazeliğe, aynı arayış gerilimine ve aynı sıcak tutkuya sahip<br />
olabilmiş tek ressam olarak kabul edilir.
RESİMLE GELEN TEDAVİ<br />
Görsel sanat çalışmalarını oluşturmak için<br />
araştırmaya dayalı uygulama sürecinin<br />
basamaklarını eskiz defterinde gösterir.<br />
Görsel sanat çalışmasında sanat tekniklerini<br />
birlikte kullanır.<br />
Yaşantısının herhangi bir anını hikâyeleştirerek<br />
görsel sanat çalışmasına yansıtır.<br />
Görsel sanat çalışmasında geleneksel ve<br />
güncel sanat malzemeleri ile teknikleri<br />
kullanır.<br />
Görsel İletişim ve Biçimlendirme<br />
Görsel sanat çalışmasında farklı perspektif<br />
tekniklerini kullanır.<br />
Gözleme dayalı çizimler yapar.<br />
Atık malzemeleri kullanarak üç boyutlu<br />
çalışma yapar.<br />
Görsel sanat çalışmalarını oluştururken<br />
sanat elemanları ve tasarım ilkelerini<br />
kullanır.<br />
Genç kadın yana yakıla komşusuyla dertleşiyordu: “Baksana Ayşe abla, koca çocuk…<br />
Seneye okula başlayacak. Çocuğa nazar değdi sanki. İki senedir konuşmuyor.<br />
Tek kelime etmediği gibi dediklerimizi de anlamıyor. Ne yapacağımı bilmiyorum vallahi.”<br />
Ayşe, çenesini avuçlarına koyup televizyona dalan çocuğa dikkatle baktı. Çocuk, televizyonun<br />
içine düşecekti sanki. Görüntülerin değişmesiyle hop oturup hop kalkıyordu. Ayşe, çocuğun televizyonda<br />
gördüklerine tepki gösterdiğini fark etti. Sonra gülerek çocuğun annesine döndü: “Şerife, baksana<br />
kız! Bu çocuk televizyonla anlaşıyor ya!”<br />
Şerife iç çekip sitem etti: “Hiç sorma Ayşe abla, varsa yoksa bir televizyon... başka hiçbir şeyle ilgilenmiyor.”<br />
Ayşe abla gülmeye başladı: “Şekerim, doğar doğmaz çocuğu televizyona emanet edersen olacağı bu.”<br />
Şerife suçluluk duygusuyla terslendi: “Ne yapalım abla? Bir türlü durduramadık ki. Ağlarken yeri göğü titretirdi.<br />
Televizyonun karşısına geçti mi de susuverirdi.”<br />
Ayşe, Şerife’nin ne diyeceğini biliyordu sanki. Yeniden gülümsedi: “Bana sorarsınız bu çocuğun bir sıkıntısı yok.<br />
Sıkıntı sizde. Çocuğun dilinden anlamıyorsunuz siz. Sanırım biraz da geç kalmışsınız.”<br />
Şerife, üzülmüştü. Üzüntüsü sesinden belli oluyordu: “Aman Ayşe abla. Bizim neyimiz olacak ki? Aç değil açıkta<br />
değil. Gözümüz gibi baktık yavrumuza. Tamam, suçluyuz, yaptık bir hata… Peki, bunun çözümü yok mu?”<br />
Ayşe her zamanki gibi neşeliydi. Gülümseyerek cevap verdi: “Olmaz olur mu şekerim! Psikologlar, psikiyatrlar<br />
var. Hangi çağda yaşıyoruz? Artık çözülemeyen dert mi kaldı? Çocuğu bir psikoloğa götürün. O size yol<br />
gösterecektir.”<br />
Şerife öfkelenmişti: “Psikolog msikolog olmaz Ayşe abla. Deli mi benim oğlum?”<br />
Ayşe yine güldü ama bakışları oldukça sertti bu kez: “Hadi oradan, cahil! Deliler mi gidiyormuş psikoloğa? Bırak tatlım bu<br />
kafayı. Çocuğunun iyiliğini düşün. Bak, yarından tezi yok götüreceksin çocuğu. Karışmam sonra!”<br />
Şerife çaresizdi, boynunu büktü: “Tamam Ayşe abla. Ben Aziz’e anlatayım, bakalım o ne diyecek?”<br />
Akşam, Aziz gelince Şerife durumu anlattı. Aziz’in aklına yatmıştı bu fikir. Değilse çocuk elden gidecekti. “Tamam.” dedi.<br />
Ertesi günün akşamında elinde bir isim ve adresle geldi Aziz.<br />
Sabah, Aydın’ı da alıp psikoloğun yolunu tuttular. Psikolog güler yüzlü, genç bir adamdı. Aydın’a elini uzattı.<br />
Tokalaştılar. Aydın’ı babasının yanında bırakıp annesiyle özel bir görüşme yaptı psikolog. Daha sonra<br />
annesini bırakıp babasıyla kısa bir süre konuştu. Şimdi sıra Aydın’a gelmişti. Psikolog seslendi: “Gel<br />
bakalım, Aydın Bey.“<br />
Aydın hiçbir tepki vermedi. Bu kez psikolog ellerini kullanarak “gel” işareti yaptı. Aydın gülümseyerek<br />
adamın peşine düştü. Psikolog başını salladı: “Sanırım meseleyi anladım.”<br />
Psikoloğun oldukça geniş ve aydınlık bir görüşme odası vardı. Aydın’ı koltuklardan birine<br />
oturttu. Gözlerini, çocuğun gözlerinin içine dikti. Bu sırada gülümsüyordu. Sonra biraz geri<br />
çekilip eliyle kalk işareti yaptı. Aydın ayağa kalktı. Psikolog “Otur.” dedi ama çocuk oralı bile olmadı.<br />
Sonra çocuğun boyunu ve kilosunu ölçtü. Hasta takip defterini açıp şunları yazdı:<br />
Aydın Güven, 8 yaşında, 29 kilo, 134 santimetre… Sözel iletişime kapalı... Nedeni bilinmiyor. Çocuk görsel<br />
iletişime açık… Görüşme Tarihi: 07/14/2021<br />
Psikolog defterini kapatıp Aydın’ı içerdeki küçük resim odasına götürdü. Çocuğun önüne bir tomar kâğıt bıraktı.<br />
Çocuğun başını okşayarak seslendi: “Hadi Aydın, resim yapalım.”<br />
Aydın bir çırpıda kâğıtları doldurdu. Çizdiklerini psikoloğa gösterdi. Resimlerin hepsinde aynı figürler vardı: Başı gövdesinden<br />
ayrılmış bir köpek ve yüzü belli olmayan büyük bir insan silueti.<br />
Psikolog, Aydın’a bir tomar kâğıt daha verdi. Bu kez kalemin yanında bir de pastel boya takımı vardı. İşaret ederek evde de resim<br />
yapmasını ancak bu kez resimleri boyamasını istedi çocuktan. Aydın gülümsedi. Sonra olmaz anlamında başını salladı. Psikolog<br />
çocuğun saçlarını okşayarak ‘sen bilirsin’ işareti yaptı. Dışarı çıktılar. Şerife ve Aziz meraklıydı. Psikoloğun çıktığını görünce ayağa<br />
kalktılar. Aziz sordu: “Nesi var hocam? Oğlum iyileşecek mi?”<br />
Psikolog onları sakinleştirdi. “Bu uzun bir süreç gerektirir. Şimdiden kesin bir şey söyleyemem ama başaracağımıza<br />
inanıyorum. Lütfen çocuğu pek sıkıştırmayın. Onun resim yapmasını teşvik edin. Üç gün sonra gene görüşelim.”<br />
Ayrıldılar. Aydın her zamankinden daha düşünceliydi. Bir kaleme bir pastel boyalara bakıyor, kafasını sallıyordu. Evde iki gün<br />
boyunca resim yaptı Aydın. Bütün resimleri aynıydı. Nedense resimleri boyamaya yanaşmıyordu çocuk.<br />
Üç gün sonra psikoloğun yanına gittiler. Psikolog Aydın’ın çizdiklerine baktı. Sonra çocuğun geçen gün bıraktığı resimleri<br />
geri verdi. Resimlere baktıkça çocuğun yüzü gülmeye başlamıştı. Psikolog çocuğun çizdiği insan figüründen daha büyük bir<br />
fotoğraf yapıştırmıştı resim kâğıdına; kendi fotoğrafını. Aydın’dan yeni resimler yapmasını istedi. Aydın’ın resimleri yine aynıydı.<br />
Fakat bu sefer insan figürü daha belirgin ve küçüktü. Son resimde öteki figürlerin yanında bir de küçük bir çocuk resmi vardı.<br />
Üç gün sonra yeniden görüşmek üzere ayrıldılar. Aydın’ın resimleri yine psikologda kalmıştı. Psikolog çıkmadan Aydın’ı<br />
kucağına aldı. Sımsıkı sardı çocuğu. Aydın eve gidince resimlerine devam etti. Figürleri değişmeye başlamıştı. Çocuk, resimlerle<br />
bir olay anlatıyordu. Ama ne? Bütün resimleri kırmızı ve siyahla boyamıştı.<br />
Psikoloğun yanına gittiğinde onu bir sürpriz bekliyordu. İçerde küçük beyaz bir köpek vardı. Aydın köpeği görünce önce<br />
gülümsedi ama sonra yüzünü korkuyla buruşturdu. Psikolog, çocuğun başını okşadı. Ve resimlerini yeniden verdi. Aydın sesini<br />
koyuvermiş ağlıyordu şimdi. Psikolog, Aydın’ın yaptığı resimlerdeki çocuğun yüzüne Aydın’ın fotoğrafını yapıştırmıştı.<br />
Psikolog resimdeki figürleri tek tek göstererek figürlerin adını söylüyordu: “Aydın… Köpek… Yabancı…”<br />
Bunu sabırla tekrar etti. Nihayet Aydın da katıldı psikoloğa: “Aydın… Köpek… Yabancı…”<br />
Psikolog derin bir oh çekti. Nihayet çocuğu konuşturabilmişti. Çocuğun hikâyesini de öğrendiler. Aydın izlediği bir film<br />
sahnesinden çok etkilenmiş. Filmde bir köpeğin öldürüldüğünü görmüş, korkmuştu.<br />
Aziz gözyaşlarını tutamayıp oğluna sarıldı. Bir yandan da söyleniyordu: Keşke bana her şeyi anlatsaydın oğlum. Keşke<br />
anlatsaydın… Bu anne babadan saklanır mı?”<br />
4
GÖRSEL İLETİŞİM VE BİÇİMLENDİRME<br />
GÖRSEL İLETİŞİM VE BİÇİMLENDİRME<br />
GÖRSEL SANATLAR NEDEN ÖNEMLİDİR?<br />
Merhaba arkadaşlar…. Bendeniz Görsel <strong>Sanatlar</strong> <strong>Defteri</strong>… Sizinle samimi bir arkadaşlık kurmak<br />
istiyorum. Söze kendimi anlatmakla başlayayım.<br />
Biliyorum ki çoğunuz görsel sanatlar dersini resim yapmaktan ibaret sanıyorsunuz. Ama yanılıyorsunuz.<br />
Yanılıyorsunuz. Çünkü görsel sanatlar dersi resimle ilgili olmakla beraber sadece resim yapmak<br />
demek değildir. Görsel sanatlar dersinin temel amacı size sanatı tanıtmak, sanat eserlerine<br />
doğru bakmayı öğretmektir. Tabi bu arada sanat eseri üretmek için çalışmalar da yapacaksınız.<br />
Fakat bu, görsel sanatlar dersi alan her öğrencinin bir ressam olacağı<br />
anlamına gelmez.<br />
Hadi hep birlikte “Görsel <strong>Sanatlar</strong> Dersi neden önemlidir?” sorusuna cevap arayalım.<br />
Görsel sanatlar önemlidir. Çünkü bu derste renklerin anlamlarını ve nerde nasıl kullanılacağını<br />
öğreneceksiniz. Bu, baktığınız bir resmi doğru değerlendirmenize katkıda<br />
bulunacaktır. Ama elbiselerinizden tutun da evinizdeki ya da odanızdaki eşyaların renklerini<br />
doğru seçmeye kadar geniş bir alanda faydalanacaksınız görsel sanatlardan.<br />
Görsel sanatlar; Türk kültürünü, Türk kültürünün çeşitli dönemlerinde ortaya konan eserlerin<br />
özelliklerini öğrenmenizi sağlayacaktır. Bu da geçmişinizle aranızda kuvvetli ve estetik bir bağ<br />
kurmanıza yardımcı olur. Örneğin Mimar Sinan’ın bir eserinde eserin güzelliğinin yanı sıra dönemin kültürel,<br />
siyasi ve ekonomik yapısını da görebilirsiniz. İsterseniz kendinizi<br />
bir yoklayın ve daha önce gördüğünüz tarihi eserleri bir<br />
düşünün…<br />
Görsel sanatlar, gördüğünüz her güzel şeyin bir sanat eseri olmadığını öğretir size. Böylelikle<br />
bir üretim faaliyeti olan zanaat ile sanat arasındaki farkı kavramış olursunuz. Yani<br />
el örgüsü güzel bir kazağın zanaat ürünü, aynı motifleri taşıyan bir tablodaki resmin<br />
sanat eseri olduğunu kolaylıkla anlarsınız.<br />
Görsel sanatlar dersinde güzellik kavramının belli bir ölçüsü olduğunu öğrenirsiniz.<br />
“Güzellik kişiden kişiye değişmez mi?” dediğinizi duyar gibi oldum. Haklısınız, değişir<br />
elbette. Ama ortak bir güzellik anlayışı vardır. Değişen şey belki “en” güzel, “daha”<br />
güzel gibi değerlendirmelerdir. Güzelliğin bir ölçütü vardır ve bunu bize görsel sanatlar<br />
öğretir. Görsel sanatlar bize güzelliği öğretirken bilimsel verilerden yararlanır. Yani<br />
sanatçılar az ya da çok bilimsel yanları olan insanlardır. Mesela, ünlü ressam Leonardo<br />
Da Vinci aynı zamanda bir matematikçi ve mimardır. Üstelik büyük bir ressam olmasını<br />
matematiği iyi bilmesine, sayıların dilinden anlamasına borçludur. Sanat insanın ufkunu<br />
genişletir.<br />
Güzellik demişken… İnsanlık, tarih boyunca hep ‘daha güzel olanı’ aramıştır. Sanat bu arayışın<br />
ürünüdür. Sözde, mimaride, müzikte, resimde hiç ara vermeden daha güzele doğru bir<br />
ilerleme vardır. Tarihin akışı içinde güzellik anlayışları değişmiş olabilir ama güzellik arayışı hiç kesintiye uğramamıştır. Heykellerdeki<br />
ve mimari yapılarda çağlara göre değişen estetik anlayış bunun en güzel örneği değil midir? İsterseniz bir de trafikteki arabalara bakın.<br />
En güzel bulduğunuz arabalar en yeni modellerdir. Çünkü güzellik anlayışı sürekli değişir.<br />
Sorarım size; aldığınız ayakkabının, giyeceğiniz gömleğin güzel olmasını istemez misiniz? “Elbette isteriz.”<br />
dediğinizi duydum sanki. Haklısınız; hepimiz, her şeyimizin güzel olmasını isteriz. Güzellik insanın<br />
yaratılışında var olan bir özelliktir. Renklerin dilini ve uyumunu bilmeyen birinden güzel<br />
giyinmesini bekleyebilir misiniz? “Ben renk uyumunu önemsemem.” demeyeceksiniz herhalde.<br />
Öyleyse benimle sıkı bir dostluk kurmalısınız.<br />
İnsanoğlu doğal varlıkların güzelliğini inceleyerek onlardaki güzelliğin sırrını keşfetmiştir: “Altın<br />
Oran!” Gerçekten de bütün varlıkların doğal yapısı bu orana göre tasarlanmıştır. İnsanoğlu<br />
“altın oran”ı<br />
kendi eserlerine de yansıtmak istemiştir. Bu çaba sonucunda tasarım,<br />
tasarımın ilke ve elamanları gibi teknik bilgilere ulaşılmıştır. Güzel<br />
olanı üretmenin yollarını bulan insan, bu teknikleri hayatın<br />
bütün aşamasında ve ürettikleri bütün ürünlerde uygulamıştır.<br />
1905’te ölen Jules Verne’nin, insanoğlunun Ay yüzeyine ayak<br />
basmasından 104 yıl önce Aya Yolculuk adlı bir roman yazmasını<br />
başka türlü nasıl açıklayabilirsiniz?<br />
Görsel <strong>Sanatlar</strong> Dersi size hayata doğru bakmayı ve gördüklerinizi<br />
doğru anlamayı öğretecektir. Neye, nasıl bakacağımızın cevabı, görsel<br />
sanat kurallarının içinde saklıdır. Sayfalarımı karıştırırsanız demek istediklerimi<br />
en somut şekliyle bulabilirsiniz. Bakmanın, gördüklerimizi değerlendirmenin<br />
ölçütleri görsel sanatların ilgileri arasındadır. Çağdaş psikolojide<br />
dikkat dağınıklığı sorununun resim analizleri yöntemiyle ortadan<br />
kaldırılmaya çalışıldığını biliyor muydunuz?<br />
Derslerinizin konusunu gündelik hayatla ilişkilendirirseniz daha başarılı<br />
olacağınızı biliyorum. İnanın bana görsel sanatlar dersinin içeriği<br />
ve konusu size ve günlük hayatınıza hiç de uzak değil. Derste öğrendiklerinizi<br />
günlük hayatınızla karşılaştırırsanız ne demek istediğimi<br />
daha iyi anlayacaksınız. Yani sanatın güzellikten başka hedefleri de<br />
vardır. Bir iki örnek vereyim mi? Eskiden İbni Sina sinir hastalarını sanatın<br />
başka bir dalı olan müzik aracılığıyla tedavi edermiş. Günümüzde<br />
de psikolog ve psikiyatrlar danışmanlığını yaptıkları çocukları daha<br />
iyi anlayabilmek için çocuklara resim çizdiriyorlar. Neden mi? Çocukların<br />
ruhsal durumları çizgileri kullanma biçimlerine, renk seçimlerine<br />
yansıyor da ondan.<br />
Yeri gelmişken şunu söylemeden geçemeyeceğim: Görsel sanatları<br />
iyi anlarsanız bütün derslerde başarılı olabilirsiniz. “Ne alakası var?” mı dediniz? Durun da açıklayayım. Görsel sanatlar teknikleriyle<br />
matematikte şekilleri ve sayıları daha iyi görüp daha doğru okuyabilirsiniz. Türkçede okuduğunuz bir metni zihninizde daha iyi canlandırabilirsiniz.<br />
Fen bilgisinde bir bütünü oluşturan parçaları daha kolay görüp anlayabilirsiniz. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.<br />
Gelelim sizin ilgi alanınıza… Bilgisayar oyunlarının sadece bir yazılım mühendisliği olduğunu mu sanıyorsunuz? Oyunların tasarımlarındaki<br />
karikatür, animasyon gibi görsel sanat etkilerini fark etmediniz mi?<br />
Sanatsal anlatımlar duyguları harekete geçirmenin en etkili yoludur. Bayrakla ilgili sayfalar dolusu metin mi daha etkileyicidir yoksa<br />
al bayrağın dalgalanan görüntüsü mü? Yeri gelmişken İstiklâl Marşı’mıza da değinelim. Kurtuluş Savaşı’nda Türk’ün ihtiyaç duyduğu<br />
cesaret, ümit, özgüven, birlik beraberlik gibi duyguları sanata başvurmadan kırk bir cümlede anlatmak imkânsızdır. Oysa asıl mesleği<br />
veterinerlik olan Mehmet Akif, bütün bu duyguları kırk bir mısralık şiiriyle Türk milletinin gönlüne ve zihnine nakşetmiştir. Sanatın<br />
gücü ve duygular üzerindeki etkisi tartışılamaz. Herkes sanatçı olmak zorunda değildir. Fakat toplumda saygın bir yer edinebilmek<br />
için sanattan anlamak şarttır.<br />
Unutmayın sakın! Görsel <strong>Sanatlar</strong>ı anladığınızda hayatınız daha güzel olacak.<br />
5x2=10<br />
1+1=2<br />
5
100% 50% 25% 75%<br />
100% 50% 25% 75%<br />
100%<br />
GÖRSEL İLETİŞİM VE BİÇİMLENDİRME<br />
GÖRSEL İLETİŞİM VE BİÇİMLENDİRME<br />
<strong>7.</strong>1.1. Görsel sanatlar çalışmalarını uygularken uygulama basamaklarını kullanır.<br />
Sanatı, sanatçıyı ve sanat eserinin ne olduğunu diğer sınıflarda öğrenmiştik. Sanatçı, eserlerinde anlatmak ya da aktarmak istediği<br />
duygu ve düşünceleri yansıtır. Anlatmak istedikleri kimi zaman kendi duyguları kimi zamanda toplumda gördüğü sorunlar ve bu<br />
sorunların çözümüne yönelik düşünceler olabilir. Yani sanatçının görevlerinden birisi de toplumda var olan eksiklikler, yanlışlıklar ve<br />
aksaklıkları tespit etmektir. Tespit ettiği bu durumları düzeltmek adına toplumu bilinçlendirmek ya da çözüm üretmektir. Sanatçının<br />
bu özelliği sosyal sorumluluk olarak da tanımlanır.<br />
Girişimcilik maddi kazanç elde etmek amacıyla yeni bir fikir ya da projeyi gerekli olanakları bir araya getirerek hayata geçirmektir.<br />
Sosyal girişimcilik ise soyal soyurmlulukla girişimciliği birleştirmeketir. Elde edilen maddi kazancı projenin sürekliliğini sağlamak<br />
için kullanarak toplumun bir sorununa çözüm üretmektir. Sosyal girişimcilikte kâr elde etmek amacı vardır. Ancak elde edilen bu kâr<br />
projeyi devam ettirmek amacıyla kullanılır.<br />
Sosyal girişimcilik bağlamında uygulama basamaklarının neler olduğunu birlikte öğreneceğiz.<br />
GÖRSEL SANATLAR<br />
UYGULAMA BASAMAKLARI ŞEMASI<br />
Sosyal girişimcilik projesi planlama, raporlama, sunma ve savunma basamaklarından oluşur. Uygulama basamakları görsel sanat çalışmalarında<br />
kullanıldığı gibi değişik alanlarda ürün ya da proje oluşturmak için de kullanılır. Uygulama basamaklarını iyi anlamanız<br />
ve doğru uygulamanız ortaya çıkacak ürünün ya da projenin etikisini arttıracaktır. Şimdi uygulama basamaklarını tüm alanları içine<br />
alacak şekilde birlikte öğrenelim.<br />
Planlama<br />
Yapma<br />
Projeini planlama aşamasında şunlar yapılır: Sosyal bir sorun ya da aksaklık tesbit edilir. Bunların<br />
çözümüne ilişkin öneriler geliştirilir. Bu önerilerden uygulanabilirliği en etkili olanı seçilir.<br />
Adı ve konusu belirlenen projenin hedef kitlesi, bütçesi, uygulama zamanı, uygulayıcıları<br />
ve projenin nasıl uygulanıp sürdürüleceği belirlenir. Bu işlemlerin gerçekleştiği aşamaya projenin<br />
planlama aşaması denir.<br />
* Planlama projenin ilerleyen aşamalarında ihtiyaca göre değiştirilip yenilenebilir.<br />
4<br />
Savunma<br />
Yaptıklarını<br />
Raporlaştırma<br />
Planlama aşamasındaki verilerin somut ve net bir biçimde rakamlara dönüştürülmesidir. Her<br />
başlığın karşısında o başlıkla ilgili sayılar detaylı olarak verilmelidir. Bir raporlama aşağıdaki<br />
gibi olur. Aşağıdaki başlıkların karşısındaki parantez içleri örnektir.<br />
Projenin adı (gölgedeki yetenekler), amacı (yetenekli öğrencilerin keşfedilip yeteneklerinin<br />
geliştirilmesi ve santsal üretime dahil edilmesi), hedef kitlesi (ilçemizdeki 300 ortaokul öğrencisi),<br />
uygulama süresi (2 yıl), başlangıç bütçesi (50 bin tl), uygulayıcıları (ilçemizdeki okulların<br />
görsel sanatlar öğretmenleri), sürdürülebilirliği (hedef kitledeki öğrencilerin eserleri satılır ve<br />
elde edilen gelir projenin devamlılığı için kullanılır), uygulama mekanı (ilçedeki bir sanat galerisi).<br />
* Hazırlanan raporlar projenin ilerleyen aşamalarında ihtiyaca göre değiştirilip yenilenebilir.<br />
Sunma<br />
3<br />
2<br />
Yaptıklarını<br />
Raporlaştırma<br />
28%<br />
A B C D<br />
Sunma<br />
Projenin kabul edilmesi için ilgililere ve yetkililere yaptığımız tanıtım toplantısıdır. Bu toplantıda<br />
projenin uygulanmasına onay verecek resmi yetkililer, hedef kitledeki öğrencilerin aileleri,<br />
uygulama sırasında yardımına başvuracağımız görsel sanatlar öğretmenleri gibi projenin<br />
uygulanmasında rol alacak bütün katılımcılar veya bunların temsilcileri bulunur.<br />
Sunumda katılımcıları etkileyecek projenin bir ihtiyaç olduğunu hissettirecek ve belirlenen<br />
sorunun çözümünün ancak bu projeyle mümkün olabileceğini gösterecek veriler, ifadeler<br />
ve görseller yer almalıdır. Sunumda slayt, animasyon, istatistik gibi tekniklerden yararlanılır.<br />
* Yapılan sunum projenin ilerleyen aşamalarında ihtiyaca göre değiştirilip yenilenebilir.<br />
Planlama Yapma<br />
1<br />
Sunum aşamsından sonra projeyi onaylayacak yetkililerin ve proje kapsamındaki ilgili kişilerin<br />
projenin uygulamasında doğabilecek aksaklıklarla ilgili sorularının cevaplanmasına savunma<br />
denir. Etkili bir savunma yapmak için proje üzerinde iyi çalışılması ve doğabilecek<br />
olumsuzlukların nasıl giderileceğini belirlenmesi gerekir.<br />
Örneğin; “Bu projenin başarıya ulaşabilmesi için 2 yıl yetmez.” dendiğinde 2 yılın yeteceğine<br />
gerekçeleriyle cevap vermemiz ve karşımızdakini ikna etmemiz gerekir.<br />
* Yapılan savunma projenin ilerleyen aşamalarında ihtiyaca göre değiştirilip yenilenebilir.<br />
Savunma<br />
6
100% 50% 25% 75%<br />
100% 50% 25% 75%<br />
100%<br />
GÖRSEL İLETİŞİM VE BİÇİMLENDİRME<br />
GÖRSEL İLETİŞİM VE BİÇİMLENDİRME<br />
<strong>7.</strong>1.1. Görsel sanat çalışmalarını oluşturmak için araştırmaya dayalı uygulama sürecinin basamakları nelerdir?<br />
Sosyal girişimcilikte kâr amacı güdülmez, elde edilen kâr toplum yararına kullanılır. Bu faaliyetler ticari, kamusal sektörler ya da bireyler<br />
tarafından gerçekleştirilen sürdürülebilir, yenilikçi, sosyal değer yaratan faaliyetlerdir. Ülkemizden bir örnek olan Çöp(m)adam<br />
isimli sosyal girişimcilik faaliyeti aşağıda açıklanmıştır.<br />
Çöp(m)adam<br />
Türkiye’de kadın istihdamının ve geri dönüşümün önemi üzerinde<br />
denemeler yaparak Ayvalık’ta yerel bir kalkınma projesi olarak hayata<br />
geçirilen bu fikir, ambalaj atıklarını yaratıcı, farklı, estetik ve benzersiz<br />
şekilde kullanıp satışa sunmayı hedefliyor! Günlük hayatımızda<br />
sürekli kullandığımız ürünlerin hiç düşünmeden çöpe attığımız<br />
ambalajlarından, hayatları boyunca düzenli gelire sahip olmamış<br />
kadınlar, hepsi özgün ve benzersiz tasarımlar ortaya çıkararak hem<br />
gelir elde etmekte hem de Çöp(m)adam çatısı altında geri dönüşüme<br />
destek vermektedir.<br />
“Biri çöpünüzü temizlemeden, size özel ürününüzü alın!” sloganıyla<br />
devam eden projenin kurucu yöneticisi Tara Chantal Hopkins’dir.<br />
Sabancı Üniversitesi’nin de desteğiyle ortaya çıkan bu proje Balıkesir<br />
ve Diyarbakır şubelerinde üretim yapmaktadır. 2020 yılına kadar<br />
5 milyon kadını yoksulluktan kurtarmayı amaçlayan çöp(m)adam<br />
dünyanın her yerinden siparişler almakta; kuruluş satış noktaları<br />
olarak İstanbul ve Avusturalya’da faaliyet göstermektedir. Geleceğe<br />
katkı sağlamak adına hem kadınlara istihdam sağlamakta hem de<br />
çöpleri geri dönüştürmektedir.<br />
Siz de Çöp(m)adam projesini ya da ilginizi çeken başka bir projeyi araştırarak uygulama basamaklarını defterinize yazın.<br />
Planlama<br />
Yapma<br />
Satılan ürünler de kişisel hakları korumak adına üreticinin adı tüketiciye ulaştırılmaktadır.<br />
Peki neden Çöp(m)adam ?<br />
• Geri dönüşüm:<br />
Çevre Bakanlığı tarafından yaymlanan rakamlara göre, 2005 yılında<br />
Türkiye’de toplanan plastik atığın sadece yüzde 27’si geri<br />
dönüştürülmüştür. 2005 yılında toplanan plastik atık oranı ise<br />
500 bin ton. Sadece İstanbul, tek başına günde 10.000 ton çöp<br />
üretiyor. İstanbul’un yıllık ürettiği çöp miktarı ise 3.5 milyon<br />
ton. Çöplerin genel geri dönüşüm oranı ise sadece yüzde 18.<br />
• Kadın istihdamı:<br />
Kadınlar Türkiye nüfusunun yüzde 49’unu oluştururken, kadınlar<br />
arasında okur yazarlık oranı sadece yüzde 25. Türkiye’de<br />
kadınların işgücü piyasasına katılımı oldukça düşük. Her 4 kadından<br />
sadece birinin çalıştığı Türkiye’de kadınlar arasında işsizlik<br />
oranı çok yüksek. Kayıtdışı istihdam en fazla Türkiye’de<br />
kadınlar arasında yaygın. Öyle ki bu oran kimi sektörlerde yüzde<br />
75’e varıyor. Bu demektir ki kadınların birçoğu herhangi bir<br />
sosyal güvenceye sahip değil.<br />
Bu sorunları gören Tara Chantal çözüm için Çöp(m)adam ismiyle<br />
topluma fayda sağlamak adına böyle bir sosyal girişimde<br />
bulunmuştur. Şuan için 100 kadına düzenli ücret sağlayan<br />
girişim üretilen ürün başına da çalışanlara ücret ödemektedir.<br />
Yaptıklarını<br />
Raporlaştırma<br />
28%<br />
A B C D<br />
Sunma<br />
Tara Chantal’ın size bir mesajı var...<br />
Sevgili çocuklar bu ülkeyi olduğu kadar harika ve güzel tutmak için çalışmak herkesin sorumluluğudur. Her plastik torba, bardak, strafor<br />
ya da benzeri herhangi birşey bu toprak, bu çevre ve bu millet için kötüdür. Daha az çöp oluşturmak geri dönüşüme başlamaktan daha<br />
iyidir. Daha az çöp oluşturmaya başlayarak diğer insanların bunu anlamasına yardımcı olabilirsiniz.<br />
Ayvalıktan sevgiler...<br />
Tara Chantal<br />
Savunma<br />
7
GÖRSEL İLETİŞİM VE BİÇİMLENDİRME<br />
GÖRSEL İLETİŞİM VE BİÇİMLENDİRME<br />
<strong>7.</strong>1.8. Görsel sanat çalışmalarını oluştururken sanat elemanları ve tasarım ilkelerini kullanır.<br />
Beşinci ve altıncı sınıflarda görsel sanatların uygulama basamaklarının neler olduğunu öğrenmiştik. Bu uygulama basamakları sadece<br />
görsel sanatlar için değil tüm alanlarda uygulanır ve kullanılır.<br />
Aktarmak istediğimiz duygu ve düşünceleri kâğıt üzerinde göstermemize yardımcı olan tasarım elemanları ve ilkelerini daha detaylı<br />
göreceğiz. Görsel sanat çalışmalarımızın tüm aşamalarında başarıyla uygulayacağız.<br />
Tasarım elemanları: Çizgi, renk, doku, ton, değer (valör), şekil, biçim (form) ve mekândır. Tasarım ilkeleri; ritim, hareket, denge, vurgu,<br />
zıtlık, harmoni, bütünlük, oran ve çeşitliliktir.<br />
1. Çizgi: Genişliği ve derinliği olmayan geometrik şekildir. Nesnelerin etrafının çevrelenmesinde ve kenarlarının oluşturulmasında<br />
kullanılır. Bir çizgi başka çizgilerle ya da yüzeylerle kombine edilerek çeşitli organizasyonlar oluşturulabilir. Çizgiler; zikzak, nokta,<br />
dalgalı, spiral, dikey, yatay, diyagonal çizgiler olarak adlandırılır.<br />
8
GÖRSEL İLETİŞİM VE BİÇİMLENDİRME<br />
GÖRSEL İLETİŞİM VE BİÇİMLENDİRME<br />
<strong>7.</strong>1.8. Görsel sanat çalışmalarını oluştururken sanat elemanları ve tasarım ilkelerini kullanır.<br />
Öğrenmiş olduğunuz çizgi türlerini kullanarak aşağıda verilen örnekleri belirtilen çizgi türüne göre tamamlayınız.<br />
Öğrenmiş olduğunuz çizgi türlerini kullanarak aşağıda verilen örnekleri belirtilen çizgi türüne göre tamamlayınız.<br />
9
GÖRSEL İLETİŞİM VE BİÇİMLENDİRME<br />
GÖRSEL İLETİŞİM VE BİÇİMLENDİRME<br />
<strong>7.</strong>1.8. Görsel sanat çalışmalarını oluştururken sanat elemanları ve tasarım ilkelerini kullanır.<br />
Aşağıda boş bırakılan alanlara öğrendiğiniz çizgi türleri ile ilgili serbest çalışmalar yapabilirsiniz.<br />
Öğrenmiş olduğunuz çizgi türlerini kullanarak aşağıda verilen örnekleri belirtilen çizgi türüne göre tamamlayınız.<br />
10
GÖRSEL İLETİŞİM VE BİÇİMLENDİRME<br />
GÖRSEL İLETİŞİM VE BİÇİMLENDİRME<br />
<strong>7.</strong>1.8. Görsel sanat çalışmalarını oluştururken sanat elemanları ve tasarım ilkelerini kullanır.<br />
Birincil<br />
Dersimizin en başından beri görsel sanatların sadece resim dersiyle ilgili olmadığını söylemiştik. Bunun en büyük kanıtı renk çarkının<br />
1666 yılında fizikçi bir bilim adamı olan Newton tarafından bulunmasıdır. Daha da ilginci 1810 yılında Alman şair Goethe, “renkler teorisi”<br />
tezinde renklerin insan ve insan psikolojisi üzerindeki etkisinden bahsetmiştir. Bugün kullandığımız renk çarkı bu temel üzerine<br />
oluşturulmuştur. Yapacağımız görsel sanat çalışmalarında en büyük ve önemli detay renklerdir. Duygu ve düşüncelerimizi insanlara<br />
anlatmanın en etkili yolu renklerin dilini kullanmaktır. Şimdi rengin ne olduğunu, nasıl oluştuğunu, renk türlerini, renk paletindeki<br />
yerlerini öğrenelim. Hangi renklerin, hangi duyguları anlattığını inceleyelim. Etkili görsel çalışmalar yapmak için sık kullanılan renk<br />
seçimlerinin nasıl yapıldığını görelim.<br />
Renk: Işığın cisimlere çarpıp yansıyarak görme duyumuzda bıraktığı etkiye renk denir. Renkler ışık sayesinde oluşur ve insanda çeşitli<br />
duygular uyandırır. Renkler ana renk, ara (ikincil) renk, üçüncül renk, sıcak renkler, soğuk renkler, açık renkler ve koyu renkler olarak<br />
sınıflandırılırlar. Renkler hakkında detaylı bilgiler aşağıda görülmektedir.<br />
Birincil<br />
İkincil<br />
Üçüncül<br />
Üçüncül<br />
Üçüncül<br />
İkincil<br />
Üçüncül<br />
Üçüncül<br />
İkincil<br />
Üçüncül<br />
Birincil<br />
Renk, ışığın yansımasıyla oluşur. Newton, cam prizmadan yansıyan ışığı inceleyerek<br />
renklerin nasıl oluştuğunu keşfetmiş ve renk paletini bulmuştur. Eğer<br />
bir ortamda ışık yoksa renk de yoktur. Siyah da bir renktir. Peki ya beyaz? Beyaz,<br />
renk paletindeki tüm renklerin karışmasıyla oluşur. Yandaki dairenin orta noktası<br />
beyazdır. Hemen altta ise siyah ve siyahın tonları görülmektedir.<br />
Siyah, beyaz ve bu iki rengin karışımından elde edilen gri, nötr renklerdir. Ayrıca<br />
bu iki rengin diğer renkler üzerinde farklı etkileri vardır. Koyulaştırmak istediğimiz<br />
bir renge siyah, açmak istediğimize de beyaz ilave etmemiz gerekir.<br />
ANA RENKLER<br />
BİRİNCİL RENKLER<br />
Mavi<br />
Sarı<br />
Kırmızı<br />
Ana (birincil) renkler doğada saf olarak bulunur. Yandaki<br />
şemada görüldüğü gibi ana renkler SARI, KIRMI-<br />
ZI ve MAVİdir. Doğada ve çevremizde gördüğümüz<br />
tüm renkler bu üç rengin karışımından oluşmuştur.<br />
Ancak ana renkler herhangi bir karışımla elde edilemez.<br />
Peki sıcak ve soğuk renkler nelerdir?<br />
SARI, KIRMIZI, TURUNCU ve bunların karışımından elde edilen renkler (toplam 6<br />
renk) sıcak renklerdir.<br />
Soğuk renkler ise MAVİ, YEŞİL, MOR ve bunların karışımdan elde edilen (toplam<br />
6 adet) renklerdir.<br />
Renk çemberimizi ikiye ayırdığımızda solda kalan renkler SOĞUK, sağda kalanlar<br />
SICAK renklerdir.<br />
Yandaki renk çemberini incelediğimizde sıcak ve soğuk renkleri daha iyi anlamış<br />
ve kavramış olacağız.<br />
Bir şarkı yazmak için notalara, matematiksel işlem yapmak için formüllere ve rakamlara<br />
ihtiyaç duyduğumuz gibi resim yapmak için de renklere ihtiyaç duyarız.<br />
Renkler belli bir düzen ve denge içinde kullanılmalıdır.<br />
SOĞUK RENKLER<br />
SICAK RENKLER<br />
1<br />
ARA RENKLER<br />
İKİNCİL RENKLER<br />
Yeşil<br />
1<br />
Mavi<br />
3<br />
Sarı<br />
2 2<br />
Turuncu<br />
2<br />
1<br />
Kırmızı<br />
Mor<br />
3<br />
Şemada da görüldüğü gibi iki ana rengin karışımıyla<br />
ara (ikincil) renkler oluşur. SARI ve KIRMIZInın karışımından<br />
TURUNCU; SARI ve MAVİ nin karışımından<br />
YEŞİL; MAVİ ve KIRMIZInın karışımından ise MOR elde<br />
edilir.<br />
Birincil<br />
1<br />
2<br />
3<br />
4<br />
5<br />
6<br />
1<br />
2<br />
3<br />
4<br />
5<br />
6<br />
1<br />
2<br />
3<br />
4<br />
5<br />
6<br />
7<br />
1<br />
2<br />
3<br />
4<br />
7<br />
5<br />
6<br />
Birincil<br />
1<br />
2<br />
3<br />
4<br />
5<br />
6<br />
7<br />
7<br />
1<br />
2<br />
3<br />
4<br />
5<br />
6<br />
7<br />
7<br />
1<br />
2<br />
3<br />
4<br />
5<br />
6<br />
7<br />
1<br />
2<br />
3<br />
4<br />
5<br />
6<br />
7<br />
7<br />
7<br />
1<br />
2<br />
3<br />
4<br />
5<br />
6<br />
1<br />
2<br />
3<br />
4<br />
5<br />
6<br />
7<br />
7<br />
1<br />
2<br />
3<br />
4<br />
5<br />
6<br />
1<br />
2<br />
3<br />
4<br />
5<br />
6<br />
Birincil<br />
Yandaki renk çemberinde renk tonlarının koyudan (doygundan) açığa doğru sıralanışı<br />
verilmiştir. Her rengin 1’den 7’ye kadar numaralandırılmış aralığı vardır. Bu numaralar<br />
renklerin koyudan açığa doğru sıralanışını göstermektedir. Resimde duygu ve düşünceyi<br />
renk tonlarını kullanarak aktarırız. Gökyüzüne baktığınızda mavinin tek bir ton olduğunu<br />
gördünüz mü hiç? Peki ya parktaki çimenlerin yeşili? Ağaç yapraklarının ya da<br />
dallarının tek tonda olduğunu... Göremezsiniz. Yaptığımız çalışmalarda da farklı renk<br />
tonlarını kullanarak insanların zihninde uyanacak gerçeklik hissini arttırmış olacağız.<br />
Renklerin şiddeti konusunda bilmemiz gereken bir diğer konu ise kontrasttır. Kontrast<br />
bir rengin tonunun açılıp koyulaştırılmasıyla ilgilidir. Kontrastı ilerleyen bölümlerde inceleyeceğimiz<br />
resimlerle daha iyi anlayacağız.<br />
ARA RENKLER<br />
ÜÇÜNCÜL RENKLER<br />
3<br />
Yeşil<br />
1<br />
Mavi<br />
3<br />
1<br />
Sarı<br />
2 2<br />
Turuncu<br />
2<br />
1<br />
Kırmızı<br />
3<br />
Mor<br />
3<br />
Renk çemberimizin oluşumunu tamamlayan üçüncül<br />
renkler bir ana renk ile bir ara rengin karışımından<br />
oluşur. Örneğin; MAVİ ile YEŞİL’in karışımından firuze<br />
(camgöbeği) elde edilir. Renk çarkımızı oluşturan 12<br />
(on iki) rengin 6 (altı)’sı üçüncül renklerdir.<br />
Birlikte analiz ederek renk paletinin nasıl oluştuğunu anlamaya çalışalım: Renk paletinde 12 renk bulunmaktadır.<br />
Ana renkler; doğada saf olarak bulunan ve karışımla elde edilemeyen üç renktir. Bunlar kırmızı, sarı ve mavidir. Doğada gördüğümüz<br />
bütün renkler, bu üç ana renkten oluşmuştur.<br />
Ara renkler üç tanedir. Ana renklerin karışımından elde edilir: Mor, (kırmızı+mavi), yeşil (mavi+ sarı) ve turuncu (kırmızı+sarı).<br />
Üçüncül renkler 6 tanedir; bir ana rengin bir ara renkle karışımıyla elde edilir.<br />
Renk paletinde verilen numaralar renklerin tonlarını gösteriyor. Çizeceğiniz resimde uygun tonları kullanarak etkileyici bir<br />
renklendirme yapmış olursunuz. Çünkü resimde duygu ve düşünceyi aktarmanın en iyi yolu renkleri konuşturmaktır. Renkleri<br />
konuşturmak! Her renk, insanda belli duygular uyandırır, yani her renk bizim için bir duygu ifade eder. Bu nedenle renkleri sıcak<br />
ve soğuk renkler olarak ikiye ayırırız.<br />
13
GÖRSEL İLETİŞİM VE BİÇİMLENDİRME<br />
GÖRSEL İLETİŞİM VE BİÇİMLENDİRME<br />
<strong>7.</strong>1.8. Görsel sanat çalışmalarını oluştururken sanat elemanları ve tasarım ilkelerini kullanır.<br />
TEK RENK HARMONİSİ<br />
RENK HARMONİLERİ<br />
Görsel sanat çalışmalarında etkileyici ve başarılı bir çalışma yapabilmek<br />
için doğru renklerin seçimi çok önemlidir. Renk seçimlerinde farklı renk<br />
harmonilerinden yararlanılır. Bunların en başında tek renk harmonisi<br />
gelir. Tek renk harmonisi yandaki renk paletinde de görüldüğü gibi bir<br />
resimde tek bir rengin tonlarının kullanılmasıyla oluşturulur.<br />
Tek Renk Harmonisi<br />
- Sadece 1 renkten oluşur.<br />
- Güçlü bir atmosfer oluşturur.<br />
- Tek özneden oluşan görsellerde etkilidir.<br />
BÖLÜNMÜŞ<br />
ZIT HARMONİSİ<br />
Tamamlayıcı (zıt) renk harmonisinin bir çeşididir. Bunda tamamlayıcı renk<br />
olarak bir değil iki renk kullanılır. Yandaki renk çemberinde de görüldüğü<br />
gibi ana bir renk seçilir. Ana rengin tam karşısına denk gelen rengin sağındaki<br />
ve solundaki renkler tamamlayıcı renkler olarak kullanılır. Diğer<br />
renk harmonilerinde olduğu gibi baskın (çoğunlukla) rengin tonu açık<br />
olarak kullanılır. Diğer tamamlayıcı renkler az oranda ve yoğun olarak<br />
kullanılır. Çok kullanılan baskın renkler açık doygunlukta, az kullanılan<br />
tamamlayıcı renkler yüksek doygunlukta kullanılır.<br />
(60-30-10 ya da 80-20 renk oranlarını hatırlayın.)<br />
BENZER RENK HARMONİSİ<br />
Benzer renk harmonisi renk çarkında yan yana bulunan renklerin birlikte kullanılmasıyla<br />
oluşturulur. Benzer renk harmonisi:<br />
- Genellikle doğada görülür.<br />
- Gözleri yormaz.<br />
- Renkler birbirine yakın olduğundan baskın renk belirlenip diğer renkler destekleyici<br />
olarak kullanılır. Her renk aynı oranda kullanılmaz. Yani hâkim renk belirlenir,<br />
diğer iki renk ona yardımcı renkler olarak kullanılır. Bir manzara resmi<br />
yaparken hâkim renk olarak maviyi seçtiğinizi varsayalım. Maviyi ve tonlarını<br />
diğer iki renge göre daha fazla kullanırken diğer renkleri de net tonlarıyla kullanmalısınız.<br />
ÇİFT TAMAMLAYICI<br />
RENK HARMONİSİ<br />
Bu renk harmonisinde tamamlayıcı renk harmonisinde olduğu gibi renk<br />
çarkında kullanılan renklerin tam karşısına denk gelen renk seçilir. Tamamlayıcı<br />
renk harmonisinden farkı iki tamamlayıcı renk kullanılmasıdır.<br />
Tamamlayıcı renklerin mesafelerinin eşit olmasına gerek yoktur. Yandaki<br />
görselde turuncu ve mavinin tamamlayıcı renkler olarak kullanıldığı görülmektedir.<br />
İkinci tamamlayıcı renk olarak karşılıklı iki renk kullanılabilir.<br />
Diğer tamamlayıcı renkler sarı ve mordur. Renklerin 50 - 50 yerine 80-20<br />
gibi oranlarda kullanılması çalışmalarınızı daha etkileyici kılacaktır.<br />
ÜÇ RENK HARMONİSİ<br />
TAMAMLAYICI, ZIT<br />
RENK HARMONİSİ<br />
Üç renk harmonisi renk çarkında eşit mesafede yer alan renklerin kullanılmasıyla<br />
oluşturulur. Üç renk kullanıldığı için diğer renk harmonilerine göre<br />
daha zengindir. Renk çarkında kırmızıyı seçtik diyelim, sonrasında eşit mesafede<br />
olan mavi ve sarıyı kullanarak bir harmoni oluşturabiliriz. Bu renk<br />
harmonisinde de diğer renk harmonilerinde olduğu gibi seçilen bütün<br />
renklerin yoğunluğunu aynı oranda olmaz. 60 - 30 -10 oranlarını kullanmamız<br />
çalışmamızı daha ilgi çekici hâle getirecektir. Çoğunlukla kullanılacak<br />
renk %60, daha az çoğunluktaki renk %30, vurgulamak ve dikkat çekmek<br />
istediğimiz renk ise %10 oranında ve yoğun tonuyla kullanılır. Diğer iki rengin<br />
yoğunluğunu düşük kullandığımız için dikkat çekmek istediğimiz renk<br />
daha belirgin olacak ve kolaylıkla göze çarpacaktır. Bu oranı diğer renk harmonilerinde<br />
kullanmamız çalışmalarımızın başarısı için oldukça etkili olacaktır.<br />
Renk çarkında birbirinin tam karşısına düşen renkler zıt renklerdir. Zıt<br />
renk harmonisi zıt renklerle oluşturulur. İki renk olarak kullanılır. Renk paletinde<br />
seçilen rengin tam karşısında olan renkle birlikte kullanılmasıyla<br />
oluşturulur. Renk harmonilerinden en popüler olanıdır. Uygulanması oldukça<br />
basittir.<br />
Üç renk harmonisinde bahsettiğimiz oranları burada da kullanabiliriz.<br />
Yani çalışmamızda çoğunlukta kullanacağımız rengin yoğunluk değeri<br />
daha düşük, dikkat çekmek istediğimiz kısım ise az miktarda ve yoğun<br />
renkte kullanılır. 60 - 30 - 10 oranı burada 80-20 şeklinde değişebilir.<br />
RENKLERİN ANLAMLARI<br />
Renkler sadece göze mi hitap eder? Renklerin anlamı var mıdır? Elbette renkler sadece göze hitap etmez, duygularımızı ve psikolojimizi<br />
de etkiler. Her rengin taşıdığı bir anlam vardır. Bu anlamlar neredeyse tüm dünyada birbirine yakın olmakla birlikte bazı ülkelerde<br />
bir renge farklı anlamlar yüklenmektedir.<br />
Renklerin anlamları<br />
1- Beyaz: Saflığı, temizliği ve istikrarı ifade eder.<br />
2- Siyah: Çoğu ülkede matemi temsil etmekle birlikte gücü ve tutkuyu da ifade eder.<br />
3- Mavi: Sonsuzluğu ve özgürlüğü, iletişim ve rahatlığı ifade eder.<br />
4- Yeşil: Doğallığın ve huzurun simgesidir.<br />
5- Kırmızı: Canlılık ve dinamizmin rengidir. Ataklık, azim ve kararlılığı ifade eder.<br />
6- Sarı: En parlak ve dikkat çekici renktir. Neşe, zekâ, incelik ve pratikliği ifade eder.<br />
7- Mor: Asalet, lüks ve itibarın simgesidir.<br />
8- Pembe: Neşe, güven ve rahatlığı ifade eder.<br />
9- Turuncu: Sonsuzluk, otorite ve verimliliği ifade eder.<br />
10- Kahverengi: Toprağın ve doğallığın simgesidir.<br />
11- Gri: Alçak gönüllülüğü ve dengeyi ifade eder.<br />
Görsel sanatlar çalışmalarında renkleri anlamlarına göre kullanmanız, çalışmalarınızın daha etkileyici ve anlaşılır olmasına büyük<br />
katkı sağlayacaktır.<br />
14
GÖRSEL İLETİŞİM VE BİÇİMLENDİRME<br />
GÖRSEL İLETİŞİM VE BİÇİMLENDİRME<br />
<strong>7.</strong>1.<strong>7.</strong> Görsel sanat çalışmalarını oluştururken sanat elemanları ve tasarım ilkelerini kullanır.<br />
Aşağıda bulunan görsellerde öğrenmiş olduğumuz renk harmonilerinin ne kadar başarılı bir şekilde uygulandığını birlikte inceleyecek<br />
öğrenelim.<br />
Tek renk harmonisi, renk çemberindeki bir rengin farklı tonlarının<br />
kullanılmasıyla oluşturulan renk harmonisidir. Yandaki<br />
resmi tek renk harmonisine örnek verdik.<br />
Yandaki tek renk harmonisi yeşil kullanılarak oluşturulmuştur.<br />
Yeşilin tonları koyudan açığa doğru kullanılmıştır. Farklı<br />
tonların kullanılması derinlik hissi oluşturmaktadır. Tek renk<br />
harmonisine doğada çok rastlanır.<br />
Öğrendiğiniz bu harmoniler sayesinde doğada gördüğünüz<br />
renk harmonilerini kolaylıkla algılayabilir ve yorumlayabilirsiniz.<br />
Zıt (tamamlayıcı) renk harmonisi renk çemberinde karşılıklı<br />
yer alan iki rengin kullanılmasıyla oluşturulan renk harmonisidir.<br />
Yandaki görseli zıt renk harmonisine örnek verdik. Görselde<br />
yeşil ve kırmızı, zıt renk olarak kullanılmıştır. Boş bir arazide<br />
bir telefon kulubesi görülüyor. Bu görselde renkler aynı<br />
yoğunlukta kullanılmamıştır. %70 oranında yeşil, %30 oranında<br />
kırmızı kullanılmıştır. Burada dikkat çekilmek istenen<br />
ögenin telefon kulübesi olduğu görsele baktığımızda anlaşılmaktadır.<br />
Görselde odak noktası, renklerin farklı oranlarda<br />
kullanılmasıyla oluşturulmuştur.<br />
Tek renk harmonisi<br />
Zıt renk harmonisi<br />
Benzer renk harmonisi, renk çemberinde yan yana gelen üç<br />
rengin farklı tonlarda kullanılmasından oluşan renk harmonisidir.<br />
Yandaki görseli benzer renk harmonisine örnek verdik. Görselde<br />
bir çöl manzarası vardır. Güneşin doğuşunu izlediğimiz<br />
manzarada görsele ilk baktığımzda dikkatimizi güneş<br />
çekiyor. Çünkü görselin odak noktası güneştir. Görselde<br />
turuncunun en açık tonunun kullanılması dikkati güneşin<br />
üzerine çekmektedir.<br />
Renklerin farklı tonlarının kullanılması görselde derinlik etkisi<br />
oluşturmuştur.<br />
Zıt renk harmonisinden farkı, iki renk değil üç renk kullanılmasıdır.<br />
Renkler belirlenirken karşılıklı gelen renklerin biri<br />
baskın olarak seçilir. Seçilen diğer iki renk, ilkinin tam karşısındaki<br />
renk değil, karşısındakinin sağındaki ve solundaki<br />
renklerdir.<br />
Yandaki görsel zıt renk harmonisine örnek gösterilebilir.<br />
Mavi, turuncu ve sarı renkler kullanılmıştır. Görsele baktığımızda<br />
dikkatimizi ilk gökyüzü çekmektedir. Görselin odak<br />
noktası gökyüzüdür. Odak noktasını oluştururken renklerin<br />
kullanım oranları ve tonları dikkate alınmıştır. Mavi %20, sarı<br />
%30, turuncu ise %50 oranlarında kullanılmıştır.<br />
Benzer renk harmonisi<br />
Bölünmüş zıt renk harmonisi<br />
Üç renk harmonisi, renk çemberinde eşit aralıklarla üç farklı<br />
rengin kullanılmasıyla oluşturulan renk harmonisidir.<br />
Yandaki görseli üç renk harmonisine örnek olarak verdik.<br />
Görselde üç lale vardır. Bu görselde benzer renk olarak sarı,<br />
mor ve kırmızı kullanılmıştır. Görselde tek bir odak noktası<br />
yoktur. Renk harmonisinde kullanılan renklerin tonları en<br />
yoğun şekilde kullanılmıştır. Bu yüzden sarı mor ve kırmızı<br />
renkler ayrı ayrı dikkat çekicidir. Bu görselde farklı yoğunluklar<br />
yerine neredeyse renklerin hepsi aynı yoğunlukta<br />
kullanılmıştır. Aynı yoğunlukta kullanıldığı halde bize çekici<br />
gelmesinin sebebi görselde fazla detayın olmamasından<br />
kaynaklıdır.<br />
Zıt renk harmonisinde olduğu gibi renk çemberinde karşılıklı<br />
gelen zıt renklerin kullanılmasıyla oluşturulur. Ancak<br />
bunda dört ayrı zıt renk kullanılır.<br />
Yandaki görsel iki gruplu zıt renk harmonisine örnek olarak<br />
verilmiştir. Görselin birden fazla odak noktası vardır. Bu yüzden<br />
ilk bakışta dikkatimizi çeken tek bir nokta yoktur.<br />
Kırmızıyla yeşil ve sarıyla mor zıt renkler olarak kullanılmıştır.<br />
Bu görselde renklerin kullanım oranları birbirine yakındır.<br />
Kırmızı-yeşil zıtlığında kırmızı, yeşile göre daha fazla<br />
kullanılmıştır. Sarı-mor zıtlığında mor, sarıya göre daha fazla<br />
kullanılmıştır. Görselde dikkati, sırasıyla kırmzı duvar, saksıdaki<br />
mor çiçekler ve tabaktaki meyveler çekmektedir.<br />
Üç renk harmonisi<br />
İki gruplu zıt renk harmonisi<br />
15
GÖRSEL İLETİŞİM VE BİÇİMLENDİRME<br />
GÖRSEL İLETİŞİM VE BİÇİMLENDİRME<br />
<strong>7.</strong>1.8. Görsel sanat çalışmalarını oluştururken sanat elemanları ve tasarım ilkelerini kullanır.<br />
Buraya kadar rengin ne olduğunu, renklerin değerlerini ve tonlarını öğrendik. Renklerin anlamlarını gördük. Sık kullanılan renk<br />
harmonilerini ve bunların nasıl kullanılması gerektiğini öğrendik. Aşağıda verilen resimleri bu bilgiler doğrultusunda istediğiniz<br />
renk harmonisini kullanarak boyayın.<br />
Aşağıdaki resimleri renklerin dilini kullanarak benzer renk harmonisine uygun şekilde boyayın.<br />
16
GÖRSEL İLETİŞİM VE BİÇİMLENDİRME<br />
GÖRSEL İLETİŞİM VE BİÇİMLENDİRME<br />
<strong>7.</strong>1.8. Görsel sanat çalışmalarını oluştururken sanat elemanları ve tasarım ilkelerini kullanır.<br />
Kroma Nedir?<br />
Rengin ton, değer ve kroma olmak üzere üç özelliği vardır. Ton; renklerin<br />
kırmızı, turuncu, mavi gibi değerleridir. Değer (valör); renklerin<br />
siyah ve beyaz karıştırılarak koyulaştırılıp açılmasıdır. Kroma ise rengin<br />
parlaklıktan donukluğa kadar olan değerleridir. Rengin bu üç özelliği<br />
birbirine çok yakın kavramlardır. Yandaki şekli incelediğimiz zaman<br />
tam olarak bu üç değerin birbirinden farkını anlamış olacağız.<br />
<strong>7.</strong>1.<strong>7.</strong> Görsel sanat çalışmalarını oluştururken sanat elemanları ve tasarım ilkelerini kullanır.<br />
Mekân: Bir nesnenin ya da formun kapladığı alanı ifade eder. Mekânı anlamlandıran şey, mekânın içinde yapılan tasarımlardır. Mekân<br />
boşluk (negatif alan) ve doluluk (pozitif alan) olarak sınıflandırılır. Bir resim çalışmasında boşluğun fazla olması detayların görünürlüğünü<br />
azaltır. Boşluğun az olması ise nesnelerin ve detaylarının görünürlüğünü arttıracaktır. Dolu (Pozitif alan, doldurulmuş) alan<br />
tasarımdaki nesneler veya elemanlardır. Boş (Negatif) alan tasarımda denge sağlayan önemli bir görsel unsurdur. Aşağıdaki resimleri<br />
inceleyerek mekânda boşluk ve doluluk kavramlarını daha iyi anlamış olacağız.<br />
Yandaki iki görselde aynı rüzgâr gülleri kullanılmıştır. Soldaki görselde<br />
boşluk (negatif alan) kullanımı daha fazladır. İki resmi incelersek<br />
sağdaki rüzgâr güllerinin soldakilere göre daha büyük olduğu<br />
sanılır. Fakat görsellerdeki rüzgâr güllerinin büyüklükleri aynıdır.<br />
Buradaki büyüklük küçüklük mekânda boşluk - doluluk kullanımıyla<br />
ilgilidir.<br />
Yandaki görselde fırça tutan bir el görüyoruz. Bu görseldeki (mekânda)<br />
boşluk kullanımı resme yakınlık-uzaklık ve aynı zamanda büyüklük<br />
hissi vermiştir.<br />
Yandaki resimde bir stüdyo görülmektedir. Duvarlardaki mavinin parlaklık<br />
ve matlığı kroma özelliğinden kaynaklanmaktadır. Resimde mavinin matlıktan<br />
parlaklığa kadar tüm değerleri görülmektedir.<br />
Aşağıda verilen resimlerden birini veya birkaçını seçiniz. Mekânda boşluk (negatif alan) - doluluk (pozitif alan) ile ilgili resimleri inceleyin.<br />
Mekânda boşluk ve doluluk kullanımının resme kattığı etkileri öğretmeniniz ve arkadaşlarınızla tartışıp sonuçları defterinize yazın.<br />
Rengin Kroma Özelliği<br />
Yandaki resmi incelediğimizde rengin ton özelliği görünmektedir. Bu resimde<br />
turuncunun farklı tonları vardır. Güneşe karşı çekilen bu resimde turuncunun<br />
açık ve koyu tüm tonları bulunmaktadır.<br />
Rengin Ton Özelliği<br />
Yandaki elma görselinde rengin değer (valör) özelliği görülmektedir. Elmanın<br />
rengi yeşildir. Fakat ışık alan bölgeleri daha açık, beyaza yakındır. Işık<br />
olmayan bölgeler ise daha koyu, yeşildir. Gölgeli alanların koyu görünmesi<br />
ışık olmadığı için siyah değerinin fazla olmasından kaynaklanır. Işık alan<br />
bölgelerin daha beyaz görünmesinin sebebi beyaz değerinin fazlalığıdır.<br />
Rengin Değer (valör) Özelliği<br />
Yukarıda incelediğimiz örneklerde benzer özellikler gördük. Oysa görsellerin üçü de rengin farklı özelliklerini taşıyor.<br />
Farklı örnekleri inceleyerek rengin ton, değer (valör) ve kroma özelliklerini daha iyi kavrayabilirsiniz.<br />
19
GÖRSEL İLETİŞİM VE BİÇİMLENDİRME<br />
GÖRSEL İLETİŞİM VE BİÇİMLENDİRME<br />
<strong>7.</strong>1.8. Görsel sanat çalışmalarını oluştururken sanat elemanları ve tasarım ilkelerini kullanır. <strong>7.</strong>1.8. Görsel sanat çalışmalarını oluştururken sanat elemanları ve tasarım ilkelerini kullanır.<br />
Tasarım ilkelerinden çizgi, renk ve mekan (boşluk) öğrendik. Şimdi de diğer tasarım elemanlarını inceleyelim<br />
Aşağıdaki görselleri inceleyin. Verilen görsellerde tasarım elemanlarından hangilerinin kullanıldığını belirleyin. Kullanılan tasarım<br />
elemanlarının görselde hangi etkileri oluşturduğunu defterinize yazın<br />
V<br />
Va<br />
(Valör)<br />
(Va<br />
Değer<br />
Değer (Valör): Değer fransızca valeour kelimesinin Tükçe karşılığıdır. Değer imgenin<br />
(nesnenin) renklerinin açıklığı ya da koyuluğudur. Aynı zamanda imgenin (nesnenin)<br />
kendi bölümleri arasındaki renk açıklığı koyuluğu olarak da kullanılır.<br />
Doku<br />
Doku: Doğadaki tüm varlıkların görme, dokunma gibi duyularla algılanabilen; iç yapılarını<br />
ve işlevselliklerini dışa vuran yüzeysel etkilerine doku denir. Her varlığın kendine<br />
has bir yapı oluşumu vardır. Bu yapı oluşumu varlığı diğerlerinden ayırt eden<br />
özelliğidir. Dokuları doğal ve görsel dokular olarak iki grupta inceleyebiliriz. Canlı,<br />
cansız tüm varlıkların gerçek dış yapılarına “doğal doku” denir. Doğal doku doğrudan<br />
dokunma duyumuza etki eder. Görsel dokular, gözle görülür ve algı yoluyla<br />
kavranır. İki boyutlu yüzey üzerinde (nokta-çizgi, açık-koyu ve renkle) oluşturulan<br />
dokulara görsel doku denir.<br />
(Biçim)<br />
(Biç<br />
Form<br />
Form: Tasarım öğelerinin yerleştirilmesiyle elde edilen şekil bütünlüğüne form denir.<br />
Şekiller arasında büyük boşluk bırakmak bütünlüğü bozar, gözü yorar. Çalışmadaki<br />
görsel etki azalır. Bu yüzden çalışma, gözün rahatlıkla kavrayabileceği formda<br />
hazırlanmalıdır. Form negatif, pozitif, iç bükey ve dış bükey form olarak 4 kısıma ayrılır.<br />
Şekil<br />
Şekil: Çizgilerle çevrilerek ya da kenarları tanımlayan renk ve değer değişiklikleriyle<br />
oluşturulur. Şekil, organik veya geometrik olarak ikiye ayrılır. Organik şekiller doğal<br />
varlıkların şekilleridir. Bunların anahatları düzensiz, asimetriktir. Geometrik şekiller,<br />
kareler, dikdörtgenler, daireler, küpler, küreler, koniler vb. dir.<br />
20
GÖRSEL İLETİŞİM VE BİÇİMLENDİRME<br />
GÖRSEL İLETİŞİM VE BİÇİMLENDİRME<br />
<strong>7.</strong>1.8. Görsel sanat çalışmalarını oluştururken sanat elemanları ve tasarım ilkelerini kullanır.<br />
Tasarım elemanlarını ve neler olduğunu öğrendik. Şimdi de tasarım ilkelerini öğrenerek tasarım elemanlarını etkili bir biçimde nasıl<br />
kullanacağımızı öğreneceğiz. Tasarım ilkeleri bütünlük, oran, vurgu, denge, zıtlık, örüntü ve vurgudur. Tasarım ilkelerinden oran -<br />
orantıyı inceleyelim.<br />
Oran-Orantı: Tasarımda nesnelerin boyutlarının karşılaştırılmasıyla elde edilen ilişkidir. Oran-orantı bir şekli oluşturan parçalarda<br />
arandığı gibi farklı şekillerin boyutlarında da aranır. Örneğin cisimlerin kendi parçaları birbiriyle kıyaslanır ya da cisim yakınındaki<br />
diğer cisimlerle kıyaslanır. Böylece oranları (büyüklük-küçüklük) tespit edilir. Oran-orantı tasarımı ön plana çıkarıp görselde hareketlilik,<br />
ritim duygusu yaratır. Doğadaki canlı cansız varlıkların hepsinin yapısında oran-orantı ilişkisine rastlanır. Bu da onların bir düzen<br />
içinde görünmesini sağlar. Tasarımın inandırıcı olması için varlıkların gerçek yapılarındaki oran orantının çalışmalara yansıtılması<br />
gerekir. Oran orantı konusunu incelemeden önce ölçünün nasıl alınacağını öğrenelim.<br />
Oran - orantı gerçekçi, deforme edilmiş ve abartılı olarak üç bölüme ayrılır.<br />
Gerçekçi oran: Betimlenmek istenen figürlerin gerçek ölçülerince orantılanarak çizilmesidir.<br />
Deforme edilmiş: Betimlenmek istenen figürün asıl şekli bozulmadan oranlanarak çizilmesidir.<br />
Abartılı: Abartılı oran betimlenen figürlerin gerçek oranlarına bağlı kalmayarak tamamının ya da kendi içerisindeki parçalarının büyük<br />
ya da küçük şekilde çizilmesidir. Abartılmış oran genellikle karikatür çizimlerinde kullanılır. Aşağıda verilen örnekleri inceleyerek<br />
oran- orantıyı daha iyi kavramış olacağız.<br />
Resimde ölçü nasıl alınır?<br />
1. Otururken ya da ayaktayken dik durmaya özen gösterilir.<br />
2. Ölçü almak için kalem ya da benzer bir cisim kullanılır.<br />
3. Kollar vücudumuza dik, yere paralel olacak şekilde<br />
açılır.<br />
4. Kalem, ölçüsünü alacağımız cismin hizasında ucu<br />
yere gelecek şekilde dik tutulur.<br />
5. Ölçüsünü aldığımız cismin eni ya da boyu üzerinden<br />
bir oran belirlenir.<br />
6. Ölçüsünü aldığımız cisimden bağımsız olarak kâğıt üzerinde kendimize bir birim belirlenir.<br />
<strong>7.</strong> Resim çizeceğimiz alana taban noktası çizilir.<br />
8. Cismin gerçek oranları ile kendi belirlediğimiz oranlar göz önüne alınarak cismin tepe noktası çizilir.<br />
Aldığımız ölçü sayesinde resimlerimizi varlığın gerçek boyutuyla orantılı bir şekilde çizilir.<br />
Aşağıdaki resimlerde ölçü alma işlemi aşamalı olarak anlatılmıştır.<br />
Yukarıdaki natürmort çalışmalarını inceleyelim. Birinci resimde masa üstünde bir meyve tabağı görülmektedir. Bu meyve<br />
tabağında armutlar, kirazlar, üzümler ve ahu dudular vardır. Meyve tabağı masaya, diğer meyveler de meyve tabağına göre<br />
oranlanmıştır. Bu resimde gördüğümüz nesneler gerçek ölçülerine bağlı kalınarak oranlanmışlardır.<br />
İkinci resme baktığımızda masa üzerinde duran bir sürahi ve çiçekler görüyoruz. Bu resimde de nesneler gerçek ölçülerine<br />
bağlı kalınarak oranlanmıştır. Vazo, masaya, çiçekler de vazoya göre oranlanarak çizilmiştir.<br />
Bu iki resimde bizi rahatsız edici bir orantı bozukluğu yoktur. Bunun sebebi nesnelerin, gerçek ölçüleri dikkate alınarak<br />
çizilmesidir.<br />
Altın Oran: Doğadaki canlı ve cansız varlıkları incelediğimizde her birinin uyumlu ve kusursuz bir tasarımda olduğunu görürüz.<br />
İnsanlar bu tasarımı incelemiş ve varlıkların belli oranlarda tasarlandığını görmüşlerdir. Tasarımlardaki bu özelliğe altın<br />
oran adını vermişlerdir. Altın oranda bütünün büyük parçaya oranı, büyük parçanın küçük parçaya oranına eşit olmalıdır. Bu<br />
oran 1,618’dir. Görsel sanatlar dersinin sadece resim dersinden ibaret olmadığını defalarca söylemiştik. Bir matematik verisi<br />
olan altın oranı eserlerinde kullanan sanatçıların kusursuz resimler yapması bu söylediklerimizi kanıtlar. Her çizimde altın oranı<br />
uygulama zorunluluğu yoktur. Altın oran bu bölümde ek bilgi olarak verilmiştir.<br />
Aşağıdaki dikdörtgende altın oran vardır.<br />
Yandaki dikdörtgenin bütününün, kırmızı kısma (bütünün büyük parçaya<br />
oranı) oranı ile kırmızı kısmın (büyük parçanın küçük parçaya oranı)<br />
mavi kısma oranı altın orandır. Altın oran, altın spiral tekniği olarak<br />
da adlandırılır ve kullanılır.<br />
Altın spiral; yandaki<br />
dikdörtgenin sağ üst<br />
köşesinden çeyrek daireler<br />
çizerek oluşturulan<br />
ve sonsuza kadar giden<br />
bir döngüdür. Bu döngü<br />
içinde çeyrek dairelerin<br />
birleşmesiyle altın spiral<br />
oluşur.<br />
Yanda verilen görseller abartılmış orana verilen örneklerdir. Üstteki<br />
resmi incelediğimizde bir iş adamı figürü görüyoruz. Bu resme baktığımızda<br />
ölçü farklılıkları hemen göze çarpıyor. Bu bilinçli olarak<br />
yapılmıştır. Çalışmada abartılı oran kullanılmıştır. Resimde görülen<br />
iş adamının kafası ve kolu vücudunun diğer parçalarıyla<br />
orantısızdır. Kafası ve kolu gerçek ölçülerinde kullanılmamış<br />
daha büyük şekilde çizilmiştir. Abartılı oran dikkati<br />
resimde verilmek istenen mesaja çekmek için<br />
kullanılır.<br />
Alttaki resimde ise bir kovboy görülüyor. Bu<br />
resimde de abartılı oran kullanılmıştır. Kovboyun<br />
kafası ve kolları vücudunun diğer parçalarına göre<br />
büyültülerek çizilmiştir. Kovboyun kafası ve şapkası neredeyse<br />
vücuduyla aynı boyutlardadır. Bu çalışmada da<br />
bilinçli olarak abartılı oran kullanılmıştır. Resimdeki farklılık<br />
ilk bakışta dikkatimizi anlatılmak istenen noktaya çekmektedir.<br />
Siz de çalışmalarınızda anlatmak istediğiniz bir olayı ya da<br />
duyguyu ilk bakışta hissettirmek istiyorsanız abartılı oran<br />
kullanabilirsiniz. Abartılı oran gerçek oranlardan büyük<br />
olarak kullanıldığı gibi küçük olarak da kullanılabilir.<br />
23
GÖRSEL İLETİŞİM VE BİÇİMLENDİRME<br />
GÖRSEL İLETİŞİM VE BİÇİMLENDİRME<br />
<strong>7.</strong>1.8. Görsel sanat çalışmalarını oluştururken sanat elemanları ve tasarım ilkelerini kullanır.<br />
Vurgu: Eserde dikkat çeken ve odak noktası hâline gelen bir alan veya nesnedir. Vurgu, esere bakar bakmaz gördüğümüz nesne<br />
veya formdadır. Tasarımlarda ya da görsel sanat çalışmalarında eserin bir ana fikri, verilmek istenen bir mesajı, anlatılmak istenen bir<br />
düşüncesi vardır. Sanatçı, bu mesajları vurgu sayesinde ulaştırmayı hedefler. Vurguyu farklı şekillerde verebilir.<br />
Aşağıdaki örnekleri inceleyerek vurguyu daha iyi kavrayacağız. Bu örneklerde vurgunun hangi tasarım elemanları ve ilkelerini kullanarak<br />
yapıldığını daha detaylı göreceğiz.<br />
Yandaki görsele baktığınızda ilk gördüğünüz lale hangisidir?<br />
Bir resme baktığımızda dikkatimizi ilk çeken nokta (çalışmanın odak noktası) vurgulanan<br />
noktadır. Sarı lalelerin içerisinde kırmızı bir lale... Bu resimde vurgu renk<br />
kullanılarak yapılmıştır. Verilmek istenen bir mesaj görülmemektedir fakat resimde<br />
bir vurgu noktası vardır.<br />
Bütünlük<br />
<strong>7.</strong>1.8. Görsel sanat çalışmalarını oluştururken sanat elemanları ve tasarım ilkelerini kullanır.<br />
Tasarım ilkelerinden oran-orantı ve vurguyu öğrendik. Şimdi de diğer tasarım ilkelerinden bütünlük, denge, hareket, zıtlık ve örüntünün<br />
ne olduğunu öğrenelim. Öğrenmiş olduğumuz bu tasarım ilkeleri sadece görsel tasarım alanında kullanılmaz. Uygulama<br />
basamaklarında olduğu gibi tüm yazılı, görsel ya da yapısal çalışmalarda kullanılır. Resim, heykel, mimari, endüstri gibi...<br />
Tasarım ilkelerinden bütünlük; çalışmada çizgi, renk, doku gibi elemanların birbirleriyle<br />
uyum içinde kullanılmasıdır. Bütünlük ilkesi çalışmalarımızın bir bütün olarak anlam kazanmasını<br />
sağlar. Bütünlüğü olmayan bir çalışma gözü yorar ve insanlar üzerinde rahatsız<br />
edici bir etki uyandırır. Bütünlük ilkesini benzer öğeleri bir bütün içerisinde vererek görseldeki<br />
farklı objeleri öne çıkarmak için de kullanırız.<br />
Bu resme baktığımızda dikkatinizi ilk çeken nedir? Tabiki diğerlerinden farklı olan<br />
küp şeklindeki domatestir. Resme baktığımız zaman beynimiz farklı olanı direk algılamaktadır.<br />
Bu görselde vurgu şekil kullanılarak verilmiştir.<br />
Denge<br />
Denge; nesnelerin, renklerin, dokuların ve boşlukların görsel ağırlıklarını uyumlu hâle getirmek<br />
ve kompozisyona ahenkli bir görünüm kazandırmaktır. Tasarımda her şey, farklı<br />
öğeleri kullanarak görsel ve psikolojik dengeye ulaşmakla ilgilidir. Dengenin simetrik, asimetrik<br />
ve dairesel denge olmak üzere üç çeşidi vardır.<br />
Raffaello Sanzio’nun Atina Okulu isimli eserinde birden fazla vurgu bulunmaktadır.<br />
Bu esere ilk baktığımızda bir noktada odaklanmakta zorlanıyoruz. Bunun sebebi<br />
eserde birden fazla vurgu bulunmasıdır. Vurgu; yönlendirme, perspektif ve renk<br />
kullanılarak yapılmıştır. Resmin ortasındaki iki kişiye odaklanmamızın ilk sebebi<br />
kullanılan diğer figürlerin sağa ve sola dağıtılmasıdır. İkinci sebebiyse resimdeki diğer<br />
figürlerin ortadaki insanlara bakmasıdır. Bu durum odak noktasını ortaya taşımıştır.<br />
Resimde biçimsel olarak iki farklı kişi görülmektedir. Dikkatimizi bu noktalara<br />
çekmek isteyen sanatçı bu kişileri diğerlerinden ayırarak oturururken betimlemiştir.<br />
Birisi merdivende diğeri ise merdivenin en altında oturmaktadır.<br />
Eserde yapılan diğer vurguları ve bunların hangi yöntemlerle yapıldığını öğretmeniniz<br />
ve arkadaşlarınızla tartışın.<br />
Halı Satıcısı isimli eseri inceleyelim: Gözümüz sedirde oturan kadına yöneliyor. Çünkü<br />
resimdeki yaşlı adam ve çocuğun bakışları kadının üzerinde olduğu için bizim<br />
gözümüzde direk kadına yöneliyor. Bu resimde vurgu yönlendirme yolu ile yapılmıştır.<br />
Görsel yönlendirmede resmin akışı vurgulanan objeye doğrudur. Görsel<br />
yönlendirmenin yanı sıra bu eserde değer (valör) kullanılarak vurgu yapılmakta,<br />
kadının üzerine düşen ışık dikkatleri o yöne çekmektedir.<br />
İncelediğimiz örneklerde de görüldüğü gibi vurgu yapmanın bir çok yolu vardır. Tüm tasarım ilke ve elemanları ile vurgu yapmak<br />
mümkündür. Vurgu sadece resim ya da grafikte değil tüm görsel sanat çalışmalarında kullanılır. Görsel sanat çalışmalarında mesajı<br />
vermenin en etkili yolu vurgu yapmaktır. Bu ise sanatçının hayal gücüne kalmıştır.<br />
Hareket<br />
Zıtlık<br />
Örüntü<br />
İzleyicinin gözü, tasarım yüzeyinde belli bir yönde hareket eder. Bir tasarımda yer alan öğeler<br />
(çizgi, ton, leke, doku gibi) kopukluk yaratmadan geçişler yapabilir. Bu, görsel devamlılığın<br />
sağlanması demektir. Görsel devamlılık, beraberinde görsel ritmi de sağlayacaktır.<br />
Hareket duygusu yaratan görsel ritimler optik devamlılık oluşturur. Tasarımda hareketlilik;<br />
süreklilik, akıcılık, etkileyicilik ya da bilinçli tekrarlar aracılığıyla oluşturulur.<br />
Herhangi bir ortak yanı ya da benzer niteliği olmayan cisimler arasında ilgi kurmak güçtür.<br />
Bu durumda cisimler birbirine yabancı ve ilgisiz kalır. Cisimler arasında ilgi kurulamayınca<br />
ortaya çıkan uyuşmazlık ve kargaşa göze çarpar. Bu durumlarda ilgi, zıtlık ilkesiyle kurulmaya<br />
çalışılır. Zıtlık; görselde büyüklük küçüklük, kalınlık incelik, açıklık koyuluk gibi zıt<br />
kavramların bir arada kullanılmasıdır. Zıtlık; biçim, renk, doku, değer, ölçü, yön, aralık gibi<br />
tasarım elemanlarıyla verilir.<br />
Bir düzen ve yineleme (tekrar) içindeki iki ya da üç boyutlu nesneler topluluğudur. Örüntü,<br />
tasarım elemanlarının planlı ya da rastgele tekrarlar biçiminde yerleştirilmesiyle oluşturulur.<br />
Yüzeylerin ya da resimlerin kalitesini arttırmak için kullanılır.<br />
24
GÖRSEL İLETİŞİM VE BİÇİMLENDİRME<br />
GÖRSEL İLETİŞİM VE BİÇİMLENDİRME<br />
<strong>7.</strong>1.8. Görsel sanat çalışmalarını oluştururken sanat elemanları ve tasarım ilkelerini kullanır.<br />
<strong>7.</strong>1.<strong>7.</strong> Görsel sanat çalışmalarını oluştururken sanat elemanları ve tasarım ilkelerini kullanır.<br />
Aşağıda verilen hikâyelerden istedğiniz bir ya da birkaç tanesini seçerek çizimlerini defterinize yapınız.<br />
BAYKUŞ GÖZÜNDEN<br />
Güzel, güneşli bir gün... Ağaç tepesindeki yuvamda pinekliyordum. Bilir misiniz bilmem; geceleri avlanırım ben. Gözlerim pek<br />
keskindir. Gece karanlığında, kara topraktaki kara karıncayı bile görebilirim. Dedim ya; yuvamda tembel tembel oturmuş güzel<br />
havanın tadını çıkarıyordum. Lakin keyfim kaçtı. Neden mi? Çünkü az evvel beş kişilik bir aile geldi piknik alanına.<br />
Ailenin annesi, uzun sarı saçlarını bağlamıştı. Dizlerine kadar uzanan kırmızı bir elbise giymişti. Piknik sepetini açıp hemen masayı<br />
hazırlamaya koyuldu. Masanın yüksekliği beline denk geldiğine göre genç kadın uzun boylu sayılırdı.<br />
Çocuklardan büyüğü erkekti. Ağaçların alt dallarını inceleyerek boyuna uygun bir dal buldu. Sonra dalda sallanmaya başladı.<br />
Kahverengi tişörtlü, mavi şortlu bir çocuktu bu. Bir yandan sallanıyor bir yandan da annesine babasına laf yetiştiriyordu. Aramızda<br />
kalsın, tepesindeki kediyi görse böyle rahat davranamazdı bu oğlan. Bakmayın siz onun ağaçta falan sallandığına bir kediden<br />
bile korkardı! Korkak ne olacak!<br />
Küçük çocuk, kız çocuğuydu. O da sarışındı annesi gibi. Uzun saçları beline kadar iniyordu. Altı fırfırlı pembe bir elbise giymişti.<br />
Ayakkabısı da elbisesinin rengindeydi. Boyuna bakılacak olursa kız; ancak dört, beş yaşlarındaydı. Çocuğun boyu ancak babasının<br />
beline denk geliyordu. Kız, babasının yaptığı altı köşeli uçurtmaya bayılmıştı. Babası uçurtmayı altı eşit parçaya bölmüş her<br />
parçayı ayrı bir renge boyamıştı. Çocuk uçurtmayı hemen uçurmak istiyordu ama babası ondan biraz beklemesini istemişti. Kız<br />
da dedesinin yanına gitti. Dedesi piknik alanında bulduğu bir köpek eniğiyle oynuyordu.<br />
Çocukların dedeleri; saçları yarı yarıya dökülmüş, gözlüklü tonton bir ihtiyardı. Hep titiz giyinirdi. Bugün de öyle giyinmişti. Kahverengi<br />
bir pantolon, krem renkli bir kazak vardı üstünde. Adam yaşlı olduğu için rüzgâr ona rahatsızlık veriyordu. Açık havaya<br />
çıkacağı için bu yaz gününde kazak giymişti. Merhametli bir adamdı. Az evvel bir köpek yavrusu görmüştü. Görür görmez yanına<br />
gitmiş, diz çöküp eniğin başını okşamıştı. Elinde kuru bir dal parçası tutuyordu.<br />
Ailenin babası; genç, uzun boylu, yakışıklı bir adamdı. Lacivert bir pantolon giymişti. Kısa kollu penyesi de lacivertti. Dolaşıyor,<br />
uçurtma uçuracak açık bir alan arıyordu. Derken küçük kız arkadaki kulübeyi göstererek sordu:<br />
- Baba! Baksana, ne ilginç bir ev değil mi?<br />
Babası anlamamıştı. Kızına baktı:<br />
- Anlamadım kızım, neresi ilginç?<br />
- Baksana baba, evin pencereleri kapısından büyük…<br />
Kız doğru söylüyordu. Ama çocuğa açıklayamadılar bunun neden böyle olduğunu. Bana sorsalar anlatırdım. Ama kimse bir şey<br />
sormadı bana. İşin aslına bakarsanız kimse fark etmemişti beni. Doğrusu iyi de etmişlerdi. Neden mi? Bir baykuşun, tepesindeki<br />
ağaçta tünemesini kim ister ki…<br />
CAN MUTFAKTA<br />
Tuğbalara misafirliğe gelmişlerdi. Büyükler salonda otururken Ayşe’yle Tuğba mutfakta sohbet ediyorlardı. Derken arkalarından<br />
Tuğba’nın iki yaşındaki kardeşi Can da geldi. Bir görseniz öyle tatlıydı ki Can! Sarı bir gömlek giymişti. Pantolonu maviydi. Uzun<br />
ve kıvırcık saçları simsiyahtı. Gözleri masmavi, kirpikleri uzun ve kıvrıktı. Konuşması da çok güzeldi Can’ın büyümüş de küçülmüş<br />
gibiydi. Ayşe, çocuğu kucağına alıp öptü ve Can’la oynamaya başladı: “Can, senin boyun kaç karış oldu?”<br />
Can iki elini birden kaldırıp avuçlarını açtı: “Bu kadar…”<br />
Ayşe, çocuğun “r” yerine “y” demesinden çok keyif alıyordu. Onu konuşturmak için bir soru daha sordu: “Can buzdolabı mı büyük,<br />
sen mi büyüksün?”<br />
Can “Ben büyüğüm.” dedi. Ablası Tuğba güldü: “Hadi oradan, dolap senin üç katın.”<br />
Can koşarak gidip buzdolabına sırtını yasladı: “Dolap büyük…” Can durdu durdu, yeniden konuşmaya başladı: “Sonra ben daha<br />
büyük olacağım. Çünkü çok süt içiyorum.”<br />
Ayşe, sarılıp Can’ı öptü. “Aferin Can…”<br />
Can’ın gevezeliği üstündeydi. Başladı mutfaktaki eşyaların hangisinin boyundan büyük, hangisinin küçük olduğunu saymaya.<br />
Kızlar onu gülümseyerek dinliyor, arada bir çocuğun yanağını mıncıklıyorlardı.<br />
Bir süre sonra sustu Can. Acıkmıştı. Karnını ovalayarak ablasına tatlı tatlı baktı: “Abla çorba!”<br />
Tuğba, annesinden izin aldıktan sonra çorba pişirmek için yeşil çiçekli önlüğünü taktı. Ocağın başına geçti. Can, ha bire tekrarlıyordu:<br />
“Abla çorba!”<br />
Tuğba onu sakinleştirmek için “Tamam tatlım, tamam Can’ım.” diye karşılık verdi. Bu arada tencereyi ocağa koymuş, karıştırıyordu.<br />
Can tutturdu: “Ben de karıştıracağım.”<br />
Tuğba kardeşini sandalyeye oturtup itiraz etti: “Olmaz Can, cıs!”<br />
Can bir çığlık attı ki; sormayın gitsin: “Anne!” Salondakilerin hepsi telaşla koşarak geldi.<br />
Ayşe’nin annesi bir kaza oldu diye çok korkmuştu. Öyle ki; korkudan kıpkırmızı kesilmişti.<br />
Ayşe, gelenlere olanları anlatınca derin bir oh çekip gülmeye başladılar. Ne var ki; bu sırada Can’ın çığlıkları yeri göğü inletmeye<br />
devam ediyordu: “Ben pişireceğim! Ben karıştıracağım çorbayı!”<br />
Annesi “Olmaz, tencereyi döküp yanarsın.” dedi, Can durmadı. Tuğba “Olmaz, senin boyun küçük, yetişemezsin.” dedi, Can oralı<br />
bile olmadı: “Ben büyüdüm ki!”<br />
Gerçekten de Can’ın boyu ancak ocağın yüksekliği kadardı. Can tencereyi karıştıramazdı. Çocuk işte; tutturdu mu bir kere, laftan<br />
mı anlardı. Baktılar Can’ın susacağı yok… Annesi bir tabure çekip çocuğun altına koydu. Tuğba; sağ eliyle tencereyi, sol eliyle<br />
Can’ı tuttu. Can bir yandan çorbayı karıştırmaya bir yandan dengesini bulmaya çalışıyordu.<br />
Bu sırada misafirler katıla katıla gülüyor, hele Ayşe gülmekten yerlerde sürünüyordu. Biraz sonra babası geldi.<br />
Kahkahalar arasında çorbayı güç bela pişirdiler.<br />
Tuğba tam rahatladım derken; Can yeniden tutturmasın mı? “Sofrayı ben kuracağım!”<br />
Yandaki hikâyenin sizde uyandırdığı etkiyi bir resimle ifade ediniz.<br />
25
GÖRSEL İLETİŞİM VE BİÇİMLENDİRME<br />
GÖRSEL İLETİŞİM VE BİÇİMLENDİRME<br />
<strong>7.</strong>1.8. Görsel sanat çalışmalarını oluştururken sanat elemanları ve tasarım ilkelerini kullanır. <strong>7.</strong>1.8. Görsel sanat çalışmalarını oluştururken sanat elemanları ve tasarım ilkelerini kullanır.<br />
PEMBE SERÇE<br />
Derin bir vadideyim. Çevremde küçücük ağaçlar, devasa otlar var. Benden yana koşan iri bir köpek görüp korktum. Zaten oldum<br />
olası korkardım köpeklerden. Ama biraz yaklaşınca bunun köpek değil de bir fare olduğunu anladım. Eyvah! Şimdi ne yapacağım?<br />
Buralara nasıl geldiğimi bilemiyorum. Kaçıp saklanmam gerekiyor. Ama nereye? Şaşkınlıkla sağa sola bakıyorum. Korkudan titremeye<br />
başlıyorum. Çünkü ne gidebileceğim bir yer var ne de bana yardım edecek birileri...<br />
Koktuğumdan mıdır nedir, hava karardı ansızın. Yeryüzünü koyu bir gölge kapladı. Islığa benzer bir ses duydum. Fare de giderek<br />
yaklaşıyor. Ayak sesleri, gök gürültüsü sanki! Soluğunu ensemde hissediyorum. Ortalık iyice karardı. Göz, gözü görmüyor. Biraz sonra<br />
dev farenin pençelerine düşeceğim. Gözlerimi sımsıkı yumup dua ettim: “Allah’ım yardım et. Ne olur yardım et Allah’ım!”<br />
Bir fırtına koptu. Ağaçlar sağa sola yatıyor, yerde ne varsa sağa sola savruluyordu. Ayakta duramıyordum ben de. Tutunacak bir yer<br />
ararken nerden çıktığı belli olmayan bir vinç beni yakalayıp havaya kaldırdı. Dizlerim titredi. Hatta korkudan sesim çıkmadığı için<br />
çığlık bile atamadım.<br />
Yumuşak bir ses duydum: “Korkma, güvendesin.”<br />
Ne var ki; korkmamak imkânsız. Resmen uçuyorum. Üstelik beni uçuran şeyin ne olduğunu bile bilmiyorum. Fakat konuşuyor ve<br />
bana zarar vermeye de hiç niyeti yok. Ben yine de korkuyorum. Ne yapayım elimden gelmiyor başka türlüsü.<br />
Dağların üstünden uçuyor, bulutların arasından geçiyoruz. Ha düştüm ha düşeceğim! Rastladığımız bütün kuşlar gülümseyerek<br />
bakıyor bize.<br />
Sesim titreyerek soruyorum: “Kimsin sen? Beni nereye götürüyorsun?”<br />
Aynı yumuşak ses cevaplıyor: “Serçeyim ben, Pembe Serçe… Seni dünyaya götürüyorum.”<br />
İçimde tuhaf bir titreme hissediyorum. Midemden boğazıma kadar yükselen bir alev, ağzımı kurutuyor. Yutkunarak soruyorum:<br />
“Dünyaya mı götürüyorsun beni? Öyleyse neredeyiz biz?”<br />
Pembe Serçe’nin sesi hep aynı yumuşaklıkta: “Düşler Ülkesinde kayboldun. Benim görevim seni dünyaya geri götürmek.”<br />
Bir an kendimi güvende hissedip rahatlıyorum. İlk kez normal çıkıyor sesim: “Desene bir rüyadayım. Bu yaşadıklarımızın hepsi rüya...”<br />
Oysa, Pembe Serçe itiraz ediyor: “Hayır rüyada değilsin! Kayboldun.”<br />
İtiraz etmedim ama inanmamıştım. Sustum, konuşmadım uzun süre. Pembe Serçe bozdu sessizliği:<br />
“Bana inanmadığını biliyorum. Hayallerinin arasında kayboldun sen. Neyin hayal, neyin gerçek olduğunu seçemez oldun. Doğruyla<br />
yanlışı ayıramıyorsun birbirinden. Bak, biraz sonra dev günebakan tarlalarına ulaşacağız. Ardından senin gerçek dünyana varacağız.”<br />
Gerçekten de biraz sonra aşağıda göz alabildiğince uzanan günebakan tarlasını görmüştüm. İçime bir sevinç düştü. Bana el sallayan<br />
biri vardı. Dikkatle bakınca onun en yakın arkadaşım İmdat olduğunu anladım ve bağırdım: “İmdat! İmdat!”<br />
İmdat şaşkın şaşkın bakıp bağırdı: “Ne bağırıyorsun be! Sağır mıyız biz?”<br />
OĞUZ KAĞAN ve İT-BARAKLAR<br />
Kırk yiğidiyle çatlatırcasına at sürüyordu. Sık bir ormanı geçip ağaçların seyreldiği kayalık bir alana vardılar. Oğuz Kağan elini<br />
kaldırıp askerlerini durdurdu. Öncü birliklerini kıyıma uğratan bir ordunun peşindeydiler. Her ne hikmetse günlerdir en küçük<br />
bir ize bile rastlayamamışlardı. Oğuz Kağan atından indi. Vücudu öyle kuvvetli; yüzü öyle güzel görünüyordu ki! Askerlerinden<br />
biri Oğuz Kağan’a hayranlık ve saygıyla baktı. Turaç’tı bu. Gözlerini ondan alamıyordu, düşünmeye başladı:<br />
“Oğuz Kağan insanüstü bir varlık sanki. Böyle biri insan olamaz! Bir samuru andıran geniş omuzları var. Göğsü, ayı göğsü gibi<br />
kuvvetli… Beli, kurt beli gibi incecik... Ayakları, öküz ayağı kadar sağlam ve güçlü olsa da bilekleri, kurt bileği gibi çevik…<br />
Bir insanın yüzü böyle gömgök olamaz. Ağzı ateş kızıllığında, gözleri al al yanıyor. Saçları da kapkara... Böyle bir kağanın emrinde<br />
olduğum için çok mutluyum.”<br />
Asker düşünürken Oğuz Kağan emirlerini vermeye başlamıştı:<br />
- Burada, kayanın kuytusunda geceleyeceğiz. Çalı çırpı toplayıp ateş yakın. Siz, ikiniz kayanın tepesine çıkıp nöbet tutun.<br />
Nöbet tutmakla görevlendirilenlerden biri Turaç’tı.<br />
Hava kararmadan aç karınlarını doyurdular. Nöbetçiler kayaya çıkıp etrafı gözlemeye başladı. Ateşler yakıldı. Oğuz Kağan<br />
sırtını kayaya verip oturdu. Askerlerine bakıyordu. Günlerdir at sürmüşler, doğru dürüst dinlenememişlerdi. Derken gecenin<br />
karanlığı giderek koyulaştı. Kuşlar tünedikleri yerden kalkıp çığlık çığlığa kanat çırpmaya başladı. Geceyi kurt sesleri sardı.<br />
Böylesi daha evvel görülmüş duyulmuş şey değildi. Ortalıkta buz gibi bir hava esti. Askerlerin içi titredi.<br />
Az sonra kayanın tepesinde gürültüler duyuldu. Kimse ne olduğunu anlayamadan Turaç’ın cansız bedeni yere düştü.<br />
Oğuz Kağan ayağa kalktığı sırada etrafını saran gölgeleri fark etti. Kalkanını vücuduna siper edip kılıcını çekti. Karşısındakileri<br />
görünce günlerdir niçin bir ize rastlamadıklarını anlamıştı. Bunlar karanlığın gölge savaşçıları, İt-baraklardı.<br />
İt-barak uzaktan bakınca insana benzese de insan değildir. Bedenleri insanı andırır ama başları kurt başıdır. Elleri kurt pençesi<br />
gibidir. Onların lanetli ve yenilmez oldukları sanılır. Ama şimdi karşılarında Oğuz Kağan vardı.<br />
Oğuz Kağan sağa hamle yaptı. Havada savrulan kılıcı yere inmeden bir it-barağın başını gövdesinden ayırdı. İt-barakların savurduğu<br />
pençeler Oğuz Kağan’ın göğsüne işlemiyordu. Oysa kağanın salladığı her kılıç bir it-barağı canından ediyordu. Ama<br />
it-barakların sayıları öyle çoktu ki öldürmekle tükenmek bilmiyorlardı. Oğuz Kağan yorulmaya başlamıştı. Bu gidişle daha ne<br />
kadar dayanırdı, bilinmez…<br />
Derken gün ağarmaya başladı. Gün ışığı yeryüzüne düştükçe it-barakların gücü tükeniyordu. Bunu fark eden Oğuz Kağan<br />
canını dişine takıp savaşmaya devam etti. Güneş gökyüzünde parlamaya başlayınca it-baraklar ölülerini de alıp birer gölge<br />
gibi ansızın kayboldular.<br />
Yandaki hikâyenin sizde uyandırdığı etkiyi bir resimle ifade ediniz.<br />
26
GÖRSEL İLETİŞİM VE BİÇİMLENDİRME<br />
GÖRSEL İLETİŞİM VE BİÇİMLENDİRME<br />
<strong>7.</strong>1.5. Görsel sanat çalışmasında farklı perspektif teknikleri kullanır.<br />
Zaman, mekân, büyüklük, küçüklük, yakınlık, uzaklık gibi olguların kullanımını ve bu olguların görsel sanat çalışmalarımıza kattığı<br />
gerçeklik hissini öğrendik. Gerçeklik hissi perspektifle de verilebilir. Şimdi de perspektif konusunu öğrenecek ve örnekler üzerinden<br />
tartışacağız. Üç boyutu kâğıt üzerinde iki boyuta indirme tekniğine perspektif denir. Perspektif, üç boyutlu dünyadaki derinlik ve<br />
uzaklık hissini iki boyuta indirmemizi sağlar. Perspektif mimarlar, mühendisler ve ressamlar tarafından kullanılan bir tekniktir.<br />
Perspektif Kuralları:<br />
- Cisimler uzaklaştıkça gerçekte olduğundan daha küçük görünür.<br />
- Yakındaki cisimler uzaktaki cisimlere göre daha büyük ve daha detaylı görülür.<br />
- Yakındaki cisimlerin renkleri, uzaktaki cisimlerin renklerinden daha berlirgin ve nettir.<br />
<strong>7.</strong>1.5. Görsel sanat çalışmasında farklı perspektif teknikleri kullanır.<br />
1<br />
2<br />
Perspektif unsurları; ufuk çizgisi, bakış açısı ve kaçış çizgileridir. Yandaki<br />
görseli inceleyelim. Baktığımızda bize yakın ağaçların diğer<br />
ağaçlara göre daha büyük görünmesi ve ağaçların bizden uzaklaştıkça<br />
küçük görünmesi dikkat çeker. İlk ağacın yaprakları ve dallarındaki<br />
detaylar daha net görülür. Diğer ağaçlardaki detayların görünürlüğü<br />
ağaçlar uzaklaştıkça azalmaktadır.<br />
Resimdeki nesneler ufuk çizgisine yaklaştıkça küçülür ve sonunda<br />
kaybolur. Çizgi ve hava (renk) perspektifi olmak üzere iki çeşit<br />
perspektif vardır. Çizgi perspektifi genellikle mimari ve mühendislik<br />
çizimlerinde kullanılır. Hava perspektifi ise genellikle ressamlar tarafından<br />
kullanılır.<br />
Hoca Ali Rıza’nın “Çubuklu Sırtlarından Boğaza Bakış” isimli çalışmasını inceleyelim. Bu çalışma hava perspektifine örnek olarak<br />
gösterilebilir. 1 numaralı kesitte uzaklaştıkça araya giren havanın yoğunluğundan dolayı gökyüzünün maviliğinin daha açık<br />
bir renk aldığı görülüyor. 2 numaralı kesitte aradaki mesafeden dolayı yelkenlinin boyutu çalıdan daha küçük görülüyor. Ayrıca<br />
aslı beyaz olan yelkenlinin rengi açık mavi tonlara dönüşmüştür. En yakındaki ağacın detayları net olarak algılandığı hâlde<br />
yelkenlinin sadece ana hatları görülmektedir. 3 numaralı kesitte görülen ağaç dalının rengi ve diğer detayları oldukça belirgin.<br />
Ayrıca ağaç dalı o kadar büyük ki arkasındaki her şeyi gizliyor.<br />
Yamaçların sadece ana hatları görülürken detayları farkedilmiyor. Aslında yeşil olan yamaçların rengi aradaki mesafeden dolayı<br />
mavileşmiştir. Hava perspektifi ile sağlanan bu göz yanılsamaları resimde gerçeklik hissini doğurmuştur.<br />
3<br />
Bu bölümde hava perspektifini öğrenecek ve örnekler üzerinde<br />
yorumlayacağız. Hava perspektifi genellikle manzara resimlerinde<br />
kullanılır. Hava perspektifinde yakındaki şekiller daha belirgin ve<br />
ayrıntılı görünür. Uzaktaki şekiller ise ayrıntılı görünmez ve cismin<br />
görüntüsü giderek küçülür. En uzaktaki şekiller sadece silüet şeklinde<br />
görünür. Cisimler uzaklaştıkça renkleri solar ve mavimsi bir<br />
görünüm kazanır. Bu, uzaktaki şekillerle gözümüz arasında çok fazla<br />
hava olmasındandır. Yakındaki şekiller için hava perspektifinde<br />
daha koyu, ortadakiler için daha yumuşak renkler kullanılır. Uzaktaki<br />
cisimler, açık renkler ve mavinin tonlarıyla gösterilir.<br />
1<br />
2<br />
3<br />
KIRMIZI<br />
SARI<br />
MAVİ<br />
TURUNCU<br />
YEŞİL<br />
MOR<br />
Yandaki renk tablosunu inceleyelim. Tabloda renklerin hava perspektifinden<br />
etkileniş durumlarına göre aldıkları görünümler gösterilmektedir.<br />
Hava perspektifinden etkilenme durumuna göre kırmızının<br />
soluklaştığı ve giderek açık mavi bir renk aldığı görülmektedir.<br />
Bu tabloda dikkat etmemiz gereken şey bütün renklerin hava perspektifinden<br />
etkilenmesidir. Bu renkler giderek soluk mavi olarak algılanır.<br />
İncelediğimiz örnek doğrultusunda Ali Rıza Efendi’nin “Peyzaj” isimli eserini hava perspektifi açısından değerlendirin. Değerlendirmenizin<br />
sonuçlarını defterinize yazın.<br />
29
GÖRSEL İLETİŞİM VE BİÇİMLENDİRME<br />