"Muhterem Nazır Beyefendi, memlekete Meşrutiyet'le birlikte hürriyet, müsavat (eşitlik), uhuvvet (kardeşlik) geldi ama bütün bu nimetlerden sadece erkekler istifade ediyor, kadınlar hala olduğu yerde, bir adım bile ileri gitmiş değiller. Acaba bu imtiyaz nereden geliyor? (...) Bugün her yerde müsavat ve adaletten söz ediliyor. Fakat İnas Sanayi-i Nefise Mektebi (kadınlar için güzel sanatlar okulu) nerede? Hep yapılanlar erkekler için."
(Mihri Müşfik)
Malik Aksel, İstanbul'un Ortası, İstanbul 1977, s. 104.
1913 yılında Darülmuallimat'ta (Öğretmen okulu) resim öğretmeni olarak çalışmakta olan Mihri Hanım'ın girişimleri sonucunda, İnas Sanayi-i Nefise Mektebi (kadınlar için güzel sanatlar okulu) 1 Kasım 1914 tarihinde kuruldu. Bu okul, İstanbul Üniversitesi'nin günümüzdeki ana binası olan yapıda açılmıştı. İnas Sanayi-i Nefise Mektebi'nin resim ve heykel bölümleri vardı. Mihri Hanım bu okulda, yönetici ve öğretmen olarak çalışmıştır.
"Birgün ressam Süruri Şehzadebaşı'ndaki Zülal Mağazası'nda tablolara göz gezdirirken, o zamanlar 'Arabesk' denilen belinden büzgülü etekleri sırmalı çarşafa bürünmüş bir genç kadını gördüğünü şöyle anlatır: Ben başımı çevirip bu genç kadına baktığım zaman sanki kara bulutlar arasından bir ay görmüş gibi oldum... Kara kaş ve kara gözlerini çerçeveleyen aydınlık, zarif, manalı bir yüz beni adeta şaşırttı. O zamanlar sokağa yalnız çıkamayan, hele dükkanlara giremeyen bir kadın nasıl pervasız, çekinmeden buraya gelebiliyordu! Aldığı boya ve fırçaları çantasına yerleştiren bu hanım, Hakkı Bey'e bir Avrupalı gibi selam vererek mağazadan ayrıldı."
Malik Aksel, İstanbul'un Ortası, İstanbul 1977, ss. 103-104
"Geçen hafta davet edildiğimiz değerli sanatçımız Mihri Hanım'ın sergisini ziyaret ettik. (...) Her tablosunun önünde, adeta içine gömülürcesine geçirdiğimiz dakikalar, yaşamımızın en önemli anları oldu. "
(Türk Kadını Dergisi)
"Mihri Hanım'ın Resim Meşheri" Türk Kadını Dergisi'nde. Mihri Hanım'ın 1918 yılında açtığı kişisel sergisi hakkındaki haberi günümüz Türkçesine aktaran Mahinur Tuna, Mihri Hanım'ın Resim Sergileri ve Boş Kalan Çerçeveler, Facebook, 2007, erişim 21.12.2008)
Genç Kadın dergisinin "Sanat Hayatı" bölümünde yer alan "Şişlide Resim Sergisi" başlıklı 24 Ekim 1918 yazı, Mihri Hanım'ın bir diğer sergisinin haberini veriyor:
"Kız Güzel Sanatlar Okulu'nun öğretmenlerinden Mihri Hanım dört senelik bir zaman içerisinde ortaya koyduğu eserlerini halka sunmak üzere bir sergi açtı. Sergi özel bir konutta, çok mutlu, içtenlikli ve alçak gönüllü bir havada geçti. (...) Sergiyi ziyaret eden herkes, genellikle ve hemen (...) övgülerden önce, ne kadar şaşırdıklarını belirterek: 'Bizde bir kadın sanatçının kişisel girişimleriyle, ülkemizin en yabancı olduğu bir alanda bu kadar başarı göstermesi olağanüstü bir şey' diyorlardı. Bu belki çevresini sürekli aşağı gören, kadının konumunu aşağılamaktan zevk alan, kötümser bir ruh halinden kaynaklanmış bir yargıdır. (...) Bizim kanımıza göre "yerel ve ulusal" olan, (...) yalnız ressamlarımıza değil şairlerimize de örnek olan Mihri Hanım, gerçekte iyi bir ruh bilimci ve düşünürdür."
(Genç Kadın)
Mahinur Tuna, "Mihri Hanım'ın Resim Sergileri ve Boş Kalan Çerçeveler", Facebook.com, 21.12.2007, erişim 21.12.2008.
Resim ve Heykel Müzesi, İstanbul
Rezan Has Müzesi, İstanbul
SALT Galata "MİHRİ: MODERN ZAMANLARIN GÖÇEBE RESSAMI" isimli çalışmayla, Mihri hakkındaki ilk sergiyi 7 Mart - 9 Haziran 2019 tarihleri arasında sundu.
Araştırmacılar
Özlem Gülin Dağoğlu ve Gizem Tongo
Katkıda bulunanlar Lorans Tanatar Baruh ve Farah Aksoy (SALT) ile Ahmet Ersoy
Tasarım
Emirhan Altuner ve Özgür Şahin (SALT)
Araştırmacı Berna Gençalp "Kim Mihri" film projesinin trailerini tamamladı.
Ressam Mihri konulu bu belgesel projesindeki gelişmeler, projenin sitesi olan www.kimmihri.com adresinden takip edilebilir.
Mihri Hanım'ın anısını yaşatmak amacıyla İstanbul Kadın Ressamlar Derneği kuruldu.
Mihri Hanım'ın ölümünün 50. yılı nedeni ile 2004 yılında Eczacıbaşı Sanal Müzesi, Burcu Pelvanoğlu küratörlüğünde Mihri (Müşfik) Hanım Retrospektifi düzenlendi.
Selim İleri, Mihri Rasim, Ölü bir Kelebek, oyun, iki perde, 1998.
İstanbul Kadın Müzesi® (İKM) Burcu Pelvanoğlu'na ve Mahinur Tuna'ya, Mihri Hanım tanıtım sayfasındaki katkıları nedeniyle teşekkür eder.
Mihri Müşfik Hanım’ın, Hale (Salih) Asaf’ın ilk resim hocası olmakla birlikte, ona resimden vazgeçmesini öğütlediği ve sonraki dönemlerde dargın oldukları bilinmektedir.
Mihri Hanım, Hale Asaf’ın yirmili yaşlarını sürdüğü dönemlerden başlayarak onun resimden vazgeçmesini istemiş ve zaman zaman “Ben resim yaptım da ne oldu? Sanat karın doyurmuyor... Tablolarını mı yiyeceksin?” ya da “... Ben güzelim, başımın çaresine bakarım, sende o da yok ama resim yapmaya devam et!..” şeklinde yeğenine çıkıştığı aktarılır.
Taha Toros, pekiştirici olarak Mihri Müşfik Hanım’ın yurt dışından göndermiş olduğu bir mektubundan şu satırları yayımlar:
...Senelerce çalışmakla ben neye muvaffak oldum? Hiç... Üstelik sıhhatimi kaybettim. Vaktiyle "Herkül" idim. Şimdi merdivenleri çıkamıyorum.. San’at beni bu hâle koydu... Hele gözlerim hiç görmüyor. Çifte çifte gözlük kullanıyorum.. Parasızım. Bizim gibi -Avrupa’ya nazaran- geri kalmış bir memlekette san’atkârın yolu kadar güç bir yol yoktur. Bizimkisi fazla fedakârlık isteyen bir meslek..
Bugün bana gençliğimi hediye etseler bu meslek uğrunda çektiklerimi çekmek korkusundan reddederdim! Çektiğim meşakkatleri bir ben bilirim bir de Allah bilir...
...Her sanatkâr, karşısındaki sanatkârı, daima, kendisinden aptal görür! Onun on senede yaptığını, kendisinin bir senede yapacağını sanır. Bir iki yıl içinde, hayatını kurtaracağına, köşeyi döneceğine emindir!
Heyhat ve yine heyhat! İşte sanatın esrarı burdadır. Sanatkârın yolu, yürüdükçe uzar gider...
...Bizim ailenin yegâne hususiyeti, inadındadır. Ben her şeyde olduğu gibi sanat hayatım boyunca, inadımla yaşadım. Bugün, buna, bin kere pişmanım.
Bu satırlar, Mihri Müşfik Hanım’ın içerisinde bulunduğu durumu açıkladığı gibi, hangi koşullar içerisinde yeğenine resmi bırakmasını öğütlediğini de anlatmaktadır.
Türkiye’de çağdaş resim çalışmalarını başlatan ilk kadın ressam olan Mihri Müşfik Hanım, 26 Şubat 1886 tarihinde, Kadıköy İstanbul’da dünyaya gelmiştir.
Babası Tıbbiye Nazırı Dr. Çerkez Ahmet Rasim Paşa, annesi ise Neşedil Hanımdır.
On yedi yaşındayken müzik dinletisinde tanıştığı İtalyan kökenli bir müzik şefinin peşinden Roma’ya giden Mihri Müşfik Hanım, burada bir süre kaldıktan sonra Paris’e gitti.
Paris’te hem ev hem de atölye olarak kullandığı dairede ağırlıklı olarak portre ve gravür çalışmaları yapan ressam, burada 1922 yılına kadar evli kalacağı Müşfik Selami Bey ile tanıştı.
Hem İtalya’da hem de Fransa’da sanat eğitimleri alan x, dışavurumcu bir anlayışla portreler yapmış, ayrıca kübizm ve ekspresyonizm akımlarından etkilenmiştir.
Ressamın bu dönemde yaptığı en önemli eser, 1908-1909 yıllarında resmettiği, İttihat ve Terakki Cemiyeti kurucularından Ali Rıza Bey’in annesi Naile Hanım’ın portresidir.
Mihri Müşfik Hanım, Paris’te bir davette tanıştığı Maliye Nazırı Cavit Bey’in Maarif Nazırı’na, kızlar için bir güzel sanatlar okulunun kurulması konusunda Mihri Müşfik Hanım’dan faydalanılabileceğini öneren telgrafı sonucunda, 1913 yılında İstanbul Darülmuallimat’ına (Kız Öğretmen Okulu) resim öğretmeni olarak atanmıştır.
1914 yılına gelindiğinde, Mihri Müşfik Hanım’ın önderliğinde, kız öğrenciler için güzel sanatlar alanında yükseköğrenim veren İnas Sanayi-i Nefise Mektebi açılmıştır.
Bu kurumda öğretmenlik görevine devam eden ressam, aynı zamanda okulun ilk kadın yöneticisi olmuştur.
Öğrencilerini açık havada resim yapmak, modelden çalışmak ve toplu sergi açmak konularında teşvik eden Mihri Müşfik Hanım, birçok kadın ressam yetiştirmiştir.
Mihri Müşfik Hanım’ın öğrencileri arasında Aliye Berger, Nazlı Ecevit ve Fahrelnisa Zeid gibi isimler yer almaktadır.
İstanbul’da yaşadığı dönemde Tevfik Fikret ile dost olan Mihri Müşfik Hanım, Edebiyat-ı Cedide şairlerinin şiirlerini resmetmiş ve aynı zamanda portrelerini yapmıştır.
Ayrıca 1915 yılında, Tevfik Fikret’in ölümü üzerine yüzünün kalıbını alarak heykelini yapmıştır. Bu heykel, Türkiye’de yapılan ilk yüz maskı çalışmasıdır ve bugün, Aşiyan Müzesinde sergilenmektedir.
*Edebiyat-ı Cedide (Yeni Edebiyat), Servet-i Fünun dergisini çıkarak şair ve yazarların ortaya çıkardığı bir akımdır.
İstanbul’un işgal altında olduğu 1919 yılında, Hüseyin Cahit ve Cavid Beylerin tutuklu olduğu dönemde onları ziyaret etmesinin ardından basında aleyhinde yazılar çıkan ve İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne yakın olan Mihri Müşfik Hanım, bir yıl boyunca İtalya’da kalmıştır. İtalya’dan döndüğünde iki yıl daha öğretmenlik yapmaya devam etmiştir.
Cumhuriyet’in ilanından sonra bir Türk ressam tarafından yapılan ilk Atatürk portresi, Mihri Müşfik Hanım’ın elinden çıkmıştır. Ressam, 1922 yılında Gazi Mustafa Kemal’i mareşal üniformasıyla resmetmiştir.
1920’li yılların başında yeniden İtalya’ya ve ardından da Paris’e giden ressam, kardeşi Enise Salih Hanım ve yeğeni Hale Asaf’ı kaybettikten sonra Paris’te yaşamak istememiş, ABD’ye gitmiştir.
Burada çeşitli üniversitelerde konuk resim profesörü olarak görev yaparak ve özel ders vererek yaşamını sürdüren Mihri Müşfik Hanım, 1954 yılında hayatını kaybetmiştir.
Bu içeriği beğendiniz mi? Bunun gibi daha fazla içerik üretebilmemiz için bize Patreon´da destek olun. 🙂
Mihri Müşfik Hanım, 26 Şubat 1886 tarihinde Kadıköy, İstanbul’da bir paşa kızı olarak doğmuştur. Babası Dr. Çerkez Ahmet Rasim Paşa’dır. Enise Hanım ve Refik Hanım adlarında iki kız kardeşi vardı.
Özellikle portreleriyle tanınan Mihri Müşfik Hanım, Türkiye’de çağdaş resim çalışmalarını ilk başlatan kadın ressamdır. Batılı bir eğitim alan Mihri Müşfik Hanım, resme olan ilgisinden dolayı ve yaptığı bir resmi Sultan Abdülhamit II'ye takdim edince o dönemin saray ressamı Fausto Zonaro’nun öğrencisi olur ve resim dersleri almaya başlar. Mihri Müşfik böylece, çağdaş resim hakkında belli bir donanım kazanır ve Türkiye’de çağdaş resim çalışmalarını başlatan ilk kadın ressam unvanını alır.
İtalya ve Fransa’da çeşitli sanat okullarda ve atölyelerde öğrenim gördü. Çağdaş resim akımlarını yakından takip etti. Portrelerinde kübizmin ve ekspresyonizmin etkisi görüldü. En önemli eseri sayılan Naile Hanım portresini bu dönemde, 1908 - 1909 yıllarını içeren uzunca bir süreçte meydana getirdi.
Mihri Müşfik Hanım - Naile Hanım tablosu 1908-1909
Mihri Müşfik Hanım, Paris’de yaşarken; Fransa ile borç anlaşması yapmak üzere Paris'te bulunan dönemin Osmanlı Devleti Maliye Nazırı Cavit Bey ile bir davette tanışması sonucunda İstanbul’da kızlar için açılacak güzel sanatlar okulunun kurulmasında bulunulması istenince kabul edip önce 1913 yılında İstanbul Darülmuallimat (Kız Öğretmen Okulu) resim öğretmenliğine atandı.
Mihri Müşfik Hanım, 1914 yılında kurulan kız öğrencilerin devam ettiği bir Güzel Sanatlar Akademisi olan İnas Sanayi-i Nefise Mektebi'nde önce resim atölyesine öğretmen oldu, kurulduktan bir ay sonra okulun ilk müdürü Ali Sami Boyar müdürlükten ayrılınca 1919 yılına kadar ilk kadın yöneticisi oldu. Pek çok kadın ressamın yetişmesine emeği geçti. 1915 yılında Tevfik Fikret’in ölümü üzerine yüzünün kalıbını alarak heykelini yaptı. Bu, Türkiye’de yapılan ilk mask çalışmasıdır. Mask, Aşiyan Müzesi'nde sergilenmektedir.
Mihri Hanım’ın, İstanbul’da bulunduğu dönemde, Edebiyat-ı Cedide şairleriyle ve özellikle Tevfik Fikret ile dost olduğu bilinmektedir. Batılılaşma döneminde yoğun bir biçimde görülen Fransız etkilerinin edebiyat kısmını, Edebiyat-ı Cedide şairleri oluştururken, Mihri Hanım da adeta onların yazdıklarını resimleyerek bir “Edebiyat-ı Cedide Resmi” yaratmıştır.
İttihat ve Terakki Cemiyeti mensuplarıyla olan yakın ilişkileri nedeni ile 1919 yılında aniden İtalya’ya gitti. Bir yıl kaldıktan sonra İstanbul’a döndü. Döndükten sonra iki yıl daha İnas Sanayi-i Nefise Mektebi'nde resim atölyesine öğretmenlik yaptı.
Aralarında Mustafa Kemal ATATÜRK ve Papa XV. Benedictus’un da olduğu tanınmış kişilerin portrelerini yaptı. 1922 yılında Mustafa Kemal ATATÜRK’ün mareşal üniformasıyla 3m yüksekliğinde bir portresini yaptı. Bu, Cumhuriyetin ilanından sonra bir Türk ressam tarafından yapılan ilk Atatürk portesini Çankaya Köşkü’ne götürerek kendisi Atatürk’e sundu. Daha sonra Yugoslav Kralı Alexander hatırasına Yugoslavya’ya hediye edilen bu tablo, II. Dünya Savaşı sırasında Belgrad Sarayı’nın tahrip olması sonucu kaybolsa da 1990’larda bulunur.
Daha sonra 1922 yılının sonuna doğru tekrar İtalya’ya giderek Papa XV. Benedictus’un da portresini yaptı. Bu tablo Vatikan Müzesi’ndedir. Ayrıca bir kilisenin fresklerinin onarımında çalıştı. Roma’da İtalyan şair Gabriele d’ Annunzio (1863-1938) ile birlikte olmuştur.
1926 yılında İtalya’da iken ressam yeğeni Hale Asaf İstanbul’dan yanına gelerek orada ameliyat olmuştur.
Mihri Müşfik Hanım, İtalya’dan sonra Paris’e gitti. Bu dönemde yaptığı "Çingene" adlı tablosunu Louvre Müzesi’ne hediye etti. Bu eserin bir kopyası İstanbul Resim ve Heykel Müzesi'ndedir
Kız kardeşi Enise Salih Hanım’ın eşinden ayrılarak İsviçre’de Bale Sanatoryumu’nda ölmesi ve onun kızı olan Hale Asaf’ın 1938 yılında kanserden kaybettikten sonra Paris’te yaşamak istemedi. Daha sonra ABD'ye yerleşen Mihri Müşfik Hanım, 1938-1939-1943 uluslararası sergilere katılmıştır. Bir süre New York, Washington DC, Chicago’da üniversitelerde konuk resim profesörlüğü yapar ve zengin Amerikan ailelerine özel dersler vererek geçimini sağladı. II. Dünya Savaşı sırasında, New York’ta yayınlanan dergilerin kapaklarını resimledi. ABD’nin 32. başkanı Franklin Roosevelt’in de resmini yaptı.
Mihri Müşfik Hanım, 1904 yılında Müşfik Selami Bey ile evlendi. 1923 yılında boşandı.
Ressam Hale Asaf'ın teyzesi olan Mihri Müşfik Hanım, resme olan tutkusu nedeniyle aristokrat yaşamını terk etti, bohem ve yoksul bir yaşam sürdü.
Mihri Müşfik Hanım, 1954 yılında New York, ABD’de 68 yaşında ölmüştür. ABD'de öldüğü bilinmesine rağmen ölüm tarihi kesin değildir. Sanatçı Mihri Müşfik'in, Fransa, Louvre Müzesi ve Sakıp Sabancı müzelerinde eserleri bulunmaktadır. 1954 yılında New York'ta tek başına sefalet içinde vefat etmiştir. Kimsesizler Mezarlığı’na gömülmüştür.
Mihri Müşfik Hanım’ın bilinen Türkiye’de 32, İtalya’da 36, Fransa’da 23 ve Amerika’da 60’ı aşkın olmak üzere, 150 dolayında eseri kayıt altına alınmıştır.
1998 yılında yazar Selim İleri tarafından “Mihri Müşfik: Ölü Bir Kelebek” adında bir tiyatro oyunu yazmıştır.
2011 yılında da yazar Emre Caner, “Mihri Müşfik Hanım'ın İzinde” adlı onu tanıtan bir kitap yazmıştır.
Kaynak:Biyografi.info