milli edebiyat dönemi tiyatro slayt / MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ ÖZELLİKLERİ  - ppt video online indir

Milli Edebiyat Dönemi Tiyatro Slayt

milli edebiyat dönemi tiyatro slayt

Milli Edebiyat Dönemi Tiyatrosu Genel Özellikleri, Temsilcileri, Eserleri


Milli Edebiyat Dönemi Tiyatrosu Genel Özellikleri, Milli Edebiyat Tiyatrosu Temsilcileri, Milli Edebiyat Tiyatro Eserleri,

monash.pw  değerli akademisyen-öğretmen-öğrenci-edebiyat sever takipçileri.

monash.pw ailesi  olarak her dönem olduğu gibi yeni dönemde de sizler için kitap cevapları, konu anlatımı, pdf ders notları ile her zaman yanınızdayız..

Bu sayfamızda siz değerli takipçilerimiz için  Milli Edebiyat Dönemi Tiyatrosu Özellikleri Temsilcileri Konu Anlatımı Ders Notları üzerine bir paylaşım yapacağız. 

Siz de eğer bize ve tüm eğitim camiasına yardımcı olmak adına hazırladığınız yazılıları-notları-soruları-videoları paylaşmak isterseniz mail adresinden bize ulaşabilirsiniz.

doğru konum = derskonum

İYİ ÇALIŞMALAR

Milli Edebiyat Dönemi Tiyatrosu Özellikleri Temsilcileri Konu Anlatımı Ders Notları

VİDEO ANLATIM AŞAĞIDA

*Tanzimat Dönemi&#;nde başlayıp sonraki dönemlerde önemsenmeyen tiyatro Millî Edebiyat Dönemi'nde tekrar canlanmıştır.

 * II. Meşrutiyet&#;in ilanından başlayarak yılına kadar geçen sürede, tiyatro yeniden canlanmıştır.

 *Halkın milliyetçilik, yurtseverlik, bağımsızlık ve özgürlük duyguları daha çok tiyatro eserleriyle kamçılanmış, tiyatro yoluyla halkta bir coşku ve heyecan yaratılmıştır.

*Türkçülük akımı diğer türlerde olduğu gibi tiyatroda da kendini hissettirmiştir.     

  *Tiyatro; şiir, roman hikâye gibi türlerin gölgesinde kalmıştır.

 

*Kurtuluş Savaşı&#;nın getirdiği ekonomik sorunlar, karamsarlık, yılgınlık eserlere yansımıştır. 

*Günümüz "Şehir Tiyatroları"nın temelini oluşturan "Darülbedayi" &#;te kurulmuştur.

Paris'te ünlü bir tiyatronun müdürü olan Pierre Antuan tarafından  

Darülbedayi (Darülbedayi-i Osmani)  27 Ekim

 

*İlk oyun an&#;cak yılı başında sahneye konulabilmiştir. Bu oyun Hüseyin Suat'ın Çürük Temel adlı uyarla&#;masıdır.

 

*Modern Türk tiyatrosunun asıl kurucusu Muhsin Ertuğrul&#;dur .Ertuğrul;Devlet Tiyatroları genel müdürlüğü de yapmış, tiyatronun sağlam temellere oturtulması için büyük bir çaba göstermiştir.

 

*Darülbedayi&#;nin yanında Darülelhan adıyla müzik bölümü açılmış, böylece Türk operasının temelleri atılmıştır.

 

*İlk Türk kadın tiyatro oyuncumuz Afife Jale bu dönemde sahneye çıkmıştır.

 

13 Nisan tarihinde, Hüseyin Suat&#;ın&#;Yamalar&#; adlı oyununda, Emel rolü ile ilk kez sahneye çıkan sanatçının asıl ismi Afife&#;dir, bu oyunda "Jale" takma ismini kullandığı için daha sonraları Afife Jale adıyla anılmıştır

 

 *Oyunlar, teknik yönden mükemmel olmasa da önceki dönemlere oranla kalitelidir.

 

*Dil ve üslup yönünden doğallığı yakalamıştır.

 

*Yazılan oyunlarda mekân ve kişiler genellikle Anadolu&#;dan seçilmiştir.

 

*Yerli piyeslerin yazılması için sanatçılar teşvik edilmiştir.

 

*Musahipzade Celal, İbnürrefik Ahmet Nuri Sekizinci dönemin önemli tiyatro yazarlarındandır.

 

Musahipzade Celal :Bir Kavuk Devrildi, Aynaroz Kadısı, Pazar&#;tesi Perşembe, Kafes  Arkasında, Selma, Fermanlı Deli Hazretleri, Köprülüler, Atlı Ases, Macun Hokkası, Lale Devri, İstanbul Efendisi, Balaban Ağa

İbnürrefik Ahmet Nuri SekizinciGücü Gücü Yetene, Kadın Tertibi, Kısmet Değil&#;miş , Hisse-i Şayia, Sekizinci, Ceza Kanunu

Yakup Kadri : Nirvana

Reşat Nuri :Hançer, Eski Rüya, Ümidin Güneşi, Gaze&#;teci Düşmanı, Şemsiye Hırsızı, İhtiyar Serseri (üç oyun),Taş Parçası, Yeşil Gece, İstiklâl, Hülleci, Yap&#;rak Dökümü, Eski Şarkı, Balıkesir Muhasebecisi, Tanrıdağı Ziyafeti, Bir Köy Öğretmeni, Çalıkuşu, Ka&#;vak Yelleri

Refik Halit:Deli  

VİDEO ANLATIM AŞAĞIDA

Milli Edebiyat Dönemi Tiyatrosu Özellikleri Temsilcileri Konu Anlatımı


Tags:Milli Edebiyat Dönemi Tiyatrosu Genel ÖzellikleriMilli Edebiyat Tiyatro EserleriMilli Edebiyat Tiyatrosu Temsilcileri

Daha yeni Daha eski

").addClass("theiaStickySidebar").append(monash.pwen()),monash.pw(monash.pwSidebar)}monash.pwBottom=parseInt(monash.pw("margin-bottom")),monash.pwgTop=parseInt(monash.pw("padding-top")),monash.pwgBottom=parseInt(monash.pw("padding-bottom"));var n=monash.pw().top,s=monash.pweight();function d(){monash.pwcrollTop=0,monash.pw({"min-height":"1px"}),monash.pw({position:"static",width:"",transform:"none"})}monash.pw("padding-top",1),monash.pw("padding-bottom",1),n-=monash.pw().top,s=monash.pweight()-s-n,0==n?(monash.pw("padding-top",0),monash.pwSidebarPaddingTop=0):monash.pwSidebarPaddingTop=1,0==s?(monash.pw("padding-bottom",0),monash.pwSidebarPaddingBottom=0):monash.pwSidebarPaddingBottom=1,monash.pwusScrollTop=null,monash.pwcrollTop=0,d(),monash.pwll=function(e){if(monash.pw(":visible"))if(i("body").width()

Milli Edebiyat Dönemi - Slayt - Konu Anlatımı


MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ ()

Genç Kalemler dergisinin &#;de Selanik&#;te yayımlanmaya başlanması, Tanzimat edebiyatında ilk işaretleri görülen Türkçülük hareketlerini de hızlandırmıştır. Ömer Seyfettin&#;in Genç Kalemler &#;in ilk sayısında yayımladığı Yeni Lisan makalesiyle &#;sade Türkçe&#; bir dava olarak ilk kez bu dergide ele alınmış olur. Ömer Seyfettin, Ali Canip Yöntem, Ziya Gökalp &#;Yeni Lisan&#; makalesi etrafında doğan yeni hareketin öncüleri olurlar. Genç Kalemler&#;in ardından çıkan Türk Yurdu ve Yeni Mecmua gibi dergiler, Ziya Gökalp&#; in sosyolojik çalışmaları, Halide Edip&#;in Yeni Turan romanı Türkçülük akımın gelişmesini, edebiyat ortamının değişmesini ve Milli Edebiyat Akımı&#;nın doğuşunu sağlar. Batı taklitçiliğinden kaçınarak, milli konulara yönelme, yeni ve milli bir edebiyat ortaya koyma amacı güdülmüştür. Türk kültürü ve tarihi el değmemiş bir hazine olarak kabul edilmiştir.

Milli Edebiyat Dönemi Eserlerinin Özellikleri

  • Sade bir dili savunmuşlar, dilde karşılığı bulunan ve dilimize fazla oturmayan Arapça ve Farsça sözcükler kullanılmamıştır.
  • &#;Toplum için sanat&#; anlayışı çerçevesinde eserler ortaya konmuştur.
  • Şiir dili olarak İstanbul Türkçesi esas alınmış ve şiirler sade bir Türkçeyle yazılmıştır.
  • Halk edebiyatı esas alınmış ve sadece hece ölçüsü kullanılmıştır.
  • Tam ve zengin uyağın yanında yarım uyak da kullanılmıştır.
  • Halkın yaşamı ve sorunlarının yanı sıra bireysel konular da işlenmiştir.
  • Roman ve hikayelerde toplumsal konulara realist bir bakışla yer verilmiştir.
  • Roman ve hikayelerde sade ve anlaşılır bir dil kullanılmıştır.
  • Bu dönemle birlikte hikaye ve romanlarda İstanbul dışına çıkılmış ve Anadolu anlatılmıştır.
  • Anadolu&#;nun edebiyata girmesiyle birlikte memleket edebiyatı da başlamıştır.
  • Tiyatroda bu dönemle birlikte canlanmalar görülür.
  • Özel ve resmi (Darülbedayi) tiyatrolar kurulmuştur.
  • İbnürrefik Ahmet Nuri Sekizinci ve Musahipzade Celal sadece tiyatro eserleri vermişlerdir.
  • Edebiyat tarihi ve eleştiri alanlarında Fuat Köprülü, Ali Canip Yöntem, Ömer Seyfettin gibi isimler eserler ortaya koymuşlardır.

Milli Edebiyat Dönemi Sanatçıları Kimlerdir?

  • Ömer Seyfettin
  • Ali Canip Yöntem
  • Ziya Gökalp
  • Mehmet Emin Yurdakul
  • Halide Edip Adıvar
  • Yakup Kadri Karaosmanoğlu
  • Refik Halit Karay
  • Reşat Nuri Güntekin
  • Falih Rıfkı Atay
  • Aka Gündüz

Milli Edebiyat Dönemi Sanatçıları

ÖMER SEYFETTİN ( - )

  • Maupassant tarzı olay hikayeciliğinin bizdeki en büyük ismidir.
  • Hikayeciliği meslek olarak gören ilk sanatçıdır.
  • Genç Kalemler dergisinde yayımlanan &#;Yeni Lisan&#; makalesiyle dilin sadeleştirilmesi gerektiğini savunmuştur.
  • Uzun cümlelerden, söz oyunlarından, yabancı sözcük ve tamlamalardan kaçınmış, konuşma ve yazı dili arasında bir uyum kurmaya çalışmıştır.
  • &#;Toplum için sanat&#; anlayışıyla milli değerlere yönelmenin önderliğini yapmıştır.
  • Realist bir yazardır.
  • Hikâyelerinde milli bilinci uyandırma ve güçlendirme amacı taşımıştır.
  • Mizahtan da yararlanarak toplumdaki aksayan yönleri eleştirmiştir.
  • Hikayeleri teknik açıdan zayıftır, tasvirlere, psikolojik tahlillere önem vermez, daha çok olayı ön plana çıkarır.
  • Türk tarihi, toplum sorunları, çocukluk anıları ve Balkanlardaki Türkler, başlıca konulardır.
  • Hikayelerinde menkıbe, efsane, destan, halk fıkraları ve tarihten yararlanmıştır.
  • Kitaplaştırmadığı az sayıda şiirleri de vardır.

Ömer Seyfettin&#;in Eserleri:

  • Ashab-ı Kehfimiz
  • İlk Düşen Ak
  • Yüksek Ökçeler
  • Bomba
  • Bahar ve Kelebekler
  • Beyaz Lale
  • Aşk Dalgası
  • Gizli Mabet
  • Tarih Ezeli Bir Tekerrür
  • Pembe İncili Kaftan
  • Kaşağı
  • Falaka
  • Kızıl Elma Neresi
  • Başını Vermeyen Şehit
  • Diyet
  • And
  • Teke Tek
  • Kütük
  • Efruz Bey
  • Yalnız Efe

ZİYA GÖKALP ()

  • Türkçülük akımını sistemleştiriştir.
  • Şair ve yazar kimliği kadar sosyolog olarak da önemlidir; sosyoloji çalışmalarında Emile Durkheim&#;den etkilenmiştir.
  • Türk sosyolojisinin kurucusu olarak görülmüştür.
  • İslamiyet öncesi Türk tarihiyle ilgili araştırmalar yapmıştır.
  • Konuşma dilinin aynı zamanda yazı dili olmasını, edebi eserlerde İstanbul ağzının esas alınmasını ve heceyi kullanmak gerektiğini savunmuştur.
  • Yeni Mecmua, Küçük Mecmua dergilerini çıkarmıştır.

Ziya Gökalp&#;in Eserleri

  • Kızıl Elma (Şiir)
  • Yeni Hayat (Şiir)
  • Altın Işık (Şiir)
  • Türkleşmek, İslamlaşmak, Muassırlaşmak (Makale)
  • Türkçülüğün Esasları (İnceleme)
  • Türk Medeniyeti Tarihi (İnceleme)
  • Malta Mektupları (Mektup)

MEHMET EMİN YURDAKUL ()

  • &#;Türk Şairi&#;, &#;MilIi Şair&#; unvanlarıyla anılmıştır.
  • Milli duyguları dile getirdiği ilk şiiri Cenge Giderken&#;le heceyle şiir yazma eğiliminin öncülüğünü yapmıştır.
  • Anadolu insanının acılarını, düşmana karşı mücadelesini coşkun bir dille anlatan ilk şairdir.
  • Bütün şiirlerinde sade bir dil ve hece ölçüsü kullanmıştır.

Mehmet Emin Yurdakul&#;un Eserleri

  • Türkçe Şiirler
  • Türk Sazı
  • Ey Türk Uyan
  • Tan Sesleri
  • Ordunun Destanı
  • Aydın Kızları
  • Zafer Yolunda
  • Ankara
  • Turan&#;a Doğru
  • İsyan ve Dua

YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU ()

  • Eserlerinde Türk toplumunun Tanzimat&#;tan Cumhuriyet dönemine geçirdiği dönüşümleri anlatmıştır.
  • Fecr-i Ati&#;den Milli edebiyat akımına geçmiştir.
  • 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı yıllarını, Türk toplumunun yaşamını ve sorunlarını işledi.
  • Romanlarını sağlam bir teknikle kaleme almış, karakterleri başarıyla canlandırmıştır.
  • &#;Toplum için sanat&#; anlayışıyla ağır olan dilini sadeleştirmiştir.
  • Türk edebiyatına tezli roman düşüncesini (özellikle Yaban&#;la) getirmiştir.
  • Realizmden etkilenmiştir.
  • İlk romanı olan Kiralık Konak&#;ta Tanzimat&#;tan 1. Dünya Savaşı&#;nın sonuna bir ailenin üç kuşağını; Hüküm Gecesi, Sodom ve Gomore&#;de İstanbul&#;un mütareke yıllarını; Yaban&#;da Ahmet Celal karakterinden hareketle Kurtuluş Savaşı yıllarındaki Anadolu&#;yu ve aydın-halk kopukluğunu; Panaroma&#; da Cumhuriyet&#;in ilk yıllarındaki yenilikleri,
  • Atatürk&#;ün ölümünden sonraki yılları anlatır.

Yakup Kadri&#;nin Eserleri

  • Roman: Kiralık Konak, Nur Baba, Yaban, Ankara, Sodom ve Gomore, Hüküm Gecesi, Panaroma, Nur Baba, Hep 0 Şarkı,Bir Sürgün
  • Hikaye: Bir Serencam, Milli Savaş Hikayeleri, Rahmet
  • Mensur Şiir: Erenlerin Bağından, Okun Ucundan
  • Anı: Zoraki Diplomat, Anamın Kitabı, Gençlik ve Edebiyat Hatıraları, Vatan Yolunda, Politikada 45 Yıl
  • Ulus gazetesinde Kurtuluş Savaşıyla ilgili yazdığı makaleleri: Ergenekon
  • Biyografi: Atatürk

HALİDE EDİP ADIVAR ()

  • Roman, hikaye ve anı türlerinde eserler vermiştir.
  • Tasvir ve tahlilleri güçlü romanlarıyla tanınmıştır.
  • Süssüz, kısa cümleli romanlarında güçlü kişilikli kadın kahramanlar ön plandadır.
  • Aşk ve kadın psikolojisini işlediği ilk romanlarından (Handan, Seviye Talip) sonra Türkçülük hareketinin ve MilIi mücadelenin etkisiyle toplumsal konulara yönelmiştir.
  • Kurtuluş Savaşı sürecini anlattığı Ateşten Gömlek, Vurun Kahpeye gibi romanlarıyla sevilmiştir.
  • Ateşten Gömlek Türk edebiyatında Kurtuluş Savaşını işleyen ilk romandır.
  • Sinekli Bakkal&#;dan sonraki romanlarında sosyal çevre tasvirlerine büyük önem vermiştir.
  • Realizmden etkilenmiştir.

Halide Edip Adıvar&#;ın ESERLERİ

  • Roman: Seviye Talip, Handan, Son Eseri, Yeni Turan, Ateşten Gömlek, Kalp Ağrısı, Vurun Kahpeye, Sinekli Bakkal, Tatarcık, Yol Palas Cinayeti
  • Hikaye: Dağa Çıkan Kurt, Harap Mabedler, İzmir&#;den Bursa&#;ya, Kubbede Kalan Hoş Seda
  • Anı: Türkün Ateşle İmtihanı, Mor Salkımlı Ev

REFİK HALİT KARAY ()

  • Deneme, fıkra, mizah, hiciv, roman ve hikaye türlerinde eserler vermiştir.
  • Türkçeyi büyük bir ustalıkla kullanmıştır.
  • Beyrut ve Halep&#;te 15 yıl sürgün hayatı yaşamıştır.
  • Sürgün hayatında tanıdığı Anadolu&#;yu ve Anadolu dışındaki yerleri anlatmıştır.
  • Türk edebiyatında bir yazarın Anadolu&#;yu yakından tanıyarak, içinde bulunarak Anadolu&#;yu anlattığı ilk hikayeler olan Memleket Hikayeleri ile tanındı.
  • &#;Kirpi&#; takma adıyla mizahi hicivler yazmıştır.
  • Realizmden etkilenmiştir.

REFİK HALİT KARAY&#;IN ESERLERİ

  • Roman: Yezidin Kızı, Sürgün, Bugünün Saraylısı, Kadınlar Tekkesi, Yeraltında Dünya Var, İstanbul&#;un İçyüzü, Çete, Nilgün
  • Hikaye: Memleket Hikayeleri, Gurbet Hikayeleri
  • Mizah: Kirpinin Dedikleri
  • Tiyatro: Deli

ALİ CANİP YÖNTEM ()

  • Fecr-i Ati topluluğundan Genç Kalemler dergisine geçmiştir.
  • Hem heceyi hem de aruzu kullanmıştır.
  • Eleştirileri, makaleleri ve edebiyat tarihi araştırmalarıyla tanınmıştır.

ALİ CANİP YÖNTEM&#;İN ESERLERİ

  • Şiir: Geçtiğim Yol
  • Makale: Mil Edebiyat Meselesi ve Cenap Bey&#;le Münakaşalarım
  • Antoloji: Türk Edebiyatı Antolojisi

REŞAT NURİ GÜNTEKİN ()

  • Roman, öykü, gezi, eleştiri ve tiyatro türlerinde eserler vermiştir.
  • Sade bir dille yazdığı eserlerinde Türkçeyi tüm canlılığıyla kullanmıştır.
  • İstanbullu idealist bir genç kızın, Feride&#;nin, öğretmen olarak gittiği Anadolu&#;da yaşadıklarını anlattığı Çalıkuşu&#;yla sevilmiştir.
  • Yaprak Dökümü&#;nde Batılılaşmanın Türk aile yapısı üzerindeki olumsuz etkisini; Yeşil Gece&#;de Kurtuluş Savaşı yılları ve sonrasında dini istismar eden kişilerin eleştirisini romanlaştırır.
  • Öğretmenliğinden dolayı tanıdığı Anadolu&#;yu, gözlemci yönüyle yansıtmıştır.
  • Romantizm ve realizm akımlarından etkilenmiştir.
  • Görevi sırasındaki gözlemlerini anlattığı Anadolu Notları gezi türünün en önemli eserlerindendir.

REŞAT NURİ GÜNTEKİN&#;İN ESERLERİ

  • Romanları: Çalıkuşu, Gizli El, Acımak, Damga, Dudaktan Kalbe, Akşam Güneşi, Bir Kadın Düşmanı, Yeşil Gece, Yaprak Dökümü, Kızılcık Dalları, Eski Hastalık, Değirmen, Miskinler Tekkesi, Harabelerin Çiçeği, Kavak Yelleri, Son Sığınak, Kan Davası
  • Hikaye: Olağan İşler, Leyla ile Mecnun, Sönmüş Yıldızlar, Tanrı Misafiri
  • Gezi Kitabı: Anadolu Notları

FALİH RIFKI ATAY ()

  • Fıkra, anı, makale ve gezi yazılarıyla tanınmıştır.
  • Kurtuluş Savaşı yıllarını, Batılılaşmayı, Cumhuriyeti konu edinmiştir.
  • Yakından tanıdığı Atatürk&#;le ilgili anı türünde verdiği eserleriyle ve gezi kitaplarıyla ün yapmıştır.

FALİH RIFKI ATAY&#;IN ESERLERİ:

  • Anı: Ateş ve Güneş, Zeytindağı, Çankaya, Atatürk&#;ün Hatıraları, Babamız Atatürk
  • Gezi: Deniz Aşırı, Taymis Kıyıları, Tuna Kıyıları, Hind, Bizim Akdeniz, Yolcu Defteri, Yeni Rusya

AHMET HİKMET MÜFTÜOĞLU ()

  • Önceleri Servet-i Fünun topluluğu içinde yer aldı.
  • Yeni Lisan hareketini benimsedikten sonra milli konularda sade bir dille eserler yazmıştır.

AHMET HİKMET MÜFTÜOĞLU&#;NUN ESERLERİ:

  • Hikaye: Haristan ve Gülistan, Çağlayanlar
  • Roman: Gönül Hanım

MEHMET FUAT KÖPRÜLÜ ()

  • Edebiyata Fecr-i Ati&#;yle ve şiirle girdi, sonraları Milli Edebiyat&#;a katıldı.
  • Türk kültürü, dili ve uygarlığıyla ilgili önemli çalışmalar yaptı.
  • Türk edebiyat tarihi alanında dünyaca ünlü bir bilim adamıdır.
  • Ordinaryüs Profesör ünvanını almıştır.
  • Hoca Ahmet Yesevi ve Yunus Emre&#;yi tanıttı.

MEHMET FUAT KÖPRÜLÜ&#;NÜN ESERLERİ:

  • Edebiyat Tarihi - Makale: Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Türk Edebiyatı Tarihi, Azeri Edebiyatına Ait İncelemeler, Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları, Türk Saz Şairleri

HALİDE NUSRET ZORLUTUNA

  • Kurtuluş Savaşı yıllarında yayımlanan &#;Git Bahar&#; şiiriyle ünlenmiştir.
  • Heceyle, sade bir dille, anlaşılır şiirler yazmıştır.
  • Cumhuriyet sonrasında da &#;Hisar&#; dergisi çevresinde bulunmuştur

HALİDE NUSRET ZORLUTUNA&#;NIN ESERLERİ:

  • Şiir: Geceden Taşan Dertler, Yayla Türküsü

BEŞ HECECİLER

(Halit Fahri Ozansoy, Enis Behiç Koryürek, Yusuf Ziya Ortaç, Orhan Seyfi Orhon, Faruk Nafiz Çamlıbel)

  • Şiire aruzla başlamışlardır.
  • Özellikle Ziya Gökalp&#; ten etkilenerek Milli edebiyat akımına yönelmişlerdir.
  • Anadolu&#;yu ve Anadolu insanının yaşamını coşkuyla yansıtmışlardır.
  • Süsten uzak, günlük konuşma dıliyle şiirler yazmışlardır.
  • Ağırlıklı olarak hece ölçüsünü ve dörtlüğü kullanmışlardır.

Milli Edebiyat Dönemi Özellikleri Slaytı İndir

İNDİR: Milli Edebiyat Slaytı
Follow @edebiyatHocamco

[1]

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ ROMAN VE HİKÂYECİLİK HAZIRLAYAN: MELİSA AKGÜL NO

[2]

1. Milli Edebiyat Kavramı Milli Edebiyat, yalnız Türk edebiyatında değil, dünya edebiyatında da üzerinde durulan bir kavramdır. Wellek ve Warren, Edebiyat Biliminin Temelleri adlı serlerinde bu kavrama dikkat çekerek Milli Edebiyat tabirinin kullanım sahasına değinirler. Wellek ve Warren’e göre Milli Edebiyat, bir millete ait olan edebiyattır. Milli edebiyat, coğrafya ve dil özelliklerine göre kategorilere ayrılmıştır. Batıda Milli Edebiyat kavramı ortak değerleri, yaşam şeklini ve dili içeren bir bütün olarak algılanır. Milli kimlik anlayışının Türk edebiyatı için belirgin bir biçimde ortaya çıkması Balkan Harbi ile birlikte gündeme gelmiştir. Balkanlardaki toprak kaybı, Osmanlıcılık fikrinin artık ömrünü tamamladığını göstermiştir. Bundan sonraki süreç, Türk milliyetçiliğinin ön plana çıkmasıyla ilerlemeyi gerektirmiştir.

[3]

Yaşanan süreç, milli bir edebiyat anlayışına zemin hazırlamıştır. Türk edebiyatında milli edebiyat kavramı hem “bir başlangıç ve bir bitiş tarihiyle belirleyebileceğimiz, iki zaman arasındaki bir edebi faaliyeti”, hem de “bir milletin edebiyatının tamamını” ifade eder. Dünya edebiyatında Milli Edebiyat adı altında belli bir zaman aralığını kapsayan bir edebi dönem yoktur. Türk edebiyatında bir döneme de isim olan Milli Edebiyat, kavram olarak pek çok yazar ve düşünür tarafından tartışılmıştır. Gerek Batı edebiyatında gerekse Türk edebiyatında Milli Edebiyat kavramı ile ilgili ortak kanaat, bir milletin ortak kültürünü yansıtan her şeyin milli edebiyat olduğu yönündedir. Ortak kültürün sacayağı olarak da coğrafya, dil ve birey kavramları öne çıkar.

[4]

2. Milli Edebiyat Döneminin Sosyal ve Siyasi Zemini Milli Edebiyat Dönemi, Türk edebiyatında gerek içerik, gerekse dil ve anlatım bakımından büyük değişikliklerin yaşandığı bir süreçtir. Bu dönemde İstanbul dışına çıkan yazarlar, Anadolu’yu yakından tanıma fırsatı bulurlar. Osmanlı döneminde belirgin bir farkla hissedilen merkez-taşra ayırımı bu dönemde eserlerde kendini somut bir biçimde hissettirir. Bu süreçte Anadolu’ya açılma eğiliminin hız kazanmasında en önemli faktör Milli Mücadele’nin başlamasıdır. Ancak bunun yanında başka pek çok sebep de etkili olmuştur. Türk Edebiyatı’nda yılları arası olarak kabul edilen Milli Edebiyat Dönemi; Kurtuluş Savaşı, Balkanlardaki çözülüş, iç karışıklıklar, çok sayıda fikir akımıyla en karmaşık dönemlerden biridir. II. Abdülhamid idaresinin yılında ortadan kalkmasıyla o zamana kadar kendini ifade edemeyen Osmanlı aydını bir anda kendini bir hürriyet ortamı içinde bulur. Bu hür ortamda yoğun bir fikrî hareketlilik başlar.

[5]

Ülkenin içinde bulunduğu karmaşa, Balkanlardaki iç karışıklık ülkeyi kurtarmak için birtakım kurtuluş reçetelerini de öne çıkarır. Fikrî anlamda çeşitliliğin bol olduğu bu dönemde dört fikir akımı öne çıkar: Osmanlıcılık, İslamcılık, Batıcılık ve Türkçülük. Bu akımlardan Osmanlıcılık, başlangıçta bir çözüm gibi algılanır. Ancak “Arnavutluk isyanı ve Araplarla Kürtler arasında başlayan bazı milliyetçilik hareketleri imparatorluğun siyasi bütünlüğünün sürdürülmesi bakımından, Müslüman unsurların da tam bir anlaşma içinde bulunmadığını” gösterdiği için Osmanlıcılık akımının işe yaramayacağı fark edilir ve kısa süre sonra bu anlayıştan vazgeçilir. İslamcılık anlayışının II. Abdülhamid tarafından da benimsediği bilinmektedir. Abdülhamid devri Panislâmizmi’nin iki ekseni vardır. Bunlardan biri, Osmanlı Müslüman tebaasını İslâm bayrağı altında toplama çabasıdır. Bir diğer eksen, dış ülke Müslümanlarının halifelik makamı etrafında toplanması düşüncesidir. İslamcılık anlayışının Milli Edebiyat döneminde önemli savunucusu Mehmet Âkif’tir. Bu dönemde bu ideolojiyi savunanlar arasında Sait Halim Paşa, M. Şemsettin (Günaltay), Şeyhülislâm Musa Kâzım Efendi, Hacı Zihnî Efendi, Eşref Edip gibi isimler sayılabilir.

[6]

Milliyetçilik ideolojisi için de bu dönemde birtakım çabalar gösterilmiştir. yüzyılın başlarından itibaren dünyada yoğun bir şekilde görülen Milliyetçilik akımı Osmanlı için de bir kurtuluş vasıtası olarak görülmüştür. Ziya Gökalp, Necip Âsım, Şemsettin Sami, Bursalı Tahir gibi isimler Milliyetçilik ideolojisine fikrî anlamda destek vermiş, yazdıkları eserlerde Türklerin ilme yaptıkları hizmetler, Türk dili ve kültürünün zenginliği gibi konuları işleyerek bu ideolojiyi savunmuşlardır. Tanzimat’tan beri hararetli bir konu olan Batıcılık ideolojisi de bu dönemin fikir akımları arasındadır. Bu akımın en büyük taraftarları Tevfik Fikret ve Abdullah Cevdet’tir. Abdullah Cevdet’in yılında çıkarmaya başladığı İctihad dergisi bu ideolojinin önemli yayın organıdır. İctihad dergisinde batılılaşmanın bir programı belirlenmiş ve o doğrultuda birtakım kararlar da alınmıştır. Garpçıların programlarını oluştururken tamamen şeklî unsurlara yönelmeleri, bu anlayışın benimsenmesine engel olmuştur.

[7]

3. Milli Bir Edebiyat Oluşturma Çabaları Milli Edebiyat döneminde millileşme faaliyeti edebi ve fikrî sahada hız kazanır. Milli bir dil ve milli bir şuurla hareket etmenin önemine dikkat çekilir. Millilik anlayışının milli bir dille gerçekleşebileceğine inanan aydınlar, dilin ve edebiyatın yabancı unsurlardan arındırılması gerektiğini savunurlar. Bunun için atılan en somut adım, Yeni Lisan hareketi olmakla birlikte, bu hareketin öncesinde “beyaz lisan” kavramından söz edilir. Ömer Seyfettin “beyaz lisan sıfatını kullanan ilk şahıs” olarak öne çıkar. Bu kavrama Yahya Kemal de yer verir. Dilde sadeleşme ile ilgili atılan önemli adımlardan biri de Genç Kalemler dergisidir. Genç Kalemler, II. Meşrutiyet sonrasında sistemli bir şekilde ortaya çıkan Türkçülük ideolojisinin yayın organıdır. Genç Kalemler mecmuasının sürekli yazı kadrosunda şu isimler görülmektedir: Ömer Seyfettin, Ali Canip, Ziya Gökalp, Kâzım Nami (Duru), M. Nermi, Râsim Haşmet, Aka Gündüz, Nesîmî Sârım, H. Hüsnü, Muvaffak Galip, Âkil Koyuncu, Subhi Edhem

[8]

Genç Kalemler’in dil ile ilgili en büyük çıkışları 11 Nisan tarihinde Ömer Seyfettin’in yazdığı Yeni Lisan makalesidir. Bu makalede dil ve edebiyatın o günkü durumu ile ilgili bir değerlendirme yapılır. Türk edebiyatının şark edebiyatı tesiriyle bir dönem İran’a, batılılaşma süreci başladıktan sonra ise garp edebiyatı tesiriyle Fransa’ya doğru kaydığı dile getirilir. Bu duruma çözüm önerileri sunulur. Makale, dilde tasfiyeye gidilmeden, yani Arapça ve Farsça kelimeleri tamamen dilden atmadan bir yenilik yapılması taraftarıdır. İstanbul Türkçesi’nin esas alınması ve konuşma dili ile yazı dili arasındaki derin farkın kapatılması gerektiği savunulur. Genç Kalemler mecmuasının ömrü çok uzun olmaz. Dergi, Balkan Harbi sebebiyle yılının Eylül ayında sayı ile kapanır. Derginin yazı kadrosu da dağılır ve birçoğu faaliyetlerine İstanbul’da başka dergilerde devam ederler.

[9]

4. Milli Edebiyat Döneminde Roman ve Hikâye Milli Edebiyat anlayışının faal olmaya başladığı öncesinde Fecr-i Âti topluluğu dikkat çeker. Fecr-i Âti, Servet-i Fünûn topluluğuna tepki olarak kurulmuştur. Fecr-i Âti mensupları Servet-i Fünûn edebiyatçılarını taklitçilik ve batı hayranlığı neticesinde Türk edebiyatını kendi özünden uzaklaştırmakla suçlarlar. Devrin tanınmış isimlerinden Ahmet Haşim, Emin Bülent Serdaroğlu gibi şairlerin de desteğiyle Fecr-i Âti topluluğu belli bir tanınırlık seviyesine ulaşır. Ancak kısa bir süre sonra topluluk, Servet-i Fünûn’u taklit etmekten öteye geçememekle itham edilir. Topluluk, belli bir sanat anlayışının olmaması, mensuplarının her birinin bağımsız hareket etmeleri ve aralarındaki mizaç farkları sebebiyle dağılır (). Aynı yıl, Genç Kalemler mecmuası da kapanır. Bu sebeple Milli Edebiyat dönemi şiiri karışık bir süreç geçirir. Bu dönemin şiir anlayışına arayış hâkimdir.

[10]

Bu dönemde Nâyiler, Nev-Yunaniler gibi irili ufaklı birtakım topluluklar da ortaya çıkmış ancak etkin olamadan dağılmışlardır. Milli Edebiyat döneminde şiirde durum böyle iken tiyatro çalışmalarında bir hızlanma görülür. ’den sonra yoğunlaşan tiyatro çalışmaları Milli Edebiyat döneminde ivme kazanmış, özel tiyatroların yanında devlet tiyatroları da açılmıştır. Dârü’l Bedâyi-i Osmânî yılında kurularak çalışmalarına başlamıştır. Dârü’l Bedâyi’nin tüzüğünde telif piyesler yazılmasını teşvik eden bir maddeye yer verilmiş ve yerli piyesler yazılmasının önemine dikkat çekilmiştir. Uzun bir geçmişi olmayan tiyatro, teknik anlamda çok büyük bir merhaleye ulaşmasa da dil ve üslûbun tabiiliğinde önemli bir ilerleme göstermiştir. Milli Edebiyat döneminde henüz tam manasıyla kusursuz bir tiyatro yazarlığından söz etmek için erkendir.

[11]

Dönemin öne çıkan tiyatro yazarları Musahipzâde Celal ve İbnürrefik Ahmed Nuri Sekizinci’dir. Milli Edebiyat döneminde mizah ve hiciv de hatırı sayılır bir verimliliğe sahiptir. Neyzen Tevfik (Kolaylı), Halil Nihad (Boztepe), Hüseyin Rıfat (Işıl) bu dönemin mizah ve hiciv yazarları arasındadır. tarihinden sonra Türk hikâye ve romanında o zamana kadar bireysel temaların dışına çıkmayan yazarlar, yavaş yavaş sosyal konulara eğilmeye başlarlar. Artık edebi eserlerde mekân yalnızca İstanbul değildir; Anadolu ve taşra gerçeği de eserlere konu olmaya başlar. Milli Edebiyat akımının hikâye ve roman alanındaki en önemli özelliklerinden biri, Memleket Edebiyatı çığırının başarılı ilk örneklerinin verilmiş olmasıdır. Bu tarzda verilen örneklerle memleket edebiyatının önü açılmış, Anadolu yoğun bir şekilde eserlerde işlenmeye başlamıştır.

[12]

Millî Edebiyat Döneminde Roman Edebiyatta Anadolu’ya ve taşra gerçeğine yöneliş Milli Edebiyat Dönemi’nde hız kazanmakla birlikte öncesinde seyrek de olsa köy, köylü konularını ele alan eserler görülür. Nabizâde Nazım’ın Karabibik (), Mizancı Murad’ın Turfanda mı Yoksa Turfa mı? () romanları köyü ele alan romanlardır. Karabibik romanı doğrudan doğruya köylünün hayatını konu edişi, köyü ve köylüyü gerçeğe bağlı kalarak verişiyle köy roman ve hikâyeciliğinin ilk önemli örneklerinden biri olarak dikkat çeker. Milli Edebiyat dönemi romanı, o güne kadar ferdi konulara eğilen ve ferdi meselelerin dışına çıkmayan Servet-i Fünun romanından farklı bir görüntü arz eder. Milli Edebiyat dönemi romanı bir cephesiyle aydın ile halk yüzleşmesini açığa çıkarır. Dönemin önemli romancılarından Yakup Kadri’nin Yaban romanında bu yüzleşme dikkat çeker.

[13]

«Romanın başkahramanı Ahmet Celal, savaşta bir kolunu kaybetmiş bir zabittir. Bu kaybından dolayı hayata küser ve Anadolu’nun ücra bir köyüne sığınır. Kurtuluş Savaşı tüm şiddetiyle devam ederken, Kuvayı Milliye birlikleri oluşturulurken Ahmet Celal de köyü gözlemleme ve Milli Mücadele’yi köylünün gözünden izleme fırsatı bulur. Ahmet Celal’in günlüğüne yazdıklarından ibaret olan romanda bir ulusun var olma mücadelesi verdiği bir süreçte köylünün Kurtuluş Savaşı’na karşı takındığı ilgisiz tavır öne çıkar. Köyün erkekleri, mahsulün yerde kalmaması için askere alınmamayı temenni ederler. Bu yaklaşım, o zamana kadar Anadolu insanının Milli Mücadele’ye bakışını idealize ederek veren anlayışa tamamen terstir. Ahmet Celal, bir aydın olarak Türk köylüsünü bu tavrını yanlış bulmakla birlikte hatanın daha çok Anadolu’yu o zamana kadar ihmal eden mekanizmada, yani devlette olduğunu düşünür: “Zavallı köylü çocuğu! Sen, iki üvey ananın yavrususun. Biri demin seni döven anandır, öbürü de seni her gün döven, doğduğundan beri her gün döven yurdundur. İkisinin acısı arasında, böyle kavrulup gitmişsin.»

[14]

Yaban romanı, Anadolu’nun acı gerçeklerini anlatırken Türk aydınının, yöneticilerin bir özeleştirisini de yapar. O zamana kadar aydın ile köylü arasındaki uçurumun ne derece derin olduğu fark edilmemişken Ahmet Celal, köyde kaldığı süre içinde bunu fark eder. Bunu bir örnekle dile getirir: «Geçen gün, kırlarda dolaşırken ayağım bir konserve kutusuna çarpmıştı. Durup bakmıştım. Bu kutu Amerika’dan gelmiş bir kutu idi ve üstünde İngilizce bir şeyin adı yazılı idi. Bu kutuyu buraya hangi yolcular bıraktı? Kim bilir ne zamandan beri kaldı, bilmiyorum. Fakat tuhaf bir ilgiyle eğildim, elime aldım, baktım âdeta eski bir âşinayı görür gibi oldum. Ben, bu topraklarda, işte bu teneke kutunun eşiyim. (Karaosmanoğlu, 55)» Yaban romanındaki Anadolu ile yüzleşme ve hesaplaşma bu romanı dikkat çekici kılan en önemli özelliklerdendir. Yakup Kadri’nin Milli Mücadele’ye eğildiği diğer romanları olan Ankara, Panorama, Sodom ve Gomore romanlarında ise mütareke döneminin karmaşık ortamında yaşananlara yer verilir. Kiralık Konak romanında, çöken bir imparatorluk üzerinden bir devrin kapandığına değinilir. Bu dönemin diğer bir roman yazarı olan Reşat Nuri Güntekin de Çalıkuşu romanında tıpkı Yaban romanında olduğu gibi kahramanını Anadolu’ya gönderir. Romanın kahramanı Feride’nin günlüklerinden Anadolu’nun durumu aktarılır. Manzara yine harap bir Anadolu’dur.

[15]

Milli Edebiyat döneminin bir diğer önemli romancısı Halide Edip Adıvar’dır. Halide Edip, Milli Mücadele’ye ciddi katkılar sunan bir kadın yazar olarak Milli Edebiyat Dönemi Türk Edebiyatı’nın en dikkat çeken isimleri arasındadır. Halide Edip denilince akla ilk gelenler arasında yer alan Sultanahmet Mitingleri yakın tarihimizin kara günlerinde bir bomba gibi patlar. Halide Edip bu mitinglerle hem ümidini yitirmemesi için halka moral verir, hem de çok büyük bir ilgi çeker. Cevdet Kudret, Halide Edip’in romanlarının üç kategoride incelenmesi gerektiğine işaret eder. Bunlardan ilki, ruh çözümlemelerine dayalı romanlardır. Bu romanlarda yazar, aşk konusuna ağırlık vermiş, bireysel konuları, özellikle de kadın psikolojisini irdelemiştir. Bu romanlarına Seviye Talip, Handan, Mev’ud Hüküm, Kalp Ağrısı adlı eserleri örnek gösterilebilir. İkinci kategoride ele alınacak romanları ise Kurtuluş Savaşı’nı işlediği romanlarıdır. Bu romanlarında Milli Mücadele dönemine yer verilir. Ateşten Gömlek ve Vurun Kahpeye romanları bunlar arasındadır.

[16]

Son dönem romanları ise töre romanları olarak sınıflandırılabilir. Toplum hayatına ait meseleleri ele aldığı bu romanlara Sinekli Bakkal, Tatarcık, Sonsuz Panayır, Sevda Sokağı Komedyası gibi eserleri örnek gösterilebilir. Halide Edip, romanlarında anlaşılır bir dil kullanır. Ancak romanlarında sıkça gramer hatalarına rastlanır. Birçok cümleleri dil bilgisi bakımından sakat, bozuk; üslubu dolambaçlı, özensiz, çapraşıktır. Adıvar’ın başlangıçta sanat için sanat anlayışını özellikle Milli Mücadele dönemi romanlarında tamamen terk ettiği ve realist bir yaklaşımla eserlerini kaleme aldığı dikkat çeker. Bu dönemin bir başka romancısı Ahmet Hikmet Müftüoğlu’dur. Müftüoğlu’nun Gönül Hanım adlı romanı Türkçülük ideolojisinin tesirinde yazılmış bir romandır. Roman, bir aşk hikâyesi etrafında kurgulanır. İstanbul’dan Moğolistan’a, Orhun Âbideleri’ne kadar uzanan meşakkatli bir yolculukta iki gencin aşkları işlenir. Roman, bir cephesiyle İsmail Gaspralı’nın “dilde, fikirde, işte birlik” düşüncesini yansıtır. Turan idealini yoğun bir şekilde işler.

[17]

Dönemin bir başka romancısı da Refik Halit Karay’dır. Yazar, sürgünden döndükten sonra daha çok roman türünde eserler kaleme alır. Refik Halit Karay’ın yurt dışına sürgüne gönderilmeden önce yazdığı tek romanı İstanbul’un İçyüzü’dür. Cevdet Kudret, Karay’ın roman ve hikâyelerini sürgünden önce yazdıkları ve sürgünden sonra yazdıkları olmak üzere ikiye ayırmak gerektiği kanaatindedir. Cevdet Kudret, sürgünden önce gözlemlere dayanarak yurt gerçeklerine yönelen yazarın, sürgünden dönünce konuları türlü ülkelerde ve zamanlarda gecen, çoklukla düzmece olaylarla örülü, biraz Pierre Loti, biraz da Pierre Benois kırması birtakım “egzotik” havalı macera romanları yazdığını söyler. Refik Halit, Milli Edebiyat dönemi yazarları içinde romanlarında İstanbul dışına pek çıkmayan yazarlardandır. Romanlarında gözleme sıkça yer verir. Realist bir romancıdır.

[18]

Karay, keskin bir gözlem gücüyle yazdığı romanlarında olabildiğince realist bir yaklaşım sergiler. Bazı romanlarında gizemli bir atmosfer oluşturmak için farklı yöntemler kullanır. Yeraltında Dünya Var, İki Bin Yılın Sevgilisi gibi romanları bu tarzda yazılmıştır. Refik Halit Karay’ın romancılığını yönlendiren olaylarda biri de yazarın Milli Mücadele aleyhinde yazdığı yazılar yüzünden yılında Yüz ellilikler listesinde yer alması ve Türkiye’den ayrılmak durumunda kalmasıdır. Refik Halit’in sürgün hayatı yılında sona erdiğinde yazar Türkiye’ye döner. Bu tarihten sonra yazdığı romanlarında sürgünde olduğu dönemin izleri vardır. Çete, Sürgün, Anahtar romanları bunlardan birkaçıdır.

[19]

Milli Edebiyat döneminin çok fazla öne çıkmayan yazarı Aka Gündüz () de pek çok roman kaleme alır. Romanlarında keskin bir gözlem yeteneği görülür. Ayrıca, Raif Necdet Kestelli, Müfide Ferit Tek, Halide Nusret Zorlutuna, Şükûfe Nihal, Mithat Cemal Kuntay gibi isimler de bu dönemde eser veren romancılardır. Bu isimlere Milli Edebiyat döneminin ilk roman örneği Küçük Paşa ()’nın yazarı Ebubekir Hazım Tepeyran’ı da eklemek gerekir.

[20]

Milli Edebiyat Döneminde Hikâye Milli Edebiyat dönemi hikâyeciliğinde Anadolu’ya yönelişin hız kazanmasının bir sebebi de Milli Mücadele’dir. Devrin hikâyecilik anlayışını şekillendiren ve o zamana kadar devam eden hikâyecilik anlayışından ayıran iki önemli belirleyici unsurdan biri eserlere Anadolu’nun mekân olarak girmesi, diğeri de dilde sadeleşmedir. Bu devrin en önemli hikâye yazarlarından olan Refik Halit Karay, Tanpınar’ın ifadesiyle hikâye yazmaya Garp edebiyatında Maupassant, Türk edebiyatında ise Halit Ziya ve Hüseyin Cahit’in mahalli karakterler arz eden eserlerinin tesiriyle Fecr-i Âti topluluğu içinde başlamıştır. Refik Halit Karay’ın hikâyeleri ile birlikte Anadolu; yoksulluğu, cahil ve bağnaz çehresi, ihmal edilmişliği ile edebiyata yansır. Bu hikâyelerin ortaya çıkmasında Karay’ın sürgün yıllarında Sinop, Çorum, Ankara, Bilecik gibi Anadolu şehirlerinde yaklaşık beş yıl bulunması ve Anadolu’yu yakından tanıma fırsatı bulması da etkilidir.

[21]

Karay, Memleket Hikâyeleri kitabındaki hikâyelerin hemen tamamında Anadolu gerçeği ile okuyucuyu yüzleştirir. Yazarın bu kitabındaki hikâyelerde, taşra bürokrasisi, küçük memurlar (Şeftali Bahçeleri, Sarı Bal), acımasız kasaba eşrafı (Yatık Emine), bağnaz din adamları (Cer Hocası), bâtıl inançlar (Yatır) gibi konular gerçekçi bir yaklaşımla ele alınır. Karay, duru bir Türkçe ile ele aldığı hikâyelerinde taşra gerçeğinin fotoğrafını çeker. Hikâyelerindeki başarısı devrinde büyük ilgi toplayan Refik Halit Karay, Halide Edip tarafından da takdir edilmiştir. Halide Edip, Karay için: “Yalnızca Türk edebiyatının değil, Rus ve Amerikan edebiyatlarından sonra, hikâyecilikte cihan ölçüsünde ön planda yer işgal edebilecek bir hikâyecimizdir” ifadelerini kullanır. Refik Halit’in Halep ve Beyrut’ta geçirdiği sürgün yıllarındaki gözlemlerinden hareketle yazdığı Gurbet Hikâyeleri onun bir diğer hikâye kitabıdır. Bu kitapta yer alan hikâyeler, Arap coğrafyasında geçen sürgün yıllarından izler taşır. Bu hikâyelerde yazarın keskin bir gözlemcilikle Arapların yaşantısına dair ilginç konuları hikâyelerine taşıdığı dikkat çeker. Karay, bu hikâyelerde “Ortadoğu ülkelerinin garip, yabancı töre ve ahlâklarını” anlatır.

[22]

Bu dönemin bir diğer önemli hikâyecisi ise Ömer Seyfettin’dir. Kısa hayatında Türk edebiyatına çok sayıda hikâye kazandırmış olan Ömer Seyfettin hikâyelerini davasını güttüğü «yaşayan Türkçe» ile yazmayı tercih eder. Ömer Seyfettin, Balkanlarda askerlik görevini yaparken buralarda yaşanan isyanlara, özellikle Bulgar komitacılarının orada yaşayan Türklere yaptıkları zulümlere şahit olur. Yazarın Tuhaf Bir Zulüm, Beyaz Lale gibi hikâyeleri buna örnek verilebilecek eserlerdir. Ömer Seyfettin’in hikâyelerinin büyük bir çoğunluğu Milli Mücadele dönemi ortamında, Balkanlarda isyanların ve çözülüşlerin ardından başlayan Balkan Savaşları’nın karmaşık atmosferi içinde Türklük bilinci ön planda tutularak yazılmış hikâyelerdir. Özellikle Eski Kahramanlar başlığı altında yazmış olduğu Kızılelma, Topuz, Vire, Başını Vermeyen Şehit, Kütük, Ferman, Teke Tek, Pembe İncili Kaftan gibi hikâyelerde bu anlayış görülür. Bunun dışında yazarın hikâyeleri içerik bakımından, bâtıl inançları yüzünden kandırılan insanlar (Yatır, Perili Köşk); konusunu halk hikâyesi, masal gibi türlerden alan hikâyeler (Üç Nasihat); yazarın çocukluk hatıralarına dayanan hikâyeler (And, Falaka, Kaşağı), mizahi tarzda yazılmış hikâyeler (Dama Taşları, Koku) olarak tasnif edilebilir.

[23]

Ömer Seyfettin hikâyelerinde yeni bir insan tipine yer verir. Hikâyelerinde öne çıkan belli başlı kahramanlar bir araya getirildiğinde yazarın idealize ettiği bu yeni insan tipinin birtakım özellikleri belirir. Bu insan tipi menfaat için kimseye boyun eğmeyen, kimsenin emri ve boyunduruğu altında yaşamaya alışık olmayan cesur, prensip sahibi ve dürüst bir insan tipidir. Bunun en tipik örneği Diyet hikâyesinde yer verilen Koca Ali’dir. Hikâyede anlatılan Koca Ali iri yapılı, güçlü kuvvetli, cesur, doğru bildiği yoldan şaşmayan ve işvereninin minneti altında kalmamak için elini bileğinden keserek elsiz kalmayı göze alan ilkeli bir karakterdir. Devletine ve milletine bağlı, devletinin çıkarını her şeyin üstünde gören Pembe İncili Kaftan’ın kahramanı Muhsin Çelebi de bu tipin bir başka temsilcisidir. Diğer hikâyelerde de yer yer rastlanan bu yeni insan tipi, sağlam kişiliğiyle Ömer Seyfettin’in idealize etmiş olduğu bir profildir. Bu tip, Türk destan ve halk hikâyelerinde sıkça geçen alp tipine çok benzer.

[24]

Milli Edebiyat döneminin bir başka önemli hikâye yazarı Halide Edip Adıvar’dır. Halide Edip, Milli Edebiyat içinde daha çok romancı kimliğiyle öne çıksa da onun hikâyeleri de bu dönemin önemli eserleri arasındadır. Halide Edip’in ilk hikâye kitabı olan Harap Mabetler daha çok ferdi konular üzerine yazdığı hikâyelerden oluşur. Halide Edip, gözlemlere dayanan gerçekçi edebiyat yoluna Birinci Dünya Savaşı sonlarında küçük hikaye yazarak girmiştir. Halide Edip’in o dönem çokça bilinen Dağa Çıkan Kurt kitabı ve bu kitaba ismini veren hikâyesi Milli Mücadelede direnişi anlatan hikâyelerdendir. Yarı sembolik olarak ifade edilen Dağa Çıkan Kurt hikâyesi 1. Dünya Savaşı sonunda yok edilmeye, yurdunu feda etmeye razı olmayan Türkün timsalidir. Bir diğer eser olan İzmir’den Bursa’ya (Yakup Kadri, Falih Rıfkı, Mehmet Asım ile birlikte) eseri de yine Milli Mücadele odaklı bir kitaptır. Halide Edip’in Himmet Çocuk hikâyesi de benzer biçimde Türklük bilincini beslemek için kaleme alınmıştır.

[25]

Dönemin bir başka yazarı Reşat Nuri Güntekin, hikâyeleriyle bu döneme katkı sağlamıştır. Cevdet Kudret, Reşat Nuri’nin mizah dergilerinde takma isimlerle yayımlanan ilk dönem hikâyelerini sanat değeri bakımından başarısız bulur. Reşat Nuri’nin sonradan ünlü olmasının verdiği güvenle bunları sanat değeri taşıyan hikâyeleriyle birlikte yayımlatmasını doğru bulmaz. Bunun, Güntekin’in kitaplarında bir değer kargaşalığına ve dengesizliğine yol açtığına dikkat çeker. Reşat Nuri Güntekin’in hikâyelerinin bir bölümünün duygusal hikâyeler olduğunu söyleyen Cevdet Kudret, diğer hikâyelerin ise toplum sorunlarını ele alan toplumsal hikâyeler olduğunu belirtir. Reşat Nuri Güntekin’in hikâyelerinde mekân çoğunlukla İstanbul’dur. Onu diğer Milli Edebiyat hikâyecilerinden ayıran biraz da bu yönüdür. Romanlarında taşra ve Anadolu sıkça geçerken hikâyelerinde İstanbul dışına çok fazla çıkmamayı tercih eder. Hikâyelerinde çoğunlukla küçük memurları, sıradan insanların basit hayatlarını işler. Güntekin’in Leyla ile Mecnun ve Tanrı Misafiri adlı kitaplarındaki hikâyeler bu anlayışla yazılmışlardır

[26]

Milli edebiyat dönemi hikâyelerinin diline bakıldığında sade ve duru bir Türkçe’nin kullanıldığı dikkat çeker. Yeni Lisan makalesiyle dilde sadeleşme konusunda önemli bir adım atan Ömer Seyfettin ve arkadaşlarının, çabalarının karşılığını Milli Edebiyat döneminde yazılan eserlerle aldıkları söylenebilir. Özellikle Refik Halit Karay, titizlikle kullandığı sade Türkçesi ile o dönemin en dikkat çeken yazarları arasındadır. Halit Fahri Ozansoy, Refik Halit Karay’ın dildeki bu başarısını şu cümlelerle dile getirir: “Diyebilirim ki İstanbul şivesi, Refik Halit’in kaleminde en cana yakın kelimelerin birbirlerine eklenişindeki incelikle harikalar yaratmıştır. Hele Ömer Seyfettin’in bile boş bıraktığı yazı ile resim çizmek yolunda hiçbir yazar Refik Halit ile yarışamaz.” Sermet Sami Uysal da Refik Halit Karay’ın İstanbul Türkçesi’ni en güzel kullanan birkaç yazardan biri olduğunu söyler.

[27]

Mustafa Özbalcı’ya göre, Karay’ın hikâyelerinde halk dilinin en güzel örneklerini, hikâyenin geçtiği köy, kasaba veya şehir halkının kendilerine has dillerinin bütün özelliklerini, bulmak mümkündür. Dil konusunda gösterdiği bu titizlik Karay’ı üslupçu bir yazar yapmıştır. Milli Edebiyat dönemi hikâyesi dil ve içerik bakımından da Türk Edebiyatı’na yeni bir yol açmıştır. Dilde görülen sadeleşme ve içerikçe ferdi meseleler yerine sosyal meselelere eğilme bu dönem hikâyesinin en önemli belirleyenlerindendir.

[28]

Sonuç Milli Edebiyat dönemi roman ve hikâyesi tema olarak kendinden önceki dönemden hayli farklı bir çizgide ilerler. Gerek dilde görülen sadeleşme, gerekse temadaki çeşitlilik artık başka bir mecrada ilerleyecek olan bir roman ve hikâyenin ipuçlarını verir. Milli Edebiyat dönemi yazarları, toplumsal konulara eğilerek roman ve hikâyelerinde toplumun aksayan yönlerini farklı şekillerde dile getirirler. Bu dönem yazarlarından Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Halide Edip Adıvar, Reşat Nuri Güntekin Cumhuriyet rejiminin getirdiği kazanımları topluma ulaştırmak ve yeni bir toplum düzenine zemin hazırlamak için eserlerini bu doğrultuda yazarlar. Bu sebeple Milli Edebiyat Dönemi’nde yazılmış eserlerin bir kısmının tezli eser olarak değerlendirildiğini söylemek mümkündür.

[29]

Bu dönemde yazılan birçok eserde tez üzerinde yoğunlaşıldığı için eserlerin estetik boyutu zaman zaman ihmal monash.pw da beraberinde klişe ve tekrara düşen bir kurgu ve anlatım biçimini getirir. Örneğin Reşat Nuri Güntekin’in Yeşil Gece romanı ile Halide Edip’in Vurun Kahpeye romanı, Anadolu’ya öğretmenlik yapmaya giden aydın bir öğretmenin, gittiği yörenin cahil ve tutucu halkı ile yaşadığı çatışma üzerine kurgulanmıştır. Bu kurgu, yer yer Reşat Nuri’nin Çalıkuşu, Yakup Kadri’nin Yaban romanlarında da görülür. Böylece İstanbul’dan taşraya giden aydın ile taşralı arasındaki çatışma ve taşranın yeniliklere karşı direnmesi üzerine klişe bir kurgu oluşturulur. Anadolu’daki bağnazlık sahtekâr din adamı profiliyle işlenir. Bu din adamı tipi yukarıda adı geçen yazarların eserlerinde daima çıkarcı, sevgisiz, cahil ve tutucudur. Dış görünüş itibariyle de ürkütücü bir görünüme sahiptir. Olumlu din adamı profili yalnızca Halide Edip’in Sinekli Bakkal romanında yer verilen bir Mevlevi dedesi olan Vehbi Dede’dir. Onun dışındaki din adamları neredeyse her romanda birbirinin aynısıdır. Milli Edebiyat döneminde benimsenen tezli roman anlayışı sonraki dönemlerde çok yoğun bir biçimde görülmez.

[30]

Cumhuriyet dönemi edebiyatıyla birlikte hikâye ve romanda yeni arayışların başlaması estetik kaygıyı biraz daha öne çıkarır. Toplumsal konuların öne çıktığı Milli Edebiyat dönemi hikâyesinde ise bürokrasi sıkça eleştirilir. Özellikle Refik Halit Karay, hikâyelerinde taşra bürokrasisine yoğun bir şekilde yer verir. Karay, zaaflarıyla öne çıkan menfaatperest bürokratları, küçük taşra memurlarını işler. Bunun yanında cehalet, bağnazlık, eğitimsizlik kavramları üzerinden, ihmal edilmiş bir Anadolu tablosu dikkat çeker. İnsanların dini duygularını kullanarak onları kandıran din adamı profiline bu dönem hikâyesinde de romanda olduğu gibi çokça yer verilir. Bu dönem hikâye ve romanının vardığı ortak nokta, artık yeni bir toplum düzenine ve insan profiline ihtiyaç duyulduğudur. Milli Edebiyat dönemi roman ve hikâyesi gerek dilinin sadeliği gerekse milli konulara ve Anadolu’ya yer vermesi ile memleketçi bir edebiyat anlayışının başlamasını sağlamıştır. Bu dönemden sonra Anadolu, edebiyatta yoğun bir şekilde yer alır ve daha sonraki dönemlerde roman ve hikâyede ferdi konular yerine toplumsal meseleler daha sık işlenmeye başlar.

[31]

KAYNAKÇA TÜRKMENOĞLU, S. (). MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ ROMAN VE HİKÂYECİLİĞİNE GENEL BİR BAKIŞ. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, (45), Retrieved from monash.pw

Milli Edebiyat Dönemi Tiyatrosu

Bu dönemde özel tiyatroların yanında Darülbedâyi&#;nin kuruluşu (), tiyatronun gelişmesi açısından önemli bir aşamadır.

Darülbedâyi (Güzel Sanatlar Okulu); sanatçı yetiştirecek, tiyatro eğitimi verecek, tiyatroyu okullaştıracak bir kurumdur. Bu kurumun başına Fransız tiyatrosunun ünlü rejisörlerinden Andre Antoine (Andre Antuvan) getirilir. Burada okuma, telâffuz, dram, dans, edebiyat gibi dersler verilir, önemli tiyatro adamları yetiştirilir.

Ünlü tiyatro adamımız Muhsin Ertuğrul da Darülbedâyi&#;de öğretmenlik yapar. Daha sonra () Darülbedâyi&#;nin başına getirilir ve çağdaş tiyatronun kurulmasına büyük katkıları olur. Bu döneme kadar kadın oyuncular azınlıklardan seçilmekteydi. İlk defa Müslüman kadın oyuncu Afife Jale&#;nin sahneye çıkmasıyla Müslüman kadınlara da sahne yolu açılmıştır.

Millî Edebiyat döneminde Türkçülük akımı, tiyatroda daha fazla hissedilir. Ancak savaş yıllarıdır. Ekonomik sorunlar, karamsarlık, yılgınlık da vardır. Bunlar tiyatroya da yansır. Siyasal ve belgesel nitelikli oyunlar, istibdat dönemi eleştirileri, saray yaşamı, sosyal dramlar ve aile dramları tiyatroda ilgi görür. Yakın tarih, Türk dünyası idealleri tiyatro eserlerine konu olur.

İbnürrefik Ahmet Nuri Sekizinci, Musahipzade Celâl, bu dönemde sadece tiyatroyla uğraşan yazarlardır. Ayrıca Aka Gündüz, Reşat Nuri Güntekin, Halit Fahri Ozansoy, Yusuf Ziya Ortaç, Faruk Nafiz Çamlıbel, Mithat Cemal Kuntay, Refik Halit Karay, Halide Edip Adıvar, Raif Necdet gibi yazarlar da tiyatro eserleri yazmışlardır.

  >>  Tiyatro sayfasına dön.

Etiketler:Milli EdebiyatTiyatro

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır