miras payının devri sözleşmesi yargıtay kararı / MİRAS PAYININ DEVRİ - MAHKEME KARARI

Miras Payının Devri Sözleşmesi Yargıtay Kararı

miras payının devri sözleşmesi yargıtay kararı

Mirasın Denkleştirilmesi, Miras Payının Devri ve Emsal Karar

Mirasın Denkleştirilmesi

Mirasın hakkaniyete uygun bir şekilde ve adilane paylaştırılması için Kanunda mirasın denkleştirilmesi hükümlerine yer verilmiştir. Yasal mirasçılar, mirasbırakandan miras paylarına mahsuben elde ettikleri sağlar arası karşılıksız kazandırmaları, denkleştirmeyi sağlamak için terekeye geri vermekle birbirlerine karşı yükümlüdürler. Mirasın denkleştirilmesi, miras payının devri ve emsal karar yazımız aklınızda kalan soruların yanıtlanmasında size yardımcı olacaktır. Mirasın denkleştirilmesi mirasbırakanın henüz sağ iken miras bıraktığı mirasçısının, kendisinden karşılıksız aldıklarını aynen veya ederi tutarını geri vermesinden ve bunların mirasın paylaştırılması sırasında hesaplanmasına verilen isimdir.

Mirasbırakanın çeyiz veya kuruluş sermayesi vermek ya da bir malvarlığını devretmek veya borçtan kurtarmak gibi karşılık almaksızın altsoyuna yapmış olduğu kazandırmalar, aksi mirasbırakan tarafından açıkça belirtilmiş olmadıkça, denkleştirmeye tabidir.

Geri vermekle yükümlü olan mirasçı, dilerse aldığını aynen geri verir; dilerse payından fazla olsa bile değerini miras payına mahsup ettirir. Yapılan kazandırma miras payını aştığı takdirde mirasçı, mirasbırakanın bunu kendisine bırakmak istediğini ispat ederse, bu fazlalık denkleştirmeye tâbi olmaz.

Denkleştirme, kazandırmanın denkleştirme anındaki değerine göre yapılır. Alışılmış ölçülerdeki eğitim ve öğrenim giderleri, olağan hediyeler ve evlenme sırasında yapılan geleneğe uygun giderler denkleştirmeye tabi değildir.

Miras Payının Devri

Miras payının devri mirasçılar arasında yazılı, mirasçılar ile üçüncü kişiler arasında ise noterlikçe düzenlenen sözleşmelerle mümkündür. Miras payının devri üçüncü kişiye paylaşmaya katılma yetkisi vermez, sadece paylaşmasonunda mirasçıya özgülenen payın kendisine verilmesini isteme hakkını sağmonash.pw payının kardeşe devri bu sebeple mümkündür.

Mirasbırakanın sağlığında yapılan sözleşmeler ise mirasbırakan katılmadığı veya izin vermediği takdirde henüz açılmamış bir miras hakkında mirasçılar ve/veya üçüncü kişiler arasında yapılacak sözleşmeler geçersizdir. Böyle bir sözleşme gereğince yerine getirilmiş olan edimlerin geri verilmesi istenebilir.

Mirasın Denkleştirilmesinde Görevli ve Yetkili Mahkeme

Mirasın paylaşılmasından kaynaklanan davalarda görevli ve yetkili mahkeme mirasbırakanın son yerleşim yeri sulh hukuk mahkemesidir.

Mirasın Denkleştirilmesi Yargıtay Kararları

Konuya ilişkin Yargıtay kararlarında vurgulanan hususlar aşağıda özetlenmiştir:

  • Mirasta denkleştirilmesi istemi mirasın paylaşılması tamamlanana kadar gerçekleştirilebilir. Mirasın taksimi halinde ise taksimin yapılmasından itibaren on yıllık zamanaşımı süresi içinde mirasta denkleştirmenin istenmesi gerekir. Mirasta denkleştirme davalarında son kararlar bu kapsamda ele alınmıştır.
  • Mirasın paylaşılması konusunda mirasçılar arasında yapılan sözleşmelerin geçerliliği yazılı olmaları şartına bağlıdır. Miras payının devri sözleşmesi yargıtay kararı aşağıda detaylıca açıklanmıştır.
  • Mirasın açılmasından önce yapılan sözleşmelerin geçerli olabilmesi için sözleşmeye mirasbırakanın katılması veya izin vermesi gereklidir.
  • Sağ kalan eşin konut ya da konut eşyası üzerinde ayni hak istemesi için mirasçı olması, tereke malları arasında eşlerin birlikte yaşadıkları konut veya konut eşyasının bulunması gerekmektedir.
  • Sağ kalan eşin miras bırakanın terekesinden olan alacağına mahsuben taşınmazın kendi adına özgülenmesi talebine ilişkin davada görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir.
  • Hakim, miras yoluyla intikal eden terekenin tamamı ve terekedeki malların her birini gözönünde tutarak, olanak varsa taşınmazlardan her birinin tamamını bir mirasçıya vermek suretiyle paylaştırma yapabilir. Bu yolla aynen paylaştırmayı gerçekleştirme olanağı olan mahkemenin mirasçıları satışa zorlayacak bir yöntemi benimsemesi olanaklı olmadığı gibi yasal düzenlemelere de aykırıdır.
  • Her mirasçı, terekedeki belirli malların aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştırılmasına karar verilmesini Sulh Mahkemesinden isteyebilir.

Yukarıda öz olarak değinilen Yargıtay kararları aşağıda daha geniş bir şekilde ele alınmaktadır:

MİRASTA DENKLEŞTİRME İSTEMİ MİRASIN PAYLAŞILMASI TAMAMLANANA KADAR GERÇEKLEŞmonash.pwN TAKSİMİ HALİNDE İSE TAKSİMİN YAPILMASINDAN İTİBAREN ON YILLIK ZAMANAŞIMI SÜRESİ İÇİNDE MİRASTA DENKLEŞTİRMENİN İSTENMESİ GEREKİR.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin tarihli / E, / K. Sayılı Kararı.

“Dava, mahkemece de kabul edildiği üzere denkleştirmeye ilişkindir. (TMK md. ) Mirasta iade davasının açılabilmesi için terekenin paylaşılmış olması mecburiyeti bulunmamaktadır. Paylaşmadan önce, paylaşma sırasında veya paylaşmadan sonra mirasta iade davası açılabilir. Mirasta denkleştirme istemi mirasın paylaşılması tamamlanana kadar gerçekleştirilebilir. Başka bir anlatımla mirasta denkleştirme istemi miras paylaşılmadığı sürece zamanaşımına uğramaz. Mirasın taksimi halinde ise taksimin yapılmasından itibaren on yıllık zamanaşımı süresi içinde mirasta denkleştirmenin istenmesi gerekir.

Yukarıdaki açıklamalar ışığında dava konusu olaya bakıldığında; tarafların ortak murisi olan Mustafa monash.pw tarihinde öldüğü, davacılar tarafından tarihinde bu davanın açıldığı, bu davadan önce ya da sonra murisin terekesinin taksimine yönelik ortaklığın giderilmesi davalarının ikame edildiği, yani iş bu dava tarihi itibariyle murisin terekesinin henüz paylaşılmadığına göre zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır. O halde, taraf delillerinin mirasta iadeye (TMK md. ) yönelik olarak değerlendirilerek, gerçekleşecek sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, mirasın taksimi talep edilmedikçe denkleştirmenin yapılmayacağı gerekçesiyle davanın reddi isabetsiz olmuş ve bozmayı gerektirmiştir.”

Karardan da anlaşılacağı üzere,mirasta denkleştirme istemi miras paylaşılmadığı sürece zamanaşımına uğramamaktadır. Mirasın taksimi halinde ise taksimin yapılmasından itibaren on yıllık zamanaşımı süresi içinde mirasta denkleştirmenin istenmesi gerekmektedir.

YAZILI OLMAK KOŞULUYLA MİRASIN PAYLAŞILMASI KONUSUNDA MİRASÇILAR ARASINDA YAPILAN SÖZLEŞMELER GEÇERLİDİR.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin tarihli / E., / K. sayılı Kararı

“Davacılar vekili dava dilekçesinde; parsel numaraları ve miktarları belirtilen toplam 20 parça taşınmaz hakkında muristen intikal ve mirasçılar arasında yapılan Taksim Sözleşmesi hukuksal nedenine dayanarak, tapu kayıtlarının iptali ile Taksim Sözleşmesi&#;nde belirtildiği hisseler oranında tapuya tesciline karar verilmesini istemişlerdir.

Mahkemece, Taksim Sözleşmesi geçerli kabul edilerek sözleşmede belirtilen hisseler oranında davanın kabulüne, dava konusu ve nolu parsellerin tapu kayıtlarının murislere ait olmadığı dava dışı 3.şahıslara ait olduğu gerekçesiyle bu parseller yönünden davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm davacılar vekili ile davalılar &#;, &#;, &#;, &#; vekili tarafından temyiz edilmiştir.

&#;

Dava konusu diğer parseller bakımından yapılan temyiz itirazlarına gelince; dava konusu taşınmazların ortak muristen kaldığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.  sayılı TMK&#;nun maddesi hükmü uyarınca yazılı olmak koşuluyla mirasın paylaşılması konusunda mirasçılar arasında yapılan sözleşmeler geçmonash.pw olayda, davacıların dayandığı Taksim Sözleşmesi&#;nde adı geçen mirasçılar  &#;&#;ın  sözleşme altında parmak izleri bulunmakta olup sayılı HUMK&#;nun maddesinde yazılı koşullara uygun olarak parmak izleri tasdik edilmediğinden sözleşme geçersiz olup davanın ve nolu parseller dışındaki taşınmazlar yönünden, davanın bu sebeple reddine karar verilmesi gerekirken Mahkemece Taksim Sözleşmesi&#;nin geçerli olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.”

Karardan da anlaşılacağı üzere, mirasın paylaşılması konusunda mirasçılar arasında yapılan sözleşmelerin geçerliliği, yazılı olmaları şartına bağlıdır.

MİRASIN AÇILMASINDAN ÖNCE YAPILAN SÖZLEŞMELERİN GEÇERLİ OLABİLMESİ İÇİN SÖZLEŞMEYE MİRASBIRAKANIN KATILMASI VEYA İZİN VERMESİ GEREKLİDİR.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin tarihli ve / E., / K. sayılı Kararı

“&#;Mirasın açılmasından önce yapılan sözleşmelerin geçerli olabilmesi için de, aynı kanunun maddesi gereğince, sözleşmeye mirasbırakanın katılması veya izin vermesi monash.pwıların isteminin dayanağı olan tarihli paylaşma sözleşmesinin, mirasbırakan &#;&#;nın sağlığında, tüm mirasçıların ve mirasbırakanın katılımıyla yapıldığı dosya içerisinde bulunan bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Bununla beraber, sözleşme metnine göre dava konusu nolu parselin, paylaşımda davacılara bırakılan taşınmazlar arasında yer aldığı görülmektedir. Anılan Kanun hükümleri ve tüm dosya kapsamına göre, davanın tarafları olan &#; mirasçıları arasında tarihli hukuken geçerli bir paylaşma sözleşmesinin mevcut olduğunun kabulü gerekir. Davanın bu sebeplerle kabulüne karar verilmesi gerekirken Mahkemece paylaşma sözleşmesinin geçerli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.”

Karardan da anlaşılacağı üzere, mirasın açılmasından önce yapılan sözleşmelerin geçerli olabilmesi için sözleşmeye mirasbırakanın katılması veya izin vermesi gereklidir.

SAĞ KALAN EŞİN KONUT VE KONUT EŞYASI ÜZERİNDE AYNİ HAK İSTEMESİ İÇİN; MİRASÇI OLMASI VE TEREKE MALLARI ARASINDA EŞLERİN BİRLİKTE YAŞADIKLARI KONUT VEYA KONUT EŞYASININ BULUNMASI GİBİ KOŞULLAR ÖNGÖRÜmonash.pwĞ KALAN EŞİN MİRAS BIRAKANIN TEREKESİNDEN OLAN ALACAĞINA MAHSUBEN TAŞINMAZIN KENDİ ADINA ÖZGÜLENMESİ TALEBİNE İLİŞKİN DAVADA GÖREVLİ MAHKEME SULH HUKUK MAHKEMESİDİR.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin tarihli ve / E., / K. sayılı Kararı

“&#;TMK&#;nun maddesinde ise, eşler arasındaki mal rejimi ne olursa olsun, sağ kalan eşin, tereke malları arasında yer alan konut veya konut eşyası üzerinde mirastan kaynaklanan ayni hakkını düzenlemektedir. TMK&#;nun maddesi gereğince sağ kalan eşin, konut ve ev eşyası üzerinde ayni hak isteğinde bulunabilmesi için bazı koşulların varlığı aranmaktadır. Örneğin, eşler arasında katılma rejiminin bulunması, katılma rejiminin ölüm nedeniyle son bulması, sağ kalan eşin olması, sağ kalan eşin katılma alacağının doğması ve sağ kalan eşin ayni hak talep etmesi gibi koşulların gerçekleşmesi gerekmektedir. TMK&#; nun maddesi gereğince, sağ kalan eşin konut ve konut eşyası üzerinde ayni hak istemesinin koşulları ise; ölüm olması, sağ kalan eşin varlığı ve mirasçı olması, tereke malları arasında eşlerin birlikte yaşadıkları konut veya konut eşyasının bulunması ve sağ kalan eşin konut veya konut eşyasında ayni hak talep etmesi gibi koşullar öngörülmektedir.

Görüldüğü gibi, TMK&#;nun ve maddeleri görünürde ortak yönleri bulunduğu halde uygulama alanları ve aranan koşullar açıklandığı gibi farklıdır. Katılma alacağı ya da değer artış payı alacağı yok ise, mülkiyet hakkının tanınması TMK&#;nun maddesi gereğince istenemez. TMK&#; nun maddesine dayanan ölüm halinde ise, mal rejimi türü ne olursa olsun, konut ve konut eşyası üzerinde sağ kalan eşin ayni hakkı tanınmıştımonash.pw&#;nun maddesinde yer alan benzer hüküm TMK&#;nun (paylaşmalı mal ayrılığı rejimi) ve (mal ortaklığı rejimi) maddelerinde öngörülen mal rejimlerindede yer almıştır. Diğer bir deyişle sağ kalan eşin TMK&#;nun maddesi gereğince mülkiyet hakkını talep edebilmesi için bu rejimin tasfiyesi sonucunda ölen eşten alacaklı olması koşuluna bağlıdır. Aksi halde bu hakkı talep etmeyecektir. TMK&#;nun maddesinde, böyle bir koşul söz konusu olmayıp miras hakkı karşılığında mülkiyet hakkının tanınması istenilmektedir.

Bundan ayrı; davacı vekili TMK&#;nun maddesi uyarınca miras payına ilişkin olarak taşınmazın vekil edenine özgülenmesini istemiştir. Mahkemece tarafların taşınmaz üzerindeki miras payları belirlenmek suretiyle, taşınmazın davacı adına tesciline, davalılara ait miras payından kaynaklanan ve mahkeme veznesine depo edilen TL&#;nın davalılar ödenmesine karar verilmiştir. Sağ kalan eşin miras bırakanın terekesinden olan alacağına mahsuben taşınmazın kendi adına özgülenmesi (monash.pw md) talebine ilişkin davada görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir. Mahkemece bu maddeye dayalı istek yönünden davanın tefrik edilerek görevli ve yetkili Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesi gerekirken görevsiz mahkemece karara bağlanması doğru görülmemiştir.”

Karardan da anlaşılacağı üzere, sağ kalan eşin konut ve konut eşyası üzerinde ayni hak istemesi için; sağ kalan eşin mirasçı olması, tereke malları arasında eşlerin birlikte yaşadıkları konut veya konut eşyasının bulunması gibi koşullar öngörülmektedir. Sağ kalan eşin miras bırakanın terekesinden olan alacağına mahsuben taşınmazın kendi adına özgülenmesi talebine ilişkin davada görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir.

HAKİM, MİRAS YOLUYLA İNTİKAL EDEN TEREKENİN TAMAMI VE TEREKEDEKİ MALLARIN HER BİRİNİ GÖZÖNÜNDE TUTARAK, OLANAK VARSA TAŞINMAZLARDAN HER BİRİNİN TAMAMINI BİR MİRASÇIYA VERMEK SURETİYLE PAYLAŞTIRMA monash.pw YOLLA AYNEN PAYLAŞTIRMAYI GERÇEKLEŞTİRME OLANAĞI OLAN MAHKEMENİN MİRASÇILARI SATIŞA ZORLAYACAK BİR YÖNTEMİ BENİMSEMESİ OLANAKLI OLMADIĞI GİBİ YASAL DÜZENLEMELERE DE AYKIRIDIR.

Yargıtay Hukuk Dairesinin tarihli ve / E., / K. sayılı Kararı

“Türk Medeni Kanunu’nun maddesine göre; “Mirasçılardan her biri, sözleşme veya kanun gereğince ortaklığı sürdürmekle yükümlü olmadıkça, her zaman mirasın paylaşılmasını isteyebilir. Her mirasçı, terekedeki belirli malların aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştırılmasına karar verilmesini sulh mahkemesinden isteyebilir. Mirasçılardan birinin istemi üzerine hakim, terekenin tamamını ve terekedeki malların her birini göz önünde tutarak, olanak varsa taşınmazlardan her birinin tamamının bir mirasçıya verilmesi suretiyle paylaştırmayı yapar. Mirasçılara verilen taşınmazların değerleri arasındaki fark para ödenmesi yoluyla giderilerek miras payları arasında denkleştirme sağlanır…”; maddesinde ise; “Mirasçılar, tereke mallarından mirasçı veya ortak kök sayısınca pay oluştururlar. Anlaşma olmazsa, mirasçılardan her biri, payların oluşturulmasını sulh mahkemesinden isteyebilir. Payların oluşturulmasında hakim, yerel adetleri, mirasçıların kişisel durumlarını ve çoğunluğun arzusunu göz önünde bulundurur. Payların özgülenmesi mirasçıların anlaşması uyarınca yapılır. Buna olanak bulunmazsa kur&#;a çekilir.” hükmü yer almaktadır.

Bu hükümlerden açıkça anlaşılacağı üzere hakim, miras yoluyla intikal eden terekenin tamamı ve terekedeki malların her birini gözönünde tutarak, olanak varsa taşınmazlardan her birinin tamamını bir mirasçıya vermek suretiyle paylaştırma yapabilir.

Kanun koyucunun bu düzenlemedeki amacı öncelikle aynen paylaştırma isteyen mirasçılar arasındaki paylaşma konusundaki ihtilafın en uygun biçimde çözümlenmesi ve taşınmazların değerleri arasında fark bulunması halinde, gerektiği takdirde para ödetmek yoluyla denkleştirmenin sağlanmasıdır. Ayrıca payların özgülenmesinde mirasçıların anlaşması asıl olup anlaşamazlarsa kura çekilecektir.

Bu yolla aynen paylaştırmayı gerçekleştirme olanağı olan mahkemenin mirasçıları satışa zorlayacak bir yöntemi benimsemesi olanaklı olmadığı gibi açıklanan yasal düzenlemelere de aykırıdır.

Somut olaya gelince; dava konusu taşınmazın tapu kaydı incelendiğinde, kat mülkiyeti kurulu binada mesken niteliğinde 5 adet bağımsız bölümün tarafların murisi &#;.. adına kayıtlı olduğu görülmektedir. &#;. Sulh Hukuk Mahkemesinin tarihli / Esas, / Karar sayılı mirasçılıkbelgesine göre de muris &#;..&#;nun mirasının eşit pay şeklinde çocukları olan davacı ve davalılara kaldığı anlaşılmaktadır.

Bilirkişi raporunda her bir bağımsız bölümün eşit şekilde &#;şer TL değerinde olduğu belirtilmiş ise de bir apartmandaki beş adet dairenin değerinin birbirine eşit kabul edilmesi eşyanın tabiatına aykırıdır. Bu nedenle aynen paylaştırılması istenen 5 adet bağımsız bölüm ve bunları paylaşacak beş mirasçı bulunduğuna göre yukarıda belirtilen ilke ve esaslar doğrultusunda tarafların bağımsız bölümlerin aidiyeti konusunda kurasız uzlaşmaları halinde her mirasçıya bir adet bağımsız bölüm isabet edecek şekilde ortaklık giderilmeli, bu konuda taraflar arasında uzlaşma sağlanamaz ise mahkemece değer tespiti yaptırılarak ivaz ilavesi suretiyle her bir bağımsız bölüm bir mirasçıya isabet edecek şekilde kura çekimi yoluna gidilerek, kura sonucunda kendisine daha kıymetli taşınmazlar isabet eden tarafa ivaz bedeli farkını hükümden önce depo etmesi için uygun bir süre verilmeli, depo edildiği takdirde taksim suretiyle ortaklık giderilmeli, depo edilmediği takdirde aynı hak diğer mirasçılara tanınmalı, tarafların ivaz bedelini kesin süre içerisinde depo etmemesi durumunda ise şimdiki gibi satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilmelidir.

Mahkemece, değinilen hususlar gözetilmeksizin eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.”

Karardan da anlaşılacağı üzere, hakim, miras yoluyla intikal eden terekenin tamamı ve terekedeki malların her birini gözönünde tutarak, olanak varsa taşınmazlardan her birinin tamamını bir mirasçıya vermek suretiyle paylaştırma yapabilir. Bu yolla aynen paylaştırmayı gerçekleştirme olanağı olan mahkemenin mirasçıları satışa zorlayacak bir yöntemi benimsemesi olanaklı olmadığı gibi yasal düzenlemelere de aykırıdır.

HAKİM MİRAS YOLUYLA İNTİKAL EDEN TEREKENİN TAMAMINI VEYA TEREKEDEKİ MALLARIN HER BİRİNİ GÖZÖNÜNDE TUTARAK OLANAK VARSA TAŞINMAZLARIN HER BİRİNİN TAMAMINI BİR MİRASÇIYA VERMEK SURETİYLE PAYLAŞTIRMA YAPABİLİR

Yargıtay Hukuk Dairesinin tarihli ve / E., / K. sayılı Kararı

“ sayılı TMK&#;nın /2 maddesi uyarınca &#;Her mirasçı, terekedeki belirli malların aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştırılmasına karar verilmesini sulh mahkemesinden isteyebilir. Mirasçılardan birinin istemi üzerine hakim, terekenin tamamını ve terekedeki malların her birini göz önünde tutarak, olanak varsa taşınmazlardan her birinin tamamının bir mirasçıya verilmesi suretiyle paylaştırmayı yapar. Mirasçılara verilen taşınmazların değerleri arasındaki fark para ödenmesi yoluyla giderilerek miras payları arasında denkleştirme sağlanır.&#;

maddesinde ise &#;Mirasçılar, tereke mallarından mirasçı veya ortak kök sayısınca pay oluştururlar. Anlaşma olmazsa, mirasçılardan her biri, payların oluşturulmasını sulh mahkemesinden isteyebilir. Payların oluşturulmasında hakim, yerel adetleri, mirasçıların kişisel durumlarını ve çoğunluğun arzusunu göz önünde bulundurur.

Payların özgünlenmesi mirasçıların anlaşması uyarınca yapılır. Buna olanak bulunmazsa kur&#;a çekilir.&#; hükmü yer almaktadır.

maddesinin gerekçesinde de bu düzenlemenin uygulamada terekede yer alan değerlerin her birinin ayrı ayrı ele alınması nedeniyle aynen paylaşılmasının mümkün olmadığı, bunun da taşınmazların el değiştirmesine ve mirasçıların miras bırakanın terekesinden uzaklaştırılmasına sebep olduğu gözetilerek getirildiği açıklanmıştır. Bu hükümlerden açıkca anlaşılacağı üzere hakim miras yoluyla intikal eden terekenin tamamı veya terekedeki malların her birinin gözönünde tutarak olanak varsa taşınmazların her birinin tamamını bir mirasçıya vermek suretiyle paylaştırma yapılabilir. Yargıtay HGK&#;nın günlü / Esas, Karar sayılı ilamında da TMK ve maddelere göre uyuşmazlığın çözümü öngörülmüştür.

Dört adet bağımsız bölümün ortaklığının giderilmesi istendiğine ve davacı ile davalı veraseteniştirakli bulunduğuna göre mahkemece öncelikle son tapu kayıtları celb edilerek bağımsız bölümlerin herbirinin bir paydaşa düşecek şekilde gerekirse ivaz ilavesi suretiyle aynen taksiminin mümkün olup olmadığı uzman bilirkişiler aracılığı ile araştırılarak oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken belirtilen hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş hükmün bozulması gerekmiştir.”

Karardan da anlaşılacağı üzere, hakim miras yoluyla intikal eden terekenin tamamını veya terekedeki malların her birini gözönünde tutarak olanak varsa taşınmazların her birinin tamamını bir mirasçıya vermek suretiyle paylaştırma yapabilir.

HER MİRASÇI, TEREKEDEKİ BELİRLİ MALLARIN AYNEN, OLANAK YOKSA SATIŞ YOLUYLA PAYLAŞTIRILMASINA KARAR VERİLMESİNİ SULH MAHKEMESİNDEN İSTEYEBİLİR.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin tarihli ve  / E., / monash.pwılı Kararı

“Türk Medeni Kanununun maddesinde yeralan, tereke malları arasında bulunan eşlerin birlikte yaşadığı konutun veya ev eşyasının sağ kalan eşe miras hakkına mahsuben özgülenmesi, paylaştırma niteliğinde olup, o mal üzerindeki mirasçıların &#;elbirliği&#; şeklindeki ortaklığının izalesi sonucunu hasıl eder. O nedenle Türk Medeni Kanununun maddesine dayanan isteklerde görevli mahkeme, paylaşma isteklerindeki görev kurallarına göre belirlenmelidir. Her mirasçı, terekedeki belirli malların aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştırılmasına karar verilmesini Sulh Mahkemesinden isteyebilir. (TMK. m. ) Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırmasına ve ortaklığın giderilmesine ait davalarda Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir. (HUMK. m. 8/II-2) Açıklanan yasal hükümler karşısında Türk Medeni Kanununun maddesine dayalı özgüleme isteklerinde görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzeninden olup, davanın her aşamasında, ileri sürülebileceği gibi, mahkeme de kendiliğinden görevli olup olmadığına karar verir. (HUMK. m. 7/1) Gerçekleşen bu hukuki duruma göre, özgüleme isteği yönünden görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasının incelenmesi doğru bulunmamıştır.”

Karardan da anlaşılacağı üzere, her mirasçı, terekedeki belirli malların aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştırılmasına karar verilmesini Sulh Mahkemesinden isteyebilir.

Avukat Tutmak Zorunlu mu?

Yukarıda kısaca özetlenenlere ek olarak Kanun diğer konuların yanında özellikle mirasçıların birbirlerine karşı hakları ve sorumlulukları hakkında önemli hükümler içermektedir. Bu  makalemiz de miras hukuku soruları cevaplanmıştır.

Miras hukuku son derece teknik bir konu olan ve uzmanlık gerektiren bir alandır. Aile içi ilişkileri etkileme potansiyeli nedeniyle de hassas bir nitelik taşıyan miras paylaşımı sürecinde profesyonel hukuki destek alınması gereklidir. Aynı zamanda muhtemel zararların önlenmesi ve hakların korunması açısından büyük önem taşımaktadır.

kadim-law-consultancy-office

Miras Payının Devri Sözleşmesi

Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) maddesi uyarınca bir mirasçı miras payınının tamamını veya bir kısmını bir başkasına devredebilir. Maddede terekenin açılmasından terekedeki malların paylaşılmasına geçen süredeki el birliği mülkiyetindeki zamanda devir sözleşmesi yapılmasını düzenlenmiştir. Miras bırakan öldükten sonra tereke açılmış olur. Henüz tereke açılmamışsa yani gelecekteki miras bırakan henüz ölmemişse bu devir TMK md. ’deki şartlara göre yapılmalıdır, o durumda miras bırakanın devir için rızası veya devir işlemine katılması gereklidir zira mirasçının beklenen bir miras hakkı yoktur, bu devre tek başına karar veremez.

TMK maddede düzenlenen devir sözleşmesi mirasçıların kendi aralarında olabileceği gibi, mirasçı olmayan başka bir 3. kişi ile de olabilir.

Eğer mirasçı bir diğer mirasçıya miras payını devretmek istiyorsa TMK /1 gereğince bu anlaşmayı adi yazılı şekilde yapmalıdır. Devre konu bir taşınmaz dahi olsa resmî şekilde tapuda işlem yapılmasına gerek yoktur, zira madde özel bir şekil şartı öngörmüştür. Bu devir sözleşmesi taşınmazın tapuda tescilinin sağlanması için hukukî sebebi oluşturur. Mirasçılar arası yapılan devirde devredenin miras payı derhal devir oranında azalır. Eğer devreden bütün miras payını devretmişse miras ortaklığından çıkar. Aksine bir sözleşme hükmü yoksa tüm payını devreden mirasçı  tereke borçlarından sorumlu olmayacaktır. Günlük dildeki “Miras payının kardeşe satışı” işlemleri de miras payının devri sözleşmesi ile mümkün olabilir. Eğer devir ivazlı (bir değer karşılığında) yapılacaksa devreden ve devralan kişilerin imzaları gerekir. Ama eğer ivazsız olacaksa sadece devredenin imzası yeterlidir. (Miras payının devri sözleşmesinde imza inkârı varsa araştırılmalıdır. Bu konudaki Yargıtay kararı için bkz. YHD., , / E./ / K.)

Eğer mirasçı mirasçı olmayan bir 3. kişiye miras payını devretmek istiyorsa bu devir noterde düzenleme şeklinde yapılmalıdır. Bu 3. kişi devir sözleşmesine dayanarak devreden mirasçıya özgülenen payın kendisine verilmesini isteyebilir. Ama 3. kişi bizzat mirasın paylaşılması aşamasına katılamaz. TMK /2 konuyu bu şekilde ele almıştır.

TMK /1 de devir sözleşmesinin aynî hak mı yoksa /2 deki gibi şahsî hak mı doğurduğuna dair bir netlik yoktur. Bu konuda doktrinde görüş ayrılıkları vardır. Kimi yazarlar ve hatta hâkim görüşe göre /1 deki mirasçılar arası devirde devir sözleşmesinin aynî hak doğurduğunu söyler. Bu durumda  miras payının devreden mirasçı, miras ortaklığından çıkar ve artık mirasın paylaşılmasına katılamaz. Miras payını devralanın payı, diğer mirasçının devrettiği oranda artar. Ancak taraflar bunun aksini kararlaştırabilirler.

Eğer devir sözleşmesinin amacı bir diğer mirasçıya aynî hak vermek ve miras paylaşılmasına katılma serbestisi tanımak ise veya devredilen pay ile diğer mirasçının payının arttırılması amaçlanıyorsa  devir sözleşmesinin aynî hak tanıdığını söylemek gerekir. Ama eğer devreden mirasçı tüm miras payını devretmiyor, kısmen miras hakkına konu olan mallar üzerindeki hakkını devrediyorsa bu durumda miras paylaşılmasına katılma iradesini saklı tutuyor şeklinde de yorumlanabilir.

Tereddüt hâlinde devir sözleşmesinin şahsî hak doğurduğunu kabul etmek daha doğru olur zira paylaşma yapılmadan önce mirasçıların miras payları somutlaşmadığından, devredenin miras ortaklığından çıkmaması gerekir. Miras paylaşıldıktan sonra miras payları somut hâle gelir ve aynî nitelik göstererek devredilebilir.

Eğer miras payını devretmek isteyen kişi tek başına mirasçı ise ortada bir miras ortaklığı olmaz. Böylece teknik olarak "miras payı" olmadığından, o kişi mirastaki tüm mallarını ve haklarını herhangi birine tamamen veya kısmen devredebilir. (TBK )

Devir aynî veya şahsî nitelikli de olsa, payını devreden kural olarak, tereke borçlarından diğer mirasçılarla birlikte sorumludur. Payı devralan üçüncü bir kişi ise, sadece devraldığı kısım için, bir malvarlığının devrinden doğan sorumluluk (TBK. md. ) gereği sorumlu olacaktır. Bu durumda iki yıl süre ile devreden mirasçı ile birlikte sorumlu olacaktır.

TMK Maddede anlatılan usul, mirasın paylaşılmasından önceki kısmı kapsamaktadır. Bu madde el birliği mülkiyetindeki mirasçının hareketsiz kalışını azaltmak içindir çünkü elbirliğinde tüm mirasçılar birlikte hareket etmeleri gerekir, bazen mirasların paylaşımı yıllar sürebilir. Miras paylaşıldıktan sonra artık miras ortaklığı yoktur, paylı mülkiyete geçilmiştir. Veraset senedinde açıkça el birliğinin (iştirak halinin) bozularak paylı mülkiyete  geçildiği yazılı ise tek mirasçının istemi ile doğrudan paylı mülkiyet esasına göre intikal yapılabilir ve paylı mülkiyete geçilir. Tereke üzerinde hak sahibi kişiler yazılı miras paylaşım sözleşmesi yaparak payların paylaşımını gerçekleştirebilirler. (TMK )

Bu konuda bir Yargıtay kararında; "Terekeye dahil taşınmazlar, paylaşılması ya da el birliği mülkiyetinin paylı mülkiyete çevrilmesi ile miras malı olmaktan çıkar. Bu aşamadan sonra paydaşlar arasındaki ilişki miras ilişkisi olmayıp mal ortaklığına dönüştürüldüğünden paylı mülkiyet esaslarına göre malik olan kişiler arasındaki paylaşım ve pay devrinin genel kurala göre tapu sicil memuru önünde resmî şekilde yapılması zorunludur…" (YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ E. / K. / T. ) denmiştir.

  • ÖZET:
  • Terekenin tamamı veya bir kısmı üzerinde miras payının devri konusunda mirasçılar arasında yapılan sözleşmelerin geçerliliği yazılı şekle bağlıdır (TMK.m/1). Mirasçılar arasındaki devirler için söz konusu olan bu yazılı şeklin adi yazılı olarak yapılması yeterlidir.
  • Az yukarıda bahsedilen tapu kaydından da anlaşıldığı üzere, tarihli &#;Taahhütname&#; başlıklı sözleşmenin düzenlendiği esnada dava konusu taşınmaz iştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabi olup, dava konusu taşınmazlarda, kayıt malikinin mirasçıları olduğu anlaşılan taraflar arasında yapılan ve miras payının devrine ilişkin bulunan dayanak sözleşme TMK’nın maddesi hükmü uyarınca kural olarak geçerli ve sonuç doğuran bir sözleşmedir.
  • Dava konusu taşınmazların taksim sözleşmesine dahil olup olmadığı, taksim sözleşmesi gereğince bu taşınmazların davacılar adına tescilinin gerekip gerekmediği ve davalının taşınmazlarda hakkının bulunup bulunmadığı hususlarında davalıya teklif edilmiş olup mahkemece, davalıya yemin verilerek sonuca gidildiği görülmüştür.
  • Ancak (ispat yükü kendisine düşen) davacıların az yukarıda izah edildiği üzere mevcut deliller ile iddialarını ispat ettikleri anlaşılmaktadır.
  • Şu durumda davacıların yemin teklifi sayılı Kanunun maddesine aykırı olduğundan davalının yemin delili kapsamında alınan beyanına itibar edilerek hüküm kurulması doğru değildir
  • O halde mahkemece, davaya konu tarihli &#;Taahhütname&#; başlıklı sözleşmenin TMK&#;nın maddesi uyarınca miras payı devrine yönelik olarak düzenlendiği, sözleşmenin düzenleme tarihi itibarı ile ölmüş olan ortak muris İbrahim&#;in terekesi elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi olduğu ve yazılı olmak koşulu ile elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi taşınmazlar üzerindeki miras payının devri mümkün bulunduğu göz önünde bulundurularak, davanın belirlenen hukuki niteliği, iddia ve savunma çerçevesinde dosya kapsamına uygun bir hüküm verilmesi gerekirken, davalının yemin delili kapsamında alınan beyanına itibar edilerek hüküm kurulması doğru değildir.

Karar İçeriği

Yargıtay7. Hukuk Dairesi         

/ E.  ,  / K.


&#;İçtihat Metni&#;

7. Hukuk Dairesi


MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : Edirne 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 16/09/ tarihinde verilen dilekçeyle tapu iptali ve tescil talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 26/04/ tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davacılar vekili tarafından talep edilmiştir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen kararın davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
KARAR
Davacılar vekili, tarafların tanık huzurunda muristen kalan taşınmazların paylaşımı konusunda anlaştıklarını, 06/05/ tarihli muvafakatname ile davacı &#;&#;ın, 1 No&#;lu bağımsız bölümündeki tüm hissesini davacı &#; tarafından davalıya satış yapılmasına muvafakat ettiğini, bunun yanı sıra ada 1, 4, 25, ada 3 ve ada 34 parsel sayılı taşınmazların 13/05/ tarihinde yapılan rızai taksim ile davalı adına tescil edildiğini, davalının 15/05/ tarihli taahhütname ile &#;mülkiyeti babam &#; adına Edirne ili hudutlarında kain tüm taşınmazlardan hakkım olan miktarı aldım. Geri kalan taşınmazlar üzerinde hiçbir hakkım kalmamıştır.&#; şeklinde rızai taksimi kabul ettiğini, davalının bu taahhütnameyle dava konusu taşınmazlardaki tüm haklarından feragat etmesine rağmen bu güne kadar devre yanaşmadığını, aksine vekil edenlerinden müdahalenin men&#;i ve ecrimisil talep ettiği gibi Edirne 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin / Esas sayılı dava dosyası ile ortaklığın giderilmesi için dava açtığını belirterek dava konusu , ada 4 ve ada 52 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile müvekkilleri adına veraset hisseleri oranında kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davaya konu sözleşmenin geçersiz olduğunu, talebin zamanaşımına uğradığını, dava dosyasına sunulan taahhütname başlıklı 15/05/ tarihli belgenin rızai taksim belgesi olmadığını, davanın konusu olan taşınmazların varlığını vekil edeninin yılında tesadüfen öğrendiğini ve yasal haklarını kullanma girişiminde bulunduğunu açıklayarak, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince, “&#;. dava konusu taşınmazların  kapsamında kalıp kalmadığı hususunda tam kanaat oluşamaması nedeniyle davacı tarafa yemin deliline dayanıp dayanmadığı sorulmuş olup, davacı vekilince davalıya yemin teklif edildiği, davalı asilin duruşmadaki beyanında dava konusu taşınmazların taksim sözleşmesi kapsamında kalmadığını beyan ederek yemininde sebat etmesi karşısında..” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacılar vekilinin istinaf talebi üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince, istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.
Hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir
Tüm dosya içeriği ve toplanan delillere göre, dava konusu taşınmazlardan ada 4 ve ada 52 parsel sayılı taşınmazların ( tarihinde vefat eden) muris &#; adına kayıtlı olduğu, parsel sayılı taşınmazın ise tarihinde &#; mirasçıları taraflar adına (iştirak halinde) intikal ettiği, tarihli resmi akitle ada 25, ada 1, ada 3 ve ada 34 parsel sayılı taşınmazların rızai taksim sonucu davalı adına kayıt edildiği, ada 4 nolu parselin ise (aynı resmi senet üzerinden) önce davacılar adına rızai taksim ile kayıt edildikten sonra satış yapılarak davalıya devir edildiği, davalının tarihli &#;Taahhütname&#; başlıklı sözleşmede; &#;mülkiyeti babam &#; adına Edirne ili hudutlarında kain tüm taşınmazlardan hakkım olan miktarı aldım. Geri kalan taşınmazlar üzerinde hiçbir hakkım kalmamıştır.&#; şeklinde beyanda bulunduğu ve dava konusu taşınmazların Edirne ili sınırları içinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu şekli ile, davacıların edimlerini yerine getirmesine rağmen davalının &#;Taahhütname&#; doğrultusunda hareket etmediği görülmektedir.
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir ( sayılı HMK m). İddianın ileri sürülüş şekli, davaya dayanak olarak gösterilen tarihli (rızai taksime dayalı) resmi senet ve tarihli taahhütname içeriğinde yer alan açıklamalara göre dava, miras payının devri sözleşmesine dayalı TMK&#;nın maddesi uyarınca açılan pay iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Terekenin tamamı veya bir kısmı üzerinde miras payının devri konusunda mirasçılar arasında yapılan sözleşmelerin geçerliliği yazılı şekle bağlıdır (TMK.m/1). Mirasçılar arasındaki devirler için söz konusu olan bu yazılı şeklin adi yazılı olarak yapılması yeterlidir. Az yukarıda bahsedilen tapu kaydından da anlaşıldığı üzere, tarihli &#;Taahhütname&#; başlıklı sözleşmenin düzenlendiği esnada dava konusu taşınmaz iştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabi olup, dava konusu taşınmazlarda, kayıt malikinin mirasçıları olduğu anlaşılan taraflar arasında yapılan ve miras payının devrine ilişkin bulunan dayanak sözleşme TMK’nın maddesi hükmü uyarınca kural olarak geçerli ve sonuç doğuran bir sözleşmedir.
Somut olayın özelliği gereği burada yemin delili üzerinde de durulması gerekmektedir.
Yemin; bir tarafın mahkeme önünde belirli bir vakıanın doğruluğu konusunda yasanın öngördüğü şekilde yaptığı beyandır. İspat yükü altında bulunan taraf delil listesinde bulunması koşuluyla uyuşmazlığı çözüme bağlayıcı bir vakıa hakkında hasmına yemin teklifinde bulunabilir. ( sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK mad. vd.).
Taraflardan birinin diğerine yemin önerisinde bulunabilmesi için öncelikle dava dilekçesinde yemin deliline başvuracağını açıkça belirtmiş olması gerekir (HMK mad. /e-f-m.) Yeminin, ancak ispat yükü kendisine düşen kişi tarafından önerilmesi mümkündür. Yemin konusu vakıanın önerilen tarafın kendisinden kaynaklanan vakıalara ilişkin olması gerekir (HMK mad. )
Yemin, son çare olarak başvurulan bir delildir. Başka bir deyişle, yemin deliline başvurabilmek için öncelikle yemin önerisinde bulunanın ileri sürdüğü diğer delillerin incelenmesi ve bunların yeterli olmadığının anlaşılması gerekir.
Somut olayda, davacılar tarafından, dava konusu taşınmazların taksim sözleşmesine dahil olup olmadığı, taksim sözleşmesi gereğince bu taşınmazların davacılar adına tescilinin gerekip gerekmediği ve davalının taşınmazlarda hakkının bulunup bulunmadığı hususlarında davalıya teklif edilmiş olup mahkemece, davalıya yemin verilerek sonuca gidildiği görülmüştür.
Ancak (ispat yükü kendisine düşen) davacıların az yukarıda izah edildiği üzere mevcut deliller ile iddialarını ispat ettikleri anlaşılmaktadır.
Şu durumda davacıların yemin teklifi sayılı Kanunun maddesine aykırı olduğundan davalının yemin delili kapsamında alınan beyanına itibar edilerek hüküm kurulması doğru değildir
O halde mahkemece, davaya konu tarihli &#;Taahhütname&#; başlıklı sözleşmenin TMK&#;nın maddesi uyarınca miras payı devrine yönelik olarak düzenlendiği, sözleşmenin düzenleme tarihi itibarı ile ölmüş olan ortak muris İbrahim&#;in terekesi elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi olduğu ve yazılı olmak koşulu ile elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi taşınmazlar üzerindeki miras payının devri mümkün bulunduğu göz önünde bulundurularak, davanın belirlenen hukuki niteliği, iddia ve savunma çerçevesinde dosya kapsamına uygun bir hüküm verilmesi gerekirken, davalının yemin delili kapsamında alınan beyanına itibar edilerek hüküm kurulması doğru değildir
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile HMK /1. maddesi gereğince temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, karardan bir örneğin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesine, dosyanın İLK DERECE MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, tarihinde oy çokluğu karar verildi.
KARŞI OY
Yapılan yargılamaya, toplanan delillere, dosya içeriğine, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanması gerektiği görüşünde olduğumdan, sayın çoğunluğun bozma kararına katılamıyorum.

İlgili

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır