müekked sünnet örnekleri / Müekked Sünnet Nedir? Sünnet-İ Müekkede Örnekleri Nelerdir? - En Son Haberler - Milliyet

Müekked Sünnet Örnekleri

müekked sünnet örnekleri

Sünnet-i Müekkede Nedir? Sünneti Müekkede Anlamı Ve Örnekleri

Haberin Devamı

 Resulallah’ın yapmış olduğu bu sünneti müekkedeleri zaman zaman yerine getirmek önemlidir. Bu sayede sünnetlerin terk edilmesi gibi bir durum ile karşı karşıya kalınmaz. Sünneti müekkede olan amellerin yerine getirilmesi kişinin sevap kazanmasına vesile olur.

 Sünneti müekkedenin terkinde herhangi bir günah yoktur. Resulallah (s.a.v.)’in kedidinin Allah rızası için yapmak istediği ve yapılmasının hayırlı olduğu fakat terkinin bir sorun teşkil etmediği amelleridir. Allah Resulü Hz. Muhammed (s.a.v.)’in sünnetlerinin terki haram iken, sünneti müekkede de böyle bir durum söz konusu değildir.

Sünneti Müekkede Anlamı ve Örnekleri

 Sünneti müekkede; Allah Resulu Hz. Muhammed (s.a.v.)’in devamlı olarak yapıp bazı zamanlarda yapmadığı amelleridir. Sünneti müekkede de vacip olan veya farz olan hiçbir durum söz konusu değildir. Örneğin sabah namazının farzının kılınmadan öncesinde kılınan iki rekat, öğle namazının farzının kılınmasından önceki dört rekat ile sonraki iki rekat, akşam namazının farzının kılınmasından hemen sonra kılınan iki rekat ve yatsı namazının farzının kılınmasının ardından kılınan iki rekat olan namazlar birer sünneti müekkededir.

Haberin Devamı

 Sünnet olarak kılınan bu rekatlar bazı dönemlerde terk edilebilir. Terk etmenin sakıncası yoktur fakat yapmanın sevabı bulunur. Bu konu ile ilgili olarak Allah Resulü Hz. Muhammed (s.a.v.) sünneti müekkede olarak sayılan toplamda on iki rekat olan sünnetlerin kılınmasının devamlı olması durumunda Allah’ın o kişiye cennet içinde bir köşk inşa edeceğini haber vermiştir.

 Bunun dışında Allah Resulü Hz. Muhammed (s.a.v.) genel olarak namazlarını cemaatle kılar, bazen cemaat olmadan da kıldığı olmuştur. Bu sebep ile cemaatle namaz kılmak bir sünneti müekkede örneğidir. Cemaatle namaz kılmak çok faziletli bir ameldir fakat namazın cemaat dışında kılınmasının herhangi bir günahı bulunmaz. Buna rağmen Allah Resulü Hz. Muhammed (s.a.v.) cemaate katılmamanın geçerli bir sebebi yoksa bu durumdan pek hoşlanmazdı.

Haberin Devamı

 Bunların dışında ise elde necaset bulunduğu düşünüldüğünde ellerin yıkanması, abdest almadan önce ağız için misvak kullanımı, abdest alırken burun ve ağızı iyice yıkamak, abdest sırasında parmakları hilallemek, ezanın yüksek bir yerden okunması gibi durumların her biri birer sünneti müekkede örneğidir. Abdest azalarının abdest alırken üç defa yıkanmasında bir sünneti müekkededir. Bu davranışları terk etmek kişinin günah işlemiş olmasın sebep olmamaktadır.

Sual:(Sünnetimi terk edene şefaatim haram oldu) hadis-i şerifini âlimlerimiz nasıl açıklamışlardır?
CEVAP
Peygamber efendimizin kendiliğinden emrettiği veya yaptığı ibadetlere (Sünnet) denir.

Sünnet ikiye ayrılır:
1- Sünnet-i hüda
2- Sünnet-i zevaid

1-Sünnet-i hüda:
Buna sünnet-i müekkede de denir. İslam dininin şiarıdır, başka dinlerde yoktur. Peygamber efendimiz bunları devamlı yapmış, nadiren terk etmiş ve terk edenlere de bir şey dememiştir. Ara sıra terk ettiği sünnetlere de (gayri müekkede) denir. Müekked sünneti, özürsüz [mazeretsiz] devamlı terk etmek mekruhtur, küçük günah olur. Namaz içindeki müekked sünnetleri terk etmek ise tahrimen mekruhtur. (Redd-ül Muhtar)

Dinimizin bütün hükümleri Kur'an-ı kerimden çıkmaktadır. Bu hükümler üç kısımdır:
a- Manaları açık olan ve ilim ehli tarafından bildirilen hükümlerdir. [Allah birdir gibi]

b- Müctehidler tarafından ictihadla çıkarılan hükümlerdir. [Abdestin farzının, Hanefi’de dört, Hanbeli’de on olması gibi.]

c- Bir kısmı ise çok gizlidir. Allahü teâlâ bildirmedikçe anlaşılamaz. Bunlar sadece Peygamber efendimize bildirilmiştir. Bu hükümler de Kur'an-ı kerimden çıkartılıyor ise de, Peygamber efendimiz tarafından açıklandığı için bunlara (Sünnet) denir. (Mektubat-ı Rabbani c.2, m. 55)

Ezan okumak, cemaatle namaz kılmak gibi sünnetler (Sünnet-i hüda)dır. (Hadika)

2-Sünnet-i zevaid:

Peygamber efendimizin, ibadet olarak değil de âdet olarak devamlı yaptığı şeylere denir. Zevaid sünnetleri terk etmek mekruh değildir. Peygamber efendimizin giyiniş şekli, iyi şeyleri yapmaya sağdan başlaması gibi şeyleri sünnet-i zevaiddir. (Redd-ül Muhtar)

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Farza bağlı olan ve olmayan sünnet vardır. Farzdaki sünnetin aslı Allah’ın kitabındadır. Bu sünneti, [sünnet-i hüda’yı] almak hidayet, terki ise dalalettir. Diğer sünneti [sünnet-i zaide’yi] almak fazilet, terki ise günah değildir.) [Taberani]

Peygamber efendimizin böyle âdet olarak yaptığı şeyleri yapmamak bid'at değildir. Bunları yapıp yapmamak, ülkelerin ve insanların âdetlerine bağlı olup, dini hükümler değildir. Her ülkenin âdeti başka başkadır. Hatta bir ülkenin âdeti zamanla değişir. Bununla beraber, âdete bağlı şeylerde de [Bir mazeret yoksa] Resulullaha tâbi olmak, dünya ve ahirette insana çok şey kazandırır ve çeşitli saadetlere yol açar. (Mektubat-ı Rabbani c.2, m.55)

Kitab ve Sünnet denilince, buradaki sünnet, hadis-i şerifler demektir. Farz ve Sünnet denince, buradaki sünnet, Peygamber efendimizin farz olmayarak yaptığı işler demektir. Sünnet, yalnız olarak kullanılınca (İslamiyet) demektir. Bu sünnete uyanlara (Ehl-i sünnet) denir. (Cevhere)

Şeyh-ul-islam İbni Kemal Paşazade hazretleri, (Şerh-ı hadis-i erbain) kitabında, (Sünnetimi terk edene şefaatim haram oldu) hadis-i şerifini açıklarken buyuruyor ki: Bu hadis-i şerifteki sünnet, İslamiyet demektir. Çünkü mümin, büyük günah işlese de şefaatten mahrum kalmaz. Nitekim hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ümmetimden, büyük günah işleyenlere şefaat edeceğim.) [Ebu Davud]

Görüldüğü gibi Ehl-i sünnetten ayrılanlar şefaate kavuşamayacaklardır. (Şir’a)

(Ümmetimin arasında fitne, fesat yayıldığı zaman, sünnetime sarılana yüz şehit sevabı vardır)
hadis-i şerifi, fitne zamanında, ehl-i sünnet ve cemaat itikadında olup, beş vakit namazı cemaat ile kılana yüz şehit sevabı verileceğini bildirmektedir. (Rıyad-un-nasıhin)

Bunun için, önce ehl-i sünnete uygun iman etmek, sonra haramlardan sakınmak, sonra farzları yapmak, sonra mekruhlardan sakınmak, sonra müekked sünnetleri, daha sonra da müstehapları yapmak gerekir.

Sağa ve teke riayet
Sual:
Çayın şekerini karıştırırken, sağdan sola doğru karıştırmak, bardağı sağ elle tutmak, çayı tek sayıda içmek zevaid sünnettir deniyor. Peygamber efendimiz çay mı içti de, bunlar sünnet olsun?
CEVAP
Çay, kahve, limonata gibi tek tek isim verilmez. Bunlar mubah şeylerdir. Mubah olan her işe sağdan başlamak, teke riayet ekmek sünnet-i zevaiddir. Yani adetlere ait sünnettir. Buna müstehab da denir. Bunları terk etmek günah olmaz; ama yapılması sevab olur. Birkaç örnek verelim:
Camiye sağ ayakla girmek, girince sağ tarafa oturmak müstehabdır. Ayakkabı, gömlek giyerken, başı tıraş ederken ve tararken, tırnak keserken, Müslümanın evine ve odasına girerken, sadaka verirken sağdan başlanır. Bunların zıddı olanları yaparken, mesela ayakkabı, çorap, elbise çıkarırken, Müslümanın evinden, odasından çıkarken, tuvalete girerken, sümkürürken, taharetlenirken soldan başlamak müstehabdır. Özürsüz bunların tersini yapmak, tenzihi mekruh olur. Sağ elle yiyip içmek, sağ elle kurban kesmek, sağ elle yazmak, çay, kahve, su gibi şeyler verirken sağdan başlamak müstehabdır. Solak olanların, sol elle yazmasında ve sol elle kurban kesmesinde mahzur olmaz.

Dört şeyin kıymeti
Sual:
Teke riayet etmek sünnettir; ama tek olmayan kıymetli olmaz mı?
CEVAP
Teke riayet etmek ayrı, kıymetli şeylerin tek ve çift olması ayrıdır. Dört şey ile ilgili çok husus vardır. Birkaçı şöyledir:

Yer yeryüzünün düzeni dört şey iledir: Toprak, su, ateş ve rüzgâr.

Tabiatın düzeni dört şey iledir: Sıcaklık, soğukluk, nem ve kuraklık.

Dinin salahı dört şey iledir: Namaz, zekât, oruç ve hac.

İnsanın salahı dört şey iledir: Yemek, içmek, giyinmek ve barınmak

Dört kitap: Tevrat, İncil, Zebur ve Kur'an-ı kerim.

Dört melek: Cebrail, Mikail, İsrafil ve Azrail (aleyhimüsselam)

Dört halife: Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali (radıyallahü anhüm)

Dört mezhep: Hanefi, Maliki, Şafii ve Hanbeli.

Dört mevsim:İlkbahar, yaz, son bahar, kış.

Sual: Din kitaplarında bildirilen; “fesat yayıldığı zaman, sünnetime yapışan için yüz şehit sevabı vardır” hadis-i şerifindeki sünnet kelimesi ne anlama gelmektedir?
Cevap: Peygamber efendimiz bir hadis-i şeriflerinde;
(Ümmetim arasına fesat yayıldığı zaman, sünnetime yapışan için yüz şehit sevabı vardır!) buyurmuşlardır. Ehl-i sünnet âlimleri bu hadis-i şerifi açıklarken buyuruyorlar ki:
“Nefsine, bidatlere ve kendi aklına uyarak İslâmiyetin hududu dışına çıkıldığı zaman, benim sünnetime yani benim getirdiğim dine uyana, kıyamet günü yüz şehit sevabı verilecektir. Çünkü fitne fesat zamanında İslâmiyete uymak, kâfirlerle harp etmek gibi güç olacaktır.”

Sual: Peygamber Efendimiz, saçlarını taramak için tarak kullanır mıydı?
Cevap:
Bu konuda Mevâhib-i ledünniyyede deniyor ki:
“Resulullah Efendimiz misvakını ve tarağını yanından ayırmazdı. Mübarek saçını ve sakalını tararken aynaya nazar eyler, bakardı. Geceleri mübarek gözlerine sürme çekerdi.”

Hayırlı işlere sağdan başlamak
Sual: İyi, hayırlı işlere, hep sağdan mı başlamak gerekir?
Cevap:
Konu ile alakalı olarak Hadîkada deniyor ki:
“İmâm-ı Nevevî Müslim şerhinde buyuruyor ki: Mübarek, şerefli ve temiz işleri yaparken sağdan başlamak müstehabtır. Ayakkabı, don, gömlek giyerken, baş tıraş ederken ve tararken, bıyık kırkarken, misvak kullanırken, tırnak keserken, el, ayak yıkarken, mescide, Müslümanın evine, odasına girerken, heladan çıkarken, sadaka verirken, yemek yerken, su içerken sağdan başlanır. Bunların zıddı olanları yaparken, mesela ayakkabı, çorap, elbise çıkarırken, camiden ve Müslümanın evinden, odasından çıkarken, helaya girerken, sümkürürken, taharetlenirken soldan başlamak müstehabtır. Bunları tersine yapmak, tenzihi mekruh olur. Çünkü şekilde olan sünneti terk etmek olur.”

Sünneti terk eden, şefaate kavuşamaz
Sual: Bazı kimseler, (Sünnetimi terk edene şefaatim haram oldu) hadîs-i şerifini beş vakit namazın sünnetlerini terk edenler için olduğunu söylüyorlar, gerçekten böyle midir?
Cevap:
Şeyh-ul-islâm Ahmed bin Süleymân bin Kemâl Paşa hazretleri Şerh-i hadîs-i erba'în kitabında;
(Sünnetimi terk edene şefaatim haram oldu) hadîs-i şerifini şöyle açıklamaktadır:
“Bu hadîs-i şerifte sünnet demek, İslâmiyet yolu demektir. Çünkü, mümin kimse, büyük günah işlese de, şefaatten mahrum olmaz. Hadîs-i şerifte; (Büyük günah işleyenlere şefaat edeceğim) buyuruldu. Resûlullah efendimizin Hak teâlâdan getirdiği dine tabi olmak lazımdır. Bunu terk eden, şefaate kavuşamaz.” Şir'at-ül-islâm kitabında deniyor ki:
“Bu hadîs-i şerifteki sünnet, yapması vacip olan şeyler demektir. Bu da, Eshâb-ı kiramın, Tâbiîn ve Tebei tâbiînin imanı ve ibadetleridir. Bu sünnete yapışanlara, Ehl-i sünnet denir. O hâlde, hadîs-i şerifin manası, inanılacak şeylerde, yapılacak ve sakınılacak işlerde Ehl-i sünnetten ayrılanlar, şefaate kavuşamayacaklardır demektir.”

Müekked Sünnetler Nelerdir?

Müekked sünnet nedir? Müekked sünnetler hangileridir?

Beş vakit namaza ve cuma namazına bağlı olarak kılınan namazların bir bölümü müekked sünnettir. Bunlar, Ümmü Habibe, Hz. Âişe, Ebû Hureyre, Ebû Musa el-Eş’ârî ve İbn Ömer (r. anhüm)’ün rivâyet ettikleri bir hadis-i şerifte şu şekilde bildirilmiştir: “Rasûlullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim bir gün ve gecede, farz namazlar dışında on iki rekât namaz kılarsa, Allah Teâlâ ona cennette bir ev bina edecektir. Bunlar şu namazlardır: Sabah namazından önce iki rekât, öğleden önce dört rekât, öğleden sonra iki rekât, akşamdan sonra iki rekât ve yatsıdan sonra iki rekât.”[1]

Abdullah İbn Şakîk (r.a)’ın sorusu üzerine Hz. Âişe, Rasûlullah (s.a.s)’in farz namazlar dışında günlük olarak kıldığı nâfile namazları şöyle açıklamıştır: “O, öğleden önce benim evimde dört rekât namaz kılıyor, sonra dışarı çıkarak insanlara namaz kıldırıyordu, sonra benim evime dönerek iki rekât daha kılıyordu. İnsanlara akşam namazını kıldırıyor, sonra benim evime dönerek iki rekât daha kılıyordu. İnsanlara yatsı namazını kıldırıyor, sonra benim evime girerek iki rekât daha kılıyordu. Geceleyin içlerinde vitir namazı da bulunan dokuz rekât namaz kılıyordu. Gece uzun zaman ayakta durur, uzun zaman oturur, ayakta iken Kur’an okur, rükû ve secde eder, ayakta namaz kılardı. Oturarak Kur’an okur, rükû ve secde eder, oturarak namaz kılardı. Sabah namazı vakti girince iki rekât namaz kılar, sonra dışarı çıkarak insanlara sabah namazının farzını kıldırırdı.”[2]

MÜEKKED SÜNNETLER

Namazlara bağlı müekked sünnetleri şu şekilde sıralayabiliriz:

1) Sabah namazından önce kılınan iki rekâtlık sünnet: Bu namaz en kuvvetli sünnetlerdendir. Rasûlullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur: “Sizi atlar kovalasa da sabah namazının iki rekât sünnetini terketmeyin.”[3]“Sabah namazının iki rekât sünneti dünyadan ve dünyada bulunan herşeyden daha hayırlıdır.”[4] Hz. Âişe (r. anhâ) şöyle demiştir: “Nebî (s.a.s), öğleden önce dört ve sabah namazından önce iki rekât namazı hiç terk etmezdi.”[5] Hz. Hafsa da, Nebî (s.a.s)’in sabaha doğru ortalık aydınlanınca, evde sabah namazının farzından önce iki rekât namaz kıldığını bildirmiştir.[6] Diğer yandan, Allah Elçisi’nin Hayber Gazvesi dönüşü, yolda konaklama yerinde güneş doğduktan sonra, önce iki rekât namaz kılıp, sonra farzı kıldırdığı nakledilmiştir.[7]

Bu gibi hadisler sebebiyle, sabah namazını kılamayan kişi aynı gün zevalden önce farzla birlikte, sabah namazının sünnetini de kaza eder.

Bir kimse sabah namazının sünnetini kılmadan cemaat farza başlasa, ikinci rekâtta bile olsa, farza yetişebilecekse sünneti kılar. Eğer farzın ikinci rekâtına bile yetişemeyeceğini anlarsa sünneti terkederek imama uyar ve artık farzdan sonra sünneti kaza etmez. Hanefîlere göre, sabah namazını ortalık aydınlandıktan sonra kılmak daha faziletlidir.

2) Öğle namazından önce kılınan dört rekât: Bu namaz da müekked sünnetlerdendir. Hz.Âişe (r. anhâ), Nebî (s.a.s)’in öğleden önce dört, sabah namazından önce de iki rekât namaz kılmayı hiç terk etmediğini bildirmiştir.”[8] Hz. Alî (r.a)’ten şöyle dediği nakledilmiştir: “Nebî (s.a.s) öğle namazından önce dört ve (farzdan) sonra da iki rekât namaz kılıyordu.”[9]

3) Öğle namazından sonraki iki rekât namaz: Bu iki rekât müekked sünnet olup, bunun dörde tamamlanması ise menduptur.

Abdullah İbn Ömer (r.a) şöyle demiştir: “Ben Nebî (s.a.s) ile birlikte öğleden önce iki ve öğleden sonra iki rekât namaz kıldım.”[10] Başka bir hadiste şöyle buyurulur: “Her kim öğle namazından önce dört, öğle namazından sonra da dört rekât namaz kılarsa Allah Teâlâ onun cesedini cehennem ateşine haram kılar.”[11]

4) Akşam namazından sonra iki rekât namaz: Bu da, Rasûlullah (s.a.s)’ın devam ettiği günlük oniki rekât müekked sünnet namazlardandır.

5) Yatsı namazından sonra kılınan iki rekât: Bunun delili, çeşitli sahabilerden nakledilen; “Gün ve gecede on iki rekât nâfile namaza devam edene cennette Allah Teâlâ’nın bir ev bina edeceğini bildiren” hadistir. Bu on iki rekâttan ikisi de yatsı namazının son sünnetidir.[12]

6) Teravih namazı: Teravih, Arapça tervîha kelimesinin çoğulu olup, sözlükte “rahatlamak, dinlenmek” demektir. Ramazan ayına mahsus olmak üzere yatsı namazından sonra kılınan bu namazın her dört rekâtının sonundaki oturuş, tervîha olarak adlandırılmış, sonradan bu kelimenin çoğulu olan “teravih” ramazan gecelerinde kılınan bu nâfile namazın adı olmuştur. Teravih namazı erkeklere ve kadınlara müekked sünnettir. Teravihin cemaatle kılınması kifâî sünnettir.

Hz. Peygamber teravih namazını birkaç gece dışında sürekli olarak tek başına kılmış ve ashab-ı kiramı bu namaza şöyle teşvik etmiştir: “Kim ramazan ayını  inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek ihya ederse geçmiş günahları bağışlanır.”[13] Hz. Âişe’den rivâyete göre şöyle demiştir: “Nebî (s.a.s), (Ramazan gecesinde yatsıdan sonra) mescitte namaz kıldı, insanlar da onun gibi namaz kıldılar. Sabah olunca insanlar birbirine bu namazdan söz ettiler. Ertesi gece daha büyük topluluk oldu ve O’nunla birlikte namaz kıldılar. Sabah olunca yine kendi aralarında bu namazı konuştular. Üçüncü gece cemaat daha da kalabalık oldu. Rasûlullah (s.a.s) çıktı ve namaz kıldı, insanlar da onun gibi namaz kıldılar. Dördüncü gece insanlar Hz. Peygamber’in çıkacağını umdukları için beklemişler, fakat o çıkmamıştı. Sabah namazını kılınca, cemaate dönerek şöyle buyurdu: “Dün akşam toplandığınızı gördüm, bu namazı size kıldırmam için bir engel de yoktu, fakat bunun size farz kılınıp da ağır gelmesinden korktum. Rasûlullah (s.a.s) vefat edinceye kadar uygulama bu şekil üzere devam etti.”[14]

Teravih namazı yatsı namazından sonra ve vitirden önce kılınır. Bu namazın gece yarısından veya gecenin üçte birinden sonraya geciktirilmesi müstehap olur. Kılınamayan bir teravih namazı kaza edilmez ve bu namaz tek başına kılınabilir. Fakat cemaatle kılınması daha faziletlidir.

Teravih namazı yirmi rekâttır. Her dört rekâtının sonunda, bir miktar oturarak istirahat edildiği için bu dört rekâta “terviha” denilmiştir. Bir teravih namazında beş terviha vardır.

Bu namaza; “Niyet ettim teravih namazına”, “vaktin sünnetine” veya “gece namazına” diye niyet edilir. Mutlak namaza veya nâfileye niyet edilmesi de birçok fakihe göre caizdir.

Teravih namazını her iki rekâtta bir selam vererek, on selam ile bitirmek daha faziletlidir. Dört rekâtta bir selam da verilebilir. Sekizde, onda, hatta yirmide bir selam vermek de caizdir. Fakat bu kerahetten hali bulunmaz.

Teravih namazı iki rekâtta bir selam verilirse, akşam namazının iki rekât sünneti gibi, dört rekâtta bir selam verildiği takdirde ise, yatsı namazının dört rekât sünneti gibi kılınır. Başlangıçta ve her iki rekât başlarında “sübhâneke”, “eûzü-besmele” ve her oturuşta “tehıyyât”, “salli-bârik..” duaları okunur. Cemaatle kılınınca, cemaat hem teravihe, hem de imama uymaya niyet eder. İmam teravihi sabah namazının farzı gibi sesli olarak kıldırır.

Hanefîler’e göre, teravih namazının rekât sayısı ve düzenli olarak cemaatle kılınması Hz. Ömer’in uygulamasına dayanır. Abdurrahman İbn Abdi’l-Kârî (r.a)’ten rivayete göre, şöyle demiştir: “Bir Ramazan gecesinde, Ömer (r.a) ile birlikte Mescid-i Nebevî’ye gittim,  İnsanlar dağınık bir halde idi. Kimileri tek başına, kimileri de küçük gruplar halinde namaz kılıyordu. Hz. Ömer; bunları bir imamın (kârî’) arkasında toplasam daha güzel olacak, dedi ve Übey İbn Ka’b’ı teravih kıldırmak için görevlendirdi. Başka bir gece yine Ömer (r.a) ile birlikte  çıktığımızda, insanları imamlarının arkasında namaz kılarken görünce şöyle dedi: “Bu ne güzel bir yeniliktir! Şu anda bu namaza katılmayıp uyuyanlar, namaz kılanlardan daha üstündür.”[15] Hz. Ömer bu son cümlesiyle, akşamdan uyuyarak, teheccüt namazı vaktinde teravihi kılacak olan sahabileri kastetmiştir.[16]

Bu duruma göre, gerek Hz. Ömer gerekse diğer Râşit halifeler döneminde ve sonrasında,  insanlara Mescid-i Nebevî’de, teravih namazlarının yirmi rekât olarak cemaatle kılınmasına karşı çıkan olmamıştır. Allah’ın Rasûlü şöyle buyurmuştur: “Benden sonra, benim sünnetimden ve raşit halifelerin sünnetinden ayrılmayın.”[17] Diğer yandan, İbn Abbas (r.a)’ın Ramazan ayında cemaat dışında teravih namazını yirmi rekât olarak kıldığı, arkasından da üç rekât vitir namazını eda ettiği rivâyet edilmiştir.[18] İmam Mâlik’in Yezîd İbn Rûmân’dan naklettiğine göre, Hz. Ömer döneminde teravih namazları, vitir namazı dışında yirmi rekât olarak kılınmıştır.[19]

Ebû Hanîfe’ye, Hz. Ömer’in yaptığı uygulama sorulunca şöyle demiştir: “Teravih kuvvetli bir sünnettir. Hz. Ömer onu kendiliğinden çıkarmış değildir. O bu konuda yeni bir şey de icad etmedi. O, ancak bunu kendi bildiği bir delile dayanarak yapmıştır. Rasûlullah (s.a.s.)’den bir ahid olarak yapmıştır”[20]

Bazı hadis âlimleri ise Rasûlullah (s.a.s)’ın Ramazan’da teravihi sekiz rekât olarak kıldığını tesbit etmişlerdir. Bunun dayandığı delil Buhârî’nin ve başkalarının Hz. Âişe (r. anhâ)’den naklettikleri şu hadistir: “Hz. Peygamber ne Ramazanda ne de Ramazan dışında on bir rekâttan fazla nâfile namaz kılmamıştır. Öyle bir dört rekât kılardı ki, onun güzellik ve uzunluğunu hiç sorma! Yine dört rekât daha kılardı ki, onun da güzellik ve uzunluğunu hiç sorma! Daha sonra üç rekât daha kılardı. Ben bir keresinde “Ey Allah’ın Elçisi! Vitir namazını kılmadan mı uyuyacaksın? dedim. Bana dedi ki: Ey Âişe! Benim gözlerim uyur, fakat kalbim uyumaz.”[21] Yine İbn Hıbban, Sahîh’inde Câbir (r.a)’den şu hadisi rivâyet etmiştir: “Hz. Peygamber (s.a.s) kendilerine sekiz rekât namaz kıldırdıktan sonra vitir namazını kıldırmıştır.”[22]

Bu duruma göre, teravih namazının sekiz rekâtının müekked sünnet olduğunda şüphe yoktur. İbnü’l-Humâm gibi bazı âlimler sekiz rekâttan fazlasının müstehap olduğunu söylemişlerdir. Bu durum, yatsı namazından sonra dört rekât nâfile namaz kılmanın müstehap oluşuna benzer ki, bunun ilk iki rekâtı müekked sünnet olur.[23]

7) Cuma namazından önce ve sonra kılınan dörder rekât ve zuhr-i ahîr namazından sonra kılınan iki rekâtlık vaktin sünneti de müekked sünnetler arasında sayılmıştır. Ancak bu namazların sürekliliği, rekât sayısı ve kılınma yeri ile ilgili farklı rivâyetler bulunmaktadır.

Dipnotlar:

[1]Tirmizî, Salât, 189, H. No: 415, Salât, 203, H. No: 433,; İbn Mâce, İkâme, 100, H. No: 1140-1142; Ebû Dâvud, Tatavvu’, 1, H. No: 1250, Nesâî, Kıyâmu’l-Leyl, 66, H. No: 1792-1801. Nesâî’nin naklettiği ilk hadiste, “bu namazları kılan cennete girer” ifadesi yer alır. [2]Ebû Dâvud, Tatavvu’, 1, H. No: 1251. [3]A. İbn Hanbel, II, 405; Ebû Dâvud, Tatavvu’, 3, H. No: 1258. [4]Müslim, Musâfîrîn, 96, 97; Tirmizî, Salât, 190. [5]Ebû Dâvud, Tatavvu’, 1, H. No: 1253. [6]Nesâî, Kıyâmü’l-Leyl, 57, H. No: 1758. [7]Ebû Dâvud, Salât, 11, H.No: 435, 443; Nesâî, Mevâkît, 54, 55; A. İbn Hanbel, IV, 444; Tehânevî, İ’lâü’s-Sünen, II, 126. [8]Ebû Dâvud, Tatavvu’, 1, H. No: 1253; Nesâî, Kıyâmü’l-Leyl, 56. [9]Tirmizî, Salât, 198, H.no: 424. [10]Tirmizî, Salât, 199, H. No: 425. [11]İbn Mâce, İkâme, 108; Nesâî, Kıyamu’l-leyl, 67. [12]Tirmizî, Salât, 189, H. No: 415; İbn Mâce, İkâme, 100, H. No: 1140-1142; Ebû Dâvud, Tatavvu’, 1, H. No: 1250, Nesâî, Kıyâmu’l-Leyl, 66, H. No: 1792-1801. [13]Buhârî, Salâtü’t-Terâvîh, 1; Müslim, Müsâfirîn, 174. [14]Buhârî, Salâtü’t-Terâvîh, 1; Müslim, Müsâfirîn, 178; Ebû Dâvud, Şehru Ramazan, 1, H. No: 1373; Mâlik, Muvatta’, Salât fî Ramazan, 2, H. No: 3. [15]Buhârî, Salâtü’t-Terâvîh, 1; Mâlik, Muvatta’, Salât fî Ramazan, 2, H. No:3. [16]Mâlik, Muvatta’, Salât fî Ramazan, 2, H. No:3 dipnot. [17]Ebû Dâvud, Sünnet, 5; Tirmîzî, İlim, 16; İbn Mâce, Mukaddime, 6; Dârimî, Mukaddime, 16; A. İbn Hanbel, IV, 126, 127. [18]Bu hadisi Beyhaki nakletmiş ve şöyle demiştir: Bu hadisi yalnız Ebû Şeybe İbrahim İbn Osman rivayet etmiştir. Ebû Şeybe zayıftır. bk. Şevkânî, age, III, 53. [19]Mâlik, Muvatta’, Salât fî Ramazan, 2, H. No:5. [20]Zühaylî, age, II, 44. [21]Buhârî, Teheccüd, 16, Terâvîh, 2; Müslim, Müsâfirîn, 125; Tirmîzî, Mevâkît, 208; Mâlik, Muvatta’, Salâtü’l-Leyl, 9. [22]Şevkânî, age, III, 53. [23]İbnu’l-Humâm, Fethu’l-Kadîr, I, 333, 334.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

Sünnet-i Müekkede ve Sünnet-i Gayrı Müekkede Ne Demektir?

PAYLAŞ:                

SÜNNET-İ MÜEKKEDE

Hz. Peygamber (s.a.s)'in devamlı olarak işleyip nadiren terkettiği; farz ve vacib olmayan amelleri. Buna Sünnet-i hüdâ adı da verilir (Seyyid Şerif el-Cürcânî, et-Ta'rifât, Beyrut 1403/1983, s. 122; Damad, Mecme'ul-enhur, İstanbul 1328, I, 12; İbn Abidin, Reddü'l Muhtar Kahire 1272-1324, I, 70). Fukahâ'dan bazıları ise sünnet-i müekkede'yi Hz. Peygamber (s.a.s)'in terketmeksizin yaptığı ameller olarak anlamışlardır (İbn Nüceym, el-Bahru'r-Raik, Kahire 1311, I, 17-18).

Sünnet-i müekkedeleri yerine getirme dini hayatı kemale erdirmeyi ifade eder (Seyyid Şerif el-Cürcânî, a.g.e., s. 122). Zira bu tür sünnetler farz ibadetlerde yapılması ihtimal dahilinde olan kusurları telâfi için meşru kılınmışlardır (İbn Âbidîn, a.g.e., I,191). Bu sebeple sünneti müekkedeleri terketmek dinle alay kabul edilmiştir. Hz. Peygamber (s.a.s) "Sünnetimi terkeden şefaatime nail olamaz." buyurmuştur. Buna göre sünnet-i müekkedeleri terketmek harama yakındır ve Hz. Peygamberin şefaatinden mahrum kalma neticesini doğurur. Ancak buradaki terkten maksat özürsüz olarak sünnet olan fiili işlememekte ısrar etmektir. Mesela bir kimsenin abdest azalarını bir defa yıkamakla yetinip bunu âdet haline getirmesi böyledir ve bunu yapan günahkar olur (İbn Abidin, a.g.e., I, 70-71).

Sünnet-i müekkedeleri yerine getiren kişi ise sevap kazanır (Cürcânî, a.ge., s. 122). Meselâ sabah namazının farzından önce iki rekat, öğle namazının farzından önce dört rekat, sonra iki rekat, akşam namazının farzından sonraki iki rekat ile yatsı namazının farzından sonra kılınan iki rekatlık namazlar sünnet-i müekkede'ye örnektir [el-Mevsılî, el-İhtiyâr, İstanbul 1987, 465; Alaüddin el-Haskefî, ed-Dürrül-Müntekâ (Mecma'ul-enhur kenarında) I,130]. Bu konuda Hz. Peygamber (s.a.s) günde belirtilen bu on iki rekat sünneti kılmaya devam eden kişiye Allah Teala'nın cennette bir köşk bina edeceğini haber vermektedir (Tirmizî, Salât, 189; Nesâî, Kıyâmül-leyl, 66; İbn Mâce, İkâmet, 100).

Ayrıca cemaatle namaz kılmakta sünnet-i müekkededir. Özürsüz olarak cemaati terketmeyi Hz. Peygamber'in hoş karşılamadığı nakledilmiştir (el-Mevsılî, a.g.e., I, 57; Damad a.g.e., I,107).

Bunlardan başka necaset olduğu zannedilen ellerin yıkanması (İbn Abidin, a.g.e., I, 75). Abdest alırken misvak kullanmak (a.g.e., I, 77); yine abdest alırken ağız ve burnu iyice yıkamak (a.g.e., I, 79); Parmakları hilallemek (a.g.e., I, 80); Abdest alırken, abdest azalarını üç defa yıkamak (a.g.e., I, 80); Ezanı yüksekçe bir yerde okumak (a.g.e., I, 257) sünnet-i müekkede'nin örneklerindendir.

Saffet KÖSE

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır