müminun suresi ilk 11 ayet / Mü'min Sûresi ayeti ve tefsiri | Kuran ve Meali

Müminun Suresi Ilk 11 Ayet

müminun suresi ilk 11 ayet

Müminun Suresi Okunuşu - Müminun Suresi Arapça Yazılışı, Türkçe Anlamı, Meali ve Tefsiri

Müminun Suresi Türkçe Anlamı ve Meali

Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla

1.Mü'minler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir.

monash.pw ki, namazlarında derin saygı içindedirler.

monash.pw ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler.

monash.pw ki, zekatı öderler.

monash.pw ki, ırzlarını korurlar.

monash.pw eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı kınanmazlar.

monash.pw bunun ötesine geçmek isterse, işte onlar haddi aşanlardır.

monash.pw onlar ki, emanetlerine ve verdikleri sözlere riâyet ederler.

monash.pw ki, namazlarını kılmağa devam ederler.

İşte bunlar varis olanların ta kendileridir.

Onlar Firdevs cennetlerine varis olurlar. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

Andolsun, biz insanı, çamurdan (süzülmüş) bir özden yarattık.

Sonra onu az bir su (meni) halinde sağlam bir karargaha (ana rahmine) yerleştirdik.

Sonra bu az suyu "alaka" haline getirdik. Alakayı da "mudga" 2yaptık. Bu "mudga"yı da kemiklere dönüştürdük ve bu kemiklere de et giydirdik. Nihayet onu bambaşka bir yaratık olarak ortaya çıkardık. Yaratanların en güzeli olan Allah'ın şânı ne yücedir!

Sonra (ey insanlar) siz bunun ardından muhakkak öleceksiniz.

Sonra yine muhakkak siz, kıyamet gününde (tekrar) diriltileceksiniz.

Andolsun, biz sizin üzerinizde yedi yol yarattık.3 Biz yarattıklarımızdan habersiz değiliz.

Biz gökten belli bir ölçüde su indirdik de (faydalanmanız için) onu yeryüzünde tuttuk. Bizim onu tamamen gidermeye de muhakkak gücümüz yeter.

Onunla sizin için hurma bahçeleri ve üzüm bağları meydana getirdik. Bu bağ ve bahçelerde sizin için pek çok meyveler vardır ve siz onlardan yiyorsunuz.

Yine o su ile Sîna dağında biten bir ağaç (zeytin ağacı) yarattık ki hem yağ, hem de yiyenlere katık verir.

Hayvanlarda sizin için elbette bir ibret vardır. Onların içlerindeki sütten size içiririz. Onlarda sizin için daha birçok faydalar da vardır ve onlardan yersiniz de.

Onların üzerinde ve gemilerde taşınırsınız.

Andolsun biz, Nûh'u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik de, "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin ondan başka hiçbir ilahınız yoktur. Allah'a karşı gelmekten hâlâ sakınmaz mısınız?" dedi.

Bunun üzerine kendi kavminden inkar eden ileri gelenler şöyle dediler: "Bu ancak sizin gibi bir beşerdir, size üstünlük taslamak istiyor. Eğer Allah dileseydi bir melek gönderirdi. Biz önceki atalarımızdan böyle bir şey duymadık."

"Bu, ancak cinnet getirmiş bir adamdır. Öyle ise bir müddet onu gözetleyiniz."

(Nûh), "Rabbim! Beni yalanlamalarına karşı bana yardım et!" dedi.

Bunun üzerine Nûh'a, "Bizim gözetimimiz altında ve vahyimize göre o gemiyi yap" diye vahyettik. "Bizim emrimiz gelip de tandır kaynamaya başlayınca, (sular coşup taştığında Nûh'a) dedik ki: "Her cins canlıdan (erkekli dişili) birer çift, bir de kendileri aleyhinde daha önce hüküm verilmiş olanlardan başka aileni gemiye al ve zulmeden kimseler hakkında bana hiç yalvarma! Şüphesiz onlar suda boğulacaklardır."

Sen ve beraberindeki kimseler gemiye bindiğiniz zaman: "Bizi zalim kavmin elinden kurtaran Allah'a hamd olsun" de.

Yine de ki: "Ey Rabbim! Beni bereketli bir yere kondur. Sen konuk edenlerin en hayırlısısın."

Şüphesiz bu olayda ibretler vardır. Biz gerçekten (kullarımızı) imtihan ederiz.

Sonra onların (Nûh kavminin) ardından başka bir nesil yarattık.

Onlara, kendilerinden, "Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka hiçbir ilahınız yoktur, hâlâ O'na karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" diye öğüt veren bir peygamber gönderdik.

O peygamberin kavminden, Allah'ı inkar eden, ahireti yalanlayan ve bizim dünya hayatında kendilerine bol bol nimet verdiğimiz ileri gelenler şöyle dediler: "O da ancak sizin gibi bir insandır. Sizin yediğiniz şeylerden yiyor, içtiğiniz şeylerden içiyor."

"Andolsun, kendiniz gibi bir beşere itaat ederseniz mutlaka ziyana uğrarsınız."

"O, öldüğünüz, toprak ve kemik haline geldiğiniz zaman sizin tekrar mutlaka (diriltilip) çıkarılacağınızı mı vaad ediyor?"

"Halbuki bu size vaad olunan şey, ne kadar da uzak!"

"Hayat, bu dünya hayatından ibarettir. Ölürüz ve yaşarız. Biz tekrar diriltilecek değiliz."

"Bu, Allah'a karşı yalan uyduran bir kimseden başkası değildir. Biz ona inanmayız."

O peygamber, "Ey Rabbim! Yalanlamalarına karşı bana yardım et!" dedi.

Allah, "Yakın zamanda mutlaka pişman olacaklardır!" dedi.

Derken onları o korkunç ses kaçınılmaz olarak kıskıvrak yakalayıverdi de kendilerini çör-çöp yığını haline getirdik. Zalimler topluluğu Allah'ın rahmetinden uzak olsun!

Sonra bunların arkalarından başka nesiller yarattık.

Hiçbir ümmet, kendi ecelinin önüne geçemez, onu geciktiremez de.

Sonra arka arkaya peygamberlerimizi gönderdik. Her ümmete kendi peygamberi geldikçe onu yalanladılar. Biz de onları birbiri ardından helak ettik ve onları birer ibretli hikaye yaptık. Artık inanmayan bir kavim Allah'ın rahmetinden uzak olsun!

45, Sonra Mûsâ ve kardeşi Hârûn'u mucizelerimizle ve apaçık bir delille Firavun ve ileri gelenlerine peygamber olarak gönderdik de (onlar) büyüklük tasladılar ve kendilerini büyük görüp böbürlenen bir topluluk oldular.

Bu yüzden, "Kavimleri bize kul köle iken, bizim gibi iki insana mı inanacağız" dediler.

Böylece ikisini de yalanladılar, bu yüzden de helak edilenlerden oldular.

Andolsun, hidayete ersinler diye Mûsâ'ya Kitabı (Tevrat'ı) verdik.

Meryem oğlu İsa'yı ve annesini büyük bir mucize kıldık ve her ikisini de oturmaya elverişli, akarsulu yüksek bir yere yerleştirdik.

Ey peygamberler! Temiz şeylerden yiyiniz ve iyi ameller işleyiniz. Doğrusu ben, sizin yaptığınız şeyleri tamamen bilirim.

Şüphesiz bu (İslâm) tek bir din olarak sizin dininizdir. Ben de Rabbinizim. Öyle ise bana karşı gelmekten sakının.

(İnsanlar ise, din) işlerini kendi aralarında parça parça ettiler. Her grup kendinde bulunan ile sevinmektedir.

Ey Muhammed! Sen onları bir zamana kadar, gaflet ve şaşkınlıklarıyla baş başa bırak!

55, Kendilerine bol bol verdiğimiz mal ve evlatla onların iyiliğine koştuğumuzu mu sanıyorlar? Hayır onlar farkına varmıyorlar!

Rablerinin azametinden korkup titreyenler,

Rablerinin âyetlerine inananlar,

Rablerine ortak koşmayanlar,

Rabblerine dönecekleri için verdiklerini kalpleri ürpererek verenler,

İşte bunlar hayır işlerine koşuşurlar ve o uğurda öne geçerler.

Biz hiçbir kimseye gücünün yettiğinden fazla yük yüklemeyiz. Katımızda hakkı söyleyen bir kitab vardır. Onlar zulme, haksızlığa uğratılmazlar.

Ancak kafirlerin kalbleri bu Kur'an'a karşı bir gaflet içindedir. Onların bundan başka yapageldikleri birtakım (kötü) işleri de vardır.

Nihayet refah ve bolluk içinde olanlarını azapla kıskıvrak yakaladığımız zaman, bakmışsın ki feryat edip duruyorlar

Boşuna feryat edip durmayın bugün. Zira bizden yardım görmeyeceksiniz.

66, Çünkü âyetlerim size okunurdu da siz buna karşı büyüklük taslayarak arkanızı döner geceleyin toplanıp hezeyanlar savururdunuz.

Onlar bu sözü (Kur'an'ı) hiç düşünmediler mi? Yoksa kendilerine, önceki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi?

Ya da onlar henüz kendi peygamberlerini tanımadılar da o yüzden mi onu inkar ediyorlar?

Yoksa "O cinnet getirmiş" mi diyorlar? Hayır o, onlara hakkı getirdi. Halbuki onların pek çoğu haktan hoşlanmamaktadırlar.

Mü'min Sûresi Ayet Tefsiri




Mü'min Sûresi Hakkında

Mü’min sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 85 âyettir. İsmini, âyetlerde kıssası anlatılan ve kendisinden “mü’min adam” diye bahsedilen Firavun ailesinden Hz. Mûsâ’ya inanan bir kimseden alır. Sûrenin bir ismi de اَلْغَافِرُ (Ğâfir)dir. Bu ismini ise 3. âyette geçen ve Allah Teâlâ’nın “bağışlayıcı” mânasına gelen Ğâfir güzel isminden alır. Resmî tertibe göre 40, iniş sırasına göre sûredir.

Mü'min Sûresi Konusu

Sûrenin, müşriklerin müslümanlara işkencelerinin iyice arttığı ve artık Resûlullah (s.a.s.)’i öldürme planları yaptıkları bir dönemde indiği anlaşılmaktadır. Çünkü verilen misaller hep bu istikâmettedir. Daha önce geçen inkârcılar da peygamberlerini öldürmek istemişlerdi, fakat Allah, peygamberlerini onların elinden kurtarmış ve kendilerini helak etmişti. Firavun Mûsâ (a.s.)’ı öldürmek istedi, Firavun’u suda boğmak suretiyle onu da kurtardı. Sûrede uzunca kıssası anlatılan “mü’min adam” ise, Hz. Mûsâ’nın öldürülmesine karşı çıkan ve onu savunan bir mücâhittir. O, hak-bâtıl mücâdelesinde hakkın üstün gelmesi için gerçekten çok akıllı ve dengeli bir tebliğ siyâseti güden kâmil bir mü’min modeli olarak takdim edilir. Bu akıllı kişinin, ortamı germeden, incitmeden, ibretli misallerle akıllara ve duygulara dengeli hitap ederek sonuç almaya çalıştığı görülür. Aynı tavrı Mekke’de müşriklere karşı Hz. Ebubekir’in sergilediğini görürüz. Sûrede bu esas konuya binâen Resûlullah (s.a.s.)’in zafere erişeceği ve müşriklerin mağlup olacağı haber verilir. Allah’ın sonsuz kudret ve azametinin bir kısım kevnî delilleri sergilenir. O’nun insanlığa olan büyük nimetlerinden bahsedilir. Neticede Peygamber (s.a.s.)’in davetini reddedip Allah ve âhiretin varlığını kabul etmeyenlerin hazin âkıbet ve pişmanlıklarından; cehennem azabını gördükten sonra inanmalarının artık bir fayda vermeyeceğinden söz edilir.

Mü'min Sûresi Nuzül Sebebi

Mushaftaki sıralamada kırkıncı, iniş sırasına göre altmışıncı sûredir. Zümer sûresinden sonra, Fussılet sûresinden önce Mekke’de inmiştir. “Hâ-mîm” diye başlayan ve arka arkaya gelen yedi sûrenin ilkidir.

Mü'min Sûresi Fazileti

Mü’min suresi, حٰمٓ  (Hâ. Mîm) diye başlayan yedi surenin ilkidir. Bu surenin de dâhil olduğu “Hâ. Mîm”le başlayan yedi sureye حَوَام۪يمْ (Havâmîm) yani “Hâmîmler” denir. Bu sûrelerin okunmasını teşvik eden bazı hadisler ve sahâbe sözleri nakledilir. Nitekim Resûl-i Ekrem (s.a.s.), Mü’min sûresinin ilk üç âyeti ile Bakara sûresinin âyeti olan Âyete’l-Kürsî’yi sabah akşam okuyan bir kimsenin bu sâyede muhafaza olacağını haber vermektedir. (Tirmizî, Sevâbu’l-Kur’an 21)

قَالُوا رَبَّنَٓا اَمَتَّنَا اثْنَتَيْنِ وَاَحْيَيْتَنَا اثْنَتَيْنِ فَاعْتَرَفْنَا بِذُنُوبِنَا فَهَلْ اِلٰى خُرُوجٍ مِنْ سَب۪يلٍ ﴿١١﴾

Karşılaştır Onlar ise: “Rabbimiz! Bizi iki kez öldürdün, iki kez de dirilttin. Şimdi günahlarımızı itiraf ediyoruz. Acaba bize buradan çıkıp kurtulmaya bir yol yok mu?” diyecekler.

TEFSİR:

Kâfirler dünya hayatında Allah’ı inkâr, şirk ve peygamberlere düşmanlık gibi suçlarına karşılık kıyamet gününde görecekleri kötü muameleden dolayı hem kendilerine hem de suç işlemelerine sebep olanlara kızacaklardır. Melekler onlara: “Bugün kızıyorsunuz, ama peygamberler ve onların vârisleri sâlih kullar sizleri hakka davet ettiğinde, onlara karşı çıkmıştınız. Allah o zaman size, bugün kendinize kızdığınızdan daha fazla gazap buyurmuştu. Bu gün de yine Allah’ın size olan gazabı ve azabı, sizin kendinize olan öfke ve buğzunuzdan daha büyük olacaktır” diyeceklerdir.

Âhiretin dehşetli hâdiseleri karşısında çaresizlikler içinde kıvranan kâfirler, günahlarını itiraf edip bir çıkış yolu arayacaklardır. Burada bahsedilen iki ölüm ve iki hayatın ne olduğunu şu âyet-i kerîme açıklığa kavuşturur:

“Ey kâfirler! Allah’ı nasıl inkâr edebiliyorsunuz ki, ölü idiniz de sizi O diriltti. Sonra sizi öldürecek, sonra tekrar diriltecek, sonra da O’na döndürüleceksiniz.” (Bakara 2/28)

Buna göre birinci ölüm, henüz insan yaratılmadan önceki yokluk dönemidir. Birinci hayat, Allah Teâlâ’nın insanı yaratıp ona ruh üfleyerek dünyaya getirmesidir. İkinci ölüm, dünyada ecelini tamamlayıp ruhunu teslim ederek öte âleme göçmesidir. İkinci hayat ise kıyâmet günü İsrâfil’in sûra üfürmesiyle yeniden diriliştir. Kâfirler ilk üç safhayı, onları apaçık müşahede edebildikleri için inkâr edemezlerdi. Ancak son safhayı görmedikleri ve sadece Peygamber (s.a.s.) haber verdiği için inkâr ediyorlardı. Fakat kıyamet günü dördüncü safhayı da müşahede edecek ve “Evet, bize bunun hakkında daha önce haber verilmişti” diyerek kabul edeceklerdir. Ölümden sonraki hayatı inkâr ederek çok büyük bir hata yaptıklarını ve bu yanlış inanç sebebiyle ömürlerini günahla doldurduklarını itiraf edip çıkış yolu talep edeceklerdir. Fakat defterler dürülüp karar kesinleştiği için artık oradan çıkış mümkün olmayacaktır.

Öyleyse ey insanlar, bu kaçınılmaz son gelip çatmadan önce şu Kur’ânî ikazlara kulak verin:
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Mü'min Sûresi Ayetler:

1 - 3 4 5 - 6 7 8 9 10 - 12 11 13 - 15 16 17 18 19 - 20 21 - 22 23 24 - 25 26 - 27 28 - 29 30 - 31 32 - 33 34 - 35 36 - 37 38 - 40 41 - 42 43 - 44 45 - 46 47 - 48 49 - 50 51 - 52 53 - 55 56 57 - 59 60 61 - 65 66 67 - 68 69 - 70 71 - 76 77 78 79 - 81 82 - 85


monash.pw
Tebbet Suresinin Fazileti

Tebbet sûresi, Mekke’de nâzil olmuştur. 5 âyettir. İsmini, birinci âyetteki “kurudu/kurusun” mânasındaki تَبَّتْ (tebbet) kelimesinden alır. Ayrıca اَ


monash.pw
Develer ile İlgili Ayetler

Deve, sözlükte “geviş getiren memelilerden, sırtı bir veya iki hörgüçlü, eti yenip sütü içilen, bacakları ve boynu çok uzun yük ve binek hayvanı” şekl


monash.pw
Kafirun Suresinin Fazileti

Kâfirûn sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 6 âyettir. İsmini, birinci âyette geçen ve “kâfirler” mânasına gelen اَلْكَافِرُونَ (kâfirûn) kelimesinden alı


Copyright © Kuran ve Meali. Hiçbir ticari kaygısı yoktur.

monash.pw altında yayınlanan içeriklerin tüm hakları mahfuzdur. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi içeriklerin tamamı izinsiz kullanılamaz.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır