Muz, dünyada en çok yetiştirilen tropik meyvelerden biridir. Bazen şeker ihtiyacımızı giderme, bazen tok tutması için yediğimiz muz, en sevilen ve en çok tüketilen meyvelerden olup; yüksek besin ögesi içeriğiyle dikkat çeker. Kolay sindirilebilen karbonhidrat içeriği ve yumuşak dokusu sayesinde tüm yaş grupları arasında yaygın olarak tercih edilir. Çocukların da severek tükettiği bu tatlı besleyici meyvenin sağlığa pek çok faydası olduğu bilinir. Sindirim sisteminden kemik sağlığına, bağırsak hastalarından kansere, kalp sağlığından beyin sağlığına kadar muz tüketiminin faydaları saymakla bitmez. Her gün muz yemek için sebep çok.
“Muzun faydaları nelerdir?” deyince akla hemen potasyum içeriği gelir. Muzda yüksek miktarda bulunan potasyum minerali sıvı dengesinin düzenlenmesine yardım eden önemli bir elektrolittir. Potasyum, kasların kasılması ve sinir hücrelerinin yanıt vermesine yardımcı olur. Kalp atışlarını düzenler ve sodyumun kan basıncı üzerindeki etkisini dengeleyerek normal kan basıncı ve kalp fonksiyonlarının sürdürülmesi için önemlidir. Yaş ilerledikçe kemik sağlığını korurken böbrek taşı oluşma riskini de düşürmeye destek olabilir. Ancak, böbrek hastalığı olan potasyum kısıtlaması gereken bireylerde muzun zengin potasyum içeriği kan potasyum seviyelerini arttırarak kalp ritmini olumsuz etkileyebilir. Bu sebeple bu bireylerin muz tüketmeden önce diyetisyene danışmalarında fayda var.
Muz tüketimi, kan basıncı üzerinde etkilidir. Düşük sodyum, yüksek potasyum içeren bir beslenme düzeni yüksek tansiyonu dengelemek için önem taşır. Potasyum, kalp kasının düzenli çalışmasında, kan basıncını dengelemede ve kardiyovasküler sistem üzerindeki yükü azaltmada önemli rol oynar. Günlük 1 orta boy muz (ortalama 120 g) tüketimiyle günlük alınması gereken potasyum ihtiyacının yaklaşık yüzde 9’unu karşılayabilirsiniz.
Muz içeriğinde bulunan lektin sayesinde bağışıklık sistemini uyarır. Lektin bir antioksidan gibi vücuda zarar veren serbest radikallere karşı savaşır. Serbest radikaller vücutta birikemeyip hücre hasarı oluşmaz. Kanser hücrelerinin gelişimi önlenir. Bu özellikleri nedeni ile lektinler kansere karşı koruma sağlar.
Muz zengin bir B6 vitamini deposudur. B6 vitamini ise, sinirsel iletimi sağlayan nörotransmitterlerin üretimi, kırmızı kan hücrelerinin üretilmesi, karbonhidrat ve yağların metabolize edilerek enerjiye dönüşmesi, immün sistemin işlevlerini yerine getirebilmesi için gerekli proteinlerin sentezi, böbrek ve karaciğerin sağlıklı bir şekilde işlevlerini yerine getirebilmelerini sağlar. Aynı zamanda hücre bölünmesi ve gelişimindeki yeri sebebiyle gebelikte B6 vitamininin sağlanması önemlidir. Muz pek ilişkilendirilmese de aynı zamanda iyi bir C vitamini kaynağıdır. C vitamini ile hücreler ve dokular korunabilir, demir emilimi kolaylaşır, vücut kolajen üretebilir, kandaki kortizol seviyelerini kontrol altına alarak stresi azaltır, serotonin salınımını arttırarak bilişsel performans üzerinde olumlu sağlık etkileri gösterir.
Potasyum, lif, folat ve C vitamini muzu, kalp sağlığını korumada güçlü bir savaşçı yapar. Yapılan çalışmalar, yüksek lif tüketimi olan bireylerde kardiyovasküler hastalıkların görülme riskinin daha düşük olduğunu; yüksek potasyum tüketimi olan bireylerde ise iskemik kalp hastalığından ölüm risklerinin azaldığını gösteriyor.
Lif, karbonhidratların sindirimi ve emilimini yavaşlatmaya yardımcı olarak kan şekeri düzeylerini düşürmeye yardımcı olur. Yüksek lifli bir beslenme modeli ile hem tip 2 diyabetin görülme riskini düşürmek hem de tip 2 diyabeti olan bireylerde kan şekeri dengesini sağlamak mümkün. Muzun içeriğindeki lif ve B6 vitamini tip 2 diyabete karşı koruma sağlar. Ancak diyabet hastalarının muzu tüketirken ölçülü oranda tüketmelerinde ve karbonhidrat tüketimlerini dikkate almalarında fayda var. Olgunlaşmaya bağlı olarak muzun glisemik indeksinin yükseldiği unutulmamalı.
Sindirim sisteminin sağlıklı çalışması için su ve lif çok önemlidir. Orta boy bir muz günlük lif ihtiyacının yaklaşık yüzde 10’unu karşılar. Muz yüksek lif içeriği sayesinde sindirim sistemini desteklese de iltihabi bağırsak hastalıkları için gaz, şişkinlik ve mide kramplarına neden olarak bazı otoritelere göre tetikleyici kabul edilir. Muz mide asidine karşı koruyucu mukus bariyer üretir. Muzun ülser hastalarına karşı kullanılan antiasit etkilerinin yanı sıra mide ülserine neden olan bakterileri ortadan kaldırılmasında da olumlu etkisi bulunur. Muz tüketiminin faydaları diyare (ishal) iken de görülür. İshalken vücutta su ve potasyum gibi elektrolit kaybı yaşanır. Muz bu kaybın etkilerini en aza indirmede yardımcı olabilir. Muzdaki liflerin tokluk sağladığı, lif ve B6 vitamini içeriğinin ise ağırlık kontrolüne yardımcı olduğu bilinir. Muz, aynı zamanda bağırsaktaki probiyotik bakterileri besleyen prebiyotik olan fruktooligosakkaritlerin zengin bir kaynağı olup, bağırsak sağlığının düzenlenmesinde önemli rol oynar.
Muzun içeriğinde bulunan triptofan; serotonin, melatonin gibi önemli bileşiklerin sentezinde rol alan esansiyel bir aminoasittir. Bu sayede ruh hali, bilişsel işlev ve uykunun düzenlenmesinde olumlu etkileri bulunur.
Muz sporcular arasında en çok tercih edilen meyveler arasındadır. Antrenman ve müsabaka sonrası hızlı toparlanma için terle kaybedilen su ve elektrolitlerin yerine konması büyük önem taşır. Muz zengin potasyum içeriğiyle elektrolit dengesinin korunmasını sağlar. Aynı zamanda içeriğindeki potasyum, magnezyum ve kalsiyum mineralleri sayesinde kas kramplarının ve ağrılarının azalmasına yardımcı olur. Yağ ve kolesterol içeriği olmayan muzun enerji değeri yüksektir. Yapılan çalışmalara göre, muzun içeriğinde bulunan serotonin ve dopamin sporculardaki antioksidan kapasitesini geliştirirken spor performansını artırır. Muzu yeteri kadar protein içermemesi sebebiyle kahvaltılarda, spor öncesi ve sonrasındaki ara öğünlerde süt, yoğurt, kefir gibi protein kaynaklarıyla beraber ihtiyacınız doğrultusunda tüketebilirsiniz.
Orta boy bir muzun (ortalama 120 g) besin değerleri şöyledir:
Muz, Musaceae (Muzgiller) ailesine ait, 50 türü olan bir meyvedir. Muzun tüm dünyada birçok çeşidi vardır. Eski dönemlerde kırmızı veya yeşil renge sahip olan muz pişirilerek tüketilebiliyordu. Daha sonra muzun çiğ olarak da lezzetli olduğu pişirilmeden de tüketilebileceği keşfedildi. Türkiye’de ise genellikle çiğ olarak tüketilen bu meyvenin plantain adlı çeşidi yeşil renktedir ve pişirilerek tüketilir.
Muzun satışı genel olarak sonbahar ve kış mevsiminde artış gösterse de hemen hemen her mevsimde tezgahlarda bulunabilir. Muzun yapısında bulunan enzimler sıcak hava koşullarına karşı koruma sağlar. Muzlar toplandıktan sonra oda sıcaklığında olgunlaşmaya devam eder. Kese kağıdı içinde saklamak olgunlaşma sürecini hızlandırır. Muzları buzdolabında saklamak kabuklarını kahverengileştirse de meyvenin içinin daha uzun süre dayanmasını sağlar. Olgunlaştıkça kahverengi renk alan muzların glisemik indeksi (kan şekerini yükseltme hızı) daha yüksektir. Ancak hazmı ham muzlara göre daha kolaydır. Bu noktada “muz kabız yapar mı?” sorusu merak kazanır. Ham muzun, sindirimi zorlayacak miktarda nişasta içermesi sebebiyle kabızlık yapabilme ihtimali bulunsa da olgunlaşmış muzun çözünür lif içeriği bağırsak hareketliliğini arttırmaya yardımcı olur. Bebekler ve çocuklarda aşırı miktarda muz tüketimi kabızlığa neden olabileceği için porsiyon kontrollü tüketmekte fayda var.
*Bu içeriğin geliştirilmesinde Tıbbi Direktörlük katkı sağlamıştır.
*Web sitemizdeki bilgiler kişileri tanı ve tedaviye yönlendirme amacı taşımaz. Tanı ve tedaviye yönelik tüm işlemlerinizi doktorunuza danışmadan uygulamayınız. İçeriklerde Acıbadem Sağlık Grubu'nun tedavi edici sağlık hizmetlerine yönelik bilgiler yer almamaktadır.
Yüksek tansiyon günümüzde birçok insanın sağlığını tehlikeye atan bir problem. Uzun süreli yüksek tansiyon felç, böbreklerin iflas etmesi, kalp krizi, beyin hasarı, göz hastalıkları başta olmak üzere çeşitli sorunlara yol açabilir.
Çeşitli hastalıklar ve besinler tansiyonun yükselmesine neden olabilir. Kalp ve damar hastalıkları, hormonal bozukluklar, böbrek ve nörolojik hastalıklar, gebelik, panik atak ve stresyüksek tansiyona neden olan hastalıklardan sadece birkaçı. Ayrıca hareketsiz yaşam biçimi, kötü beslenme alışkanlıkları, alkol ve sigara kullanımı yüksek tansiyonun nedenleri arasında gösterilir.
Burun kanaması, ensede hissedilen baş ağrısı, yorgunluk, halsizlik, aşırı terleme, sık sık tuvalete çıkmak, bulanık görme, özellikle ayaklarda oluşan ödem, çarpıntı, solunum güçlüğü ve baş dönmesi yüksek tansiyonun en sık görülen belirtileridir. Eğer zaman zaman tansiyonunuz yükseliyorsa, altta yatan sebebi bulmak ve gerekli tedaviyi planlamak için mutlaka bir doktora danışmalısınız.
Tansiyon problemi yaşayan insanlar özellikle “tansiyonu ne çıkarır” diye merak ediyor. Bu yazımızda sizler için tansiyonu yükselten besinleri mercek altına aldık. Düşük tansiyon probleminiz varsa, tansiyonu yükseltmek için bu besinlerden destek alabilirsiniz. Fakat tansiyonunuz sık sık yükseliyorsa bu besinlerden kaçınmalı ve doktorunuzun önerdiği tedavi planına eksiksiz uymalısınız.
Ülkemizde her 3 yetişkinden 1’i tansiyon hastası. Tansiyon problemlerinin oluşmasında genetik yatkınlık ve çeşitli hastalıklar kadar yaşam ve beslenme alışkanlıkları da etkili. Uzmanlar özellikle aşırı miktara tuzlu, unlu ve şekerli yiyeceklerin tansiyonun yükselmesine neden olabileceğine dikkat çekiyor. Bu tür yiyecekler yerine sebze ve meyve tüketimine ağırlık verilmesini tavsiye ediyor.
Sebze ve meyvelerde bulunan mineraller, kan basıncının düzenlenmesine yardımcı olur. Bu nedenle hipertansiyon hastalarının gün içinde 2 porsiyon sebze, 2-3 porsiyon da meyve yemeleri önerilir.
Gelin, tansiyonu ne yükseltir, hangi besinler yüksek tansiyonu tetikler birlikte inceleyelim.
Ayran Tarifi
Sigarayı Bırakma Yolları, Sigara Nasıl Bırakılır? 8 Etkili Formül
Margarin Nedir? Neden Yapılır? Zararları Nelerdir?
21 Günlük Şeker Diyeti Listesi, Nasıl Yapılır?
Zerdeçal tansiyonu yükseltir mi?
Zencefil tansiyonu yükseltir mi?
Ceviz tansiyonu yükseltir mi?
Ihlamur tansiyonu yükseltir mi?
Göz Tansiyonuna İyi Gelen 12 Bitkisel Çözüm
Tansiyonu Ne Düşürür? Tansiyon Neden Yükselir?
Yüksek Tansiyona Ne İyi Gelir? Evde 12 Doğal Yöntem
Yüksek Tansiyon Belirtileri, Nedenleri, Nasıl Düşürülür?
Tansiyon Düşüklüğüne Ne İyi Gelir? Belirtileri Nelerdir? Neden Olur?
Tansiyonu ne yükseltir, tansiyon birçok sebepten yükselebilmektedir. Tansiyonu yükselten sebepleri saptamak ve tedavi etmek gerekmektedir.
Tansiyonu ne yükseltir, tansiyonunuzun devamlı yükselmesi durumu vücudunuzda bazı olumsuz etkilere neden olabilir. Bu olumsuz etkiler; felç, böbreklerin iflas etmesi, göz hastalıkları, kalp krizi ve önemli derecede beyin hasarları olarak karşınıza çıkabilmektedir. Ciddi sorunlar yaşamadan evvel belirtiler gözlemlendiğinde uzamana başvurulmalıdır.
Tansiyonu ne yükseltir, tansiyonun yükselmesinin birçok sebebi vardır. Tansiyonu ne yükseltir dediğimizde bazı nedenleri arasında bazı hastalıklar ve alışkanlıklar yer alabilir;
Bu belirtiler tansiyonunuzun yükseldiğini göstermektedir.
Tansiyonu ne yükseltir diye araştırıldığında karşımıza bu besinler çıkmaktadır;
bu besinler tansiyonu düşürürken başı soğuk suyla yıkamak, tuz kullanımını azaltmakta tansiyonu düşürebilir.
Tansiyonu ne yükseltir diye baktığımızda bu belirtileri kendimizde gözlemlesek bile bir uzman görüşü olmadan tedavi etmemiz mümkün değildir. Tansiyonunuzun yükseldiği anda geleneksel yöntemlerle düşürmek yerine uzman yardımı almalısınız. Böylelikle hem tansiyonunuzu neyin yükselttiğini öğrenirken hem de tedavi olabilirsiniz. Tansiyonu ne yükseltir, tansiyonun yükselmesine neden olan hastalığın tanısı konulduktan ve tedavi edildikten sonrada dikkat edilmesi gerekmektedir. Tansiyonu yükselten besinlerden uzak durmak, hareketli bir yaşam biçimi tercih etmek ve egzersizlerle desteklemek, stresten uzak durmak ve bol su içmek tansiyon seviyenizi dengede tutmada size yardımcı olacaktır.
Güncelleme Tarihi: 22 Kasım 2022
Yayınlama Tarihi: 30 Ocak 2021
Sayfa içeriğinde yer alan bilgiler yalnızca bilgilendirme amaçlıdır. İlgili sayfada tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren öğeler yer almamaktadır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.
Her ne kadar tuz ve stres tansiyonu yükselten asıl suçlular olsa da aklınıza zor gelecek ama tansiyonunuzu aniden yükseltecek başka sinsi düşmanlarınız da var.
Her ne kadar tuz kadar olmasa da şeker tüketmek hem büyük hem de küçük tansiyonunuzu yükseltir. Bu etkisi muhtemelen insülin fazlalığından kaynaklanmaktadır.
Bu sadece sahip olduğun arkadaş sayısıyla ilgili değil yalnız hissetmemekle de ilgili.. Stresli veya depresyonda olmak tek başına bu etkiyi tam olarak açıklamıyor. Ayrıca zamanla daha da kötüleşiyor: 4 yıl boyunca yapılan bir çalışmada en yalnız kişilerin yüksek tansiyonu diğerlerine göre 14 puandan fazla arttı. Araştırmacılar devam eden bir reddedilme ve hayal kırıklığı korkusu ile ve de güvenliğiniz hakkında daha endişeli hissetmenin vücudunuzun çalışma şeklini değiştirebileceğini düşünüyorlar.
Uyku apnesi olan kişilerin yüksek tansiyon ve diğer kalp sorunları ile karşılaşma olasılıkları daha yüksektir. Siz uyurken nefesiniz tekrar tekrar kesildiğinde, sinir sisteminiz kan basıncınızı yükselten kimyasallar salgılar. Ayrıca daha az oksijen aldığınız için kan damarları hücreleri zarar görür ve kan basıncını düzenleme becerileri kaybolur.
Kanınızdaki doğru miktarda sıvıyı tutabilmek için böbreklerinizin dengeli bir sodyum potasyum oranına ihtiyacı vardır. Yani az tuzlu bir diyet yiyor olsanız bile yeterli miktarda meyve, sebze, baklagiller, az yağlı süt veya balık tüketmiyorsanız daha yüksek tansiyon değerleriniz olabilir. Muzun tek kaynak olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Brokoli, kestane, ıspanak ve diğer yeşil yapraklı sebzeler hem potasyum hem de kilo kontrolü açısından daha iyidirler.
Ginkgo, ginseng, guarana, efedra veya diğer onlarca bitkisel olduğu iddia edilen ürünleri tüketiyor musunuz ? Bunlar ve diğerleri, tansiyonunuzu yükseltebilir veya yüksek tansiyonu kontrol altına almak için aldığınız ilaçların etkisinizi azaltabilir. Doktorunuzun önerisi olmadan bu tip ürünleri kullanmayın.
Bu bez yeterince tiroid hormonu üretmediğinde, kalp atış hızınız yavaşlar ve arterlerinizin gerilmesi azalır bu da kan basıncının kontrolünü zorlaştırır. Düşük hormon seviyeleri ayrıca LDL "kötü" kolesterolünüzü artırabilir, bu da arterleri sertleştirebilir. Kan, sert damarlardan daha hızlı hareket eder, duvarları iter ve tansiyonu yükseltir. Her ne kadar yaygın olmasa da, çok fazla tiroid hormonu kalbinizi daha sert ve daha hızlı atmasına neden olabilir, bu da tansiyonunuzu artırabilir.
Aspirin ve ibuprofen olmak üzere bu ilaçlar damarı genişleten maddelerin salınımını zaltarak tansiyonu yükseltebilirler. Ayrıca özelllikle uzun süreli kullanımda böbreğe hasar vererek tansiyon yüksekliği yaparlar. Bazı tansiyon ilaçlarının etkisini de azaltırlar. Gribin yol açtığı yakınmaları azaltmak için kullanılan ilaçlarda damarları kasan etken maddeler içerdiği için tansiyonunuzu yükseltirler.
Vücudunuzun hücrelerinde yeterli su yoksa kan damarlarınız kasılır. Bu beyninizin hipofiz bezinize bir kimyasalın salınması için bir sinyal göndermesi nedeniyle olur. Böbreklerde idrar yoluyla daha az sıvı kaybetmek için kan damarlarının kasılmasını sağlayan bir madde salgılar. Kullandığımız bazı tansiyon ilaçları da su kaybı yapar. O yüzden özellikle yaz aylarında bol bol su içmeliyiz.
Haplar, enjeksiyonlar ve diğer doğum kontrol cihazları kan damarlarını daraltan hormonları kullanır, bu nedenle kan basıncınız yükselebilir. 35 yaşından büyük, fazla kilolu veya sigara içen kadınlar için bir sorun olma olasılığı daha yüksektir. Daha düşük bir hormon dozu kan basıncınızı normale yakın tutabilir.