namazı oturarak kılmak / Oturarak namaz kılınır mı, nasıl kılınır? Sandalyede namaz kılmak caiz mi? - Fikriyat Gazetesi

Namazı Oturarak Kılmak

namazı oturarak kılmak

Oturarak namaz nasıl kılınır? oturarak namaz kılmanın şartları (kadın & erkek)

Haberin Devamı

Bu nedenlerden dolayı ayakta kılabilecek durumda olmayan veya sağlığı elverişli olmayan kişiler namaza ayakta başlayarak secdeye gidilecek bölümlerde ima ile bu işlemi yapabilmektedir. Ayakta durabilen fakat oturduktan sonra tekrar ayağa kalkmakta zorlanan kişiler ise namaza ayakta başlar ve oturarak devam edebilmektedir.

Oturarak Namaz Kılmanın Şartları

Ayakta durabilen ve yere oturabilen, fakat secde edemeyen kişiler namaz kılmaya ayakta başlar ve rükudan sonra yere oturarak secdeleri ima ederek namaz kılmaya devam eder. Bununla birlikte kişiler ayakta durabildiği halde oturduktan sonra ayağa kalkamıyor ise namaz ayakta başlar ve rükunun ardından secdeyi sandalye ve bunun gibi bir şey üzerinde oturularak ima ile kılınabilmektedir.

Sandalyede veya oturarak namaz kılabilmek için bazı şartların söz konusu da olması gerekmektedir. Bu şartlara sahip kişiler oturarak namaz kılabilmektedir. Oturarak namaz kılma şartları şunlardan oluşmaktadır:

- Yaşlı olan ve ayakta duramayan kişiler,

- Ayakta durmakta zorlanan ve güçlük yaşayan kişiler,

- Dizlerinden rahatsız olan kişiler,

- Doktorun hareket etmesini sakıncalı bulan kişiler,

- Hareket ederken zorlanan veya buna neden olabilecek rahatsızlığı olan kişiler namazlarını oturarak kılabilmektedir.

Haberin Devamı

Kişilerin ibadet ederken hem sözde hem de özde samimi olmaları oldukça önemlidir. Bu nedenle dinin gereklerine göre hareket edilmesi gerekmektedir. Eğer bir kişinin rahatsızlıkları namaz kılınmasına engel olunmuyor ise o zaman namaz asli şekli ile kılınması doğru olacaktır. Fakat sağlık problemleri nedeni ile ayakta namaz kılınması mümkün olmayan kişiler, oturarak veya sandalye üzerinde namaz kılabilmektedir.

Kaynak: Diyanet monash.pw?enc=QisAbR4bAkZg1HImMxXRn5PJ8DgFEAoa2xtNuyterRk%3d

Hasta, belinden, ayağından veya dizinden rahatsız olan bir kişi, oturarak ya da sandalyede namaz kılabilir mi; kılabilirse bu nasıl olmalıdır?

Değerli kardeşimiz,

Öncelikle, günümüzde sandalyede namaz kılanların artışını, eskiye göre namaz şuurunun insanımızda daha çok yer ettiğine bağlamak daha isabetli olur kanaatindeyiz.

Bize öncelikle hüsnüzan yakışır ve hüsnüzan yeter. Hiç kimsenin eli ayağı tutarken ve namazın rükünlerini tadil-i erkân üzere düzgünce yaparken, sandalyede oturarak daha keyifli bir biçimde namaz kılmayı tercih ettiğini düşünmeyelim.

Hiç şüphesiz sandalyede namaza ruhsat veren özür durumlarını yazmakta da fayda vardır.

Namazın içinde altı rükün vardır. Yani namazın altı ana çatı, namazı namaz yapan altı ana davranış vardır. Bu altı ana davranışın her birisi için de ayrı ayrı tadil-i erkân, yani düzgün yapma kuralları söz konusudur. Bu ana davranışlar, bu kurallarla namaz rüknü olma hüviyeti kazanırlar. Bu açıdan bu kurallara uymak, yani tadil-i erkân, Şafiî ve Malikî Mezhepleri ile Hanefî Mezhebinden İmam-ı Ebû Yusuf’a göre farz; İmam-ı Azam ile İmam-ı Muhammed’e göre ise vaciptir. Bu rükünler ve bu rükünlerdeki tadil-i erkân keyfî olarak ihmal edilmez. İhmal edilirse namazın sıhhati zarar görür. Daha açık bir ifadeyle, bu altı rükünden birisi eksik olursa ya da tadil-i erkân üzere olmazsa namaz, namaz olmaz!

Güç yetirilemeyen rükün veya tadil-i erkân olduğunda ise, acziyet derecesinde, bu rükünlerin yerine getirilme yükümlülüğün veya tadil-i erkân yapma zorunluluğu kalkar. Bu durumda namaz kılan kişi, o rükün adına güç yetirebildiğini, güç yetirebildiği bir tadil-i erkân yaklaşımı ile yapar. Çünkü Kur’ân’ın kesin bir düsturudur ki,

“Allah hiçbir kimseye güç yetiremediği bir yük yüklemez!” (Bakara, 2/)

Güç yetirilemeyecek teklif dinimizde gelmemiştir.

Ashab-ı Kiramdan İmran İbn-i Husayn anlatıyor:

Bevasir hastalığına tutulmuştum. Peygamber Efendimiz’e (asm) namazı nasıl kılacağımı sordum. Peygamber Efendimiz (asm) buyurdu ki:

"Namazı ayakta kıl. Buna gücün yetmezse oturarak, buna da gücün yetmezse yan üstüne yatarak kıl."

Nesâî'de Hadis-i şerife şu ilâve vardır:

"Buna da gücün yetmezse sırt üstü yatarak kıl. Allah hiçbir kimseye gücünün yereceğinden fazlasını yüklemez." (Buhârî, Taksir, 19; Tirmizî, Mevâkît, ; Ebû Dâvud, Salât, ; Zeylaî, Nasbu'r-Raye, II/)

Namazda nasıl oturulacağına gelince;Hanefî Mezhebine göre, oturabiliyorsa teşehhüdde oturduğu gibi oturur. Bu şekilde oturamıyorsa dilediği gibi oturur. Malikî Mezhebine göre, secdeler ve teşehhüd halleri dışında bağdaş kurarak oturması menduptur. Hanbelî Mezhebine göre, rükû ve secde hâli dışında bağdaş kurarak oturması sünnettir. Dilediği gibi oturması da caizdir. Şafiî Mezhebine göre ise, oturarak namaz kılan kimsenin secde ve teşehhüt hâli dışında ayaklarını altına sererek oturması sünnettir. Bu şartlarla oturmaya gücü yetmeyen kimse ise, dört mezhebe göre de dilediği gibi oturur.

Oturarak namaz kılan kimse rükû ve secde yapabiliyorsa yapar; yapamıyorsa ima ile yapar. Bu durumda secde için yaptığı ima, rükû için yaptığı imaya göre biraz daha eğimli olur ki bu vaciptir. Ayakta durabildiği halde oturmaya ve rükû ve secde yapmaya gücü yetmeyen kimse ise, rükû ve secde için, ayakta iken ima eder. Bu durumda yine secde için, rükû için eğildiğinden biraz fazlaca eğilir.

Nâfile namazlarda kıyam şart değildir. Ancak gücü yetenin bunları da ayakta kılması gereklidir. Çünkü nâfile ibadetler çok olduğu için, bunlarda kolaylık ve müsâmaha esası vardır. Farz namaz olsun, nâfile olsun ayakta duramayan hastalar için de aynı kolaylık söz konusudur.

İslâm hukukçuları farz ve nâfile namazlarda, ayakta duramayacak derecede hasta olandan kıyâmın düştüğü konusunda görüş birliği içindedir. Delil; İmrân b. Husayn'dan nakledilen ve mealini verdiğimiz hadistir. Kırâatın bir kısmını, bir âyet bile olsa, ayakta yapabilene, bu kadar ayakta durmak gerekli olur.

Oturarak namaz kılmada rükû ve secdeler güç yettiği ölçüde yapılır. Eğer belin eğilmesi mümkün değilse veya sakıncalı olacaksa, başıyla imâ yapar. İmâda baş secde için rükûdan biraz daha fazla eğilir. Böylece ikisi birbirinden ayrılmış olur.

Rükû ve secdelerde tam eğilemeyen veya basıyla imâ yaparak namaz kılan kimsenin, secde için yüksek bir şey koymasına gerek yoktur. Hatta bu, hadisle yasaklanmıştır. Câbir b. Abdillâh (r.a)'tan rivayete göre, Hz. Peygamber bir hasta ziyaretine gitmiş namaz kılarken, önüne koyduğu bir yastık üzerine secde yapmaya çalıştığını görünce, yastığı almış ve şöyle buyurmuştur:

"Gücün yeterse toprak üzerinde namaz kıl. Bu mümkün değilse imâ ile kıl ve secdeni rükûundan daha fazla eğilerek yap." (Zeylaî, a.g.e., 2/ vd.).

Hasta oturamazsa sırtı üstüne yaslanarak yatar, ayaklarını kıbleye doğru getirerek rükû ve secdeleri imâ ile yapar. Yüzü kıbleye gelecek şekilde yanı üzerine yaslanarak imâ yapsa bu da yeterli olur.

Çoğunluk İslâm hukukçularına göre ise, başı ile îmâ yapamayan kimse gözü ile (taraf) hatta kalbiyle imâ yaparak namazını kılar. Aklı başında olduğu sürece namazını kazaya bırakamaz.

Sonuç olarak hastanın namazında kolaylığın sınırı; Hanefilere göre başıyla ima, Mâlikilere göre, göz veya sadece niyetle ima, Şafii ve Hanbelilere göre ise, rükünlerin kalble izlenerek ifasıdır.

Sandalye kullanımı konusuna gelince, özür sahipleri için şu seçenekler gösterilebilir:

1. Kıyamda ve rükûda tadil-i erkân üzere bulunamayan birisi, secdeyi ve teşehhüt miktarı oturuşu tadil-i erkân üzere yapabiliyorsa, secdesi ve oturuşu için sandalyeye ruhsat verilmez. Bu kişi kıyam ve rükûdan yapamadığı herhangi birisi veya her ikisi için sandalye desteği alabilir. Fakat secdeyi ve oturuşu tadil-i erkân üzere yerde yapması farzdır.

2. Kıyamı ve rükûu ayakta tadil-i erkân üzere yapabilen, ama özrü dolayısıyla secdeyi ve teşehhüt miktarı oturuşu tadil-i erkân üzere yapamayan birisi ise, ayaklarını uzatarak bir şekilde alnını secdeye koyabiliyorsa, secdesini yerde yapar. Oturuşu da kıbleye doğru dilediği gibi oturarak yapar. Eğer alnını secdeye koymasına özrü engel teşkil ediyorsa, bu kişi secdesini ve oturuşunu nasıl kolayına geliyorsa öyle (oturduğu veya yattığı yerden) yapabilir.

3. Kişi altı rükünden hangisini tadil-i erkân üzere yapamıyor ve hangisinde sandalye desteğine ihtiyaç duyuyorsa, sadece o rüknü sandalye desteğinde yapmasına ruhsat vardır. Yapabildiği diğer rükünler için sandalye kullanmasına ruhsat verilmez, onları tadil-i erkân üzere yapar.

4. Kişi yaslanmadan namaz kılamayacak derecede hasta veya yaşlı ise yaslanarak namaz kılabilir. Gücü yeten birisinin bunu yapması mekruhtur.

5. Yerin çamur olması, kafilenin beklememesi, binek hayvanın huysuz olup kaçması,.. gibi durumlar, yere inmemeye özür olarak gösterilmiştir. Bu noktadan bakılınca yerde oturmakta veya ayakta durmada zorlanan birisinin sandalyede namaz kılmasının bir sakıncası olmadığı söylenebilir.

6. Namaz kılarken huzurlu olmak da çok önemlidir. Eğer otururken ızdırap çekiyorsa, sandalyede daha rahat edecekse, sandalyede oturarak namaz kılabilir.

NOT: Konuyla ilgili, Diyanet İşleri Başkanlığının Kurul Kararı şöyledir:

Namaz, kulun Allah'a en çok yakınlık kazandığı bir ibadettir. Bu niteliğinden dolayı Hz. Peygamber (s.a.v) bu ibadeti "en hayırlı amel" (İbn Mâce, Taharet, 4) olarak tanımlamış, kıyamet gününde hesabı sorulacak ilk amelin namaz olacağını bildirmiştir.(Tirmîzî, Salât, ) Bu sebeple namazın terk edilmesine izin verilmemiş, ima ile de olsa mutlaka kılınması istenmiştir. Hz. Peygamber "Kim namazı kasten terk ederse Allah'ın himayesi ondan uzak olur."(Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI. ) buyurmuştur.

Namaz ibadetinin rükünlerinin neler olduğu Kur'an ve Sünnette belirtilmiş ve nasıl uygulanacağı da bizzat Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından sözlü ve pratik olarak ortaya konulmuştur. Bu rükünler iftitah tekbiri, kıyam, kıraat, rüku, secde ve ka'de-i ahiredir. Allah Teala

"Gönülden boyun eğerek Allah için namaza kalkın." (Bakara, 2/)

"Ey iman edenler, rüku edin, secde edin, rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz." (Hac, 22/77)

buyurmuştur. Hz. Peygamber (s.a.v.) de; namaz kılmayı öğrettiği bir sahabiye, sonunda nasıl teşehhüd yapacağını gösterdikten sonra "Bunu da yaptığında namazın tamam olur." buyurmuştur. (Tirmîzî, Ebvabü's-Salât, )

Bu rükünlerden herhangi birinin mazeretsiz olarak terk edilmesi halinde namaz sahih olmaz. Ancak dinimizde sorumluluklar, kulun gücüne göre belirlenmiş (Bakara, 2/); gücü aşan durumlar için kolaylaştırma ilkesi getirilmiştir. (Bakara, 2/) Namazın rükünlerinden herhangi birini yerine getirmeye engel olan rahatsızlıklar da kolaylaştırma sebebi sayılmıştır. Buna göre;

Namazı normal şekli ile ayakta kılmaya gücü yetmeyen kimse için asıl olan namazını oturarak kılmaktır. Böyle bir kişi namazını kendi durumuna göre diz çökerek veya bağdaş kurarak yahut ayaklarını yana ya da kıbleye doğru uzatarak kılar. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.) nasıl namaz kılacağını soran hasta bir sahabiye şöyle buyurmuştur:

"Namazını ayakta kıl. Eğer gücün yetmezse oturarak, buna da gücün yetmezse yan üzere kıl."(Buhari, Taksiru's-Salat, 19)

Ayakta durabilen ve yere oturabildiği hâlde secde edemeyen kimse namaza ayakta başlar, rükudan sonra yere oturarak secdeleri ima ile yapar.

Ayakta durabildiği hâlde oturduktan sonra ayağa kalkamayan kişi namaza ayakta başlar, secdeden sonra namazını oturarak tamamlar.

Ayakta durmaya ve rüku yapmaya gücü yettiği hâlde yere oturamayan kimse, namaza ayakta başlar, rükudan sonra secdeyi tabure ve benzeri bir şey üzerine oturarak ima ile eda eder.

Ayakta durmaya gücü yetmeyen, yere de oturamayan kimse namazı tabure, sandalye ve benzeri bir şey üzerine oturarak rüku ve secdeleri ima ile yerine getirir.

Kul Rabbine ibadet ederken hem özde samimi olmalı hem de dinin belirlediği şekil şartlarını tam olarak yerine getirmeye özen göstermelidir. Özen ve hassasiyet eksikliğinden dolayı Rabbine karşı sorumlu olacağı bilincinde olmalıdır. Bu sebeple namazını tabure, sandalye ve benzeri şeyler üzerinde kılan müminin ileri sürdüğü mazeretleri kendisini vicdanen rahatlatacak boyutta olmalıdır.

Namazı asli şekline uygun olarak kılmaya engel olmayacak hafif bedeni rahatsızlıklar, bu konuda meşru mazeret olarak görülmemelidir.

Öte yandan, dini açıdan zorunlu ve meşru bir sebep bulunmadıkça camilerde sandalyede namaz kılmak, göze hoş gelmeyen bir görüntü ortaya çıkarmakta ve cemaat arasında tartışmalara sebep olmaktadır. Özellikle üzerinde namaz kılmak amacı ile camilerde sıralar halinde sabit oturakların yapılması, cami doku ve kültürüyle bağdaşmamaktadır. Bu sebeple hastalık ve özürlülük gibi herhangi bir rahatsızlığı bulunan kimselerin, zorunlu olmadıkça namazlarını sandalyede değil, yere oturarak kılmaları uygundur.

Selam ve dua ile
Sorularla İslamiyet

Diyanet’ten Sandalyede Namaz Uyarısı

Namazını taburede ya da sandalyede kılanlara Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan bir uyarı geldi. Din İşleri Yüksek Kurulu; eğer geçerli bir sağlık sorunu yoksa “taburede namaz kılmanın doğru olmayacağını” açıkladı. Müminlerin namazı asli şekliyle ve derinden hissederek kılması gerektiğinin önemine vurgu yapıldı. 

"Eğer Geçerli Bir Sağlık Sorunu Yoksa Sandalyede Namaz Olmaz”

Kimileri namazını oturarak kılıyor, kimileri taburede ya da sandalyede. Diyanet İşleri Başkanlığı camilerde son zamanlarda artan bu görüntülere karşı uyardı. Eğer geçerli bir sağlık sorununuz yoksa “bu şekilde namaz olmaz” dedi;

"Camilerimizde tabureler ve sandalyeler çoğaldı hatta bunlar için özel yerler mekanlar da yapılmaya başlandı. İnsanlar vicdani muhasebelerini yapsınlar gerçekten sandalyede namaz kılmak zorunda iseler buna kimse bişey diyemez onu kılacaktır onu o şekilde eda edecektir ama böyle değilse bu namazın olmadığını namazın farzlarında ihmaller olduğu için geçerli sayılmayacağını bilmeleridir."

Dinimize göre ayakta başlamak, rükuya ve secdeye varmak, bir müddet de oturmak namazın farzlarından. Ancak Peygamberimiz Hazreti Muhammed (s.a.v); sağlık sorunu yaşayan müminlere kolaylık getirmiş.

Peki Namaz Asıl Şekliyle Kılınamıyorsa Nasıl Eda Edilmeli? 

"Bir insan eğer oturamıyorsa eğilemiyorsa sadece ayakta durarak ibadetini yerine getirebilecek durumda ise o kimseler ayakta iken namaza başlarlar ve devamındaki rüku ve secdeleri de yapabiliyorlarsa vücutlarının eğimiyle biz ona ima diyoruz veya başlarının hareketiyle yaparlar." Diz sorunu gibi sağlık problemi olanlar oturarak namaz kılabilir ancak bunun da kuralları var;

"Böylebir durumda ise kişi ayakta namazına başlar. Sonra ilkesel olarak yere zemine oturur. Bu oturmayı nasıl yapabiliyorsa öyle yapar yani takatı neye yetiyorsa diz çökerek oturmak esastır ama bunu yapamıyorsa bağdaş kurabilir bunu da yapamıyorsa ayaklarını kıbleyedoğru uzatarak namazını kılar."

Mü’min her iki şekilde de namazını eda edemiyorsa son çare tabureye ya da sandalyeye başvurmak…

"Bunlar da mümkün değilse o zaman bir tabureye oturur ve namazlarını vücut veya baş hareketleriyle biraz eğilerek biraz daha eğilerek yerine getirir. Zaten rükuyu normal şekilde yapabiliyorsa rükudan sonra oturur." Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Ahmet Yaman; namazın asıl şekliyle ve derinden hissederek kılınmasının çok önemli olduğunu vurguladı ve uyardı;

"Bunlar denenmeden bunlar yapılmadan vicdani bir muhasebeye kişiler girmeden hissettikleri küçük ağrılar veya ben hastayım tarzı bir kanaatten dolayı bu farzlardan birisini ihmal ederek namazını kılıyorsa bu namaz yerine gelmiş kabul edilmiş bir namaz olarak telakki edilemez. Namazı asli formuyla şekliyle ve derinden hissederek eda etmemiz gerekiyor onun için müslüman kardeşlerimizin bu farzlardan kesinlikle fire vermeden namazlarını eda etmeleri gerekir."

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır