namazda şaşırınca ne yapılır / Namazda şüpheye düşünce ne yapılır? Yanlış kılınan namaz tekrar kılınır mı? - Fikriyat Gazetesi

Namazda Şaşırınca Ne Yapılır

namazda şaşırınca ne yapılır

NAMAZI BOZAN ŞEYLER

Arama:     

NAMAZDA MEKRUH OLAN ŞEYLER &#;&#; RESULULLAH'A (S.A.A) SALÂVAT

On iki şey namazı bozar ve onlara "mübtilat" [=na-mazı bozan şeyler] denir:

1
) Namazda, namazın şartlarından birinin yok olması. Örneğin, namazdayken elbisenin necis olduğunun anlaşılması gibi.

2
) Namazdayken bilerek veya bilmeyerek veya çaresizlik yüzünden abdest veya guslü batıl eden bir şeyin meydana gelmesi. Örneğin, idrar gelmesi gibi. Hatta namazın son secdesinin ardından bilmeyerek veya çaresizlikten olsa dahi farz ihtiyat gereği namazı batıldır.
Ancak idrar veya büyük abdestini tutamayan kimseden namaz esnasında idrar veya gaita çıkacak olursa, abdest hükümlerinde açıklandığı üzere hareket ettiği takdirde, namazı batıl olmaz. Yine namaz esnasında müstehaze kadından kan gelirse, istihazeyle ilgili olarak açıklanan hükümleri uygulamış olursa, namazı sahihtir.

Elinde olmadan uyumuş olan kimse, namazda mı, yoksa namazdan sonra mı uyuduğunu bilmezse bu durumda; eğer kıldığı namazın örfün namaz diyeceği miktarda olduğunu bilirse namazı iade etmesine gerek yoktur.

Kendi iradesi ile uyuduğunu bilir; ama bunun, namazdan sonra mı, yoksa namaz esnasındayken namazda olduğunu unutarak mı gerçekleştiğinden şüpheye düşerse, bir önceki meselede denilen şartla namazı sahihtir.

Secde hâlindeyken uykudan uyanır ve namazın son secdesi mi, yoksa şükür secdesi mi olduğundan şüpheye düşerse, ister bilerek uyuduğunu bilsin veya elinde olmadan, namazı sahihtir ve iade etmesi gerekmez.

3
) Namazı bozan şeylerden biri de saygı ve tevazu niyetiyle elleri üst üste koymaktır. Elbette bu şekilde yapanın namazının batıl olması farz ihtiyat gereğidir. Meşru olduğu niyetiyle bu şekilde yapmanın haram olduğunda ise şüphe yoktur.

Unutkanlık, çaresizlik, takiye veya kaşımak gibi başka bir sebepten eller üst üste koyulursa, sakıncası yoktur.

4
) Fatiha okunduktan sonra "Âmin" denilmesi. Meşru olduğu kastıyla söylendiği taktirde haram olmasında şüphe olmamasına rağmen, me’mum hariç, onunla namazın batıl olması ihtiyat gereğidir. Ama eğer yanlışlıkla veya takiyyeden dolayı derse namazının sakıncası yoktur.

5
) Mazereti olmadan kıbleden dönmek. Ama dönmesi unutkanlık veya onu kıbleden çevirecek şiddetli fırtına gibi, zaruri bir sebep olursa, sağ veya sol tarafa ulaşmadıkça namazı sahihtir. Özrü bertaraf olduğunda hemen kıbleye dönmelidir. Sağ veya sol tarafa ulaştığında veya arkası kıbleye geldiğinde; unuttuğu, farkında olmadığı veya kıbleyi doğru teşhis edemediği için olursa ve konuyu, namazı bozduğu taktirde onu -bir rekâtı vakit dahilinde olsa bile- vakit dahilinde yeniden kılmaya imkânı olduğu bir vakitte hatırlarsa, namazı baştan almalıdır. Aksi taktirde o namazla yetinmeli kaza etmesi de gerekmez. Kıbleden dönmesi zaruri bir sebepten olduğunda da hüküm aynıdır. Dolayısıyla bir rekâtı vakit dâhilinde olsa bile, kıbleden dönmeden onu vakit dâhilinde kılma imkânı olursa, namazı baştan almalıdır. Aksi taktirde o namazı tamamlamalıdır. Kaza etmesine de gerek yoktur.

Yüzünü sadece kıbleden döndürür fakat bedeni kıbleye doğru olursa, arkasının bir miktarını görecek kadar kafasını kıbleden çevirirse, bu durumda daha önceden de açıkladığımız gibi kıbleden dönmüş hükmü verilir. Ama bu hadde olmaz, fakat örfe göre fazla olursa, farz ihtiyat gereği namazını yeniden kılmalıdır. Ama baş biraz döndürülürse, mekruh olmakla birlikte namaz batıl olmaz.

6
) Namazı batıl eden şeylerden biri de, bir harften oluşan bir kelime dahi olsa, bilerek konuşmaktır. Eğer Arapçada “Koru” anlamına gelen ق “Kı” harfi gibi bizzat kendisinin anlamını ifade eder, veya alfabe harflerinin ikincisini ifade eden ب harfi gibi soru karşılığında cevap olarak verilirse, ayrı bir kelimenin manasını ifade ederse, namazı batıl olur. Herhangi bir anlamı ifade etmediği taktirde de, eğer iki veya daha fazla harften oluşursa, yine de ihtiyat gereği namazı batıl eder.

Bir veya daha fazla harften oluşan bir kelimeyi bilmeyerek söylerse, söylediği kelimenin anlamı da olsa namazı batıl olmaz. Ama farz ihtiyat gereği namazdan sonra Sahiv secdesi yapmalıdır. Bu konu daha sonra açıklanacaktır.

Namazda öksürmenin, geğirmenin sakıncası yoktur. Fakat farz ihtiyat gereği bilerek “ah” çekmemeli ve hüzün harfleri söylememelidir. Bilerek “ah” “of” ve benzeri şeyler söylerse namazı batıl olur.

Bir kelimeyi zikir niyetiyle söylerse, meselâ, zikir niyetiyle "Allahu ekber" der ve söylediği zaman başkasına bir şey anlatmak için sesini yükseltirse, sakıncası yoktur. Yine başkasının bir şeye dikkatinin çekileceğini bilerek, zikir niyetiyle bir şey söylerse sakıncası yoktur. Ama zikir kastı olmaz veya her ikisini de niyet ederse, örneğin, lefzi her iki manada da kullanırsa namazı batıldır. Ama zikir niyeti eder ve bununla başkasına bir şey anlatmaya çalışırsa namazı sahihtir.

Namazda Kurân ve dua okumanın sakıncası yoktur. Müstehap ihtiyata göre Arapçadan başka bir dille dua okunmamalıdır. (Farz secdesi olan dört ayetle ilgili hüküm ise meselede açıklandı.)

Fatiha, sure ve zikirlerden herhangi bir kısmını, kasıtlı olarak veya ihtiyat ederek bir kaç kez okumanın sakıncası yoktur.

Namaz kılan birisi başkasına selâm vermemelidir. Eğer bir başkası ona selâm verirse, cevabını vermelidir. Cevap da selam gibi olmalı fazlalık eklenmemelidir. Meselâ, "Es-selâmu aleykum ve Rahmtullahi ve Berekâtuhu" dememelidir. Hatta selamın cevabında “Aleykum” veya “aleyke” lâfzîni selamdan önce dememesi ihtiyaten farzdır. Hatta selam veren bu şekilde demese de yine müstehap ihtiyata göre kâmilen onun verdiği şekilde cevap vermek gerekir. Örneğin "Selâmun aleykum" derse cevabında "Selâmun aleykum";"es-Selâmun aleykum" derse cevabında "es-Selâmun aleykum" ; "Selâmun aleyk" derse cevabında "Selâmun aleykum" demelidir. Fakat " Aleykum selâm " derse cevabında " Aleykum selâm " veya “es-Selâmun aleykum" veya “Selâmun aleykum" diyebilir.

Selâmın cevabı, ister namazda olsun, ister namaz dışında olsun, hemen verilmelidir. Eğer selâmın cevabı, kasıtlı olarak veya unutkanlıkla, verildiğinde selâmın cevabı sayılmayacak kadar geciktirilirse, namazdaysa cevap vermeli; namazda değilse, cevap vermek farz olmaz.

Selâmın cevabı, selâm verenin duyacağı şekilde verilmelidir. Fakat selâm veren sağır olursa veya selam vererek hemen geçerse, selamın cevabını işaretle veya benzeri bir şekilde anlatmak mümkünse cevap verilmelidir. Bunun dışında cevap vermek namazın dışında gerekli olmayıp, namazda da caiz değildir.

Namaz kılan, selâmın cevabını tahiyyet niyetiyle vermelidir. Dua niyeti etmesinin de sakıncası yoktur. Yani alemlerin rabbinden selam eden için sağlık ve esenlik dileyebilir.

Eğer nâmahrem kadın veya erkek veya iyiyi kötüyü anlayan bulûğ çağına ermemiş çocuk, namaz kılana selâm verirse, namaz kılan onun cevabını vermelidir. Kadın selam verdiğinde “Selamun aleyke” derse o da cevabında “Selamun Aleyki” diyebilir.[49]

Namaz kılan selâmın cevabını vermezse, günah işlemiş olur; ama namazı sahihtir.

Namaz kılana yanlış selâm verilirse, cevabı doğru bir şekilde verilmelidir.

Şaka ile veya alay etmek için selâm verenin ayrıca zimmi olmayan gayrimüslim kadın ve erkeğin selâmına cevap vermek vacip değildir. Zimmi olursa sadece "aleyk" demekle yetinilmelidir.

Bir topluluğa selâm verilirse, selâmın cevabını vermek hepsinin üzerine farz olur. Ama, topluluktan birinin cevap vermesi, yeterli olur [ve diğerlerinin üzerinden kalkar].

Eğer bir kişi bir topluluğa selâm verir de, selam verenin selam verme niyeti olmayan biri de cevap verirse, yine selâmın cevabını vermek o grup üzerine farz olur.

Eğer bir kimse, bir topluluğa selâm verirse, topluluk arasında namaz kılan biri olur ve kendisinin selâm veren tarafından kastedilip edilmediğini bilmez ise cevap vermemelidir. Yine farz ihtiyat gereği kendisinin de kastedildiğini bildiği hâlde başkası cevap verirse hüküm aynıdır. Ama eğer kendisinin kastedildiğini bilir ve başkası da cevap vermez veya cevabını verip vermediklerinde şüphe ederse, cevap vermesi gerekir.

Selâm vermek sünnettir. Bineklinin yayaya, ayak-ta olanın oturana, küçüğün büyüğe selâm vermesi rivayetlerde tavsiye edilmiştir.

Eğer iki kişi aynı anda birbirlerine selâm verirlerse, farz ihtiyat gereği her biri diğerinin selâmını cevaplamalıdır.

Namaz dışında, selâmın cevabını daha güzel bir şekilde vermek müstehaptır. Meselâ, "Selâmun aleykum" diyen kimsenin cevabında, "Selâmun aleykum ve rahmetul-lah" denmesi müstehaptır.

7
) Bilerek sesli bir şekilde gülmek namazı bozar. Mukaddimesi bilerek yapılmışsa, istemeyerek de olsa hüküm aynıdır. Hatta mukaddimesi bilerek dahi olmasa, vakit varsa farz ihtiyata göre namazı yeniden kılmalıdır. Ama bilerek sessiz ve bilmeyerek sesli gülmek namazı bozmaz.

Eğer sesli gülmeyi önlemek için hâli değişirse, meselâ yüzü kızarırsa, farz ihtiyata göre namazı iade etmelidir.

8
) Farz ihtiyat gereği, namazı bozan şeylerden biri de, bilerek dünya meselesi için sesli veya sessiz ağlamaktır. Allah korkusundan ya Allah’a yönelmeye olan aşktan dolayı veya ahiret için sesli ve sessiz ağlamanın sakıncası olmadığı gibi, en üstün amellerden biridir. Hatta Allah karşısında zelil bir şekilde dünyevi istekleri için ağlamasının sakıncası yoktur.

9
) Namazı batıl eden şeylerden biri de, namazın şeklini bozan hareketlerdir. Meselâ, havaya zıplamak ve benzeri hareketler. Bunlar bilerek yapılsın veya bilmeyerek, namazı bozar. Fakat el ile işaret etmek gibi namazın şeklini değiştirmeyen hareketlerin sakıncası yoktur.

Namazdayken, "namaz kılmıyor" denecek kadar susmak, namazı batıl eder.

Namazda bir iş yapar veya bir müddet susar ve namazın bozulup bozulmadığından şüpheye düşerse, namazı yeniden kılmalıdır. İlk önce kıldığı namazı tamamlayarak tekrar iade etmesi daha iyidir.

10
) Namazda, "namaz kılmıyor" denecek şekilde yemek veya içmek. Namaz esnasında namaz kılmıyor denecek şekilde, bir şey yer veya içerse; ister bilerek olsun veya unutkanlıktan dolayı olsun namazı batıl olur. Ama oruç tutmak isteyen kimse, sabah ezanından önce müstehap bir namaz kılar ve kendisi de susuz olursa, namazı bitirmeyi beklediği taktirde sabah ezanı olacağından korkarsa ve su da onun önünde birkaç adım ötede ise, namazı arasında su içebilir. Ama yüzü kıbleden çevirmek gibi namazı batıl eden bir şey yapmamalıdır.

Yemek ve içmek namazın şeklini bozmasa da farz ihtiyat gereği namazı yeniden kılmalıdır. İster namazı peş peşe kılıyor, denmeyecek kadar muvalatı (fiil ve cüzlerinin peş peşe yapılması) gözetilmesin, ister gözetilsin hüküm aynıdır.

Namazda, dişin dibinde kalan yemek artıklarını yutmak, namazı bozmaz. yine şeker ve benzeri şeyler, ağızda kalır ve namazda yavaş yavaş eriyip boğaza giderse, sakıncası yoktur.

11
) Namazı bozan şeylerden biri de, İki veya üç rekâtlı namazların rekâtlarında ya da dört rekâtlı namazların ilk iki rekâtında şüpheye düşmek ve şüphede baki kalmaktır.

12
) Namazı bozan şeylerden bir diğeri, namazın rüknünü bilerek veya bilmeyerek azaltmak, rükün olmayan bir şeyi de bilerek azaltmak veya namazın bir cüzünü bilerek çoğaltmaktır. Aynı şekilde bir rekâtta, rükû veya iki secde gibi rükünleri bilmeyerek izafi ederse, namazı farz ihtiyat gereği batıldır. Ama bilmeden İftitah Tekbirini fazla söylemek namazı batıl etmez.

Namaz bittikten sonra, namazdayken namazı bozan bir işin yapılıp yapılmadığından şüpheye düşülürse, namaz sahihtir.

NAMAZDA MEKRUH OLAN ŞEYLER &#;&#; RESULULLAH'A (S.A.A) SALÂVAT

Namaz Kılarken Şaşırınca Ne Yapmalı?

Yard. Doç. Dr. Ahmet Hamdi Yıldırım, “Kaç rekat kıldığını unutan veya rekatlarda hata yapan kimse nasıl hareket etmelidir? Namazda kaçıncı rekatta olduğunu unutan kişi nasıl davranmalıdır?” sorularına cevap veriyor.

NAMAZDA KAÇINCI REKATTA OLDUĞUNU UNUTAN VEYA HATA YAPAN KİMSE NE YAPMALI?

Dört rekatlı bir namazda yanlışlıkla üçüncü rekatta teşehhüde oturan kimse bunu hatırladığında ayağa kalkıp namazına devam eder, rekatlerini tamamlar ve namaz sonunda sehiv secdesi yapar. Çünkü namazın farzlarından olan kıyam ertelenmiştir.

Namazda farzın tehiri, vâciblerden birinin unutularak yapılmaması (terki), yahut sonraya bırakılması (tehiri), yahut da vaktinden önce yapılması (takdimi) sehiv secdesini gerektirir.

Hanefi mezhebine göre selam veren kişi yönünü kıbleden çevirmedikçe ve namazı bozacak bir hal kendisinden zuhur etmedikçe namazına devam eder. Buna göre dört rekatlık bir namazın üçüncü rekatında selam veren kişi yönünü kıbleden çevirmemişse ve namazı bozacak bir hareket yapmamışsa kalkıp bir rekat daha kılar ve sehiv secdesi yapar. Böylece namazı tamamlanmış olur.

Aynı şekilde dört rekatlık bir namazın üçüncü rekatında oturan kişi selam vermeden önce aklına gelirse kalkıp bir rekat daha kılar ve sehiv secdesi yapar.

Üç rekatlı farz bir namaz (Akşam namazı) da, son rekatta oturmaksızın dördüncü rekata kalkılacak olsa, dördüncü rekatın kıyam, kırâat ve rükûyu tamamlanıp secdeye gidilmedikçe, dönüp tekrar oturulur. Tehıyyâtdan sonra selâm verilip sehiv secdesi yapılır. Çünkü bu durumda farz olan son oturuş tehire uğramıştır. Fakat dördüncü rekat için secde yapılmış olursa, bu namaz nâfileye döner. Dolayısıyla sehiv secdesi de gerekmez, farzı yeniden kılması gerekir.

Bir kimse yanılarak birinci oturuşu yapmasa, sonra bu durumu hatırlasa bakılır; eğer oturma haline daha yakın ise, geri döner ve oturup teşehhütte bulunur. Eğer ayakta durma haline daha yakın ise, geri dönmez, namazın sonunda sehiv secdesi yapar.

Son oturuşu yanılarak terkedip beşinci rekâta kalkan kimse, beşinci rekâtın secdesini yapmamışsa geri döner ve oturur, sonunda da sehiv secdesi yapar. Eğer bu kimse, beşinci rekâtın secdesini yapmışsa farzı bâtıl olur ve kıldığı namaz nâfileye dönüşür. Böyle bir kimsenin bu namazı altıya tamamlaması menduptur. Bu hüküm Ebû Hanîfe ile İmam Muhammed’e göredir. Bu durumda sehiv secdesi yapmaz farzı yeniden kılması gerekir.

Eğer son oturuşta teşehhüt miktarı oturduktan sonra yanılarak ayağa kalkarsa, bu oturuşu birinci oturuş sanarak selâm vermemişse bakılır: Beşinci rekâtın secdesini yapmadıysa tekrar oturur. Eğer beşinci rekâtın secdesini yapmışsa müstehap olarak bu namaza bir rekât daha ilâve eder. Bu kimsenin kıldığı farz namaz tamam olur. Çünkü son oturuş, kendi mahallinde olmuştur. Fazla olarak kılınan iki rekât ise, bu kimse için nafile hükmünde olmuş olur. Farz tamam olur sehiv secdesi yapması gerekir.

Bir kimse namazında şüphelenerek üç mü yoksa dört mü kıldığını hatırlamasa eğer yanılma olayı bu kişinin başına ilk defa gelmişse, yani bu gibi şüphelenmeler o kişide devamlı bir âdet hâline gelmemişse namazını yeniden kılmalıdır. O namaz batıl olmuştur. Bunu yeniden kılmak için oturarak selâm vermesi daha iyidir. Çünkü bu konuda şu hadis vardır:

“Sizden biri namazında kaç rekât kıldığı hususunda şüpheye düşerse namazını yeniden kılsın.”[1]

İbni Ebu Şeybe de İbni Ömer’den şu hadisi rivayet etmiştir:

“Üç rekât mı, dört rekât mı, kaç rekât kıldığını bilemeyen kişi, kaç kıldığını hatırlayıncaya kadar namazını yeniden kılacaktır.”

Hem böyle bir namazı yeniden kılan kaç rekât kıldığı hususunda kesin bir bilgiye tam olarak sahip olur.

Fakat aynı namaza devam edecek olursa onu bu şekilde tam olarak yapamaz. Eğer selâm verdikten sonra, şüphe ortaya çıkacak olursa bu namazı yeniden kılmak gerekmez. Nitekim selâm vermeden önce ve teşehhüt miktarı oturduktan sonra da şüphe hâli arız olursa, yine namazı iade etmek gerekmez.

Eğer böyle bir kimseye çoğu kez şüphelenme durumu geliyorsa galip olan kanaatine göre namazına devam eder. Üç veya dört rekâttan hangisi hakkında kanaati ağır basıyorsa o tarafı tercih eder. Çünkü sık sık vesveseye düşen bir kimsenin namazını yeniden kılmasında güçlükler vardır. Ayrıca Hz. Peygamber de şöyle buyuruyor:

“Her kim namazında şüphelenirse, doğrusunu araştırsın.” [2]

Namazda şüphelenip kaç rekat kıldığı hususunda kesin bir görüş ve kanaate varamayan kimse, en az rekâtı esas alarak namazına devam eder. Çünkü en azı hakkındaki bilgi kesindir. Böyle bir kimse, oturması lâzım geldiğine kanaat getirdiği her yerde oturmalıdır. Bu suretle farz veya vacip olan oturuşu terk etmemiş, bunları kolayca yerine getirmiş olur.

Yine bir kimse dört rekâtlı bir namazda, kılmakta olduğu rekâtın birinci mi, yoksa ikinci mi olduğu hususunda şüphelenirse araştırmasına göre amel eder. Eğer araştırması bir sonuç vermezse, o takdirde en azını esas kabul ederek namazına devam eder. Yani kılmakta olduğu rekâtı birinci rekât kabul eder ve ikinci rekât olma ihtimalinden dolayı oturur. Çünkü ikinci rekâtta oturmak vaciptir. Sonra kalkıp başka bir rekât daha kılarak oturur.

En azı ile amel etmek gerektiğinin delili, Ebu Saîd el-Hudrî hadisidir. Hz. Peygamber şöyle buyurdu:

“Sizden biri namazın da şüphelenir de üç mü, yoksa dört mü kıldığını bilemezse, şüphelenmeyi bıraksın ve en az rekâtı esas olarak namazına devam etsin.”[3]

Hadisin lafzı şöyledir:

“Sizden biri şüphelendiği zaman doğruyu araştırsın, namazını tamamlasın.”[4]

Dipnotlar:

[1] Zeylai bu hadis için garip demiştir. Nasbu’r-Raye, II/

[2] Buhari ve Müslim bu hadisi İbn-i Mes’ud’dan merfu olarak tahric etmiştir. bk Nasbu’r-Raye, II /

[3] Nasbu’r-Raye, II/

[4] Nasbu’r-Raye, II/

Kaynak: Sorularla İslamiyet

İslam ve İhsan

Sehiv Secdesi Nedir? Sehiv Secdesi Neden Yapılır?

PAYLAŞ:                

Sehiv (yanılma) secdesi nedir; ne zaman ve nasıl yapılır?

Değerli kardeşimiz,

Hanefi mezhebine göre sehiv secdesi, bir namazın kusurlu kılınması hâlinde, bu kusuru düzeltmek maksadı ile namazın sonunda (son oturuşta Tahiyyatı okuduktan sonra) yapılan secdedir. Kusur genellikle namazda farzın te'hiri, vâciblerden birinin unutularak yapılmaması (terki), yahut sonraya bırakılması (tehiri) yahut da vaktinden önce yapılması (takdimi) suretiyle ortaya çıkar. Namaz içinde bu yanlışlıklar hatırlanırsa namaz sonunda sehiv secdesi yapılır. Sehiv secdeleri vâcibdir.

Sehiv Secdesinin Yapılışı Nasıldır?

Son oturuşta Tehıyyât okunduktan sonra, imam olan kimse sadece sağ tarafına, yalnız kılan ise iki tarafına da selâm verir ve hemen ardından "Allahü Ekber" diyerek iki defa secdeye varır. İkinci secdeden sonra doğrulup oturur ve yeniden Tehıyyâtı, salâvat ve duaları okuyarak selâm verir. Böylece sehiv secdesi yerine getirilmiş olur. Namaz kılan kimse şayet selâm verdikten sonra yanıldığını hatırlarsa, yönünü kıbleden çevirmemiş ve henüz konuşmamış ise, sehiv secdesini yapabilir. Fakat yerinden kalkmış, yönünü kıbleden çevirmiş veya konuşmuş ise, artık sehiv secdesi yapamaz. Namaz sahihtir, ancak sehiv secdesi yapılmadığı için sevabı noksandır. Vâciblerden biri, terkedilirse namaz geçerli olur. Ancak vacibi terketmekten dolayı günah işlemiş olur. Sehiv secdesi yapan imama iktida sahihtir.

Hanefi Mezhebine Göre Sehiv Secdesini Gerektiren Haller:

1. Fâtiha'dan sonra zamm-ı sûre okumadan rükû'a gitmek. Rükû'da iken hatırlarsa, doğrulup sûreyi okur, sonra tekrar rükû'a gider. Namazın sonunda da sehiv secdesi yapar.

2. Unutarak Fâtiha'yı iki kere okumak.

3. Vitir namazlarının tekbir ve kunut duasını unutmak. Rükûda iken hatırlasa, doğrulup kunut okumaz. Sonunda sehiv secdesini yapmakla yetinir.

4. Dört rekâtlı namazlarda, iki rekât kıldıktan sonra oturmayı unutarak üçüncü rekâta kalkmak, yani, ilk oturuşu terketmek. Bu durumda bakılır: Eğer namazı kılan kişi tamamen kalkmış veya kalkmaya daha yakın bir durumda ise, oturmaz; namazı bitirip sonunda sehiv secdesi yapar. Eğer oturmaya daha yakın bir halde ise, oturur; sonunda da sehiv secdesi yapmaz. Tam kalktıktan sonra oturmak ise, namazı bozar.

5. Birinci oturuşta Tehıyyât'ı okuduktan sonra hemen kalkmayıp salâvatları ve duaları okumak yahut da bir rükün edâ edecek kadar gecikmek. Bu durumda eğer salâvattan okunan kısım bir cümle teşkil eder ise (Allahümme salli alâ Muhammedin demek gibi) namazın sonunda sehiv secdesi yapılır. Fakat okunan kısım bir cümle teşkil etmemişse, sehiv secdesine gerek yoktur.

6. Dört rekâtlı farz namazlarda, son rekâtta oturmaksızın beşinci rekâta kalkılacak olsa, beşinci rekâtın kıyam, kırâet ve rükû'u tamamlanıp secdeye gidilmedikçe, dönüp tekrar oturulur. Tehıyyâtdan sonra selâm verilip sehiv secdesi yapılır. Çünkü bu durumda farz olan son oturuş te'hire uğramıştır. Fakat beşinci rekât için secde yapılmış olursa, bu namaz nâfileye döner. Artık buna bir rekât daha ilâve ederek, altı rekâtlık bir nâfile namazı kılınmış olur. Dolayısıyla sehiv secdesi de gerekmez. O farzı yeniden kılması gerekir.

7. Dört rekâtlı bir farz namazın son ka'desinde teşehhüd miktarı oturduktan sonra kalkan kimse, hemen oturup selâm verir. Tekrar Tehıyyat okumasına gerek yoktur. Hâtta oturmadan ayakta bile selâm verebilir. Zira farz olan oturuşu yapmıştır. Yalnız ayakta selâm vermekle sünneti terketmiş olur. Sonunda ayrıca sehiv secdesi de lâzımdır. Çünkü selâm te'hire uğramıştır.

8. İmama sonradan yetişen kimse, kendi kıldığı rekatlar içinde hata yaparsa, o hatası için sehiv secdesi yapar.

9. İmamın, açıktan okuması vâcib olan yerlerde gizli; gizli okuması vâcib olan yerlerde de açık okuması Meselâ, öğle namazında Fâtiha ve zamm-ı sûreyi sesli okuması, akşam namazında da içinden okuması gibi. Namazdaki tesbih ve tekbirlerin cehren okunması, sehiv secdesini icab ettirmez.

Namaz içinde Fâtiha okunduktan sonra, hangi ayet veya sureyi okuyacağı bir müddet tefekkür edilse, sehiv secdesi icab eder. Çünkü vâcib te'hire uğramıştır. Bu süre bir ayet okuyacak kadar veya bir rükü ve ya secde yapacak kadar bekleme süresi esas alınır.

Bir rüknü veya bir vacibi yerine getirirken meydana gelecek bir dalgınlık ve bir düşünce ise, sehiv secdesi gerektirmez.

Ta'dîl-i erkânın terki, sehiv secdesini gerektirir.

Namazda sehiv secdesini icab eden birkaç hatadan dolayı tek sehiv secdesi yeterlidir.

Herhangi bir namazın bir rüknünü tekrar etmek, sehiv secdelerini gerektirir. Bir rekatta iki defa rükü veya üç defa secde yapılması gibi. Birinci ve ikinci rekatlarda Fatiha'nın tekrarlanarak okunması veya arka arkaya okunması veya rüku, secde ve teşehhüdde Kur'an okunması da böyledir. Fakat üçüncü veya dördüncü rekatlarda Fatiha'nın iki defa okunması veya bunlarda Fatiha ile beraber başka bir surenin de okunması yahut yalnız başka bir sürenin okunması sehiv secdelerini gerektirmez. Çünkü bu takdirde bir vacib terk edilmiş veya geciktirilmiş ve Kur'an da meşru olan yerin başkasında okunmuş olmaz. Ancak bu halde rekatlar, önceki, rekatlarden daha fazla uzatılmış ve cemaata da ağırlık verilmiş olursa, kerahetten korunmuş olmaz.

Sehiv secdesinde, iki secde ile Tehıyyât'ı okumak ve selâm vermek vâcibdir. Tehıyyât'dan sonraki salâvat ve dualar ve secdedeki tekbirler ve tesbihler ise sünnettir.

* Bir namaz içinde, o namazın rekâtları sayısında şüphe etmek, namaz kılan kimse vesveseli biri değilse, kılınan namazı iptâl eder. Yeniden kılmak gerekir. Nitekim vakit varken, namazı kılıp kılmadığında tereddüd eden de o namazı kılar. Namazı tamamladıktan sonra rekât sayısında şüpheye itibar yoktur. Ancak noksan kıldığını kesin olarak anlarsa, namazı yeniden kılar.

İlave bilgi için tıklayınız: 

-SECDE-İ SEHİV (SEHİV / YANILMA SECDESİ)

Selam ve dua ile
Sorularla İslamiyet

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır