neşet ertaşın çocuğu / Neşet Ertaş Kimdir? - Neşet Ertaş Hayatı ve Biyografisi

Neşet Ertaşın Çocuğu

neşet ertaşın çocuğu

Neşet Ertaş Kimdir?

Neşet Ertaş

yılında Kırşehir'e bağlı Çiçekdağı'nın (günümüzde Akpınar'ın) Kırtıllar köyünde doğdu. Babası abdal geleneğinin temsilcisi bir bağlama ustası Muharrem Ertaş, annesi Kırıkkale'nin Keskin ilçesinin Hacıaliobası köyünden Döne Ertaş'tır. Küçük yaşta babasının yanında zil, cümbüş, darbuka çaldı.

Sekiz yaşında ailesi ile birlikte Kırtıllar köyünden taşınarak İbikli köyüne yerleşti. 12 yaşındayken annesi Döne'yi kaybetti. Babası ve kardeşleri ile bir süre göçebe bir hayat sürdüler. Babası Muharrem Ertaş, İç Anadolu Bölgesi'ndeki Yozgat'ın Kırıksoku köyünden "Arzu" isminde bir hanımla ikinci evliliğini yaptı ve bir süre onun köyünde yaşadılar; daha sonra Yozgat'ın Yerköy ilçesine yerleştiler. Kırşehir, Yozgat ve ardından iki yıl Kırıkkale'de yaşadılar.

Neşet Ertaş, ilkokula gittiği bu dönemde önce keman, sonra da bağlama çalmayı öğrendi. Babası Muharrem Ertaş ile birlikte yörenin düğünlerinde sazı ile türküler söyleyen Neşet Ertaş, etkilendiği tek kişinin babası Muharrem Ertaş olduğunu söylemiştir. Ertaş, bu durumu şu şekilde ifade eder; "Babamla ben aynı ruhun insanlarıyız."

Sanat yaşamı

'li yılların başlarında TRT Ankara Radyosu'nda canlı olarak yayımlanan, Muzaffer Sarısözen'in yönettiği "Yurttan Sesler" programında, "Geleli gülmedim ben bu cihana" adlı bozlağı solo çalıp okumasından sonra Neşet Ertaş'ın adı ülke genelinde duyuldu. 'li yılların ortalarına kadar devam eden yirmi yılı aşkın süre boyunca on beş günde bir “misafir mahallî sanatçı” sıfatıyla Ankara Radyosu’na çağrılarak on beşer dakikalık solo bantlar yaptı.

  yılının sonunda İstanbul'a giderek ilk kayıtlarını babasının türküleri ile yaptı. Babasının Neden Garip Garip Ötersin Bülbül türküsünün adını taşıyan ilk taş plağını, diğer plakları ve halk konserleri takip etti. İki yıl İstanbul'da çalıştıktan sonra sahne hayatına Ankara'da Kazablanka Gazinosu'nda devam etti. Önce farklı türlere mensup müzisyen ve oyuncularla birlikte çıktığı konser turneleriyle, ardından tek başına çıktığı organizasyonlarla Türkiye'nin bütün şehirlerini ve pek çok ilçesini dolaştı.

'de İzmir'in Narlıdere ilçesinde askerlik yaptı. Askerlikten döndükten sonra Ankara'da çalıştığı gazinoda tanıştığı Leyla isminde bir kızla babasının karşı çıkmasına rağmen evlendi. Babası ile arasının bozulduğu bu dönemde onunla türküler aracılığıyla iletişim kurdu. Neşet Ertaş ve Leyla Ertaş'ın bu evlilikten Döne ve Canan adında iki kız ile Hüseyin adında bir erkek çocukları oldu. Yedi yıl evli kaldıktan sonra 'lerin başlarında ayrıldılar. "Cahildim dünyanın rengine kandım" türküsünü evliliğini bitmesi üzerine söyledi.

’da Almanya’da verdiği bir konser sonrası Türkiye’ye dönerken ehliyetsiz otomobil kullanmaktan dolayı Yugoslavya’da 3 ay hapse mahkum olan Ertaş, "Hapishanelere Güneş Doğmuyor" türküsünü bu sırada besteledi. Hapishanede olduğunu öğrenen Yaşar Kemal'in kendisine "İnce Memed romanını gönderip kapağına "Bozkırın Tezenesi. Geçmiş olsun" diye yazmasından sonra Ertaş’a hayranları "Bozkırın Tezenesi" olarak seslendi.

Neşet Ertaş, yılında sigara ve alkol kullanımına bağlı olarak bir gün sahnede iken parmaklarından felç geçirdi. İki yıl süren fizik tedaviden sonuç alamadı ve işsiz kaldı. Almanya'da işçi olan kardeşinin yanına gidip tedavi olunca ailesini yanına getirdi. yıllarında Almanya'da kaldı. Önce Berlin'e, sonra Köln'e yerleşti. Avrupa ülkelerinde Türk işçilerin yoğun yaşadığı hemen hemen tüm şehirlerde konserler verdi. Almanya yıllarında 20 civarında kaset çıkardı. Çoğunlukla söz ve müziği kendisine ait türküler seslendirdi. Seslendirdiği diğer eserler babası Muharrem Ertaş’tan kalanlar türkülerle söz ve müziği anonim olan çoğu Orta Anadolu yöresine ait çeşitli türküler, bozlaklar, oyun havaları ve halay ezgilerdi.

Sanatçı, yılında İstanbul'da Harbiye Açık Hava Tiyatrosu'nda verdiği konserle sahne hayatına geri döndü. 'de devrin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından kendisine takdim edilmek istenilen devlet sanatçısı unvanını geri çevirdi. yılında Türkiye'ye dönerek İzmir'e yerleşti. yılında TBMM Üstün Hizmet Ödülü'nde değer görüldü. Devlet sanatçılığı unvanını reddetmesi hakkında şunları söyledi: "O dönem Süleyman Demirel cumhurbaşkanıydı. Devlet sanatçılığı bana teklif edildi. Ben, 'hepimiz bu devletin sanatçısıyız, ayrıca bir devlet sanatçısı sıfatı bana ayrımcılık geliyor' diyerek teklifi kabul etmedim. Ben halkın sanatçısı olarak kalırsam benim için en büyük mutluluk bu. Şimdiye kadar devletten bir kuruş almadım, bir tek TBMM tarafından üstün hizmet ödülünü kabul ettim. Onu da bu kültüre hizmet eden ecdadımız adına aldım."

yılında Unesco Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi kapsamında yapılan ulusal envanterlerden Yaşayan İnsan Hazineleri Türkiye Ulusal Envanterine alınarak yaşayan insan hazinesi kabul edilen Ertaş, 25 Nisan tarihinde İTÜ Devlet Konservatuvarı tarafından fahri doktora ödülüne layık görüldü. Bağlamadaki tavrı ve türküleri konservatuvarlarda ders olarak okutuldu.

25 Eylül tarihinde İzmir'de tedavi gördüğü hastanede ileri evrede prostat kanseri nedeniyle yaşamını yitirdi. Cenazesi Kırşehir Bağbaşı Mezarlığı'nda babası Muharrem Ertaş'ın mezarı yanına defnedildi. Mezar taşında ''Sakin ol ha, insanoğlu. İncitme canı, her can bir kalp, Hakk'a bağlı. İncitme canı, incitme.'' yazılıdır.

Sanatçının hayatı ve eserleri Erol Parlak tarafından iki ciltlik kitap yayımlanmıştır.

Hayatı, ilk olarak 'da Bilge Tokel danışmanlığından hazırlanan ve TRT'de yayımlanan "Bozkırın Tezenesi Neşet Ertaş" adıyla belgesel filme konu oldu. Ardından Nebil Özgentürk tarafından hazırlanan "Bir Yudum İnsan-Neşet Ertaş" () adlı belgesel, Can Dündar tarafından hazırlanan "Garip-Neşet Ertaş" () adlı üç bölümlük belgesel, Cengiz Özkarabekir'in "Tek Başına-Neşet Ertaş Belgeseli" () çmonash.pwşet Ertaş’ın adı Kırşehir'deki caddelerde, okullarda bulunmaktadır, ayrıca babası Muharrem Ertaş’la birlikte bir de anıtı bulunuyor. Adil Çelik tarafından yapılmış Android heykeli Kırşehir Neşet Ertaş Gönül Sultanları Kültür Evi'ndedir. Yaşamı, Neşe Dert Aşk adıyla oyunlaştırıldı.

Neşet Ertaş&#x;ın oğlundan sitemkar sözler

Mecbur kalmadığı sürece geri planda kalmayı tercih eden ve mikrofonlara açıklamada bulunmayan Merhum Neşet Ertaş’ın oğlu Hüseyin Ertaş, Kırşehir’de katıldığı panelde babası ile olan anılarını ve sözlerini biraz da sitemkâr ifadelerle anlattı.

Bozkırın Tezenesi Neşet Ertaş’ı anma vesilesiyle Neşet Ertaş Kültür ve Sanat Merkezinde Kırşehir Belediyesi tarafından “Geleneğin içinde Neşet Ertaş Kültür ve Sanatı” konulu panel düzenlendi. Panele Neşet Ertaş’ın ailesi de katıldı. Panelin sonunda sözü oğlu Hüseyin Ertaş aldı. Ertaş’ın her sözü salondan büyük alkış aldı.

“TEK SAHİCİ DOSTU AŞIK MAHSUNİ İDİ”

Neşet Ertaş’ın tek dostunun Mahsuni Şerif olduğunu açıklayan Hüseyin Ertaş , “Rahmetli babamın sanat dünyasındaki tek sahici dostu Rahmetli Aşık Mahsuni idi. Birbirlerini çok severlerdi. ‘Gara gardaşım’ derdi babama Mahsuni Baba. Bu durumun iyi olan tarafı ; babam da öyle görürdü.Bu kadar kadir bilinmezlik içinde yine de kıymeti bilinse , bilinmese de en azından yarım asrı aşkın bir süreden beri bir sürü insan onun eserlerinden evlerine ekmek götürümonash.pw yine de mutluluk duyardı.” dedi.

“BU DÜNYADAN BORÇSUZ HATTA ALACAKLI GİTTİ”

Kirsehirhaberturk’ün haberine göre Babasının son nefesine kadar alın terinin ekmeğini yediğini belirten Hüseyin Ertaş , “Gücü yettiği kadar kendi suyunu bile kendisi içti. Kimseden yardım istemedi. Ayağını yorganına göre uzatırdı, kredi kartı kullanmayı bilmezdi. Bu dünyadan borçsuz hatta alacaklı gitti. Son dönemlerinde arkadaşlarının gayretleriyle biraz telif aldı. Böyle bir beklentisi yoktu, hatta böyle bir hakkı olduğunu bile düşünemiyordu. Neyi var neyi yoksa her zaman dağıtırdı , ‘insana lazım olan iki sokum ekmek ve yatacak bir yer, fazlası haramdır’ derdi. İnsanlar ona bir şekilde ulaşıp yardım isterdi.”Fakirlerim” dediği bu insanlara kimseye duyurmadan, reklam yapmadan yardım ederdi. Telif aldıktan sonra daha fazla yardım ederdi ve bundan çok mutluluk duyardı. Yalanı, yalancıyı sevmezdi. Babamla ilgili bir sürü hurafeler, ailemizle ilgili yalan yanlış haberler. Bunların hangisiyle uğraşacağımı şaşırmış durumdaydı. Önceleri gülüp geçtiğim bu yalan haberler zaman geçtikçe katlanarak karşımıza çıkıyor. Hâlbuki yaşarken çekilen belgesel ve söyleşiler birçok sorunun cevabı bizzat kendisi tarafından veriliyor. Demek ki bu haberler kendisini tanımayan ve sevmeyen kişiler tarafından yapılıyor. Kaynak kişilerin hayatı da bizzat kendileri tarafından dinlenilmelidir. Bu; babamın bana ettiği nasihatlerden birisidir. İlim ve bilim onun için kıymetli şeylerdi. Kendisi okuyamadığı için okuyan insanlara gıpta ederdi” açıklamalarında bulundu.

monash.pw

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır