nisa suresi 171 ayet / Nisâ Suresi 171. Ayet Türkçe Meali ve Arapça Okunuşu - İnsan Dergisi, Okumak nefes almaktır

Nisa Suresi 171 Ayet

nisa suresi 171 ayet




Hakkında

Nisâ sûresi Medine’de nâzil olmuştur, 176 âyettir. İsmini, birinci âyette geçen ve “kadınlar” mânasına gelen اَلنِّسَاءُ (Nisâ) kelimesinden alır. Ayrıca bu kelime sûre boyunca sıkça tekrar edilmektedir. Mushaf tertîbine göre 4, nüzûl sırasına göre 98. sûredir. Kur’ân-ı Kerîm’in 114 sûresi içinde اَلرِّجَالُ (ricâl) yani “Erkekler” ismini taşıyan bir sûre olmayıp, “Nisâ” ismiyle anılan bir sûrenin olması ve sûrede daha çok kadınlarla alakalı konuların ele alınması, İslâm’ın kadına verdiği değer açısından dikkat çekicidir. Daha önce hep ikinci planda tutulmuş ve hakları yenmiş kadınları onurlandırmanın ve onları İslâm toplumu içinde layık oldukları yere oturtmanın açık bir işaretidir. 


Nuzül

         Mushaftaki sıralamada dördüncü, iniş sırasına göre doksan ikinci sûredir. Mümtehine sûresinden sonra, Zil âl’den önce inmiştir. Bakara, Enfâl, Âl-i İmrân, Ahzâb ve Mümtehine sûreleri Medine’de Nisâ’dan önce nâzil olmuştur. Sûrenin, hicretten sonra 5 veya 6. yılda, Müreysî Gazvesi’nde dinî hükümler ve uygulamalar arasına girdiği bilinen teyemmüm âyetini ihtiva etmesi ağırlıklı olarak bu yıllarda indiğini düşündürmektedir. Buhârî’de yer alan (“Ferâiz”, 14) Nisâ sûresinin 176. âyetinin Kur’an’ın son âyeti olduğu yönündeki rivayet dikkate alındığında, başka bazı sûreler gibi bunun da nüzûlünün geniş bir sürede tamamlandığı söylenebilir.  Sûrenin hicret günlerinde veya Mekke’de nâzil olduğunu ifade eden rivayetler zayıf bulunmuştur. “Ey insanlar!” hitabıyla başlayan sûrelerin Mekke’de vahyedildiği yönündeki kabulden hareketle ileri sürülen son iddiaya şöyle karşı çıkılmıştır: Medine’de geldiği bilinen birçok âyette benzer hitaplar bulunmaktadır ve Medine’de “ey insanlar!” denildiğinde bununla yalnızca Medineliler kastedilmez; dolayısıyla bu hitap Mekke’de inişin işareti değildir (İbn Âşûr, IV, 212).


Konusu

Sûrede öncelikle toplumun temeli olan ailenin istikrarı için gereken tavsiye ve direktifler verilir. Bu açıdan bilhassa nikah ve mirasla alakalı hükümler açıklanır. Kadından ve kadınların toplum içindeki yerinden bahsedilir. Kadınlarla erkeklerin aynı asıldan geldiklerine vurgu yapılarak, akrabalık haklarına riayet emredilir. Emanetin ehline verilmesinin ve adâletin lüzumu hatırlatılır. Ayrıca vakit namazı, korku namazı, namaz için gerekli taharet ve teyemmüm gibi konulara temas edilerek insanların sağlam ve sıhhatli bir kulluk şuuru oluşturmalarında önemli hususlara yer verilir. Mü’minler kendilerini savunmaya teşvik edilir. Bununla birlikte onlara İslâm’ı tebliğ etmenin ehemmiyeti de öğretilir. Hicretin hükmü açıklanır. Mü’minlerle “münafıklar, yahudiler ve müşrikler” arasındaki münâsebetlere ait hükümler getirilir. Yahudilerin bazı yanlış inanç, tutum ve davranışları tenkit ve tashih edilir. Her şeyin ötesinde en çok müslüman fert ve toplumu kuvvetlendirme ve sağlam bir birlik oluşturma gayesiyle, müslüman şahsiyetinin ve ahlâkî karakterinin mükemmel, yüksek ve güçlü olması yönünde telkinler yapılır.

İbn Abbas (r.a.) şöyle der:

Nisâ suresinde bulunan sekiz âyet, bu ümmet için güneşin üzerine doğduğu ve battığı şeylerin hepsinden hayırlıdır:

Allah, haramları ve helâlleri size apaçık bildirerek yolunuzu aydınlatmak istiyor …” (Nisâ 4/26)

Allah sizi günahlardan, yanlış yollara gitmekten koruyup affına ve rahmetine yöneltmek diliyor.…” (Nisâ 4/27)

Allah sizin yükünüzü hafifletip dinî hayatı yaşanılır kılmak istiyor. …” (Nisâ 4/28)

 “Siz eğer yasaklanan büyük günahlardan sakınırsanız, biz sizin küçük günahlarınızı örteriz…” (Nisâ 4/31)

Allah zerre kadar bile olsa kimseye zulmetmez.” (Nisâ 4/40)

 “Allah, kendisine şirk koşulmasını kesinlikle bağışlamaz. Bunun altındaki günahları ise dilediği kimse için affeder…” (Nisâ 4/48)

 “Kim bir kötülük yapar veya nefsine zulmeder de sonra Allah’tan bağışlanma dilerse, şüphesiz Allah’ı çok bağışlayıcı ve çok merhamet edici olarak bulur.” (Nisâ 4/110)

“Eğer siz şükredip inanırsanız Allah size ne diye azap etsin.” (Nisâ 4/147) (İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’ân, I, 448)

Nisâ sûresi, içerisinde hukukî ve ahlâkî hükümlerin en çok bulunduğu sûrelerden birisidir. Kulların bütün bu ağır hükümlerin üstesinden gelebilmeleri için sûreye takvâdan ve Allah’ın her şeyi görüp bildiğinden söz edilerek başlanmaktadır.


Fazileti

İbn Abbas (r.a.) şöyle der:

Nisâ suresinde bulunan sekiz âyet, bu ümmet için güneşin üzerine doğduğu ve battığı şeylerin hepsinden hayırlıdır:

Allah, haramları ve helâlleri size apaçık bildirerek yolunuzu aydınlatmak istiyor …” (Nisâ 4/26)

Allah sizi günahlardan, yanlış yollara gitmekten koruyup affına ve rahmetine yöneltmek diliyor.…” (Nisâ 4/27)

Allah sizin yükünüzü hafifletip dinî hayatı yaşanılır kılmak istiyor. …” (Nisâ 4/28)

 “Siz eğer yasaklanan büyük günahlardan sakınırsanız, biz sizin küçük günahlarınızı örteriz…” (Nisâ 4/31)

Allah zerre kadar bile olsa kimseye zulmetmez.” (Nisâ 4/40)

 “Allah, kendisine şirk koşulmasını kesinlikle bağışlamaz. Bunun altındaki günahları ise dilediği kimse için affeder…” (Nisâ 4/48)

 “Kim bir kötülük yapar veya nefsine zulmeder de sonra Allah’tan bağışlanma dilerse, şüphesiz Allah’ı çok bağışlayıcı ve çok merhamet edici olarak bulur.” (Nisâ 4/110)

“Eğer siz şükredip inanırsanız Allah size ne diye azap etsin.” (Nisâ 4/147) (İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’ân, I, 448)



يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لَا تَغْلُوا ف۪ي د۪ينِكُمْ وَلَا تَقُولُوا عَلَى اللّٰهِ اِلَّا الْحَقَّۜ اِنَّمَا الْمَس۪يحُ ع۪يسَى ابْنُ مَرْيَمَ رَسُولُ اللّٰهِ وَكَلِمَتُهُۚ اَلْقٰيهَٓا اِلٰى مَرْيَمَ وَرُوحٌ مِنْهُۘ فَاٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرُسُلِه۪ۚ وَلَا تَقُولُوا ثَلٰثَةٌۜ اِنْتَهُوا خَيْرًا لَكُمْۜ اِنَّمَا اللّٰهُ اِلٰهٌ وَاحِدٌۜ سُبْحَانَهُٓ اَنْ يَكُونَ لَهُ وَلَدٌۢ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلًا۟ ﴿١٧١﴾

171: Ey Ehl-i kitap! Dininizde aşırı gidip taşkınlık yapmayın ve Allah hakkında doğru olandan başkasını söylemeyin! Şunu bilin ki, Meryem oğlu İsa Mesih ancak Allah’ın peygamberi, Meryem’e ulaştırdığı kelimesi ve O’ndan bir ruhtur. O halde Allah’a ve peygamberlerine tam iman edin de “Allah üçtür” demeyin. Kendi iyiliğinize olarak bundan vazgeçin. Çünkü Allah, bir tek ilâhtır. Hâşâ O, çocuğu olmaktan pak ve uzaktır. Göklerde ne var, yer de ne varsa hepsi O’nundur. Vekîl olarak Allah yeter.

TEFSİR:

Yahudiler, Hz. İsa hakkında, annesi Hz. Meryem’e iftira atacak noktaya kadar işi aşırıya götürmüşlerdir. Hıristiyanlar da ona ulûhiyet atfetmek ve onu Allah’ın oğlu olarak telakki etmek gibi bir aşırılığın içine girmişlerdir. Her iki yöneliş de günah ve küfürdür. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) ümmetini aşırılıklardan sakındırmak için, “Hıristiyanların Meryem oğlu İsa’yı överken yaptıkları gibi, beni överken aşırıya gitmeyin. Benim hakkımda, «O, Allah’ın kulu ve Rasûlüdür» deyin” buyurmuştur. (Buhârî, Enbiyâ’ 48) Âyet-i kerîme dinde aşırı gitmeyi yasaklamakta ve Allah hakkında doğru olan ne ise sadece onu söylemeyi emretmektedir. Allah Teâlâ’yı, bazı şeylerin içine girme (hulûl), bir başka şeyle birleşme (ittihat), eş ve çocuk edinme gibi şânına lâyık olmayan vasıflarla vasıflandırmak asla doğru değildir; yanlıştır ve küfürdür.

Şâir, şu beytiyle tevhid inancının özünü anlatmaya çalışır:

“Doğru bak ahvâle, ey ahvel, olup vahdet-şinâs

Nûr birdir, olsa da mısbâh-ı pertev-zâ iki.” (Hasan Hilmi)

“Ey şaşı! Kâinatın ahvâl ve hâdiselerine bakarken Allah’ın birliğini kabul etmiş bir gözle bak. Bu değişik ahvâl, birbirine zıt gibi görünen bu hâdisât ne olursa olsun yalnız ve yalnız bir tek ilâhî kudretin eseridir. Lâmba kaç tane ve kaç çeşit olursa olsun, verdikleri ışık bir tek ışıktır. Demek ki, çeşitli olaylar ve haller sana bu «tek»liği anlatıyor, göstermeye çalışıyor; fakat sen anlamıyor ve göremiyorsun.”

Dolayısıyla Hz. İsa’ya, Allah’ın değil Hz. Meryem’in oğludur. Onu Hz. Meryem babasız olarak doğurmuştur. O Allah değil, ancak Allah’ın peygamberidir. Meryem’e melekler vasıtasıyla müjdelediği bir kelimesi; “Ol!” buyurması ve Cebrâil’in üflemesiyle Meryem’in rahminde yarattığı bir mûcizesidir. (bk. Âl-i İmrân  3/45) O, Allah tarafından gönderilen bir ruhtur; Allah onunla nice ölü kalplere hayat vermiştir. Dolayısıyla Allah’a Allah olarak, peygamberlere de O’nun peygamberi olarak inanmak, böyle tanımak ve bunları birbirine karıştırmamak gerekir.

İster “Allah-Mesih-Meryem” şeklinde açık şirk ile, ister “Baba-Oğul-Ruhu’l-Kudüs” terkibinde olduğu gibi yoruma dayalı bir şirk ile katiyen  “Allah üçtür” denilmemeli, bundan vazgeçilmelidir. Zira böyle söylemek dinle, tevhitle bağdaşmayacak derecede büyük bir küfürdür. Bu yanlış inancı terk etmek onların faydasına olacaktır. Çünkü Allah, tek ilâhtır, hiçbir ortağı yoktur, olması da mümkün değildir. O’nun bir çocuğu olması ihtimali de yoktur. Allah, bu tür noksanlıklardan yücedir; pak ve uzaktır. Göklerde ve yerde olan her şey O’nundur. Onları yaratan, yöneten ve bunlarda tasarruf eden yegâne kudret sahibi O’dur. “Vekîl olarak Allah yeter” (Nisâ 4/171);bütün bunları yaratmak, düzenlemek, korumak, kollamak ve idare etmekte Allah’ın hiçbir kimseyi vekil tutmaya ihtiyacı yoktur. O bizzat ve asaletle hüküm ve tasarrufa kâdir ve her şeyden müstağnidir. Diğer taraftan Allah, kendine güvenen, tevekkül eden, işlerini O’na havale eden kullarına nusretini gönderir, onları yardımsız bırakmaz. O halde Allah’ın mülkü dışında bir şey, Allah’ın yerini tutacak bir çocuk, O’nun yerini dolduracak bir vekil, Allah’tan başka işleri havale edecek bir merci, bir mabud düşüncesi bütünüyle yanlıştır, böyle bir şeyin olması muhaldir. Zira bu gibi şeyler ancak fâniler ve acizler için geçerlidir.

O halde Allah’ın birliğini tam olarak kavramalı, ne İsa ne melekler hiçbir varlığı Allah’a ortak koşmamalı, bilakis Hz. İsa ve meleklerin Allah’a nasıl kulluk ettiklerini görüp onları örnek almalıyız:

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


#MealAyet
Arapçaيَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لَا تَغْلُوا ف۪ي د۪ينِكُمْ وَلَا تَقُولُوا عَلَى اللّٰهِ اِلَّا الْحَقَّۜ اِنَّمَا الْمَس۪يحُ ع۪يسَى ابْنُ مَرْيَمَ رَسُولُ اللّٰهِ وَكَلِمَتُهُۚ اَلْقٰيهَٓا اِلٰى مَرْيَمَ وَرُوحٌ مِنْهُۘ فَاٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرُسُلِه۪ۚ وَلَا تَقُولُوا ثَلٰثَةٌۜ اِنْتَهُوا خَيْرًا لَكُمْۜ اِنَّمَا اللّٰهُ اِلٰهٌ وَاحِدٌۜ سُبْحَانَهُٓ اَنْ يَكُونَ لَهُ وَلَدٌۢ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلًا۟
Türkçe Okunuşu *Yâ ehle-lkitâbi lâ taġlû fî dînikum velâ takûlû ‘ala(A)llâhi illâ-lhakk(a)(c) innemâ-lmesîhu ‘îsâ-bnu meryeme rasûlu(A)llâhi vekelimetuhu elkâhâ ilâ meryeme verûhun minh(u)(s) feâminû bi(A)llâhi verusulih(i)(s) velâ takûlû śelâśe(tun)(c) intehû ḣayran lekum(c) innema(A)llâhu ilâhun vâhid(un)(s) subhânehu en yekûne lehu veledun lehu mâ fî-ssemâvâti vemâ fî-l-ard(i)(k) vekefâ bi(A)llâhi vekîlâ(n)
1.Ömer Çelik Meali Ey Ehl-i kitap! Dininizde aşırı gidip taşkınlık yapmayın ve Allah hakkında doğru olandan başkasını söylemeyin! Şunu bilin ki, Meryem oğlu İsa Mesih ancak Allah’ın peygamberi, Meryem’e ulaştırdığı kelimesi ve O’ndan bir ruhtur. O halde Allah’a ve peygamberlerine tam iman edin de “Allah üçtür” demeyin. Kendi iyiliğinize olarak bundan vazgeçin. Çünkü Allah, bir tek ilâhtır. Hâşâ O, çocuğu olmaktan pak ve uzaktır. Göklerde ne var, yer de ne varsa hepsi O’nundur. Vekîl olarak Allah yeter.
2.Diyanet Vakfı MealiEy ehl-i kitap! Dininizde aşırı gitmeyin ve Allah hakkında, gerçekten başkasını söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesîh, ancak Allah'ın resûlüdür, (o) Allah'ın, Meryem'e ulaştırdığı «kün: Ol» kelimesi(nin eseri)dir, O'ndan bir ruhtur. (O'nun tarafından gönderilmiş, yahut teyit edilmiş, yahut da Cebrail tarafından üfürülmüş bir ruhtur). Şu halde Allah'a ve peygamberlerine iman edin. «(Tanrı) üçtür» demeyin, sizin için hayırlı olmak üzere bundan vazgeçin. Allah ancak bir tek Allah'tır. O, çocuğu olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. Vekil olarak Allah yeter.  
3.Diyanet İşleri (Eski) MealiEy Kitap ehli! Dininizde taşkınlık etmeyin. Allah hakkında ancak gerçeği söyleyin. Meryem oğlu İsa Mesih, Allah'ın peygamberi, Meryem'e ulaştırdığı kelimesi ve kendinden bir ruhtur. Allah'a ve peygamberlerine inanın, "üçtür" demeyin, vazgeçin, bu hayrınızadır. Allah ancak bir tek Tanrı'dır, çocuğu olmaktan münezzehtir, göklerde olanlar da yerde olanlar da O'nundur. Vekil olarak Allah yeter.
4.Diyanet İşleri (Yeni) MealiEy Kitab ehli! Dininizde sınırları aşmayın ve Allah hakkında ancak hakkı söyleyin. Meryem oğlu İsa Mesih, ancak Allah’ın peygamberi, Meryem’e ulaştırdığı (emriyle onda var ettiği) kelimesi ve kendisinden bir ruhtur. Öyleyse Allah’a ve peygamberlerine iman edin, “(Allah) üçtür” demeyin. Kendi iyiliğiniz için buna son verin. Allah, ancak bir tek ilâhtır. O, çocuk sahibi olmaktan uzaktır. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. Vekil olarak Allah yeter.
5.Elmalılı Hamdi Yazır MealiEy kitab ehli! Dininizde taşkınlık etmeyin ve Allah hakkında ancak doğru olanı söyleyin! Meryem oğlu İsa Mesih, sadece Allah'ın elçisi, Meryem'e atmış olduğu kelimesi ve O'ndan bir ruhtur. Allah'a ve peygamberlerine inanın (Allah) üçtür demeyin. Kendi yararınız için buna son verin. Muhakkak ki Allah tek bir ilâhtır. O, çocuk sahibi olmaktan yüce (münezzeh)dir. Göklerdeki ve yerdekilerin hepsi O'nundur. Vekil olarak Allah yeter.
6.Elmalılı Meali (Orjinal) MealiEy Ehli kitab! dininizde gulüvvetmeyin, Allaha karşı hakk olmıyanı söylemeyin, Mesih Isâ ibni Meryem sade Allahın Resulü ve Meryeme ilka eylediği gelimesi ve ondan bir ruhtur, başka bir şey değil, gelin Allaha ve Resullerine iyman getirin «üç» demeyin, vaz geçin hakkınızda hayırlı olur, Allah ancak bir tek ilâhtır, o sübhan bir veledi olmaktan münezzehtir, Göklerde ve yerde ne varsa onun vekil de Allah yeter
7.Hasan Basri Çantay MealiEy ehl-i kitâb, dîniniz hususunda haddi aşmayın. Allaha karşı hak olandan başkasını söylemeyin. Meryem oğlu Mesih İsâ yalınız Allahın peygamberi ve kelimesidir ki onu Meryeme bırakmışdır. O, Allah tarafından (gelen) bir ruhdur. Artık Allaha ve peygamberlerine inanın da (Allah) «üç» (dür) demeyin. Kendiniz için hayırlı olmak üzere (bundan) vazgeçin. Allah, ancak bir tek tanrıdır. O, herhangi bir çocuğu bulunmakdan münezzehdir. Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi onundur. Hakıykî vekîl (ve şâhid) olmak bakımından da (bizzat) Allah yeter.
8.Hayrat Neşriyat MealiEy ehl-i kitab! Dîninizde haddi aşmayın ve Allah'a karşı, haktan başkasını söylemeyin! Meryemoğlu Îsâ Mesîh ancak Allah'ın peygamberi, Meryem'e ulaştırdığı kelimesi ve O'n(un tarafın)dan (yaratılmış) bir ruhtur. Öyleyse Allah'a ve peygamberlerine îmân edin! “(Allah) üçtür” demeyin! Kendi hayrınıza olarak (bundan)vazgeçin!Allah, ancak tek bir İlâhdır. O, çocuğu olmaktan münezzehtir! Göklerde ne var, yerde ne varsa O'nundur. Vekîl olarak da Allah yeter!
9.Ali Fikri Yavuz MealiEy ehl-i kitab (Hristiyanlar ve Yahudi'ler): Dininizde hududu geçip taşkınlık etmeyin, İsa (aleyhisselâm) Allah'ın oğludur, gibi sözler söylemeyin. Allah'a karşı ancak hak olanı söyleyin. Meryem'in oğlu Mesîh İsa, Allah'ın Peygamberi, Meryem'e ulaştırıp bıraktığı kelimesidir (vasıtasız yaratığıdır); ve ondan bir ruh olmaktan başka bir şey değildir. Artık Allah'a ve peygamberlerine iman edin de Allah “Üç” dür demeyin. Bundan vaz geçin, hakkınızda hayırlı olur. Allah, yalnız bir tek İlâh'dır; çocuğu olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde ne varsa hep O'nundur. Vekil olarak Allah kâfidir.
10.Ömer Nasuhi Bilmen MealiEy ehl-i kitap! Dininizde haddi tecavüz etmeyiniz ve Allah Teâlâ'ya karşı haktan başkasını söylemeyiniz. Şüphe yok ki, Meryem'in oğlu İsa Allah Teâlâ'nın ancak bir peygamberidir ve O'nun tarafından bir kelimedir, O'nu Meryem'e ulaştırmıştır ve O'nun tarafından bir ruhtur. Artık Allah Teâlâ'ya ve O'nun peygamberlerine imân ediniz ve üç demeyiniz, vazgeçiniz, sizin için hayırlı olur. Muhakkak ki, Allah Teâlâ bir tanrıdır, kendisi için bir veled bulunmaktan münezzehtir. Göklerde ne varsa ve yerde ne varsa hepsi de O'nundur. Vekil olmak için de Allah Teâlâ kâfidir.
11.Ümit Şimşek MealiEy Kitap Ehli! Dininizde haddi aşmayın; Allah hakkında doğruyu söyleyin. Meryem oğlu Mesih İsa, Allah'ın elçisi ve Onun Meryem'e ulaştırdığı kelimesidir; Onun tarafından gönderilmiş bir ruhtur. Siz de Allah'a ve peygamberlerine iman edin. “Üç” demeyin; bundan kaçınmanız sizin için hayırlı olur. Allah tek bir tanrıdır; O evlât sahibi olmaktan münezzehtir. Gökte ne var, yerde ne varsa hepsi Onundur; hepsinin tedbir ve idaresinde vekil olarak Allah yeter.
12.Yusuf Ali (English) MealiO People of the Book! Commit no excesses in your religion: Nor say of Allah aught but the truth. Christ Jesus the son of Mary was (no more than) a messenger of Allah, and His Word, which He bestowed on Mary, and a spirit proceeding from Him: so believe in Allah and His messengers. Say not "Trinity" : desist: it will be better for you: for Allah is one Allah. Glory be to Him: (far exalted is He) above having a son. To Him belong all things in the heavens and on earth. And enough is Allah as a Disposer of affairs.
Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin tam mânâsı ile anlaşılması mümkün olmayabilir. Ayetlerin izahı için mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir.
Nisâ Sûresi 171. ayetinin tefsiri için tıklayınız
* Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir.

Nisâ Sûresi Ayetler:

  1     2     3     4     5     6     7     8     9     10    11    12    13    14    15    16    17    18    19    20    21    22    23    24    25    26    27    28    29    30    31    32    33    34    35    36    37    38    39    40    41    42    43    44    45    46    47    48    49    50    51    52    53    54    55    56    57    58    59    60    61    62    63    64    65    66    67    68    69    70    71    72    73    74    75    76    77    78    79    80    81    82    83    84    85    86    87    88    89    90    91    92    93    94    95    96    97    98    99  100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2023/06/tebbet-suresinin-fazileti-191803-m.jpg
Tebbet Suresinin Fazileti

Tebbet sûresi, Mekke’de nâzil olmuştur. 5 âyettir. İsmini, birinci âyetteki “kurudu/kurusun” mânasındaki تَبَّتْ (tebbet) kelimesinden alır. Ayrıca اَ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2023/06/develer-ile-ilgili-ayetler-191793-m.jpg
Develer ile İlgili Ayetler

Deve, sözlükte “geviş getiren memelilerden, sırtı bir veya iki hörgüçlü, eti yenip sütü içilen, bacakları ve boynu çok uzun yük ve binek hayvanı” şekl ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2023/06/kafirun-suresinin-fazileti-191781-m.jpg
Kafirun Suresinin Fazileti

Kâfirûn sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 6 âyettir. İsmini, birinci âyette geçen ve “kâfirler” mânasına gelen اَلْكَافِرُونَ (kâfirûn) kelimesinden alı ...


Copyright © 2019 Kuran ve Meali. Hiçbir ticari kaygısı yoktur.

kuranvemali.com altında yayınlanan içeriklerin tüm hakları mahfuzdur. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi içeriklerin tamamı izinsiz kullanılamaz.

يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لَا تَغْلُوا فِي دِينِكُمْ وَلَا تَقُولُوا عَلَى اللَّهِ إِلَّا الْحَقَّ ۚ إِنَّمَا الْمَسِيحُ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ رَسُولُ اللَّهِ وَكَلِمَتُهُ أَلْقَاهَا إِلَىٰ مَرْيَمَ وَرُوحٌ مِنْهُ ۖ فَآمِنُوا بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ ۖ وَلَا تَقُولُوا ثَلَاثَةٌ ۚ انْتَهُوا خَيْرًا لَكُمْ ۚ إِنَّمَا اللَّهُ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ ۖ سُبْحَانَهُ أَنْ يَكُونَ لَهُ وَلَدٌ ۘ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۗ وَكَفَىٰ بِاللَّهِ وَكِيلًا -171
Ya ehlel kitabi la tağlu fı dıniküm ve la tekulu alellahi illel hakk innemel mesıhu ıysebnü meryeme rasulüllahi ve kelimetüh elkaha ila meryeme ve ruhum minhü fe aminu billahi ve rusülih ve la tekulu selaseh intehu hayral leküm innemellahü ilahüv vahıd sübhanehu ey yekune lehu veled lehu ma fis semavati ve ma fil ard ve kefa billahi vekıla
4-Nisa Suresi 171. Ayeti Kerime Mealleri ve Tefsiri
Ö. NASUHİ BİLMEN MEALLERİ VE TEFSİRİ : 'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Ö NASUHİ BİLMEN  MEALİ:Ey ehl-i kitap! Dininizde haddi tecavüz etmeyiniz ve Allah Teâlâ´ya karşı haktan başkasını söylemeyiniz. Şüphe yok ki, Meryem´in oğlu İsa Allah Teâlâ´nın ancak bir peygamberidir ve O´nun tarafından bir kelimedir, O´nu Meryem´e ulaştırmıştır ve O´nun tarafından bir ruhtur. Artık Allah Teâlâ´ya ve O´nun peygamberlerine imân ediniz ve üç demeyiniz, vazgeçiniz, sizin için hayırlı olur. Muhakkak ki, Allah Teâlâ bir tanrıdır, kendisi için bir veled bulunmaktan münezzehtir. Göklerde ne varsa ve yerde ne varsa hepsi de O´nundur. Vekil olmak için de Allah Teâlâ kâfidir.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİR MEALİ: Ey ehli kitap!. Dininizde haddi asmayınız ve Allah Teâlâ'ya karşı haktan başkasını söylemeyiniz. Şüphe yok ki, Meryem'in oğlu ise Allah Teâlâ'nın ancak bir Peygamberidir ve onun tarafından bir kelimedir, onu Meryem'e ulaştırmıştır ve onun tarafından bir ruhtur. Artık Allah Teâlâ'ya ve onun Peygamberlerine imân ediniz ve üç demeyiniz, vaz geçiniz, sizin için hayırlı olur. Muhakkak ki, Allah Teâlâ bir tanrıdır kendisi için bir çocuk bulunmaktan yücedir. Göklerde ne varsa ve yerde ne varsa hepsi de onundur. Vekil olmak için de Allah Teâlâ kâfidir.
Ö NASUHİ BİLMEN  TEFSİRİ:
'Kur'anı Kerimin Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri'
Bu âyeti kerime, Cenab'ı Hak'kın evlât edinmekten yüce olduğunu, Hz. İsa'nın Allah'ın emri ile vücude gelmiş bir yaratılış harikası bulunduğunu, bunun hakkındaki yanlı; inançlardan ehli kitabın sakınmaları lüzumunu beyan buyurmaktadır. Şöyle ki: (Ey ehli kitabi) Ey Yahudi ve Hıristiyanlar taifesi!. (Dininizde) ifrat ve tefrit suretiyle (haddi asmayınız) Hz. Isa gibi bir zatı ne ilahlık derecesine yükselterek Allah'ın birliğine aykırı kanaatlere sahip olunuz, ne de onun temiz hayatına iftirada bulununuz, itidalden, hakka uymaktan ayrılmayınız (ve Allah Teâlâ'ya karşı* onun yüce ilâhlığı hususunda (haktan) lâyık olan ilâhî vasıflarından (başkasını söylemeyiniz) onun ortak benzerden, herhangi kimseleri kendisine evlât edinmekten uzak olduğunu biliniz, aksini iddiada bulunmayınız. (Şüphe yok ki. Meryem'in oğlu Isa) Hâşâ Allah'ın oğlu değil (ancak Allah Teâlâ'nın) diğer Peygamberleri gibi (bir Peygamberidir) o böyle bir peygamberlik şerefine sahiptir. Yoksa Cenâb-ı Hak'kın ortağı veya onun oğlu değildir, (ve) Isa Aleyhisselâm (onun) Allah Teâlâ'nın (tarafından bir kelimedir) onun yüce kudretinden tecelli eden bir emirdir ki (onu Meryem'e ulaştırmıştır) o emrini Cibrili Emin vasıtasiyle Meryem'e yöneltmiş ve ulaştırmıştır, o vasıta ile ruh üflemesi gerçekleşmiştir, (ve) O Yüce Peygamber (onun) Cenab'ı Hak'kın (tarafından bir ruhtur) bir ruh sahibidir ki onun yaradılışında başkalarının bir aracılığı, bir babanın gebe koyması ve diğer şey bulunmamıştır. İşte Hz. Isa böyle bir baba vasıtası olmaksızın Cenab'ı Hak'kın "kün = ol" emriyle bir yaratılış hârikası olarak vücude geldiği için kendisine bir şeref olmak üzere "kelimetullah "Allah'ın kelimesi" ve "ruhullah "Allah'ın ruhu" denilmiştir. Yoksa hâşâ Cenab'ı Hak'kın hakikaten kelimesi ruhu demek değildir. Çünki kelimeler, mlılar bileşik şeylerdir, sonradan yaratılmışlardır, Cenâb-ı Hak ise öyle terkipten ve sonradan yaratılmış olmaktan uzaktır, (artık) ey Hıristiyanlar taifesi (Allah Teâlâ'ya ve onun Peygamberlerine imân ediniz) onları lâik oldukları vasıflarla tanıyınız, ne inkâr ederek tefrite düşünüz, ne de ilahlık derecesine yükselterek ifrata varınız, (ve üç) ilâh vardır (demeyiniz) Allah ile beraber Isa da, annesi de birer Mâlıdır diye müşrikçe bir inançta bulunmayınız böyle bir inançtan (vaz geçiniz) üçlemeye inanmayınız. Böyle yanlış bir kanaatten vazgeçmeniz (sizin için hayırlı olur) Allah'ı birlemeye nail, selâmet ve hidâyete muvaffak olursunuz (muhakkak ki. Allah Teâlâ) ortaktan uzak (bir t arındır) kâinatın bir yaratıcısıdır, ezelî ve ebedî bir mabuddur. O Yüce Yaratıcı (kendisi için bir çocuk bulunmaktan yücedir) çünki çocuk ile babası arasında terkib ve cins birliği bakımından, birbirine ihtiyaç yönünden bir bağlılık bulunmak icap eder. Cenâb-ı Hak ise bu gibi mahlukata mahsus vasıflardan her yönüyle uzaktır, çoluk çocuğa ihtiyaçtan yücedir, (göklerde ne varsa ve yerde ne varsa hepsi de) yaratılış ve mülkiyet bakımından (onundur) O Yüce Yaratıcıdır. Artık bunlardan birine muhtaç, benzer olması, bunlar ile aynı cinsten bulunması katiyyen düşünülemez. Yaratıcılık ve sahiplik ise oğulluğa aykırıdır. Hz. Isa ile annesi ise Cenâb-ı Hak'ka muhtaçtırlar, onun mahlûkudurlar, onun sahipliği ve hâkimiyeti altındadırlar. Artık Hz. İsa'nın "Allah'ın oğlu" olması nasıl düşünülebilir?, (vekil olmak) bütün mahlûkatın ihtiyacını karşılayıp kendilerinin işlerini düzenlemek ve tasfiye eylemek (için de Allah Teâlâ kâfidir) mahlûkatın ondan başka bir yaratıcıya, bir mabuda ihtiyaçları yoktur. Onun pek mukaddes zatı da hiçbir hususta başkasına muhtaç değildir. Binaenaleyh kendisine yardım edecek kendisinin yerini alacak evlada da asla ihtiyacı yoktur, o bütün alemlerden zengindir. § Hıristiyan taifesi, başlıca dört fırkaya ayrılmışlardır. (1) Yakubiye fırkası dır. Bunlar Hz. İsa'nın tam manâsıyla ilâh olduğuna inanırlar. (2) Milkâniye fırkasıdır. Bunlar da Hz. Isa hakkında aynı inançta bulunmaktadırlar. (3) Nesturiye fırkasıdır. Bunlara göre Hz. Isa, Allah Teâlâ'nın hâşâ oğludur. (4) Merkusiye fırkasıdır. Bunlar ekanimi selâse denilen üç asla inanırlar. Ekanimi selâse ise baba, oğul ile mhülkudusten ibarettir. Şöyle ki: Bunlara göre Allah Teâlâ ile İsa ve ruhülkudüsten ibaret olmak üzere üç tanrı vardır, bunların herbiri müstakil olarak ilahlık vasfına sahiptir. Bununla beraber bunlar yine üç Allah değil bir Allah'tır. Nekadar çelişkili sözler!. Bir üç olur mu. Ve üç birden ibaret bulunur mu?. Bunlar Hz. İsa'nın asılıp bir müddet hayatı terk etmiş olduğuna inanırlar. Demek ki, o müddet içinde kâinat, hâşâ -Allahsız kalmış ve Allah kendisini kullarının ellerinden kurtarmaya kadir olamamış?. Böyle bir eksiklik Yüce ilâh'a nasıl isnat edilebilir?. Velhâsıl: Hıristiyanların inancı, tamamen akla, hikmete muhalif, muhakemeye gayrı lâyık, son derece garib bulunmuştur. § Hz. Isa yüce bir Peygamberdir, Allah'ın kudretinin bir parlak eseridir. Cenab'ı Hak'kın "kün" emriyle, yani: Takdir ve iradesinin tecellisine binaen babasıs olarak yaradılmış olduğu için kendisine bir şeref olmak için "kelimetullah" denilmiştir. § Isa Aleyhisselâm'a "ruh" denilmesinde de şöyle birkaç yorum vardır. (1) Son derece taharet ve temizliğe sahip olan birşeye "ruh" denilmesi insanlar arasında yaygındır. Hz. İsa'da bir babanın menisi bulunmaksızın temiz bir anneden harikulade bir şekilde dünyaya getirilmiş olduğu için kendisine ruh denilmiştir. (2) Hz. Isa, kendisine gerektiği gibi imân edenler için bir manevî hayat vesilesi olduğu için ruh unvanını taşımaktadır. (3) Ruh rahmet mânâsında da kullanılmıştır. Isa Aleyhisselâmda Allah tarafından insanlık için bir rahmet olduğundan dolayı böyle ruh adını almıştır. Nitekim = kendisinden bir ruh ile onları desteklemiştir… (Mücadele 58/22) âyeti keri imesi de = kendisinden bir rahmet ile! Şeklinde tefsir edilmiştir. (4) Ruh kelimesi, Arap dilinde "nefh = üflemek" mânâsında da kullanılmıştır. Hz. İsa'da Hak Teâlâ'nın emriyle Cibrili Emin tarafından annesi Hz. Meryem'e üflenmiş olduğu için böyle ruh adını almıştır. (5) Hz. Isa hakkında "ruhun minh = ondan bir ruh" denilmek ruh kelimesinin böyle belirsiz olarak zikredilmesi de yüceltme ifade etmektedir. Onun şerefli, yüce, kutsî ruhlardan bir ruh olduğunu bildirmektedir. İşte bu ruhun Cenab'ı Hak'ka nisbet edilip "ruhullah" denilmesi de bu ruha saygı içindir. Yoksa Cenab'ı Hak insanlar gibi mha muhtaç olmaktan uzak olup bizzat diri ve ölümsüz olduğundan yüce zâtının mha ihtiyacı yoktur, o yücedir.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır