öfke ile kalkan zararla oturur un anlamı nedir / Öfkeyle Kalkan Zararla Oturur Atasözünün Anlamı Ne Demek? Kısaca Atasözü Açıklaması

Öfke Ile Kalkan Zararla Oturur Un Anlamı Nedir

öfke ile kalkan zararla oturur un anlamı nedir

Edatlar (İlgeçler) Türleri, Özellikleri

  • Öfkeyle kalkan zararla oturur. (nasıl, öfkeli ve zararlı)
  • Sevinçle boynuma sarıldı. (nasıl, sevinçli bir hâlde, durum zarfı)

“gibi” edatı:

  • Benzetme edatlarındandır.
  • Yalın hâldeki kelimelerle birlikte kullanılır.
  • Benzetme, eşitlik anlamları katar.

Birlikte kullanıldığı kelime ile birlikte sıfat, zarf ve isim olabilir.

  • Adamın demir gibi bileği vardı. (sıfat, benzetme)
  • Kurşunlar, yağmur gibi yağıyordu. (zarf, benzetme)
  • Uyandığı gibi yataktan fırladı. (zarf, anında, zaman anlamı katmış)

İsim veya zarf gibi kullanıldığında cümle öğeleri oluşturur. Bu durumda ek alabilir.

  • O anda utançtan ölecek gibiydi. (isim, yüklem)
  • Onun gibisi nerede bulunur? (isim, özne)

Bu edatın yerini bazı ekler alabilir:

  • Şöyle garip bencileyin. (benim gibi)
  • Kadın bir gülüşü vardır onun. (kadın gibi)

“sanki” edatı:

  • Benzetme edatıdır.
  • “san” ve “ki”nin birleşiminden oluşmuştur.
  • Bu edatı bulunduran cümlelerde “sanmak, zannetmek” anlamları vardır.
  • “benzetme, uyarı, sözüm ona, sözde, inanmama” anlamları katar.

Örnekler:

  • Sanki gece olmuş. (gibi, öyle zannedersin)
  • Biri kapıyı çalıyor sanki. (gibi, öyle zannediliyor)
  • Sanki bütün kabahat benim. (sözde, inanmama, öyle zannediliyor)
  • Aldın da ne kazandın sanki? (uyarı, ne kazandığını sanıyorsun?)
  • Gelseydi ne olurdu sanki? (ne olacağını sanıyordu ki?)
  • Sanki bu da mı güzel? (Öyle mi sanıyorsun?)
  • Kısa öyküde daha başarılı sanki . (öyle gibi)

Not: “sanki” edatıyla “gibi” edatı bir arada kullanılırsa anlatım bozukluğu ortaya çıkar:

Sanki beni dövecek gibiydi. (yanlış)
“Beni dövecek gibiydi.” ya da “Sanki beni dövecekti.”

“kadar, -E kadar” edatı:

  • Benzetme edatlarındandır.
  • Yalın hâldeki veya -E yönelme eki almış kelimelerle kullanılır.
  • “kadar” şeklinde kullanıldığında üzerine ek alabilir.

“Karşılaştırma, benzerlik, eşitlik, yaklaşıklık, ölçü” anlamları katar.

  • Biz de onlar kadar başarılıyız. (eşitlik, benzerlik, ölçüsünde)
  • Gül kadar güzelsin. (benzerlik)
  • Mektubu okuyunca köyünü görmüş kadar sevindi. (gibi)
  • Bir ton kadar kömür almış (ölçü, aşağı yukarı)
  • Yüz kadar asker evin önünden geçti. (ölçü, aşağı yukarı)

Birlikte kullanıldığı kelimeyle isim, sıfat ya da zarf oluşturur.

  • Biz bu kadarına da alışığız. (isim)
  • İçmiş kadar olduk. (zarf)
  • Ne kadar güçlü bir adam… (zarf)
  • Evin deniz kadar havuzu var. (sıfat)

Ad tamlamasında ad (tamlanan) olarak da kullanılabilir.

  • Vefasızlığın bu kadarını da görmemiştim. (isim, ad tamlamasında tamlanan)

“kadar” kelimesi zarf tümleci de yapar, edat tümleci de:

  • Dershaneye kadar gidelim. (edat tümleci)
  • Akşama kadar çalıştık. (değin anlamında, zarf tümleci)

“için” edatı:

  • “Amaç, neden, özgülük, görelik, karşılık” bildirir.
  • “Hakkında, nedeniyle, yüzünden, maksadıyla” anlamlarını ifade eder.
  • Yalın hâldeki ya da iyelik eki almış kelimelerle birlikte kullanılır.
  • İsim olarak kullanıldığında üzerine ek alabilir.
  • Bu edatla kurulan söz öbekleri, cümlede genellikle edat tümleci olarak kullanılır.

Örnekler:

  • Çalışmak için başvurdu. (amacıyla, başvurunun amacı, sebebi)
  • Sınavı kazanmak için çalışmak gerekir. (sınavı kazanmanın şartı)
  • Sıkıldığı için dışarı çıktı. (neden, dışarıya çıkmanın sebebi)
  • Bu ayakkabıyı babam için aldım (özgülük)
  • Bu iş için kaç lira ödedin? (karşılık)
  • Senin için sorun yok tabi. (görelik)
  • Bizim için ne diyorlar? (hakkımızda)
  • Sizin için üç kişilik yer ayrıldı. (aitlik)
  • Tüm bu hazırlıklar bizim içindi. (isim, yüklem)
  • Vatan için ölenler yüreğimizde yaşarlar. (amaç, özne)

“-E” yönelme hâl eki ve “üzere”, “-A/-E göre”, “diye” edatları bazı durumlarda bu edatın yerini tutabilir:

  • Bu ayakkabıyı babam için aldım. ⇒ Bu ayakkabıyı babama aldım.
  • Uyumak için odasına çekildi. ⇒ Uyumak üzere odasına çekildi.
  • Senin için iyi bir gündü. ⇒ Sana göre  iyi bir gündü.
  • Ne için söyledin sanki? ⇒ Ne diye söyledin sanki?

“üzere, üzre” edatı:

  • “Amaç, koşul, zamanda yakınlık, gibilik” anlamları katar.

Örnekler:

  • Sorunu halletmek üzere gidiyorum. (amaç, için)
  • Kitabı yarın vermek üzere alabilirsin. (şartıyla, koşul)
  • On dakika konuşmak üzere kürsüye çıktı. (için, amaç)
  • Acele edin, güneş batmak üzere. (zamanda yakınlık)
  • Konuştuğumuz üzere yarın buluşacağım. (gibilik)

Bu edatın üzerine ek gelebilir:

  • Tam da yola çıkmak üzereydik.

“-E göre” edatı:

  • Yönelme hâl ekiyle birlikte kullanılır, yani bu eki almış kelimelerden sonra gelir.
  • Kendi üzerine de ek alabilir.
  • “Görelik, uygunluk, yönünden, bakımından ve karşılaştırma” anlamları katar.

Örnekler:

  • Başbakana göre enflâsyon düşük. (açısından)
  • Ayağını yorganına göre uzat. (bakarak, ölçüsünde, uygunluk, kadar)
  • Allah dağına göre kış verir. (uygunluk)
  • Anlatılanlara göre ikisi de suçluymuş. (bakılırsa, yönünden)
  • Siz bana göre daha gençsiniz. (karşılaştırma)
  • Kemal, Hasan’a göre daha uzundu. (karşılaştırma)
  • Bana göre ayakkabınız var mı? (uygunluk)

“-cE” eki bu edatın yerini tutabilir.

  • Bence bu iş burada biter. ⇒ Bana göre bu iş burada biter.

“karşı” edatı:

“-E” yönelme hâl ekiyle kullanılarak “için, hakkında, yönelme, ilgili olma” anlamları katar.

  • Edebiyata karşı ilgim vardı. (hakkında, yönelik)
  • Denize karşı bir balkonu var. (yönelik)

Zaman bildiren kelimelere eklenip “doğru, sularında” anlamları katar ve zarf öbeği oluşturur.

  • Yağmur sabaha karşı yeniden başlamıştı. (doğru)
  • Sabaha karşı uyuyabildim. (zarf öbeği)

Not: “karşı” kelimesi isim ve sıfat olarak kullanılabilir; birleşik fiil yapabilir.

  • Karşı köyde akrabaları vardı. (sıfat)
  • Derenin karşısına geçtik. (ad)
  • Her söylenene karşı çıkıyor. (birleşik fiil)

“diye” edatı:

Amaç ve neden ilgileri kurar.

  • Terfi edeyim diye yağcılık yapıyor. (amaç)
  • Yağmur yağıyor diye dışarı çıkmadı. (neden)

“doğru” edatı:

Yönelme eki ile birlikte kullanılarak yön bildirir.

  • Ormana doğru yürüdük.
  • Bana doğru bakıyor.

Zamanda yakınlık bildirerek zarf öbeği de oluşturur.

  • Akşama doğru geldiler. (zarf öbeği)

Ad, sıfat ve zarf da olabilir. Bu durumlarda edat değildir.

  • Bana doğruyu söyle. (isim)
  • Doğru söze ne denir? (sıfat)
  • Lütfen doğru oturun. (zarf)

“dolayı, ötürü” edatı:

Ayrılma hâl ekiyle birlikte neden ilgisi kurar.

  • Zayıflıktan dolayı sık sık hastalanıyor.
  • Çalışmadığından ötürü canı sıkılıyor.

“-den” ekiyle de aynı anlam sağlanır.

  • Sıkıldığımdan dışarı çıktım.

“karşın, rağmen” edatı:

Yönelme ekiyle birlikte karşıtlık ilgisi kurar.

  • Çok uğraşmama karşın başaramadım.
  • Tanımamasına rağmen onu takdir ediyordu.

“beri” edatı:

“-dEn” ayrılma hâl ekiyle birlikte eylemin başlangıç yerini ve zamanını belirler.

  • Dün akşamdan beri görülmedi.
  • Okuldan beri hiç susmadı.
  • Yıllardan beri bu köyde yaşamaktalar.
  • Kar, sabahtan beri yağıyor.

“beri” kelimesi ad, sıfat, zarf da olabilir. Bu durumda edat değildir.

  • Beride bir adam duruyor. (isim)
  • Beri taraf oldukça dikenli. (sıfat)
  • Biraz beri gel. (zarf)

“yalnız” edatı:

İsim, sıfat, zarf ve bağlaç olarak kullanılabilen bu kelime “sadece, bir tek” anlamına gelmek şartıyla edat olarak da kullanılabilir. Bu yönüyle diğer kelime türlerinden ayırt edilebilir.

  • Bir ömür boyu yalnız yaşadı. (tek başına, zarf)
  • Biz bu dünyada hep yalnızız. (tek başına, isim)
  • Parkta oturan yalnız adam onun babasıydı. (tek, sıfat)
  • Meyveler güzel, yalnız biraz renksiz. (ama, bağlaç)
  • Cebinde yalnız yol parası vardı. (sadece, edat)
  • Beni yalnız sen anlarsın. (sadece, bir tek)

“ancak” edatı:

“yalnız, sadece, özgülük, sınırlandırma, olsa olsa” anlamları katar.

  • Seni ancak ebediyyetler eder istiab (sadece)
  • Onu ancak para ilgilendirir. (sadece, bir tek)
  • Bu işten ancak Hasan Usta anlar. (sadece)
  • Bu kömür ancak üç ay yeter. (en fazla, olsa olsa)
  • Sabah çıktılarsa akşama ancak gelirler. (belki, ihtimal)

“değil” edatı:

İsim cümlelerinin yüklemini olumsuzlaştırır.

Olumsuz eylem cümlelerini olumlu; olumluları da olumsuz yapar:

  • Bu haberi duymamış değiliz. duymuşuz
  • Bu haberi duymuş değiliz. duymamışız

“mi” edatı:

  • Soru edatıdır.
  • Farklı anlam ilgileri kurar.
  • Ek alabilir.

Örnekler:

  • Babanız İstanbul’dan döndü ? (soru)
  • Onu gördüm  sinirleniyorum. (zaman)
  • Sıcak  sıcak bir havaydı. (pekiştirme)
  • Çalıştın  her şeyi başarırsın. (koşul)

EDAT İLE BAĞLACIN KARIŞTIRILMAMASI

1. Edatlar cümlenin bir öğesi olurken, bağlaçlar bir öğe özelliği göstermez. (Öğe içinde yer alabilirler).

  • Sabaha karşı eve gelmişlerdi. (Edat-Zarf Tümleci)
  • Kitapları ve defterleri çantasına koydu. (Nesne) (“Ve” bağlacı nesneleri birbirine bağlamıştır.)

2. “İle, yalnız, ancak” gibi kelimeler hem edat hem bağlaç görevinde kullanılabilir.

Cümle içindeki anlamı bu nedenle önemlidir. Ayrıca şu pratik yolla bu kelimelerin edat mı, bağlaç mı olduğunu anlayabiliriz:

İle” yerine “ve” getirilebiliyorsa; “ile” bağlaçtır.

  • Defter ile kalemi çantaya koydum. (bağlaç)
  • Arkadaşları ile konuşmuyordu. (edat)

(Birincisinde “ve” gelebildiği için bağlaç; ikincisinde “ve” kullanılamadığı için edattır.)

Yalnız, ancak” kelimeleri yerine “ama” bağlacı getirilebiliyorsa, bu kelimeler bağlaçtır. “Sadece” kelimesi getirilebilirse bu kelimeler edat olur.

  • Almak isterim ancak param kalmadı. (bağlaç)
  • Bu işi ancak sen yapabilirsin. (edat)

3. Edatlar cümleden atılamaz. Cümle anlamsızlaşır. Bağlaçlar cümleden çıkartılınca cümlenin anlamı daralsa da cümle anlamsızlaşmaz.

  • Senin gibisini görmedim. / Senin görmedim.

(Cümle anlamsızlaştı. Bu nedenle “gibi” edattır.)

  • Koştum ama yetişemedim. / Koştum yetişemedim.

(Cümle anlamını pek kaybetmedi. Bu nedenle “ama” bağlaçtır.)

DİKKAT! Bu özellik her zaman için geçerli olmayabilir…

SÖZCÜK TÜRLERİ:

Fiilimsiler
a) İsim-fiiller (Ad-Eylem)
b) Sıfat-Fiiller (Ortaç)
c) Zarf-Fiiller (Bağ-Fiil, Ulaç)

Öfkeyle Kalkan Zararla Oturur Atasözünün Anlamı Nedir? Kısaca Açıklaması Ve Örnek Cümle…

 Öfkeyle Kalkan Zararla Oturur Atasözünün Anlamı Nedir?

 Büyüklerin yaşadığı zorluklardan edindikleri tecrübeler kendilerinden küçüklere de yol gösterir. Bunların yok olup gitmemesi için ortaya çıkan atasözleri, nesilden nesle aktarılarak yüzlerce yıl boyunca geleceğe taşınır.

 Günümüzde en çok kullanılan atasözleri arasında “öfkeyle kalkan zararla oturur” atasözü de yer alıyor. Bu atasözü, aslında çok önemli bir öğüt içerir. Ders niteliğindeki bu söz, bir anlık öfke ile söylenen sözün ya da yapılan bir yanlışın daha sonra pişmanlık getireceğini ve kişiye zarar vereceğini anlatır.

 Öfkeyle Kalkan Zararla Oturur Atasözünün Kısaca Açıklaması ve Örnek Cümle

 Türk Dil Kurumu Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü'ne göre "öfke ile kalkan zararla oturur" atasözü, "Fevri davranmak ve bir anlık bir öfkeyle hareket etmek kişiye zarar verir." anlamına gelir. Kişi, öfkeli olduğu zaman öfkesinin etkisi altındadır. Bunun için de iyi düşünemez yaptığı yanlış işin nasıl bir sonuç doğuracağını da düşünemez.

 Sonunda da bir anlık öfkeyle yaptığı ölçüsüz ve yanlış davranışının zararını görür. Öfkesine kapılarak hareket eden kişi daha sonra işin içinden çıkamayacak duruma gelir. Örneğin; Sakinleş öyle konuşalım, öfkeyle kalkıp zararla oturma.

Öfkeyle Kalkan Zararla Oturur atasözünün anlamı ve örnek cümle içinde kullanımı (TDK)

Haberin Devamı

Ani öfke ile yapılan davranışlar, kırıcı, incitici ya da maddi zararlı durumlara sebep olacağı için öfkeyle kalkan zararla oturur terimi genel olarak hepsini kapsamaktadır.

Öfkeyle Kalkan Zararla Oturur Atasözünün Anlamı (TDK) Nedir?

 Kişiler kimi zaman öfkesini kontrol etmekte zorluk çeker. Kişi akıl ve mantığının değil duygusunun kontrolü altındadır. Böyle durumlarda istemli ya da istemsizce zarar verebilirler. Bu zarar kendilerine olabileceği gibi başkalarına da olabilir. Sonrasında bir pişmanlık duyulsa bile artık öfkeyle kalkan çoktan zararla oturmuştur. Sonucunu bilmediği durumlara sebep olmuştur.

Öfkeyle Kalkan Zararla Oturur Atasözünün Cümle İçinde Kullanımı

 Eğer çevrenizde sinir ve öfkesinden dolayı zarar görmüş biri var ise muhtemelen akılınıza şöyle bir cümle kurmak gelecektir; Büyüklerimiz boşuna söylememiş dostum bu yaptığın hiç olamadı çünkü öfkeyle kalkan zararla oturur.

Öfkeyle (öfke ile) kalkan, zararla (ziyanla) oturur atasözünün anlamı

 atasözünün anlamını açıklayacağız.

➡Öfkeyle (öfke ile) kalkan, zararla (ziyanla) otururatasözünün anlamı: Aniden öfkelenerek sergilenen davranışlar kırıcı olur. Kişi, öfkeli zamanında duygularını kontrol edemez. İyi düşünemez; yaptığı davranışların nasıl bir sonuç doğuracağını hesap edemez. Sonunda bu ölçüsüz, yanlış davranışının zararını görür.

ATASÖZLERİ ÖZELLİKLERİ

»Öğüt Verir.
»Kim Tarafından Söylendiği Belli Değildir.
»Kalıplaşmış Sözlerdir.
»Bir Tek Sözcüğü Bile Değiştirilemez.
»Genellikle Mecaz Anlamlıdır.
»Kısa Ve Özlü Sözlerdir.

Tüm Atasözleri Anlamları İçin Tıklayınız

Bu Atasözü İlgili Yorumlarınızı Aşağıdan Hemen Yazabilirsiniz.

Öfkeyle (öfke ile) kalkan, zararla (ziyanla) oturur ne demek Nedir, ne demek, anlamı,manası,cümle içinde kullanımı, türkçe, sözlük, hakkında detaylı bilgi,atasözü anlamı,atasözü açıklaması,atasözü manası, eş anlamlısı, türkçe sözlük,Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğü, tdk en güncel atasözleriÖ

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır