öyküleyici metinler / Anlatım Biçimleri Örnekleri (30 Tane Metin) - Türkçe Ödevim

Öyküleyici Metinler

öyküleyici metinler

Son Güncellenme:


Bu anlatım türünde metnin içerisinde yer alması gereken belli başlı unsurlar vardır. Bu unsurlar şu şekilde sıralanabilir: Ana ve yan karakterler, zaman, mekan ve anlatıcı.

Öyküleyici Anlatım Nedir?

Yazarın bir konu hakkındaki düşüncelerini ve gözlemlerini, olay örgüsü içerisinde okura sunduğu anlatım tekniğine öyküleyici anlatım denir. Bu anlatım tekniğinde olaylar ana karakterin ağzından anlatılabilir. İlahi bakış açısıyla kaleme alınan romanlar ve öyküler de bu anlatım tekniğine örnek olarak gösterilebilir.

Kısaca Öyküleyici Anlatım Örnekleri

1- Karakterin ağzından öyküleyici anlatım:

Ben, dört yıldır bu şehirde yaşıyorum. Fakat bu şehrin kaosuna ve gürültüsüne hala alışamadım.

2- İlahi bakış açısıyla öyküleyici anlatım:

Birol, o gün kendini kötü hissettiği için işten erken ayrılmıştı. Yine de direkt eve gitmek yerine biraz dolaşmaya karar verdi.

ÖYKÜLEYİCİ ANLATIMA ÖRNEK METİNLER

ÖYKÜLEYİCİ ANLATIMA ÖRNEK METİNLER

ANNEMİN MUTLULUĞU

Eve yaklaştıkça sevincim arttı. Bu sevinç artması anneme söyleyeceğim sözlerden ileri geliyordu. Bu sözler pek önemliydi. O zaman çocuk akıllı olduğum halde kendimi dünyanın akıllıları arasında görüyordum. Ne zannettiniz ya? Ben öğrenimimi bitirdim. Sekiz sene okulun içinde, çiçekli bahçesinde çalışarak, inleyerek sıkıldım. Ah!... O bina benim çocukluk günlerimin çalışmalarına, sevinçlerine da­yandı.

Ne ise evin kapısı önüne geldim, sevinçten tokmağını hızla vurmuşum. Odada oturanların hepsi fırlamış. "Kim o?" diyen diyene.

Açtılar, gururlu tavrımı bozmayarak annemin yanına geldim, elini öptüm. Titrek bir sesle dedim ki:

- Anne yüzünü kara çıkarmadım, şimdi rahat ol!

Koca kadın... Beni öpmek için ayağa kalkmaya davrandı, sinirleri gevşemiş, gözlerinde yaş dam­laları olduğu halde beni yanına çağırdı. Eğildim, öptü. Analığa mahsus olan bir şefkat bakışıyla beni süzerek:

-Aferin!... dedi.

Bana bu ödül yetmez mi? Zaten bundan büyüğünü tasavvur edemem. Yok yok daha büyüğü var. Onu ben şimdi biliyorum.

Annemde benim için yeni bir düşkünlük hâsıl oldu. Odada ayağa kalksam, "Nereye?" diye soru­yor. Ben bu düşkünlüğü anladım. Ah! Pek ziyade sevindi, koltukları kabardı. Artık dalı büyüdü. Aile ağacı daha fazla yeşillendi. Akşam namazını beraber kıldık. Ben artık koca adam olduğumdan odama Çekildim. Bir müddet sonra uyudum.

İki üç saat geçmiş olmalı, uyandım. Evimin o kâğıt kaplı duvarlarını görerek sevindim. Saate bakmak için dışarıya çıktım, annemin odasında ışık var. Acaba ne yapıyor? Saat da iki. Hasta mı ol­du? Kapısını açtım.

Ah! O yüksek kalp de sabaha kadar secde ederek Allah'ın lütfuna teşekkür ediyor. İlerde, yüksek Mevkilere geçmem için içten yalvarışlarını Mevlâ önüne bırakıyor, bana hayır dua ediyordu. Gözlerim dolu olarak odama çekildim. Yatağa atılarak gözyaşları arasında uyudum.

Ahmet Rasim, Falaka Ve Geceler,

İnkılâp Kitabevi, İstanbul 1989,s. 87.

İKİ YOLCU

Bir zamanlar bir yolcu dağların derinliklerinde, kalın bir kar tabakasıyla kaplı az kullanılan bir pati­kada tek başına yürüyordu. Kar giderek daha derinleşiyor, yol giderek daha tehlikeli olmaya başlıyor­du. Sonunda yolcu soğuğa dayanamayacak hale geldi ve yere yığıldı. Şansı varmış ki, aynı yoldan ikinci bir yolcu geçti ve diğerinin durumunu görünce çok üzüldü. Onu kaldırdı ve kendine getirecek bir şeyler verdi. Daha sonra ilk yolcu, yeni gelenin elini ellerinin arasına aldı ve ona olan borcunu yaşadığı sürece unutmayacağına dair yemin etti. Diğeri hafifçe gülümsedi ve bir şey söylemedi. İlk yolcu, daha sonra eve ulaştığında bu olanları herkese anlatacağını söyledi. Bu insancıl davranışı her tarafta anla­tacak, geleceğe kalması için yazıya ve dizelere dökecekti. Diğeri bir kez daha gülümsedi ve bir şey söylemedi.

Birlikte yollarım hızla devam ettiler ama patika gittikçe daha tehlikeli bir hale geldi, kar derinleşti ve yolculardan biri tökezledi. Bir çığlık atarak yanındakinin elini kavradı ve ikisi birlikte dipsiz bir uçu­ruma yuvarlanıp kayboldular. On bin yıl da geçse, hiç kimsenin onların yazgısından haberi olmayacak -hele ikinci yolcunun büyük iyiliğinden.

KUNİKİDA DOPPO

YUVA

Bir zamanlar bir çift güvercin, boş bir barakada, bir çobanın bıraktığı yerde, bir direkten sarkan açık bir şemsiye keşfettiler. Mevsimlerden bahardı. Bu siyah ağın içinde yuvalarını kurdular. Cereyanlı çatının altındaki rüzgâr şemsiyeyi sallıyordu, ama başka hiçbir şey ne onları, ne yumurtalarını, ne de ilk çıkan civcivlerini rahatsız etmedi.

İlk çift yavru uçmayı öğrendi ve çevredeki kırlık alanda giderek daha uzaklara gitmeye başladılar, ta ki bir gün kendi başlarına uçarken yağmur yağmaya başlayana dek hiçbir güçlükle karşılaşmadılar. Onlarla evleri arasında bir düzine şemsiye açıldı. Birden onlara sanki ters uçuyorlarmış gibi geldi. Sanki ışığın ters yüzünde olduklarını apansız öğrenmişler gibi, dehşete kapılmışlardı. Ters uçmaya başladılar ama yere çakıldılar. Orada da, başlarını kaldırıp sürekli bir şeylerin düşmesini bekleyerek dolaşan hayvanlar onları yakalayıp yedi.

Aynı yuvada yetişen sonraki güvercin çifti de aynı yazgıyı paylaştı. Sonraki, sonraki ve daha son­ra gelen nesiller de. En sonunda anne ve baba artık yeni yavrulara sahip olamayacak kadar yaşlandı­lar.

"Bu yuva da artık pek bir işe yaramayacak." dediler. Yıllar boyunca biriken saman ve pislik şem->siyenin kumaşını çürütmüştü ve yalnızca iskeleti kalacak şekilde parça parça olmuştu.

Biri, "Bir tanesi bile geri dönmedi." dedi.

Diğeri, "Sanırım doğal bu" diye yanıtladı. "Kendi ailelerini kurmaları gerekiyordu. Buralarda bulu­nan tek yuva bu."

Birincisi, "Evet, "dedi, "böyle bir yuva bulmak için çok uzaklara uçmaları gerekmiş olabilir."

W.s.MERWİN

Öyküleyici paragraf

1. Dağın hemen dibinde, gümüş dere, vadi boyunca gürül gürül akıyordu. Onun yanında ve onun gibi kıvrıla kıvrıla bir yol uzanıyor, bir dağın arkasında çayla birlikte bu yol da kayboluyordu. Karşı kıyı dik ve ormanlıktı. Ormanlar hemen oradan başlıyor ve dağların karlı tepelerine kadar uzanıyordu. En yüksek yerlere kadar çıkan ağaçlar çam ağaçlarıydı. Karların ve kayaların arasından yükselen uçları küçük kara fırçalar gibi duruyordu tepelerin doruğunda.

2. Sabahtan beri yürüyorlardı. Yorgunluktan ayaklarına kara sular inmişti. O kadar ki karşılarındaki tepe, gözlerinde büyüyor, onlara âdeta dağ gibi görünüyordu. Tepeye varınca bir ağacın altında bir süre dinlendiler. Susuzluk, açlık, yorgunluk her ikisini de bitkin duruma getirmişti. Su sesi duydular ve hemen o tarafa yürüdüler. Kayaların arasından şırıl şırıl akan suyu görünce gözlerine inanamadılar. Su, küçük bir kayadan dökülüyor, ağaçlardaki rengârenk kuşlar birbirlerine güzel şarkılar söylüyordu. Hemen bu billur gibi sudan doya doya içtiler. Suyun kenarındaki ağaçların meyveleriyle karınlarını doyurduktan sonra ağaçların altında tatlı bir uykuya daldılar. Uyandıklarında güneş, batıya meyletmişti. Karanlık basmadan köye varmak için hemen yola düştüler.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:

MASAL ÖRNEKLERİ

HZ. YUSUF'UN KISSASI

KİTAP ÖZETLERİ

MEKTUP ÖRNEKLERİ

BETİMLEME ÇEŞİTLERİ ve ÖRNEKLERİ

HARZ DAĞLARI-BETİMLEME ÖRNEĞİ

BETİMLEME ve ÇEŞİTLERİ

ÇOŞKU ve HEYACANA BAĞLI LİRİK ANLATIM

Bir olayı yer, zaman ve kişi unsurlarına bağlayarak dile getiren anlatım biçimine öyküleyici anlatım (öyküleme) denir. Öyküleyici anlatım, açıklayıcı ve sanatsal öyküleyici anlatım olmak üzere ikiye ayrılır.

Sanatsal bir kaygının güdülmediği ve belirli bir zaman dilimi esas alınarak anlatılan öyküleme türüne açıklayıcı öyküleme denir. Açıklayıcı öykülemede amaç okura bilgi vermek olduğundan tarihsel sıralama önemlidir.

Sanatsal öyküleme; bilgilendirme amacı olmayan öykülemedir. Burada amaçlanan olayın içinde yer alan okurda duygu atmosferi oluşturmaktır. Daha çok roman ve hikâye türünde başvurulan bir öyküleme türüdür.

 
Öyküleyici Anlatımın Özellikleri

Öyküleyici anlatımın dört temel unsuru vardır: olayzamanyer ve kişi. Şimdi bunları ayrıntılı bir şekilde inceleyelim.
 
OLAY


Olay; eserde yer alan kişi ve kişilerin yaptıkları iş ve edinimlerdir. Olay; yaşanan, gerçek bir olay da tasarlanan kurgulanan bir olay da olabilir. Öykülemede okuyucuyu olay içinde yaşatmak amaçlandığından öyküleyici anlatım tekniğinin en önemli öğesini "olay" öğesi oluşturur. Öyküleyici anlatımda olmazsa olmazdır olay. 

Olay; yer, zaman ve kişilerden bağımsız gerçekleşmez. Olaylar birbirine bağlı olarak gelişir. Olay, bazen olağanüstü özellikler taşır bazen de günlük, sıradan bir şey olur. Öyküleyici anlatımda olaylar arasındaki bağlantılar ve olayların peşi sıra birbirini izleme yöntemine olay örgüsü denir. Olay; serim, düğüm ve çözüm evrelerinde anlatılır.


Serim: Öyküleyici anlatımın giriş bölümü olup ana olayın başladığı yerdir. Bu bölümde yer, zaman ve kişiler ana hatlarıyla tanıtılır. Bu bölümde ayrıntılar yer almaz.

Düğüm: "Merak" duygusunun hedef kitlede uyandırılmaya başlandığı bölümdür. Metnin en uzun bölümünü oluşturur. 

Çözüm: Giriş ve gelişme bölümünde anlatılan olayın dolayısıyla uyandırılan merak öğesinin sonlandırıldığı bölümdür. Olayın en kısa bölümünü oluşturur.

KİŞİ/KİŞİLER
 
Öyküleyici anlatım tekniğinde olayı yaşayan kişilerdir. Olay, birkaç kişi arasında geçer. Kişi veya kişiler roman ve hikâyede temel öğelerden olup olayların onların etrafında kurgulanmasıyla ön plana çıkar. Olayda anlatılanlara göre kişiler bazen birinci; bazen de ikinci planda yer alır. 
 
YER (MEKÂN)
 
Öykü ve romanlarda anlatılan olaylar farklı yerlerde geçer. Bu yer, olaydan olaya değişir. Bazen bir ada, bazen bir ev bazen de farklı bir yer olabilir. Yer unsuru öyküleyici metinlerde olayların akışının önüne geçmemelidir.  
 
ZAMAN
 
Zaman, olayın geçtiği süreyi ifade eder. Zaman unsuru metinden metine değişebilir. Öykülemede bazen çok uzun bazen de kısa bir zaman dilimiyle karşılaşırız. Bunu eserde anlatılan olay belirler. Türkçenin dört ana zamanı da anlatımlarda geçer.
 
Uyarı: Öyküleyici anlatımda bu unsurların dışında bir de "anlatıcı" yer alır.
 
Anlatıcı; olayı anlatan kişidir. Öyküleyici anlatımda mutlaka bir anlatıcı yer alır. Öykülemede iki farklı anlatıcı vardır:
 
1. Birinci kişili anlatım: Bu anlatımda yazar olayları kendisi yaşıyormuş gibi anlatır. Birinci kişili anlatımda çekimli fiiller çok fazla yer alır. Bu fiillerdeki şahıs eki I. tekil şahıstır.
 
2. Üçüncü kişili anlatım: Olaylar üçüncü kişinin başından geçmiş gibi dile getirilir. Yani yazar anlatımda kahramandan "o" diye söz eder.
 
Öyküleyici Anlatımla İlgili Örnekler
 
Örnek 1
 
Gümüş gibi parlayan bu güzel kaşağının dişlerine bakar. Çok keskin, çok sivridir. Biraz köreltmek için duvarın taşlarına sürtmeye başlar. Dişleri bozulunca yeniden dener. Gene atların hiçbiri durmaz ve kızar. Öfkesini sanki kaşağıdan çıkarmak ister. On adım ilerideki çeşmeye koşar. Kaşağıyı onun taşına koyup yerden kaldırabildiği en ağır bir taş bularak üstüne hızlı hızlı indirmeye başlar. İstanbul'dan gelen üstelik Dadaruh'un kullanmaya kıyamadığı bu güzel kaşağıyı ezip, parçalar. Sonra onun içine atar. Babası çeşmeye bakarken onun içinde kırılmış kaşağıyı görür; Dadaruh'u yanına çağırınca  çok korkar. Dadaruh şaşırır, kırılmış kaşağı ortaya çıkınca babası bunu kimin yaptığını sorar. (Kaşağı/Ömer Seyfettin)
 
İpuçları:
 
1. Fiillerin çok fazla yer alması ve paragraftaki hareketlilik.
2. Paragrafta bir olay örgüsünün olması.
3. Kişi, yer ve zaman unsurlarının paragrafta yer alması.
4. Paragrafta duygu değil de merak öğesinin ön planda olması.
 
Örnek 2
 
Adam, Lale Hanım'ın babası Hacı Hasan Bey'i yanına çağırdı. Ona evlerini birkaç günlük için çarın oğlu ziyarete geleceğinden dolayı kullanacağını söyledi. Evde sadece hizmetçilik yapacak kişi herkesin evden ayrılmasını emretti. Hacı Hasan Bey bunu kabul etti. Hemen kızını evde bırakarak evden oğlu ve eşiyle birlikte ayrıldı. Binbaşı Radko Hacı Hasan Bey'in evine  giderek kapıyı çaldı. Lale Hanım kapıyı açmamakta ısrar eder. (Beyaz Lale /Ömer Seyfettin)
 
İpuçları:
 
1. Fiillerin çok fazla yer alması ve paragraftaki hareketlilik.
2. Anlatıcının anlatımı görülen geçmiş zamanla yapması. Yani "-di" kip eki.
3. Paragrafta bir olay örgüsünün olması.
4. Olay, kişi, yer ve zaman unsurlarının paragrafta yer alması.
5. Anlatıcının okuyucuyu olay içinde yaşatma çabası.
 
Örnek 3
 
Hasan bir gün Mısır'a gitmeye karar verdi. İlk önce annesinden ve babasından helallik istedi. Onların ellerini öptü. Ayrıldıktan sonra şehir istasyonuna doğru yürümeye başladı. Hasan'ın heyecanı yüzünden okunuyordu. Şöyle böyle istasyona vardı. Arabaya bindi. Doğruca hava limanının yolunu tuttu. Heyecanı havaalanında da devam etti. Neyse ki uçağa bindi, hedefine ulaşmak üzere Mısır'a uçtu.
 
İpuçları:
 
1. Fiillerin çok fazla yer alması ve paragraftaki hareketlilik.
2. Anlatıcının anlatımı görülen geçmiş zamanla yapması. Yani "-di" kip eki.
3. Paragrafta bir olay örgüsünün olması.
4. Kişi, yer ve zaman unsurlarının paragrafta yer alması.
5. Anlatıcının okuyucuyu olay içinde yaşatma çabası.
 
Örnek 4
 
Ahmet Mesut, kapıyı çalarak içeri girdi. Derse geç kalma sebebini öğretmenine izah ettikten sonra yerine geçti. Çantasını hızlıca karıştırıp kitabını çıkardı. Bir yandan kitabındaki sayfaları çevirirken diğer yandan öğretmenin gözüne baktı. Olan bitenleri anlamadan zil çaldı. Arkadaşlarıyla kantinin yolunu tuttular.
 
İpuçları:
 
1. Fiillerin çok fazla yer alması ve paragraftaki hareketlilik.
2. Anlatıcının anlatımı görülen geçmiş zamanla yapması. Yani "-di" kip eki.
3. Paragrafta bir olay örgüsünün olması.
4. Olay, kişi, yer ve zaman unsurlarının paragrafta yer alması.
5. Anlatıcının okuyucuyu olay içinde yaşatma çabası.
 
Örnek 5
 
Bir sonbahar akşamı karanlıkta bir ses duyulur. Ali, o sesi merak edip hemen dışarıya fırlamak istedi. Yaşlı babası Ali'nin bu karanlıkta dışarıya çıkmasına kesinlikle karşıydı. Neyse ki Ali buna aldırış etmeyip bir anda kendini dışarıda buldu. Sesin geldiği tarafa yol almaya başladı. Bir o yana bir bu yana bakıp yürürken aynı sesi bir kez daha duydu. Gideceği yere adımlarını sıklaştırdı. Ali'de müthiş bir merak ve korku oluştu. Tam sesin geldiği düşündüğü yere vardığını düşündüğünde o ses bir daha yankılandı. Artık yürüyecek takatı kalmayan Ali geri döndü. Binbir pişmanlıkla tekrar eve gitti.


İpuçları:
 
1. Fiillerin çok fazla yer alması ve paragraftaki hareketlilik.
2. Anlatıcının anlatımı görülen geçmiş zamanla yapması. Yani "-di" kip eki.
3. Paragrafta bir olay örgüsünün olması.
4. Kişi, yer ve zaman unsurlarının paragrafta yer alması.
5. Anlatıcının okuyucuyu olay içinde yaşatma çabası.
6. Parçada duygudan ziyade merak unsurunun öne çıkması.


Ayrıca bakınız

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır