çok gezen bilir çünkü / Çok Gezen mi Çok Okuyan mı bilir? - BiletBayisi Seyahat Blogu

Çok Gezen Bilir Çünkü

çok gezen bilir çünkü

Güncelleme: ABONE OL

Çok Yaşayan (Okuyan) Bilmez, Çok Gezen Bilir Atasözünün Anlamı Ne Demek?

Atasözleri gerek Türk kültüründe gerekse Türkçede önemli bir yer tutar; çünkü gelenekleri, yaşanmışlıkları ve tecrübeleri ifade eder. Dilimizde atasözü kullanımı oldukça yaygındır. Hal böyleyken atasözleri anlamları ile ilgili de bilgi sahibi olunması gereklidir. Kimse bir atasözünü yanlış kullanmak istemez. Çok yaşayan (okuyan) bilmez, çok gezen bilir atasözünün anlamı da bu noktada yoğun olarak araştırılmaktadır.

ÇOK YAŞAYAN (OKUYAN) BİLMEZ, ÇOK GEZEN BİLİR ATASÖZÜ ANLAMI NEDİR?

Çok yaşayan (okuyan) bilmez, çok gezen bilir atasözünün açıklaması ve doğru kullanımı ile ilgili Türk Dil Kurumu (TDK) tarafından açıklama yapılmıştır. Bu atasözünün açıklaması ile ilgili bilgi edindikten sonra atasözünü gerek cümle içerisinde gerek günlük hayatta rahatlıkla kullanabilirsiniz.

ÇOK YAŞAYAN (OKUYAN) BİLMEZ, ÇOK GEZEN BİLİR ATASÖZÜNÜN AÇIKLAMASI

Çok gezen, çok yer gören çok şey öğrenir; çok yaşayan, çok okuyan onun bildiklerini bilemez.

 

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.

"Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı" cümlesi, pek çok ortamda dile getirilen, hatta genellikle artık anlamsız bir klişeymiş muamelesi gören bir soru.

Yarı şaka yarı ciddi bu sorunun altında yatan nörobilimsel meseleye odaklanmaya çalışacağım. Çünkü bu pencereden bakınca sorunun net bir yanıtı var.

Bilgi kelimesi bizi uçsuz bucaksız bir alt anlamlar denizine çıkarır elbette ama dediğim gibi, nörobilimsel temelde kalınca bilgi kelimesinin bizi götürdüğü tek yer var: bellek. Yani cümlede kastedilen "bilir" sorusunun bakılacağı yer, bellek olmalı bu çerçevede.

Merkezi sinir sisteminde hipokampus adı verilen beyin bölgesinin, bellek için kilit önemde bir merkez olduğu son yıllarda yapılan araştırmalarda netleştirilen bir bilgi. Özellikle fonksiyonel manyetik rezonans incelemelerde, beynin bölgelerinin bazı işlevlerle özel bağlantılarının varlığını çok daha somut biçimde karşımıza çıkardı bu araştırmalar. Tabii ki, bellek için salt bir merkez değil, (gerek oluşumu ve gelişiminde gerek aktif kullanımında) duyusal merkezlerden gelen verilerle başlayan, prefrontal korteksin yönetici kontrolü altında gerçekleşen, pek çok merkez ve alt merkezin de devreye girdiği bir çoklu çalışma söz konusu.

Konuyu kısa tutabilmek adına, belleğin bilinçli farkındalığa tabi olmayan koşullu yanıtlar, alışkanlıklar gibi kısımlarına (örtülü hafıza olarak da tanımlanır) hiç girmeyeceğiz. Yine kısa tutabilmek adına, her ikisi de deneyimler sonucunda oluşmuş ve birbirleriyle pek çok yönden iç içe geçmiş hafıza kayıtlarını, detaylarına da girmeden iki temel türde değerlendireceğiz.

Bunlardan ilki semantik (anlama dayalı) bellek, diğeri epizodik (olaylara dayalı) bellektir. Popüler bir örnekle açıklamak gerekirse, Göbeklitepe'yi (tarihçesini, oluşum süreciyle ilgili teorileri, arkeolojik geçmişini vb) anlatan kitaplar, videolar izleyebilirsiniz. Konuyla ilgili konferans ve panellere katılabilir, podcast'ler dinleyebilirsiniz. Bütün bunlar Göbeklitepe üzerine bilgilenmenizi sağlayacak ve onunla ilgili semantik belleğinizi oluşturacaktır. Ancak, ne kadar okursanız okuyun, bunun epizodik belleğinize hiçbir katkısı olmayacaktır. Yani eğer Göbeklitepe'yi görmedi iseniz, gezip görmüş birine kıyasla epizodik bellek anlamında net bir biçimde eksiksinizdir. Çünkü epizodik bellek, tamamen kişisel ve yaşanmış deneyimlerden meydana gelir.

Çok fazla detayı öğrenerek, konuyla ilgili tüm kitapları, teorileri okumuş biri olarak bu açığı kapattığınızı düşünebilirsiniz belki ama epizodik bilgi açısından bu olanaksızdır. Ne yaparsanız yapın belleğin çok önemli bir segmenti, bu konuda neredeyse boş kalmayı sürdürecektir. Arkasında derin bir tarih ve tartışmalı konular olan Göbeklitepe'yi bir kenara bırakıp, turistik bir şehri de düşünebilirsiniz. Mesela Paris'i gezip görmüş biri, Paris üzerine çok şey okumuş ama orada bulunmamış birinden (bu anlamda) daha çok "bilir."

İnanın (çok okuduğu söylenen biri olarak) ben de okuyanların tarafındayım, bu yarışı onlar kazansın isterdim. Ancak nörobilim açısından gerçek tam tersi ne yazık ki. Yazıyı bir gülen suratla bitirdiğimi kabul edin lütfen.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır