osmanlı imparatorluğu toprakları haritası / Osmanlı'nın Zirveye Çıkış Haritası - Foto Galeri - monash.pw

Osmanlı Imparatorluğu Toprakları Haritası

osmanlı imparatorluğu toprakları haritası

Osmanlı İmparatorluğu

Osmanlı İmparatorluğu'nun yılındaki durumunu gösteren ayrıntılı bir harita

Osmanlı İmparatorluğu, Osmanlı Devleti (Osmanlıca:&#;دَوْلَتِ عَلِيَّهٔ عُثْمَانِیَّه, romanize:&#;Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye)[1][2] veya Batı kroniklerindeki kullanımlarca Türk İmparatorluğu, [3][4][dn 2] yılında Oğuz Türklerinden[5]Osman Gazi'nin kurduğu Osmanoğlu Hanedanı'nın hükümdarlığındaOrta Çağ'dan Yakın Çağ'a kadar varlığını sürdürmüş bir imparatorluktur. Bugünkü Türkiye'nin Bilecik ilinin Söğüt ilçesinde kurulmuş bir beylik iken, yılında II. Mehmed'in Konstantinopolis'i fethedipBizans İmparatorluğu'na son vermesiyle imparatorluk hâline gelmiştir. yılında, I. Selim'in Büyük Mısır Seferi ile Ridaniye savaşı sonucu İslamhilâfetiOsmanlı Hanedanı'na geçmiş ve bu tarihten sonra gelen her padişah, aynı zamanda halife olmuştur.[6] En geniş sınırlarına yılında ulaşmış;[7]Orta Avrupa'nın bir bölümü ile Balkanlar'ın tamamı, Kuzey Afrika'nın bir bölümü, Hicaz, Mezopotamya, Kafkasya'nın bir bölümü ve Anadolu üzerinde hâkimiyet kurmuştur. yılında Karlofça Antlaşması sonrası gerileme dönemine girmiş ve yılında saltanatın kaldırılması ile birlikte yıkılmıştır.

Osmanlı Devleti'nin bağımsız bir devlet olarak tarih sahnesine çıkması, yaygın kabule göre yılında olmuştur. Ancak Prof. Dr. Halil İnalcık ve bazı diğer akademisyenler, Osmanlı Devleti'nin 'da Söğüt'te değil, 'de Yalova'da, Bizans'a karşı yapılan Koyunhisar Muharebesi sonrasında devlet niteliğini kazandığını iddia etmektedirler.[8][9] Osmanlılar, yılında Konstantinopolis ile sınırlı bir şehir devletine dönüşmüş olan Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu'nu yıkmış ve bazı tarihçilere göre bu olay, Orta Çağ'ı sona erdirip Yeni Çağ'ı başlatan olay olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu gücünün doruğunda olduğu ve yüzyıllarda üç kıtaya yayılmış ve Balkanlar, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'nın büyük bir bölümünü egemenliği altında tutmuştur. Ülkenin sınırları batıda Cebelitarık Boğazı, doğuda Hazar Denizi ile Basra Körfezi'ne; kuzeyde Avusturya, Macaristan ve Ukrayna'nın bir bölümüne ve güneyde ise Sudan, Eritre, Somali ve Yemen'e kadar uzanmaktaydı.[10]

Osmanlı İmparatorluğu 29 eyaletten ve özerklik tanınmış olan Boğdan, Erdel ve Eflak prensliklerinden oluşmaktaydı. Osmanlı Devleti, zaman zaman deniz aşırı topraklarda da söz sahibi olmuştur. Atlantik Okyanusu'ndaki kısa süreli toprak kazanımları Lanzarote[11] (), Madeira (), Vestmannaeyjar[12] () ve Lundy[13] () bu duruma örnek olarak gösterilebilir.

Gaza ve cihat anlayışıyla sürekli genişleme eyleminde bulunan devletin hâkimiyeti altındaki topraklarda yaşayan halklar, zaman zaman toplu ya da yerel ayaklanmalar ile Osmanlı iktidarına karşı çıkmışlardır.[14] Osmanlı İmparatorluğu'nun siyasi yapısında ve hukuk kurallarının oluşumunda İslam dininin belirleyici bir rol oynaması, devletin bir "İslam devleti", dolayısıyla da bir "din devleti" olarak nitelendirilmesine neden olmuştur.[15]

Osmanlı İmparatorluğu dönemi; Osmanlı Hanedanı'nın[16] ve saray erkanının, Rum kadınlarla ve SlavHristiyan halklardan (Sırplar, Bulgarlar, Ukraynalılar gibi) kadınlarla evlilik yapması,[17][18]iskan politikası sebebiyle devşirilenHristiyan çocukların Türk-İslam örf ve gelenekleri ile yetiştirilip yeniçeri ordusuna ve devlet kurumlarına alınmasıyla beraber,[19][20][21]Türk tarihininRoma-Doğu Roma tarihi ile kaynaştığı dönem olarak görülür.[22][23][24][25]

Arnold Joseph Toynbee gibi bazı tarihçiler, Türkiye'nin Osmanlı Devleti'nin tek ardıl devleti sayılması gerektiğini savunurlar.[26]

Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1 Kasım tarihinde yıllık Osmanlı saltanatını kaldırdı ve 3 Mart tarihinde de, hem Muhammed'in 'deki ölümünden sonra oluşturulan ve yaklaşık yıldır süregelen halifelik makamını kaldırdı, hem de Osmanlı Hanedanı'nın Türkiye'den sürgün edilmesi kararını aldı. Günümüzde hanedan ile soy bağı olanların bir kısmı Türkiye'de, bir kısmı ise yurt dışında farklı ülkelerde yaşamaktadır.[27][28]

İsim

Ana madde: Osmanlı İmparatorluğu'nun isimleri

Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucusu olan Osman Gazi zamanında Anadolu'da yer alan tüm beyliklerde iktidarın babadan oğula geçtiği ataerkil bir yönetim biçimi hakimdi. Bu tip yönetim anlayışını benimseyen beylikler de ülke ve halk tabakasını hanedanın kurucusunun mirası şeklinde kabul görmekte ve beylikler, hanedanın kurucusunun ismini almaktaydı. Osmanlı İmparatorluğu da hanedanın kurucusu olan Osman'ın ismini aldı ve Osmanlı Devleti şeklinde anıldı.[29] Osman'ın ismi, Arapça عثمان (Othman) kelimesinin Türkçe formudur. Bazı kimselere göre hanedanın ismi "Ataman" (İngilizcede Ottoman) adından aldığı söylenir.

Devlet, Osmanlı Türkçesinde "imparatorluk", günümüz Türkçesinde "yüce devlet" anlamına gelen Devlet-i Aliyye (Osmanlıca:&#;دولت عليه) ve devleti yöneten hanedanı belirtmek için "Osmanlı Hanedanı" anlamına gelen Hanedan-ı Âl-i Osman isimlerini kullandı. Tanzimat Fermanı ilanının sonrasında ise ismin sonuna eklenen Osmānīye (Osmanlıca:&#;عثمانیه) kelimesiyle beraber "Yüce Osmanlı Devleti" anlamına gelen Devlet-i Alīyye-i ʿOsmānīye (Osmanlıca:&#;دولت عليه عثمانیه)[1][30] olarak isimlendirildi. Bu isimlendirme, yüzyılın Türkçe belgelerinde de geçmektedir.[31]Cumhuriyet sonrasında kullanılan Türkçede ise Osmanlı İmparatorluğu ya da Osmanlı Devleti isimleri de kullanıldı.

yüzyıldan önceki İngilizce kaynaklarda Turkey,[32]Turkish Empire[33] ve Ottoman Turkey[34][35] şeklindeki kullanımlara da rastlanır.

Batı Avrupa'da ise, Osmanlı İmparatorluğu (İngilizce:&#;Ottoman Empire) ve Türkiye (İngilizce:&#;Turkey) olmak üzere iki isim birbirinin yerine kullanıldı. "Türkiye" adı, hem resmî hem de resmî olmayan ortamlarda gitgide daha çok yaygınlaştı. Bu ikilem, Ankara merkezli yeni kurulan Türk hükûmetinin Türkiye'yi ülkenin resmî adı olarak seçtiği yıllarında sona erdi. Günümüzde bazı tarihçiler, imparatorluğun çok uluslu karakterinden dolayı, Osmanlı'dan bahsederken Türkiye, Türkler ve Türk terimlerini kullanmazlar.[36]

Günümüzde modern Türkiye için de Turkey kullanımının yaygın olmasının yanı sıra Republic of Turkey kullanımıyla, Osmanlı İmparatorluğu dönemi (Ottoman Turkey) ile Cumhuriyet dönemi birbirinden ayrılır.

Kayı boyu ve Osmanlı ailesi

Ayrıca bakınız: Kayı boyu ve Osmanlı Hanedanı

Kayı boyu damgaları

Genel görüşe göre Osmanlı ailesinin, OğuzlarınBozok kolunun Gün Han soyuna mensup olan Kayı boyundan geldiği kabul edilmektedir.[37][38] Osmanlıların etnik kökenleri hakkında bilgi veren ilk dönem Osmanlı kronikleri, genel anlamda aynı görüşü paylaşmaktadırlar.[39] İlk dönem kroniklerinde verilen bilgiler, Oğuz Kağan Destanı ile aynıdır. Destana göre Oğuz Han'ın Gün Han, Ay Han, Yıldız Han, Gök Han, Dağ Han, Deniz Han olmak üzere altı oğlundan ilk doğan üç tanesi (Gün Han, Ay Han, Yıldız Han) Oğuz boylarının sağ kolunu, diğer üçü ise sol kolunu oluşturuyorlardı.[37]Oğuz Han'ın her bir oğlunun dört boyu mevcuttu. Oğuz boyları ise toplamda yirmi dört boydan meydana gelmekteydi.[dn 3] Oğuz Han'ın altı çocuğunun oluşturduğu bu boyların Gün, Ay ve Yıldız kollarına Bozoklar (ya da Bozoklu); Gök, Dağ ve Deniz kollarına ise Üçoklar (ya da Üçoklu) denmekteydi.[37] Orduda ve şölen adı verilen ziyafetlerde Bozoklar Han'ın sağ tarafında, Üçoklar ise sol tarafında yer alırlardı. Bozoklar'da en başta Gün Han'a mensup olan boylar, Üçoklar'da ise Gök Han'a ait boylar gelirlerdi.[37] En başta yer alan Gün Han'ın derecelerine göre sırasıyla Kayı, Bayat, Alkaevli ve Karaevli adlı dört boyu gelirdi.[40]

Kayı, kelime anlamı olarak "muhkem, kuvvet ve kudret sahibi" demektir. Damgaları monash.pw ya da KAYI BOYU monash.pw şeklinde olup, bunlar "iki ok arası bir yaylı ok"u temsil etmektedir.[40][41]

Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluşu hakkındaki bilgilerin büyük çoğunluğu, geç yüzyıl ve erken yüzyılda yazılmış Türkçe eserlere dayanmaktadır.[39] Türk şair Ahmedî'nin İskendernâme isimli eseri, bu konuda yazılan ilk Osmanlı kaynağı olarak kabul edilmektedir.[39] Yazıcızâde Ali'nin Tevârih-i Âl-i Selçuk isimli eserinde de Osmanlılar'ın Kayı boyundan geldiği kabul edilmektedir.[39] Ahmedî'nin İskendernâme isimli eserinin Âğâz-ı Dâsitân bölümünde, Ertuğrul Gazi'nin Oğuzlardan Gök Han'ın soyundan geldiği yazmaktadır.[42] Osmanlı tarihçisi Enverî ise, Osmanlıların Oğuz soyundan geldiğinden bahsederek Kayıların soyunu Nuh'a kadar götürdüğünü söylemiştir.[43] yüzyıl Osmanlı tarihçilerinden Şükrullâh ise Behcetü't Tevârîh isimli eserinde, Kayıları Nuh, Yafes, Kayı Han, Kara Han, Oğuz Han, Gök Alp, Kızıl Buğa, Kaya Alp, Süleyman Şah, Ertuğrul, Osman, Orhan, Murad, Bayezid, Murad ve Mehmed olarak sıralamıştır.[44] II. Mehmed devrinde yaşayan Osmanlı tarihçisi Âşıkpaşazâde ise, Osmanlıların tarihini anlattığı Tevârîh-i Âl-i Osman isimli eserinde, Şükrullâh gibi Osmanlıları Nuh'a kadar götürmüştür. Ancak Şükrullâh'tan daha fazla isme yer vermiştir.[45] Bunların dışında İbn-i Kemal[46], Naîmâ[47], Mahmûd el-Bayâtî[48], Oruç Bey[49], Neşrî[50], Kâtip Çelebi[51] ve Mustafa Nuri Paşa[52] gibi kronik yazarlarının kaynaklarında da bu silsileler hemen hemen benzerdir.

yüzyılın ilk yıllarından itibaren Herbert Adams Gibbons'un Osmanlıların gayrimüslim tebaadan geldiği iddiasıyla, Osmanlıların kuruluş ve etnik kökenleriyle ilgili yeni bir tartışma başladı. Gibbons'un iddiasına göre, Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucusu olan Osman Gazi, daha sonra kayınpederi olacak olan Şeyh Edebali'nin evinde onun verdiği Kur'an'ı sabaha kadar ayakta okur ve bir rüya görür. Rüyasında melek ona; bu ebedi sözleri büyük bir saygıyla okuduğundan dolayı, çocuklarının ve çocuklarının çocuklarının neslinin büyük bir onura sahip olacağını söyler. Osman bu sayede Müslüman olur.[53] Gibbons'a göre Osman, Moğol istilasından kaçarak Söğüt'e gelen küçük bir aşiretin beyidir. Yine yazara göre Osmanlılar, özellikle İslam dinini kabul eden Rumlar ile birlikte Türk ırkının dışında yeni bir ırk oluşturmuşlardır.[53] Gibbons bu düşüncesiyle Osmanlıların Oğuz ve Kayı soyundan geldikleri görüşünü kabul etmemiştir.

Alman tarihçi Josef Markwart, Dîvânü Lugati't-Türk'te geçen Kayları Kayı olarak kabul etmiştir ve bununla birlikte Osmanlıların Moğolların Kay kabilesinden geldiklerini ve Türkleşmiş bir Moğol olduklarını iddia etmiştir. Mehmet Fuad Köprülü ise Dîvânü Lugati't-Türk'te hem Kaylardan hem de Kayılardan (Kayığ) bahsedilmesi nedeniyle Markwart'ın bu tespitinin yanlış olduğunu belirtmiştir.[54]

Tarihçi Paul Wittek ise, Osmanlıların şecerelerinin Oğuzların Kayı boyuna bağlı olmadığını savunmuştur. Wittek'e göre Kayı boyu ile ilgili şecereler, devletin kuruluşundan yıl sonra yazılmaya başlanan Osmanlı kroniklerine dayanan efsaneleştirilmiş öykülerdir. Paul Wittek çalışmalarında Osmanlı kroniklerini sık kullanan tarihçilerden bir tanesi olsa da, Osmanlı'nın etnik geçmişi hakkında kroniklere güvenmemiştir. Osmanlı'nın toplama bir kabile olduğunu ve devleti Anadolu'nun uçlarında yaşayan gazilerin kurduğunu savunmuştur.[55][56] Ayrıca II. Murad devrinden sonra Kayı ve Oğuz unsurlarının diğer beylikleri kontrol altına almak ve üstünlük kurmak amacıyla çokça vurgulandığı görüşünü belirtmiştir.[57]Rudi Paul Lindner da Kayı boyu şecerelerinin II. Murad devrinde diğer beyliklere karşı üstünlük sağlamak için uydurulduğunu iddia etmiştir.[58] Lindner, yüzyıl kroniklerine dayanarak Osmanlıların soyunu Oğuzlara çıkarmanın inandırıcı olmayacağını söylemiştir. Lindner, Osman'ın devleti yanındaki göçebelerle birlikte kurduğunu iddia etmiştir.[59]

Türk tarihçi Prof. Dr. Feridun Emecen, ve yüzyıla ait bazı tahrir defterlerinde Osmanlı İmparatorluğu'nda Kayıların mevcut olduğunu belirtmiştir. O yıllarda Kayı boyuna mensubiyetin çok cazip olmadığı için, Osmanlıların diğer Anadolu Türkmen beyliklerine karşı üstünlük kurmak amacıyla böyle bir iddiada bulunmayacaklarını söylemiştir.[60]Mehmet Fuad Köprülü de Feridun Emecen ile hemen hemen aynı görüşleri paylaşmıştır. Köprülü, Osmanlıların meşruiyet kazanmak amacıyla sonradan bir silsile uydurmadığını söylemiştir. Köprülü, böyle uydurma bir iddiada saray tarihçilerinin de ortak bir anlatıyı yazacaklarını savunarak, günümüzdeki kroniklerde bu konuyla ilgili farklılıkların olduğunu ve bunun sonucunda Kayı boyu görüşünün uydurma olmadığını belirtmiştir.[61]

İsmail Hakkı Uzunçarşılı da Kayıların varlığını kesin olarak kabul eden tarihçilerdendir. Uzunçarşılı'ya göre Osman Gazi'nin ele geçirdiği toprakları Oğuz geleneğine göre yakınlarına ve silah arkadaşlarına dirlik olarak pay etmesi, Kayı görüşünün gerçek olabileceğinin en önemli işaretlerinden birisidir.[62]

Prof. Dr. Halil İnalcık ise II. Murad zamanında, Timur'un Cengiz Han'ın soyundan gelmesini üstünlük unsuru sayarak Osmanlılar'a karşı egemen olmak istediğini ve buna karşı ise Osmanlıların Kayı boyu ve Oğuz hikâyesini uydurduklarını söylemiştir. Bu tarihten sonra ise dünyaya gelen şehzadelere Oğuz ismi konulmaya başlanmış, çeşitli silah ve topların üzerine de Kayı damgası işlenmiştir.[63][64] Mehmet Ali Kılıçbay'a göre, I. Murad zamanında Osmanlıların Anadolu beyliklerinin üzerine gitmeye başlamasıyla ortaya çıkan soylu-soysuz tartışmaları sonucunda, Osmanlılar Kayı boyunu ortaya atarak diğer beyliklere üstünlük sağlamak istemiştir.[65]

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

Oğuz Han

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

Gün Han

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

Kayı

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

Saçıkaralılar

&#;

&#;

Kurtlu

&#;

&#;

Kızılkeçili

&#;

&#;

Karakeçili

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

Atçekenler (Tanrıdağı Türkmenleri)

&#;

Sarıkeçili

&#;

Haculu

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

&#;

Osmanlı Devleti&#;nin kuruluşunun yıldönümünde YENİ TÜRKİYE olarak böylesine dev bir esere imza atmanın gururunu ve mutluluğunu yaşıyoruz. &#;Osmanlı Projesi&#;, Türkiye&#;nin en büyük fikir projesi ve bugüne kadar Osmanlı Tarihi üzerinde hazırlanmış en büyük araştırma oldu. Türkiye&#;nin ve dünyanın en önemli Osmanlı uzmanlarının yer aldığı çalışmamızda, önce Osmanlı tarihi konusunda önde gelen bilim adamlarından oluşan bir Yayın Kurulu teşkil edildi. Yayın Kurulu&#;nun tespit ettiği konu başlıklarına göre araştırma yazılarının siparişleri verildi. Bunun için dünyanın 56 ülkesinden ve Türkiye&#;den olmak üzere bilim adamı ve uzmanla temas kuruldu. Türkiye dışındaki bilim adamlarından , Türkiye&#;deki bilim adamlarından olmak üzere toplam bilimsel yazı Yayın Kurulu&#;na intikal etti. Bu yazılardan &#;i Türkiye dışından ve &#;si Türkiye&#;den toplam bilimsel makale eserimizde yer aldı. Yayınlanmayan yazıların büyük çoğunluğu da aslında bilimsel nitelikte idi; ancak tekrarlardan kaçınma, şekil şartlarına uymayış gibi gerekçeler yazıların yayınlanmamasında etkili oldu.
Yayınlanan yazıların tamamı da orijinal olup, daha önce herhangi bir dilde yayınlanmamış yazılardır. Bunların büyük çoğunluğu arşiv kaynaklarından yararlanılarak hazırlanmıştır, Bu araştırmalar yapılırken başta Başbakanlık Osmanlı Arşivi olmak üzere 33 ülkenin arşivlerinden faydalanılmıştır.

 

 

 

Eserimiz, 12 cilt ve toplam sayfadan meydana gelmektedir, l, ve 2. ciltler Siyaset, 3- cilt İktisat, 4. ve 5. ciltler Toplum, 6. cilt Teşkilât (idarî teşkilât, hukuk sistemi, askeri teşkilât), 7. cilt Düşünce, 8. cilt Bilim, 9-, ve ciltler Kültür ve Sanat, cilt Hanedan (biyografi ve bibliyografya) başlıklarını taşımaktadır. &#;Osmanlı&#;, bir ansiklopedi, kronolojik bir klasik siyasî tarih çalışması veya birkaç bilim adamının yazdığı bir tarih kitabı değildir. Osmanlı hakkında siyasî, iktisadî, sosyal, kültürel, bilimsel ve felsefî açıdan ilk defa bu derece kapsamlı bir çalışma yapılmıştır. Kısaca, Amerikalı bir bilim adamının ifadesi ile bu, &#;bir milletin kendi tarihi hakkında yapabileceği en büyük araştırma projesidir.

 

 

 

XIII. Yüzyılın sonlarına doğru tarih sahnesine giren Osmanlı Beyliği&#;nin aradan bir asır geçmeden bir cihan devleti, bir imparatorluk haline gelmesinin ardındaki esrar halen tartışılmaktadır. İnsanımız bu mucizevî oluşun sırrını, Osmanlı&#;nın temelindeki manevî harç ile izah etmekte, Şeyh Edebalı&#;nın tefsir ettiği Osman Gazi&#;nin meşhur rüyasındaki Çınar efsanesine inanmaktadır. Hangi görüş tarzı doğru olursa olsun, &#;cihangirâne bir aşiretten&#; cihan devletine ulaşmada sadece kılıcın rol oynamadığı, Osmanlı&#;nın &#;tehafüt tutkusu&#;na, fütuhat ve gazâvar anlayışına, sağlam bir ekonominin, yerleşik, şehirli ve dengeli bir toplum yapısının, köklü bir eğitim, bilim, kültür ve sanat dokusunun destek olduğu, artık bütün ilmî çevrelerin kabul ettiği gerçeklerdir. &#;Osmanlı Cihan Hâkimiyeti Mefkuresi&#;, cihanşümuldur, emperyaldir fakat asla emperyalist değildir. Osmanlı Devleti, hâkimiyeti ve nüfuzu altına aldığı ülkeleri ve milletleri sömürmemiş; aksine &#;âbâd eylemiş&#; ve şenlendirmiştir. &#;Devler-i Alîyye&#;, hâkimiyet sahası, medeniyeti, ihtişamı, teşkilâtlanması ve sosyal yapısı bakımından çok kültürlü ve çok milletli bir imparatorluktur. Bize göre, imparatorluk teriminin menfî anlamlarından kaçınmak için Osmanlı&#;yı bu muhteşem sıfattan mahrum etmek doğru değildir.

 

 

 

Osmanlı Cihan Devleti, Roma İmparatorluğu&#;ndan sonra dünyanın en uzun ömürlü, hanedan olarak en uzun süre yaşayan, üç kıtada en büyük toprak parçasında hüküm süren ve nüfuz sahibi olan bir imparatorluktur. Coğrafya profesörü Ramazan Özey hocamızın araştırmalarına göre; kuruluşunda km olan Osmanlı Devleti&#;nin yüzölçümü, etki alanları ile birlikte Fatih döneminde km , Yavuz döneminde km (8 yıllık saltanat döneminde üç kat arttırmıştır), Kanunî döneminde km&#; ve en geniş sınırlara ulaştığı nokta olan XVII. yy. sonlarında ise 24 milyon km&#; yi buluyordu. Yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun yüzölçümü, monash.pw km si &#;Avrupa-i Osmaniye&#;de, km&#;si &#;Asya-i Osmaniye&#;de, km&#; si &#;Afrika-i Osmaniye&#;de olmak üzere toplam km yi buluyordu. Osmanlı İmparatorluğu’nun hâkimiyeti akındaki topraklarda bugün 45 ülke, nüfuzu ve etkisi altındaki topraklarda ise 31 ülke bulunmaktadır. Daha da çarpıcı göstergelerle ifade edilirse, bugün Osmanlı&#;nın hâkimiyeti ve etkisi altındaki coğrafyada 76 ülke ve devlet bulunmakta, bunların yüzölçümleri toplamının dünya geneline oranı %37,8, burada yaşayan nüfusun dünya nüfusuna oranı ise %40,1 olmaktadır.

 

 

 

Prof. Dr. Bernard Lewis, &#;Osmanlı&#;nın, hâkimiyeti akındaki her dinden ve her milletten insanlar için tartışmasız bir mutluluk devri olduğunu&#; kaydetmiştir. Gerçekten de Osmanlı Millet Sistemi, her dinden ve her milletten insanların büyük bir hoşgörü anlayışı ile beraberce yaşadıkları bîr huzur medeniyetini ifade eder. (h m an h, her kültür ve medeniyet ile ilgilenmiş, güzel ve değerli gördüklerini benimsemiş ve bu güzellikleri Orta Asya&#;dan, anayurttan taşıdığı kültür potasında İslâmın ölçüsüyle tartarak ve eriterek yeni, orijinal, zengin bir medeniyet inşa etmiştir.

 

 

 

Osmanlı Türk&#;tür. Osmanlı İmparatorluğu, çağdaşı Avrupalı devletler ve yazarlar tarafından &#;Türk İmparator tuğu&#;, &#;Türk Devleti&#; ve &#;Türkiye&#; olarak görülmüştür. Osmanoğulları da kendilerini Türk olarak kabul ermiş, Türkçe İmparatorluğun her döneminde Devletin resmî dili olarak kullanılmıştır. Bazı yazarların, literatürdeki &#;etrak-i bî-idrak&#; gibi âsi ve göçebe Türkmenleri ve özellikle Çel alî isyanlarına karışanları kasteden ifadeleri örnek göstererek Osmanlı&#;yı Türklüğün dışında gösterme gayretleri doğru değildir.

 

 

 

Osmanlı İslâm&#;dır. Osmanlı medeniyeti bir islâm medeniyetidir. İslâm tefekkürünün, biliminin, kültür ve sanatının şahikasına ulaştığı bîr zirve medeniyettir. Ancak, Osmanlı her dinî inanca karşı saygılı ve müsamahalı olmuş, din ve vicdan hürriyeti bakımından çağının ötesine geçmiş bir &#;Güneş Ülkesi&#;dir.

 

 

 

İşte böyle bir devletin ve medeniyetin en tabiî ve meşru varisi Türkiye Cumhuriyetedir. Vatandaşı olmakla övündüğümüz Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Toplumu, Osmanlı&#;nın en Önemli miraslarıdır. Cumhuriyetimizin yönetim şekli elbette Osmanlı&#;dan farklıdır. Türkiye Cumhuriyeti yepyeni bir Devlettir ve siyasî bakımdan Osmanlı&#;nın devamı değildir. Ancak tarihin devamlılığı çerçevesinde, Osmanlı&#;nın sosyal, ekonomik ve kültürel mirasını devraldığımız, ideolojik peşin hükümlerden sıyrılarak kabul etmemiz gereken bir gerçektir.

 

 

 

Yeni bin yılın eşiğinde Cumhuriyetimizi geliştirerek, demokrasi boyutunu zenginleştirerek Osmanlı&#;nın da ilerisinde bir noktaya ulaşmayı ümit ve temenni ediyoruz.

 

 

 

Bu eserin hazırlanmasında en büyük emek sahibi, projenin fikir babası, bilimsel ayrıntılardan tashihine kadar her safhayı bizzat yürüten Hasan Celâl Güzel&#;e şükranlarımız sonsuzdur. Bu eser hep O&#;nun eseri olarak anılacaktır.

 

 

 

Bilim editörlerimiz Doç. Dr. Kemal Çiçek&#;e ve Cem Oğuz&#;a teşekkür borçluyuz, özellikle Doç. Dr. Kemal Çiçek, projenin başından sonuna kadar her türlü fedakârlığı ve gayreti göstermiş, tek tek bütün yazıları okuyarak bilimsel raportörlüğünü gerçekleştirmiştir. Cem Oğuz ve Cemre Güzel, dünyanın dört bir yanı ile temas kurmuş, yurt dışı v tercüme koordinasyonunu icra etmişlerdir.

 

 

 

Yayın Kurulu Başkanımız ve dünyanın bir numaralı Osmanlı Tarihçisi, hepimizin hocası Prof. Dr. Halil İnalcık&#;a hem bu görevi, hem de çok değerli orijinal araştırması için şükranlarımızı sunuyoruz. Yayın Kurulu Üyelerimiz; bize Kurum ve şahıs olarak her türlü desteği sağlayan Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halacoğlu&#;na, ekibiyle beraber biz! hiç yalnız bırakmayan IRC1CA Başkanı Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu&#;na, defalarca mütevazi büromuzda günlerini, saatlerini harcayarak yazılan tek tek inceleyen nezaket timsali hocamız Prof. Dr. Nejat Göyünç&#;e, en büyük destekçimiz olan sevgili hocamız Prof. Dr. Ercüment Kuran&#;a, her zamanki mütevazi edasıyla yükümüzün büyük kısmım yüklenen ve bibliyografya çalışması ile eserimize değer katan çalışkan hocamız Prof. Dr. Bahaeddin Yediyiyıldız&#;a, gece gündüz bilgisine ve yardımına başvurduğumuz Prof. Dr. İlber Ortaylı&#;ya, sahasındaki yazıları büyük bir vukuf ve titizlikle inceleyen Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocak&#;a, çok değerli hocamız Prof. Dr. Mübahat Kütükoğlu&#;na, Prof. Dr. Stanford Shaw&#;a ve Prof. Dr. Jakop Landau&#;ya en derin şükranlarımızı sunuyoruz.

 

 

 

Projenin gerçekleştirilmesinde Türkiye&#;nin ve dünyanın en Önde gelen bilim adamları bize yardımcı oldular. Müşavirliğimizi üstlenen değerli hocalarımıza teşekkür borçluyuz. Bunlar arasında yer alan ve birer yayın kurulu üyesi gibi faaliyet gösteren başta Doç. Dr. Ali Birinci olmak üzere, proje hazırlık safhasında çalışmalara katılan Prof. Dr. Burhan Erdem&#;e, Kültür ve Sanat ciltlerinin hazırlanmasında en büyük katkıya sahip olan Prof. Dr. Mustafa İsen&#;e ve Prof. Dr. Hakkı Acun&#;a, her zaman yanımızda bulduğumuz Prof. Dr. Rüçhan Arık&#;a ve Prof. Dr. Oluş Arık&#;a, Düşünce cildimize büyük destekte bulunan Prof. Dr. Süleyman Hayri Bolay&#;a, bizzat büromuzu teşrif ederek yardımlarını esirgemeyen Prof. Dr. Yavuz Ercan&#;a, Prof. Dr. Günsel Renda&#;ya, Prof. Dr. Esin Kahya&#;ya, Doç. Dr. Yusuf Oğuzoğlu&#;na, Dr. Zeynep Ertuğ&#;a, Dr. Kıymet. Giray&#;a, Dr. Kate Fleet&#;e, Dr. Kaori Komatsu&#;ya ve Dr. Ayşe Judy Upton-Ward&#;a; ayrıca çalışmalarımızda yardımlarını esirgemeyen Prof. Dr. Ahmet Tabakoğlu&#;na, Prof. Dr. Murat Çizakça&#;ya, Prof. Dr. Gönül Cantay&#;a, Prof. Dr. Örçün Barışta&#;ya ve Prof. Dr. Bekir Karlığa&#;ya şükranlarımızı sunuyoruz. Çoğunluğu akademisyen olan değerli mütercimlerimizin güzel tercümelerine, redaktörler Yılmaz Çolak ve Ertan Aydın&#;ın üstün gayretlerine müteşekkiriz.

 

 

 

Projenin gerçekleşmesinde teknik koordinatörümüz Murat Ocak, insanüstü bir gayret göstermiştir. Gökçen Teknik&#;ten Ali Taştepe ve Ömer Faruk Taştepe&#;nin uykusuz gecen gecelerini ve emeklerini, genç bilim adamları musahhihlerimizin çırpınışlarını unutmamız mümkün değildir. Balkan Ciltevi’nin sahibi Muammer Bilgiç bir Osmanlı Efendisi edasıyla en güzel şekilde ciltlemeyi başarmıştır. Nihayet Semih Ofset&#;in sahibi Mustafa Çakır, hiç şüphe yok ki, bu projenin en büyük emektarları arasında baş sırada yer almaktadır. O&#;mın gayretleri olmasaydı bu proje tamamlanamazdı. Ayrıca projeyi birlikte yürüttüğümüz Türk Erdem Vakfı (TÜRKEV) yöneticilerine ve Vakıf Başkanı Mesut Yılmaz&#;a teşekkürlerimiz bakîdir.

 

 

 

&#;Osmanlı&#;dan sonra sıra dört ciltlik ve sayfalık &#;Great Ottoman-Turkısh Civilızation&#;a geliyor. Çalışmalarını sürdürdüğümüz bu önemli eseri de inşallah kısa bir zamanda yayınlamayı ümit ediyoruz.

 

 

 

&#;Osmanlı &#;nın, Osmanlı araştırmalarına ve araştırmacılarına ışık tutmasını ve daha iyilerinin yapılmasına vesile olmasını diliyoruz.

 

 

 

Yeni Türkiye

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır