Pablo Picasso[a] (25 Ekim 1881, Málaga, İspanya - 8 Nisan 1973, Mougins, Fransa), Fransa'da yaşamış İspanyol ressam, heykeltıraş, sahne tasarımcısı, şair ve oyun yazarıdır. 20. yüzyıl sanatının en iyi bilinen isimlerindendir. Georges Braque ile birlikte kübizm akımının temelini atmış,[2]asamblajı icat etmiş, kolajın icadında yer almış ve çok çeşitli tarzların gelişimine katkı vermiştir. En önemli eserleri olarak öncü kübizm eseri Avignonlu Kızlar ve Alman ve İtalyan askerlerin İspanyol İç Savaşı sırasında yaptığı katliamı anlatan Guernica sayılabilir.
Yirminci yüzyılın en büyük sanatçılarından olan ve Kübizm ile özleşen isim Pablo Picasso hakkında bilinmesi gerekenleri keşfedin.
Kimi sanatçılar vardır ki isimleri sanat tarihinin en altın harfleriyle yazılır ve uzun yıllar geçse de etkileri silinmez. O isimlerden biridir Pablo Picasso. Ünlü bir ressam olmanın yanı sıra, heykel, seramik ve tiyatro tasarımları da yapan bu büyük sanatçının hayatı, eserleri ve bilinmeyenlerine dair tüm detayları inceledik.
25 Ekim 1881’de İspanya’nın güneyinde doğan Pablo Picasso, küçük yaşta sanata olan kabiliyeti ile öne çıkarak eğitimini bu yönde aldı. İsim olarak annesinin genç kızlık soyadını seçen ressam, dünyanın en ünlü ressamlarından Pablo Picasso olarak sanat tarihinde yer alıyor.
Kendisi de ressam olan babasından yedi yaşında sanat dersleri almaya başlayan Picasso’nun yeteneği, kısa bir süre sonra fark edildi. İlk eseri, “Picador”u tamamladıktan dört yıl sonra, 13 yaşındayken Barselona Güzel Sanatlar Okulu’na kabul edildi. Paris’e taşındıktan kısa süre sonra yakaladığı ün ve başarı, Nisan 1973’te Mougins’de vefat edene kadar devam etti. Sanatçının tabloları hala en arzulanan eserler arasında yer alıyor.
Picasso, Georges Braque ile birlikte Kübizm’in temellerini atan sanatçılardandır. Picasso’nun 1907’den 1914’e kadar yaptığı tablolar kübist tarzda olmasından dolayı tablolarda geometri ve geometrik şekillerin kullanılması dikkat çeker. Tablolarda yer alan nesneler geometrik formlar oluşturacak şekilde basitleştirilmiş ya da geometrik şekillere bölünmüştür. Sanatçının eserlerinde kullandığı kübizmin diğer bir özelliği ise uzaydaki üç boyutlu bir cismi iki boyutlu yüzeye aktarma çabasıdır. Bunun için Picasso, şekilleri yanal yüzeylerine bölüştürüp her birini iki boyutlu yüzeyde göstermeye çalışır. Portrelerindeki insanların hem profili hem de önden görünüşünün olması bu nedenledir. Sanatçının en bilinen tabloları arasında gösterilen “Avignonlu Kızlar” Kübizm akımının en önemli örneklerinden biri olarak gösterilir. Picasso, 1920’li yılların başından itibaren ise klasisizme dönmüştür.
{52520}
Picasso’nun en değerli eserleri, “mucizeler yılı” olarak tanımlanan 1932 yılında ürettikleridir. Bu eserler, nadiren gerçekleşen satışlarda fiyat rekorları kırmaları ile hatırlanır. Bu tarihte başlayan “olgunluk dönemi” ise çalışmalarındaki değişimlere yansımıştır.
En büyük tablosu olan “Guernica”, aynı zamanda dünyanın en etkili savaş karşıtı eserlerinden sayılır. Eser, 1937 yılında, İspanyol iç savaşı sırasında bombalanan Guernica şehrinde yaşanan vahşeti simgeler. Tuval üzerine sadece siyah ve beyaz renklerde yağlı boya ile yapılmış bir resimdir.
Guernica İspanya’da bir kasabadır. Franco, Nazi ve İtalyan kuvvetlerinin yeni uçaklarını Guernica üzerinde test etmesi için izin verir ve bombardıman başlar. Kasaba ciddi bir katliam yaşanır. O güne kadar görülmemiş şiddette olan bombalamalar, Guernica’yı yerle bir eder. Memleketinde yaşanan olayları öğrendiğinde etkisinde kalan Pablo Picasso, duygularını “Guernica” tablosuyla yansıtır.
20. yüzyılın en ünlü ressamlarından olan Picasso’nun “Mavi Dönem” denilen döneminde yaptığı eserler, hüzün ve melankoli içerir. O dönemde maddi sıkıntılar içerisinde olan sanatçı, tuval yerine karton ya da mukavva kullanmıştır. Daha sonra tuval aldığında ise resimlerini yeniden yapmıştır. Pablo Picasso’nun mavi dönemde en çok ses getiren çalışmalarından biri olan “Yaşlı Gitarist” isimli eseridir. Resimde yaşlı bir adam sol eliyle tuttuğu gitarı çalmaktadır. Yaşlı gitaristin saçları beyaz ve kısa, elleri zayıf ve kemiklidir. Arka plan ise mavinin tonlarını içerir.
Sanatçının 1937 yılında yaptığı, “Ağlayan Kadın” adlı yağlı boya tablosu Liverpool’daki Tate Gallery’de sergilenmektedir. Ağlayan bir kadını betimleyen tablonun yalnızca İspanya İç Savaşı’nın acılarını değil, zulmün evrensel tanımını yansıttığı düşünülmektedir.
50 yaşındayken tüm eserlerini kayıt altına almaya başlayan Picasso’nun 75 yıllık kariyerinde ürettiği 13,500 tablo ve desen, yüz binden fazla baskı, 34,000 kitap betimlemesi, 300 heykel ve seramik çalışmasını olduğu bilinir. Hazırladığı “Catalogue Raisonné”de yer alan eserlerin bilgisi, sanat tarihçileri kadar galeri ve müzeler içinde önemli referans kaynağı sayılır.
{35895}
Çektiği maddi sıkıntılar ve yakın bir arkadaşının intihar etmesi, sanatçıyı 1900’lü yılların başında melankoliye boğdu. 1092’den 1094’e kadar yaptığı her eserde, çeşitli yollarla hüznünü tuvale aktardı. O yıllardaki tüm resimlerine mavi renk hakimdi. Sanatçı, bu rengi hüznü ifade etmek için kullandı. Mavi tablolarının hepsinde yoksullar, dilenciler, çaresiz insanlar ve umutsuzluk yer aldı.
1904 yılında Picasso ilk eşi Fernande Olivier ile tanıştı ve sanatçının gül dönemi başladı. Picasso’nun o dönemdeki mutluluğu eserlerine yansıdı. Resimlerinde pembe ve tonlarını kullanan sanatçı, çizgi ve desen kullanımına da önem verdi. Bu dönemde hem palyaço, sirk çalışanları ve akrobatları resmetti hem de duygu yükle eserler yarattı.
Pablo Picasso’nın eserlerine ilham veren aşklarını öğrenmek için tıklayın!
“Soyut sanat yoktur. Her zaman işe bir şeyle başlamak gerekir. Her çeşit gerçek görüntüsü ondan sonra kaldırılabilir. Hiçbir tehlike yoktur çünkü obje düşüncesi silinmez bir iz bırakmıştır. Odur sanatçıyı kışkırtan, düşüncelerini ayağa kaldıran, coşkularını harekete geçiren, düşünceler ve coşkular ne yaparlarsa yapsınlar artık tablodan kaçamayacaklardır. Varlıkları hiç görünmemesine karşın tablonun bütünündedirler.”
Picasso’nun bu sözleri, Kübizm’i keşfetmesinin ve farklı sanatsal bir döneme girmiş olduğunun ifadesidir. Fovist ve Kübist sanatçılar arasında yer alan Fransız Georges Braque ile Picasso farklı yerlerde yaşayıp aynı düşünceleri paylaşırlar. 1910 yılında iş birliği yapmaya karar verirler. Ortak paylaştıkları düşünceler:
{15679}
Erken yaşta yeteneği fark edilen sanatçı, Velazquez ve Goya gibi usta isimlerden ilham alarak, bu sanatçıların eserlerini yorumlamıştır. Paris’e taşındığında, Matisse’in ona gösterdiği Afrika maskelerinden etkilenerek kübizm akımına yönelmiştir.
Picasso’nun en ünlü eserlerine ilham veren sekiz kadını yansıtan portreler ve farklı kompozisyonlu tablolar, dünyanın birçok müzesine dağılmıştır. Bu eserlerin neredeyse her ülkede izleri görülür.
Pablo Picasso, 8 Nisan 1973’te Fransa’nın Mougins kentinde, eşi Jacqueline ile akşam yemeği için arkadaşlarını ağırladıktan sonraki sabah, akciğer ödemi ve kalp krizinden öldü. 1958’de satın aldığı ve 1959 ile 1962 arasında Jacqueline ile birlikte yaşadığı bir mülk olan Aix-en-Provence yakınlarındaki Vauvenargues Şatosu‘na defnedildi. Eşi Jacqueline, çocukları Claude ve Paloma’nın cenazeye katılmasını engelledi. Picasso’nun ölümünden sonra yalnız kalan ve bunalıma düşne Jacqueline ise 1986’da 59 yaşındayken intihar ederek yaşamına son verdi.
{36429}
Sanatçı, Louvre Müzesi’nden çalınan Mona Lisa’nın hırsızı olarak suçlandığı için tutuklanmış fakat atölyesinde yapılan aramadan sonra serbest bırakıldı. Bu arama sırasında çekilen fotoğraflarda görülen Afrika maskeleri, Picasso’nun kübizm ilham kaynağının tartışmasız kanıtı olarak önem taşımaktadır.
Dünyanın neredeyse tüm müzelerinde eserleri olan Picasso’ya adanmış üç farklı müze de bulunuyor. Adına açılan ilk müze olan ve güney Fransa’daki kıyı kasabası Antibes’de 1946’da atölye olarak kullandığı şatoda açılan Musée Picasso’dur. Burada çoğunlukla sanatçının hediye ettiği eserleri yer alıyor. Paris’in Marais bölgesinde bulunan Musée Picasso’nun koleksiyonunda 5000 eser bulunuyor. 1963’te Barselona’da açılan Museu Picasso’da ise özellikle erken dönem eserlerine yer verilmektedir. Doğduğu şehir Malaga’da da müzesi olan sanatçının, eserlerinden bir seçki de Museo Picasso Malaga’da görülebilir.
Salvador Dali’nin Adolf Hitlere karşı ılımlı yaklaşımı ve o süreç içinde Picasso’nun kendisini Kominist olarak açıklaması, iki sanatçının arasındaki suları kaynatmıştır. Bu tartışma üzerine Salvadar Dali, Pablo Picasso’yu anlatan bir eser yapmıştır.
Picasso’nun tepesinde duran sert kaya, sanatçının tutkulu akılcılığını yansıtıyor. Kıvrak zekası beyninde bir sarmala dönüşüyor ve kaşık olarak ağzından çıkıyor. Aşağıya doğru sarkan göğsü, Picasso’nun Dali için sanatsal yönden kendisini beslediğini simgeliyor. Portrenin bir büst gibi duruşu Picasso’nun politik olarak sert tavrını yansıtıyor.
{101809}
OGGUSTO
editörün tüm yazıları
Kübizm akımının öncüsü olan, resmi sanatının en iyilerinden olan Pablo Picasso "Cisimleri gördüğüm gibi değil, düşündüğüm gibi boyarım" demişti. Peki 20. yüzyıl dehaları arasına ismini yazan Picasso kimdir? İşte Picasso'nun eserleri ve sözleri...
Pablo Picasso, tam adı ile Pablo Diego José Francisco de Paula Juan Nepomuceno María de los Remedios Cipriano de la Santísima Trinidad Ruiz y Picasso (25 Ekim 1881 - 8 Nisan 1973), İspanyol ressam ve heykeltıraş. 20. yüzyıl sanatının en iyi bilinen isimlerindendir. Georges Braque ile birlikte kübizm akımının temelini atmıştır.
Picasso 25 Ekim 1881'de Malaga, İspanya'da doğdu. Babası bir ressam ve resim öğretmeniydi. Küçük yaşta resim yapmaya babası tarafından yönlendirildi. Resim yeteneği kısa sürede keşfedildi. 1895'te Güzel Sanatlar Okulu'na girdi. 1901 yılından itibaren anne soyadı olan Picasso'yu kullanmaya başladı. Eserleri İspanyol bir dergi olan Juventut'ta yayınlandı.
Haberin Devamı
1900'de ilk kez Paris'e gitti. Dönemin yenilikçi sanatçılarının yaşadığı Montmartre semtinde bir süre para içinde yaşadı. Picasso yaklaşık 1901-04 arasındaki ilk dönem yapıtlarında sıradan insanların, sirk palyaçolarının, akrobatlarının resimlerini yaptı. Büyük kentlerdeki yaşam kadar, sirk yaşamı da ilgisini çekiyordu. Ne var ki, tablolarında bu yaşamın hüzünlü yanını yansıttı. Sanatçının bu dönemi 'Mavi Dönem' olarak tanımlanır.
Picasso, Georges Braque ile kübizmin temellerini atmış sayılmaktadır. 1907'den 1914'e kadar kübist olarak adlandırılan tarzda tablolar yapar. Kübist tabloların genel özelliği, geometri ve geometrik şekillerin kullanılmasıdır. Resmedilen nesneler geometrik formlar oluşturacak şekilde basitleştirilmiş yahut geometrik şekillere bölünmüştür. Kübizmin bir diğer özelliği de uzaydaki üç boyutlu bir cismi iki boyutlu yüzeye aktarma çabasıdır. Bu amaçla Picasso, şekilleri yanal yüzeylerine bölüştürüp her birini iki boyutlu yüzeyde göstermeye çalışır. Yine bu nedenden portrelerindeki insanların hem profili hem de önden görünüşü görülmektedir.
Aynı yıl, 13 yaşında olan Picasso, yeteneğiyle herkesi kendine hayran bırakmaya başlamış. Hatta ona resim yapmayı öğreten babası, oğlunun çalışmaları karşısına onun artık olgun bir sanatçı olduğunu kabul etmiş ve bütün araç-gereçlerini Picasso’ya vererek resim yapmayı bırakmış. Aile, bir sene sonra Barselona’ya taşınmış ve Picasso burada Llotja Sanat Enstitüsü’ne başlamış. Ki bu, onun ne kadar yetenekli olduğunun kanıtlarından biri olmuş. Çünkü bu sanat okuluna genellikle eğitim görmüş ve yaşça Picasso’dan daha büyük olanlar kabul ediliyormuş. Ancak sınavda gösterdiği olağanüstü yeteneği ile Picasso da kabul edilenler arasında yer almayı başarmış.
Barselona’da olduğu süre içerisinde pek çok modernistle ve zengin burjuvalarla tanışmış. Girdiği okulu ise kuralları yüzünden pek sevmemiş. Derslere girmek yerine, şehrin sokaklarını gezip, manzara resimleri çizmeyi tercih etmiş. Daha çıraklık dönemi bile sona ermeden, Barselona’da o zamana kadar açılmış en önemli sergide ilk büyük boyutlu yağlı boya çalışmasıyla yer almış.
1897 yılında Madrid’e gidip buradaki en ünlü sanat okullarından birine (Royal Academy of San Fernando) başlayan Picasso, eğitim konusundaki aynı hayal kırıklığını Madrid’de de yaşamış. Çünkü klasik konulardan ve tekniklerden başka bir şey öğretilmiyormuş. Aynı şeyleri duymaktan sıkıldığını söyleyen Picasso, seçimini yine derslere girmemekten yana kullanmış.
Kendisini sokaklara atan ressam etrafı gözleyip, bunları resim haline getirmiş. Çingeneler, dilenciler ve hayat kadınları, resimlerinde sık sık karşılaşılan figürler olmuş. 1889 yılında Barselona’ya geri dönen Picasso, burada entelektüel bir grupla tanışmış. Yeni sanatçı çevresinin de etkisiyle, tarzında büyük bir değişiklik yapmış. Zira o döneme kadar geçmişin usta ressamlarından ilham alıp onların yöntemlerini kullanan sanatçı, kendi tarzını yaratması gerektiğine karar vermiş.
Böylelikle, 1900’lerde Paris’e taşınan Pablo Picasso için ömür boyu sürdüreceği yenilik dönemi başlamış. Gallery Volland’da ilk sergisini açan Picasso bu dönemde onu derinden sarsacak olayı, yakın arkadaşı Carlos Casagemas’ın intihar ettiği haberini duymuş. 1901 ile 1904 yılları arasında, sıradan insanları, sirk hayatını, palyaçoları ve akrobatları resmetmiş. Mavi Dönem olarak adlandırılan bu dönemde, Picasso’nun kullandığı baskın renk, tahmin ettiğiniz üzere mavi olmuş. Mavi Dönem’de Picasso, Carlos’un ölümünün de etkisiyle, hüzün üzerine yoğunlaşmış. Dönemin en önemli çalışmaları ise hepsi 1903’te tamamlanan Blue Nude, The Old Guitarist ve La Vie olmuş.
1904 yılında Bateau-Lavoi’de Fernande Olivier ile tanışan Picasso ile genç kadın arasında tutkulu bir aşk başlamış. Bir sene sonra beraber yaşamaya başlayan çiftin ilişkisi 7 yıl boyunca devam etmiş. Ve her ikisi de kıskanç olan sevgililer arasında şiddetin de olduğu pek çok kavga yaşanmış. Picasso’nun pek çok çalışmasında modellik yapan Fernande, aynı zamanda ressammış. Ve iyiden iyiye ünlenen Picasso tarafından 1912’de terk edildiği zaman, sevgilisinden hiçbir hak talep edememiş.
Çünkü o resmi olarak kaçıp izini kaybettirdiği ilk eşi ile evli görünüyormuş. Yıllar sonra 1930’da Picasso ile olan ilişkisini kaleme almaya başlayan Fernande, Picasso’dan aldığı ödeme neticesinde yazmayı bırakmış. 1956’ya kadar sesini çıkarmayan kadın, Picasso’dan ona küçük bir miktar maaş vermesi karşılığında ilişkilerine dair hiçbir şey yazmayacağı konusunda söz vermiş. Ve eski sevgilisini ikna eden kadın, 1966 yılında hayatını kaybedene kadar Picasso’nun maddi yardımıyla geçimini sağlamış.
1904 yılı Picasso için aynı zamanda yeni bir dönemin başlangıcı demekmiş. Çünkü sanatçı renkten çok çizgiye desene önem vermiş. Ayrıca kullandığı baskın renkler pembe, gri ve kahverengi tonlarındaymış. Cambaz ve soytarı figürlerini daha az kullanmaya başlayan Picasso’nun bu dönemdeki eserlerinde melankoliye de Mavi Dönemdeki kadar yer verilmemiş. En önemli eserleri ise Family of Saltimbanques, Lady with a Fan, Harlequin Family, Woman with Loaves olmuş. Eserlerinin bir diğer özelliği ise Kübizm akımının ilk sinyallerini vermesiymiş. 1905’te klasisizme yönelen Picasso, 1906 yılının sonlarında resmin yanı sıra heykel ve gravürde de ünlenmeye başlamış.
Bir dönem boyunca resimlerini çok yakın arkadaşlarından başka kimseye göstermeyen başarılı sanatçı, 1907’de Georges Braque ile birlikte Kübizm akımını başlatmış. Sanat tarihinde çığır açan bu dönemde verdiği ilk eserleri ise Pipo İçen Adam (1911), Bambu Sandalyeli Natürmort (1912) ve Şişe, Bardak ve Keman (1911) olmuş. Ardından yine Braque ile birlikte 1910’da Analitik Kübizm denilen akımı başlatmışlar. 2 yıl sonra ise Sentetik Kübizm denilen boyuta geçmişler.
I. Dünya Savaşı başladığında Braque ile ortaklığı sona eren Picasso, daha sonra klasik çizgisine geri dönmüş. Roma’da kaldığı yıllarda sahne dekoratörlüğü yapan ünlü kişilik, burada dansçı Olga Kokhlova ile tanışmış ve 1918’de onunla evlenmiş. Olga’dan Paulo isminde bir oğlu olan Picasso, eşi ile oğlunun pek çok portresini yapmış. 1927’de Marie-Therese ile tanışan Picasso, bir kez daha aşık olmuş ve evli olmasına rağmen Marie-Therese ile aşk yaşamaya başlamış. Yürümeyen evliliklerinin bitmemesinin sebebi ise Olga’yı ikna edememesiymiş. Bir sürü resmini yaptığı Marie-Therese’den Maya isminde bir kız çocuğu olan Picasso, o dönem Olga yüzünden kötü günler yaşadığını belirten notlar yazmış.
1930’lu yıllarda sürrealizmden etkilenen sanatçı, 1937’de daha sonra en ünlü eserleri arasında gösterilecek Guernica isimli tablosunu yapmış. Alman saldırısına uğrayan Guernica kasabasını resmeden Picasso, bu çalışmasının kendi ülkesinde sergilenmesini istememiş. Çünkü kendini komünist olarak ifade eden sanatçı İspanya’daki demokrasiden memnun değilmiş.
Tablo ancak 1981’de ülkeye geri dönmüş, 1992’de ise Madrid’deki Reina Sofia Museum’da müzenin en önemli parçası olarak sergilenmeye başlamış. Savaş karşıtı olan Pablo Picasso’nun yakın arkadaşı Max Jacob’un Almanlar tarafından götürüldüğü gettolarda hayatını kaybetmesi ressamın kalbindeki yaralara bir yenisini daha eklemiş. 1945’de bir ressam olan sevgili Françoise Gilot ile birlikte Güney Fransa’da yaşamaya başlamış. Françoise, pek çok çalışmasında ona ilham kaynağı olmuş.
1949’da üyesi olduğu için Komünist Parti, Paris’te düzenlenecek Barış Kongresi için bir afiş yapmasını istediğinde, ressam günümüzde barış simgesi olan güvercin resmini yapmış. Hatta François Gilot’tan doğan ikinci çocuğunun ismini İspanyolcada güvercin anlamına gelen Paloma koymuş. Hayatını eser üreterek geçiren Picasso, seramik ve çömlekçilik alanında da yaratıcı çalışmalar yapmış. Bu dönemler 70 yaşlarında olan sanatçı, Françoise’in iki çocuğunu da yanına alarak onu terk etmesinden sonra zor günler geçmiş.
Ardından La Californie adındaki villasında yeni sevgilisi ile yeni bir hayata başlayan Picasso, 1961’de de Jacqueline Roque ile evlenmiş. Evliliklerinden sonra çift küçük bir kasabada bulunan bir çiftlik evinde yaşamaya başlamış. Son dönemlerine kadar aynı enerjiye sahip olan üretken sanatçı, 8 Nisan 1973’de 91 yaşındayken Mougins, Fransa’da hayata veda etmiş.
Ünlü kişilik resmin yanı sıra şiirle de ilgilenmiştir. Sanatçının, 1935 ile 1959 yılları arasında 300’ün üzerinde şiir yazdığı tahmin edilmektedir. Gelin, bu çok yönlü kişiliğin birkaç sözüyle Picasso’nun düşünce tarzı üzerine kafa yoralım.
Pablo Picasso’nun sanatını en iyi şekilde tanımlayacak nitelikte bir söz.
Hayatını dolu dolu geçirmiş bir sanatçının söyleyebileceği en akıllıca söz!
Gençliğin yaşı yoktur diyen Picasso, gerçekten de dediğini doğrularcasına yaşamış. Renkli kişiliği ve hayat enerjisi ile bedenindeki değişiklikler dışında hiçbir yaşlılık belirtisi göstermemiş.
Tıpkı tüm zamanların en iyi mucitlerinden biri olan Thomas Edison gibi, o da çalışırken rahatlıyor ve dinleniyormuş. Zaten aksi olsaydı, Picasso tanınan en üretken sanatçı olarak anılmayı başaramazdı.
Picasso’nun annesi oğlunun doğumundan önce ismini rüyasında görmüş. Ayrıca Picasso annesinin soy ismini kullanmayı tercih etmiş. Ve Picasso’nun ne olursa olsun, en iyisini yapacağını biliyormuş.
20. yüzyılın en önemli sanatçılarından biri olan Picasso, hayatının neredeyse hiçbir döneminde üretkenliğini kaybetmemiştir. Ortaya çıkardığı eserler de bu teoriyi doğrulamaktadır. Zira Guiness Rekorlar Kitabı’na göre en üretken sanatçı olarak bilinen Picasso’nun 100.000 baskı, 34.000 kitap resmi, 300 heykeli, birçok seramik ve çizimi bulunmaktadır. Pek çok çalışması dünyanın en büyük sanat müzayedelerinde sergilenmekte, Picasso imzalı tablolar rekor kıran fiyatlarla satılmaktadır. Gelin, büyük sanatçının birkaç ünlü eserini birlikte inceleyelim.
Picasso’nun Mavi Dönem’de yaptığı resimlerden bir tanesidir. Melankoli ve hüznün ağır bastığı bu dönemde, gördüğünüz gibi ağırlıklı olarak mavi, yeşil ve kahve tonları kullanılmış. Picasso’nun en pahalı eserleri arasında da yer alan Pierette’nin Düğünü en son Tokyolu Tomonori Tsurumaki tarafından 51.3 milyon dolar karşılığında satın alınmış.
1907 yılında yapılan Avignonlu Kızlar isimli yağlıboya tabloyu ortaya çıkarmak için Picasso 809 tane taslak çizim yapmıştır. İlk başta çalışmasını Avignon Genelevi olarak isimlendirmiş, daha sonra Avignonlu Kızlar olarak değiştirmiştir. Dokuz ayda tamamladığı bu eserde Picasso, bir genelevi ve içindeki kadınları tasvir etmiştir. Ve sanatçının ilk kübist tablolarından biri olmuştur.
Picasso’nun sevgilisi ve aynı zamanda kızı Maya’nın annesi Marie-Therese Walter’dan ilham alarak yaptığı bu çalışma da sanatçının en pahalı eserleri arasında yer almaktadır. New York’ta yapılan bir müzayedede 106.5 milyon dolara satılmıştır. Alıcının kim olduğu kesin olarak bilinmemekle birlikte, tablonun yeni sahibinin Rus iş adamı Roman Abramoviç’in olduğu iddia ediliyor.
Picasso’nun en ünlü tablolarından bir tanesi de savaşı, acıyı ve hüznü yansıttığı Guenica isimli çalışmasıdır. İspanya İç Savaşı sırasında Nazilerin Guenica şehrini bombalamasını anlatan bu resmi Picasso, saldırıdan yalnızca 15 gün sonra tamamlamıştır. 3.5 metre yüksekliğinde ve 7.8 metre genişliğinde olan tablo şu an Madrid’de bulunan Reina Sofia Müzesi’nde sergilenmektedir.
Picasso’nun 1937 yılında yaptığı bu çalışmadaki ağlayan kadının ressamın hayatına girmiş kadınlardan biri olan ünlü fotoğrafçı Dora Maar olduğu tahmin edilmektedir. Sanatçının hayatındaki diğer kadınlara katlanamayan Dora Maar’ın çektiği acı anlatılmaktadır. Ancak resim ile ilgili bir diğer yaygın düşünce de tablodaki ağlayan kadının, İspanya İç Savaşı’yla birlikte zulmün evrensel tanımını yansıttığı yönündedir.
Hayatının son yıllarında bile yüksek enerjisiyle, yaşama olan bağlılığıyla, üretkenliğiyle, kısacası renkliliğiyle dikkat çekmiştir Pablo Picasso! 91 yıllık hayatını dolu dolu yaşamış, sürekli üretmiş ve sorgulamış, aynı zamanda hayatına girip çıkan kadınlarla da sık sık manşetlerde yer almıştır. Ama işin özü Picasso; eserleri ve yaratıcılığıyla kendini ölümsüz kılan sanatçılardan biri olmuştur.