papatya çayı gastrit / Gastrit, Ülser, Reflüde Beslenme

Papatya Çayı Gastrit

papatya çayı gastrit

Ağrısını Çeken Bilir: Gastrit

Yutulan gıdaların geçici bir süre depolama alanı olarak kullanıldığı ve daha küçük parçalara ayrılarak sindirildiği keseye benzer bir organ olan mide, insan vücudunun en önemli organlarından biridir. Ağız yolu ile alınan gıdalar burada tükürük yardımıyla sindirilmeye başlar. Mideye geçtikten sonra koyu ayran kıvamına getirilen besinler ince bağırsağa geçer.

Midenin iç yüzü 3 ayrı katmandan oluşan bir zarla kaplıdır. Mide duvarından sindirimi sağlayan pepsin, hidroklorik asit ve diğer hormonlar salgılanır. Mide mukozasında meydana gelen tahrişler ve enfeksiyonlar hem besinlerin sindirimini azaltır hem de midede ağrıya yol açar. Yaşam kalitesini azaltan mide rahatsızlıkları tedavi edilmediğinde daha büyük problemlere yol açar.

Hazımsızlık, midede şişkinlik, göğüste yanma hissi ve mide ağrısı ile karakterize olan GASTRİT, son yıllarda görülme sıklığı artan bir mide problemidir. Sağlıksız beslenme alışkanlıkları ve fiziksel aktivite azlığı gastrit oluşumunun en önemli iki nedenidir.

Midenin iç yüzeyinde yer alan ve mide duvarını koruyan iç zarın iltihaplanması sonucu ortaya çıkan gastritin en önemli belirtisi mide ağrısıdır. Normalde midedeki besinleri sindirmek amacıyla üretilen mide enzimleri mide zarının enfekte olması nedeniyle mide duvarına zarar vermeye başlar. Bu da midede yanma hissi ve ağrı olarak hissedilir. Gastrit ağrısı genel olarak midenin üst bölgesinde hissedilir ve kendini daha çok yanma hissi ile gösterir.

Gastrit Nedir?

Mide zarında meydana gelen iltihaplanmalar sonucu beyaz kan hücrelerinin mide mukozasında birikmesi ile oluşan gastrit hastalığı, özellikle açken yanma ve ağrı hissi oluşturur. Mide zarının tamamında ya da belirli bölgelerinde kızarıklık şeklinde görülen gastrit; ekşime, ağrı ve yanma problemleri ile karakterizedir.

Uzun süreli hazımsızlık, gaz ve şişkinlik problemleri ile günler hatta aylar süren ve genel olarak kronik seyreden bir hastalıktır. Ancak ani karın ağrıları, üşüme hissi, ateş, bulantı ve kusma ile oluşan akut gastritte görülebilir.

Gastrit çeşitleri ilaçlar, kimyasal maddeler ve alkol nedeniyle oluşan gastrit, mikrobik ajanlardan dolayı oluşan gastrit ve otoimmün gastrit olmak üzere üçe ayrılır. Gastrit reflü ve ülser ile sıklıkla karıştırılan bir hastalıktır.

Ancak reflü mide kapağındaki bozukluklar nedeniyle yemek borusunda görülür ve ülser de mide duvarındaki yaralanmadır. 3 hastalık da birbirinden farklıdır.

Gastrit Belirtileri Nelerdir?

Gastrit atakları olarak bilinen bulantı, kusma, midede ekşime ve yanma hissi, karın ağrısı, gaz, şişkinlik ve yemeklerden sonra aşırı doygunluk hissi akut gastrit belirtileridir. Zaman zaman bu belirtilere ek olarak ateş de görülebilir.

Şiddetli akut gastritte mide kanaması ve pis kokulu dışkılama ya da kahve telvesi şeklinde kusmalar gözlenebilir. Kronik gastritteki belirtiler ise ateş ve kanama haricinde tamamen akut gastrit ile tamamen aynıdır.

Bazı insanlarda ise bu şikâyetlerin hiçbiri olmamasına rağmen gastrit teşhisi konulabilir. Bu belirtilerin birçoğu mide ile ilgili tüm rahatsızlıklarda görülebilir. Gastritin kesin tanısı için hastaya mutlaka endoskopi yapılması ve alınan biyopsinin mutlaka incelenmesi gerekir.

Gastriti Ne Tetikler? Gastrit Sebepleri Nelerdir?

Gastritin en önemli sebebi, helicobacter pylori olarak adlandırılan bir mikroptur. Mide zarı üzerine yerleşen bakteri enfeksiyona neden olur. Mide zarında kızarıklık, şişme ve burada yer alan hücrelerde hasara neden olan bakterinin varlığı, endoskopi, nefes testleri, dışkı ve kan testleri ile kanıtlanabilir.

Bulaşıcı bir mikrop olan helicobakter pilori çatal, kaşık ve bardağın ortak kullanımı, yetersiz hijyen olan yerlerde insandan insana geçer. Gastritin en önemli diğer bir sebebi de aşırı strestir.

Aspirin, naproksen, ibuprofen gibi ilaçlar da mide zarının harabiyetine neden olarak gastrit oluşturabilir. Sık sık ağrı kesici ilaç kullanımı mide zarının korunmasını sağlayan maddelerin üretimini azaltarak gastrit ülser oluşumuna neden olabilir. Alkol, yanlış beslenme alışkanlıkları, stres ve sigara gastriti tetikleyen önemli etkenlerdir.

Gastrit Tedavisi Nasıl Uygulanır?

Gastrit tedavisi de diğer tüm hastalıklarda olduğu gibi nedene yönelik yapılır. Akut gastrit nedeni olan alkol tüketimi ve non steroid ya da aspirin kullanımı kesildiğinde gastrit hastası önemli ölçüde iyileşmeye başlar. Helicobacter pylori kaynaklı bir gastrit söz konusu ise antibiyotik tedavisi ile bakterinin yok edilmesi sağlanır.

Gastrit teşhisi konulan hastanın beslenmesine özen göstermesi gereklidir. Gastrit hastaları için özel olarak hazırlanan diyete uyması ve bol sıvı alması hastalığın seyrini olumlu etkiler. Bunların yanı sıra gastrit şurubu tüketilebilir.

Gastrit ağız kokusu da oluşturabilir. Mide mukozasında meydana gelen enfeksiyondan kaynaklanan ağız kokusu rahatsız edicidir. Ağız kokusundan kurtulmanın tek yolu ise gastrit tedavisinin tam uygulanmasıdır. İlaçlarla, sağlıklı beslenme ile düzelmeyen hastalarda gastrit ameliyatı da yapılabilir.

Gastrit Nasıl Geçer?

Akut gastrit alkol alımı ve nonsteroid ilaç kullanımının kesilmesi ile birlikte geçmeye başlar. Kronik gastrit ise antibiyotik ilaç kullanılarak tedavi edilir. İlaçla tedavi edilen gastritte temel ilke mide asidini düzenlemek ve belirti ve şikâyetlerin azalmasını sağlayarak midenin iyileşmesine destek olmaktır.

Gastritin tedavisinde kullanılan antibiyotiklerin amacı helicobakter pilori bakterisini yok etmeye yöneliktir. Bu antibiyotikler genellikle 10-14 gün süre ile kullanılır. Gastrit tedavisinde kullanılan bir diğer ilaç grubu ise midenin asit üretimini bloke etmeye yönelik asit önleyici ilaçlardır. Bu ilaçlar gastritin iyileşme döneminde mideyi destekler.

Gastrit Olan Ne Yemeli, Ne Yememeli?

Gastrit beslenme programında dikkat edilmesi gereken en önemli nokta öğünlerin sık olması ve her öğünde az besin tüketilmesidir. Çok sıcak ve çok soğuk içeceklerin tüketilmemesi önerilir. Besinler yavaş yavaş ve iyice çiğnenerek tüketilmelidir.

Yağda kavurmalar ve kızartmalar gastrit olanlar tarafından yenmemelidir. Sucuk, pastırma, salam, sosis gibi şarküteri ürünleri diyetten çıkarılmalıdır.

Gazlı içecekler, hazır meyve suları ve hazımsızlık yapan besinlerden uzak durulmalıdır. Aşırı yağlı ve baharatlı yemekler, alkol ve kepekli esmer ekmeklerin tüketimi kesilmelidir. Hazır çorbalar, et suyu tabletler ve bulgur, kuru baklagil gibi gaz ve şişkinlik yapıcı besinler diyetten çıkarılmalıdır.

Sütlü tatlılar, yoğurt, kefir, taze sebze ve meyveler, papatya çayı, zencefilgibi bitki çayları gastrit ataklarını geçirmeye yardımcıdır.

Gastrit Ağrısına Ne İyi Gelir?

Gastrit ağrısının en doğal tedavisi yoğurt tüketmektir. Yoğurdun içinde yer alan probiyotikler mide zarındaki kötü bakterilerin yok olmasına destek olur. Günde 2-3 su bardağı kadar yoğurt tüketmekgastrit ağrılarına iyi gelir. Yoğurda ekleyeceğiniz muz ve bal hem daha lezzetli hem de daha etkin bir karışım olur.

Uçucu yağlar açısından zengin bir kaynak olan papatya çayı, sindirim sistemindeki iltihapların giderilmesinde etkin bir ol oynar. 1 su bardağı içine 1-2 adet kuru papatya atarak birkaç dakika demleyin ve içine bal ekleyerek ılık bir şekilde gün boyunca bir iki kez tüketin. Gastrit ağrınızın azaldığını fark edersiniz. Hem antibakteriyel hem de antiinflamatuar özelliği ile gastrit ağrılarına doğal bir çözüm olan zencefil çayını günde birkaç kez tüketebilirsiniz.

Gastrit Diyeti Listesi

Tüm diyetlerde olduğu gibi gastrit diyeti de kişiye özel olarak hazırlanmalıdır. Kişinin yaşı, boyu, cinsiyeti, beslenme davranışları, fiziksel aktivitesi göz önüne alınarak hazırlanan gastrit diyetinde hastalığa özgü yenilmemesi gerekenler çıkartılmalıdır.

Sık sık az az beslenmesi gereken gastrit hastaları için gastrit diyetinin 3 ana öğün ve 3 ara öğün şeklinde planlanması gerekir.

Kahvaltı için beyaz ekmek, peynir, yumurta ve çayolarak papatya ya da zencefil önerilir. Ara öğünlerde kişinin toleransına göre yoğurt, kefir, taze meyveler önerilir. Öğle ve akşam yemeklerinde çorba, etli tavuk, balık yemekleri ve pirinç pilavı ya da makarna tüketilebilir.

Ayrıca sebze yemekleri kişinin mide hassasiyetine göre dilediği sebzeler arasından seçilebilir. Bol su tüketimi ve günde en az 45 dakika fiziksel aktivite de gastritin tedavisinde büyük önem taşır.



SİNDİRİM SİSTEMİ RAHATSIZLIKLARINDA DOĞRU BESLENME ŞARTTIR

Gastrit, ülser, ülseratif koilit gibi sindirim sistemi şikayetleri olan hastaların beslenmelerinde özel önem vermeleri gereken besinler vardır. Tıbbi tedavi yanı sıra, hastalar bu besinleri doğru bir şekilde tüketerek bu gibi sıkıntılarından kurtulabilirler. Bu hastaların beslenmelerine esas olan antigastrik besinlere geçmeden önce hastalık hakkında biraz bilgi sahibi olmakta fayda vardır.

 

GASTRİT, ÜLSER ve SİNDİRİM BOZUKLUKLARI HAKKINDA

Doç. Dr. Z. Esra Durak

Gastrit ve ülser nedir? Mide, barsak cidarında veya kaslarında yara olmasıdır. Gastrit daha hafif, ülser daha ağır düzeydeki yara durumları için kullanılmaktadır.

Nasıl oluşur? Midenin iç cidarındaki zar mideden salgılanan asit ve enzimlere karşı mideyi koruyamadığı zaman bu tür yaralar oluşur. Böylesi bir durumda mideden salgılanan sindirim enzimleri midenin kendi dokusunu harap ederek ödem, iltihap ve yara oluşturur. Yaranın çevresindeki doku genellikle ödemli ve iltihaplıdır. Bu gibi yaralar daha ziyade midede (gastrik ülser) ve midenin ince barsağa çıkış kısmında (duedonal ülser) görülmektedir. Toplumun yaklaşık % 10-15’i hayatlarının bir döneminde bu hastalıktan dolayı sıkıntı çekmektedir. Çoğunlukla yemekten yaklaşık 45 dakika sonra ve geceleri midede yanma ve ağrı şeklinde ortaya çıkar ve bir şeyler yeme, antasit kullanma veya kusma vs. sonrası hafifler. Ağrı çok hafif veya çok şiddetli tarzda ortaya çıkabilir. Rahatsızlık, sırt ağrısı, baş ağrısı, yanma, mide bulantısı ve kusma şeklinde de semptomlar verebilir.

Sebepleri nelerdir? Önceleri stres ve sıkıntının bu gibi rahatsızlıkların oluşmasındaki esas sebepler olduğu düşünülmesine rağmen, bugün artık bir bakteri türünün (Helikobakter pylori) bu olayda çok önemli bir etken olduğu anlaşılmıştır. Bu bakteri mide ve ince barsak cidarına tutunarak yaşamakta ve bulunduğu yerde hasar oluşturmaktadır. Bakteri kişiden kişiye yakın temas ile bulaşabilmektedir.

Aslında bu bakteri enfeksiyonu son derece yaygındır. İnfekte olan insanların yaklaşık 1/6 sında ülser ortaya çıkmaktadır. Bu durumun sebebi ise henüz daha açıklanamamıştır. Bu infeksiyon endoskop ile mide cidarından alınan biyopsinin incelenmesi sonucu net bir şekilde anlaşılabilmektedir. Böylesi infeksiyon durumunda kombine antibiyotik kullanımı hastalığın tam tedavisine imkan tanımaktadır. Bu şekilde mesela peptik ülserlilerin % 90 ı tamamen düzelebilmektedir. Tedaviye rağmen inatla devem eden ülser, kanser açısından araştırılmalıdır.

Buna karşılık bazı bilim adamları hastalığın primer sebebinin stres ve sıkıntı sonucu oluşan aşırı asit sekresyonu olduğunda ısrarlıdır.

Ayrıca aspirin ve iltihap giderici bazı ilaçların uzun süreli kullanımları da hastalığa yol açabilen önemli faktörlerlerdendir.

Ailesel bir risk olması hastalık açısından önemlidir.

Kronik alkol, sigara kullanımı veya ağır, yağlı, baharatlı yiyecek tüketimi de hastalık oluşmasında önemli rol oynamaktadır.

Bazı hastalardaki ülser oluşmasında yiyecek alerjisinin de önemli bir rol oynadığı ifade edilmektedir.

Tedavi: Tıpta kullanılan bazı ilaçlar, asit nötralizayonu ile yatıştırıcı etki oluşturmaktadırlar. Bu tür tedaviler problemi ortadan kaldırmaya dönük olmaktan ziyade hastalığı yatıştırma amaçlıdır.

Bu tür ilaçların uzun süreli kullanımları hastalığı daha da kötüleştirebilmektedir. Zira bu ilaçlar normal sindirimi de bozmakta ve sindirim sistemini çevreleyen dokuların yapı ve fonksiyonlarını da etkileyeblmektedir. Tıbbi tedavi maksatlı verilen ilaçların normal kullanım süreleri dahilinde kullanılması çok önemlidir. Kısa süreli kullanım, rastgele aralıkları ile veya çok uzun süreli kullanım zararlı olabilmektedir. Genellikle bu gibi tedaviler 2-3 ay kadar devam etmektedir.

Mesela asit sekresyonu inhibitörü olan omeprazolun ve etkili bir H.Pylori antibiyotiği olan klaritromisinin prospektuslarında belirtilen ve hekim tarafından ifade edilen sürelerin dışında uzun süreli veya rastgele kullanımı ciddi yan etkiler oluşturabilmektedir.

Antiasit kullanımı sözkonusu ise aluminyum içerenlerden uzak durmakta fayda vardır. Aluminyumun Alzheimer hastalığının oluşmasında önemli bir risk faltör olduğu düşünülmektedir. Cimetidin veya ranitidin kullanan hastaların alkolden uzak durmalarında fayda vardır. Bu ilaçlar alkolün beyin üzerine olan etkisini arttırmaktadır.

Reflü ile ülserin semptomları benzerlik göstermektedir. Reflü çok daha yaygın bir hastalık olmasına rağmen peptik ülserden daha hafif etkileri olan bir hastalıktır.

ANTİGASTRİK (MİDEYİ KORUYAN VE ONARAN) BESİNLER

Koyu yeşil yapraklı sebzeler K vitamini bakımından zengin oldukları için bu hastaların bunlardan bol miktarlarda yemelerinde fayda vardır. Zira K vitamini yara iyileşmesinde önemli rol oynamaktadır.

Taze lahana suyu, avokado, muz, patates, kabak, brokoli, havuç gibi sebzeler yenilebilir. Az fakat sık olarak yemek faydalıdır.

≈Darı, pirinç, yoğurt, yağsız peynir, kefir yemek, arpa suyu, yonca suyu vs. içmek yatıştırıcıdır.

Ülserinizde kanama varsa, organik bebe yiyecekler, haşlanma sonrası çekilmiş sebze veya guar ve karnıyarık tüketmek uygundur. Bu gibi yiyecekler hem besin değeri açısından yüksektir ve hem de kolay sindirilebilmektedir.

Çok şiddetli bir ağrı söz konusu ise ılık su içmek midedeki asitin seyrelmesine ve mide içeriğinin ince barsağa geçmesine yol açarak rahatlatıcı olmaktadır.

Buna karşılık kahve ve alkollü içecekler zararlıdır.

Aynı şekilde, işlenmiş karbonhidratlar, ≈kızartmalar, çay, çikolata, hayvansal yağlar, asitli içecekler de ülserli hastanın rahatsızlığını kötüleştirebilmektedir.

Tuz ve şeker asit sekresyonunu aktive ettikleri için uzak durmakta yarar vardır.

Süt bir taraftan mide asitini nötralleştirerek rahatlama sağlarken, diğer taraftan yapısındaki zengin kalsiyum ve proteinler dolayısı ile asit sekresyonunu uyarıcı etki de oluşturarak rahatsızlığı arttırabilmektedir.

Badem, pirinç ve soya ürünleri ise yatıştırıcıdır.

Ayrıca, sindirimi kolaylaştırmak için yiyecekleri ağızda iyice çiğnemeden yutmamak gerekir. Aşırı sıcak veya soğuk içeceklerden uzak durmak önemlidir. Sigara ülser yaralarının iyileşmesini ciddi şekilde engellemektedir.

Bütün bu sayılanlara ilave olarak; yara iyileştirici potansiyeli dolayısı ile glutamin amino asiti, antioksidan, iyileştirici ve asit sekresyonunu baskılayıcı özellikleri dolayısı ile E vitamini ve üzüm çekirdeği ekstresi, barsaklarda yumuşaklık oluşturması dolayısı ile pektin ülserli hastalar için faydalı olmkatadır.

Aynı şekilde zerdeçal iyi bir yara iyileştiricisi,

Esansiyel yağ asitleri ülserleşmeye karşı mide va barsak cidarını koruyucu,

Proteolitik enzimler sindirimi kolaylaştırıcı etkilere sahiptirler.

A, B kompleksi, C ve K vitaminleri ile çinko antioksidan, yara iyileştirici ve kanamayı kesici özellikleri dolayısı ile ülserli hastaların tedavilerine katkı sağlamaktadırlar.

Bu bakımdan mesela yonca iyi bir K vitamini kaynağıdır.

Sarısabır ağrıyı yatıştırır, iyileşmeyi hızlandırır.

Tıbbi karakafes otu, melek otu ve özellikle meyan kökü ülser tedavisinde etkili olmaktadır. Sarımsak antiseptik özelliği dolayısı ile şerbetçi otu, çarkıfelek, kedi otu, sarı kantoron yatıştırıcı özellikleri dolayısı ile faydalıdır.

Hatmi kökü ve karaağaç kabuğu iltihaplanmış sindirim sistemi için yatıştırıcıdır.

Işgın (ravent) barsaktaki kanamalar için faydalıdır.

Ayrıca, defne meyvesi, kedi nanesi, papatya ve ada çayı mide ülseri için yatıştırıcı özelliklere sahiptir.

GASTRİT, ÜLSER, REFLÜ, ÜLSERATİF KOLİT VE BARSAK POLİPLİ HASTALARDA

YATIŞTIRICI BESİNLER

Prof. Dr. İlker Durak

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya AD E. Öğretim Üyesi

Koyu yeşil yapraklı sebzeler K vitamini bakımından zengin oldukları için bu hastaların tedavilerine katkı sağlayabilmektedir. Zira K vitamini yara iyileşmesinde de önemli rol oynamaktadır.

Taze lahana suyu, avokado, muz, patates, kabak, brokoli, havuç gibi sebzeler yenilebilir. Bunları, az fakat sık olarak yemek faydalıdır.

Darı, pirinç, yoğurt, yağsız peynir, kefir yemek, arpa suyu, yonca suyu vs. içmek yatıştırıcıdır.

Ülserinizde kanama varsa, organik bebe yiyecekleri, haşlanma sonrası çekilmiş sebze veya guar ve karnıyarık tohumu (psillium) tüketmek uygundur. Bu gibi yiyecekler hem besin değeri açısından yüksektir ve hem de kolay sindirilebilmektedir.

Çok şiddetli bir ağrı söz konusu ise ılık su içmek midedeki asitin seyrelmesine ve mide içeriğinin ince barsağa geçmesine yol açarak rahatlatıcı olmaktadır.

Buna karşılık kahve ve alkollü içecekler zararlıdır.

Aynı şekilde, işlenmiş karbonhidratlar, kızartmalar, çay, çikolata, hayvansal yağlar, asitli içecekler de ülserli hastanın rahatsızlığını kötüleştirebilmektedir.

Tuz ve şeker asit sekresyonunu aktive ettikleri için uzak durmakta yarar vardır.

Süt bir taraftan mide asitini nötralleştirerek rahatlama sağlarken, diğer taraftan yapısındaki zengin kalsiyum ve proteinler dolayısı ile asit sekresyonunu uyarıcı etki de oluşturarak rahatsızlığı arttırabilmektedir.

Badem, pirinç ve soya ürünleri ise yatıştırıcıdır.

Ayrıca, sindirimi kolaylaştırmak için yiyecekleri ağızda iyice çiğnemeden yutmamak gerekir. Aşırı sıcak veya soğuk içeceklerden uzak durmak önemlidir. Sigara ülser yaralarının iyileşmesini ciddi şekilde engellemektedir.

Bütün bu sayılanlara ilave olarak; yara iyileştirici potansiyeli dolayısı ile glutamin amino asiti, antioksidan, iyileştirici ve asit sekresyonunu baskılayıcı özellikleri dolayısı ile E vitamini ve üzüm çekirdeği ekstresi, barsaklarda yumuşaklık oluşturması dolayısı ile pektin ülserli hastalar için faydalı olmaktadır.

Aynı şekilde zerdeçal iyi bir yara iyileştiricisi,

Esansiyel yağ asitleri ülserleşmeye karşı mide ve barsak cidarını koruyucu,

Proteolitik enzimler sindirimi kolaylaştırıcı etkilere sahiptirler.

A, B kompleksi, C ve K vitaminleri ile çinko antioksidan, yara iyileştirici ve kanamayı kesici özellikleri dolayısı ile ülserli hastaların tedavilerine katkı sağlamaktadırlar.

Bu bakımdan mesela yonca iyi bir K vitamini kaynağıdır.

Sarısabır ağrıyı yatıştırır, iyileşmeyi hızlandırır.

Tıbbi karakafes otu, melek otu ve özellikle meyan kökü ülser tedavisinde etkili olmaktadır. Sarımsak antiseptik özelliği dolayısı ile şerbetçi otu, çarkıfelek, kedi otu, sarı kantoron yatıştırıcı özellikleri dolayısı ile faydalıdır.

Hatmi kökü ve karaağaç kabuğu iltihaplanmış sindirim sistemi için yatıştırıcıdır.

Işgın (ravent) barsaktaki kanamalar için faydalıdır.

Ayrıca, defne meyvesi, kedi nanesi, papatya ve ada çayı mide ülseri için yatıştırıcı özelliklere sahiptir

Bazı bitkiler, içeriğindeki bu gibi aktif yapılar dolayısı ile gastrit, ülser, ülseratif kolit ve barsak polipi durumlarında yatıştırıcı ve tıbbi tedaviyi güçlendirici özelliklere sahiptir.

Bu hastalara tıbbi tedavi sonrasında bu gibi besin kaynaklarından kullandırmak rahatsızlıkların tekrarlanmasını engelleyebilmekte ve tedavilerini daha kalıcı hale getirebilmektedir.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır