Elinizde farklı renklerde, şekillerde ve türde milyonlarca fasulye olduğunu düşünün. Bu fasulyeleri ayrı ayrı tarlanıza ekeceksiniz. Fakat fasulyelerin hepsi birbirine karışmış. Bu fasulyeleri kolayca tarlanıza ekebilmeniz ve büyüyen fasulyeleri ayırt edebilmeniz için aynı özelliklere sahip fasulyeleri gruplandırmanız gerekir değil mi?
Julio Ricco/iStock.com
İşte bilim insanları da canlıları benzer özelliklerine göre sınıflandırarak canlılar üzerinde kolaylıkla bilimsel çalışmalar yapıyor. Çünkü yeryüzünde birbirinden farklı özelliklere sahip yaklaşık 9 milyon tür canlı yaşıyor.
RomoloTavani/ iStock.com
Bilim insanları bu sınıflandırmayı yaparken önce canlılar arasındaki bazı temel benzerliklere bakarak canlıları gruplara yerleştirir. Bu gruplara âlem denir. Hangi canlının hangi âleme yerleştirileceğini canlının beslenme şekli (Ototrof mu, heterotrof mu?), hareket edip edemediği, tek hücreli mi yoksa çok hücreli mi olduğu, hücresinde çekirdek ya da zarlı organel bulunup bulunmadığı ve üreme şekli belirler. Örneğin kedinin hücrelerinde kloroplast bulunmaz. Bu yüzden kedi kendi besinini kendisi üretemez. Hareket edebilir ve sadece eşeyli ürer. Bir bitkinin hücrelerinde ise kloroplast bulunur. Dolayısıyla bitki kendi besinini kendisi üretir. Hareket edemez. Eşeyli ya da eşeysiz ürer. Bu durumda kediyi örneğin x âlemine yerleştirirken, çiçeği y âlemine yerleştiririz. Ayrıca bir köpek de kendi besinini kendisi üretemez ve hücrelerinde kloroplast bulunmaz. Hareket edebilir ve sadece eşeyli ürer. Bu gibi ortak özelliklerden dolayı köpek de kedi gibi x âlemine yerleştirilir.
Bu şekilde her bir âlemde ortak özelliklere sahip birçok canlı bulunur. Örneğin x âleminde bir sürü farklı kedi ve köpek, y âleminde ise bir sürü farklı bitki bulunur. Bu nedenle âlemler canlıların en kalabalık olduğu gruplardır. Daha sonra sınıflandırma basamakları her bir âlemdeki canlıların birbirlerine daha benzer özelliklerine göre farklı gruplara ayrılır.
Bütün canlılar göz önüne alınarak âlemler toplam 6 farklı gruba ayrılmıştır. Bunlar hayvanlar, bitkiler, mantarlar, protistalar, bakteriler ve arkelerdir.
Hayvanlar Âleminin Özellikleri Neler?
Gözünüzün önünde bir fil canlandırın. Filin yanında ise bir kuş olsun. Birbirlerinden görünüş olarak çok farklılar değil mi? Fakat detaylı olarak incelendiğinde her ikisi de eşeyli üreyen, hücrelerinde hücre duvarı ve kloroplast bulunmayan, farklı işlevlere sahip özelleşmiş dokuları bulunan, heterotrof olan (kendi besini kendisi üretemeyen), hareket edebilen, dış uyarıcılara karşı hızlı tepki gösterebilen ökaryot ve çok hücreli canlılardır. İşte bu iki canlı, bu ortak özelliklerin tamamına sahip olduğu için hayvanlar âlemine yerleştirilir. Burada bir kuş yerine bir timsah, bir kelebek, bir kurbağa, bir kirpi ya da bir balık da düşünebilirsiniz.
yuelan/ iStock.com
Bu görselde gördüğünüz tüm canlılar hayvanlar âleminde yer alır.
Bazı canlılar ise eşeysiz üremelerine rağmen hayvanlar âleminde yer alabilir. Detaylı olarak incelendiğinde bu canlıların en fazla hayvanlar âlemindeki canlılarla ortak özelliğe sahip olduğu bulunmuştur. Bu yüzden de hayvanlar âlemine yerleştirilmişlerdir. Örneğin bazı balıklar, amfibiler veya sürüngenler eşeysiz üreyen hayvanlardır.
Dmitry Taranets/ iStock.com
New Mexico kamçı kuyruğu eşeysiz üreyen bir sürüngendir.
Bitkiler Âleminin Özellikleri Neler?
Şimdi ise bir papatya ve bir de gülü hayalinizde canlandırın. Her ikisi de hareketsizdir, yeşil gövdeleri vardır ve yaprakları bulunur. Detaylı olarak incelendiğinde her ikisi de ototrof (kendi besinini kendisi üretebilen) olan, farklı işlevlere sahip özelleşmiş dokuları bulunan çok hücreli ökaryot canlılardır. Hücrelerinde hayvanlardan farklı olarak selülozdan oluşan hücre duvarı ve kloroplast organeli bulunur.
Bitki hücresi
Kloroplastlarında fotosentez yapmalarını ve yeşil görünmelerini sağlayan klorofil pigmentleri vardır. Hücrelerinin merkezinde de büyük bir koful bulunur. Eşeyli ürerler. Bu özelliklerinden dolayı hem gül hem de papatya bitkiler âlemine yerleştirilir.
no_limit_pictures/ iStock.com-Nika-3000/ iStock.com
Papatya ve gül bitkiler âleminde yer alır.
Genel olarak hareketsiz, ototrof veya bir dereceye kadar heterotrof olabilen, hücrelerinde hücre duvarı bulunan, eşeyli ya da eşeysiz üreyebilen, kloroplastı ve hücresinin merkezinde büyük bir koful bulunan canlılar bitkiler âlemine yerleştirilir.
Andreas Häuslbetz/ iStock.com
Sinekkapan gibi böcekçil bitkiler hem ototrof hem de heterotrof olabilir. Büyüdükleri toprak azot bakımından verimsizse azot mineralini böcekleri sindirerek sağlarlar.
Mantarlar Âleminin Özellikleri Neler?
Tek hücreli veya çok hücreli ökaryot bir canlı olan, hücrelerinde hücre duvarı bulunan fakat kloroplastları ve klorofil pigmentleri olmayan, hareket edemeyen, hif adı verilen ipliksi bir yapıdan oluşan, eşeyli ya da eşeysiz üreyebilen, farklı işlevlere sahip özelleşmiş dokuları bulunan ve heterotrof olan canlılar mantarlar âlemine yerleştirilir.
Hiflerin toplanmış biçimiyle oluşan miselyum görüntüsü.
Mantarların büyüklükleri mikroskobik boyutlardan çıplak gözle görülebilecek çok büyük boyutlara kadar değişebilir. Besinlerini genellikle çürüyen maddeler üzerinden emilim yoluyla elde ederler.
Hein Nouwens/ iStock.com
Bu görselde gördüğünüz tüm canlılar mantarlar âleminde yer alır.
Bazı mantarlar ise insanda hastalığa sebep olabilir. Örneğin Candida auris insanda enfeksiyona neden olan mikroskobik boyutta bir mantar türüdür.
selvanegra/ iStock.com
Candida auris görüntüsü
Protista Âleminin Özellikleri Neler?
Genellikle sucul ortamlarda ya da nemli topraklarda yaşayan, tek veya çok hücreli olan, sil, kamçı ya da yalancı ayak ile hareket eden, ototrof ya da heterotrof olan ve eşeysiz üreyen canlılar protista âlemine yerleştirilir. Bu canlıların birden fazla özelleşmiş dokusu bulunmaz. Bazılarında mitokondri ve koful gibi zarlı organeller ve hücre duvarı bulunabilir. Ototrof olanlarında kloroplast bulunduğu için bu canlılar yeşil görünür.
Protistalar Ökaryot Canlılar mıdır?
Protistalar ökaryot canlılardır.
Protista Örnekleri Neler?
Cıvık mantar, amip, öglena, dinoflagellata, terliksi hayvan (paramesyum), diyatome ve deniz yosunu (makroalg) protistalar âleminde yer alır.
Bu görselde gördüğünüz tüm canlılar protista âleminde yaşar.
Mikroskopla görülebilenlerin yanı sıra çok daha büyük boyutlarda olanları da vardır. Örneğin bir tür amip olan Amoeba proteus’un büyüklüğü 250-750 mikrometre arasında değişir. Bir tür su yosunu olan Macrocystis pyrifera’nın büyüklüğüyse 30-53 metre arasında değişir.
NNehring/ iStock.com - Velvetfish/ iStock.com
Amip (üstte) ve deniz yosunu (altta)
Bazı protistalar parazitlik özelliği gösterebilir. Örneğin sıtma hastalığının sebebi olan Plasmodium falciparum adı verilen bir tür plazmodyum protistadır.
Ed Reschke/ Stone/ Getty Images
Kırmızı kan hücrelerindeki Plasmodium falciparum (koyu mor renkte)
Protistanın yapısı
Bakteriler Âleminin Özellikleri Neler?
Vücudunuzda neredeyse iki litrelik bir kabı dolduracak kadar bakteri bulunduğunu biliyor muydunuz? Peki nedir bu bakteri?
Tek bir hücreden oluşan, sitoplazmalarında sadece genetik materyallerini taşıyan DNA ve protein sentezinde rol oynayan ribozomlarını bulunduran, hücreyi dış ortamdan ayıran hücre zarına sahip olan canlılar bakteriler âlemine yerleştirilir. Hücre zarı yapısını oluşturan yağ asitleri gliserole ester bağları ile bağlıdır. Çoğunda hücre zarının yanı sıra peptidoglikandan oluşan hücre duvarı da bulunur.
Bakterinin yapısı
Bakteriler Prokaryot Canlılar mıdır?
Bu canlıların zarlı organelleri ve çekirdekleri yoktur. Bu yüzden bakteriler prokaryot canlılardır. Çoğunluğu mikroskobiktir. Bazı türleri endospor oluşturabilir. Sadece “binary fission” olarak bilinen ikiye bölünerek çoğalırlar.
Kaynak: WikiCommons
Bu görselde gördüğünüz tüm canlılar bakteriler âleminde yer alır.
Bakteriler ototrof ya da heterotrof olabilir. Örneğin mavi-yeşil alg olarak da bilinen siyanobakteriler sitoplazmalarındaki klorofili kullanarak besinlerini fotosentez yoluyla elde eder.
NNehring/ E+/ Getty Images
Oscillatoria siyano bakterisi
Bakteriler hareketlerini kamçı ve pilus ile sağlar. Vücudumuzdaki bakterilerin çoğu yararlıdır. Fakat bakterilerin bazısı tüberküloz, strep boğaz enfeksiyonu ve Meningokok hastalığına sebep olabilir.
Arkeler Âleminin Özellikleri Neler?
Peki şimdi çok aşırı tuzlu bir yer düşünün ya da oldukça asidik ve sıcaklığı 75 oC-80 oC olan bir kaynak düşünün. Sizce burada bir canlı yaşayabilir mi?
Ignacio Palacios/ Stone/ Getty Images
Yellowstone’da bulunan Grand Prismatic Spring'in farklı renklerde görünmesinin nedeni, farklı sıcaklıklarda yaşayan bakteri ve arkelerin sahip olduğu renk pigmentleridir. Örneğin siyanobakterilerin yoğun olduğu bölgeler siyanobakterilerin sahip olduğu pigmentlerden dolayı mavi-yeşil renkte görünür.
Evet arkeler için bu mümkün. Arkeler de bakteriler gibi tek bir hücreden oluşan, sitoplazmalarında sadece genetik materyallerini taşıyan DNA ve protein sentezinde rol oynayan ribozomlarını bulunduran canlılardır. Arkelerde de bakterilerdeki gibi hücreyi dış ortamdan ayıran hücre zarı bulunur. Arkelerin hücre zarında bakterilerdekinden farklı olarak yağ asitleri yerine hidrokarbonlar bulunur. Hidrokarbonlar gliserole eter bağlarıyla bağlıdır. Arkelerde hücre zarının yanı sıra psödopeptidoglikandan oluşan hücre duvarı da vardır.
Arkeler Prokaryot Canlılar mıdır?
Arkelerin da zarlı organelleri ve çekirdekleri bulunmaz. Bu yüzden arkeler prokaryot canlılardır.
Arkenin yapısı
Arkeler mikroskobik canlılardır. Endospor oluşturmazlar. İkiye bölünme ve tomurcuklanma ile ürerler.
Arkelerin en önemli özellikleri normal koşulların yanı sıra uç koşullarda da yaşayabilmeleridir. Örneğin 100 oC’ın üzerinde, okyanus derinliklerinde, dondurucu soğuklarda, asidik, bazik ve aşırı tuzlu ortamlarda yaşayabilirler. Arkeler aleminde fotosentez yapabilen tek cins Halobacterium cinsidir. Bu cinste yer alan erke türleri gerçek bir fotosentez yapmaz. Yani bitkiler ve bakterilerin yaptığı fotosentezdeki gibi klorofili kullanarak elektron aktive edilmez. Bunu yerine bakteriorodopsin adlı bir protein kullanılarak ışık enerjisi yardımıyla hidrojen iyonu aktive edilir.
Görsel Kaynak
Aşırı tuzlu ortamlarda bile yaşayabilen Halobacterium salinarum
Peki siz tardigrad olarak da bilinen su ayılarının hangi âleme dâhil edildiğini bulabilir misiniz?
Kaynaklar:
Melek Bıçakçı - Biyoloji Öğretmeni
CANLILARIN GENEL ÖZELLİKLERİ
Birçok kitapta ‘’Canlıların Ortak Özellikleri’’ başlığı ile göreceğiniz bir konuyu anlatmaya çalışacağım. Canlıların genel özellikleri olarak isimlendirmek daha doğru, çünkü o kadar fazla canlı çeşidi var ki istisnaların olması çok normal. Biraz detaylıca anlatacağım çünkü pek çok biyolojik kavram bu konu sayesinde oturabiliyor. Bu konuyu iyi öğrenen biri pek çok konuya ait soruyu rahatlıkla çözebiliyor ve yine pek çok konuyu rahatça öğrenebiliyor.
MEB KAZANIMLARI NE DİYOR?
Anadolu Liseleri ve Fen Liseleri ve Müfredatı:
9.1. Yaşam Bilimi Biyoloji
9.1.1. Biyoloji ve Canlıların Ortak Özellikleri
Anahtar Kavramlar: beslenme, boşaltım, büyüme, canlılık, gelişme, hareket, homeostazi, hücre, metabolizma, organizasyon, solunum, uyarılara tepki, uyum, üreme
9.1.1.1 Canlıların ortak özelliklerini irdeler.
a. Canlı kavramı üzerinden biyolojinin günümüzdeki anlamı ile nasıl kullanıldığı kısaca belirtilir.
b.Canlıların; hücresel yapı, beslenme, solunum, boşaltım, hareket, uyarılara tepki, metabolizma, homeostazi, uyum, organizasyon, üreme, büyüme ve gelişme özellikleri vurgulanır.
I. Hücresel Yapı:
Bildiğimiz üzere canlılar tek hücreli ya da çok hücreli olabilirler. Ancak her canlı mutlaka hücresel yapı gösterir ve her hücrede mutlaka bulunması gereken bazı yapılar vardır.
Canlıları hücresel yapılarına göre iki ana gruba ayırabiliriz:
1. Prokaryotlar
2. Ökaryotlar
DİKKAT!
Sakın ‘’Prokaryotlar tek hücreli, ökaryotlar çok hücrelidir’’ demeyiniz!
Prokaryot canlılar Bakteri ve Arkelerdir ve evet tek hücrelidirler. Ancak ökaryotlar tek hücreli ya da çok hücreli olabilirler. Örneğin amip, paramesyum (terliksi hayvan) gibi bazı protistler ile maya mantarları tek hücreli iken; şapkalı mantarlar, bitkiler ve hayvanlar çok hücrelilerdir ve bunların tümü ökaryot canlılardır.
Prokaryotik hücreler: Zarla çevrili organelleri ve çekirdekleri yoktur. DNA’ ları halkasaldır ve çekirdek gibi bir yapı içerisinde korunmaz, sitoplazmada çıplak halde bulunur. Bakteriler ve Arkeler prokaryot hücre yapılı canlılardır.
Ökaryotik hücreler: Zarla çevrili organelleri ve çekirdekleri vardır. Bakteri ve Arke dışındaki canlı grupları ökaryotik hücre yapısına sahiptir. Amip, öglena, paramesyum (terliksi hayvan), maya mantarları gibi tek hücreli; küf mantarı, şapkalı mantar, bitki, hayvan gibi canlı grupları ökaryot yapılıdırlar. Ökaryotik canlılar, prokaryotların gelişmesi ve evrimleşmesi sonucu oluşmuşlardır.
Prokaryot ve Ökaryot Hücrelerde Ortak Olarak Bulunan Başlıca Yapılar Şunlardır:
* Hücre zarı * Sitoplazma * Enzimler * DNA * RNA *Ribozom
DİKKAT!
Hücre çeperi yani duvarı bazı hücrelerde bulunurken hücre zarı tüm hücrelerde bulunur.
II. Yönetici Molekül (Nükleik Asit), Ribozom Bulundurma ve Protein/Enzim Sentezi:
DNA ve RNA, tüm canlılarda bulunan yönetici moleküllerdir. İlk olarak çekirdekte bulundukları düşünüldüğü için nükleik asitler (nukleus=çekirdek) olarak da isimlendirilebilirler.
Bildiğiniz gibi DNA, hücredeki tüm yaşamsal faaliyetleri kontrol eden ve nesilden nesile kalıtsal özelliklerin aktarılmasını sağlayan moleküldür. Nükleotid adı verilen monomerlerden meydana gelir. Çift zincirlidir ve kendisini eşleyebilir. RNA ise bir anlamda DNA’nın yardımcısıdır. Tek zincirli olan ve kendisini eşleyemeyen bu molekül, protein sentezini yönetir ve gerçekleştirir. DNA’yı büyük patron olarak düşünürsek RNA’nın da ribozom şubesinin müdürü olduğunu söyleyebiliriz 😊. DNA, herşeyi yönettiği gibi protein sentezini de yönetir. Aralarında şu şekilde bir ilişki vardır:
DNA, RNA’ya sentezlenecek olan proteinin şifresini verir, RNA da ribozoma giderek bu proteinin sentezlenmesini sağlar. Sentezlenen protein yapısal ya da işlevsel olabilir. Tüm canlıların temel yapı maddesi proteinlerdir ve canlılarda sindirim, solunum gibi yaşamsal faaliyetlerin gerçekleşmesi için enzimlere ihtiyaç vardır. İşte bu sebeple tüm canlılar protein sentezlemek zorundadır. O halde DNA, RNA, ribozom ve enzim bulundurma; canlıların genel özellikleridir.
DNA prokaryotlarda sitoplazmada, ökaryotlarda ise çekirdektedir (ökaryotlarda bazı organellerin kendine özgü DNA ve RNA’sı vardır ancak bu konu daha sonra anlatılacaktır).
Biraz da ribozomdan söz edelim: Akademik kaynaklarda organel olarak kabul edilmeyen, zarsız bir yapıdır. Büyük ve küçük alt birim denilen iki kısımdan oluşur. Bu iki alt birim normalde sitoplazmada ayrı ayrı dolaşırlar, protein sentezinin başlaması ile birlikte bir araya gelirler. Prokaryot hücrelerin ribozomları 50 S ve 30 S’lik alt birimlerden oluşurken, ökaryotlarda 60 S ve 40 S’lik alt birimler bulunur.
III. Beslenme:
Tüm canlılar beslenir mi? Evet.
Tüm canlılar besinini dışarıdan mı alır? Hayır.
Bu iki kavram genellikle karıştırılır. Örneğin bitkiler besinlerini kendileri üretirler, doğrudur ama illaki besine ihtiyaç duyarlar. Canlılar, yaşam enerjilerini sağlayabilmek için önce beslenmek sonra da solunum ya da fermantasyon yapmak zorundadırlar. Beslenme ile ihtiyaç duydukları organik molekülleri alırlar, solunum ya da fermantasyon ile de bunları kullanarak ATP sentezlerler.
Beslenme Şekline Göre Canlılar:
1. Ototroflar (Üreticiler)
2. Heterotroflar (Tüketicier)
3. Hem ototrof hem de heterotroflar (Hem üretici hem tüketiciler)
DİKKAT!
Sakın ola ki ototrofa otçul, heterotrofa da etçil demeyiniz! Ototrof kendi besinini kendisi üretebilendir, bir anlamda otçul değil otun ta kendisidir😊 Tabii ki ototrof tek canlı grubu bitkiler değildir.
Ototroflar:
Kendi besinini üretebilen canlılardır. Bu esnada ışık enerjisi kullanılıyorsa fotosentez, kimyasal enerji kullanılıyorsa kemosentez yaptıklarını söyleyebiliriz. Aslında madde dönüşümleri iki olay için de benzerdir, kullanılan enerjiler farklıdır.
Fotosentez yapan canlılara örnek olarak bitkiler, algler (su yosunları), öglena verilebilir.
Kemosentez olayı ise sadece bazı prokaryotlarda görülebilir.
Heterotroflar:
Kendi besinini üretemeyen, dışarıdan hazır besin alan canlılardır. Bir grubu holozoik canlılardır ki bunlar etçil (karnivor), otçul (herbivor) ve hepçil (omnivor) olarak sınıflandırılırlar. Ayrıca saprofit (çürükçül, ayrıştırıcı) canlılar da heterotrofturlar. Parazitler gibi bazı ortak yaşam üyeleri de tüketici canlılar arasındadır.
Fungi (Gerçek Mantarlar) üyelerinin tümü heterotroftur.
Bakterilerin ve Arkelerin bazıları ototrof, bazıları ise heterotroftur.
Hem Ototrof Hem De Heterotrof Canlılar:
Bu canlılar hem fotosentez ile besin üretirler hem de dışarıdan hazır besin alırlar. En bilinen iki örneği böcekçil bitkiler ve Öglena’dır.
Böcekçil (karnivor) bitkiler fotosentez ile glikoz ihtiyaçlarını karşılarlar ancak yaşadıkları topraklar azot bakımından çok fakirdir. Protein, DNA, RNA, enzim gibi pek çok hayati molekülün sentezi için azot şarttır. Bu sebeple azot ihtiyaçlarını, yakaladıkları böceklerden karşılarlar.
Öglena, kloroplast taşıyan tek hücreli bir Protista üyesidir. Kloroplastı olduğu için fotosentez yapabilir ancak
ortamdan hazır besin de alabilir.
Prokaryotik canlılar bu gruplandırmaya bazı terimlerin eklenmesine sebep olmuştur. Mesela bazı prokaryotikler ışık enerjisi kullanarak ATP sentezleyebilirlr ancak bu ATP’yi kullanarak besin sentezleyemezler. Bu canlılar, fotoheterotroflar olarak adlandırılırlar.
Beslenme şekline göre canlılar ile ilgili daha detaylı bilgi, ekoloji konusu dahilinde anlatılacaktır.
IV. Atp Üretme ve Tüketme:
ATP (Adenozintrifosfat), canlılarda üretilen ve tüketilen enerji molekülüdür. Yaşamsal faaliyetler için gereken enerji ATP molekülünden karşılanır.
Canlıların hepsi ATP üretir ve tüketirler. ATP üretimi solunum ya da fermantasyon ile gerçekleştirilir. Solunum oksijenli ya da oksijensiz olabilir.
V. Hidroliz ve Dehidrasyon:
Hidroliz, su ile parçalama anlamındadır. Büyük moleküllerin su ile parçalanarak daha küçük moleküllere dönüşmesidir. Örneğin, ATP’nin ADP + P’ye dönüşümü bir hidroliz olayıdır. Proteinin su ile parçalanarak amino asitlere dönüşmesi de hidrolizdir. Hidroliz olayında enerji harcanmaz.
Dehidrasyonda ise hidrolizin tersine, küçük moleküller birbirine bağlanarak büyük bir moleküle dönüşür, bu esnada da su açığa çıkar. Örneğin ADP+P’den ATP sentezi dehidrasyondur. Ya da yağ asitleri ve gliserolün birleşerek nötral yağ oluşturması bir çeşit dehidrasyondur. Dehidrasyon tepkimeleri için enerji harcanır.
DİKKAT!
Kimyasal sindirim bir çeşit hidrolizdir ancak her hidroliz bir sindirim değildir. İç parazitler (tenya vs) sindirim enzimlerine sahip değillerdir. Buradan da anlaşılacağı gibi, sindirim canlılar için ortak bir özellik değildir.,
VI. İrkilme:
Her canlı çevresindeki uyaranlara bir şekilde tepki verir. Bu tepki hareket şeklinde olabilir. İrkilme, etkiye tepki olayıdır ve canlıların genel özelliklerinden biridir. Örneğin, bitkilerin yaprak ve gövdeleri ışığın olduğu tarafa doğru büyüyerek yönelme meydana getirirler, tek hücreliler besinin bol olduğu tarafa doğru hareket ederler, ortam sıcaklığının düşmesi durumunda insanlarda titreme meydana gelir, böcekçil bitkiler böceğin yakalanması ile kapanarak sindirim enzimleri gönderirler.
VII. Homeostasi:
Kararlı iç denge demektir. Her canlı iç ortamında belli bir denge sağlamak zorundadır. Tek hücreli bir canlının sitoplazmadaki su miktarını belli değerler arasında tutması, insanda vücut sıcaklığının dengelenmesi, kanımızdaki mineral miktarlarının belirli değerlerde tutulması hep homeostatik dengeyi korumaya yöneliktir.
VIII. ADAPTASYON:
Her canlı yaşadığı ortama uyum sağlamak zorundadır. Canlıların bulundukları ortamda yaşama ve üreme şansını arttıran kalıtsal değişimlere adaptasyon denir. Adaptasyonlar uzun sürede oluşan ve kalıtsal olan değişimlerdir. Örnek: Kutup ayılarının beyaz olması, bukalemunun renk değiştirmesi
IX. Boşaltım:
Canlı vücuduna ihtiyaçtan fazla alınmış olan maddeler ile metabolizma sonucu oluşan atık maddelerin vücuttan uzaklaştırılması, boşaltım ile sağlanır. Terleme, soluk verme, dışkılama, idrar oluşumu ve atılması boşaltım olaylarıdır. Ancak boşaltım sistemi denilince sadece idrar oluşumu dikkate alınmalıdır.
Tek hücrelilerde difüzyon, osmoz, aktif taşıma, ekzositoz gibi olaylar ile sağlanan boşaltım; bitkilerde yaprak dökümü, terleme, damlama gibi olaylar sayesinde gerçekleştirilir.
X. Büyüme ve Gelişme
Büyüme, bir canlıda görülen kütle ya da hacim artışıdır. Tek hücrelilerde sitoplazma miktarının artması ve çekirdeğin büyümesi şeklinde olabilirken çok hücrelilerde mitoz bölünme ile sağlanır.
Gelişme ise bir canlının yapabildiklerinin artmasıdır.
Mesela bir bebeğin boyunun uzaması büyüme iken, bebeğin yürümeyi öğrenmesi ise gelişmedir.
Bir bitkinin yaprak sayısının artması büyüme iken, buna bağlı olarak bitkinin daha fazla fotosentez yapabilmesi gelişmedir.
XI. Üreme:
Her canlı neslini devam ettirebilmek amacıyla çoğalma eğilimindedir. Üreme yani çoğalma bireysel yaşamın devamı için şart değildir ancak neslin devamı için şarttır.
Canlılarda üreme iki şekilde gerçekleşir:
1. Eşeyli üreme
2. Eşeysiz üreme
Eşeyli üremede dişi ve erkek bireyler vardır. Genellikle mayoz ile oluşan gametler (üreme hücreleri) oluşur ve bu gametler döllenirler. Bu nedenle eşeyli üreme sonucu oluşan canlılarda kalıtsal çeşitlilik görülür.
Eşeysiz üremede ise dişi ve erkek kavramları yoktur, tek atadan yeni bireyler meydana gelir. Mayoz bölünme ve döllenme gerçekleşmez, oluşan bireyler ata bireyin kopyasıdır; kalıtsal çeşitlilik yoktur.
DİKKAT!
Bitkilerde tohum oluşumu için mayoz ve döllenme gerçekleşir. Bu sebeple bitkilerde tohum ile üreme eşeylidir. Vejetatif üreme, doku kültürü gibi yöntemler ise, bitkilerde eşeysiz üremeyi sağlamak için kullanılabilir.
XII. Organizasyon:
İster tek hücreli ister çok hücreli olsun, tüm canlılar iç yapılarında belli bir organizasyona yani düzene sahiptirler.
Ayrıca doğadaki canlılar arasında da bir düzen vardır.
Şekil 16: Doğadaki Organizasyon 1
Şekil17: Doğadaki organizasyon 2 [3]
XIII. Metabolizma
Canlılarda gerçekleşen yaşamsal faaliyetlerin tamamına metabolizma adı verilir.
Metabolizma, anabolizma ve katabolizma olarak iki grupta incelenir:
Anabolizma genel anlamda yapım tepkimeleridir. Sentez adı da verilebilir. Fotosentez, kemosentez ve dehidrasyon tepkimeleri anabolik reaksiyonlardır.
Katabolizma ise yıkımdır. Solunum, fermantasyon ve hidroliz ise katabolik reaksiyonlardır.
Metabolizma ile ilgili karşılaşabileceğimiz bir başka kavram da bazal metabolizmadır. Bazal metabolizma, Hayatın devamı için şart olan asgari metabolizma faaliyetidir. Tam dinlenme halinde ve uygun koşullarda ölçüm yapılarak saptanabilir. Örneğin kış uykusundaki ayılar bazal metabolizma ile yaşamlarını sürdürürler.
Referanslar
1. PALME YAYINEVİ YAŞAM BİYOLOJİ BİLİMİ. Yayınevi: Palme Yayınevi. Sayfa Sayısı: 1336; Basım: 9; ISBN No: 9786053552611
2. Coşkunk, A. (2010). Hücrelerin Protein Fabrikaları Ribozomlar. Bilim ve Teknik, Aralık 2010, 80-83.
3. Biyoloji: Öz. Nobel Akademik Yayıncılık · Eric J. Simon. Cilt Durumu Ciltsiz. Sayfa Sayısı 400. ISBN 9786053200826.
4. TYT AYT Biyoloji Çek Kopart Akıllı Konu Anlatım Föyü ADF Soru Kalesi Yayınları Zaten Destekçiyim
Terim
Ciliates grubuna ait tek hücreli bir Protoktist. Normalde aseksüel çoğalmalarına rağmen, eşleşme tiplerinin de rol oynadığı cinsel konjugasyon da yaparlar. Paramecium aurelia'nın, 16 farklı çiftleşme grubu oluşturan 34 kalıtsal çiftleşme türü vardır.
Alıntı Yap
Okundu Olarak İşaretle
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna GitBu İçerik Size Ne Hissettirdi?
Kaynaklar ve İleri Okuma
5. The Birds and the Bees, Eggs and Sperm (w/ Matt Fares!) (2019). Yazar rehberi. Erişim adresi https://www.ascienceshow.com/citations/episode-9 Kasım 2020'de erişildi.
6. Bilir,F. (2020). Biyoloji 1. Ankara. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI HAYAT BOYU ÖĞRENME GENEL MÜDÜRLÜĞÜ AÇIK ÖĞRETİM DAİRE BAŞKANLIĞI