paris barış konferansı hakkında kısa bilgi / Paris Barış Konferansı - Vikipedi

Paris Barış Konferansı Hakkında Kısa Bilgi

paris barış konferansı hakkında kısa bilgi

Paris Barış Konferansı ve Önemi


Paris Barış Konferansı ve Önemi: İtilaf Devletleri I. Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonra, yenilen devletlerin durumlarını görüşmek amacıyla, 18 Ocak 1919’da Paris’te bir toplantı düzenlediler. Konferansa galip devletlerden İngiltere, Fransa, Amerika, İtalya ve Japonya katıldı. Konferansta en etkili devletler İngiltere ve Fransa idi. Toplantıya katılan Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Wilson’un amacı, milletlerarası ilişkilerde devamlı barışı sağlayacak Milletler Cemiyetinin kurulmasıydı. Ancak İngiltere ve Fransa barıştan daha çok kendi çıkarlarını gerçekleştirebilecek yolu arama endişesindeydi. Konferans gündeminde iki sorun vardı. Bunlar; Avrupa’nın durumu ve sınırların çizilmesi, sömürgelerin ve Osmanlı Devleti’nin mirasının paylaşılması idi. Konferansa Yunanlılar, Araplar ve Ermeniler de katılarak Osmanlı Devleti’ni paylaşanlar arasında yer aldılar.

Bunda Yunanlıların İtilaf Devletleri’nin yanında savaşa katılması, savaş sırasında Ermenilerin Ruslara yardım etmesi etkili oldu. Bunlar arasında Yunanlılara verilecek topraklar büyük sorun oldu. İngiltere ve Fransa Yunanlıları yanlarında savaşa sokabilmek için İzmir ve Batı Anadolu’yu vermeyi vaad etmişlerdi. Halbuki aynı toprakları gizli a

nlaşmalardan Sen Jan Dö Morin ile İtalya’ya da söz vermişlerdi. Bu nedenle İtalya da aynı topraklar üzerinde hak iddia ediyordu.Konferansa katılan Yunanlılar sahte belgeler sunarak Ege Bölgesi’nde yaşayan halkın çoğunluğunun Rumlardan oluştuğunu ileri sürerek bütün Ege Adaları’nın, Trakya’nın ve Batı Anadolu’nun kendilerine verilmesini istediler. Tarihi gerçeklerle ilgisi olmayan bu iddialar İngilizler tarafından destekleniyordu. İtalya ve Yunanistan arasında yaşanan bu anlaşmazlıklarda Fransa da Yunanlıların yanında yer aldı.

İngiltere Batı Anadolu’nun bir bölümünün Yunanlılara verilmesini kendi çıkarları açısından uygun görüyordu. Çünkü Yunanistan bir Akdeniz ülkesi olursa, İngiltere’nin Akdeniz’den geçen yolları güvenli bir koruyucuya sahip olacak, bu konuda Yunanistan’ı istediği gibi kullanacaktı. Doğu Akdeniz ve Batı Anadolu’ya İtalya gibi güçlü ülkenin yerleşmesi İngiliz çıkarlarını tehlikeye sokuyordu. İngiltere ve Fransa’nın desteklediği Yunan isteklerine İtalya ve Amerika Birleşik Devletleri karşı çıkıyordu.Ancak Yunanlıların sahte belgelerinin etkisinde kalan Amerika Birleşik Devletleri de Yunanistan’ın yanında yer aldı. İzmir ve çevresi ile İstanbul önlerine kadar Doğu Trakya’nın Yunanistan’a verilmesi kararlaştırıldı. Bu durum İtalya’nın küsmesine ve İtilaf Devletleri arasında görüş ayrılığına sebep olmuştur.

Konferans sonucunda, Batı Akdeniz Bölgesi İtalyanlara bırakılmış, Yunanistan’ın İzmir’i işgal etmesi kararlaştırılmıştır. Ayrıca konferansta Milletler Cemiyetinin (Cemiyet-i Akvam) kurulması kabul edilmiş, Manda (himaye) sistemi benimsenerek Osmanlı toprakları buna göre yönetilmek üzere bölümlere ayrılmıştır. Bu doğrultuda, Arapların yaşadıkları topraklar İngiltere ve Fransa’ya bırakıldı. Buna göre Suriye ve Lübnan Fransız, Irak ve Filistin İngiliz mandasına bırakıldı. Doğu Anadolu’da Amerika mandasında bir Ermeni Devleti kurulması benimsendi. Batı Anadolu’da Yunanlılar, Anadolu’nun güneyinde ise İtalyanlar bulunacaktı.

Kaynak: T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Açık Öğretim Okulları (Açık Öğretim Lisesi- Meslekî Açık Öğretim Lisesi) İçin Hazırlanan 11. Sınıf Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük 1 Ders Notları, Alim ÖZTÜRK, s 38, 2007

- Okuma Sayısı: Bu yazı 82379 defa okunmuştur.

YORUMUNUZ

Yaralılar ve sakatlar dışında, sadece savaş meydanlarında bıraktığı yaklaşık 10.000.000 insan ile insanlık tarihine pek ağıra mal olan I. Dünya Savaşı sonunda Avrupa temellerine kadar sarsılmış, Almanya, Avusturya-Macaristan ve Rusya gibi üç büyük imparatorluk yıkılmış, Osmanlı Devleti fiilen bitmiş ve ortaya birtakım yeni devletler çıkmıştı. Avrupa eşi görülmemiş bir karışıklık içinde idi. Paris’te toplanacak olan barış konferansı dünyanın yeni düzenini belirleyecek ve bir sürü karmaşık meseleleri ve anlaşmazlıkları çözecekti. Galip devletler arasında Osmanlı Devleti’nin paylaşılması gibi bazı meselelerde daha önceden bir takım anlaşmalar yapılmış olsa bile bunlar yeniden ele alınacaktı. Yeni devletlerin sınırlarını çizmek, galiplerin çok defa birbiri ile çatışan isteklerini yerine getirmek çok zor olacaktı.

Konferans 18 Ocak 1919’da Fransız Dışişleri Bakanlığı’nda, Fransız Cumhurbaşkanının bir açış konuşması ile başladı. Aslında Paris Barış Konferansı, esaslı bir hazırlık yapılmadan toplandı ve konferansta birçok yeni anlaşmazlık ortaya çıktı.

Dünyanın her yerinden 32 devlet konferansa temsilci göndermişti. Sadece mağlup devletlerin delegeleri yoktu. Yenilenler barış şartlarını belirleme safhasında olmayacaklardı. Onlar antlaşma şartları belirlenince imza için davet edileceklerdi. Yenilenlerle karşılıklı tartışma ve müzakerelere girişilmeyecekti. O tarihlerde çok ağır şartlar içinde bulunan Sovyet Rusya da konferansta yoktu.

Paris Barış Konferansı o güne kadar eşine rastlanmayacak derecede önemli bir toplantı idi. Bu önem, buraya katılan devletlerin çokluğundan, delegelerin fazlalığından ve çözeceği sorunların çok farklı olmasından ileri geliyordu. Bazı devletlerin delegasyonları sayıları 200’ü bulan üye, teknisyenden ve bürokrattan oluşuyordu.

Konferanstaki asıl güçlük, yeni oluşturulacak olan barış hakkında Avrupa’nın galip devletleri ile ABD Başkanı Wilson’un aynı görüşe sahip olmamaları idi. Wilson ileride çıkabilecek anlaşmazlıkları önleyecek adil bir barış ve yeni dünya nizamı kurmak arzusu ile hareket ediyordu. Daha önceden ilan etmiş olduğu 14 prensip üzerinden barışı kuracağını umut ediyordu.

Clemenceau ve Lloyd George’a göre ise Wilson bir idealistti. Onun Avrupa realitelerini kavrayabilmiş olmasına imkân yoktu. Almanya’ya karşı büyük bir kin ve düşmanlık hissi besleyen Clemenceau’ya göre Almanlar ıslah kabul etmez kimselerdi. Almanya’yı mümkün olduğu kadar ezmek en isabetli bir politika olacaktı.

Lloyd George’a göre ise, İngiltere’ye tehdit olan Alman İmparatorluğu yıkıldıktan sonra İngilizler geleneksel denge politikasını uygulamalıydılar. Alman hegemonyasından kurtulan Avrupa’yı bu defa Fransız hegemonyasına sokmamak lazımdı.

Konferansta 58 komisyon ve alt komisyon kurulmuş olmakla beraber önemli meseleler hakkında karar vermek yetkisi Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya’nın başbakan ve dış işleri bakanlarından kurulu “10’lar Konseyi”’nin elinde idi. Bu beş devlet içinde Japonya Avrupa meseleleriyle pek ilgilenmiyordu. Savaşta müttefiklerine büyük bir yardımı dokunamamış olan İtalya’yı ise müttefikleri pek dikkate almıyorlardı. Sonunda Avrupa’nın yeni düzeni üç büyük devletin elinde kalıyordu.

Paris Konferansındaki Yunan baş delegesi Venizelos, Konferanstaki  çok uygun şartlar içerisinde Yunan milletinin asırlık rüyası olan Megali-ideayı gerçekleştirmek için çok çaba harcadı. Anadolu’daki emellerini gerçekleştireceğini umuyordu. Zira Lloyd George büyük Britanya’nın İmparatorluk yolları üzerinde kuvvetli bir Yunanistan bulunmasını istiyordu.

30 Aralık 1918’de galip devletlere verdiği memorandumla Yunan isteklerini bildirmiş olan Venizelos 3-4 Şubat 1919 tarihlerinde “10’lar Konseyi” önünde bu isteklerini savundu. Batı Anadolu, Trakya ve neredeyse bütün Ege adalarının Wilson Prensiplerine göre Yunanistan’a bırakılmasını istiyordu. İstanbul ise milletler arası bir şehir olmalıydı. Fakat Yunan isteklerinin bir kısmı İtalya’nınkilerle çatışmaktaydı. İtalya 1915 Londra ve 1917 St.Jean de Maurienne anlaşmasıyla Antalya, İzmir ve 12 adayı kendi payı olarak müttefiklerine kabul ettirmişti.  Fakat bu anlaşmanın yürürlüğe girmesi Rusya’nın onaylamasına bağlanmıştı.

Konferansa gelen Emir Faysal 6 Şubat 1919’da galip Devletlere Arap davasına anlattı. Ona göre Diyarbakır-İskenderun çizgisinin güneyindeki arazi bir Arap konfederasyonu halinde kurulmalı idi.

Ayrı bir Kürt devleti davasını savunan Şerif Paşa, konferansa verdiği bir memorandumla bağımsız bir devletin teşkil edilmesini istiyordu; Bu devletin sınırları Diyarbakır-Elazığ, Bitlis, Musul ve Urfa’yı içine almalıydı.

Ermeni delegeleri Bogos Nubar Paşa ile Aharonyan, Ermeni dileklerini 12 Şubat’ta bir memorandumla konferansa sundular. Sözde nüfusun çoğunluğunu Ermenilerin teşkil ettiğini ileri sürdükleri;  Karadeniz’de Trabzon’dan başlayarak Doğu illerini içine alıp İskenderun’da Akdeniz’e inecek olan Ermenistan’ın 20 yıllık bir süre ile Avrupa devletlerinden birinin mandası altına bırakılmasını istiyorlardı.

Konferans 27 Şubat’ta Yahudi delegelerini dinledi. Onlar da milletler cemiyetinin vesayeti altında Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulmasını istiyorlardı.

Konferansta Osmanlı topraklarının paylaştırılması büyük anlaşmazlıklar doğurmuştu.  İtalyan delegeleri Londra antlaşmasına dayanarak, kendilerine vaat edilen yerleri ısrarla istiyor, ancak diğer devletler buna yanaşmıyordu.

1917 Bolşevik ihtilali sonrasında Sovyet Rusya’nın yeni yöneticileri Çarlık Rusya’sının ve İtilaf Devletleri’nin yaptığı gizli antlaşmaları yayınladılar. Bunun üzerine İtalya’nın Anadolu’ya asker çıkarması konferansta heyecan uyandırdı. İtalyanların şimdi de bir oldu-bitti ile İzmir’e de asker çıkarmaları ihtimalinden korkuluyordu. Zira İzmir meselesi İtalya ile Yunanistan arasında çok ciddi bir anlaşmazlık halinde belirmişti. Sonunda Venizelos, Wilson ve Lloyd George’u ikna etti ve İzmir’in Yunanlılarca işgaline izin verdi.

İzmir’in işgal edilmesinin ortaya çıkardığı heyecan üzerine galip devletler 1919 yılı Haziran ayı başında Osmanlı Devleti’ni Konferansta dinlemeyi kabul ettiler. Konferansa Başbakan Ferit Paşa gidecekti. O sıralarda Havza’da bulunan Mustafa Kemal Paşa, 5 Haziran 1919’da Havza’dan Paris Barış Konferansı’nda Osmanlı Devleti’ni temsil edecek olan Sadrazam Damat Ferit Paşa’ya bir telgraf gönderdi. Telgrafta konferansta öncelikle savunması gerekli olan hususları dile getirdi.  Mustafa Kemal Paşa, iki noktayı vurguladı. Bunlardan birincisi, “devlet ve milletin mutlak olarak tam bağımsızlığı”nın sağlanması; ikincisi ise “vatanın ana topraklarında çoğunluğun azınlığa feda edilmemesi”ydi.

Paris’e giden Ferit Paşa 18 Haziran’da konferansta bir savunma konuşması yaptı. Ferit Paşa konferansta galip bir devletin delegesi gibi konuştu ve Balkan savaşı öncesi sınırları savundu. Clemenceau konferansta Osmanlı delegesinin konuşmasına ağır bir karşılık verdi ve barış şartlarını görüşmek için durumun henüz aydınlanmamış olduğunu söyleyerek Türk heyetini Paris’i terke davet etti.

Paris konferansı sırasında da mağlup devletlerle ilgili çok uzun süren görüşme ve tartışmalardan sonra daha önceden kararlaştırılan yukardaki hususlar barış anlaşmalarına dahil edildi. Mağlup devletler bu anlaşmaları imza etmek için Paris’e çağrıldılar. Mağlup devletler sıra ile hazırlanan barış anlaşmalarını imzaladılar: Almanya 28 Haziran 1919’da Versaille’da, Avusturya 10 Eylül 1919’da Saint. Germain’de, Bulgaristan 27 Kasım 1919’da Neuilly’de, Macaristan 4 Haziran 1920’de Trianon’da imzalanmıştır. Osmanlı Devleti ile ilgili olarak bir anlaşmaya varamadılar.

Aslında,  12 Şubat-10 Nisan 1920’de yapılan Londra Konferansı’na katılan müttefik başbakanları Lloyd George, Francesco Nitti, Aleksandre Millerand ve Elefterios Venizelos arasında yapılan görüşmelerde, İstanbul ve Boğazlar, kurulması öngörülen yeni Türkiye’nin malî kontrolü, Anadolu’daki nüfuz bölgeleri, azınlıklar meselesi, Suriye-Mezopotamya ve Arabistan konuları ele alınmış ve bazı kararlar alınmıştı.  Londra’daki konferanstan sonra müzakerelerin San Remo’da sürdürülmesi uygun görüldü ve Müttefik başbakanları 18 Nisan’da San Remo’da bir araya geldi. Burada da Londra’da kararlaştırılan esaslar üzerinde duruldu. Bir taraftan barış antlaşması taslağına son şekli verilirken, diğer taraftan Londra’da sürüncemede kalmış olan meseleler kararlaştırıldı. Osmanlı Devleti topraklarının ve Ortadoğu petrollerinin paylaşılması görüşüldü ve barış antlaşmasının maddeleri tespit edildi.  Osmanlı Devleti’nin Asya ve Kuzey Afrika’da bulunan Arap toprakları üzerindeki bütün haklarından vazgeçmesi, bağımsız bir Ermenistan’la Özerk bir Kürdistan’ın kurulması kararlaştırıldı. Ayrıca, Osmanlı Devletinin Araplarla meskûn topraklarında “manda”  yönetimleri kurulması, Suriye ve Lübnan’ın Fransa, Irak topraklarıyla Filistin’in ise İngiltere’nin “manda” yönetimine bırakılması kararlaştırıldı. “Manda” idaresi, söz konusu ülkelerin bağımsız sayılmasını, kendini idare edebilecek siyasî olgunluğa erişinceye kadar İngiltere ve Fransa’nın yönetimi altında kalmasını öngörüyordu. San Remo Konferansı 26 Nisan 1920′de sona erdi.

TBMM’nin açılması ve Ankara Hükûmetinin giderek güçlenmesi karşısında İtilaf devletleri daha önce anlaştıkları konuları, biraz da aceleyle, anlaşma metnine dönüştürdüler ve Osmanlı Devleti temsilcileri ile 10 Ağustos 1920’de Sevr’de imzaladılar. Sevr Antlaşması da 1. Dünya Savaşında imzalanan diğer antlaşmalar gibi son derece ağır şartlar içeriyordu.

Paris Barış Konferansı’nda adil ve haklı bir barışın temeli atılamadığı için Avrupa sonradan buhranlar içinde kalmış ve yirmi yıl sonra yeni bir dünya savaşına sürüklenmiştir.

Cemalettin TAŞKIRAN

KAYNAKÇA

ESMER, Ahmet Şükrü, Siyasi Tarih, İstanbul 1944.

MACMILLAN, Margaret, 1919 Paris Barış Konferansı ve Dünyayı Değiştiren Altı Ayın Hikâyesi, Çev. Belkıs Dişbudak, ODTÜ Geliştirme Vakfı Yayıncılık, İstanbul-Ekim 2004.

MERAY, Seha, OLCAY, Osman, Osmanlı İmparatorluğu’nun Çöküş Belgeleri, Ankara 1977.

UÇAROL, Rifat, Siyasi Tarih 1789-2001, Der Yay., İstanbul 2006.

Paris Barış Konferansını Yönlendirenler: Lloyd George, Vittoio Orlando, George Clemenceau ve Woodrow Wilson.

 

19/06/2023 tarihinde https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/1919-paris-baris-konferansi/ adresinden erişilmiştir

Görüntülenme Sayısı:28.131

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır