"Çocuk için önemli olan kendilik gelişimidir. Kendi öz kaynaklarını ve yabancı, karmaşık dünya ile başa çıkma becerisini geliştirmeye gereksinimi vardır.
Montessori eğitimini anlamak için önce adını aldığı Dr. Maria Montessori’yi tanıyalım.
yılında İtalya’da doğan Maria Montessori, İtalya’da tıp alanında eğitim alan ilk kadındır. Eğitiminin sonunda psikiyatri ve çocuklarla ilgilenmeye başlamış daha sonra ise zihinsel engelli çocuklarla çalışmalarına başlamıştır. Daha sonra bu alanda geliştirilen bir kurumun başına geçerek eğitim çalışmalarına başlamış ve eğitim felsefesinin temellerini atmıştır. Çalışmaları sonunda zihinsel engelli çocuklar akranlarından daha yüksek notlar alarak İtalya’da bir çığır açmıştır. Daha sonra uygulanan metodun normal gelişim özelliği gösteren çocuklara da uygulanabileceği anlaşılmıştır.
Montessori felsefesine göre:
-Çocuğun seçimlerine saygı duyulmalıdır.
-Bebeklikten itibaren saygı gösterilmesi gereken çocukları bir birey olarak görmek gerekir.
-Ceza yerine olumlu yönlendirme uygulanmalıdır.
-Çocuğun yapabileceklerine müdahale etmek, onun yerine yapmak, gelişimini baltalar.
-Önce iyi insan, iyi arkadaş ve problem çözme becerileri öğretilmelidir. Ardından akademik beceriler gelir.
-Eğitim planlı programlı değil, hayata bağlı olarak şekillenmelidir.
Özel Parlak İnciler Anaokulu'nda misyonumuz öğrencilerimizin bilgiyi ezbere dayalı olarak değil, araştırarak, sorgulayarak,yaparak ve yaşayarak edinmeleridir. Çocuklarımızın, öz disiplini ve benlik saygısı gelişmiş, toplumda birey olarak yer aldığının farkında olan, paylaşımcı, kendini ifade edebilen, sorumluluk sahibi, kendi haklarını korurken başkalarının haklarına saygı gösteren, gelenek ve göreneklerimize karşı duyarlı, doğayı koruyan ve Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı bireyler olmak üzere eğitim almalarını sağlamaktır
Preschool
Çamlık, Pendik
M.E.B. Özel Parlak İnciler Anaokulu
Kurtköy'de Montesori Eğitimi veren tek anaokulu
Cemaat, sadece beş vakit namazı camide kılmak için toplanmaktan mı ibarettir
Gerçek cemaat, Ehli Sünnet velCemaat itikadı üzere hak olan dört mezhebin tarifiyle İslamî tatbikat mıdır? Bu asrın Müslümanlarının cevabını aradığı ve çözmeleri gereken en önemli konularından biri de bu olsa gerektir. Eser bu sorunun cevabını tafsilatıyla işlemektedir.
Müslümanlık sadece avam tabakasının dîni değildir. Sadece havas tabakasının da dîni değildir. Hepsinin dînidir. En âdi bir cahilin, dîne bağlanması, alnını Allah için yere koyması, zinadan sakınması gerekli olduğu gibi, en âlî bir âlimin veya âmirin veya zenginin de başını Allah için yere koyması, zinadan, faizden ve bütün günahlardan arınması farzdır. İşte cemaatin manası, her tabakadan insanları biraraya getirmek, kalblerini birleştirmek ve İslam ruhuyla ihyâ etmektir. Günde beş vakit namaz kılmakta cemaatleşmek bunun içindir.
Gençlerimizin şuurlanması gerekir. Şuurlanmak da câmideki cemaatten başlar.
İmamın şuuru cemaate, cemaatin şuuru imama intikal eder. Cemaat ferdleri imamlarının ilmi nisbetinde, imam da cemaatin ğayreti nisbetinde şuurlanır.
Herşeyden önce bilelim ki İslam, Allah Teâlânın emr ve yasaklarına boyun eğmekle, boyun eğmek de cemaatleşmekle mümkün olur.
Eserde cemaatin her yönü, hem ibadet hem de itikad kanadından izah edilmiştir; bahse mevzû her hükmün temel mesnedi, sahih, hasen hadisler ve şârihlerin şerhleridir. Meseleler ele alınırken, mümkün mertebede dört mezhebin ittifâkî yolları alınmakla beraber, ihtilaf olduğu takdirde Hanefî mezhebinin fıkıh kitablarından nakledilmiştir.
Eserde hiçbir şahıs veya grubun lehinde veya aleyhinde kalem oynatılmamış olup, bilakis vahdete ve kardeşliğe teşfik edilmiştir.
Eserde ayrıca cuma namazı ile ilgili bütün bilgiler en sağlam ölçüler dahilinde aktarılmıştır. Özellikle dâr-ul-harb meselesi ve Türkiyede cuma namazının sahihliği konusunun işleniş şekli takdire şâyandır.
Eser, Müslümanların birliğini bozan fitnelerin hadîs-i şerîfler ışığında tafsilatlı şerhedilmesinin ardından şu cümlelerle hitam bulur:
Rabbimiz bir; kıblemiz bir; Peygamberimiz bir; dînimiz bir; maksadımız bir, yani: İlâu Kelimetillâhi hiyelulyâ… Öyleyse tefrika ne için?!. Nifaksız cemaat olalım… Müslüman, hangi mezhebde, hangi meşrebde, hangi ırkta olursa olsun; İslam Dînini hâkim kılmak için, olduğu gibi safa gelmeli… ve bir tek can olmalıdır Milli bütünlük
ISBN | : | |
Ebat | : | 1219 |
Kağıt Cinsi | : | Şamua |
Ağırlık | : | gr |
Sayfa Sayısı | : |
Sepete Ekle
Müellifin mirasa, satışa mahal olmaksızın vakfettiği bu eser; Erzurumlu Şeyh İbrahim Hakkı kuddise sırruhunun, yüz on beytlik itikad manzûmesinin tercüme ve şerhidir.
Eserde bu manzûmede geçen itikâdî meseleler, başlıklar halinde kısaca şerh ve izah edilmiş, özellikle itikâdî terimler ele alınarak açıklanmıştır.
Her Mümine aynî olarak bilmesi ve inanması gerekli olan, sahabe-i güzin ve selef-i sâlihîn radıyallâhu Teâlâ anhum ecmaînin itikadını kapsayan bu manzûme, tercüme ve ifade ettiği manayı anlamaya yeterli bir izahla, deyim yerindeyse yenip yutulmak ve zihinde nakşedilmek için hazırlanmış bir paket halinde okuyucuya sunulmuştur.
Allah Teâlâya, meleklerine, kitablarına, peygamberlerine iman başta olmak üzere otuz üç farza varıncaya kadar daha birçok itikâdî mesele eksiksiz olarak eserde izah edilmektedir; kullarda cüzî iradenin varlığı, haramın rızk olması, ecelin birliği, kaza ve kadere iman, kulun duasının kabulü, ashab-ı kirâma inancın keyfiyeti, nazar değmesinin hakîkati, tevbe, tecdîd-i imanın keyfiyeti, bunlardan birkaç tanesidir.
Ayrıca eserde yer yer yine İbrahim Hakkı kuddise sırruhunun «Akîdet-ul-Îman» adlı risâlesinden soru cevab şeklinde alıntılar yapılmaktadır.
Farz, vacib, haram, tahrîm-i mekruh, mübah, helal, sünnet, nafile, ayrıca farzdan önce farz, farzın içinde farz, farzdan sonra farz gibi terimler en mükemmel biçimde izah edilmektedir.
Müellif eserin başında, mukaddimesinden önce, eseri vakfettiğini ve bazı isteklerini şu şekilde dile getirmektedir:
“Miras olmamak ve parayla satılmamak üzere, üstadlarımın, babamın, anamın ruh-u şerîflerine bir sevab ulaşması ümidiyle vakfettim. Herhangi bir Müslüman yahud vakıf müessesesi basabilir, neşredebilir; vakıf nâmına olsa dahi parasız olmak şartıyla.”
ISBN | : | |
Ebat | : | 1219 |
Kağıt Cinsi | : | Şamua |
Ağırlık | : | gr |
Sayfa Sayısı | : |
Sepete Ekle
Fitnelerin, dine şaşı gözle bakanların ve İslamı fikrine uydurmaya çalışanların çoğaldığı zamanımızda özellikle eksikliğini hissettiğimiz iki önemli konuyu: sohbet ve tesettür adabını, ğayelerini, sınırlarını ve usullerini aktaran bu eser bir başvuru risâlesidir.
İslam diyarlarında şeytan, ğayri Müslimlerin örf ve âdetlerini dışardan güzel göstermek ve İslâmî yaşantıdan iğrendirmek adına var gücü ile çalışmaktadır. Şeytan ve süflî haldeki arkadaşı nefsin silahı şehvet, riyâset, servet, enâniyet ve şöhret putlarıdır. Ruhun ise imana, İslâmî kardeşliğe, ibadete ve Hakk erenleri ile sohbete ihtiyacı vardır.
Eser, hacmince, İslam kaynaklı sohbetleri, oturulup kalkılan meclislerin haklarını, selam alıp verme âdâbını, konuşma, kaynaşma ve dostluk şartlarını, taharet, tesettür vazifelerini, özelde de akrabalar arası ve aile içi ihtilatın ölçülerini, akıcı bir dille izah ve okuyucusunu ikna ile umum âdablardan haberdar eder. Ayrıca eserde, evlenmek isteyen gençlere öğütler ve İmâm-ı Azam rahimehullâhu Teâlânın oğlu Hammâd’a tavsiyeleri, büyük faide sağlayan bölümlerdir. Bu manada eser, Müslümanın şuurlu fiillerine ışık olur. Bu ışık ise, cemiyete huzur olarak yansır.
Edeb her şeyin başıdır.
Ey gönül, Allahla beraber ol. Allahla beraber olamazsan ey gönül, Onunla beraber olanlarla ol.
Sepete Ekle