partenogenez hakkında sunum / Partenogenez Nedir? Partenogenez Çeşitleri ve Deneysel Partenogenez « Bilgiustam

Partenogenez Hakkında Sunum

partenogenez hakkında sunum

Akıcı Konuşmanızı Sağlayacak Diksiyon Tekerlemeleri

Diksiyon Alıştırmaları İle Daha İyi Konuşmaya Başlayın!

Günümüzde akıcı konuşmanın önemi tartışılmaz bir gerçek. Özellikle eğitimciler, sanatçılar, liderler, yöneticiler için düzgün bir diksiyon olmazsa olmazlardan. Bu durum oyunculuk için de geçerli elbette. Hem sahneye çıkan hem de seslendirme yapan oyuncuların, ayrıca seslendirme sanatçılarının akıcı bir şekilde konuşması gerekiyor. Diksiyon tekerlemeleri ve alıştırmaları bu durumda ilk başvurulan kaynaklar oluyor. Diksiyon eğitimleri sırasında ya da bireysel çalışmalarda kullanılan tekerlemeler, mesleki ve kişisel gelişim için yararlı oluyor.

Eğer siz de oyuncu olmak, kamera önünde ya da sahnede yer almak ya da sadece akıcı ve anlaşılır konuşmak istiyorsanız diksiyon alıştırmaları yapabilirsiniz. Sayfamızdaki örneklerden yararlanarak diksiyon çalışmaları yaparak kendinizi geliştirebilirsiniz.

Diksiyon Çalışmaları İçin Tekerleme Örnekleri

  • Büyük büyük büyülteçli, babacan Babaeskili bonboncu Bilal’le Bigalı bıngıldak Bahir’in bön bön bakışlarına, bomboş büyülü, büyük büyük laflarına kızıyordu. Bir berbere, bir bibere bre berber beri gel biber al, diyordu.
  • Sazende Şazi ile Zifos Zihni zaman zaman sizin sokağın sağ köşesinde sinsi sinsi fiskoslaşarak sizi zibidi Suzi’ye sonsuz ve sorumsuz bir hayasızlıkla ikide bir şikayet ederler.
  • Cüce Çinici celalli hoca Çebi, geceleri içki içince gizlice marpuççular içindeki züccaciyelere gidip, içi Çince yazılı cevizcikleri ciro için iç içe geçmiş cicili bicili üç çeşit biçimsiz civalı cam çubuğu cepceğizine indirdi.
  • Cırcır böceği çeneli ciciannenin çıtır pıtır kızının çıtı pıtı çıtkırıldım çocuğu için çıtı pıtı hanım, ciciannesine çatmış, çıkışmış.
  • Sason’un susuz sazlıklarında sadece soğanla sarımsak yetişebileceğini söyleyen Samsunlu sebzecilerin sözüne sizler de sessizce ve sezgilerinize sığınarak inanabilirsiniz.
  • Ilım ılınan, ılıcalı ılıcalı akan ılık Iğdır Irmağı’nın kıyıları ıkır tıkır ığrıp ağaçlarıyla kaplıdır.
  • Okmeydanı’ndan Oğuzeli’ne otostop yap; Oltu’da volta at, olta al; Orhangazi’de Orhanelili Orhan’a otostopçuluk öğret, sonra da Osmancıklı Osman’a otoydu, fotoydu lotoydu, say dök.
  • Oluklu’dan Kozlu’ya, Kozlu’dan Oğuzeli’nin Otçuk Otogarı’na oba oba, ot toplaya toplaya Posoflu Osman’ın ocağına vardı.
  • Ulubatlı utangaç Ulaş’a uğursuz Ulunay’ın uzun uzun uzattığı urganı uğraşa uğraşa aldı.
  • Talihli Tahir’in titrek Tevfik’i ters türs söz ederek tir tir titretmesi tahin ve tahıl işini Turhallı tombul, tuhaf Turhan’a vermesi doğru mu?
  • Tokmakçı tokmağını tokmaklattırıyor mu, tokmaklattıramayıp topuzcudan topuz yiyor mu?
  • Topal Talip’le Tophane’li Tahsin, tahteravalli tahtasından tepetaklak tortop taşların ortasına düştüler de, ne tahteravalli tahtasını tazmin ettiler, ne de tahteravalli tahtasını tamir ettiler.
  • Taşlı tarladaki terasta talaşlar tutuşunca başlayan telaş, talaşların tamamıyla ve büsbütün tutuşmasıyla artmış. Tutuşan talaşları görüp tellaklar telaş ettikçe talaşlar tutuşmuş, talaşlar tutuştukça tellaklar telaş etmiş ve terasın trabzanına tutunmuş bakan Trabzonlu teşrifatçı titiz Tahsin Tevfik, talaşlar tutuştukça telaş eden tellaklara boşuna telaş ediyorsunuz, demiş.
  • Jurnâlci Jale ile jenaratör Müjgân, Japonya’dan jilet, jant, jet, jambon, jelatin, jartiyer, jeton, jarse, Japongülü getirdiler.
  • Nobran Nadir’in Nallıhan’da naneruhu, nalın, narenciye, nergis alıp sattığı, namlı Nesrin’e de nazikâne nazım, nesir, nesep, nesiç, nemelâzımcılık, nezaket, nikelâj, nüans, nümayiş, nukut, noel, nöbet şekeri üzerine nutuk attığı söyleniyor.
  • Namlı Nallıhanlı Nesrin’in nalınlarını nazikâne nergis satan nöbetşekeri alan Nezaket’e vermesine ne dersin?
  • İbibiklerin ibibiklerini iyice iyileştirmek için İstinyeli istifçi İbiş’in istif istiridyeleri mi, yoksa, İskilipli İspinoz işportacı İshak’ın işliğindeki ibrişimler mi daha iyi, bilemiyorum.
  • İbiş’le Memiş, mahkemeye gitmiş, mahkemeleşmiş mi, mahkemeleşmemiş mi?
  • İnim inim inleyen ibiliklerin, ibibiklerin ibiklerini ibrişimli iplikle ipil ipil istifleyen İskilli İskilipli’nin işliğinde toplandık.
  • Be birader buraya bak… Başı bereli, burma bıyıklı beti benzi bembeyaz, beberuhi boylu Bilal’in burnuna biber kaçırıp, bir bebek gibi bar bar bağırması, bir bakıma hoş, bir bakıma boş, berbat bir hal değil midir?
  • İbrikleri icat eden içli idealist İffet, ihtiyar ikiz ilerici imparatoru, İncirlili ipekçi iri İspanyol’un işaretli iti ile iz sürüp iyice izledi.
  • Eğer, Eleşkirtli eleştirmen Eşref ile Edremitli Bedri’yi Ege’nin en iyi eğercisi biliyorlarsa, ben de en iyi Ermenekli Erdem, Ergene’nin en iyi elektrikçisidir, derim.
  • Ertenekli Örtenekli, Ergene’nin ecesi, Esentepe’nin eğlencesi, Erdenler erkete Erdem’le bize geldiler.
  • Ezineli emin Emin’in kızı ellilik Emine, bir eli ile mendilini salladı, bir eli ile elli bine el eyleyip zengin oldu.
  • Erzurumlu Efruz Efendi’nin evde kalmış, evlenmemiş ebesi, Edirne emini İskender Efendi’ye, “evet” deyip evlenmeli de mi ev edinmeli, yoksa evlenmemeli de mi ev edinmeli.
  • Ebe Ecel, edepli Efe egemen eğitimde ejderli ehliyetini ekleyerek ellerini emeklinin entrikacı spekürcü erkek esmer eşine etejerli evinde eyvah diyerek ezberletti.
  • Ecelerin Eceabat’taki evlerindeki tekir kedi, tenceredeki elli dirhem eti kendi kendine yedi.
  • Özbeöz’ün özbeöz Ödemişli öngörülü öğretmeni Özgüraslan ile Özgülaslan özellikle özerk ön öğretimde öylesine özverili övünç verici ve övgüye değer kişiler ki, hani tüm öğretim örgütleri içinde en özgün örnek onlardır, diyebilirim.
  • Özüne özgü özverili Özgür’ün özellikli özerk öğretiminde ödenekli örnek çalışmalarına ozan Özakman da ortak oldu.
  • Ürdünlü ünlü üfürükçü Üryani, Ünye, Ürgüp üzerinden ülküdeşlerine, üstüpü, üstübez, üvez, üzüm, üzengitaşı ve üzünç götürürken, Üveyik’ten ürüyerek, üvendirlerini sürüyerek yürüyen üçkağıtçıların ürküntü üreten ünü batasıca ünlemleriyle ürküverdi…
  • Üveçli Üvezli, Ürgüplü üzümcünün üzüm üzüm üzülen, süzüm süzüm süzülen Ünyeli üzengili güzelini üvendireyle ürüye sürüye götürdü.
  • Farfaracı Fikriye ile favorili faso fiso Fahri, Fatsalı Fatma’yı görünce, fesleğenci feylesoy Feyyaz’ı fındıkçı Ferhunde’yi anımsatarak feveran ettiler.
  • Hakime hakem, hakeme hakim gerek.
  • Halam halhallarla halkaları, halatları hallaççıya verdi.
  • Pohpohçu pinti profesör pofur pofur pofurdayarak hınçla tunç çanak içinde punç içip pülverizatör prospektüsünü papazbalığı biblosunun berisindeki papatya buketinin bu yanına bıraktıktan sonra palas pandıras Pülümür’le Pötürge’den getirdiği porsuk pötikare pöstekiyi Paluluların pıtırcık pazarında partenogenez pasaparolasıyla pervasız pervaz peyzajını ve peronospora pestenkerani pestilini posbıyıklı pisboğaz pedagoga Pınarbaşı’nda beş peşkirle peş peşe peşin peşin peşkeş çekti sonra da pılısını pırtısını topladı.
  • Pingpong, pingpong, pingpong! Piyano pingpong! Piyano pingpong! Piyano pingpong! Piyano pingpong! Ping!… Pong!… Pong!… diyerek Posof’un pisipisi otundan yapılma piştovsu piposunu tüttüre tüttüre petalinise doğru paytak paytak yürüyüp gitti.
  • Pötürgeli pompacı pimpirik Pusat’ın posbıyık mı pisbıyık mı oğlu Pulumurlu Pınar’la Pasin’e gitmiş.
  • Marmara’daki Karmarişli mermerciler mermerciliği meslek edinmişler, ama Mamak’taki mamacılar manyetizmacılıkla marmelatçılığı meslek edinememişler.
  • Marmaris’ten Marmara’ya maviş maviş menevişli mermerlerle mermerciler, mamacılar ve marmelâtçılar mırın kırın, mışıl mışıl gittiler.
  • Cumaları cumadan cümbür cemaat cicili bicili, cücüklü cacıklı cingöz, candan ciltçi Cemal’in cumbalı evine koşardık.
  • Issız Sivrihisar’ın sarsıntısız şosesi üstünde zırıltısız sızıltısız bir yaz köşesi seçip sazsız, cazsız ve susuz, içkisiz sırf sosisonla işsiz bir yaz sürmek isteyişimizin sırrını sezişinize serzenişsizce sustum.
  • Şu köşe yaz köşesi, şu köşe kış köşesi, ortada boş su şişesi.
  • Kikirik kuşçubaşının kilimci kirlozu kuşbaz Kurut Kuşadası’na kukumav kuşu götürüp kişiliksiz kuskusluya vermiş.
  • Ocak kıvılcımlandırıcılarından mısın, kapı gıcırdatıcılarından mısın? Ne ocak kıvılcımlandırıcılarındanım, ne kapı gıcırdatıcılarındanım.
  • Çapakçurlu çapaçul çarkçıbaşı çaylak Zülküf, Çatalcalı çakmakçı çivit Cahit’e: -Behey çaçabalığı çepiç, çerçi, çakaloz, çayırhorozu, çöpçatan, çurçur, çirişotu demiş.
  • Kınıklı, kılıbık kırpıntı Kıyasettin, Kırımlı kılkuyruk kıtmiri kıkır kıkır kıkırdatarak küskütük küçümen küfeci külhaniyle külüstür Kürşat’ı külünklü küngür üstüne küttedek devirdi.
  • Kırıkhan’daki kırıkçı kırçıl Kıvanç’ın kırgın kırıkçısı, kırmızı kırda kıkır kıkır kıkırdayarak Kırımlı kıkırdakçının kızıl kırlangıçlarını besliyormuş.
  • Kürkü kürke kürkçü ular; kürekçi kürekle kürür karır; kürsü ile kürdan, kürkas, kürit ile küskün, küskütük, kürtün, küriyumla kürevi apayrı.
  • Kıkır kıkır kıkırdayan küfeci, külüstür Kürşat’a küfür etti.
  • Kırk kırık küp kırkının da kulbu kırık kara küp.
  • Paşa tası ile beş tas has kayısı hoşafı
  • Şu şosenin, serili serseri resimleri şasisinin şoşonsuz taşımasına şaşarsınız da, şosenin sansarlaşmış suratlı dişsiz şaşı anası onun şu son şansına şaşmaz mı sanırsınız?
  • Şu dağda beş boş eşek, beşi de bez yüklü besili beş boz eşek.
  • Cemil, Cemile, Cemal cumaları cilacı cüce Canip’in cicili bicili cumbalı ciltevinde cümbür cemaat cacıklı civcivle cücüklü cacık yerler, sonra da Cebecili cingöz coğrafyacının cinci ciciannesinin cırcırböceğini dinlerler.
  • Felemenkte Felemenklerin Felemenkçe mi konuştuklarını düşüne düşüne fertliği çektiler.
  • Fermanlı fabrikatör farmason Fuat, filden, fiilden, fısıltıdan, fosildan, flütten, filitten, fötrden fellik fellik kaçar.
  • Fasa fisocu Fikret, Fatsalı ile fesleğenci Feyyaz’ın fındıkçı Ferhunde’si Felemenk’e fink atmaya gittiler.
  • Çal çene çalgıcı çingene çarşıda çerçi cincinin çaldığı üç çift çerçeveyi camcı Celalettin’e önce çıtalattı da mı çiviletti, önce çivilettide mi çıtalattı?
  • Kara kazın kısa kayışını kasışına kızmayışına şaşmışsın da, kuru kazın kazışıp kayışı kazısına şaşmış kalmışsın.
  • Kilisli kikirik kilimci, Kilizman’daki kilitli kilisede kimliğini kimseye sezdirmeden, kucak kucak kuskuslu kuşkonmazı kukumav kuşuna, kişiliksiz kulağakaçan kirli kirloz kirpiye de, Kuşadası’nın kuşhanesindeki kuşbaşlı kuşbazla birlikte önce kişnişli kuşüzümünü, sonra da Kumla’nın kumlu kumlu kuşkirazını yutturmuş.
  • Çatalağzı’nda çatalsız Çatalcalı çatalcının çarpık çurpuk çançiçeğine çalçene Çoruhluya çarptırmasına, ne dersin?
  • Çarık çorap dolak, ben sana çarık çorap dolak mı dedim?
  • Çatalca’da topal çoban çatal yapar, çatal satar. Nesi için Çatalca’da topal çoban çatal yapar çatal satar? Kârı için Çatalca’da topal çoban çatal yapar çatal satar.
  • Çapakçurlu çipil Çatal’ın çar çur ettiği çil çil liraları çöpçatan çakmakçının çivitçi kızı iç etmiş.
  • Hayrabolulu hamamzade Hamitle, Hayrettin’in hanımı Halide Harputlu, has undan hamur açıp Halâskârgazi’de hassa alayından müteakit hamurkâr Hüsnü Hayrettin ile halası Hayrünisa Hanım’ın hem hayretine sebep oldu, hem de hayranlığını kazanıp hayır duasını aldı.
  • Batı tepede tahta depo dibinde beytufet eden putlu dede tekkesinden matrut bitli Vedat, dar derede tatlı duttan dürülü pide yutup pösteki dide dide dört ayda dört türlü derde tutuldu.
  • Bir pirinci birinci buluşta bir inci gibi birbirlerine bağlayıp, Perlepe berberi bastıbacak Bedri ile beraber Bursa barına parasız giden bu paytak budala, babası topal Badi’den biberli bir papara yedi.
  • Baldıran dalları ballandırılmalı mı, ballandırılmamalı mı? Sonra o bala daldırılan baldıran dalları dallandırılmalı mı, ballı dalla dallandırılmamalı mı?
  • Tahrilli ve talihli tentürdiyotçu tetik Tahir’le tahterevallici tekinsiz Tevfik’in talimhanede ters türs konuşarak terter tepinip tir tir titremeleri Turhallı tombul Turgut’u tıpış tıpış tosbağa sokaktaki tömbekçiye doğru yürüttü.
  • Nargileli Nuri, nameci Nilüfer’e nargilesinden ne nameler dinletmiş.
  • Lehistanlı lûngur lânfır likorinoz lâfebesi, lôstromo, Lüleburgazlı Leylâ ile Lâlelili Lâle’ye leblebi ile likör ikram etmiş.
  • Mehmet’in mercan tesbihini imamelemeli mi, imamelememeli mi?
  • İbiş’le Memiş, iş miş dememiş, itişmiş, kavga etmiş, mahkemeye düşmüşler, mahkemeleşmişler. İş miş dememiş, itişmiş, kavga etmişlerde mi mahkemeye düşmüşler; iş miş demiş, itişmemiş, kavga etmemişlerde mi mahkemeye düşmüşler?
  • Vırvırcı Vedia ile vıdıvıdıcı Veli, velinimeti vatman Vahit’e vilayette veda edip Vefa’ya doğru vaveylasız, velevasız velespitle volta vururlarken voleybolcu Vatran, virtüöz Vicdani ve Viranşehirli vatansever, viyolonselist Vecibe ile karşılaştılar.
  • Vıdıvıdıcı ve vırvırcı Vanlı Veli’nin Vefalı vatandaşı Vahit vatanseverine veda edip vilayette vola vura vura, vayvaycı Vicdani ve Viranköylü Vahap’la karşılaştı.
  • Vefasız Vahap, farfara fırıldayışlı vefalı fırıldağını vınlayan yele fırlatan Veli’nin de vaktiyle vefalısıymış.
  • Babaeskili babacan Bahri Beberuhi Bedri ile bıyıksız bıçkıcı bıngıldak Bigalı bikes Bahri’nin Bigadiç’teki bonbon banmarşesine varmışlar, oradakilerin yüzlerine bön bön bakarak, büyülü büyük buhurdanlığı buğulu buğulu boşaltıp bomboş bırakmışlar, sonra da Bodrum’da gözden kaybolmuşlar.
  • Bir berber bir berbere bre berber gel beri beraber bir berber dükkanı açalım, demiş.
  • Şavşatlı Şaban, şarkışlalı şipşakçı Şekip, bir de şıp sevdi Şehime Şişhane’den şeytankuşu mu, şömine masası mı, masa şemsiyesi mi, şoşon mu, şezlong mu ne, bir şeyler almaya gittiler.
  • Lüpçüler, lütfen lüzumlu lüzumsuz lâkırdıları bırakın da lüferlerinizi yiyin, lülelerinizi tüttürün.
  • Lângır lûngur lâflamadan leblebiye lâfebeliği, lüpçülüğü lüplemeden Leylâ’dan Lâle’yi sorun.
  • Ramazanda Rizeli Remzi rüküş Rümeyşa’ya rastlamış da: römorkör, riziko, rokoko,
  • Ruhülkudüs, rüzgârgülü, rıhzır, rehabilitasyon, rızk, rot, rop, rint, ring, ray ve radyoaktivite nedir diye sormuş.
  • Abana’dan Adana’ya abarta abarta apar topar ahlatla ağdalı avuntucu ahmak Ahmet’in avandanlıklarını aparanlardan Acar Abdullah ile Aptal Abdi akşam akşam bize geldi.
  • Al bu takatukaları, takatukacıya takatukalatmaya götür. Takatukacı, takatukaları, takatukalamam derse takatukaları takatukacıdan takatukalatmadan al getir.
  • Adalardan adalara adanan Adanalı Abroşun abarta abarta, Ahlatlı ağdacının avutucu, avuntucu, ahmak, aptal Abdurrahman’ın apraşı ağır ağır gidiyordu.
  • Zonguldaklı Zaloğlu Zöhre’nin kızı Zuhâl, zibidi Zeki’yi ziyafette zil zurna görünce zıvanadan çıkmış. Beri bak zibidi zeki, demiş: Sen zevç değil, zahiren zahireci, zalim, zevzek, zikzaklı, züğürt, züppe, zırtapozun ve de zerzevatın, zırzopun tekisin!
  • Zamanı gelsin diye, samanı saklayan Zihni, saatinin zemberiğinden saman sarısı seslerin serpildiğini hissedince zır zır ağladı.
  • Sedat Tınaz’ın bütün tasası suratsız teyzesine rastlamadan önce set üstünde sırtını zerzevat sepetinin pis tepesine sürten sıska sülük tazısını tuz tortusu tütsüsüne tutmasıydı.
  • Zerzevatçının sepetini sıska sülük, tatsız, tuzsuz, sert sırtlı biri zigzaglar çizen tazı gibi taşıyordu.
  • Dadaylı dayımın Dodurgalı düdük deli dedesi, diline doladığı debdebeli dedim dedisiyle, dırdırını dilinden düşürüp de bir kez olsun doya doya düden diyemeden, düdenin dallara doldurduğu doyumlu yemişlerden doyasıya yiyemeden dar dünyadan göçüp gitti.
  • Dilenci dalları dama düşürdüğü için mi dövüldü, dama düşen dalları diline doladığı için mi dövüldü?
  • Düşkün düşündeş düşünselde düşçü düşünsellikle düşünceleme düşselliğini düşünden düşüremez. Düşürürse eğer düşüncelik düşüncesizlikle düşündürücü bir düşünsellik kazanır.
  • Vedat’ı caddede durdurdum da dedim ki: Şu dar dünyada delilerle dertli dedeler içinde didindin durdun da kendi derdini döküp dereden tepeden dört çift lakırdı edecek bir hemderdi neden bulamadın?
  • Damdan geldim, dedem dedim, demli çay istiyor.
  • Keşmekeşli kekeme Kerim, Kendirlili ketenhelvacısına, kemik, kekik, kendir, kenevir sattı.
  • Karaburunlu kabadayı Kadir, kafakâğıdını Kadirlili kadir bilmez kapkaççı Kasım’la, Kahire’deki Kalecikliler kahvehanesinde kalamarla kafuru satan kaparozcu Kuzguncuklu Kozmonot Kâzım’a kaptırmış.
  • Didim didim dit dedim dedeme, dom dom konuşma.
  • Dum dum kurşunu dum dum değil dom dom patlar.
  • Dım dım da dım dım, dım dım da dım dım, dım dım da dım dım, ben bu dımdımdan bıktım.
  • Dombaylı dümbül düdük dümbelekçi düdükçünün debdebe delisi dadaylı dedikoducu didaktik dedesi Dodurgalı didikçi dudu dadısı ile dudaksıllaştırmadıkları için durup dinlenmeden dadadididödödududüdüdododıdı dedi durdu.
  • Dört deryanın deresini dört dergâhın derbendine devrederlerse, dört deryadan dört dert, dört dergâhtan dört dev çıkar.
  • Dedemanda dayımın düdük delisi debdebeli deli dolu Doğan, doya doya doydum demeden, dedim dediye dırdıra düşmeden gitti.
  • Kendirlili kemençeci kekeme Kerim, kentlerin keşmekeşliğine kesin kes karşı çıkıyor ve keşke Keşan’da keşkekçilikle kesmeşekercilik yaparak kereste, kerevet, kereviz, ketenhelva, kendir, kenevir, kemençe, kelem, kekik, keklik satıp kelepircilik ederek rahatıma baksaydım, diyor.
  • Kırk kırık küp, kırkının da kulbu kırık kara küp.
  • A be kuru dayı, ne kuru sarı darı bu darı, a be kuru dayı!
  • İbiş’le Memiş mahkemeye gitmiş, mahkemeleşmiş mi, mahkemeleşmemiş mi?
  • Bir tarlaya kemeken ekmişler. İki kürkü yırtık, kel, kör kirpi dadanmış; biri erkek kürkü yırtık kel kör kirpi, öteki dişi kürkü yırtık, kel kör kirpi. Kürkü yırtık erkek kel, kör kirpinin yırtık kürkünü, kürkü yırtık dişi kel kör kirpinin yırtık kürküne, kürkü yırtık dişi kel kör kirpinin yırtık kürkünü, kürkü yırtık erkek kel kör kirpinin kürküne eklemişler.
  • Kafakâğıdını kabadayı Kadir’e kaptıran kapkaççı Kasım’ın Kahire’deki kalecikli kaparozcusu geldi.
  • Kasımda, Kâzım’la Kasım dayım, daima, sahi, Salih sen sabah sabah sahneden sahaya Hamit’i sahadan sahneye de Hamide’yi mi yolladın, diye sorar.
  • Karakış karlıdağı karla kavururken, kaşı kırkık kırk kulaklı Kasım, kırk kırık küp ve kırkık kırk kuzu ile tokmaklı Kırkız Kalesi kapısında karkasının gerilerini kızgın kargılarla dağladı.
  • Kıyma kıyamayan kırık kollu kasap Keramettin, karşıda körkütük kıyma kıyan kasap Kâmil’den kokmuş kokoreç aldı.
  • Söyle kızım kızına, o da söylesin kızının kızına, ağlatmasın kızınızın kızı, kızımızın kızını.
  • Koca kokoz kokainman kokorozlana kokorozlana Kazablankalı kozmonot Köstler’e: Kök, kok, köken, kokot, kök sökmek, kokoreç, kökmantar, köknar, köçekçe, körkandil, krematoryum, kösnüklük ne diye sormuş.
  • Kâni’nin kafası Kâbil’i kabil değil kabûl etmez.
  • Kokorozlanan koca köstek, kostak kostak kostaklanmış, kök sökmek, kösnül kösnül bakmak da ne oluyor, demiş.
  • Yalancıoğlu yalıncık Yayla Dağı’nın yahnisini yağsız yiyebilirse de Yayla Dağı’nın yağlı yoğurdundan, Yüksekova’nın yusyumru yumurta yumurtlayan tavuklarından, bir de yörük ayranıyla yufkasından asla vazgeçemez.
  • Yitik yerleri yollarda yorgunluktan uykusuzluktan yıkıla yıkıla yürüyerek yangın yörelerinden sonra yakalayabildiler.
  • Bu yapıyı yıkıp yapsak da mı otursak, yoksa yapmadan otursak da mı yıkıp yapsak?
  • Güneyli girgin gammaz Galip Gavurdağı’nda güpegündüz galeyana gelmiş de, Gülgiloğlu Gaziantepli Gazup gazinocuyu Gölköylü gitaristle birlikte Gümüşhane’ye göndermiş.
  • Geçen gece Gemerek’ten Gediz’e gelen Gebzeli gezginci gizemcilerden gitarist general Genzel, gençlere gerçekdışılıkla gerçeklik dışı ilişkiler arasında ne gibi bir geçerlilik gerçekliliği olduğunu sordu.
  • Gül dibi bülbül dili gibi, gül dibi bülbül dili…
  • Galata Kulesi kapısı karşısındaki kuru kahvecinin gıgısı çıkık, dişi kırık kurbağa kafalı, karakoncoloz kalfası halkı karışıklığa getirip kahveye kavruk kakula kırığı kattı.
  • Bu yoğurdu mayalamalı da mı saklamalı, mayalamamalı da mı saklamalı?
  • Sizin damda var beş boz başlı beş boz ördek, bizim damda var beş boz başlı beş boz ördek. Sizin damdaki beş boz başlı beş boz ördek, bizim damdaki beş boz başlı beş boz ördeğe, “siz de bizcileyin beş boz başlı beş boz ördek misiniz”, demiş.
  • Değirmene girdi köpek, değirmenci çaldı kötek; hem kepek yedi köpek, hem kötek yedi köpek.
  • Hahamhanede hahambaşı hahamı homur homur homurdanır görünce, hemencecik heyecanlandı, hızlandı, hoşnutsuz, hırçın hırçın giderken birdenbire karşısında beliriveren Hôllândalı Helga’ya: Hah tamam! Haydi, hohla, hemen hoh de bakayım! dedi.
  • Titiz, temiz, tendürüst dadım, tadını tattığı tere demedini dide dide dağıttı da, hiddetinden hem dut dalında takılı duran dirilti düdüğünü öttürdü, hem de didine didine dedim dedi, dedim dedi, dedi durdu.
  • Üstü üç taşlı taç saplı üç tunç tası çaldıran mı çabuk çıldırır, yoksa iç içe yüz ton saç kaplı çanı kaldıran mı çabuk çıldırır?
  • Safranbolulu Safinazla Salihlili Salih Sivrihisar’da soğuk almışlar, sinüzit olmuşlar, sonra sımsıkı sarınarak söylenmesiz Seyitgazi’ye varıp, sarımsaklı suteresini susarımsağı ile karıştırarak suyunu süzmüşler.
  • Sen seni bil, sen seni, bil sen seni sen, seni bil, sen seni, bilmezsen sen seni, patlatırlar enseni.
  • Şiş şişeşi şişlemiş, şişe, keşişe, şiş demiş.
  • Iğdır’ın ığıl ığıl akan ılıman ırmağının kıyıları ıklım tıklım ılgın kaplıdır.
  • Üç tunç tas has kayısı hoşafı.
  • Al bu takatukaları, takatukacıya takatukalatmaya götür. Takatukacı takatukaları takatukalamam derse, takatukacıdan takatukaları takatukalatmadan al gel.
  • Elalem bir ala dana aldı, ala danalandı da; biz bir ala dana alıp ala danalanamadık.
  • Eller bazlamalandı da biz bazlamalanamadık.
  • Şu karşıda bir dal, dalda bir kartal; dal sarkar, kartal kalkar; kartal kalkar, dal sarkar. Dal kalkar, kartal sarkar, kantar tartar.
  • Şu karşıda kara kuru kavak, karardın mı ey kara kuru kavak, sarardın mı ey kara kuru kavak!

Akıcı ve anlaşılır konuşmanın yolu çok çalışmaktan geçer. Bu da bolca diksiyon alıştırması yapmanız gerektiği anlamına gelir. Sayfamızdaki diksiyon tekerlemeleri ve diksiyon alıştırmaları ile daha iyi konuşmaya hemen başlayabilirsiniz. Haydi, deneyin!

[widget]

[1]

Spermatogenez, Oogenez , Döllenme Çoğalmanın Özel Tipleri ve Çoğalma İle İlgili Özel Terimlerve Gelişme

[2]

Spermatogenez Erkek eşey bezi testis bir çifttir. Her biri milyonlarca sperma üreten binlerce “sperma tüpü” den meydana gelmiştir. Bu kanalcıkların çeperleri spermatogonia denen büyük nükleuslu hücrelerle kaplıdır. Bu hücreler Diploit (2n) kromozomludur. Spermatogonia erginlik çağına kadar, vücut hücreleri gibi mitozla bölünerek yeni spermatogonia meydana getirir ve testisin hacim olarak büyümesini sağlarlar. Eşeysel olgunluğa ulaştıktan sonra bazı spermatogonia mitoz yerine, mayoz bölünme geçirerek spermaları meydana getirirler

[3]

Spermatogonia’ dan sperm oluşuncaya kadar geçen olaylara spermatogenez denir. Birçok yabani hayvanda senenin belirli mevsimlerinde genellikle ilkbahar ve sonbaharda, testislerin hacmi büyüyerek spermatogenez meydana gelir. Üreme mevsimlerinin dışında testisler küçüktür ve yalnız spermatogonia içerirler. İnsanlarda ve bazı evcilleştirilmiş hayvanlarda eşeysel olgunluğa ulaştıktan sonra spermatogenez devamlıdımonash.pw geçirecek olan spermatogoniuma primer (birincil) spermatosit adı verilir. Bunlar 2n (diploid) kromozomludurlar. Her primer spermatosit birinci mayoz bölünme ile büyüklükleri birbirine eşit olan iki sekonder spermatosit oluşturur. İkincil spermasitler de ikinci mayoz bölünme ile büyüklükleri birbirine eşit olan dört tane spermatid oluşturur.

[4]

Spermatitler haploit kromozomlu ve bol miktarda sitoplazma içeren küremsi hücrelerdir. Hareketsiz bir gamet olan bu spermatitlerin hareketli birer sperma haline geçebilmeleri için bazı değişiklikler geçirmesi monash.pw bir sperma baş boyun ve kuyruk olmak üzere üç kısımdan oluşur. Değişim sırasında önce spermatidin çekirdeğinin hacmi küçülür, daha yoğun hale geçer ve çevresine bir miktar sitoplazma alarak spermanın başını oluşturur. Sitoplazmanın büyük bir kısmı dışarı atılır. Golgi kompleksleri başın ön kısmına toplanarak bir burun oluşturur. Bu kısma akrozom adı monash.pwm yumurta zarını eritecek enzimler içerir. Spermatitde bulunan sentrioller çekirdeğin alt kısmında boyun bölgesinde yerleşmişlerdir. Mitokondriumlar boyun bölgesinde toplanarak, kuyruğun hareketi için gerekli enerjiyi sağlarlar. Boynun arkasından geriye doğru kuyruk uzanır.Çeşitli hayvan türlerinde sperma şekilleri ve büyüklükleri birbirinden farklıdır. Pek az hayvanda parazit askarislerde olduğu gibi, kuyruk yoktur. Bunların hareketi amipsidir.

[5]

Oogenez Dişi eşey bezi, yumurtalık veya ovaryum da bir çifttir. Büyüklüğü çeşitli hayvan gruplarında çok farklıdır. Örneğin aşağı omurgalılarda vücut boşluğunun büyük bir kısmını kapladığı halde yüksek omurgalılarda daha küçüktür. İnsanda ovaryum ortalama 40 mm çapta ve ovaldir. Ovaryum içinde binlerce küre şeklinde primer folikül vardır. Yumurtayı meydana getirecek olan oogoniumlar, bu primer folikuller içinde oluşurlar .Ovaryum (yumurtalık)’ daki olgunlaşmamış eşey hücreleri “Oogoniyum” lar sürekli olarak mitozla bölünerek yeni oogoniyumları (çoğulu oogonia) oluşturur. İnsan dişilerinin oogoniyumları, ana rahminde iken üç aydan sonra “Primer oosit” leri meydana getirmeye başlar. Bir kız çocuğu doğduğu zaman yumurtalığında kadar primer oosit bulundurur. Bu birincil oositlerin hepsi birinci mayoz bölünmenin profaz evresine ulaşmıştır. Bu birincil oositler, dişi,eşeysel olgunluğa ulaşıncaya kadar senelerce profaz evresinde beklerler. Birinci mayoz bölünme, ovulasyon (yumurtlama) sırasında tamamlanır. Bir çok hayvanda, özellikle omurgalılarda, oogoniyumlar ve oositler, ovaryumların germinal epitelinden meydana gelmiş follikül hücreleriyle çevrilmiştir.

[6]

Oogoniumlardan yumurta hücresini meydana getirecek olanlara primer oosit denir. Primer oositler vitellus kapsadıklarından primer spermatositler den daha büyüktürler. Primer oositten yumurta oluşuncaya kadar geçen olaylara oogenez denir. Primer oositlerde, primer spermatositler gibi arka arkaya iki bölünme geçirir. Birinci mayoz bölünme ile ikiye bölünen hücrelerin büyüklüğü birbirine eşit değildir. Bir tanesi bol sitoplazmalı ve büyük yapılıdır; “Sekonder oosit” ismini alır. İkinci hemen hemen sadece çıplak bir çekirdek içerir ve “I. kutup hücresi” denir. Sekonder oosit yine mayozla eşit olmayan bir şekilde ikiye bölünür. Bu şekilde yumurta sarısının ve sitoplazmanın büyük bir kısmını içeren büyük bir “Ootid” sitoplazmaca yoksul, küçük “Sekonder kutup hücresini” oluşturur.

[7]

Bu ikinci bölünme meydana gelirken birinci kutup hücresi ya dejenere olur (bazı hayvanlarda ilk kutup cisimciği bölünemez) yada ikiye bölünerek sekonder kutup hücrelerini meydana getirirler. Bu süratle spermatogenezde olduğu gibi 4 eşey hücresi oluşur. Ootid, spermatid gibi fazla değişiklik göstermez ve Ovum =yumurta’ yı meydana getirir. Çeşitli hayvanlarda yumurta büyüklükleri birbirinden farklıdır. Haploid kromozom taşıyan yumurta, haploid sperme ile birleşince tekrar diploid sayı elde edilmiş olur. Bu şekilde vücut hücrelerinin hepsi kromozomlarının yarısını anadan yarısını babadan alırlar.

[8]

Döllenme Döllenme ya vücut dışında veya içinde olur. Vücut dışında olan döllenme su içinde gerçekleşir (Balıklarda olduğu gibi). Vücut içinde olan döllenme ise dişi hayvanın üreme organında (Uterus) meydana gelir (Memelilerde olduğu gibi). Mayoz bölünmeler sonucu meydana gelen, erkek ve dişi gametlerin veya sperma ile yumurtanın birleşmesine döllenme monash.pwanın harekete geçebilmesi veya segmentasyona başlayabilmesi için sperma ile döllenmesi yada partenogenetik olarak uyarılması gerekir. Suda yaşayan hayvanların büyük bir kısmında çiftleşme için herhangi bir kopulasyon organı yoktur ve spermalar serbestçe ortama bırakılırlar; buna “Dış Döllenme” denir. Bazılarında (özellikle kara hayvanlarında) ise özel bir kopulasyon organı ile spermalar dişiye iletilirler ve döllenme gerçekleşir ve buna da iç döllenme denir.

[9]

Yumurta olgunlaşırken ancak belirli bir zamanda yada evrede döllenme yeteneğine sahiptir. Bu evrede türden türe değişmektedir (İnsan yumurtasının ömrü saattir). Yumurtanın, spermaları kendine çekmeye yarayan bazı kimyasal bileşikleri salgıladığı, bir çok hayvan grubunda gösterilmiştir. Yumurtanın mukopolisakkarit kılıfının salgıladığı bu çekici maddeye Fertilizin denir. Her türün yumurtası kendine özgü kimyasal bileşimi olan bir fertilizin maddesi çıkarır. Fertilizin, spermaların yüzeyine etki ederek; hem hareketlerini artırır hem de onları yumurtanın yüzeyi ile tepkime yapacak duruma getirir. Bu madde, aynı zamanda “Akrozom Reaksiyonu” meydana getirir. Yani akrozomdan bir yada birkaç iplikçik çıkarak (sucul hayvanlarda) yumurta kabuğuna değer. Değilen yerde yumurta kabuğu aktif hale geçerek bir karşılama çıkıntısı meydana getirir ve böylece spermanın başını ve boynunun bazen tamamını (İnsan ve memelilerde) içine alır.

[10]

Diğer taraftan sperma yumurtaya değer değmez “Antifertilizin” denen bir madde salgılamaya başlayarak yumurtanın fertilizinini notrolize eder (belki, yine bu maddenin etkisiyle (iç döllenme olanlarda), akrozomdan litik enzimler çıkarılarak yumurta kabuğunun delinmesi sağlanır). Memeli hayvanlarda, yumurta hücresi folikül hücreleri (corona radiata) tarafından çepe çevre sarılmıştır. Döllenme sırasında akrozomdan salınan “Hyaluranidaz” ile, bu hücre tabakası gevşetilerek spermanın yumurtaya ulaşması sağlanır. Sperma, sitoplazma içersine girer girmez, girdiği yerden başlamak üzere bir döllenme zarı oluşmaya başlar; buna “Kabuk Tepkimesi” denir. Bir tek spermanın girmesine izin veren yumurtalarda bu zarın çok hızlı oluşması gerekir. Kural olarak bir yumurtaya ancak bir sperma girebilir (Monospermi); bununla beraber bazı hayvan gruplarında, birden fazlada girebilir (Polispermi) ; ancak onlarda bir tanesi yumurtanın çekirdeği ile birleşebilir. Döllenme zarı oluştuktan sonra, artık hiçbir sperma içeri giremez. Bundan sonra yumurtada hemen bölünme hazırlığı başlar.

[11]

Önce spermanın sentriyolü ve kromozomlar eşlenir ve daha sonra sentriyoller kutuplara doğru harekete başlar. İğ ve aster iplikleri oluşur. Bu arada spermanın nukleusu, yumurtanın nukleusuna doğru ilerler. Birbirleri ile birleşmiş olan haploid kromozomlu sperma ile yumurtanın nukleuslarına pronukleus denir. Pronukleusların birbirine değdiği yerden başlayarak nukleus zarları erir, serbest kalan homolog kromozomlar ekvatorial düzlemde toplanırlar. Bundan sonra normal mitoz evreleri birbirini izleyerek hücre bölünmesi dolayısıyla segmentasyon başlar.

[12]

Çoğalmanın Özel Tipleri ve Çoğalma İle İlgili Özel Terimler

[13]

Metagenez (Döl Değişimi) Bitkiler için karakteristik bir olay olan metageneze bazı hayvan türlerinde de rastlanmaktadır. Metagenezde, eşeyli çoğalan bir döl ile eşeysiz çoğalan bir döl birbirini monash.pw güzel örnek koloni oluşturan sölenteratlardan Hidrazoa’ yı görebiliriz. Metageneze parazit yassı solucanlarda bazı, bir hücreli hayvanlarda ve bazı böceklerde de rastlanmaktadır (Aphididae).

[14]

Parthenogenesis Parthenogenesis yumurtanın bir spermatozon ile birleşmeden gelişmesi ve bir canlı oluşturması olayıdır. Bu çoğalma doğal olarak bazı aşağı bitkilerde (called agamospermy), invertebratlarda (Su pireleri, aphids) ve bazı vertabratlarda (kafkasya kertenkelesinde,semenderler, bazı balıklar, ve bazen hindiler) rastlanır. Partenogenetik çoğalmada döllenmemiş bir gametin gelişmesi söz konusu olduğuna göre, haploid kromozom sayısına sahip bir bireyden gene haploid bireyler oluşur. Partenogenezle çoğalan bazı türlerin dişilerinde ise diploid bireylere de rastlanmıştır. Bu üreme şeklinde üç ayrı tip ayırt edilir. Arrhenotokie: Dişilerin bırakmış olduğu döllemsiz yumurtalardan erkek yavrular meydana gelir. Thelytokie: Döllemsiz yumurtalardan sadece dişi yavrular meydana gelir. Amphitokie: Döllemsiz yumurtalardan hem erkek hem de dişi yavru meydana gelir.

[15]

Ayrıca partenogenezisi aşağıdaki gruplarada ayırabiliriz;1. Deneysel partenogenez: Normal olarak eşeyli çoğalan birçok yumurtanın, sıcak ve soğukla, sulandırılmış organik asitle, hipotonik veya hipertonik tuz çözeltisi ile ya da mekanik bir etkenle, örneğin, yumurta zarının bir iğne ile delinmesiyle partenogenetik gelişme başlatılabilir. Eğer bir kurbağa yumurtasını küçük bir iğne ile delip, bir kan hücresi sokarsak, normal bir kurbağa larvası ve ergini meydana gelir. Delinen kurbağa yumurtası başlangıçta haploit olmasına karşılık, erginliğe ulaşan bireylerin vücut hücreleri diploit olur Zorunlu partenogenez: Bu tip çoğalmada kromozom sayısı devamlı diploittir; bazen triploit, tetraploit hatta oktoploit olabilir. Diploit olanlara su pirelerini örnek olarak verebiliriz. Bunlar normal koşullarda, ince kabuklu ve redüksiyon bölünmesi yapmamış, diploit yaz yumurtaları meydana getirirler. Çevre koşulları uygun olduğu sürece, bu şekilde partenogenetik olarak çoğalırlar. Çevre koşulları kötüleşmeye başlayınca, bu yumurtalardan, erkek ve dişiler çıkmaya başlar; dişiler kalın kabuklu, haploit kromozomlu ve döllenme yeteneğinde olan “kış yumurtaları”nı meydana getirir. Daha sonra erkeklerin spermleriyle döllenir. Döllendiklerinden dolayı diploit sayıya ulaşmışlardır (Diploit partenogenez)

[16]

3. İsteğe bağlı partenogenez: Erkekler döllenmemiş yumurtalardan oluşur. Örnek olarak arı ve karıncaları verebiliriz. Arı yumurtaları her iki mayoz bölünmeyi de geçirirler. Erkekten gelen spermalar dişide senelerce reseptakulum seminis adı verilen bir torbada saklanır. Yumurta reseptakulum seminis’in önünden geçerken sperm tarafından döllenir. Fakat torbanın ağzı ana tarafından sıkılırsa, yumurta döllenmez ve bunlardan erkek arılar gelişir. Burada, eşey, istemli olarak ana tarafından belirlenmektedir. Döllenmiş yumurtalardan kraliçe ve işçi arılar çıkar. Dişinin bırakmış olduğu döllenmemiş yumurtalardan yani haploit yumurtalardan sadece erkekler meydana gelir. Meydana gelen erkeklerdeki önemli bir nokta haplit üreme hücreleri gibi haploit vücut hücrelerine sahip olmalarıdır (haploit partenogenezis).

[17]

Paedogenesis Larva evresinde partenogenezle çoğalmaya denir. Bir çok parazit böcek ve diğer böcekler de görülür.

[18]

Polyembriyoni Gernimogonie adı da verilen bu şekil üreme de, bir yumurtadan birden fazla (ekseri pek çok) embriyo ve dolayısıyla yavru meydana gelir (Bryozoa, Insecta) Tek yumurta ikizleri, döllenmiş bir yumurtadan iki veya daha fazla yavru meydana gelmesi olayıdır. İnsanlarda aynı doğumdan olan ve birbirine benzeyen ikiz, üçüz lerde buna örnektir. Zigotun ilk bölünme dönemlerinde blastomerler birbirinden ayrılır ve ayrı ayrı gelişerek her biri birer embriyo oluşturur. Bir de çift yumurta ikizleri vardır, burada birkaç yumurtanın birden döllenmesi söz konusudur ve böylece döllenen yumurta kadar kardeş bireyler gelişir. Bu nedenle bunlara ikiz nazarıyla bakılmaz.

[19]

Ovipar hayvanlar Döllenme vücut içersinde yada dışarısında olabilir. Daha sonra bu yumurtadan embriyo gelişir ve yavru çıkar. Kuşlarda, böceklerin çoğunda, suda yaşayan omurgasız ve omurgalı hayvanlarda ve sürüngenlerde çoğalma bu biçimdedir. Bu tip yumurtaların gelişimi sırasında dışarıdan besin alınmadığından yumurtada bol miktarda besin maddesi vardır.

[20]

Ovovivipar hayvanlar Belirli bir evreye kadar zigot ana vücudunda gelişir. Dişi hayvanın ovidukt veya uterusuna yerleşen yumurta, içindeki embriyo gelişimini tamamladıktan sonra ya anne içindeyken açılır yada yumurtlamadan hemen sonra yumurtayı delip çıkarlar veya yumurtlandıktan uzun müddet sonra çıkarlar. Ancak yumurtalar daha yumurtlanmadan önce içindeki embriyolar gelişmelerini tamamlamıştır. Hangi evrede dışarıya bırakılırsa bırakılsın, zigotun embriyonik gelişimi sırasında kesinlikle ana vücudundan besin almazlar. Bazı böcekler, köpek balıkları, kertenkele, bazı tropikal akvaryum balıkları, engerek yılanları örnek olarak verilebilir.

[21]

Vivipar hayvanlar Zigot dişinin uterusunda (döl yatağında) besin almak suretiyle tamamen gelişerek doğrulur (Eşeysel olgunlukları hariç). Embriyo annenin dolaşım sistemine plesenta ile bağlı olduğu için annenin aldığı besinle beslenir. Memelilerin hemen hepsi vivipardır. En gelişmiş yavru meydana getirme düzeni olarak kabul edilir.

[22]

HermafroditizmAynı bireyin bünyesinde hem erkek hem de dişi üreme hücrelerinin teşekkül edip bu hücrelerin birleşerek yavru meydana gelmesini sağlamasıdır. Hermafrodit türlerde aynı anda erkek ve dişi üreme hücreleri faaliyete geçebileceği gibi farlı zamanlarda da bu hücreler faaliyete geçmektedirler. Ekseri aynı bireyin yumurtası kendi spermi tarafından döllenmez. Genelde bunlarda hermafrodit bireyler arasında karşılıklı çiftleşme olmaktadır. Böcekler, solucanlar ve bazı balıkları örnek olarak verebiliriz. Balıklardaki durum aynı birey birbirini izleyen seks değişimi göstermektedir.

[23]

palyaço balıklarını eşleştirmek kolaydır. 2 tane küçük almak bunun en kolay yoludur. 2 tane cm boyunda palyaço balığı aldığınızda bunlardan büyük ihtimalle ikisi de erkektir. Zamanla daha güçlü olan dişiye dömonash.pw hermafrodit olup, cinsel olgunluğa eriştiği zaman dişi cinsiyet organlarına sahiptir. Hayatının belirli bir dönemini dişi olarak geçirdikten sonra yaşına geldiğinde dişi cinsiyet organları kaybolarak yerine erkek cinsiyet organları gelişir ve hayatının geri kalanını erkek olarak yaşar.

[24]

GELİŞME Bir canlının zigottan ergine kadar gelişmesine onun “Ontegenez” i denir. Gelişmenin erken evresinde bulunan genç bir canlıya embriyo denir. Embriyonun gelişmesi zigot ile başlar. Döllenmiş yumurta, yani zigot, birbirini izleyen mitoz bölünmelerle çoğalarak embriyoyu oluşturur. Zigotun bölünme biçiminde yumurta tipi, yumurtada bulunan besin ve sitoplazma miktarı önemli rol oynar.

[25]

Yumurta, sitoplazma ve nukleusdan oluşan bir hücredir. Ayrıca her yumurtada az veya çok miktarda besin maddesi (vitellus) bulunur. Yumurta şekil alarak küreselledir. Yumurtalarda iki kutup ayırt edilebilir. Oogenez sırasında kutup hücrelerinin atıldığı tarafa animal kutup denir. Hücre sitoplazması bu kutupta yoğunlaşmıştır. Bunun karşı tarafı ise vegetatif kutuptur, besin maddesi (vitellus) bu kutupta toplanmıştır.

[26]

Yumurta tipleri Yumurtalar, bulundukları vitellus miktarına ve hücre içinde dağılışına göre başlıca üç tipe ayrılarak incelenir. 1. Alesital (izolesital) Vitellus miktarı az olup, sitoplazmanın hemen her tarafına eşit olarak dağılmıştır. Çekirdek yumurtanın ortasındadır. Bu tip yumurtaya örnek olarak Denizkestanesi ve Amfioksüs yumurtalarını verebiliriz. Kutup hücrelerinin atıldığı kısma (üst kısma) animal kutup bunun karşıtına da (alt kısma) vejetatif kutup denir.

[27]

2. Telolesital Çok fazla olan vitellus yumurtanın vejetatif kutbunda, sitoplazma ve nukleus ise animal kutbunda bulunur. Telolesital yumurtalar vitellus miktarına göre hafif ve ileri telolesital diye adlandırılır. Hafif telolesital yumurtada %50 dolayında bulunan vitellus vejetatif kutupta nukleus ve sitoplazma animal kutupta bulunur .Bu tipe kurbağa yumurtası örnek olarak verilir. Balık, sürüngen ve kuş yumurtalarında ise vitellus yumurtayı tamamen doldurmuş olduğundan (%95 kadar) sitoplazma ve nukleus animal kutupta küçük bir kısım kaplar. Bu tip yumurtaya ileri telolesital yumurta denir .

[28]

3. SentrolesitalBol miktarda vitellus yumurtanın merkezini doldurmuştur. Sitoploplazma hücre ve nukleusun çevresinde ince bir tabaka halindedir. Nukleus yumurtanın ortasındadır. Böcek yumurtaları bu gruba girer.

[29]

SegmentasyonDöllenmiş yumurtanın embriyoyu meydana getirmek üzere bölünmesine segmentasyon denir. Segmentasyon birkaç dakika ile birkaç saat içinde başlar. Segmentasyon şekli yumurtanın tipine göre değişir.

[30]

Alesital (izolesital) yumurtanın segmentasyonu Örnek, Deniz kestanesi (Paracentrotus) yumurtası (çapı 70 mikron). Bu tip yumurtalar tam olarak bölünürler ve bölünme sonucu meydana gelen hücreler eşit büyüklüktedir. Bu tip bölünmeye Holoblastik (tam ve eşit) bölünme denir. Yumurta önce animal kutuptan vejetatif kutba doğru yani meridyonal olarak bölünür, bölünme sonucu meydana gelen parçalara blastomer denir. İkinci bölünmede meridyonal, fakat birinci bölünmeye dik yönde olur. Böylece dört blastomer meydana gelir. Üçüncü bölünme ekvatoriyaldir ve ilk bölünmeye dikey olur. Bu bölünme sonucu dördü animal kutupta ve dördü vejetatif kutupta olmak üzere sekiz blastomerli evreler meydana gelir. Daha sonra bu bölünmeler devam ederek 16,32,64, vb. blastomerli evreler meydana gelir. Fakat bu bölünmeler öncekilere göre biraz düzensiz olur. Segmentasyon anında yumurta dışarıdan besin almadığı için büyüyemez, aksine yumurtadaki vitellus blastomerlere dağıldığından blastomerler ve embriyo başlangıçtakine göre biraz küçülmüş olur.

[31]

Segmentasyon sonunda küre şeklinde bir hücre topluluğu meydana gelir. Latince mal burry (böğürtlen, dut) anlamına gelmek üzere buna morula denir. Daha sonra morulanın iç kısmındaki hücreler dışa çekilerek düzenli bir tabaka oluştururlar. Blastomerlerden oluşan bu tabakaya blastoderm adı verilir. İçteki blastomerlerin dışa çekilmesi ile, morulanın içinde oluşan boşluğa da ilk karın boşluğu veya blastosöl denir. Blastosöl hücrelerden sızan bir sıvı ile doludur. Moruladan meydana gelen bu evreye blastula adı verilir. Bütün blastulaların ortak özelliği, blastomerlerin dışta düzenli sıralanarak bir tabaka oluşturması ve içi boş bir topa benzemesidir.

[32]

Blastula daha sonra vejetatif kutuptan içeriye doğru bir girinti yapar. Buna invaginasyon denir. İnvaginasyon gittikçe ilerleyerek animal kutba kadar ulaşır. Böylece iki tabakalı bir embriyo olan gastrula meydana gelir. Tek tabakalı plastodermden iki veya daha fazla tabakalı embriyonun oluşmasına gastrulasyon, bu tabakalara germinal tabakalar denir. Gastrulanın içindeki boşluğa gastrosöl (ilk bağırsak boşluğu veya archenteron) denir. Gastrosöl, ilk ağız denen blastopor aracılığıyla dışarı ile bağlantılıdır.

[33]

Gastrulasyon esnasında da embriyo dışardan besin almadığı için gastrulanın da büyüklüğü blastula kadardır. Gastrulanın dış tabakası embriyonun ektodermini (dış deriyi), iç tabakası ise endodermini (iç deriyi) oluşturur.

[34]

Telolesital yumurtada segmentasyon: Bu tip yumurtaların segmentasyonu vitellus miktarına bağlıdır. Vitellusu az olan hafif telolesital yumurtalarda, örneğin kurbağa yumurtasında, bütün yumurta hücresi segmentasyona katılır. Fakat, meydana gelen blastomerler eşit değildir. Bu tip bölünmeye değişik holoblastik (tam ve eşit olmayan) segmentasyon denir. Bu tip yumurtada ilk iki meridyonel bölünme sonucu birbirine eşit blastomerler meydana gelir. Fakat vejetatif kutupta vitellus fazla olduğundan ekvatorial bölünme animal kutba daha yakın olur. Bu nedenle animal kutupta dört küçük (mikromer) ve vejetatif kutupta dört büyük (makromer) blastomer meydana gelir. Bundan sonraki bölünmeler, vitellustan dolayı, vejetatif kutupta animal kutba göre daha yavaş olduğundan, vejetatif kutupta büyük ve az sayıda, animal kutupta ise küçük ve çok sayıda blastomer meydana gelir. Bu eşit olmayan bölünmeler sonucu meydana gelen blastulanın alt tabakası üsttekine göre daha kalın olur. Blastosöl de animal kutba daha yakın olur. Bu tip yumurtanın gastrulasyonu, vejetatif kutuptan değil, animal ve vejetatif kutbun sınırında bir yarık şeklinde meydana gelen invaginasyonla olur. Daha sonra invaginasyon ilerleyerek karşı kutba doğru ulaşır ve sonuç olarak archenteron, ekto ve endoderm oluşur.

[35]

Vitellusu daha fazla olan ileri telolesital yumurtalarda örneğin; tavuk yumurtasında vitellus veya yumurta sarısı segmentasyona hiç katılmaz. Buna da diskoidal veya meroblastik segmentasyon denir. Animal kutupta az bir kısımda toplanan sitoplazma ve nukleus bölünerek üstteki hücreler ektodermi, alttakiler endodermi meydana getirirler. Blastosöl ikisi arasında ufak bir yarık şeklinde gelişir. Bu tip yumurtada blastopor oluşmaz. İlk barsak boşluğu gastrosöl ve endodermle vitellus arasındaki kısımda meydana gelir.

[36]

Sentrolesital yumurtalarda segmentasyon Bu tip yumurtalarda, örneğin böcek yumurtasında, yumurtanın ortasında bulunan nukleus birçok defa bölünür. Meydana gelen nukleuslar yumurtada bulunan sitoplazma içine göç eder. Sonuç olarak nukleus sayısı kadar blastomer yumurtanın etrafını sararak tek tabakalı bir blastoderm meydana getirir. Bu tip bölünmeye de superfisiyal segmentasyon denir.

[37]

Memeli yumurtasının evrimsel oluşumuYumurta sarısınca zengin sürüngen yumurtasından, dölyatağından besin almak suretiyle gelişebilen, yumurta sarısınca fakir yumurtalar gelişmiştir. Böylece eşit bölünme durumu ortaya çıkmıştır. Sonuçta blastositin (gömülen embriyonun) dış kısmında trofoblast (beslenme tabakası) olarak koriyonu yapan bir hücre yığınına, içte ise embriyoyu, keza yumurta kesesini, allantoyisi (eşi) ve amniyonu yapacak diğer bir hücre yığınına ayrılır. Bu iki hücre yığınının arasındaki boşluk amfibilerdeki blastosöle homolog değildir.

[38]

Mezodermin oluşumuBütün hayvanlarda Porifera ve Coelenterata hariç, ektoderm ile endoderm arasında üçüncü embriyo tabakası olan mezoderm gelişir. İlkel basit süngerler, haşlamlılar ve medüzler yalnız ekto ve endoderm tabakalarını içerirler. Bunların gelişmesi gastrula evresinden daha ileriye gidemez. Her iki embriyonik tabaka birbirinden ya ince bir lamelle ayrılmıştır ya da ilkin plastosöl jelatinimsi bir yapıyla (mozoglea) ile doldurulmuştur. Fakat daha gelişmiş hayvanlarda bu iki tabakanın arasında; ya serbest hücrelerden oluşmuş dolgu tabakası “Mezensim” ya da epitel tabakası halinde düzenlenmiş üçüncü embriyonik tabaka, yani “Mezoderm” meydana gelmiştir.

[39]

Mezodermin oluşumu çeşitli hayvan gruplarında birbirinden farklıdır. Örneğin; Echinoderm, Vertebrat ve diğer bazı hayvanlarda endodermin iki yanında kese şeklinde çıkıntılar meydana gelir. Daha sonra bu keseler endodermden ayrılarak bağımsız keseler halinde gelişirler. Endomezoderm denen bu keselerin içindeki boşluğa sölom veya ikinci karın boşluğu denir. Bazı hayvan gruplarında ise mezoderm ektodermden (Ektomezoderm) oluşur. Örneğin; Rotatoria’da durum böyledir. Diğer bazılarında ise hem ekto ve hem endodermden içeriye göçen hücreler mezodermi (endo-ektomezoderm) meydana getirir ki Mollusca’ da durum böyledir. Mezoderm hangi tabakadan ne şekilde meydana gelmiş olursa olsun, daima iki tabakaya ayrılarak, ektodermle endoderm arasında yanlara ve öne doğru gelişir. Bu tabakalardan dıştaki ektodermle birlikte vücut çeperini kaslarını içteki ise endodermle birleşerek sindirim kanalının kaslarını oluşturur. Bu iki tabaka arasındaki boşluk ikinci karın boşluğu olan sölomu meydana getirir.

[40]

Organogenez Bu üç germinal tabakanın her biri daha küçük hücre gruplarına ayrılarak ergin hayvanda belli bir organ veya yapıyı geliştirir. Bu olaya Organogenez denir. Ektodermden: Üst deri (epidermis), duygu organlarının reseptörleri, sinir sistemi, kıl, tırnak, ter ve yağ bezleri, göz merceği, diş minesi gelişir. Mozedermden: Alt deri, konnektif doku, kan, kan damarları, kaslar, diş, böbrekler, mezenterler ve üreme organları oluşur. Endodermden: Sindirim sistemi ve ona bağlı bezler, solunum sistemi, bazı endokrin bezler, idrar kesesi, üreter çeperi meydana gelir. Ayrıca archenteron erginde barsak boşluğunu blastopor ise anüsü meydana getirir. Ağız açıklığı anüsün karşısına gelen kısımda sonradan yeniden oluşur.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır