peygamber dogdugunda olan mucizeler / Peygamberimizin doğduğu gün yaşanan mucizeler - Yaşam Haberleri

Peygamber Dogdugunda Olan Mucizeler

peygamber dogdugunda olan mucizeler

Zulmet dolu bir dünyayı adeta büsbütün aydınlatmak için gönderilen Peygamberimizin doğumunda gerçekleşen mucizeler kısaca sizler için derlendi. Bu mucizeleri okuduğunuzda hem hayrete düşecek hem kainatın efendisi olan yüce Peygamberimiz (s.a.v.)&#;in mucizelerine bir kez daha tanıklık etmiş olacaksınız. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)&#;in doğumu ve mevlid kandili hakkında da yazımız mevcut. Şimdi bu mucizevi olayları bir bir irdeleyelim.


Kisra Sarayında Ön Dört Burcun Yıkılışı

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in doğduğu geceydi. Saatler doğum anını gösteriyordu. Derin bir uykuya dalan Medâyin halkı korkunç bir gürültü ve çatırtı sesleriyle uyandı. Hükümdarla birlikte bütün halk heyecan içinde yataklarından fırladı. Manzara oldukça korkunç ve dehşet vericiydi. Zira çok sağlam olduğu sanılan hükümdar sarayının burçlarından on dört tanesi çatırdayarak yere yıkılı vermişti.

Hükümdar sabaha çıkar çıkmaz ülkesindeki din büyüklerini derhal toplantıya çağırdı. Bu toplantıdaki amacı meydana gelen olağanüstü hallerin neyin nesi olduğunu görüşmek ve değerlendirme yapmaktı.

Hükümdar tacını giymiş tahtına oturmuştu. Daha toplantıya başlamak üzereyken aniden yaklaşan bir atlı elinde bir mektup getirdi. Söz konusu mektupta Mecusiler tarafından istihbaratta binlerce seneden beri yanan ateşin söndüğü haberi veriliyordu. Bu haber zaten korku ve heyecan içinde olan Kisra’nın korku ve telaşını daha da arttırdı. İran baş kadısı olan Mübezan söz alarak görmüş olduğu bir rüyayı orada anlatmaya başladı:

Rüyamda gördüm ki, yüzlerce deve kükremiş bir vaziyette şaha kalkmış, Arap atları olduğu halde Dicle suyunu geçtim ve İran topraklarına yayıldılar.”

Hükümdar, doğru sözlü, bilgili ve adaletli baş kadının bu rüyasını da oldukça anlamlı buldu. Sinirleri iyice gerilen ve bu işin mahiyetini çözmek isteyen hükümdar, çokça güvendiği baş kadı Mübezan’a döner ve sorar: Peki, sizce bu durum nereye işaret olabilir? Baş kadı hemen kısa ve öz olarak şu cevabı verdi: Bu durum, Araplar tarafından çok önemli bir şeylerin olacağına işaret olabilir. Hükümdar, bunun üzerine derhal harekete geçer uzun araştırmalar sonucu zamanın meşhur alimlerinden Satih’den bu durumun izahını istedi.

Kahin bunun üzerine yaptığı açıklamalardan ahir zaman peygamberinin dünyaya gelmiş olduğu iyice anlaşılır. O ana kadar bir benzeri görülmemiş bu hadiseler dünyaya o gece şeref veren zatın, beraberinde getirdiği sönmez nur ile karanlıklar içinde kıvranan İran saltanatının ortadan kaldıracağına işaretti… Ve Peygamberimizin doğumunda gerçekleşen mucizeler bir bir gün yüzüne çıkıyordu.

Nitekim rüyada görüldüğü gibi, İran Devleti 60 küsur yıl süren 14 hükümdarın idaresinden sonra, Kadisiye’de ahir zaman nebisi’nin ordusu tarafından İslam topraklarına katıldı. Demek rüyada görülen 14 burç ondört hükümdarın saltanatının yıkılışı ve çöküşünü ifade ediyordu.


Kabe İçindeki Putların Yıkılışı

Peygamberimizin doğumunda gerçekleşen mucizeler

Peygamberimizin doğumunda gerçekleşen mucizeler içinden bir tanesi de Kabe’nin içinde bulunan putların yıkılışı olayıdır. Bilindiği gibi Kureyşli müşrikler, yeryüzünde Allah Teala’nın tek mabut oluşunun ilk olarak abideleştirdiği Kabe’yi elleriyle yaptıkları putlarla doldurmuşlardı. Ne var ki, tevhit temsilcisi, ahir zaman nebisi’nin dünyaya gözlerini açması karşısında bile, pek çok kurşunla perçinlenmiş olan bu putlar bu olağanüstü hadisenin azametine dayanamıyordu ve yüzüstü yıkılıveriyordu.

Peygamberimizin doğumunda gerçekleşen mucizeler içinde bu olay, diğer meydana gelen olaylar gibi büyük bir mana ifade ediyordu. Nitekim o anda teşrif eden zat, kendisine verilecek görev gereği kapkaranlık şirk inancını ortadan kaldıracak gönüllere pak nezih ve saadet dolu tevhit inancı yerleştirecekti.

Gün geldi, bütün dünya buna bizzat şahit oldu. Allah’ın Resul’ü (s.a.v.), çok kısa bir zaman içerisinde Kabe’yi bütün putlardan temizlediği gibi, aynı zamanda gönüllerdeki putları da İslam imanı ile de yok ediverdi. Mekke fethedildi ve Kabe&#;de artık Hac vazifesi farz kılındı. Son olarak ise Peygamber Efendimiz (s.a.v.) alemini değiştirmeden evvel tüm Müslüman alemine muhteşem bir nasihatname olan veda hutbesini irad buyurdu.

Mecusilerin Seneden Beri Yanmakta Olan Büyük Ateşinin Bir Anda Sönmesi

Peygamberimizin doğumunda gerçekleşen mucizeler içinden biri de hiç şüphesiz Mecusilerin yaklaşık seneden beri yakıp taptıkları büyük ateşin bir anda sönüvermesidir. Mecusiler bu büyük ateş yığınını kendilerine ilah kabul etmişlerdi. Ahir Zaman Peygamberi’nindünyaya teşrifiyle birlikte bu kocaman ateş sanki okyanusların istilasına uğramış bir basit ateş gibi sönüvermişti

Demek ki, bu gelen zat putperestlik gibi ateşperestliği de bir çırpıda ortadan kaldıracak ve yeryüzünü tevhit meşalesiyle her tarafı aydınlatacaktı.

Peygamberimizin Doğumunda Gerçekleşen Mucizeler: Sâve Gölünün Bir Anda Kuruması

Peygamberimizin doğumunda gerçekleşen mucizeler içinden bir diğeri de, müşrikler tarafından takdis edilen (tapılan) meşhur Sâve (tebriye) gölünün bir anda kuruyuvermesidir. Bu da ahir zamanda gelen zatın, Allah’ın rızası dairesinde olmayan batıl şeylerin takdis edilmesini (ona tapılmasını) yasaklayacağının bir ifadesidir.


Semâve Vadisi’nin Sular Altında Kalması

Resul’ü Ekrem Efendimiz (s.a.v.)&#;in dünyaya gözlerini açtıkları geceydi. O anda taşan sel suları Semâve vadisi ve aynı ismi alan şehri sular altında bıraktı. Bütün şehir haklı korku ve dehşet içinde kalarak çareyi dağlara ve tepelere sığınmakta buldu. Bu durum üzerine halk bir mektup yazarak, keyfiyeti Kisra’ya bildirerek ondan kendileri için yiyecek ve içecek yardımı istediler.

Gök Kubbeden Yıldızların Dökülüşü

Kainatın Efendisi (s.a.v.) dünyaya teşrif ettikleri geceydi. Bu gece gökyüzünde daha önce vuku bulmamış bir olay yaşanıyordu.

Geceleyin hazan yaprakları gibi gök kubbeden yıldızların dökülüşü, seyredenlerin hayretini çekiyordu.

Bu hadiseler de şuna işaret ediyordu: Bundan böyle şeytan ve cinnîlerin gökten haber almaları son bulmuştur.

Madem Resul-ü Ekrem (s.a.v.), vahiy ile dünyaya çıktı, elbette yalanla karışık, kahinlerin ve gaipten haber verenlerin ve cinnîlerin haberlerine set çekmek lazım geliyordu ki, vahye hiçbir şüphe karışmasın ve benzemesin.

Evet; Efendimiz’in nübüvvetle gönderilmeden evvel kahinlik çoktu. Kuran nazil olduktan sonra onlara set çekilmiş oldu.

Peygamberimizin Doğumunda Gerçekleşen Mucizeler Tesadüf mü?

O ana kadar hiç görülmemiş bu olağanüstü olayların Peygamberimizin doğumunda gerçekleşmeleri elbette tesadüfi değildi. Peygamberimizin doğumunda gerçekleşen mucizeler, ezelî kudretin kader kaleminin tayin ve tespitiyle meydana geliyor ve ahir zaman peygamberi Hazreti Muhammed (s.a.v.)’in dünyaya teşrif ettiklerini ayan beyan haber veriyordu.


Peygamber Efendimiz doğduğunda gerçekleşen mucizeler nelerdir?

* Hazreti Âmine'nin bildirdiğine göre kendisi, ne hamileliği ne de doğum esnasında hiçbir zahmet çekmemiş ve Resulullah, dünyaya gelirken doğu ile batı arasını aydınlatan bir nurun kendisinden çıktığını görmüştür. Peygamber temiz bir şekilde, ellerini yere dayayarak doğmuş ve başını semaya kaldırmıştır. (İbn-i Sa'd, I, , )
Doğumu esnasında gizemli bir ses "Allah'ın Rahmet onun üzerine olsun" diye seslendi.

* Kabenin bütün putları yüz üstü yere yıkılmıştır.

* O gece gök yüzünde büyük bir yıldız doğdu. Yahudi alimler Peygamberin o gece doğduğunu anladılar.

*İran başkadısı ve din adamı Mûbezân, rüyasında birtakım serkeş develerin bir sürü yürük atları önlerine katarak Dicle ırmağını geçtiklerini, İran topraklarına yayıldıklarını görmüştü.

* Acem kralı (İran bölgesi) Kisranın sarayının22 kulesinden 14 kulesi yıkılmıştır.(O zamanda dünyada iki tane büyük devlet vardı. Birisi kisra krallığı diğeri ise kayser krallığı yani bizans krallığıdır. Bu konuda bir hadis vardır. Bu iki krallığın yıkılacağı bir daha da kurulamayacağı belirtiliyor.)

*Kûfe ile Şam arasında taşsız bir çöl olan Semâve Vadisi'ni su basmıştır.

* Mecusilerin yıldır yanan ateşleri sönmüştür.

* Kutsal sayılan Save Gölünün suyu çekilip kurumuştur.

*İranlıların, tapınaklarında bin yıldan beri hiç sönmeden yanan ateşleri sönmüştür. (İbn-i Kesîr, el-Bidâye, II, )

* yıldır akmayan Semave nehri (Şam tarafında) o gece akmaya başlamıştır.

* Şeytan ve cinler gökteki tahtlarında kovulmuştur.

Peygamberimizin doğduğu gün yaşanan mucizeler

Hz. Muhammed (s.a.s.) &#;brahim’in (a.s.)o&#;lu &#;smail (a.s.)’in soyundan gelmi&#;tir. Mekke’de bulunan Kurey&#; Kabilesi’nin Ha&#;imîler soyundand&#;r. Dedesinin ad&#; Abdulmuttalip babas&#;n&#;n ad&#; Abdullah’d&#;r. Annesi ise Vehb k&#;z&#; Amine’dir.


Allah’&#;n Elçisi temiz ve &#;erefli bir soydan gelmi&#;tir. Bu gerçe&#;i sevgili Peygamberimiz &#;öyle aç&#;klar: “Ben hep nikahlanarak evlenen kimselerin soyundan geldim. Soyumuzda hiç evlilik d&#;&#;&#; ili&#;kiler olmam&#;&#;t&#;r.”


Âlem1ere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed (s.a.s.)’in do&#;umu Rebiülevvel ay&#;n&#;n günü Pazartesi gecesi tanyeri a&#;ar&#;rken olmu&#;tur.


Yeryüzünün en kutsal &#;ehri olan Mekke'de güne&#;in ilk &#;&#;&#;klar&#; dünyay&#; ayd&#;nlatmaya ba&#;lad&#;&#;&#; bir zamanda Risalet güne&#;i do&#;mu&#;tur. Ve nuru ile bütün zamanlan ve mekanlar&#; ayd&#;nlatm&#;&#;t&#;.


Sevgili Peygamberimiz'in do&#;du&#;u gece ola&#;anüstü olaylar meydana gelmi&#;tir. Bu olaylardan baz&#;lar&#; &#;öyledir


1. &#;ran hükümdar&#; Kisrâ’n&#;n saray&#; sallanm&#;&#; ve l4 sütunu y&#;k&#;lm&#;&#;t&#;r.


2. Mecûsilerin (ate&#;e tapanlar&#;n) tap&#;nd&#;&#;&#; bin y&#;ld&#;r yanmakta olan ate&#; sönmü&#;tür.


3. Kâbe’de bulunan putlar yüzüstü yere y&#;k&#;lm&#;&#;t&#;r.


4. Sava Gölü kurumu&#;tur.


5. Semave Deresi ta&#;m&#;&#;t&#;r.


6. O gece Kâbe’nin yak&#;n&#;nda bulunan dedesi Abdulmuttalib’in kula&#;&#;na gelen bir ses; “&#;u anda o&#;lun Abdullah’dan bir çocuk dünyaya geldi. Onun varl&#;&#;&#; âlemlere rahmettir. Çocu&#;un ad&#;n&#; Muhammed koy” denilmi&#;tir.


7. Hz. Muhammed (s.a.s.) göbe&#;i kesilmi&#; ve sünnet olmu&#; bir &#;ekilde dünyaya gelmi&#;tir.


8. O gecenin sabah&#;nda Medine’de bir Yahudi halka seslenerek: “Bu gece Ahmed’in y&#;ld&#;z&#; do&#;mu&#;tur” demi&#;tir.(Yahudilerilimleriile O'nun do&#;aca&#;&#; günü bile biliyorlard&#;.Ama Yahudi neslinden de&#;il de Arap kavminden do&#;du&#;u içinaralar&#;nda "bu vallahi O'durson monash.pw vallahi iman etmeyece&#;im ona" diye konu&#;tular.)

ANASAYFAYA DÖNMEK &#;Ç&#;N TIKLAYINIZ

PEYGAMBER EFENDİMİZİN DÜNYAYA TEŞRİFLERİ SIRASINDA MEYDANA GELEN HÂRİKÂ HÂDİSELER NELERDİR?

Kâinatta en büyük hâdise hiç şüphe yok ki, Kâinatın Efendisi Peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s.m.)'in dünyaya teşrifleri hâdisesidir. Çünkü, hilkat ağacının çekirdeği odur. Kâdir-i Zülcelâl, onun gelişini takdir etmemiş olsaydı, kâinat da insan da olmayacaktı. Dolayısıyla imtihan dünyasının kapısı da açılmayacaktı. 

"Şu gördüğün büyük âleme büyük bir kitap nazarıyla bakılırsa, Nûr-u Muhammedî (a.s.m.) o kitabın kâtibinin kaleminin mürekkebidir: Eğer o âlem-i kebir, bir şecere tahayyül edilirse, Nur-u Muhammedî hem çekirdeği, hem semeresi [meyvesi] olur. Eğer dünya mücessem bir zîhayat farzedilirse, o nur onun ruhu olur. Eğer büyük bir insan tasavvur edilirse, o nur onun aklı olur."

İşte, "Sen olmasaydın, ey Habîbim, felekleri [kâinatı] yaratmazdım" kudsî hadisi , bu sırra işaret etmektedir.

Ayrıca, Efendimizin risâleti diğer peygamberler gibi hususî değil, umumi ve cihanşümûldür. Buna binâen elbette dünyaya teşrifleri esnasında birtakım hârikâ hâdiseler vücuda gelecekti. Ve bu hâdiseler akıl ve basîret sahiplerini düşünceye sevkedecekti.

Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (asm)'in dünyaya teşrifleri esnasında belli başlı şu hârikâ hâdiseler meydana geldi :

1) Teşrif Ettikleri Gece Bir Yıldız Doğdu.

Yahudîler arasında birçok âlim vardı. Bunlar, kitaplarında Allah Resûlünün geleceğini görüp, öğrenmişlerdi. Yıldızlardan hüküm çıkarmada da usta sayılırlardı. Efendimizin doğumu gecesinde bir yıldız parlamış ve Yahudî âlimler bu yıldızdan Ahirzaman Peygamberinin dünyaya teşrif ettiklerini anlamışlardı.

Resûl-i Zîşan (asm)'ın meşhur şâiri Hassan bin Sâbit (r.a.) bu hususu şöyle anlatmıştır:

"Ben sekiz yaşlarında var yoktum. Biliyorum, bir sabah vakti, Yahudînin biri 'Hey Yahudîler!' diye çığlık atarak koşuyordu. Yahudîler, 'Ne var, ne yırtınıyorsun?' diyerek adamın başına üşüştüler. Yahudî şöyle haykırıyordu:

"'Haberiniz olsun, Ahmed'in yıldızı bu gece doğdu. Ahmed bu gece dünyaya geldi."' 1

İbni Sa'd'ın naklettiği konu ile ilgili bir rivâyette ise şöyle denilmektedir:

"Mekke'de oturan bir Yahudî vardı. Allah Resûlünün doğdukları gecenin sabahı Kureyşlilerin karşısına çıktı ve sordu:

"'Bu gece kabilenizden bir oğlan çocuk doğdu mu?'

Kureyşliler, 'Bilmiyoruz' cevabını verince, adam sözlerine devam etti:

"'Varın, gidin, soruşturun, arayın; bu ümmetin peygamberi bu gece doğdu. Sırtında alâmeti var.'"

Kureyşliler varıp soruşturdular ve gelip Yahudîye haber verdiler:

'Bu gece Abdullah'ın bir oğlu dünyaya geldi, sırtında bir nişan var.'"

Yahudî gidip peygamberlik alâmetini gördü. Ve aklını kaybetmişçesine şöyle haykırdı:

"'Peygamberlik artık İsrâiloğullarından gitti. Kureyşlilere öyle bir devlet gelecek ki, haberi doğudan batıya kadar ulaşacaktır.'" 2

Demek gökkubbe pırıl pırıl yıldız kandilleriyle Resûl-i Kibriya Efendimizin gelişini alkışlıyordu.

2) Medâyin'deki Kisrâ Sarayından On Dört Burç Çatırdayarak Yıkıldı.

Kâinatın Efendisinin doğduğu geceydi Saatler, doğum anlarını gösteriyordu. Derin bir uykuya dalan Medâyin şehri korkunç bir çatırdı ve gürültü sesiyle uyandı. Hükümdarla birlikte halk da heyecan içinde yataklarından fırladı. Manzara korkunçtu ve telaş verici idi. Hükümdar Sarayının o sapa sağlam burçlarından on dördü çatırdayarak yıkılıvermişti.

Geceyi korkular içinde geçiren Kisrâ sabaha çıkar çıkmaz memleketinin dinî reislerini derhal bir toplantıya çağırdı. Toplantıda, cereyan eden hâdisenin neyin nesi olduğunu görüşeceklerdi.

Kisrâ tacını giymiş tahtına oturmuştu. Henüz müzakereye başlamamışlardı ki, doludizgin yaklaşan bir atlı, elinde bir mektup getirdi. Mektupta, İstahrabat'ta binlerce seneden beri ışıl ışıl yanan ateşlerinin söndüğü haber veriliyordu. Bu haber, Kisrâ'nın korku ve heyecanını daha da arttırdı. Bu sırada toplantıda bulunan İran başkadısı Mûbezan söz alarak gördüğü bir rüyâyı anlattı:

"Gördüm ki yüzlerce kükremiş deve, önlerine şaha kalkmış Arap atları olduğu halde Dicle suyunu geçti ve İran topraklarına yayıldılar."

Kisrâ, doğru sözlü, bilgili ve adaletli Mûbezan'ın bu rüyâsını da mânâlı buldu. Sinirleri fazlasıyla gerilmişti. Bu muammayı çözmek istiyordu. Bilgisine ve irfânına güvendiği Mûbezan'a sordu:

"Peki, bu neye işâret olabilir?"

Başkadının cevabı kısa ve öz oldu:

"Araplar tarafından çok önemli bir şeyler olacağına işâret olabilir."

Kisrâ, bunun üzerine derhal Hîre Valisi Numan bin Münzir'e bir mektup yazdı. Mektupta, "Bana orada bulunan âlimlerden, suallerime cevap verebilecek kudrette biri varsa gönder!"diyordu.

Mektubu alan Numan, işin ciddiyetini anladı ve derhal Abdü'l-Mesîh bin Amr adında bir bilgini Medayin'e gönderdi. Gelen âlimi hükümdar derhal huzura kabul etti. Cereyan eden hâdiseleri anlattıktan sonra, kendisinden bu hususta bilgi istedi. Abdü'l-Mesih, Kisrâ'ya hâdiseler hakkında bir bilgi veremeyeceğini söyledi ve ilâve etti: "Şam yakınında Câbiye'de oturan dayım Satîh'de bunlara cevap verecek bilgi vardır."

Bunun üzerine Kisrâ, Abdü'l-Mesîh'i gidip Satîh'ten hâdiseler hakkında bilgi almak üzere vazifelendirdi.

Meşhur Şam kâhini Satîh kemiksiz, âdetâ âzâsız bir vücud, yüzü göğsü içinde bir acûbe-i hilkat ve çok yaşlı bir kâhindi. Dâimâ sırt üstü yatardı. Bir yere götürülmek istendiği zaman bohça gibi katlanırdı. Gaipten verdiği doğru haberler, o zamanın insanları arasında meşhurdu.

Abdü'l-Mesîh, dağ taş demeden yol alarak dayısı Satîh'in yanına vardı. O sırada Satîh, hayatının son anlarını yaşıyordu. Şiddetli hastalık içinde kıvranıyordu. Hastalığın şiddeti dudaklarından konuşma kudretini de alıp götürmüştü ki, gelen adamın ne selâmın alabildi ve ne de konuşabildi.

Fakat, Abdü'l-Mesîh olup bitenleri anlatınca iş birden değişiverdi. Ölüm döşeğinde ecelle pençeleşen Satîh gözlerini birden açtı ve sanki kabir kapısına değil, dünya evinin kapısına yeni ayak basacakmış gibi canlanarak heyecan içinde haykırdı:

"Ey Abdü'l-Mesîh! İlâhi vahyin okunması çoğalacak. Asâ'nın sahibi peygamber olarak gönderildi. Semâve Vadisini su bastı, Farsların ateşi söndü. Artık Şam da Şam değil, Satîh için. Şunu iyi bil ki, zaman üzerinde hükmü geçerli olan mutlak Hâkim, böyle istedi ve gelen peygamberle nebîlik ipinin iki ucunu düğümledi."

Derin bir nefes çektikten sonra da ilâve etti:

"Sasanîlerden, yıkılan burç sayısınca hükümdar gelecek ve sonra hüküm yerini bulacaktır."3

Bu cümleler, Satîh'in dudaklarından dökülen son sözler oldu. Sanki bu gerçeği dile getirmek için bekleyip durmuştu. Sözlerini bitirir bitirmez gözlerini kapadı ve ruhunu Yüce Allah'a teslim etti.

Meşhur kâhin Satîh, bu sözleriyle açıkça Âhir Zaman Peygamberinin dünyaya gelmiş olduğunu haber veriyordu. O âna kadar bir benzeri görülmemiş bu hâdise, dünyaya o gece şeref veren zâtın beraberinde getirdiği sönmez nûr ile Mazdeizmin4 karanlık inancı içinde kıvranan İran saltanatını ortadan kaldıracağına işaretti. Nitekim, tarih buna şahid oldu ve hâdiseler Satîh'in haber verdiği gibi cereyan etti: İran Devleti, 67 yıl süren on dört hükümdarın idaresinden sonra, Kadisiyye'de Hâtemü'l-Enbiyânın ordusu tarafından İslâm topraklarına katıldı.

3) Kâbe'nin İçini Karanlık ve Kirlere Boğan Putların Pekçoğu Başaşağı Yıkıldı:

Kureyş müşrikleri, yeryüzünde Allah'ın tek ma'bud oluşunun içinde ve üstünde ilk olarak abideleştiği Kâbe'yi putlarla karanlıklara boğmuşlardı. Ne var ki, henüz Tevhid temsilcisi Resûl-i Kibriyânın dünyaya gözlerini açması karşısında bile, çoğu yerlerine kurşun ile perçinlenmiş bu putlar, hâdisenin azametine dayanamayarak yerlere yıkılıverdiler.

Bu hâdisenin ifâde ettiği mânâ büyüktü: Dünyaya teşrif eden bu Zât, kendisine verilecek vazife gereği kapkaranlık şirk inancını ortadan kaldıracaktır. Gönüllerde pâk, nezih ve saâdet dolu Tevhid inancını bayraklaştıracaktır.

Dünya buna şâhid oldu. O Resûl-i Zîşan, kısa zamanda Kâbe'yi cansız putlardan temizlediği gibi, gönüllerdeki putları da İslâm îmânı ile yok ediverdi.

4) İstahrabat'ta Bin Seneden Beri Yanmakta Olan Mecûsîlerin Kocaman Ateş Yığınları Bir Anda Sönüverdi.

Mecûsiler bu ateş yığınını kendilerine ilâh kabul etmişlerdi. Efendimizin dünyaya teşrifleri ile birlikte bu kocaman ateş, sanki okyanusların istilâsına uğramış basit bir ateşmiş gibi sönüverdi.

Demek ki, gelen zât, putperestlik gibi, ateşperestliği de bir çırpıda ortadan kaldıracak ve yeryüzünü Tevhid meş'alesiyle aydınlatacaktı.

5) Takdis Edilen Meşhur Sâve (Taberiyye) Gölü Bir Anda Kuruyuverdi.

Bu da, gelen zâtın, Allah'ın izni ile olmayan şeylerin takdis edilmesini yasaklayacağının ifâdesi idi.

6) Dünyaya Teşrifleri Ânında, Şark ve Garbı Küçük Bir Oda Gibi Aydınlatan Bir Nur Görüldü.

Demek ki, dünyaya gelen zâtın tebliğ edeceği din, şark ve garbı bütün ihtişamıyla kucaklayacak, insanlığın beşte birini şefkadi sînesinde terbiye edip okşayacaktı.

7) Semâve Vadisi Taşan Seller Altında Kalıp, Suya Gark Oldu.

Resûl-i Kibriya Efendimizin dünyaya gözlerini açtıkları geceydi. Taşan seller Semâve Vadisi ve Semâve şehrini sular altında bıraktı. Şehir halkı, dehşet içinde kalarak, çareyi dağlara ve tepelere sığınmakta buldu. Sonra da bir mektup yazarak durumu Kisrâ'ya bildirdiler ve kendisinden yiyecek ve içecek yardımı istediler.

8) Gök Kubbeden Salkım Salkım Yıldızlar Döküldü:

Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (asm)'in dünyaya teşrifleri gecesinde hazan yaprağı gibi gök kubbeden yıldızlar döküldü.5 Bu hâdise de şuna işâret ediyordu: Bundan böyle şeytan ve cinlerin gökten haber almaları son bulmuştur. 

"Madem Resûl-i Ekrem Aleyhisselâtü Vesselâm vahiy ile dünyaya çıktı, elbette yarım yamalak ve yalanlar ile karışık, kâhinlerin ve gâipten haber verenlerin ve cinlerin ihbarâtına (haberlerine) set çekmek lâzımdır ki, vahye bir şüphe irâs etmesinler ve vahye benzemesin. Evet, bi'setten evvel kâhinlik çoktu. Kur'ân, nazil olduktan sonra onlara hâtime çekti. Hattâ çok kâhinler îmâna geldiler. Çünkü, daha cinler tâifesinden olan muhbirlerini bulamadılar."6

O âna kadar görülmemiş bu hâdiselerin Resûl-i Ekrem (asm)'in doğumu sırasında meydana gelmeleri elbette tesadüfi değildi. Ezelî kudretin kader kaleminin tayin ve tesbitiyle vücuda geliyorlardı. Ve dünyaya Âhir Zaman Peygamberi Hazret-i Muhammed (a.s.m.)'in zuhurunu haber veriyorlardı.

İlave bilgi için tıklayınız:

- Peygamberimizin doğumuyla ilgili harikuladelikler uydurma mıdır?

Dipnotlar:

1. Kastalanî, Mevâbibü'l-Ledünniye: 1/
2. Tabakât, 1/
3. Taberî, 2/
4. Mezdek (Mazdek) adında birinin kurduğu eski İran'da bir dinî mezheptir. Zerdüşt tarafından vaz'edilen Maniheizmin ıslah edilmiş bir şekli olarak gören ve kabul edenler de vardır. Bu mezhebin bilinen belli başlı hususiyeti, mülkte ve kadınlarda iştirakı kabul etmesidir. Bunun yanında, zühdle ilgili olarak, hayvanları öldürmek ve etini yemek de bu mezhebin yasakladığı şeyler arasındadır. (İslâm Ansiklopedisi: 8/)
5. Taberî, 2/; Kaâdı İyaz, Şifâ, 1/; Bediüzzaman Said Nursî, Mektubât, s
6. Bediüzzaman Said Nursî, Mektubât, s

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır