Peygamber efendimiz s.a.v daha dünyaya gelmeden dünya imtihanına başlamış ve peygamber olma yolunda geçirmesi gereken zorlukları daha doğmadan geçirmeye başlamıştır.
Peygamber efendimiz s.a.v’in babası daha anne karnındayken henüz 6 aylıkken vefat etmiştir. Peygamber efendimiz daha dünyaya gelmeden öksüz olmuştur. Bu sıkıntılar içinde çok zor bir hayat geçiren peygamber efendimiz s.a.v dünyaya geldikten sonra amcaları ve dedesi tarafından babalık yapılmıştır.
Peygamber efendimiz daha babasının acısını küçük yaşta atlatamamışken 6 yaşında Medine’deki akrabalarını ziyaret dönüşünde Mekke yolunda Ebva köyünde ağır bir şekilde rahatsızlanmıştır ve peygamberimiz 6 yaşındayken annesini o köyde kaybetmiştir.
Peygamber efendimiz daha reşit olmadan hem annesini hem babasını kaybetmiş ve sahipsiz kalmıştır. Bu durumda peygamberimizin dedesi Abdulmuttalip ona sahip çıkarak onunla ilgilenmiştir. Ancak dedesinin çok yaşlı olmasından dolayı dedesi ona ancak 8 yaşına kadar bakabilmiştir. Dedesi vefat etmeden önce peygamberimizi, Ebu Talip’e emanet etmiştir.
Peygamberimiz dedesinin vefatından sonra Ebu Talip’in evinde yaşamaya başlamıştır. Ebu Talip’in evinde çobanlığı ve ticareti öğrenmiştir. Aradan zaman geçtikten sonra ticaret hayatında onu tanıyan Hz. Hatice kendisine evlenme teklifi etmiş ve Ebu Talip bu nikahın şahitlerinden birisi olmuştur.
Reşat cevap yazdı
Hicret'in 12. yılında,8 Haziran 632 yılında Medine vefat etmiştir. Kabri,Mescid-i Nebî'nin içinde ve kıbleye göre sol tarafta bulunmaktadır. Kısaca Cevaplar : - Annesi öldüğünde 6 yaşındaydı.
İslam tarihçileri Hz. Muhammed'in ölümüne neden olan hastalığın “Humma” olduğunu ileri sürer. Siyer metinlerine göre Hz. Muhammed, Baki Mezarlığı'nı ziyaretten döndüğü gün hastalanır ve hastalığının 13. gününde vefat eder; yıl 632 ve 63 yaşındadır.
Bunun yanında çok sabırlı bir insandı. Merhameti ve insanlara yardımseverliği zirvedeydi. Ayrıca tok gözlüydü. Ebu Hüreyre (r.a.) ibadet etmekten zevk alırdı.
Cevap: Peygamberimizin cenaze namazını halife seçilen Hz. Ebubekir kıldırmışım Hz.
Doğduktan sonra 4 yaşına kadar süt annesi Halime'nin yanında, daha sonra 2 yılda annesi Amine'nin yanında kaldı. 6 yaşında iken annesi onu akrabalarıyla tanıştırmak ve babası Abdullah'ın kabrini ziyaret için Medine'ye götürdü.
Muhammed'in süt annesi. Abdülmuttalib çocukları içinde en fazla sevdiği yetim torunu için Araplar'daki adet üzere Badiyeden bir süt anne aradı. Bu, saadet Sa'd kabilesinden Halime'ye nasip oldu.
Yeni doğan çocukları sütannelere vermek, Kureyş ve sair Arap eşrafı arasında geçerli bir âdet idi. ... Yeni doğmuş çocukların gürbüz ve sağlıklı büyüyebilmeleri için havası daha serin, daha güzel yerlere ihtiyaç duyuluyordu. Peygamberimizin bir sütanneye verilmesinin gerçek nedeni şüphesiz ki buydu.
Şakk-ı Sadr, göğsünün yarılması demektir. Peygamberimiz bir gün süt kardeşi Abdullah'la yeni doğan kuzularına bakmaya gitmişti. Sonra iki beyaz kıyafetli melekler elinde altından bir tas ve için de karla gelmişlerdi ve peygamberimizi tutup göğsünü yardılar.
Ģakkı sadr (göğüs yarılması) hadisesi, aynı zamanda onun mucizelerinden birisi olarak sunulur. Ġddiaya göre Hz. ... Hz. Peygamber'in risalet öncesi hayatına dair haberlerin en önemlilerinden birisi olarak anlatılan Ģakkı sadr hadisesi, aynı zamanda onun ileride peygam- ber olacağının delili olarak da sunulmuĢtur.
inşirah-ı sadr / inşirâh-ı sadr / اِنْشِرَاحِ صَدْرْ Vicdan ferahlığı,vicdan huzuru.
SADR Nedir Anlami SADR: Her şeyin evveli ve başlangıcının en iyisi. * Kalb, göğüs, ön. * Meclisin önü ve en muteber yeri. Reisin oturduğu yer.
Sadr nefis ve kalbin buluştuğu ortak alandır. Nefisten ancak kötülük doğar. ... Tasavvuf kitaplarında sıkça geçen, yere ve göğe sığmayan Allah'ın mümin kulunun kalbine sığdığını belirten ifade kutsî bir hadis olarak da rivayet edilir (Aclûnî, II, 99-195).
Annesi Hz. Amine ise Medine'den Mekke'ye giderken hastalanarak 577 yılında hayatını kaybetmiştir. Hz. Muhammed dedesi ve amcasıyla birlikte kalmıştır. 8 yaşındayken dedesini de kaybetmiştir ve amcası Ebu Talib'le birlikte 12 yaşındayken Şam'a doğru ilk ticaret yolculuğunu yapmıştır.
Peygamberimizin süt annesinin yanında kalırken gerçekleşen Şakkı Sadr olayı nedir? sorunun cevabı "Göğsünün yarılması" dır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.
“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.
İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)
Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.
Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)
Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır.Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.
Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)
Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.
İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.
İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.