peygamberimizin ilk hicret ettiği yer / HİCRET Ansiklopediler - TÜBİTAK

Peygamberimizin Ilk Hicret Ettiği Yer

peygamberimizin ilk hicret ettiği yer

HABEŞİSTAN`A HİCRET

Bi`setin 5. senesi, Receb ayı (Milâdî, 615).

Müşriklerin her gün biraz daha şiddetini arttıran eziyet, hakaret ve işkenceleri neticesinde Mekke, Müslümanlar için yaşanmaz bir şehir hâline gelmişti! Günden güne artan bu ezâ ve cefâlar, dini ibâdetlerini de gönül rahatlığı içinde yapma imkânını ellerinden almıştı.

Müşriklerin, bu gaddarca ve merhametsizce davranışlarından kolay kolay vazgeçmeye de niyetleri yoktu.

Bunun için Resûl-i Ekrem Efendimiz, bir gün Müslümanlara,

"Siz bâri yeryüzüne dağılın. Allah Teâla sizi yine bir araya getirir." dedi.

Sahabîler,

"Yâ Resûlallah, nereye gidelim?" diye sorunca da eliyle Habeşistan`ın bulunduğu tarafı işâret ederek,

"Siz Habeş ülkesine gitseniz iyi olur. Habeş Hükümdarının yanında hiç kimse zulme uğramaz. Orası doğruluk yurdudur. Umulur ki, Allah, sizi orada ferahlığa kavuşturur." buyurdu.

Resûl-i Kibriyânın bu müsâade ve tavsiyeleri üzerine ilk olarak 10`u erkek 5`i kadın on beş kişilik bir Müslüman kafilesi, dinlerini ve inançlarını korumak mukaddes gayesiyle yerlerini, yurtlarını, bağ ve bahçelerini, anne ve babalarını, akraba ve komşularını terk ederek, yabancı bir diyara doğru gizlice yola koyuldular. Kızıldeniz yoluyla Habeşistan`a varan ve Habeş Necaşisi (hükümdarı) tarafından gayet müsbet karşılanan İslâm'da ilk hicret kafilesini şu zâtlar teşkil ediyordu:

Hazret-i Osman ve hanımı Hz. Rukiyye, Zübeyr bin Avvam, Ebû Huzeyfe bin Utbe ve hanımı Sehle, Mus`ab bin Umeyr, Abdurrahman bin Avf, Ebû Seleme ve âilesi Ümmü Seleme, Osman bin Maz`un (Kâfile reisi), Amir bin Rabia ve âilesi Leylâ, Süheyl bin Beydâ, Ebû Sebre bin Ebî Rühm ve hanımı Ümmü Külsüm.1

Hz. Osman, zevcesi Hz. Rukiyye`yi yanına alıp herkesten önce yola çıkmıştı. Bunu haber alan Efendimiz,

"Lût Peygamberden sonra âilesini yanına alıp Allah yolunda hicret eden ilk insan, Osman`dır."2 buyurdu.

Nebiyy-i Ekrem Efendimizin Habeşistan`ı tercih edişi birkaç sebebe dayanıyordu: Her şeyden evvel, orası Mekkeliler tarafından gayet iyi bilinen bir yerdi. Zira, bu ülke ile eskiden beri ticarî münâsebetleri vardı.

Habeş Necaşi`sinin âdil hükümdar oluşu, bu ülkenin tercih edilmesine ikinci bir sebepti. Adaletiyle şöhret bulmuş Necaşî, elbette bu mazlum zümreye haksızlık etmeyecekti.

Bir diğer sebep olarak da, Habeşistan halkının Ehl-i kitap oluşları, Hristiyan dinine mensup bulunmaları olarak zikredilebilir. Ehl-i Kitap oluşları sebebiyle şüphesiz Müslümanlara karşı tavır ve davranışları, müşriklerin Ehl-i İslâma karşı hareket ve davranışlarından farklı olacaktı!

Nitekim, Mekke`yi sessiz sedâsız terk eden adı geçen sahabîler, Habeş Necaşî`si ve halkı tarafından gerçekten çok güzel karşılandılar. Buraya yerleştikten sonra da, ibadetlerini ifâ, dinî inançlarını yaşama hususunda herhangi bir engel ve zorlukla karşılaşmadılar. Bu hususu, bizzat hicret eden Müslümanlar,

"Biz burada hayırlı bir komşuluk, dinimize dokunulmazlık gördük. İncitilmedik. Hoşlanmadığımız bir söz de duymadık. Huzur içinde Rabbimize ibadet ettik."3 diyerek ifâde etmişlerdir.

Gerçekten Resûl-i Ekrem Efendimiz (a.s.m.) tarafından, bir başka ülkenin değil de Habeşistan`ın hicret ülkesi olarak seçilişi dikkat çekicidir. Bir müşrik ve putperest ile bir Müslümanın hiçbir zaman ruhen kaynaşması mümkün değildir. Ama ikisi de Ehl-i kitap olan bir Müslüman ile bir Hristiyanın hiç olmazsa, "inanç" noktasında bazı müşterekleri bulunduğundan anlaşmaları mümkün olabilir. Nitekim Habeşistan halkının Müslümanlara karşı nazik tavrı ve dinî vazifelerini yerine getirmede gayet müsamahalı davranmaları bu gerçeği doğrular.

Bütün bunlarla birlikte, bu hicret hâdisesi çok daha mühim bazı müsbet neticelerin doğmasına sebep oldu. Bu sayede İslâmiyet etraftan da duyuldu. Hicret hâdisesinin arkasında bu yüksek gayenin bulunuşundan dolayıdır ki, müşrikler göç eden bu bir avuç Müslümanın Habeşistan`a sığınmalarından endişe duydular ve telâşa kapıldılar. Bu uzak diyarda dahi onları rahat bırakmak istemediler.

Dipnotlar:

1. İbni Hişâm, Sîre, 1/344-345; İbn: Sa`d, Tabakât, 1/203-240; Taberî, Tarih: 2/222.
2. İbni Sa`d, Tabakât, 1/203.
3. İbni Sa`d, Tabakât: 1/204; Taberî, Tarih: 2/222.

Müslümanların İlk Hicret Ettikleri Yer Neresidir?

İslam tarihinde Müslümanların ilk hicreti nereye olmuştur? Müslümanların ilk hicret ettikleri ülke neresidir?

Ashâb-ı kirâma karşı eziyetler iyice şiddetlenip Mekke’de hayat Müslümanlara daraldı. Efendimiz (s.a.v) bu sıkıntıları onlardan defedemiyorlardı.

MÜSLÜMANLARIN İLK HİCRET ETTİKLERİ YER - Birinci Habeşistan Hicreti

Belâ ve fitnelerin dinlerine zarar vermeye başladığını hissedince Allah Rasûlü (s.a.v):

“−Habeşistan topraklarında bir melik var. Onun yanında kimseye zulme uğramıyor. Allah Teâlâ, içinde bulunduğunuz vaziyetten bir kurtuluş ve çıkış yolu lütfedinceye kadar onun beldesine gidin!”buyurdular.

Ümmü Seleme vâlidemiz (r.a) şöyle buyurur:

“Gruplar hâlinde yola çıkıp orada bir araya geldik, hayırlı bir beldeye, hayırlı bir komşunun yanına yerleştik, dînimizden emin olduk ve o melikin zulmedeceğinden korkmadık.”

Biʻsetin 5. senesi Receb ayında 11 erkek, 4 kadın yürüyerek Kızıl Deniz sâhiline vardılar. Yarım dinara bir gemi kiralayıp karşıya geçtiler.[1]

Diğer Müslümanlar gibi Hz. Ebûbekir (r.a) de hicret etmek üzere Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’den izin istedi ve kendisine izin verilince de Habeşistan’a doğru yola çıktı.

Bir-iki gün yol gittikten sonra Kâre kabîlesinin reisi İbn-i Değine ile karşılaştı. İbn-i Değine:

“−Ey Ebûbekir! Senin gibi bir zât ne yurdundan çıkar ne de çıkarılır. Vallahi sen kavminin ve kabîlenin zînetisin! İyilik yapar, akrabâlarını koruyup gözetirsin. İşini görmekten âciz olanların yükünü taşırsın! Geri dön, sen benim himâyemdesin.” dedi.

Hz. Ebûbekir de İbn-i Değine ile birlikte Mekke’ye geri döndü. Mekke’ye girdiklerinde, İbn-i Değine himâyesini bütün Kureyşlilere îlân etti.

Buna karşılık Kureyşliler, İbn-i Değine’ye bâzı şartlar ileri sürdüler:

“−Ebûbekir’e söyle, Rabbine ibâdetini evinde yapsın. Orada istediği kadar namaz kılsın, Kur’ân okusun, fakat evinden başka yerde açıktan namaz kılıp Kur’ân okuyarak bizi rahatsız etmesin(!). Çünkü biz onun rakik ve duygulu sesiyle, kadın ve çocuklarımızı yeni dîne meylettirmesinden endişeleniyoruz.” dediler.

İbn-i Değine müşriklerin bu isteklerini Hz. Ebûbekir’e söyledi. O da muvâfakat etti. Evinin önünde bir namazgâh yaptı. Orada namaz kılıp Kur’ân okumaya başladı. Ebûbekir (r.a), rikkat-i kalbiyye sâhibi, yufka yürekli bir zât olduğu için Kur’ân-ı Kerîm’i okurken hüzünlenir, gözyaşlarına mânî olamazdı.

O, Kur’ân-ı Kerîm okurken müşriklerin çocukları ve kadınları başına toplanıp hayran hayran dinlemeye başladılar. Bu hâl müşrikleri korkuttu. Bunun üzerine İbn-i Değine’ye mürâcaat ederek, ondan Hz. Ebûbekir’e mânî olmasını veya üzerindeki himâyesini kaldırmasını istediler. O da:

“–Ey Ebûbekir! Ya evinde oturup sesini çıkarma ya da benim himâyemden çıktığını îlân et.” dedi.

Bunun üzerine Ebûbekir Sıddîk (r.a), Allah’a tevekkül ve teslîmiyetini gösteren şu muhteşem cevâbı verdi:

“–Himâyeni sana iâde ediyorum. Bana Allah’ın himâyesi kâfîdir.” (Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 45; İbn-i Hişâm, I, 395-396)

Birinci Habeşistan hicretinden sonraki günlerde bir gün Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) Mescid-i Harâm’da namaz kıldı ve Necm sûresini okudular. İçinde secde âyeti bulunan sûrelerden ilk nâzil olan Necm sûresi idi. Allah Rasûlü (s.a.v) secde âyetine gelince secde ettiler, bunun üzerine orada bulunan Müslüman, müşrik, cin, insan herkes secdeye vardı. Sadece Ümeyye bin Halef secdeye gitmedi. Bir avuç toprak alarak onun üzerine secde etti.[2]

Belki de müşrikler, evvelki ümmetlerin helâkini işitince kendilerine ârız olan korku ve dehşet sebebiyle Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’le birlikte secde etmişlerdir. (Âlûsî, Rûhu’l-meânî, Münîriyye, XVII, 178)

Bunun üzerine Kureyş Müslüman oldu diye bir şâyia yayıldı.

Dipnotlar:

[1] Bkz. İbn-i İshâk, s. 213; Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, IX, 16; İbn-i Hacer, Fethu’l-Bârî, VII, 187-189. [2] Buhârî, Tefsîr, 53/4.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Siyer-i Nebi.

İslam ve İhsan

Habeşistan’a Hicret

PAYLAŞ:                

İlk mescid nerededir? İlk mescid ne zaman yapıldı ? İslam tarihinde yapılan ilk mescid

Haberin Devamı

Cami ile eş anlamlı olan mescit kelimesinden türetilmiş olan birçok sözcük ve tamlama günümüzde de kullanılmaktadır. Örneğin Mescidü'l Haram Kabe anlamına gelir. Kudüs'te inşa edilen en eski camilerden birinin adı ise Mescid-i Aksa'dır.

İlk Mescit Nerededir?

 İslam tarihinde inşa edilmiş olan ilk mescit Medine'nin yaklaşık 4 km. uzaklığındadır.

 611 yılında Hira Dağında ilk vahiy nazil olmuş ve Hz. Muhammed peygamberliğini ilan etmiştir. İslam'ın yayılmasından rahatsız olan Mekkeli müşrikler, sahabeye ve ilk Müslümanlara zulmetmeye başlamıştır. Hz. Muhammed eziyet ve işkenceye maruz kalan Müslümanları korumak için Mekke'den Medine'ye hicret etmeye karar vermiştir.

 Hicret sırasında 2 hafta boyunca Kuba adlı bir vahada konaklayan peygamber efendimiz ve sahabesi, İslam tarihindeki ilk cami olan Kuba Mescidini bu vahada inşa etmiştir. Hz. Muhammed'in de inşaatında bizzat çalıştığı Mescid-i Kuba tarih boyunca birçok kez restore edildi ve yeniden düzenlendi.

Haberin Devamı

İlk Mescit Ne Zaman Yapıldı?

 İlk mescit, 622 yılında, Hz. Muhammed ve sahabesi tarafından Mekke'den Medine'ye hicret ederken inşa edilmiştir. Peygamber efendimiz burada sahabe ile birlikte namaz kılmış ve zulme uğrayan Müslümanlar için bol bol dua etmiştir.

İslam Tarihinde Yapılan İlk Mescit

 İslam tarihinde yapılan ilk mescidin adı Mescid-i Kuba'dır. Adını Kuba ismindeki vahadan alan cami, İslam tarihinde inşa edilmiş ilk mescit olması nedeniyle büyük öneme sahiptir. İlk kez Hz. Ömer'in halife olduğu dönemde restore edilen Mescid-i Kuba'da, Hac'da en çok ziyaret edilen yerlerin başında geliyor.

kaynağı değiştir]
  1. ^"Arşivlenmiş kopya"(PDF). 7 Kasım 2014 tarihinde kaynağından(PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Nisan 2013. 
  2. ^"Arşivlenmiş kopya". 31 Ekim 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Ekim 2014. 
  3. ^"HİCRET - TDV İslâm Ansiklopedisi". TDV İslam Ansiklopedisi. 12 Temmuz 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Eylül 2021. 
  4. ^"Arşivlenmiş kopya". 21 Temmuz 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Ocak 2020. 
  5. ^Âl-i İmrân Suresi, 3/195
  6. ^Tevbe Suresi, 9/100
  7. ^Enfal Suresi, 8/74
  8. ^Tevbe Suresi, 9/20
  9. ^Bakara Suresi, 2/218
  10. ^Âl-i İmrân Suresi, 3/195
  11. ^Enfal Suresi, 8/72
  12. ^Zariyat Suresi, 51/56
  13. ^Nisa Suresi, 4/97
  14. ^Nisa Suresi, 4/100
  15. ^Zümer Suresi, 39/10
  16. ^Müddessir Suresi, 74/5
  17. ^Meryem Suresi, 19/46
  18. ^Nisa Suresi, 4/34
  19. ^http://www.diyanet.gov.tr/turkish/dy/DiniBilgilerDetay.aspx?ID=1656[ölü/kırık bağlantı]

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır