politika faizi nedir / Politika Faizi Nedir? - Capital

Politika Faizi Nedir

politika faizi nedir

Politika Faizi Nedir?

Merkez bankası, bankaların ihtiyaç duyduğu likiditeyi sağlamak için bankalara verdiği kısa vadeli borçların ve fazla likiditeyi çekmek amacıyla yaptığı borçlanmanın faiz oranlarını belirler. 

Bu faiz oranına politika faiz oranı denir.

Merkez bankalarının resmi faiz oranları yoluyla, para arzı ve kısa vadeli faiz oranları üzerinde kontrol yeteneği vardır. Merkez bankaları, bankaların ihtiyaç duyduğu likiditeyi sağlamak için bankalara verdiği kısa vadeli borçların ve fazla likiditeyi çekmek amacıyla yaptığı borçlanmanın faiz oranlarını kendisi belirler.

Merkez bankaları bu faiz oranını belirleyerek iktisadi faaliyet ve fiyatlar genel seviyesini etkilemeyi amaçlar. Bu nedenle bu faiz oranına politika faiz oranı denilir.

Merkez Bankasının kullandığı politika faiz oranı, bir hafta vadeli repo işlemlerinde uygulanan faiz oranıdır.

Politika faiz oranına ilişkin kararlar, Para Politikası Kurulu (PPK) tarafından alınır. PPK, Merkez Bankası Başkanı, Başkan Yardımcıları, Banka Meclisi üyeleri arasından seçilecek bir üye ve başkanın önerisi üzerine müşterek kararla atanacak diğer bir üyeden oluşur. Faiz kararı alınırken, orta vadeli bir bakış açısıyla, gelecek dönem enflasyon görünümüne odaklanılır.

Ayrıca, dışsal şokların enflasyon üzerindeki geçici etkilerine anında tepki verilmemesi ve orta vadeli hedeflere vurgu yapılarak politika tepkisinin zamana yayılması ilkesi benimsenir.

PPK faiz kararı alırken, toplam arz-talep dengesi, maliye politikasına ilişkin göstergeler, parasal göstergeler ve kredi büyüklükleri, ücret, istihdam, birim maliyet, verimlilik gelişmeleri, kamu ve özel sektör fiyatlama davranışları, enflasyon beklentileri, döviz kurları ve bunları etkileyebilecek gelişmeler, olası dışsal şokların analizi ve Merkez Bankası bünyesindeki ekonomik tahmin sisteminden elde edilen projeksiyonları içeren geniş bir bilgi kümesinden yararlanır.

Politika faizi nedir? Politika faizi ne demek, ne işe yarar?

Politika faizi, yatırımcıların ve finans ile ilgilenenlerin en çok merak ettiği konular arasında yer almaktadır. Politika faizi, gösterge faizi ile de sıkça karıştırılmaktadır. Bu nedenle politika faizinin ne anlama geldiğini doğru bir şekilde anlamak gerekmektedir.

Politika Faizi Nedir?

Merkez Bankası, bankaların ihtiyacı olan likiditeyi sağlamak amacıyla bankalara vermiş olduğu borçların ve fazla likiditeyi çekmek için yapılan borçlanmanın faiz oranını belirler. Bu faizin oranları, politika faiz oranı olarak adlandırılır. Merkez Bankası, bu faiz oranlarını belirleyerek aslında iktisadi faaliyet ve fiyatların genel durumunu etkilemektedir.

Politika faiz oranı, bir hafta vadesi bulunan repo işlemlerinde uygulanmaktadır. Politika faizi, belirleyici birtakım unsurların etkisiyle, yetkili kurum tarafından belirlenir ve kamuoyuna duyurulur.

Politika Faiz Oranı Nasıl Belirlenir?

Politika faiz oranı hakkındaki kararları Para Politikası Kurulu almaktadır. Para Politikası Kurulu, Merkez Bankası Başkanı, Merkez Bankası Başkan Yardımcıları ve Banka Meclis üyelerinden seçilir. Faiz kararı alınırken orta vadeli bakış açısı ile gelecek dönemin enflasyon oranları göz önünde bulundurulur.

Bunun yanı sıra Para Politikası Kurulu, maliye politikasına ilişkin göstergelerden, toplam arz – talep dengesinden, birim maliyetten, kamu ve özel sektör fiyat davranışlarından, enflasyon beklentilerinden ve döviz kurlarını etkileyebilecek gelişmelerden de yararlanmaktadırlar.

Politika Faizi Ne İşe Yarar?

Merkez Bankası’nın politika faizlerini artırması, borç alacak olan bankaların daha yüksek faiz ödeyecekleri anlamına gelmektedir. Bu durum da kredi ve mevduat faizlerinde artışa neden olacaktır. Politika faizinin yükselmesi sonucunda bankalar merkez bankasından alacakları fonu düşük tutacaklardır. Bu da aslında toplam kredi miktarının azalması anlamına gelmektedir. Bütün bunların sonucu ise ekonomik durgunluğa yol açabilmektedir. Aynı zamanda politika faizlerinin yükselmesi dolar kurunda düşüş görülmesine de neden olabilir.

Merkez Bankası’nın politika faizlerini düşürmesi ise kredi toplam tutarını yükseltecektir. Bankalar böylece Merkez Bankası’ndan daha fazla borç alabileceklerdir. Bu da daha fazla fona sahip olabilecekleri anlamına gelmektedir. Bu sayede toplam kredi tutarı da yükselmiş olacaktır. Bütün bunların sonucunda ekonomide canlılık gözlemlenebilecektir. Döviz kuru da bu yaşanan gelişmeler sonucunda yükselişe geçecektir.

Politika faizinin bilinmesi, yapılacak olan yatırımların dışında bankacılık ile ilgili işlemlerin yapılmasında da önem arz eder. Bu nedenle politika faizi, yalnızca ekonomistleri ve yatırımcıları değil bütün herkesi ilgilendirmektedir.

ANASAYFAYA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ

  Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi

dolar TL

Kaynak, Getty Images

Geçen yılın son çeyreğinde politika faizinin 5 puan düşürülmesini takiben enflasyon 60 puan artarken ortalama kredi faizleri 10 puana yakın yükseldi. TL’nin Dolar karşısında kaybı ise yüzde 90’a yaklaştı. Olumsuz karne bu kadar netken Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Perşembe günkü kararında politika faizini 100 baz puanlık indirimle yüzde 13'e düşürdü.

Global enflasyona karşı sene başından beri en az 75 merkez bankası faiz artışına giderken, TCMB’nin adı dünyada en negatif reel faiz veren merkez bankası olarak geçiyor.  

Peki Türkiye'de politika faizi neden düşürülüyor?

Geçtiğimiz aylarda Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati “enflasyonla büyümenin” bir siyasi tercih olduğunu dile getirdi.

Şöyle bir mantık izleniyor: Ekonominin büyüyebilmesi için borçlanma faizlerinin azalması lazım. O halde Merkez Bankası politika faizini düşürürse kredi faizleri iner, daha rahat borçlanma, daha çok harcama, daha çok yatırım, daha çok istihdam olarak geri döner.

Peki bu vesileyle artan talep enflasyonist baskıları artırırsa ne olacak? Onu da daha fazla büyüme karşılığı ödenecek bir bedel olarak kabul eder yola devam ederiz.

“Enflasyonla büyüme” modeli bunu ima ediyor.

Ancak ekonomik dinamikler böyle işlemiyor.  

Enflasyon beklentileri düşmeden politika faizini düşürmek, piyasa faizini düşürmüyor. Çünkü piyasa faizleri belirlenirken politika faizine ilave olarak enflasyonist beklentiler, ileriye yönelik riskler de fiyatlara giriyor. O yüzden politika faizi düşse de orta ve uzun vadede artan enflasyonist beklentiler ve risk primi nedeni ile piyasa faizlerinin arttığını görüyoruz.

Dünkü karardan hemen sonra risk priminin artışa geçmesi uzun vadeli faizlerin daha da yükseleceğine işaret ediyor.

Bir noktayı atlamayalım. Politika faizi düştükçe kredi faizleri artsa da mevcut kredi faizi seviyeleri enflasyonun hayli altında. Bu nedenle reel olarak genişlemeci bir politika var.

Ancak ileriye yönelik enflasyon beklentisi ve risklerin bu kadar yükseldiği bir ortamda bankalar kredi arzını kısıyorlar. Dolayısı ile dünkü karar bir süredir altını çizdiğim “daraltıcı genişleme”ye yeni bir örnek oluşturuyor. Yani kağıt üzerinde genişlemek amacı ile atılan adım orta vadede ekonomi üzerinde daraltıcı bir etki yaratıyor.

İlk yarıda nasıl büyüdük?

Eğer enflasyonist ortamda faiz indirmek daha daraltıcı bir etki yapıyorsa senenin ilk yarısında nasıl büyüdük?

Son iki çeyrekte büyümenin bileşenlerine baktığımız zaman bunun önemli bir bölümünün ihracat kaynaklı olduğunu görüyoruz.

İhraç ettiğimiz ürünlerin gelir hassasiyeti yüksek, fiyat hassasiyeti ise düşük. Bu şu anlama geliyor; 2022 ilk yarısında ihracatımızın güçlü gelmesinin esas sebebi “düşük faiz, zayıf kur” politikamızdan ziyade, pandemi sonrası normalleşen Avrupa büyümesinin güçlü gelmesi idi.

Bu neden önemli? Çünkü yılın ikinci yarısında faizleri daha çok düşürsek de Rusya savaşı sonrası ciddi bir resesyonla karşı karşıya olan Avrupa’ya yapacağımız ihracatı canlandırabilme imkanımız düşük. Onun yerine faiz indirimlerinin içeride yarattığı dengesizlikler ve bu dengesizliklerin getirdiği maliyetler ile boğuşma ihtimali yüksek.

Giderek rayından çıkan bir enflasyon yoksulluk olarak geri gelip büyüme hedeflerini de vuruyor. TCMB ise uzun vadede enflasyonun yarattığı daraltıcı etkileri kısa vadede faiz indirimleri ile baskılamaya çalışıyor.   

Enflasyonla büyüme tercihinin maliyetleri

Düşük faiz politikalarındaki ısrar, bize yakın tarihimizde gördüğümüz en yüksek dolarizasyon oranı, kur krizi, heba olan milyarlarca dolarlık döviz rezervi, bankaların bozulan varlık kalitesi, şimdilik bütçeye maliyeti 60 milyar TL civarında hesaplanan ve maliyeti daha da artması beklenen KKM (Kur Korumalı Mevduat) enstrümanı, azalan yatırım iştahı, potansiyel büyümede yavaşlama, her gün artan fiyatlar, eriyen maaşlar, gelir dağılımında ciddi bir bozulma olarak geri döndü.

Enflasyon herkesi ama en çok sabit gelir gruplarını vuruyor. Enflasyonla büyüdüğümüz dönemde pasta büyüse de emeğin pastadan aldığı payın azaldığını, insanların büyümeyi hissedememekten şikayet ettiklerini ve yoksulluğun giderek yaygınlaştığını görüyoruz.      

İşte bu nedenle iktisat yazınında “enflasyonla büyüme” şeklinde bir modelin karşılığı yok.

Önce enflasyonun ağır maliyetini kabul etmemiz, enflasyonun düşürülmesi gerektiği konusunda anlaşmamız lazım.  

Enflasyonu düşürmenin bedeli

Enflasyonun maliyetlerini terazinin bir kefesine koyalım, diğer kefeye ise enflasyonu düşürmenin getireceği maliyeti.

İkinci kefedeki maliyet daha az. Üstelik doğru tercihlerle daha da azaltılabilir.

Peki nedir enflasyonu düşürmenin maliyeti?      

Yakın geçişte şahit olduğumuz üzere, faiz düşürmek nasıl ki enflasyonu azdırdıysa, enflasyonu düşürmek için de bunun tam tersini yapmak yani faizleri artırmak gerekiyor.

Faiz artırmak borçlanma maliyetlerini artırır, ekonomiyi soğutur. Ancak doğru politikalar faiz artışını asgariye indirir. Örneğin Merkez Bankası'nın bağımsız, şeffaf ve güvenilir bir şekilde enflasyonu düşürme niyetinde samimi olduğuna piyasaları inandırması, bu maliyetleri önemli ölçüde azaltacaktır.

Türkiye’de yüksek enflasyonun talebi erittiği bir sürece giriyoruz.

Başıboş kalan enflasyonun kendi kendini söndürme çabası, talebi boğarak olur. En ağır, en acımasız ve gelir dağılımını en çok bozan maliyet budur. Karşılığında getirisi de yoktur.

Onun yerine yapılması gereken, gerekirse faiz artışı sinyali ile mevcut süreci tersine çevirmek yani “genişletici sıkılaşma”ya geçmektir. Doğru sinyallerle enflasyon beklentileri aşağı çekildiğinde politika faizi artsa da piyasa faizleri düşmeye başlayacaktır. Ancak bunun gerçekleşebilmesi için önce Merkez Bankası'nın sözünde samimi olduğuna piyasaları inandırması gerekir ki o da ilk aşamada gelecek faiz artışıdır.

Bu maliyetten korkup mücadeleyi ertelemek ya da yan yollara sapmak sadece daha yükselen maliyet ve daha yüksek enflasyon olarak geri döner, bunu  şu anda yaşıyoruz.

Eğer kötü huylu bir ur varsa cerrahi müdahale gerekir. Ameliyat sonrası komplikasyonlardan korkup başka tedavilerle vakit kaybetmek er ya da geç kaçınılmaz olan ameliyatın risklerini artırır. Cerrah ameliyatı yapar ama sonrasındaki sancı ve komplikasyonları hafifletmek için ayrı bir ekip uğraşır.

Bedel nasıl hafifler?

Faiz artışı ilk başta ekonomiyi yavaşlatabilir, bu da işsizliği artırabilir.

O noktada devreye girecek olan maliye politikası dar gelirli kesimin üzerinden bu yükü alma kapasitesine sahiptir.

İşsizlik fonunun amacına uygun kullanılması, transfer ödemelerinin doğru yere gitmesi, yapısal işsizliği ortadan kaldıracak eğitim programları ile potansiyel üretim kapasitesinin artırılması, dolaylı vergilerin azaltılması, bir taraftan enflasyon düşerken bir taraftan gelir dağılımını iyileştirerek sıkı para politikasının yaratacağı komplikasyonları hafifletecektir.

Keza 2002-2006 dönemde başarılı bir dezenflasyon programı ile hem faiz artırıp enflasyonu düşürdüğümüzü, hem de ortalama yüzde 8’e yakın büyüdüğümüzü unutmayalım.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır