Range Rover Hangi Modeli Tutuluyor

Ynt: Araç Tavsiyeleri Bölümü - Sizce Hangi LR?

yuksel83tr' Alıntı:

nazik fakat vurkaç yapan cevabınız için teşkkür ederim.Fakat aradığım cevaplardan herhangi biri sizin cümleleriniz arasında yer almıyor.Aksine uyandırıcı fakat hafiften iğneleyen yaklaşımınız beni şaşıtmadı değil.Dediğiniz gibi balık tutulmayacaksa oltaya gerek yoktur.Karbon salınımı konusu ise oldukça gereksiz geldi bunu da bildirmek isterim ne anlatmak istediğinizi anlamış değilim.Statü konusuna gelince sanırım bir jip sahibisiniz ve üst kulvarlarda olduğunuzu düşünüyorsunuz ilginç bir yaklaşım.Umarım ben de bir gün sizin statünüzde biri olabilirim!!!!anladınız umarım saygıyla ve ilgiyle okudum teşekkürler.

Genişletmek için tıkla ...

Sanırım siz arkadaşımızın cevabını biraz fazla hassasiyetle karşıladınız. İğnelemekten ziyade daha çok sizin gereksiz masraf ve harcama yapıp mutsuz olmamanız için dostane tavsiyelerde bulunmakta. Arazi aracının asıl amacı belirtildiği üzere yol dışı koşullarda kullanmak. Çoğunlukla bu araçlarda bulunan büyük ve güçlü motor, güç zeminlerde ihtiyaç duyulan güç ve torku sağlamaya yöneliktir. Ayrıca sizin karbon salınımı çok gereksiz geldi ifadenize katılmamanın yanı sıra son derece de üzücü buldum. Karbon salınımı konusundaki uyarıların gereksizliğini anlayamadım. Bilmem kaçbin cc'lik bir aracı köprü trafiğinde kullanıp, gereksiz CO2 emisyonu yaratmanın dünyamıza vereceği zarar aşikar. Beyefendinin söylediği de malesef gerçek. Ülkemizde bir çok kişi arazi araçlarını bir statü sembolü görüyor. Ve bu araçlar ekonomik ömürleri boyunca bir kez bile araziye çıkmıyorlar. Bu araçlara verilecek, hatta ikinci ellerine verilecek paralarla bir çok iyi asfalt aracı alınabilir. Ayrıca bir diğer yanlış kanı da büyük=güvenlidir kanısı. Malesef bu da bir çok kişide var. Arazi araçlarının büyük olması, güvenli olmaları anlamına gelmemekte. Eğer güvenlik asıl kaygı ise, çarpışma testlerinden 5 yıldız almış normal binek otoları alınmalı. Kaldı ki arazi araçları, yüksek ağırlık merkezleri sebebiyle devrilme ve savrulma, dolayısıyla kazaya karışma ihtimali daha çok olan araçlar meğer ki bu araçların normal araç olmadıkları göz önünde bulundurularak kullanılsınlar. Malesef ülkemizde bu bilinç yok. Çocuğum var, büyük araba alayım, etrafı daha iyi göreyim, trafikte farkedileyim gibi kaygılarla bu araçlar alınıyor. Tabii ki kimsenin kimsenin zevkine müdahale etme hakkı yok, ancak çevresel ve güvenliğe ilişkin diğer kaygıları da göz ardı edeceğimiz anlamına gelmiyor bu. Arkadaşımızın ifadesini tekrar okursanız size benim arazi aracım var, ben statü sahibiyim siz alamazsınız gibi bir şey söylemediğini görürsünüz. Daha ziyade asfalttan çıkmaya niyetim yok dediğiniz için, bakım ve işletim masrafları pahalı olan bir aracı tek araç olarak sınırlı bir bütçeyle kullanıp sıkıntı çekmemeniz ve üzülmemeniz içindir. Ben de size şunu söyleyeyim bu kadar yazdığım için,i siz de bana karşı da alınganlık göstermeyin. Benim de 1987 model Range Rover'ım var ve sabit gelirli bir insan olarak emin olun zorlanıyorum. Şehir içinde eşimin opel astrası'nı kullanıyorum ve genelde çevre bilinci olan bir insan olduğum için, işe gitmek vs gibi aktiviteler için range rover'ı kullanmıyorum. Herkes çevre için biraz fedakarlık gösterse Türkiye CO2 salınımında üst sıralarda olan bir ülke olmaz. Ama malesef yurdum insanı bakkala bile arabayla gidip, daha sonra fazla kilolarından kurtulmak için spor salonlarına para döküyor. Ancak arabaya bu kadar bağımlı, bu kadar benzin tüketen bir ülkede de zaten karbon salınımı konusunda hassasiyet beklememek lazım. Netice de ne olacak ki, karbon gazları atmosfere salınacak, atmosferi kaplayacak ve sera etkisi yaratarak dünyanın daha da ısınmasını, buzulların erimesini, kıyı alanların sular altında kalmasını sağlayacak ama bunları görmeye bizim ömrümüz yetmez. Bizden sonrakiler düşünsün. Biz şu anda İstanbul'un son ormanlık alanlarını da üçüncü köprü için katletmenin peşinde koşalım. Yapalım yeni yeni köprüler, inci gerdanlık gibi dizelim. Yeni otoyollar yapalım. Otoyolların civarında ormanlık alanlara kaçak yerleşimler kuralım, zaten yakında arazi aracının ve off-road'un bir anlamı kalmayacak. Zira ne orman, ne arazi ne doğa kalacak. Hepimiz 30 milyonluk şehirler, kocaman otoyollar ve dizi dizi köprülerde, ilerlemeyen kocaman arazi araçları içinde saatlerce bekleyerek ömrümüzü tüketeceğiz. Çenem düştü kusura bakmayın. En güzel çözüm üçüncü köprü falan değil. Boğazı olduğu gibi doldurup, üstüne beton döküp yol yapmak bence.

Ancak şu bilinsin ki aslında arazi aracı kullanan insanlar (laila, reina ya da lüks kebapçılar önündeki cayenne'ler, RR vogue'lar, X5'ler, X6'lar, Touaregler değil bahsettiğim), doğayı seven insanlar. Kimsenin gidemeyeceği yerlere gidip, yeni yerler, güzellikler keşfetmek, doğayla içiçe olmak ve ülkemizin güzelliklerinin farkına varıp bunların talan edilmesine üzülen, buna karşı farkındalık geliştiren insanlardır.

Saygılarımla