rizeliler neden sinirli / Rize Halkını En Çok Sinirlendiren Durumlar | İzlesene.com

Rizeliler Neden Sinirli

rizeliler neden sinirli

Çay var içersen, Rize var gidersen

Bir zamanlar Karadeniz’in haşin dalgalarına göğüs geren dağların yamaçlarında bir çift yaşarmış: Ali Reis ile Razi... Ama gel gör ki bir gün Karadeniz’in hırçın dalgaları Ali Reis’i koparmış Razi’den. Güzelliği, zenginliği ve iyi kalpliliğiyle tanınan kadın, yemyeşil orman içindeki sarayında yapayalnız kalmış. Her gün, her gece denize açılan penceresinin önünde oturmuş, gözyaşları içinde sevgilisini beklemiş, umutsuz aşkını türküleriyle dile getirmiş. Zaman böyle geçip giderken bir gün ne pencereden görünür ne de sesi duyulur olmuş. Bir de gelip ne görsünler koca saray bomboş, kimsecikler yok. Yalnız iki satır yazı: “Hazinelerimi fakir fukaraya dağıtın, gelip ev bark kursunlar ve beni aralarında bulsunlar.” Dediği gibi de olmuş, hazinelerle kısa zamanda bir şehir kurulmuş ve şehrin adını da “Raziye” koymuşlar. Zamanla Raziye, “Rize” olmuş. Rize’nin ardı arkası kesilmeyen yağmurları da onun gözyaşlarıymış. Rizeliler, dalgalı ve fırtınalı günlerde denizden gelen sesin Ali Reis’in uğultusu olduğuna, onun “Razi, Razi” diye seslendiğine inanır olmuş zamanla.

YAĞMUR DEĞİL; GÜNEŞ DUASI

Rize gerçekten oldukça yağışlı bir şehir; haftada iki kere yağmurun yağdığı birinin üç gün, diğerinin dört gün sürdüğü, güneşin zar zor açtığı... O nedenledir ki Rize’nin geçmişinde yağmur duası değil, güneş duası yapıldığı söylentisi var. Hatta yaşlılar bu merasimin adının “bubirdak” olduğunu söylüyor. Çalı süpürgesinin insan gibi giydirilmesi ve “Bubirdağım bur ister, kaşık kaşık yağ ister, kadelden kaymak ister, un torbasından un ister, kintamandan tuz ister, Allah’tan kırmızı güneş ister.” sözleriyle dolaştırıldığı, toplananlardan höşmerim yapılıp yendiği, güneş açınca da horonların vurulduğu bir tören bu... Vurulmak derken yanlış yazmadım. Zira küçük bir bilgi; horon tepilmez vurulur. Ben horondaki hareketlerin deniz işçiliğinde yinelenen el, kol, ayak hareketlerinden geldiğini bilmiyordum. Öyle her horon da aynı değil Karadeniz’de. Laz ve Hemşin horonlarının Trabzon horonlarından başlıca farkı, horonlara sözlü iştirak edilmesi ve omuz silkme figürünün eksikliğiymiş. Horon gerçekten bir tutku Karadeniz’de. “Biz Rizeliyiz canısı, horonu yorulunca değil, ezan okununca bırakuruk.” diye de boşuna dememişler. Bir de hiç hoşuma gitmese de bölge insanını anlatması için paylaşacağım, “Ben Rizeliyim! Benimle dans etmeye çalışma, mermileri horon eder, yürümeye hasret kalirsin!”

YER GÖK ÇAY

Rize için tartışılmayacak en önemli gerçeklerden biri de çay! Öyle ki Mars’ta ya da çölde su bulsalar çay demleyecekler. Umudun bittiği yerde çay demliyorlar. Keki kakaolu değil, çaylı yapıyorlar. Konu çay olunca her şeyi bir kalemde siliyorlar. O nedenle her yerde çay ya da çayla ilgili bir şey var: Çay bardağı ya da çaydanlık görünümünde “sanatsal” çalışmalar, kurabiyeli çay bardağı görünümünde sandalyeler... Ama o yirmi dokuz metrelik çay bardağı ne Allah aşkına! İçi de Çay Çarşısı olacakmış. Hem de maliyeti tam tamına 47 milyon TL’ymiş. Bu arada bir yerde çay içecekseniz ve tanelerini sevmiyorsanız “süzekli” demeyi unutmayın. Ama bu durumu karşı taraf hoş karşılamayabilir...

HER KARADENİZLİ LAZ MI?

Rize’yi anlatmadan önce bilmeyenler için şunu da açıklığa kavuşturmak lazım; Karadeniz’de yaşayan herkes Laz değil. “Celdim, cittum” gibi kelimeler de Lazca değil, bir şive. Lazların apayrı bir dili var. Hani “Çayeli’nden Öteye” diye bir türkü var ya, işte Lazlar, Çayeli’nden öte tarafta kalan kısımda, yani Pazar ilçesinden Hopa’ya kadar olan bölgede çoğunlukla yaşıyor. Çayeli dâhil Trabzon tarafına doğru, Rize il merkezi dâhil bölge ise Türklerin yoğunlukta yaşadığı kısım. Karadeniz insanı kemençe, Lazlar ise tulumla oynarken zamanla bu kültür iç içe geçmiş. İki bölgede de insanlar hamsiyi yemeyi, atmacayı evcilleştirilmeyi çok seviyor. Boşuna “Biz Rizeliyiz uşağum. Biz hamsiyi biluruk. Diğerleri sadece baluktur” demiyorlar.

Bir de kendilerine ait dili ve kültürü olan Hemşinliler var ki dillerini Ermeniceye benzeterek, onlara “Ermeni dönmesi” diye baskı kurmaya çalışanlardan da söz ediliyor. Şehrin batısından doğusuna doğru gittikçe politik görüş de biraz değişiyor. 2023 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan’a en çok oy veren üçüncü il Rize (birinci Bayburt, ikinci Gümüşhane). Şu bir gerçek, Rize’de Erdoğan’a “Reis” deniliyor ve büyük bir çoğunluk onu çok seviyor. Ama burada bir parantez daha açacağım; geçmişte Erdoğan “Dövizinizi bozdurun.” dedikten sonra en yoğun döviz alımı Rize’de gerçekleşmiş... Neyse böyle “duygusal” konuları çok kurcalamayayım ve devam edeyim; Erdoğan, Rize’den yüzde 72.79 oy alırken partisi 53.4’te kaldı. Ancak doğuya gittikçe Erdoğan’a destek düşmeye başlıyor ve batıda yüzde on küsurlarda oy alan Kemal Kılıçdaroğlu, şehrin en doğu ilçesi Fındıklı’da oy oranını yüzde 46.4’e yükseltiyor.

53-61 LOBİSİ!

Rizeliler, Çinlilere savaş açmaya karar vermiş ve Çin’e bir mesaj yollamış. Çinliler açmış haritayı, Rize’yi aramaya başlamış. Bir de bakmışlar Karadeniz’in kıyısında, küçük bir şehir. “Bunlardan bize zarar gelmez.” deyip savaşı kabul etmişler. Bunun üzerine Rize’de yaşlılar heyeti ne yapacaklarına karar vermek için toplanmış. Bu arada halk da sonucu bekliyormuş. Toplantı uzadıkça uzamış... Sonunda gençlerden biri dayanamamış, toplantı yapılan yere dalmış ve “Ne o korkay misunuz?” diye sormuş. Yaşlılardan biri de “Korkmayruz ama o kadar insani nereye gömeceğimizi düşüneyruz.” demiş.

Ben bu fıkrayı okuduktan sonra bir süre durdum. Sonra biraz daha durdum ve Rize’yi ya da Rizeliyi hiçbir zaman anlayamayacağıma karar verdim. Çünkü onlarla benim aramdaki “gerçeklik” kavramı oldukça farklı. Onlar yüreklerde ünlem, akıllarda soru işareti!

Haklarında yazılanlara bakıyorum; herkes onları inatçı, milliyetçi, tutucu, agresif, muhafazakâr, bağnaz, sinirli, birbirine bağıran, ateistini bile yobaz ilan etmiş, etmiş de etmiş. Zamanında Gezi’ye destek için eylem yapanları linç etmeye çalışanlar da “ötekiler” tarafından linç edilmiş de edilmiş. Ekşi Sözlük’te açılan başlıklara bakmak bile bu durumu görmek için yeterli: “Rize ve Trabzonluların ülkeyi mahvetmesi”, “53-61 lobisi”, “Trabzon ve Rize cehaleti”, “Türkiye’yi neden Rize-Trabzon yönetiyor sorunsalı”, “Trabzon ve Rize’nin ülkeye bela olması”, “Ülkedeki Trabzonlu ve Rizeli oligarşisinin bayması”, “Türkiye’de en itici insanların bulunduğu şehir”, “Doğu Karadenizlilere duyulan nefret”, “Rize Trabzon Emirliği”.

Gerçi Trabzon’la Rize arasında bitmeyen bir husumet de var. Rizeliler diyor “Karadeniz Türkiye’nin üzerine dökülmesin diye biz tutuyoruz denizi”; Trabzonlular da diyor “Biz tutuyoruz.”

EN TEPKİ DUYULAN İL

Üşenmedim Ekşi Sözlük’te yazanların hepsini okudum. Şu yalnız çok komik geldi; Rize Trabzon Emirliği’nin kısaltması RTE ile Recep Tayyip Erdoğan’ın baş harflerinin aynı olmasını “keşfedip” yazanlar olmuş. Bugüne kadar yazdığım iller içinde sanırım en tepki duyulan yer Rize... Tepki gösterenlerin ortak noktası, Rize’nin doğasının çok güzel olduğu ama yol projelerine, HES’lere, taş ocakları açılmasına sessiz kalanların bu güzellikleri hak etmediği yönünde. Yani onlara göre insanları olmasa cennetten bir köşe bu şehir... Yanlış anlamayın bunu ben değil, bizzat Rizeliler diyor. Bu durumu eğitimsizliğe de göçlere de bağlayan var. Hakikaten de bir eğitim sorunu var bölgede. Öğretmen ya da dağlık bölge olmasından kaynaklı ulaşım sorununun yanı sıra çayın Rize’ye gelişinin eğitime olumlu etkisi olduğu gibi olumsuz etkisi de olmuş. Rize halkı çocuklarını okula göndermek yerine esnafın yanında çalıştırmayı tercih etmiş. Kız çocuklarının okula gönderilmesine karşı da isteksiz davranmışlar; genelde kızların ilkokulu bitirene kadar eğitim görmelerine izin verilmiş. 1927 yılındaki yüzde 11 olan okuryazar oranının 1980’e gelindiğinde yüzde 64.34’e çıktığı tespit edilmiş. Kadınlarda ise oran yüzde 50’nin altında kalmış.[1] Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı’nın (DOKA) günümüz verilerine göre ise okuryazarlık oranı erkeklerde yüzde 98.4, kadınlarda 94.7...

Eğitimsiz kişilerin taşrada çoğunlukta olduğunu varsayalım. Rize merkezden başka şehirlere yoğun göç yaşandığı ve eski bahçeli evlerin müteahhitlerce apartmanlara dönüştürüldüğü de aşikâr... İşte bazı Rizeliler, gidenlerin yerine eğitimsiz kesimin yerleştiği ve bu durumun şehrin kültürünü etkilediği görüşünde... Ne kadar etkisi olmuştur bilmiyorum ama ben yine de “Önümde buton olsa düşünmeden basacağım şehir” söylemlerinden hoşlanmıyorum. Ama bir o kadar da kadınların toplum içinde konumlandırıldıkları yer beni rahatsız ediyor. Kadınların çok çalışması gibi konulara girmeyeceğim ama kadınlara mirastan pay verilmemesini ya da bir kadının tek başına olduğu için Rize merkezde bir kafeye alınmadığını hayal edebiliyor musunuz? Sinirlendim, durduk yere...

NEREDEN NEREYE?

Mustafa Kemal Atatürk, 1924’teki Rize ziyaretinden sonra İsmet İnönü’ye çektiği telgrafta, “Rize’de gördüklerimden çok memnunum. Halk çok vatanperver ve Cumhuriyetperver’dir.” diye yazmış. Zamanında muhalif milletvekillerinin, “gelecek seçimlerde milletvekili olacakların doğdukları veya en az beş yıl süreyle yaşadıkları yerlerde aday olmalarını” istemesi üzerine adaylık yolu kapanma tehlikesi doğan Mustafa Kemal Atatürk’e Rizelilerin hemşehrilik teklifinde bulunduğunu, onun da bunu kabul ettiğini biliyor muydunuz? Peki ya Atatürk’ün hemşehri ilan edildiği Ankara, Diyarbakır, Erzurum, Antep ve İzmir’de resmî törenler düzenlendiğini ama Rize’de kutlanmadığını... Beşiktaş tribünlerinde İzmir Marşı söylenirken Rizespor taraftarlarının Beşiktaşlıları yuhalayarak, “Recep Tayyip Erdoğan” diye bağırdığını hatırlıyorsunuzdur ama değil mi?

TEMELLER, FADİMELER NEREDE?

Yirmi, otuz yıl öncesine kadar aslında Karadenizli insanlar toplumda daha sempatik bulunuyordu. Rizeli bir arkadaşım da bunu doğruluyor; Rizeli olduğunu söylediğinde eskiden kendisine şakalar yapıldığını, fıkralar anlatıldığını ama şimdi kendisine önyargıyla yaklaşıldığını söylüyor. Gerçekten Rize hakkında yazılanları okurken bile yıllara göre tepkinin giderek arttığını gözlemleyebilirsiniz.

Her ne kadar şehirdeki herkesin adı Temel, Dursun, Fadime olmasa da Rize’de fıkra gibi olaylar yaşanmaya devam ediyor. Kapısı olmayan balkon gibi mimari dehalar bir yana bu topraklar, yağmurlardan bıktığı için Rize’nin üstünü kapatacağını vaat eden başkan adayları çıkarmış. Bakın daha neler var neler...

Rize eski milletvekili Fuat Sirmen, bir gün TBMM’de yaptığı konuşmada, “Milletvekillerinin yarısı aptaldır.” deyince Meclis’te milletvekillerinin tepkisini çekmiş. Tepkiler üzerine tekrar söz alan Sirmen, kürsüye çıkarak, bu kez "Meclis’tekilerin yarısı akıllıdır.” demiş.

Rizeli Turgay Civelek, aldığı otuz kiloluk buzağıyı, evinin altındaki ahırda beslemeye başlamış. Aradan on dört ay geçtikten sonra otuz kiloluk buzağı tam 240 kiloluk bir boğa olmuş. Talihsiz boğa, ahırda mahsur kalmış.

Rizeli Tahsin Tuzcu at yarışına çok meraklıymış. Kaybedince, “Burun farkıyla kaybettim.” dermiş. Bir gün eşi dayanamamış ve “Oy senin burnuna ne diyeyim? Uzun burunlu bir at bul.” diye sitem etmiş.[2]

YOLLARDA TEK BAŞLARINA DELİLER GİBİ DANS EDEN İNSANLAR

Eski Rize’yi bilenler, şehrin bu hâlinden, kıyı şeridine yapılan yüksek katlı binalardan hiç hoşlanmıyor. Deniz doldurulduğu için zamanında belediye başkanına “denizi karaya, karayı paraya çeviren başkan” deniliyormuş.

Bu arada kentsel dönüşümün bir zararı da denizlere olmuş. Nasıl mı? Balıkçılar, Rize merkezde yıkılan yapıların hafriyatlarının demirleri ayrıldıktan sonra denize dökülmesi ile kıyıda çöp sorununun daha da arttığını söylüyor. Bu arada denizinin de gerçekten kara olduğunu yeri gelmişken ekleyeyim. 

MÖ 400’de bölgeden geçen komutan ve tarihçi Ksenefon, Rize halkını “Yollarda tek başlarına deliler gibi kendi kendilerine konuşan, gülüp dans eden insanlar” diye tanımlamış. Tamam, bir yaşam sevinci var yine insanlarda ama genç birisi için sosyal yaşam yok denecek kadar az.

Başkent Üniversitesi öğretim üyeleri ile Sosyal Hizmetler ve Emniyet Müdürlüğü, Rizelilerin neden öfkeli insanlar olduğunu araştırmış. Hazırlanan rapor ilginç! Silaha olan düşkünlük, husumet güdülmesi, alkolün etkisi, AB sürecinde özgürlüklerin artmasının suçlara da özgürlük getirdiği yanlış anlayışı, genetik yapıları, acelecilik ve tez canlılık, şehir ve köy hayatının aynı anda yaşanması, kurallara uymama gelenekçiliği, iklimin etkisi, holiganizmin yoğun yaşanması ve özgüvenlerinin fazla olması Rizelileri öfkeli yapıyormuş! Rize’de birisi “ağıza vermek” deyimini kullanıyorsa siz de öfkelenip hemen kavga çıkarmayın çünkü bu “gizli bir işi açığa vurmak” anlamına geliyor. Benden söylemesi!

MÜZELER VE KALELER

Gelelim bu şehri gezmeye... Öncelikle şunu kabul edin; Rize’ye tarihî eser görme umuduyla değil, yeşile doymak için gelin. Vaktiniz varsa Rize Müzesi’ni, Atatürk Evi Müzesi’ni ve ÇAYKUR Çay İçim Müzesi’ni gezmek sizin tercihiniz. Rize’ye yukarıdan bakmak istiyorsanız da Rize Kalesi’ne çıkabilirsiniz. Kale çevresi, yapılan çevre düzenlemesiyle çay bahçesi olarak işletiliyor. Ama heybetli bir kale görmek istiyorsanız da film sahnelerini andıran Zilkale’yi muhakkak görmelisiniz. İlçe merkezinin on beş kilometre güneyinde, Fırtına Deresi’nin batı yamaçları üzerindeki bu kale eskiden, Kale-i Bala, Ciha Kale ve Kız Kaleleri gibi hem yörenin hem de İspir’e ulaşan önemli bir Orta Çağ kervan yolu üzerindeki güveliği sağlıyormuş. Kız Kalesi, Pazar ilçesinde küçük bir yarımada üzerine kurulu... Ciha Kalesi, Hemşin Deresi’nin doğusunda; Kale-i Bala ise Çamlıhemşin ilçe merkezine kırk kilometre mesafedeki Hisarcık köyünde.

YEŞİLİN HER TONU

Son yıllarda yayla turizmi epey artmış durumda... İnsanların bu güzelliklerden mahrum kalmaması çok güzel ama bu ilgi, yayla kirliliğini de beraberinde getirmiyor değil hani. Yapılaşma da diğer can sıkıcı konulardan biri... Zaten bu güzelim yaylaların eski ve yeni hâlleri bolca paylaşıldığı için bu konuya daha fazla girmeyeceğim.

Kaçkar Dağları Milli Parkı, oldukça ilgi çekici bir yer hâline geldi. Rize’nin Çamlıhemşin İlçesi’ne on altı kilometre uzaklıkta bulunan, bir bölümü Erzurum ve Artvin illerine kadar uzanan millî park, Doğu Karadeniz Dağları’nın üç büyük dağ kütlesi Üçdoruk (Verçenik), Göller (Hunut) ve Kaçkar dağlarından oluşuyor. Park içerisinde dokuz köy, otuz üç yayla yerleşimi bulunuyor. Kaçkar Tepesi, 3.992 metre zirvesiyle ülkemizin önemli zirvelerinden... Fırtına, Hemşin gibi aslında bir ırmak büyüklüğündeki akarsular, millî parkı çevrelemekte. Flora zenginliği ile uyumlu olarak milli parkta normal popülasyonlarda ayı, kurt, çakal, tilki, karaca, yaban çevreliyor.

Kaçkar Dağları’nın eteklerinde kalabalıktan uzak kalıp doğanın eşsiz güzellikleriyle baş başa kalmak için çok sayıda yayla bulunuyor. Yayla hayatı haziran ayının başından eylül ayının ilk haftasına kadar sürüyor.  

MUHTEŞEM YAYLALAR

Bugün Rize’nin en popüler merkezi durumundaki Ayder, Çamlıhemşin’in on dokuz kilometre güneydoğusunda yer alıyor. 1.218 metre rakıma sahip, Fırtına Deresi’nin sesi içinde metrelerce yüksekten akan Gürgendibi ve Gelintülü Şelalesi'ne yürüyüş mesafesinde. Kaçkar Dağları’na kuzey yönünden yapılan tırmanışların da başlangıç noktası.

Bir geçiş bölgesinde olmasının getirdiği kültürel etkileri taşıyan Anzer (Ballıköy) Yaylası da Meles, Petran, Kabahor, Garzavan yaylalarıyla çevrili konumuyla geleceğin önemli turizm merkezlerinden biri olarak gösteriliyor. Demek ki vay hâline!

Güneysu’daki Handüzü Yaylası, otantik özelliğini yitirse de merkeze yakın ve kolay ulaşılabilir olmasıyla popüler olmuş durumda. Yine İkizdere’deki ve 2.392 metre yükseklikteki Çağırankaya (Çağrankaya) Yaylası, yoğun betonlaşmaya maruz kalmış ve yaz aylarında epey kalabalık oluyor. Bir mesire yeri olarak tanımlanabilecek Gürcüdüzü Yaylası da Fındıklı’nın en çok bilinen ve kolay ulaşılabilen yaylası...

Mimari olarak biraz daha otantik özelliklerini koruyan yer istiyorsanız Vaşa, Sivrikaya, Sal, Pokut, Hazindağ, Samistal, Golezana, Hacivanak, Amlakit yaylalarına gidebilirsiniz. Özellikle Pokut Yaylası, sisli manzaraları ve otantik ahşap evleriyle masalsı manzaralar sunuyor. Palovit Yaylası da bir yanı tümüyle ormanlarla kaplı, diğer yanı ise dağ yamacına dayalı, geleneksel taş yayla evleriyle Karadeniz’in en güzel yükseltilerinden biri...

Yeni dönem yapılaşmalarının dikkatlice ve genellikle ahşap malzeme kullanılarak inşa edildiği Homeze Yaylası da 360 derecelik panaromik nokta olarak ön plana çıkıyor. Ambarlı ve Kito da manzaralı ve hâkim konumlu yaylalar...

Meşeköy Yaylası’nın tanınırlığı ise Petran Kayak Şenliği ve Lazboard (kayak tahtası) kullanımıyla artmış. Yaz kış doğa yürüyüşçülerinin tercihi. Ama “Ben sadece kış sporlarıyla ilgileniyorum.” diyorsanız coğrafi yapısı nedeniyle Kış Turizmi Merkezi ilan edilen Ovit Yaylası’na gidebilirsiniz.

Elevit Yaylası’nın özelliği ise yaz aylarında daha çok gurbetçiler tarafından ziyaret edilmesi. Horonlu şenliklere meraklıysanız ağustos ayında siz de bu yaylayı tercih edebilirsiniz.

Verçenik Yaylası’nda ondan fazla göl bulunuyor. 3.711 metreyle Kaçkar zirvesinden sonraki en yüksek nokta, bu yayla sınırları içinde...

Kaçkar Dağları eteklerinde kurulu yaylalardan Yukarı Kavron Yaylası 2.267, Aşağı Kavron Yaylası da 1.953 metre rakımda yer alıyor. İki yayla arasında yaklaşık bir buçuk kilometre mesafe bulunuyor. Özellikle yazın turizm potansiyeli oldukça yüksek. Kaçkarlara yapılacak yürüyüş ve tırmanışların son çıkış noktası olma özelliğinde. Aynı zamanda Kaçkar bölgesi göllerine yapılan yürüyüşlerin de en çok kullanılan başlangıç noktası.

ŞELALE AVCILARI BURAYA

Rize farklı noktalarında yükseklerden akan şelaleleriyle de doğa harikası manzaralar sunuyor. Bu şelalelerden en bol suya sahip olanı ve Kaçkar Dağları Milli Parkı içinde yer alan Palovit Şelalesi... Çamlıhemşin ile Ayder Yaylası arasındaki Tar Deresi’nden birçok küçük düşümlü şelale akıyor. Bunların en uzunu, üç kademeli olarak yaklaşık 250 metre yükseklikten akan Bulut Şelalesi... Ayder’deki Gelintülü Şelalesi de en bilinen ve en çok fotoğrafı çekilen şelalelerden... Yirmi üç metre yüksekten düşüp Fırtına Deresi’ne kavuşuyor. Ağaran Şelalesi, Çayeli’nde; Çoponi Şelalesi, Topluca köyünde yer alıyor. Ayrıca Palovit, Manle, Cimil, Eğvane şelaleleri de şelale avcılarının görmek isteyeceği yerlerden...

GÖL AVCILARI İÇİN DE CENNET

Şelale avcısı olur da göl avcısı olmaz mı? Rize’nin dağlık kesimlerinde 2.400 metre irtifada buzul aşındırması ve biriktirmesi sonucu oluşan küçük alanlı göller bulunuyor. En büyükleri 2.950 metredeki Ambar Gölü (Buzul Sirk Gölü), 2.900 metredeki Büyükdeniz Gölü ve 2.400 metredeki Öküzyatağı Gölü... Kumluk Dağı Gölleri (Karadeniz Gölü, Mesuk Gölü, Hoçgölü, Çennovit Gölü, Meterez Gölü ve Büyük Deniz Gölleri); Kaçkar Dağı Gölleri (Öküz Yatağı Gölü, Derebaşı Gölü ve Deniz Gölü); Kara Dağ Gölleri (Çukur Göl, Anadağ Gölleri, Davalı Göl, Döner Göl, Yıldız Gölü, Zincirli Göl, Kara Göl ve Beşik Gölü); Dilek Dağı (Tatos) Gölleri (Yatak Tepe Gölleri, Döner Göl, Micovit Göl, Kovdakit Gölü, At Alanı Tepe üzerindeki Zirve Gölleri, Kumlu Göl ise diğer göller...

Yürüyüşçüler en çok Deli Göl’ü, Kara Göl’ü; At, Micovit (Mezovit, Yıldız), Ambarlı (Balıklı), Büyükdeniz göllerini ve yedi krater gölünden oluşan Yedi Göller’i tercih ediyor.

KÖPRÜLER

Oldukça dik yamaçlardan oluşan ve yükseklerden denize hızla dökülen akarsuların derin vadiler açtığı Rize’de ulaşım için çok sayıda köprü inşa edilmiş. Böylelikle kent genelindeki taş kemer köprü mimarisi oldukça gelişmiş durumda. Bölgesel iklimin etkisiyle kısa sürede yıpranan ve ilk yapım tarihleri kesin olarak bilinmeyen köprüler sık onarım görmüş. Köprülerin tümü, akarsu yatağının iki yanında karşılıklı birer ayak üzerinde yükselen, yuvarlak ya da hafif sivri kemerli bir yay formuna sahip. Yükseklikleri kuruldukları vadinin derinliğine göre değişiyor. En ilgi çekenleri Bayırcık Kirazlık ve Kulaber köprüleri...

ENTERESAN BİR MAĞARA

Mağara meraklılarının seçeneği de Pileki Mağarası... Özel bir taştan yapılan pileki, Karadeniz’e özgü yuvarlak, içi boşaltılmış çanak şeklindeki bir mutfak gereci... Bu özel taş, İyidere Çiftlikköy’deki Pileki Mağarası’ndan çıkartılıp işleniyor ve binlerce yıldır yapılan bu işlem sonucunda Pileki Mağarası oluşmuş. Mağara, girişte iki geniş alan, ardında ise birçok tünelden meydana geliyor. İçinde kuyular ve göller bulunuyor. Mağara, ışıklandırması ve restorasyonu tamamlanarak, turizme kazandırılmış.

Yürüyüşçülere zaten bol bol yer olduğunu söyledik ama heliski (helikopterle kayak), tur kayağı, bisiklet, jeep safari, kuş gözlemciliği, doğa fotoğrafçılığı, rafting, dağcılık ve elbette FormuLaz ile LazBoard için de elverişli bir bölge Rize...

AKREP GİBİSİN KARDEŞİM

İçimden geldi bu yazıyı, dizeleri son zamanlarda beynimin içinde dönen Nazım Hikmet Ran’ın şiiriyle bitirmek istedim:

“Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!”

NOTLAR:

[1] Gülefer Akın (2019): Rize Eğitim Tarihi (1923-1980), Yüksek Lisans Tezi, Atatürk Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Türkçe Ve Sosyal Bilimler Eğitimi Ana Bilim Dalı Tarih Eğitimi Bilim Dalı, Erzurum.

[2] Fatih Sultan Kar (2007): Rize’de Yaşanmış Fıkra Gibi Olaylar, İstanbul: Çınar Eğitim Kültür Yardımlaşma Derneği.


Serpil Kurtay Kimdir?

1978 yılında Almanya’nın Esslingen kentinde doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Bilecik’te tamamladıktan sonra Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden 1999 yılında mezun oldu. 1995-2003 yılları arasında Evrensel Gazetesi’nde muhabir, istihbarat şefi ve haber müdürü olarak çalıştı. Ardından on altı yıl Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün dergisinde editörlük ve genel yayın yönetmenliği görevinde bulundu. Çeşitli dergilerde yazarlık, kitap editörlükleri yaptı, yayın süreçlerinde görevler aldı. Hâlen kitap editörlüğüne, Antalyaspor Kulübü’nün dergisinde ve Gazete Duvar’da da yazılarına devam ediyor.

Rizeliler genetik sinirli

Değerli Haberturk.com okurları.

Haberturk.com ekibi olarak Türkiye’de ve dünyada yaşanan ve haber değeri taşıyan her türlü gelişmeyi sizlere en hızlı, en objektif ve en doyurucu şekilde ulaştırmak için çalışıyoruz. Yoğun gündem içerisinde sunduğumuz haberlerimizle ve olaylarla ilgili eleştiri, görüş, yorumlarınız bizler için çok önemli. Fakat karşılıklı saygı ve yasalara uygunluk çerçevesinde oluşturduğumuz yorum platformlarında daha sağlıklı bir tartışma ortamını temin etmek amacıyla ortaya koyduğumuz bazı yorum ve moderasyon kurallarımıza dikkatinizi çekmek istiyoruz.

Sayfamızda Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına ve evrensel insan haklarına aykırı yorumlar onaylanmaz ve silinir. Okurlarımız tarafından yapılan yorumların, (yorum yapan diğer okurlarımıza yönelik yorumlar da dahil olmak üzere) kişilere, ülkelere, topluluklara, sosyal sınıflara ırk, cinsiyet, din, dil başta olmak üzere ayrımcılık unsurları taşıması durumunda yorum editörlerimiz yorumları onaylamayacaktır ve yorumlar silinecektir. Onaylanmayacak ve silinecek yorumlar kategorisinde aşağılama, nefret söylemi, küfür, hakaret, kadın ve çocuk istismarı, hayvanlara yönelik şiddet söylemi içeren yorumlar da yer almaktadır. Suçu ve suçluyu övmek, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre suçtur. Bu nedenle bu tarz okur yorumları da doğal olarak Haberturk.com yorum sayfalarında yer almayacaktır.

Ayrıca Haberturk.com yorum sayfalarında Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde doğruluğu ispat edilemeyecek iddia, itham ve karalama içeren, halkın tamamını veya bir bölümünü kin ve düşmanlığa tahrik eden, provokatif yorumlar da yapılamaz.

Yorumlarda markaların ticari itibarını zedeleyici, karalayıcı ve herhangi bir şekilde ticari zarara yol açabilecek yorumlar onaylanmayacak ve silinecektir. Aynı şekilde bir markaya yönelik promosyon veya reklam amaçlı yorumlar da onaylanmayacak ve silinecek yorumlar kategorisindedir. Başka hiçbir siteden alınan linkler Haberturk.com yorum sayfalarında paylaşılamaz.

Haberturk.com yorum sayfalarında paylaşılan tüm yorumların yasal sorumluluğu yorumu yapan okura aittir ve Haberturk.com bunlardan sorumlu tutulamaz.

Haberturk.com yorum sayfalarında yorum yapan her okur, yukarıda belirtilen kuralları, sitemizde yayınlanan Kullanım Koşulları’nı ve Gizlilik Sözleşmesi’ni peşinen okumuş ve kabul etmiş sayılır.

Bizlerle ve diğer okurlarımızla yorum kurallarına uygun yorumlarınızı, görüşlerinizi yasalar, saygı, nezaket, birlikte yaşama kuralları ve insan haklarına uygun şekilde paylaştığınız için teşekkür ederiz.



Motosiklet.net Forum > MT - Moto Kafe > Konu Dışı > Karadenizlilerin negatif enerji yüklü insanlar olmaları


PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Karadenizlilerin negatif enerji yüklü insanlar olmaları



hokahey

01 Temmuz 2021, 17:09

Aranızda muhakkak Karadenizli vardır. İşyerime Karadenizli birisi gelince içeriye negatif enerji doluyor. Bir gerilim havası oluşuyor. Ortam her an için münakaşa başlayacakmış gibi bir hale bürünüyor. İçerideki stres oranı had safhaya ulaşıyor.

İnsan ilişkilerine hakim birisi olarak bu ortamı yumuşak hale getirmek benim görevim. Fakat neden her seferinde böyle oluyor anlamış değilim.

Hislerimde yanılmam. Açıklaması olan varsa buyursun izah etsin.


murattatoğlu

01 Temmuz 2021, 17:12

Rizeliyim . Her memleket de itici insanlar vardır. Tüm ortamlarda sevilen bir kişiyim ancak bunu memleketle hiç bir alakası yok. Ben memleket olayını Askerde Acemi birliğinde bitirdim . O günden beri birisi dayımın oğlu değilse 2. kuşak akrabam olmuş umrumda değil. Yabancılardan daha çok hayır gördüm bu hayatda


arndiol

01 Temmuz 2021, 17:15

bende denizlili insanlarla karşılaşınca böyle bir durum olusuyor.

karadenizi severim. kardenizlileri de severim. yobaz olmadıgı sürece.


YasinC

01 Temmuz 2021, 17:45

Ben anne tarafından Artvinliyim. Agresiflik var ancak genel olarak sakin soğukkanlıyımdır. Biraz saman alevi olayı var bende. Şekerimi falan ölçtürdüm bir şey çıkmadı. İş yerlerinde genel olarak ani gerginliklerim olur ancak tanışıklık arttıkça azalır. Belli bir eşik aşılırsa ben ben değilim ondan sonrası muallak her şey. En son çalıştığım Trabzonlu birisi vardı oda sürekli gergindi ortamı da gererdi.

Var bir şey


sallami

01 Temmuz 2021, 17:55

bende denizlili insanlarla karşılaşınca böyle bir durum olusuyor.

karadenizi severim. kardenizlileri de severim. yobaz olmadıgı sürece.

Noldu bizim oğlan? Neetti bizimkiler sene?


tommygun

01 Temmuz 2021, 21:59

Coğrafyadan ziyade biraz insanın kişiliğiyle ilgili, Kazım Koyuncu da Karadenizli, İsmail Türüt te. Volkan Konak da Karadenizli uzaylı Mustafa Topaloğlu da, Kamil Sönmez de Karadenizli Hz.Hasan Mezarcı da..Boktan insan nerede doğarsa nerede yaşarsa yaşasın boktandır,dandiktir. İyi insan nerede doğarsa doğsun, nereli olursa olsun her daim iyidir.


hokahey

01 Temmuz 2021, 23:01

Coğrafyadan ziyade biraz insanın kişiliğiyle ilgili, Kazım Koyuncu da Karadenizli, İsmail Türüt te. Volkan Konak da Karadenizli uzaylı Mustafa Topaloğlu da, Kamil Sönmez de Karadenizli Hz.Hasan Mezarcı da..Boktan insan nerede doğarsa nerede yaşarsa yaşasın boktandır,dandiktir. İyi insan nerede doğarsa doğsun, nereli olursa olsun her daim iyidir.

Hocam Ege'de yukarıda saydığın isimlere benzer karakterde bir tane ünlü insan yoktur.


tommygun

01 Temmuz 2021, 23:08

Hocam Ege'de yukarıda saydığın isimlere benzer karakterde bir tane ünlü insan yoktur.

Hocam açıkçası kıyı Ege ve Trakya bu ülkenin yıldızıdır.


Mr.wind

02 Temmuz 2021, 00:02

Acilin agalar bir adet elestri, bir adet de tespit birakacagim.

Elestrim kendi memleketim olan Amasya'ya. Ayrani yok icmeye,tahteravalli ile gider sicmaya deyimi benim memleketim icin soylenmis olabilir.

Son model arabalar, marka kiyafetler, havalar havalar sanirsin ejderhasi var mk. Evine gitsen tavandan agzinin icine hamam bocegi dusecek adam bmw ye biniyor.

Simdi gelelim tespite. Her memleketin iyisi, durustu kendi memleketinde kaliyor. iti kopugu hirsizi dolandiricisi memleketinde barinamayip geliyor istanbula.

İstisnalar vardir illaki genellememek lazim tabi, ama kucuk sehirde sıkıntılı tipler barinamiyor. İstanbula gelenin de ilk duragi esenyurt tabi. Esenyurta seytan gitse agzi acik kalir, bana gerek yok der emekli olur.

Konuyla pek ilgisi olmadi yazdiklarimin ama neyse artik.


hokahey

02 Temmuz 2021, 00:47

Acilin agalar bir adet elestri, bir adet de tespit birakacagim.

Elestrim kendi memleketim olan Amasya'ya. Ayrani yok icmeye,tahteravalli ile gider sicmaya deyimi benim memleketim icin soylenmis olabilir.

Son model arabalar, marka kiyafetler, havalar havalar sanirsin ejderhasi var mk. Evine gitsen tavandan agzinin icine hamam bocegi dusecek adam bmw ye biniyor.

Simdi gelelim tespite. Her memleketin iyisi, durustu kendi memleketinde kaliyor. iti kopugu hirsizi dolandiricisi memleketinde barinamayip geliyor istanbula.

İstisnalar vardir illaki genellememek lazim tabi, ama kucuk sehirde sıkıntılı tipler barinamiyor. İstanbula gelenin de ilk duragi esenyurt tabi. Esenyurta seytan gitse agzi acik kalir, bana gerek yok der emekli olur.

Konuyla pek ilgisi olmadi yazdiklarimin ama neyse artik.

Güzel bir tespit. Küçük şehirlerde barinamayanlar büyük şehirlere kaçıyorlar. Fakat işin ekonomik boyutu da var. Küçük şehirlerde pastadan pay alamayan fakir insanlar da ekmek parası peşinde büyük şehirlere geliyorlar. Velhasıl küçük şehirler daha saf bir Topluluk halini alıyorlar.

---------- Mesajlar birleştirildi - 00:47 ---------- bir önceki mesaj zamanı 00:42 ----------


Rizeliyim . Her memleket de itici insanlar vardır. Tüm ortamlarda sevilen bir kişiyim ancak bunu memleketle hiç bir alakası yok. Ben memleket olayını Askerde Acemi birliğinde bitirdim . O günden beri birisi dayımın oğlu değilse 2. kuşak akrabam olmuş umrumda değil. Yabancılardan daha çok hayır gördüm bu hayatda

Aga geçen senelerde rizeli bir kadın ile adamın arabasına bindim. Bunlar 30 yıllık falan evliler. Neyse giderken adam kadına bir hakaretler ediyor, kavga küfür kıyamet. Arkada koltuğun dibine pustum. Arada fiziki müdahale de oluyor. Kadın da hiçbir şey olmamış gibi davranıyor. Yani bu tür şeyler onların normali haline gelmiş. Ulan bari arkada ben varım diye iki dakika uslu durun, ben indikten sonra dövüşün de mi? Yok abi ya harbiden nutkum tutuldu!


SuleymanE

02 Temmuz 2021, 01:34

Normalde genellemelere karşıyımdır ama güneş de balçıkla sıvanmaz, maalesef hokanın tespiti doğru.

Üniversiteyi KTÜ de yani Trabzonda okudum. Karadeniz insanını uzun süreli tanıma ve etkileşime geçme şansına sahip oldum. İlk yılımda resmen kültür şoku yaşadım. Bağırarak konuşmak, durup dururken sinirlenmek, 10 sn sonra hiçbir şey olmamış gibi yaşantısına devam etmek onlar için gerçekten çok normal sayılıyor. Mizaçlarında gereksiz bir agresiflik ve sinir hakim.

Birçok kez aha bunlar kafa göz birbirine girecek sandığım kişilerin, kısa münakaşasından sonra bazen gülerek bazen de dönüp kendi yollarına gittiklerine çok şahit oldum.

Birçok karadenizli arkadaşım da oldu. Onlara da sorunca genelde hepsi bu durumu kabul ediyor. Yapımız böyle diyorlar ama aslında bence asıl sorun yetişme tarzları. Küçük yaşta büyük şehire taşınıp orada büyümüş karadenizli arkadaşlarımın daha sakin ve efendi yapıda olduklarını fark ettim.

Yani çemberin dışına çıkan ve doğru ortamda büyüyen kişilerde bu gereksiz agresiflik ve negatif tavırlar yok veya çok daha az var.

Karadeniz bölgesinde yaşayan arkadaşlar kusuruma bakmasın ama dışarıdan bakan bir göz olarak gerçekten şu anlamsız agresifliğinizi ve durduk yere sinirlenme huyunuzu törpülemenizi öneririm. Büyük ihtimal ne yaptığınızın tam farkında değilsiniz ama dışarıdan bakanlar için aşırı rahatsız edici bir tutum bu.

Sürekli bu agresif tutumu yüzünden tartışma çıkardığı için arkadaş ortamımızdan çıkardığımız karadenizli arkadaşlarımız oldu. Özünde çok iyi kalpli biri ama durduk yere ters laf söylemeler, gereksiz dik dik konuşmalar normal psikolojiye sahip bir insanın yapacağı davranışlar değil. Bu tutum okadar rahatsız edici ki ister istemez bir süre sonra buna katlanamamaya başlıyorsunuz, uyarmaya çalışınca yok ya ben öyle değilim deyip aynı şeyi sürekli yeniden tekrarlayınca ve artık mecburi olarak selamı sabahı kesmek zorunda kalıyorsunuz.

Umarım sözlerim karadenizli arkadaşlarımızı üzmemiştir. Sözlerimi olumlu bir eleştiri olarak algılamanızı isterim.

Tekerimize taş değmesin inşallah. :rendeer:


-Black-

02 Temmuz 2021, 02:17

Ülkemizde iyi eğitim veren eğitim kurumlarının sayıca az olmasından kaynaklanıyor bu tür davranış bozuklukları.
Oturmayı, kalkmayı, konuşmayı, doğru soru sormayı, tartışmayı bilmiyoruz.
Ayıp ve utanma gibi kavramlar da unutulunca iş çığırından çıktı iyice tabii.

Bilerek ve isteyerek, planlı bir şekilde yozlaştırdılar toplumumuzu.


Kerem34_

02 Temmuz 2021, 04:12

Normalde genellemelere karşıyımdır ama güneş de balçıkla sıvanmaz, maalesef hokanın tespiti doğru.

Üniversiteyi KTÜ de yani Trabzonda okudum. Karadeniz insanını uzun süreli tanıma ve etkileşime geçme şansına sahip oldum. İlk yılımda resmen kültür şoku yaşadım. Bağırarak konuşmak, durup dururken sinirlenmek, 10 sn sonra hiçbir şey olmamış gibi yaşantısına devam etmek onlar için gerçekten çok normal sayılıyor. Mizaçlarında gereksiz bir agresiflik ve sinir hakim.

Birçok kez aha bunlar kafa göz birbirine girecek sandığım kişilerin, kısa münakaşasından sonra bazen gülerek bazen de dönüp kendi yollarına gittiklerine çok şahit oldum.

Birçok karadenizli arkadaşım da oldu. Onlara da sorunca genelde hepsi bu durumu kabul ediyor. Yapımız böyle diyorlar ama aslında bence asıl sorun yetişme tarzları. Küçük yaşta büyük şehire taşınıp orada büyümüş karadenizli arkadaşlarımın daha sakin ve efendi yapıda olduklarını fark ettim.

Yani çemberin dışına çıkan ve doğru ortamda büyüyen kişilerde bu gereksiz agresiflik ve negatif tavırlar yok veya çok daha az var.

Karadeniz bölgesinde yaşayan arkadaşlar kusuruma bakmasın ama dışarıdan bakan bir göz olarak gerçekten şu anlamsız agresifliğinizi ve durduk yere sinirlenme huyunuzu törpülemenizi öneririm. Büyük ihtimal ne yaptığınızın tam farkında değilsiniz ama dışarıdan bakanlar için aşırı rahatsız edici bir tutum bu.

Sürekli bu agresif tutumu yüzünden tartışma çıkardığı için arkadaş ortamımızdan çıkardığımız karadenizli arkadaşlarımız oldu. Özünde çok iyi kalpli biri ama durduk yere ters laf söylemeler, gereksiz dik dik konuşmalar normal psikolojiye sahip bir insanın yapacağı davranışlar değil. Bu tutum okadar rahatsız edici ki ister istemez bir süre sonra buna katlanamamaya başlıyorsunuz, uyarmaya çalışınca yok ya ben öyle değilim deyip aynı şeyi sürekli yeniden tekrarlayınca ve artık mecburi olarak selamı sabahı kesmek zorunda kalıyorsunuz.

Umarım sözlerim karadenizli arkadaşlarımızı üzmemiştir. Sözlerimi olumlu bir eleştiri olarak algılamanızı isterim.

Tekerimize taş değmesin inşallah. :rendeer:

Yapıları böyle olduğu için değil, bizim yapımız böyle yalanının altına sığındıkları için böyleler. Sorsan coğrafya etkisi, zor şartlarda çalışıyoruz, çay toplamak zor bilmem ne derler. Ulan Akdeniz'i flamingolu deniz yatağından hallice botla geçip burada 3 kuruşa saat satan adam ne yapsın o zaman? Bunların çoğunun yanında melek kalıyor adamlar. Memleketinde aslandan burada sahil güvenlikten, polisten kaçarak yaşıyor adamlar ben bir agresifliklerini görmedim.

Karadeniz insanının %10'unu gerçekten çok severim, yakın arkadaşlarım arasında karadenizli yoğunluğu vardır hatta. Fakat geri kalan 90'a karşı asla nötr değilim, iğrenmek daha yakın bir duygu hissettiklerime. Hiçbir bölgede cehalet bu kadar rağbet görmüyor, 100 sene kız çocuklarını okula göndermeyen Doğu bile bunlardan daha ileride kültür olarak. Örneğin bir çoğu Kürt vatandaşlarımızı beğenmez, burun kıvırır. Karadenizliler için bir söz var ''Kürt'ün deniz görmüşü'' ama ben buna katılmıyorum. Doğunun, dolayısıyla orada çoğunluk olan kürtlerin köklü bir tarihi var en azından, kendilerine ait bir kültürleri var toplama da olsa. Anadolu'da yaşayıp da toplama olmamak mümkün değil zaten de neyse.

Karadenizliyseniz ve sinirlendikten, densizlik yaptıktan sonra '' Ben Trabzonluyum, rizeliyim, oralıyım , buralıyım benim kanımda var'' gibi gerizekalıca bir argüman sunmadan önce insanlar sizin bu aptallıklarınızı alttan almak zorunda mı ya da bu kişileri nüfus memuru falan sanarak memleketi mi teyit ettirmeye çalışıyorsunuz bir düşünün. Bu tarz salak bir argümanla gelmeden önce ya hu ben salak mıyım, memleketimle sağa sola saldırmamın nasıl bir alakası olabilir sorusunu içinizde çözün. Çünkü ben dayanabildiğim kadar arkanızdan, dayanamadığım yerde yüzünüze sövüyorum can sıkıyor. Burunlar da ortalamadan irice, tadilatı zor oluyor.

Canımız, kanımız, kardeşimiz olan Karadenizli dostlarımız sakın alınmasın bu dediklerime, bunları sizin memleketinize laf getiren; eline, koluna, ağzına sahip çıkamayan dalyarak tiplere istinaden söylüyorum. Karadeniz insanının iyisine gözüm kapalı canımı emanet ederim, iyiyi bulmak daha zor sadece diğer bölgelere göre.

---------- Mesajlar birleştirildi - 04:12 ---------- bir önceki mesaj zamanı 03:52 ----------



Ekstra olarak ekleyeyim, yazdıklarımın çoğunluğu en fazla iki kuşak önce büyükşehire göçmüş olanlarda gördüğüm şeyler. Eğer sayıp sövdüğümüz şehirlere gidersek çok utanacaksınız, aa bu insanların geneli hiç böyle değilmiş diyeceksiniz çünkü misafire karşı geneli çok iyi insanlar. Misafirlik uzar, orada bir ev alırsanız. O eve haftada bir iki gün siyah poşet, yılda 2 3 farklı dişi, şehir dışından ziyaretinize gelen dövmeli, küpeli arkadaşlarınız olursa muhtemelen 2.senenizde oralardan taşınmak zorunda kalacaksınız. Seviye oraların ortalama seviyesindeyse ilk senenin sonunda muhtemelen, şu binadaki çocuk da sadanistimiş, kedi yiyorumuş, zina yapıyorumuş, din düşmanı imiş tadında dedikodular gelir kendiniz hakkında kulağınıza. Sevmediğim bir özellik de insanların hayatına '' burnunu sokmayı'' seviyor adamlar. Genel olarak tüm Türk milleti işi olmayan yere burnunu sokmayı sever ama Karadeniz bir iki adım önde bu konuda. Hatırlayın lisede ateist olur, cuma kılmayan bir genç olur, alevi bir kardeşimiz olur sınıftan birisi adeta sorgular bu çocuğu. Heh o yargıç adam ya Karadenizlidir ya da Konyalıdır %98, 2 ihtimalle.

Yatırım tavsiyesi değildir.


impetum

02 Temmuz 2021, 07:17

Gitmediğim 4 5 il hariç tüm memleketi gezmiş biri olarak önyargı olmadığı sürece hakkari ile edirne arasında pek fark yok diyebilirim. Doğu ile batı arasında biraz bilinç, eğitim seviyesi ve ses tonu farkı var, doğuya gidildikçe daha yüksek sesle konuşuluyo :)


arndiol

02 Temmuz 2021, 08:28

Noldu bizim oğlan? Neetti bizimkiler sene?

birçok şehir gezdim, neredeyse hiçbirinde olay yaşamadım.

2 kere Denizliye gttim, 2sinde de esnafla birbirimize girdik.

Fırına gidiyorsun, kız arkadaşınla yanyana oturmana laf yapıyorlar, el ele dolaştıgında laf yapıyorlar

Bir de o zamanlar piercing , uzun sac , simsiyah bir tip idim. Esnaflar yardımcı olmamak ve terslemek ya da laf etmek için yer arıyordu.

O nedenle denizliden bir tiksindim.

sonrasında hem iş hem özel hayatımda denizlili birkaç kişiden kazık yedim.


Bende önyargı olsutu :D


espresso

02 Temmuz 2021, 08:55

Bunlar hep o çok övünülen meşhur "Türk Aile Yapısı" yüzünden.
Karadeniz de geri kalmış yerlerden biri olarak toplumun modern değerler değil feodal değerlerle yürüdüğünden böyle oluyor.

Karadenizli olup böyle olmayan arkadaşım Kazım Koyuncu mesela bunların farkına varmış sınıf bilinci olan devrimci bir anarşistti, haliyle bu özelliklerden kurtarabilmişti kendini.


sallami

02 Temmuz 2021, 09:26

birçok şehir gezdim, neredeyse hiçbirinde olay yaşamadım.

2 kere Denizliye gttim, 2sinde de esnafla birbirimize girdik.

Fırına gidiyorsun, kız arkadaşınla yanyana oturmana laf yapıyorlar, el ele dolaştıgında laf yapıyorlar

Bir de o zamanlar piercing , uzun sac , simsiyah bir tip idim. Esnaflar yardımcı olmamak ve terslemek ya da laf etmek için yer arıyordu.

O nedenle denizliden bir tiksindim.

sonrasında hem iş hem özel hayatımda denizlili birkaç kişiden kazık yedim.


Bende önyargı olsutu :D

Haklısın. Götürüp, getirmeleri bile sorun.


SuleymanE

02 Temmuz 2021, 09:37

Yapıları böyle olduğu için değil, bizim yapımız böyle yalanının altına sığındıkları için böyleler. Sorsan coğrafya etkisi, zor şartlarda çalışıyoruz, çay toplamak zor bilmem ne derler. Ulan Akdeniz'i flamingolu deniz yatağından hallice botla geçip burada 3 kuruşa saat satan adam ne yapsın o zaman? Bunların çoğunun yanında melek kalıyor adamlar. Memleketinde aslandan burada sahil güvenlikten, polisten kaçarak yaşıyor adamlar ben bir agresifliklerini görmedim.

Karadeniz insanının %10'unu gerçekten çok severim, yakın arkadaşlarım arasında karadenizli yoğunluğu vardır hatta. Fakat geri kalan 90'a karşı asla nötr değilim, iğrenmek daha yakın bir duygu hissettiklerime. Hiçbir bölgede cehalet bu kadar rağbet görmüyor, 100 sene kız çocuklarını okula göndermeyen Doğu bile bunlardan daha ileride kültür olarak. Örneğin bir çoğu Kürt vatandaşlarımızı beğenmez, burun kıvırır. Karadenizliler için bir söz var ''Kürt'ün deniz görmüşü'' ama ben buna katılmıyorum. Doğunun, dolayısıyla orada çoğunluk olan kürtlerin köklü bir tarihi var en azından, kendilerine ait bir kültürleri var toplama da olsa. Anadolu'da yaşayıp da toplama olmamak mümkün değil zaten de neyse.

Karadenizliyseniz ve sinirlendikten, densizlik yaptıktan sonra '' Ben Trabzonluyum, rizeliyim, oralıyım , buralıyım benim kanımda var'' gibi gerizekalıca bir argüman sunmadan önce insanlar sizin bu aptallıklarınızı alttan almak zorunda mı ya da bu kişileri nüfus memuru falan sanarak memleketi mi teyit ettirmeye çalışıyorsunuz bir düşünün. Bu tarz salak bir argümanla gelmeden önce ya hu ben salak mıyım, memleketimle sağa sola saldırmamın nasıl bir alakası olabilir sorusunu içinizde çözün. Çünkü ben dayanabildiğim kadar arkanızdan, dayanamadığım yerde yüzünüze sövüyorum can sıkıyor. Burunlar da ortalamadan irice, tadilatı zor oluyor.

Canımız, kanımız, kardeşimiz olan Karadenizli dostlarımız sakın alınmasın bu dediklerime, bunları sizin memleketinize laf getiren; eline, koluna, ağzına sahip çıkamayan dalyarak tiplere istinaden söylüyorum. Karadeniz insanının iyisine gözüm kapalı canımı emanet ederim, iyiyi bulmak daha zor sadece diğer bölgelere göre.

---------- Mesajlar birleştirildi - 04:12 ---------- bir önceki mesaj zamanı 03:52 ----------



Ekstra olarak ekleyeyim, yazdıklarımın çoğunluğu en fazla iki kuşak önce büyükşehire göçmüş olanlarda gördüğüm şeyler. Eğer sayıp sövdüğümüz şehirlere gidersek çok utanacaksınız, aa bu insanların geneli hiç böyle değilmiş diyeceksiniz çünkü misafire karşı geneli çok iyi insanlar. Misafirlik uzar, orada bir ev alırsanız. O eve haftada bir iki gün siyah poşet, yılda 2 3 farklı dişi, şehir dışından ziyaretinize gelen dövmeli, küpeli arkadaşlarınız olursa muhtemelen 2.senenizde oralardan taşınmak zorunda kalacaksınız. Seviye oraların ortalama seviyesindeyse ilk senenin sonunda muhtemelen, şu binadaki çocuk da sadanistimiş, kedi yiyorumuş, zina yapıyorumuş, din düşmanı imiş tadında dedikodular gelir kendiniz hakkında kulağınıza. Sevmediğim bir özellik de insanların hayatına '' burnunu sokmayı'' seviyor adamlar. Genel olarak tüm Türk milleti işi olmayan yere burnunu sokmayı sever ama Karadeniz bir iki adım önde bu konuda. Hatırlayın lisede ateist olur, cuma kılmayan bir genç olur, alevi bir kardeşimiz olur sınıftan birisi adeta sorgular bu çocuğu. Heh o yargıç adam ya Karadenizlidir ya da Konyalıdır %98, 2 ihtimalle.

Yatırım tavsiyesi değildir.


"Yapıları böyle olduğu için değil, bizim yapımız böyle yalanının altına sığındıkları için böyleler." Kesinlikle katılıyorum. Kötü ve değiştirilmesi gereken özelliklerine bahane uydurmak daha kolaylarına geliyor.

Sevdiğim bir karadenizli arkadaşımı uyardım, bak böyle böyle yapıyorsun yapma, insanlar sana güceniyor, durduk yere insanların kalbini kırıyorsun diye. Hemen "ya benim de yapım böyle kanka" diyecek oldu. Dedim "senin yapına s.karım, hırbo, az adam ol!!!" :)
Bu acaip şaşırdı. Beni hep efendi görmüştü, yiyince kalayı gözleri fal taşı gibi açıldı. Dedim "bak bende sayıp sövebiliyorum kolayca, hatta sinirli tarafıma gelsen dünyan şaşar, ama sana veya etrafıma bunu yansıtmıyorum. Neden? çünkü sevdiğim insanların kalbi kırılmasın diye.

Peki ne oldu, bu arkadaş 1 hafta biraz uyum sağlamaya çalıştı, gereksiz ters konuşmalarını azalttı sonra yine eski huylarına dönünce motosiklet turlarına çağırmamaya başladık. Şimdi kendi dünyasında yaşıyor, facede 3 paylaşımından 2 si "bize her yer trabzon". Öyle olacak tabi, gittiğin coğrafyaya ve kültüre uyum sağlayamıyorsan, kendi minik ve sorunlu dünyanda yaşamaya devam tabi ki...

Karadenizli olupta kendisini yetiştirmiş çok değerli insanlarla da tanıştım. Hepsinin ortak paydası ailelerinin tutucu ve gereksiz hemşerici zihniyetten uzak, medeni ve tahsilli insanlar olmasıydı. Ben karadenizliyim demese hayatta inanmazsınız oranın insanı olduğuna.

Bu yüzden "benim yapım böyle, karakterimiz böyle" safsatasına inanmıyorum bende.


oktayakgoz

02 Temmuz 2021, 09:55

İstanbul doğma büyüme trabzonluyum. Bende katılıyorum aslında bu tespite. İstanbulda yetişenler yada başka şehirlerde bu durum o kadar öne çıkmıyor yada etrafımdakiler öyle değil. Genellemeyi sevmem ama daha büyük düşünürseniz ülke insanı gerçekten sorunlu. Asabilik karadenizde çok var fakat daha kötüsü ülke insanının genelinin adalet anlayışı sadece kendine. Adil olup asabi olsalar keşke.

Artık yurt dışına gitme konusunda ciddi adımlar atıyorum bu ülke yaşanmaz oldu artık.


genelleme yanlış olmuş gittim gezdim çok trabzonlu rize li arkadaşım var iyi insanlar
Gereksiz agresiflik görmek isteyeni sakarya ya bekleriz :) :P


alp_tunay

02 Temmuz 2021, 11:14

Havasından bence..4 gün orduda kaldım ben bile agresifleştim... güneş yok.. Denize baksan denizi göremiyorsun..Her taraf gri... İnsanın içi kararıyor... Düşünsenize hergün bu manzara ile karşılaşan insanların halini?.. Sabah uyanıyorsun ya yağmur havası ya da her taraf bulutlu, puslu...
Coğrafya çok önemli... Yaşadığın yer iklim koşulları ,yaşam şartları... Kırsal kesimde en yakın komşusunun 200 metre uzakta olması , hep bağırarak iletişim kurmaları falan da ekleyebiliriz...


yaşlıveacemi

02 Temmuz 2021, 11:18

genelleme yanlış olmuş gittim gezdim çok trabzonlu rize li arkadaşım var iyi insanlar
Gereksiz agresiflik görmek isteyeni sakarya ya bekleriz :) :P

Asıl sorun kültürsüzlük, cahillik.


oktay33

02 Temmuz 2021, 11:30

Alnı dar insanlardan uzak durmak lazım.


hokahey

02 Temmuz 2021, 12:41

Havasından bence..4 gün orduda kaldım ben bile agresifleştim... güneş yok.. Denize baksan denizi göremiyorsun..Her taraf gri... İnsanın içi kararıyor... Düşünsenize hergün bu manzara ile karşılaşan insanların halini?.. Sabah uyanıyorsun ya yağmur havası ya da her taraf bulutlu, puslu...
Coğrafya çok önemli... Yaşadığın yer iklim koşulları ,yaşam şartları... Kırsal kesimde en yakın komşusunun 200 metre uzakta olması , hep bağırarak iletişim kurmaları falan da ekleyebiliriz...

İngiltere de yağmurlu/nemli ama insanları agresif değil. Dediğiniz şey coğrafi alandan dolayı yani bölgenin dağlık olması ile alakalı olabilir.

---------- Mesajlar birleştirildi - 12:41 ---------- bir önceki mesaj zamanı 11:49 ----------

Aklıma gelmişken sorayım. Hadi biz kendi aramızda üç beş agresifi idare ediyoruz da bunlar kendi memleketlerinde kendi aralarında nasıl anlaşabiliyorlar?


dundanbiri

02 Temmuz 2021, 13:16

Bir Karadenizli olarak kendi gözlemlerime göre söylüyorum pek alakası yok, elimdeki istatistiklere göre 300 agresif 900 negatif... :))

4 yıl Trabzonda yaşadım, 7 yıl İzmir'de 1 Yıl Bursa, 1 yıl Antalya 1 yıl İstanbul, Yaşım 35 kalan yıllarda Balıkesirde, tespiklerime göre bence asıl İstanbullular negatif iyon yüklüler :)

Benim çalıştığım Karadenizli insanlar oldukça neşeli eğlenceli insanlardı, dalga geçmeyi seven, mizahı biraz ofansif trollüğü seven kişilerdi, yine genelleme yapılamaz tabi, duruma zamana mekana göre her şey değişiklik gösterecektir, ayrıca negatif olduktan sonra her insan benzer tepkileri gösterecektir, nereli olduğunun bir önemi yok,

elbette karaktere göre çeşitli söylemlere sığınan insanlarda vardır, sonuçta bir sürü insan var, işte genelleme yapmayınız falan filan :)



https://www.youtube.com/watch?v=SpzTEF5IBAo


gurcanozturk

02 Temmuz 2021, 13:34

Ben negatiflikten cok belirli bir "ben her istedigimi her yerde yaparim, nolmus yani, ben boyleyim, biz boyleyiz, bunlar normal, ben buraya uyum saglamam burasi bana uyum saglasin" problemleri goruyorum Karadenizli arkadaslarda. Yani yillardir gordugu, egitildigi toplumdan/ortamdan baska bir ortama gecse de gectigi ortamin kural/gelenek gibi ozelliklerine uymak istemedigini goruyorum. Bunlar gorgu kurali da olabiliyor, ahlak kurali da, toplumsal yasamla ilgili kural da olabiliyor.

Benim en sevmedigim seylerden biri toplum icerisinde yuksek sesle konusmak, bagirmak. Ozellikle telefonla konusurken bizimle mi konusuyor karsisindakiyle belli olmuyor bu tip insanlar.

Bulundugum sokaktaki kafenin sahipleri Karadenizli muteahhit, o kadar belirgin ki. Hic sormadan Karadenizli bunlar diyebiliyorsun. Yasli adamin 4 oglu var, ogullari sagolsun efendi, kibar insanlar. Ama baba inanilmaz, kafenin icinde musteriler varken garsona ya da isletmeciye bagiriyor, telefonla konusurken tum kafe onu duyuyor, cebinden tomarla para cikariyor, masadan masaya sohbet ediyor. Ve bu adamin yas/meslek grubunda o kadar cok ki bu tip davranislar. Yeni nesilde o kadar fazla degil bunun da farkindayim. Olay tamamen kendini gelistirmeyle ilgili elbette. Ogullari neden oyle degil? Belki de onun gibi olmayi tercih etmediler gordukce, bilemiyorum.

Trabzonlu arkadaslar alinmasin cumle oldugu icin kullaniyorum; "Bize her yer Trabzon" lafi "Biz Trabzon'da boyle yasiyorduk, Alanya'da da boyle yasariz" gibi oluyor, Trabzon ile Alanya'nin sosyal ve kulturel dinamikleri farkli iken. Ikisinde ayni sekilde yasayamazsin, yasamamalisin.

Bunlar benim goruslerim, dogrudur yanlistir, tartisilir.


sallami

02 Temmuz 2021, 14:10

Böyle bir genelleme yapılamaz. Herkesin hayatta yaşadığı tecrübeler farklı, farklı. Size denk gelen insanlar, sonuç itibari ile geneli kapsayacak sayıda değildir. Güneşe mermi sıkan Adanalılar. Kars'ta Kars'lıya veresiye vermeyen Kars'lılar. Denizli'de götüvecesen götüve, götüvemecesen götüvecekler va. Neye göre genelliyeceğiz. Ama genelleyecek birşey varsa oda coğrafyanın insanlar üstündeki etkisidir. Bir egeli harmandalı oynarken diğer elemanla arasında 10 mt. vardır. Doğuanadoluda omuzlar birbirine yapışıktır. Karadenizliler Karadeniz gibi hırçın oynar.


hokahey

02 Temmuz 2021, 14:16

Böyle bir genelleme yapılamaz. Herkesin hayatta yaşadığı tecrübeler farklı, farklı. Size denk gelen insanlar, sonuç itibari ile geneli kapsayacak sayıda değildir. Güneşe mermi sıkan Adanalılar. Kars'ta Kars'lıya veresiye vermeyen Kars'lılar. Denizli'de götüvecesen götüve, götüvemecesen götüvecekler va. Neye göre genelliyeceğiz. Ama genelleyecek birşey varsa oda coğrafyanın insanlar üstündeki etkisidir. Bir egeli harmandalı oynarken diğer elemanla arasında 10 mt. vardır. Doğuanadoluda omuzlar birbirine yapışıktır. Karadenizliler Karadeniz gibi hırçın oynar.

Doğrudur, coğrafya insan davranışlarını da şekillendiren bir faktör.


Mr.wind

02 Temmuz 2021, 16:05

genelleme yanlış olmuş gittim gezdim çok trabzonlu rize li arkadaşım var iyi insanlar
Gereksiz agresiflik görmek isteyeni sakarya ya bekleriz :) :P

bence trabzon ve sakaryanin asabiyette ilk 2 de yeri garanti:)


hokahey

02 Temmuz 2021, 17:14

Dur lan bi anı aklıma geldi.

90'lı yıllarda Metro turizm'de hostluk yapıyordum. Bir keresinde İzmir-Ankara seferini yaparken Karadenizli bir şoföre denk geldim. İkram faslını geçtikten sonra her yolculukta doldurduğumuz formu doldurmak üzere şoförün yanına gittim. Şoför de aksi mi aksi. Ne desem fırça atıyor. Adını soyadını sordum "Şansal Dilsiz" dedi. Tabii ben gürültü ile yanlış anlamışım "Şansal Dinsiz" mi abi dedim. Demez olaydım. Ankara'ya kadar bastı kalayı. Çağırıp çağırıp "ula bir insan dinsiz olur mu, sen bağa ne demek isteysun" diyor. "Abi kusura bakma yanlış anlaşılma olmuş diyorum, anlamıyor". Sonra arkadaşlar "dua et yolda bırakıp gitmemiş. Aşağıya indirip döver sonra orada bırakıp giderdi" dediler.

Bu da böyle bir anımdır.


ufoz

02 Temmuz 2021, 18:22

Yıl 2002 olmalı.
Karadenizli bir bayimiz var, Erdoğan. Teknik lise mezunu, 40 yaşlarında, tecrübeli, iyi bir elektrik teknisyenidir.
Bayılır silahlara. Aynı anda belde, koltuk altında, paçada olmak üzere 3 tabanca taşır.

Bir cihaz ithal etmiştik. Dedikki öyle bir montaj kitabı yapalımki, ilkokul mezunu bile okuma yazma biliyorsa bu cihazı monte edip çalıştırabilsin.
Gerçekten kitapçığı hazırlarken ilkokul mezunu depodaki nakliyeci arkadaşlara verip test ettik.
Baktıkki tamamdır. Bir cumartesi sabah erkenden gelen Erdoğan'a sattık ilk cihazı. Tabi kitapçıkta yanında.

2-3 saat sonra Erdoğan aradı.

Erdoğan : "Abi kırmızı kabloyu ( + ) yazan uca bağlayacağım, doğru midur?"
Ben : "Doğru"

Erdoğan : "Siyah kabloyu ( - ) yazan uca bağlayacağım, doğru midur?"
Ben : "Doğru"

Erdoğan : "Turuncu kabloyu sinyal ( + ) yazan uca bağlayacağım, doğru midur?"
Ben : "Doğru. Erdoğan biz sana montaj kitapçığı vermedikmi? Hem de renkli olanından. Ona bakmadın mı?"

Erdoğan : "Baktım abi. Hatta şu anda cihazı bağlarken önümde. Oradan okuyorum zaten"
Ben : "Kitapçık önündeyse bana niye soruyorsunki"

Erdoğan : "Bendeki kitapçık doğrumidur, yanlişmidur, onu kontrol edeyrum" :) :) :) :)

Not : Yukarıdaki anlattığım hikayeyi bire bir yaşadım :)


sallami

02 Temmuz 2021, 19:03

Bilmediğim için soruyorum. Neden bir ısı kaynağı etrafında toplanan insanların içinde, herkes elini, yüzünü ısıya doğru çevirirken, Trabzon'lu arkasını döner? Bu neden hep böyledir? Bir mekana girdiğimde sobaya kıçını dönen adamın Trabzon'lu olduğuna dair her iddaayı kazanmışımdır.


watercolours

02 Temmuz 2021, 20:01

bence trabzon ve sakaryanin asabiyette ilk 2 de yeri garanti:)

Sakarya Trabzon'un ilçesi gibi birşey zaten.


Mr.wind

02 Temmuz 2021, 22:33

Söyle bir animi anlatayim:

Sene 2000. Amasyada memleketimde lisede yatili okuyorum, ailem istanbulda. Amasyadan otobuse bindim en arka 5 linin soldan 2. koltuktayim. Solumda da uzun sacli kupeli tarz bir arkadas var.

Neyse tosya otogarda bos olan sag tarafima sonradan sakaryali oldugunu ogrendigim bir kumas pantol, beyaz corap yumurta topuk kundurali bir insan bozmasi oturdu.

Adam 5 dk sonra basladi konusmaya. Bunlar benim midemi bulandiriyor, yok efendim kizmi erkekmi belli degil adam yardiriyor.. Basta hafiften sessiz basladi, sonra digerlerinin duyacagi sekilde soyleniyor da soyleniyor.

Ben liseli bebeyim tabi, sesimi de cikaramiyorum. Zaten otobusteki kimse sesini cikarmiyor. Ara ara muavin geliyor, abi yapma etme herkes rahatsiz oluyor falan diyor ama genel olarak kaderimizle basbasayiz.

Gozumuze uyku girmedi adam konusuyor da konusuyor. Bizim uzun sacli takti walkmani kulagina umrunda bile degil, tepkisiz gamsiz takiliyor.

Nese saatler gecti, bu insan bozmasi basladi su cumleyi soylemeye: "sakarya otogarda asagi inersen seni gebertirim top herif!"

Uyumusum, sakaryaya gelince uyandim. sabah 4-5 saat. hava almak icin disari inmeye karar verdim. sakaryali asagida sigara yakmis, "inersen seni gebertirim top" diyerek siddetle sigara iciyor.

Bizim uzun sacli merdivende gorundu. umursamadan asagi indi. sakaryali sigarayi birakti hölölö hölölö yaklasiyor. heyecan dorukta.

ulan ben sana demedimmi diye elini havaya kaldirdigi anda, uzun saclinin icinden bir bruce lee cikti ve sakaryaliyi yerden yere capti. Ama nefes aldirmiyor, (sonradan aikidocu oldugunu ogrendik) bir oraya carpiyor bi buraya. neyse 30 sn falan surdu sakaryaliyi hacamat etti.

Otobuse bindik tabi sakaryali yok, inmis. Otobustekiler vay aslanim benim iyi yaptin eline saglik bizde cok rahatsizdik falan diyor. Bitanesi sen dovmesen ben dovecektim diyor, oburu kendimi zor tuttum diyor ahhaha.

Bizimki de: "madem rahatsiz oldunuz niye sustunuz adam bana hakaret ederken karaktersizler" dedi. Sonra herkes sustu.

Sakaryali gardaslarim sozum meclisten disari, sakarya deyince aklima hep o adam gelir.. ucan sakaryali


watercolours

03 Temmuz 2021, 12:38

Saydıran Karadenizliymiş de, susup duran karaktersizler nereliymiş?


AzÇok

03 Temmuz 2021, 17:29

Benzer önyargılarım var.Fakat ezberci bir düşünce tarzı olduğunu da kabul etmek lazım


tigermbz

03 Temmuz 2021, 20:58

tespitlerde haklılık payı var. hem genetik hem çevresel faktörler açısından karadeniz insanı için yapılan genellemeler doğrudur.
Türklerin anadoluya yerleşmesinden sonra biliyorsunuz pontusun fethini takip eden dönemde anadoludaki kavgalı çepni kıpçak peçenek sülaleleri buraya yerleştirildi. rumlarla, ermenilerle, lazlarla karıştılar. bu boylar oğuzlara nazaran biraz daha uzlaşmasız tiplermiş anlatılana göre. genetik bir yatkınlık var yani. e katranı kaynatsan olur mu şeker cinsine lutfettiğim cinsine çeker malum
nesilden nesile de aynı agresif ortamdan çıkacak çocuklar da hem genetik yatkınlık hem çevresel faktörlerden benzer bir psikolojiye ulaşıyorlardır herhal
hep derdim ben de bizim buranın çoğu insanı yaramaz diye ve eklerdim, aslında iyi yetiştirilirse çok sağlam adamlar çıkar bu coğrafyadan
yazıcıoğlu da ordan çıktı, çakıcı da

aynı hamur farklı maya


satoyama

03 Temmuz 2021, 22:15

Karadeniz insanı karedeniz gibidir.


TIGERSHARK

05 Temmuz 2021, 08:28

Biraz çabuk parlarlar :)


hasmet

05 Temmuz 2021, 11:19

Saydıran Karadenizliymiş de, susup duran karaktersizler nereliymiş?
Onlar her yerde. Anadolu ve Trakya... Nasrettin Hoca, Timur, fil.

Bu arada susmak bence tam olarak karaktersizlik değil. Kolay değil bu tip durumlarda öne çıkmak. Duruma göre tehlike unsuru da mevcut. Ama olaydan sonra "ben dövecektim, vs." tarzında efelenenler istisna. Eğer dövecek kadar tepkiliydin de niye gıkını çıkarmadın?

Coğrafya insanın mizacına şekil vermekle beraber karakterli ve karaktersiz insan her yerden çıkıyor... Malesef "oradan adam çıkmaz" türü ifadelerle bir coğrafyanın topluca aşağılanması cahilliği ülkemizde çok yaygın... Bu tür laflar o coğrafya değil de, o lafı eden insanlar hakkında daha bilgilendirici.


drtayfun

05 Temmuz 2021, 11:22

1960 ilkokul kitabı. Zamanının insanı - şimdinin insanı. Bir ülke nasıl kaliteden kaybeder ?
https://www.optimushaber.com/egitim/ulkemizde-1960li-yillarda-adab-i-muaseret-dersi-veriliyordu-1527/


hasmet

05 Temmuz 2021, 11:23

Alnı dar insanlardan uzak durmak lazım.

Niye? Isırıyorlar mı?


drtayfun

05 Temmuz 2021, 11:47

Karadeniz'e gitmesem o fıkralardaki adamların gerçek olduğuna inanmazdım. Hepsi yaşıyor valla, gözlerimle gördüm.


ero__

05 Temmuz 2021, 14:11

İnsan ilişkilerine hakim birisi olarak

O kadarda hakim değilmişsiniz demek ki :)


arndiol

05 Temmuz 2021, 14:18

2019 yazında 1 haftalık karadeniz turuna katılmıştım.

yayları bağ bahcesi gezerken onlarca kişi ile tanıştım. açıkçası hepsi gayet neşeli insanlardı. hatta ülkedeki en pozitif kişiler bile olabilirker.

hatta bizi bi yaylaya cıkaran şöför ile kanka olduk, adam arabasındaki bilmem kaç bin tl lik masrafı anlatırken bir yandan hükümete giydiriyor ama öyle pozitif giydiriyordu ki hükümetten birisi olsa "abi gel biz verelim parasını, sıkma tatlı canını" derlerdi.

Bu ülkenin negatif insanları iç anadolu bölgesi insanları bence.


bilalefe

05 Temmuz 2021, 16:59

evet bir çok arkadaşın söylediği gibi beş parmağın beşide bir değil. samimi olarak söylüyorum . evet bende ön yargılı olmak istemem ama çok samimi olduğum 2 karadenizli arkadaşım ile arkadaşlığımı bitirme kararı aldım. şahsi fikrim; çok agresif ve bencillerdi....

coğrafi insanları kötülemiyorum. ama bahsettiğim o iki arkadaşım Allaha yakın bana uzak olsunlar...


Cyan

05 Temmuz 2021, 17:59

Niye? Isırıyorlar mı?

Prefrontal cortex mühim ama şimdi...


vBulletin v4.2.2, Copyright ©2000-2023, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO

RİZELİ SİNİRLİMİDİR ? RİZELİ VATANDAŞLARA SORDUK

RİZE HABER

Giriş Tarihi : 15-08-2022 22:11   Güncelleme : 06-09-2022 15:14

Aslında Rizeli tez canlıdır… Havasından suyundan mıdır bilinmez ama kimi zaman aceleci haller sebebiyle sinirli olabiliyor… Buna hayat şartlarını da ekleyebiliriz.

RİZELİ SİNİRLİMİDİR ? RİZELİ VATANDAŞLARA SORDUK

Yardımseverliği, iyi niyeti ve misafirperverliği ile bilinir Rize insanı…
Bazı durumlarda Rizeli yanlış tanıtılıyor… İşin özü tıpkı memleketin insanının söylediği gibi…

" RİZELİ HASTIR, RİZELİ MERTTİR" 

 

AdminAdmin

ETİKETLER: rizeli rize insanı sinirlimidir

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır