Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi | |
---|---|
Tarihi | |
Kuruluş tarihi | 15 Haziran |
Kurucusu | Ord. Prof. Dr. Mazhar Osman |
İletişim |
ZMR - Yakn bir arkadann vefat etmesinin ardndan, depresyona giren Ebru Esen, kendi rzasyla Erenköy Ruh ve Sinir Hastalklar Hastanesi’ne yat karar ald. 13 gün boyunca farkl ruh ve sinir hastalklar tans olan çok ar düzeyde hastayla bir arada kalan Esen, depresyon hastas olarak girdii hastaneden artan krizler ve nöbetlerle çkt.
“Orada yaadm 13 gün, bana 13 ay gibi geldi. Çünkü orada zaman kavram yok” diyen Esen, bir kapatlma mekan olarak Erenköy Ruh ve Sinir Hastalklar Hastanesi’ndeki koullar ve gündelik yaam anlatt. Ayn hastanede çalan ismini veremediimiz bir psikiyatrist ise Ebru Esen’in öznel sesini duymalarnn kendilerine iyi geldiini belirterek, ‘Ben bu hastanedeki sorunlarn sadece bahekimin basiretsizliinden olduunu düünmüyorum. Yani toplu ve büyük bir hikaye bu…” dedi.
Depresyon sürecin nasl balad?
Geçen sene bir arkadam kaybetmemle birlikte fark etmeye baladm. Suruç Katliam’nn 5. yl dönümü eyleminde 3 gün Vatan Emniyet Müdürlüü’nde gözaltnda tutulmutum. Akam eve geldiimde, olay bildiimi varsayan bir arkadamdan duyunca bu bende ok etkisi yaratt. Kaybmdan çok örenme biçimimle ilgili bir travma olutu. Arkadamn geride bir bebei, ei ve bizler kalmtk. Ondan sonra süreç durmad; çok insan kaybettik. Motivasyonumuzu yok edecek ne varsa yaadk. Yansra kiisel dertler, ekonomik skntlar, pandemi derken her ey üst üste geldi. Bu süreçte bir ekilde kendimi korumaya, bunu amaya çaltm. Ama aamadm ortaya çkt. Sinir krizleri geçirmeye baladm ve durum gittikçe zorlayc oldu…
Hastaneye kendi rzanla m gittin?
Evet, önce hastanenin acil bölümüne gitmeye karar verdim. Haftann belirli günleri psikiyatr ile görümeye baladm; bana uygun olan ilaçlar bulmaya çalt. Fakat hastanede yatp yatmamay bana brakt. Doktor, “insan olarak soruyorsanz ilaç tedavisi uygularm fakat bir hekim olarak size yat veririm” dedi. O srada bir iim olduundan kaybetmek istemiyordum; ilaç tedavisi istedim. Ancak 2,5 ay geçmesine ramen herhangi bir olumlu sonuç alamadk. Bu süre zarfnda sosyallemeye de çaltm fakat etkili olmad. Sonra kendi rzamla Erenköy Ruh ve Sinir Hastalklar Hastanesi’ne yat karar aldm. Ama bu hastaneye kendi rzanla girsen dahi kendi rzanla çkamyorsun…
Giderken nasl bir kurum hayal ettin? Gittiinde bulduun yerle kafanda dülediin yer arasnda ne gibi farklar vard?
Kafamda en kötü koullar kurmutum aslnda. “Neyle karlarsam karlaaym, ne kadar kötü olabilir ki?” dedim kendime. Biraz “Girl Interrupted”a yakn eyler hayal ettim. Beklediim, istediim ey zihnimi düzenleyebilmek, dinlenmek, yüreimdeki dinmeyen acy azaltma hayaliydi. Hiçbir ey olmasa bile deneyim olur bana diye düündüm.
Kaldm bu binann 1. katnda yeni gelenler ve ar hastalar vard. Ben bu kat “cehennemin dibi” olarak tanmlyorum. 2. katta ise alt kattan “terfi eden” hastalar kalyor. Dolaysyla yatn ilk haftas d dünyayla iletiimim tamamen kesildi ve kendimi çok kötü bir ortamda buldum.
Yat onay verildikten sonra yaadn süreci anlatr msn?
Önce eya stresi ile balad her ey. Kot, sutyen, backl, lastikli eyler, mont ipleri kesildi. Kat-kalem-kitap, öz bakm ürünleri, cüzdan… Bu olmaz, u olmaz derken bir bez torba kald elimde…
Yat onayndan sonra covid testi ve tahliller yapld. Vejetaryen olduumu belirttim ve bu not edildi. lk günler covidden dolay karantinada kaldm ve beni bir odaya kilitlediler. Binadaki bütün sesler, bo ve yüksek duvarlar yüzünden her yerde yanklanyordu. Perdesiz bir pencere, arkasnda da iki kat tel ve parmaklk. Ve darda 1. katn yüksekliinde, dary görmemizi engelleyen beton bir duvar…
Orda kaldm sürece etraftan sürekli sesler geliyordu. Kaplarn üzerimize kilitlenmesi baz hastalar için skntl bir durumdu. Kapal alanda kilitli kalma korkusu olanlarn da olmayanlarn da “kapy açn” diye bardklarn çok duydum. Tuvaletimiz gelince ya da bir skntmz olduunda kapya tklyor, sonra vurmaya balyorduk. Fakat bu sesler dier seslerle karyordu ve ayn anda birkaç oda kaplara vurunca ve haykrlar yükselince salk personeli de yetiemiyordu. Muhtemelen o srada kameradan da baklyordu. Ama sonuç olarak izolasyondayken tuvaletiniz geldiyse ya da bir ekilde kapnn açlmas gerekiyorsa geçmi olsun!
2. gün karantina odasna hasta bir kz çocuu getirdiler ve mütemadiyen alayarak, “annemi istiyorum” diyordu. Odamz kilitli olduu için o da genelde kapya vururdu. Ben günümün büyük ksmn onu yattrmaya, fenalatnda hemireyi çarmaya çalmakla geçiriyordum. Derdinin ne olduu ortada deildi ve bana hiç iyi gelmedi. Zaten etraftan gelen çlklar, bartlar, altna yapanlar… lk dikkatimi çeken ey ayr tutulmas gereken ruh ve sinir hastalarnn bir arada tutulmas oldu. Üstelik farkl seviyelerde psikolojik hastal olanlarla nörolojik hastal olanlar ayn odaya denk düebiliyordu.
çeriye yalnz kalmak, kendimle ilgilenmek, kendi düüncelerimi toparlamak için girdim. Fakat böyle bir ortamdan eser yoktu. Zaten 5 dakika yalnz ya da sessiz kalabileceiniz hiçbir yer yok. Çkmadan 2 gün önce bu yüzden sinir krizi geçirdim. Dedim ki, “stiyorsanz aadaki yastkl odaya kilitleyin beni. Ama yarm saat ses istemiyorum, tek bama kalmak istiyorum.” Bunu bile baaramadm. Burada toplam alt gün kaldm. Zaten alt günün sonunda kafam gitmeye balamt.
Peki, karantinadan sonra nasl bir odaya geçtin?
Karantinadan çktktan sonra beni üst kata aldlar. Odalarda genellikle 4 tane tekli yatak bulunuyordu. Kenarlar ahapl, süngerleri çok kötü, yaylar srtmza batyordu. Dolaplar kilitsiz, kendimizi asmayalm diye tavanlar yüksek ve her yerde beyaz florasan klar. Bu klar psikolojimizi çok olumsuz etkiliyordu. "Neden sar k deil de beyaz k taktnz?" diye sorduysam da hemireler ve temizlik görevlilerinin buna verebilecei bir cevab yoktu.
Personel ile hastalar arasndaki iliki nasld peki?
Çalma koullar nedeniyle hemirelerin çounun zaten kendi durumlar da kötüydü. nsanlar sürekli birinci kata indirmekle tehdit edenler vard. Ya da birisi altna kaçrdnda hemireler ilgilenmiyordu. Yani orada birbirimiz için “biz” vardk. Biri altna da iese de sinir krizi de geçirse “biz” vardk. Srf aa indirmesinler diye birbirimizi sakinletirmeye çalyorduk. Çünkü sürekli aadan gelen sesleri duyup tedirgin oluyorduk.
Ayrca çalanlar bazen 48 saat nöbet tutuyordu. Ar hastalar da olduu için personel hiçbir ekilde yetiemiyordu. Ama sakin ya da itaatkar kalamazsanz, özel olarak hazrlanm odalara girmeye hak kazanyordunuz!
Bize bu odalardan bahsedebilir misin?
nsanlarn kemerli yataa baland balanma odalar var. Hasta kontrolü kaybeder ve hastane personeliyle girdii tartma sonucunda sakinlemezse; hemire ve güvenlik yardmyla o odaya sokuluyordu. Bar çar, zorla yataa balanyor. ne, serum, artk ne verirlerse Ama o odaya sokulup da sakinleeni pek az gördüm. Düünün, size yardmc olmak için burada olduunu söyleyen personel, sizi yaka paça balyor. Bu sesler üst kata da gidiyor tabii. Ve biz hastalar için bunlar tetikleyici olabiliyor.
Ben ikinci kattayken bir kadn her gün oraya alyorlard. O kadn hastann dört gün boyunca çlklarn duyduk. Bir eyleme ya da maça gittiinizde kslan ses, o dört gün boyunca hiç kslmad… O seste acy duyuyorsunuz, çaresizlii, öfkeyi…
Az önce bir de yastkl odadan bahsettin…
Kendine zarar verme noktasndaki baz ar hastalar için her yeri yastkla kapl bir oda var. Bir gün tesadüfen kap açkt ve içeriyi gördüm; içerde yine beyaz florasan k vard. Düünün sinir krizi geçiriyorsunuz, kontrolü kaybetmisiniz, sizi bembeyaz kl küçücük bir odaya kilitliyorlar…
Kaldn süre içinde tank olduun EKT (elektrook) uygulamas oldu mu?
Evet, hastanede kaldm süre içinde EKT yaplan arkadalarm oldu. Hafzaya nasl bir etkisi olduunu merak ettiim için onlarla konutum. O güne ait, birlikte yaadmz aklda kalc anlar belirledik. EKT’den sonra bunlar üzerine konuacaktk. Odada beklerken aklm onlardayd. Döndüklerinde arkadalarm beni tanyamadklarnda kendi aralarnda anlatlar, bana aka yapyorlar sandm. Ama bir yandan da karmda gözünün feri gitmi üç tane beden görüyordum. Beni kandrmadklarn anlamam uzun sürmedi.
Anlar hatrlamay brakn, sanki o anda ruhlar yokmu gibiydi. Zamanla baz eyleri birbirimize hatrlatarak ilerlemeye çaltk. Ama inanlmaz hafza kayplar vard. Aradan 9 hafta geçti ve iletiimde olduumuz için unutulan eylerin hala geri gelmediini biliyorum. Bir arkadam evine döndüünde çok yakn olduu kuzenini bir süre tanyamam. Ben EKT almadm halde hafza skntlar yayorum; yattan önceki süreçte bile boluklar olutu.
Dier hastalarla ilikilerin nasld?
kinci kata bazen kimin girip çkt belli deildi. Ben de biraz daha konuabilir bir hasta olduum için hastalarla iletiim kuruyordum. Bir gün hastalardan bir teyze saçlarn göstererek alyordu. Uzun süredir saçlarna dokunulmam, ykanmam ve yerden düümlenmiti. Saçlarn ykadm ve kremledim. Baz kadnlarn uzun zaman boyunca genital bölgelerini temizleyemediine ahit oldum. Orada herkes pislik içinde. Jilete izin vermiyorsunuz diye böyle bir hayat onlara reva göremezsiniz.
Dolaysyla uyku saatlerini dnda braktnzda, günün 19 saatini birlikte geçiren insanlar olarak birbirimizin her eyinden etkileniyorduk. Tabii duygu durumumuzu sadece içeride olup bitenler deil, kullandmz ilaçlar da belirliyordu. Eminim ki hepimiz darda olduumuzdan daha hassastk. Orada herkes canl cenaze gibiydi…
Kaldnz süre zarfnda sadece ilaç tedavisi mi gördünüz? Yoksa kurumun psikiyatristi ile bire bir görüme yaptnz m?
Asistan olan psikiyatr beni sürekli takip etti, yanma gidip geldi. Bana verilen ilaçlardan tutun benim orada geçirdiim süreçte yaadm huzursuz bacak sendromundan, ilaçlarn bunu tetiklemesine kadar hepsini raporladlar.
Bize hastanedeki bir gününü anlatr msn? Kaçta kalkyordun, kim uyandryordu?
2. katta sabah ’da hemire ve temizlik görevlileri kaplar ve klar açp bizi uyandryorlard. Ondan sonra hemen kahvaltya inmek zorundasnz. Çünkü kahvalt ilaç saatine göre ayarlanyor. laç sonrasnda da banyo saatiydi. Banyoda 3 du vard ama kollar olmad için kaplar kapatamyorduk. Du bal da yoktu, kova ve marapa vard. Tuvaletlerin de kaplar kapanmyordu. Mahremiyet ciddi bir sorun.
ile arasnda bahçe izni veriliyor. Saat ’da içeriye giriyor, 1 saat sonra da akam yemeine iniyorduk. Yani yemek denilebilirse… Vejetaryen yemek zaten batan beri yoktu. Karantinada yemekler kart için tepsileri geri çeviriyordum. Yemekhanede ise durum berbatt. Merdivenlere yaylan ar koku yüzünden yememe karar alp dönenler oluyordu. Yemekler o kadar kötüydü ki bir çorba bile içsem kata dönünce midem bulanyordu.
Sonra kendimize zarar verebileceimiz bir ey var m gerekçesiyle arama yapyorlard. Ve bu durum her gün rutin olarak gerçekleiyordu. Bizi “suçluymuuz” gibi bara bara odalarmzdan hzlca çkarp gergin bir hava yaratyorlard. Bekleyi srasnda, “Acaba yine nelerimi alacaklar” diye tedirgin oluyorduk. Çünkü yarm kalm bir bisküvi paketi bile çürüyecei gerekçesiyle alnyordu. Eyalarmz insan gibi aramalar hususunda defalarca uyarlarda bulunduk. Ama her defasnda bir kadn ve bir erkek güvenlik, yataklar kaldrp, dolaplar kartrp bütün eyalar talan ediyordu. Sonra bir de üstümüz aranyordu. Bütün bu saydm olumsuzluklarn içinde odada oturup bir çay ve yannda bisküvi yemek bizim için en lüks, en harika and.
Son olarak; ailelere ve yetkililere neler söylemek istersin?
Bana Erenköy’ü sorarsanz, tek cümleyle “Prodüksiyonu çok iyi olan bir korku filmi yaadm” diye cevaplandrrm. Aileler, hastaln seyrine göre yaknlarn yatrmak mecburiyetinde kalabilirler. “Yatmayn, yatrmayn” diyemem elbette. Çünkü bu sistem biz hastalara fazla seçenek sunmuyor. Ama hastanedeki durum anlattm gibi…
Bir de “Döner Kap Sendromu” diye bir ey var; hastalar sürekli dönüp yat yapyor ve ayn eylere tekrar tekrar maruz kalyorlar. Orada insani olmayan koullar var. Bu yüzden uzun süredir içeride kalmak zorunda olanlarmz için çok üzülüyorum. Orada yaadm 13 gün, bana 13 ay gibi geldi. Çünkü bu hastanede zaman kavram yok.
nsanlar sevdiklerini, ailelerini oraya yatryor ve içeride ne yaadmza dair hiçbir fikirleri yok. çerideyken de kendinize sorduunuz soru: Buradan ne zaman ve ne durumda çkacam? Buradan hiçbir zaman çkamayacan düünen hastalar da vard. Çktnda gidecek yeri olmayan bir hasta bile gitmek istiyordu. Biraz olsun iyiye gidebileceine dair motive edecek hiçbir ey yok çünkü.
Yetkililere ise unu sormak isterim: Psikolojisi ya da akli dengesi bozulmu olan bir insan hal böyleyken nasl iyileebilir?
Anlatlanlardan kendisini en çok etkileyen eyin beton duvarlar olduunu söyleyen ismini veremediimiz bir psikiyatrist, “Aslnda hastann her cümlesi farkl iaretleri gösteriyor ve çok da önemli. Bugüne kadar bu duvar renklendirmek ya da baka bir ey yaplabilir mi diye düünmek aklmza bile gelmemi. Tecrit yokken bu duvara çok fazla maruz kalmyorsunuz ama tecrit olduunda gününüzü bu odada geçiriyorsunuz. Ve o duvar, o zaman size görünmeye balyor…” dedi.
Ebru Esen’in tank olduu EKT uygulamas üzerine görülerini sorduumuz psikiyatrist u yant verdi: “EKT dünyada sadece sviçre’de yasak. Bu ilem özellikle tedaviye dirençli kiilerde kullanlr. Kiiye akaklarndan bir elektrik akmn anestezi eliinde uygularsnz. Bu anestezi eliinde kii bir nöbet geçirir. Hastann tedavisi tamamlandnda ise bir derlenme süresi vardr. Çünkü nöbetten sonra bir kafa karkl olur. Kiiler, etraflarndakileri tanyamazlar. Ve gün boyunca bu kafa karkl devam eder. Bu örnekte belli ki derlenme süresi ksa tutularak hasta hzlca servise geri gönderilmi. Tabii biz EKT’nin hastann üzerindeki etkilerini biliyoruz ama servisin içindeki dier hastalara etkilerini bilmiyoruz. Yani dier hastalar EKT’den çkan hastay gördüünde ne olacan çok fazla düünmemiiz!”
Hastanede güvenlik gerekçesiyle yaplan uygulamalar hakknda bilgi veren psikiyatrist, “Hastanede güvenlii yükselttiiniz zaman konfor azalr. Konforu yükselttiinizde ise güvenlik düer. Normal koullarda güvenlik sorunu olmayan hastalar daha konforlu servislere alnmaldr. Böylece her servis farkl kurallarla yönetilir. Örnein A1 ismi verilen terapi servisimiz vard. Oras da bambaka kurallarla yönetilirdi. Ama A1 servisi uzun zaman önce kapatlp baka bir servise eklendi. Kap kolunun olmamas da yine güvenlik sebebi. Hasta Ebru Esen, o kadar güzel ifade etmi ki… “Ayn anda birkaç oda kaplara vurunca ve haykrlar yükselince salk personeli de yetiemiyordu” diyor. Çünkü hemire duyuyor ama bir süre bekledikten sonra ihtiyac olana bakmaya gidiyor. Eskiden kiiler kendisi gidip hemirenin kapsn çalard. Ama siz kiileri kilitlerseniz, kendisi çkamazsa zaten baka türlüsü de olamaz. Dolaysyla buradaki sorun sistem. Çünkü hemireler de hastalara yetiemiyor. Bu hasta da kendi derdini unutup oradaki hastalara yardm etmeye çalm. Yani bir nevi hastabakc rolünü üstlenmi. Oysa bu akl hastaneleri bireyin biricik olmas gereken bir yer. Yetersizlikten ötürü bu tedaviler bir fabrikasyona dönüüyor“ yorumunu yapt.
Güvenlik gerekçesiyle yaplan aramalara da deinen psikiyatriste göre burada asl ac olan ne güvenlik elemanlarnn arasnda ne hemirelerde ne de buna ahit olan doktorlarn bu durumu anormal görmemesi ve kanksam olmalar…
“Bu hasta vejeteryan ve siz alp onun bisküvisini atyorsunuz. Bu pandemiden önce sorun deildi, sabah kantinden yeniden alabilirdi. Ama bu koullarda yemeini yiyemediinde bisküvi de yiyemeyecek. Ve siz alp onun bisküvisini de atyorsunuz. Bunu atmak yerine emanete alp, sabah geri verebilirsiniz. Ama psikoz servislerinde bir düzen tutturmak çok zordur. Çünkü psikozun ykc etkisi personelin içine de sinmeye balar. Güçle, asimetrik bir konuma geçtiinizde o gücün etkisiyle toksike olmaya balarsnz. Burada olan ey de güvenlik elemanlarnn bu yöne kaym olmas. Hastaya anormal gelen eyi güvenlik elemanna sorsanz “Ne yapalm bizim de 15 dakika zamanmz var” diyecektir. Ve neden hakl olduklarn anlatacaklardr. Muhtemelen hakllardr da… Burada çözülemeyecek olan ksm tam da burada balyor. Çünkü taraflar birbirini dinlemeyi terk ediyorlar. Ama bu kabul edilemez bir ey. Bu nedenle hastann neye maruz kaldn çok iyi anlyorum. Kapy çat diye çarpacana kapy çalsa, “Biz öyle bir bakacaz” dese her ey daha kolay olacak.”
Güvenlik konusunun, ruh sal hastalarnn bulunduu çok küçük bir grup için bir “mecburiyet” olduunu anlatan psikiyatrist, “Buna dair hastann da çok güzel ifade ettii bir ey var. Sorun, bütün bu hastalarn beraber yatmasnda. Normalde bir serviste hasta kalmas istenir. Bundan daha kalabalk servislerin yönetilmesi çok zordur. Bu serviste ise kii yatyor. Bu hastalarn birbiri ile irtibat da ciddi sorunlar yaratyor. Bu hasta bir psikoz hastas olsayd, elbette önce ilk bir hafta güvenliinin salanmas istenilecekti. Ama bu hastada böyle bir eye gerek yok ki! Kimisi tedavi istemiyor, kimisi istiyor. Kimisinin akl yerinde deil, kimisini ilaçsz takip ediyoruz. te siz herkesi ayn eye tabii tutup, ayn yere koyduunuzda ihtiyaçlara göre özelletiremiyorsunuz. Fabrikasyona dönüyor i. Bu yüzden Türkiye’de depresyon gibi ruhsal olarak çöküntü yaayan ama akl sal yerinde olan kiilerin yardm almas daha zor. Ebru Esen, kendini ifade edebiliyor; kendisi isteyerek yatyor ne yemek istediiyle ne yemek istemedii konusunda bir farkndal var. Ama bu hastalar Türkiye’de öksüz durumdalar, gidecek yerleri yok. Bu hasta ylnda bu hastaneye yatsayd A1 servisine yatard. Orada grup terapilerine, sanat terapilerine katlrd. Ama bu servis de birkaç yl önce kaldrld” diye ekledi.
Sorunun sistemde olduunu ve bakanln konuya dair bir kaygs dahi olmadn vurgulayan psikiyatrist öyle devam etti:
“Bakanlk, 'Bu hastanede ne yapyorsunuz?' diye hiç sormuyor bize. Ama 'Yataklarnz ne kadar dolu, poliklinie kaç kii geliyor?' diye soruyorlar. Yani nitelik deil nicelik üzerinden ücretlendirilen bir sistem söz konusu. Brakn hastalar bu akl hastanesinden doktoru da kaçmaya çalyor, hemiresi de. Mesela yemek kalitesi… Ben bu hastaneye baladmdan beri büyük sorun. Ve yemek kalitesinin tek bir açklamas var; yemee az para vermeniz! Bunun için servis doktorunu suçlayacak haliniz yok. Bu bahekimle alakal bir ey. Ama ben bu hastanedeki sorunlarn sadece gelen bahekimin basiretsizliinden olduunu düünmüyorum. Yani toplu ve büyük bir hikaye bu…”
Basnn bu konuda oynad rolün çok önemli olduunun altn çizen psikiyatrist, son olarak unlar söyledi:
“Psikiyatri hiçbir zaman kendi içinden deimi bir kurum deildir. Ancak toplumun, sosyal ortamn basksyla deiebilir. Hastalar, sosyal politikalar deitikçe daha rahat olacak. Çünkü toplumun katmanlarndaki bütün o kopukluk oralara sirayet ediyor. Mesela tiyatro oyunlarnda akl hastalar kendisini Napolyon sanr bilirsiniz. nann ben bu meslei yaptm süre içinde bir tane bile Napolyon görmedim. Çünkü toplumun artk Napolyon’la ilgili bir meselesi yok. Ama ben bir sürü mehdi, bir sürü Tayyip Erdoan bir sürü Atatürk gördüm. Bir sürü peygamber iyiletirdim. Döneminde ne varsa bizim hastanede de onlar oluyor. Bu hastanede de çok somut eyler var. Sizin önemli rolünüz tam da bu kopukluk içerisinde buraya iaret ederek hastane içinde bir hareketin sesi olmak. Çünkü bu hastann öznel sesini duymak bize iyi geldi. Çünkü haberletirmenin o nesnelliine ihtiyacmz var. Tam da sizin kanalnzla biraz yanstldnda, daha çok konuulduunda; baka bir hasta, “Bana da bu yaplmt” dediinde ite o zaman toplum olarak haberdar olup tekrar düünmeye balayacaz.”
ddialar sorduumuz Erenköy Ruh ve Sinir Hastalklar Hastanesi Bahekim Yardmcs, sorularmzn yantlarn alacamz birimin kendileri deil, l Salk Müdürlüü olduunu söylerken; ulatmz l Salk Müdürlüü yetkilileri ise, herhangi bir açklama yapmayacaklarn ifade ederek u yant verdi:
“ddialarla ilgili konuda hastane yönetiminin haiz olmas nedeniyle sorularn muhatab da hastane yetkilileridir.”
Psikiyatrik hastalıkların tedavi sürecinde hekim ve sağlık personelinin gözetiminde olmak, iyileşme sürecine önemli katkılar sağlıyor. Uzmanlar, özellikle depresyon, bipolar bozukluk ve şizofreni vakalarında alevlenme dönemlerinde hastaların güvenliği ve tedavinin etkinliği açısından yatarak tedavinin şart olduğuna dikkat çekiyor.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Semra Baripoğlu, psikiyatrik hastalıklarda yatarak tedavinin özellikle alevlenme dönemlerinde hastalığın kontrolünü sağlama açısından önemli olduğunu vurguladı.
Yrd. Doç. Dr. Semra Baripoğlu, özellikle depresyon, bipolar bozukluk ve şizofreni gibi hastalıklarda depresif ruh hali ya da aşırı sinirlilik, öfkelilik, şüphecilik, saldırgan davranışlar, ağır uyku-iştah bozukluğu, kendine ya da başkalarına zarar verme riski, tedavi reddi gibi durumlarda hastanın acil olarak kontrollü bir ortamda tutulması ve güçlü bir tedaviyle belirtilerin hızla yatıştırılması gerektiğini söyledi.
Bu tedavinin ancak hastane ortamında sağlanabileceğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. Semra Baripoğlu, benzer nedenlerle doğum sonrası depresyon, ağır kaygı bozukluğu, ağır şiddette seyreden obsesif kompulsif bozukluk, panik bozukluğu, yeme bozukluğu, madde kullanımına bağlı zehirlenme ya da diğer psikiyatrik durumlarda da yatarak tedavinin gerekli olduğunu ifade etti.
Tıbbın her alanında olduğu gibi, psikiyatrik hastalıklarda da erken tanının önemli olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Semra Baripoğlu, bir an önce etkin tedavi planının çizilmesi gerektiğini vurguladı. Erken tanının hastalığın bireyin yaşam kalitesine vereceği zararın en aza indirgenmesi açısından önemli olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Semra Baripoğlu, “Erken ve doğru tanı koyabilmek ve ilk başvuruda her hastanın aynı kalitede hizmet alabilmesini sağlamak için oluşturduğumuz klinik yol haritalarını kullanıyoruz” dedi.
Ayrıntılı klinik değerlendirmeyi içeren doktor muayenesini takiben kişinin biyolojik ve psikolojik özellikleri hakkında detaylı bilgi veren testler, ayrıntılı kan tahlilleri, QEEG, MR gibi beyin görüntüleme tekniklerinin yapıldığını ifade eden Baripoğlu, hastanın kullanmakta olduğu ilaçların kandaki düzeylerinin de ölçüldüğünü ve bu tetkiklerden elde edilen veriler ışığında multidisipliner tedavi planı çizildiğini söyledi.
Psikiyatrik tedavinin hedefinin, hastanın günlük yaşamı içinde, işlevselliğinin en üst düzeyde olmasını sağlamak ve tedaviyi sonlandırarak bir daha gerek duyulmamasını sağlamak olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Semra Baripoğlu, “Hastaneye yatış en son tercih edilecek, mutlak zorunluluk halinde alınan bir karardır. Ancak her zor karar gibi, gerekli durumda alınmalı ve alındığında da mutlaka uygulanmalıdır. Aksi durumda hastanın ve/veya etrafındaki kişilerin zarar görmesi kaçınılmazdır” dedi.
Yrd. Doç. Dr. Semra Baripoğlu, yatarak tedavinin, ağır bir hastalık tablosunun 24 saat tıbbi takip altında, hasta güvenliğinin sağlandığı, en güçlü tedavilerin uygulanabildiği bir ortamda, en hızlı şekilde yatıştırılmasına olanak sağladığı için önemli olduğunun altını çizdi.
Yrd. Doç. Dr. Semra Baripoğlu, psikiyatrik hastalıkların tanı ve tedavi aşamalarında NPİSTANBUL Beyin Hastanesinde uygulanan ileri tedavi yöntemleri hakkında da şu bilgileri verdi:
Bilgisayarlı EEG (QEEG, beyin haritalama): Beyin fizyolojisi hakkında veri sağlıyor.
Beyin MR’ı ve Beyin Tomografisi: Hastaların rutin değerlendirmesinde kullanılan çok yararlı, hayati risk barındıran psikiyatri dışı ya da ilişkili nörolojik hastalıkların tespit edilmesini sağlayan tanı araçlarıdır.
Farmakogenetik İnceleme: Hastaların kullanmakta olduğu hemen tüm psikiyatrik ilaçların kan düzeylerine başlangıçta ve takip sürecinde bakarak (Tedavisel İlaç Monitorizasyonu-TDM) tedavi etkinliğini, hastanın tedavi uyumunu değerlendirme olanağı sağlıyor.
Farmakogenetik Test: İlaç kan düzeylerinde ciddi bir uyumsuzluk olduğunda, daha ileri bir tetkik olarak hastanın ilaç metabolizması ile ilgili genetik yapısı hakkında bilgi alma ve kişiye özel tedavi planlama olanağı sağlanıyor.
tTMU- dTMU (Derin TMU): Tedaviye dirençli depresyon başta olmak üzere bazı psikiyatrik olguların tedavisinde etkinliği bilimsel çalışmalarla giderek daha çok gösterilen uygulamadır.
Derin TMU: Beynin daha derin yapılarına etki etmesini sağlayan başlığı ile tedavi başarısı artmaktadır. Derin TMU yöntemi, alkol-sigara-kokain bağımlılığı, OKB ve kronik ağrı gibi hastalıklarda uygulanıyor.
Ketamin İnfüzyon Tedavisi: Bilimsel çalışmalarda Ketamin adlı anestezik ilacın ‘tedaviye dirençli depresyon’ olgularında damardan verilmesi yoluyla hastalık belirtilerinde gerileme sağladığı görülmüş ve kullanımı tüm dünyada hızla yaygınlaşmıştır. Bu yöntemle ‘yaşayan için son derece ıstırap verici’ olan depresyon belirtilerinin gerilemesi anlamında yüz güldürücü sonuçlar alınmaktadır.
Mikrouyarım Tedavileri (TDCS, KET, MET): Tedavilerin çalışma prensibi, alın bölgesine ya da kulak memesine yerleştirilen elektrotlar ile çok düşük yoğunluklu doğru akım uygulamasıdır. Uygulamalar bazı nörolojik ve psikiyatrik hastalıklarda (depresyon, anksiyete, akut ve kronik ağrı, demans, inme sonrası rehabilitasyon, madde bağımlılığı vb.) ilaç tedavisine yardımcı olarak kullanılmaktadır.
Son yıllarda iletişim araçlarının çeşitlenmesi, basın-yayın organlarının da katkısıyla, ruh sağlığı ve hastalıkları konusu toplumun her dönem gündemde olmaya devam ediyor. Bazı psikiyatrik hastalıkların özel günleri ve haftalar olması, o günlerde hastalıkların enine boyuna konuşulup tartışılması, toplumsal farkındalık seviyesini yükseltiyor ve vakit kaybetmeden tıbbi destek alınmasını sağlıyor.
Toplumun psikiyatrik hastalıklara bakışı geçtiğimiz dönemlere göre olumlu yönde gelişme gösterse de, bir konu var ki halen bireyleri ürkütüyor. O da ‘psikiyatri kliniğinde yatarak tedavi alma’ konusu.
Öyle ki aile bireyleri içlerinden birinin hastalık tablosunun ne kadar tehlikeli boyuta ulaştığını görmekten ve kabullenmekten bile kaçınıyorlar. Örneğin, şüpheleri nedeniyle evin içine dinleme cihazı ve kamera yerleştirmiş, eşini sürekli “Sen şununla/bununla ilişki kuruyorsun” diye suçlayan, eşine şiddet uygulayan, eşi bu yüzden evi terk etmiş olan bir hastanın yakınları bile, durumun ne kadar ciddi olduğunu anlamaktan uzak, tabloyu basitleştirerek anlatıyor, kişinin hastanede yatırılarak tedavi alması önerisine sıcak bakmayabiliyorlar. Maalesef sorunu görmezden gelmek hastanın da ailenin de hiçbir işine yaramıyor, yalnızca daha çok büyümesine neden oluyor.
İnsanların psikiyatri kliniklerine yatmak istemeyişinin altında, çeşitli toplumsal ve bireysel etmenleri sayabiliriz:
-Bazı olgularda hasta ve/veya ailesi, içinde bulunduğu toplumdan dışlanma kaygısını çok yoğun yaşar ve mutlak gerektiği halde yatarak tedaviyi reddeder. Bu tercihin gerisinde, “psikiyatrik hasta” olarak etiketlenme korkusu vardır.
-Bazı olgularda da, bireysel etmenler, örneğin kişilik özellikleri ya da hastalığa bağlı muhakeme kusuru kişinin hastaneye yatmayı reddetmesine yol açabilir.
-Aile bireyleri çocuğunun/ebeveyninin/eşinin klinikte yatarak tedavi sonrasında kendisine kızmasından, ilişkilerinin bozulmasından korkabilir
-Aile bireylerinden birinin “psikiyatri kliniğinde yattığını eşe-dosta nasıl söyleyeceğiz?”
-“Psikiyatri kliniğinde yatmış kızımızı/oğlumuzu sonrasında nasıl evlendireceğiz?” kaygısı taşıyabilirler
-“Hastamız orada yatarsa çok üzülür, hastalığı daha kötü olur” ve benzeri kaygılar yaşayabilirler.
Ne yazık ki bazen hastalık belirtileri alevlenme gösterir ve o dönemde kişinin hem kendi hem çevresinin güvenliği için hastanede, kontrollü bir ortamda kalması zorunluluktur.
Örneğin majör depresyon da denen ağır çökkünlük, hayattan tamamen vaz geçmişlik hali, ilgi-istek kaybı ile karakterize hastalıkta, hayatı tehdit eden kilo kaybı, ölüm düşünceleri gibi belirtiler de varsa, hasta daha önce aldığı tedavilerden yarar görmemişse yatırılarak tedavi mutlaka gündeme alınmalıdır.
Yakın geçmişte intihar girişimi olan bir hastanın tekrar girişimde bulunma riski çok yüksektir ve yatarak tedavi ilk seçenektir.
Bireyin kendisine ya da çevresine zarar verici davranışlara yol açan manik atak, şizofreni atağı, ergenlerde ölüm riski barındıran ağır kilo kaybıyla giden yeme bozuklukları (Anoreksiya/Bulimiya) vb. klinik tablolarda, hastanede yatarak tedavi birinci tercihtir.
Kendisi için çok korkutucu paranoyaları olan, bunların etkisiyle/bir anlık öfke ile intihar girişimi, ya da ateşli/kesici silahla başkasını yaralama/öldürme riski bulunan hastalar için de, yatırılarak tedavi mutlak zorunluluktur.
Yatarak tedavi kararını, hastanın durumuna göre doktor verir. Yatış gerekliyse bu önerisini hasta ve ailesine bildirir. Hastanın kendilerini suçlamasından korkan yakınları, yatış kararının tıbbi bir karar olduğunu ve doktor tarafından önerildiğini söyleyerek kendi ilişkilerinin zarar görmesinin önüne geçebilirler.
Yatarak tedavi görmenin hasta için avantajları nelerdir?
Başlangıçta isteksiz de olsalar, hastalar bir süre sonra yatarak tedavinin olumlu etkilerini kendileri de fark eder. Hastanın dış ortamından uzaklaşması, kendisiyle baş başa kalması, klinikte benzer sorunları yaşayan diğer hastalarla aynı ortamı paylaşması, grup terapilerine katılması, kendisinin farkındalığını artırarak durumu kabullenmesini, hastalıkla mücadele gücü kazanmasını sağlar.
Yatarak tedavinin diğer bir önemli avantajı, hastanın 24 saat tedavi ekibinin gözetimi altında bulunmasıdır. Bu sistem, tedavi ekibine hasta ve ailesine dair ayaktan tedavide görülemeyen, başka bazı verileri de sağlar, aile içi ilişkilere ışık tutar.