rukiye suresi okunuşu / Rukye nedir? Rukye ne demek? Rukye ayetleri nelerdir? - Son Dakika Haberler

Rukiye Suresi Okunuşu

rukiye suresi okunuşu

ŞİFA DUASI OKUNUŞU, Hastaya Şifa Ayetleri ile Peygamber Efendimizin (s.a.s) Şifa Duası Arapça Yazılışı, Türkçe Anlamı ve Meali

Şifa duası, hastalıklara çare için okunan dualara verilen isimdir. Yetişkinlere, bebeklere, hastalara şifa duası olarak okunan dualar arasında Peygamberimizin şifa duası başta olmak üzere, pek çok tesirli ve etkili sure bulunmaktadır. Hastaya şifa duaları ile Yüce Allah'ın (c.c.) Şafi ismiyle hastalıklara çare dilemek Müslümanlar için mutlaka başvurulması gereken bir yoldur. Hastalığa şifa ayetleri kişinin kendi kendine okuyabileceği gibi başkasına da okunabilir ve hem bedensel hem de ruhsal hastalıklara iyi gelir. Şifa Duası Arapça yazılışı ve Türkçe okunuşu ile sık sık tekrarlandığında sıhhate vesile olur. İşte Peygamber Efendimizin şifa duası ile hastalıkta okunacak en tesirli şifa ayetleri okunuşu.

ABONE OL

ÖNCEKİ RESİMLER İÇİN TIKLAYINIZ
ŞİFA DUASI OKUNUŞU, Hastaya Şifa Ayetleri ile Peygamber Efendimizin s.a.s Şifa Duası Arapça Yazılışı, Türkçe Anlamı ve Meali

Kureyş Suresi Okunuşu: Kureyş Suresi Arapça Yazılışı, Anlamı, Meali, Tefsiri, Fazileti ve Türkçe Okunuşu

Kur'an-ı Kerim'in yüz altıncı suresi olan Kureyş suresi, Mekke devrinde nazil olmuştur. İniş sırasına göre 29. suredir ve tamamı 4 ayetten oluşur. Kureyş suresi, adını Peygamber Efendimizin mensup olduğu kabileden alır. Kureyş suresi Kur’an-ı Kerim’in en kısa surelerinden birisidir ve beş vakit namaz esnasında okunur. Birçok dini kaynakta, Kureyş suresi duası faziletleri, anlamı ve meali ile ilgili önemli bilgiler yer almaktadır.

KUREYŞ SURESİ OKU

Kureyş suresi okunuşu yapmak önem arz eder. Farz olan namaz ibadetini yerine getirmek isteyenlerin Kureyş suresi okunuşu bilmesi gereklidir. Bu surenin faziletleri ve faydaları olduğuna inanılır. Ezberlemek ve dinlemek isteyenler için Kureyş suresi anlamı (meali), Arapça yazılışı ve Türkçe okunuşu, fazileti ile dinle seçeneği için doğru yerdesiniz!

KUREYŞ SURESİ OKUNUŞU

Bismillahirrahmânirrahîm.

  • Li'î lâfi Kurayş'in
  • Îlâfihim rihleteşşitâi vessayf
  • Felya'büdû rabbe hâzelbeyt
  • Ellezî et'amehüm min cû'in ve âmenehüm min havf

KUREYŞ SURESİ DİNLE

KUREYŞ SURESİ YAZILIŞI

KUREYŞ SURESİ TÜRKÇE ANLAMI (DİYANET MEALİ)

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.

  • Kureyş'e imkan sağlandığı için,
  • Kışın ve yazın yolculuk etme imkanı sağlandığı için,
  • Hiç olmazsa onun için bu Beyt'in (Kabe'nin) Rabbine kulluk etsinler!
  • Ki kendilerini açlıktan doyurdu ve onları korkudan emin kıldı.

KUREYŞ SURESİ NUZÜL

Kureyş suresi, mushaftaki sıralamada yüz altıncı, iniş sırasına göre yirmi dokuzuncu sûredir. Tîn sûresinden sonra, Kāria sûresinden önce Mekke’de inmiştir.

KUREYŞ SURESİ KONUSU

Kureyş suresinde Kureyş’e Câhiliye döneminde sağlanan ticarî kolaylıklardan, güvenlik, zenginlik vb. imkânlardan bahsedilmekte, bunlardan dolayı yüce Allah’a minnettar olup kulluk etmek gerektiğine dikkat çekilmektedir.

KUREYŞ SURESİ FAZİLETİ

Kureyş suresi konu ve anlam bakımından bir önceki Fîl sûresinin devamı gibidir. Fîl sûresinde Kureyşliler’in Ebrehe ordusunun saldırısından nasıl korunduğu anlatılırken bu sûrede Kureyş’e verilen nimetler, güven ve refah dile getirilmektedir. Aralarındaki yakın ilgi sebebiyle bu iki sûrenin tek sûre olduğunu söyleyenler bulunmakla birlikte bu görüş doğru değildir. Sûrede Kureyş adına yer verilmiş olması, Hz. Peygamber’in ve ilk müslümanların bu kabileye mensup olmalarının yanı sıra Kâbe’nin bakımı, Kâbe ve hac işlerinin yönetimi, hacılara su ve yemek dağıtımı gibi hizmetlerin yine bu kabile tarafından yerine getirilmiş olmasıyla bağlantılıdır.

Kureyş suresinin faziletiyle ilgili olarak Hz. Peygamber’den nakledilen, Allah’ın Kureyş hakkında sûre indirmesinin başka hiçbir topluluğa nasip olmayan ilâhî bir lutuf olduğu (Âlûsî, XXX, 238) ve Kureyş sûresini okuyan kimseye on sevap verileceği şeklindeki rivayetler zayıf kabul edilmiştir (Makdisî, III, 1626; Muhammed et-Trablusî, I, 1057).

KUREYŞ SURESİ TEFSİRİ (KUR’AN YOLU)

Güvenliğini sağlamak için” şeklindeki çeviriye göre bu âyet bir önceki sûrenin devamı gibidir ve cümle, “Ebrehe ve ordusunu helâk ettik” şeklinde tamamlanır. Sûrenin sonunu başına bağlamak da mümkündür; bu takdirde mâna şöyle olur: “... sağladığı için Kâbe’nin rabbine kulluk etsinler.”

Hz. Peygamber’in büyük dedesi Haşim b. Abdi Menâf ve diğer bazı Kureyş liderlerinin, ticaret güvenliğini geliştirmek maksadıyla çevredeki kabile ve devlet ve liderleriyle yaptıkları, kaynaklarda ‘îlâf’ adı da verilen anlaşmalar meşhurdur. Keza Haşim’in, Mekke’nin kutsiyetine saygı duymayan kabilelerden, eşkıya ve çapulcudan şehir halkını korumak için ‘îlâf’ adıyla bir güvenlik uygulaması başlattığı, hatta bu hizmetin finansmanı için mecburi vergi koyduğu bilinmektedir (Çok sayıdaki kaynaklardan bazıları için bk. Mustafa Çağrıcı, Kur’an’ın Geliş Ortamında Ahlâk ve İnsan ilişkileri, s. 167-168/dipnot 132). Yaygın görüşe göre sûrenin başındaki îlâf ile sağlanan bu ticaret güvenliği kastedilmiştir (Buradaki îlâf kelimesinin “ülfet”ten gelen başka bir anlamı, bu sûre ile Fil sûresi arasındaki anlam ilişkisi ve ikinci sûrenin geliş sebebine dair önemli bir bilgiye aşağıda yer verilecektir).

Kureyş, Hz. Peygamber’in mensup olduğu, İslâm’ın tebliğine ilk muhatap olan ve Kur’an’da adı geçen büyük Arap kabilesidir. Nesep bilginlerinin çoğunluğuna göre Kureyş’in atası Nadr b. Kinâne b. Huzeyme b. Müdrike b. İlyâs b. Mudar b. Nizâr b. Maad b. Adnân’dır. Hz. Peygamber Kureyş’in Hâşimoğulları koluna mensuptur. Kabile reisliği genellikle Hâşimoğulları ile Ümeyyeoğulları arasında mücadele konusu olmuştur. Câhiliye döneminde Kureyşliler Allah’ın varlığına inanmakla birlikte putları Allah’a ortak koşuyorlardı, bu sebeple Kur’an onları, “ortak koşanlar” anlamına gelen müşrikûn sıfatıyla nitelemiştir. 610 yılında Hz. Peygamber’e Kur’an inmeye başlayınca Kureyş’in bir kısmı ona iman etmekle birlikte çoğu inanmadığı gibi Hz. Peygamber’e karşı gittikçe sertleşen ve savaşlara kadar varan bir mücadeleye girişmişlerdir. Bu direniş hicretin 8. yılında Mekke’nin fethine kadar sürmüştür. Mekke’nin fethedilmesiyle birlikte İslâmiyet’in karşısındaki Kureyş düşmanlığı da tamamen ortadan kalkmıştır. Bundan sonra İslâm’ın dünyaya yayılması için Kureyşliler’in ön saflarda mücadele verdikleri görülmektedir (ayrıca bk. Casim Avcı, “Kureyş (Benî Kureyş)”, DİA, XXVI, 442-444).

Kureyş kabilesi, Araplarca kutsal sayılan Kâbe’nin gözetim ve bakımını üstlendikleri için diğer Arap kabileleri onlara büyük saygı gösterirlerdi; özellikle Kâbe’yi yıkmaya gelen fil ordusunun mûcizevî bir felâkete mâruz kalarak Kâbe’yi yıkma teşebbüslerinin başarısızlıkla sonuçlanması üzerine Kureyşliler’in kabileler nezdindeki saygınlığı iyice arttı. Emîrler ve krallar onlara saygı gösterir, başkaları çöllerde haydutlar tarafından saldırılara uğrarken Kureyşliler güven içerisinde yazın Tâif’in serin yaylalarına, kışın da Yemen’in ılık bölgelerine serbestçe seyahatlerde bulunarak büyük kazançlar elde ederlerdi. Hatta Kureyş’in ticaret kervanları kış aylarında Somali ve Habeşistan’a, yaz aylarında da Suriye, Mısır, Irak ve İran’a kadar giderlerdi. Mekke’nin bulunduğu bölge tarım ve hayvancılığa elverişli olmadığı için halkın ticaretten başka gelir kaynağı yok denecek kadar azdı. Hac mevsiminde kurulan panayırlar ticaretlerinin canlanmasına vesile olduğu gibi buralarda düzenlenen şiir, hitabet vb. yarışmalar da dil, edebiyat ve kültürün gelişmesini sağlıyordu. İşte sûrede Allah’ın onlara lutfettiği bu imkânlar hatırlatılmakta, özellikle Kâbe’ye vurgu yapılarak “Şu evin (Kâbe) rabbine kulluk etsinler” buyurulmaktadır.

Kabile hayatı yaşayan Arap yarımadası devlet otoritesinden yoksun olduğu için burada genel bir güvensizlik bulunduğu halde Mekke Hz. İbrâhim zamanından beri Allah tarafından saygınlığı çiğnenmeyen (harem) bölge olarak insanlığa duyurulmuş, bu sayede Mekke halkı dış saldırılardan korunmuştur. Nitekim bir âyet-i kerîmede, “Görmezler mi ki, çevrelerindeki insanlar durmadan yerinden koparılıp götürülürken biz (Mekke’yi) güvenli, dokunulmaz belde yapmışızdır?” (Ankebût 29/67) buyurularak bu nimetler hatırlatılmaktadır. Ayrıca başka bölgelerde üretilen sebze, meyve ve diğer gıda maddeleri Hz. İbrâhim’in duası bereketiyle (İbrâhim 14/37), bir ticaret merkezi haline gelmiş olan Mekke’ye getirilip satılır, böylece bura halkının ihtiyacı karşılanırdı. İşte sûrede Kureyş’in, bütün bu nimetlerin şükrünü yerine getirmek için Allah’a kulluk etmesi istenmiştir.

Kureyş suresinin ilk âyetinin tam anlamı “Kureyş’in îlâfı için…” veya “Kureyş’in ilâfından dolayı…” şeklinde olup cümlenin geri kalanı tamamlanmamış, bu kısım tefsirciler tarafından başta özetlediğimiz bazı farklı ifadelerle doldurulmaya çalışılmıştır. Bazı kaynaklarda Kureyş suresinin iniş sebebini ve önceki Fil sûresiyle bağlantısını farklı şekilde açıklayan, böylece bu sûrenin ilk âyetini Fil sûresinin son âyetine bağlayarak boşluğu gideren bir bilgi yer almaktadır. Bu kaynaklarda, İslâm’ın zuhuruna yakın yıllarda Mekke ve çevresinde yoksulluk sorununun dayanılmaz bir hal alması yüzünden bu çevrede bir intihar geleneğinin oluştuğundan söz edilir. Bu uygulamaya, “birinin kapıyı arkasından kilitleyip, açlıktan ölünceye kadar hiç kimseden hiçbir şey istememesi” anlamında i‘tifâd (الاعتفاد) deniliyordu. Uygulamanın mahiyeti hakkında bilgi veren klasik eserler, ilk kaynak olarak genellikle Zübeyr b. Bekkâr’ın (ö. 256/870) el-Muvaffakıyyât’ını zikreder, Zübeyr’in de bu bilgiyi Emevî halifesi Ömer b. Abdülaziz’e nispet ettiğini belirtirler. ‘İ‘tifâd’ uygulaması hakkında ve buna son verilmesi için Hz. Peygamber’in büyük dedesi Haşim’in ürettiği îlâf çözümü konusunda, –ulaşabildiğimiz kadarıyla– önce İbn Hamdûn (ö. 562/1167) et-TeŽkiretu’l-Hamdûniyye’de (II, 152), ardından bazı önemsiz değişiklikler ve kısaltmalarla İbnü’l-Cevzî el-Muntazam’da (II, 211), Suyûtî ed-Dürrü el-Menûr’da (VIII, 636) ve Muhammed b. Yusuf eş-Şâmî Süb ülü’l-Hüdâ’da (I, 269) bilgi vermişlerdir.

İbn Hamdûn’da anlatıldığına göre “Kureyş’in i‘tifâdı” şöyleydi: “… Onlar fakir düşünce açık araziye çıkarak kendileri için çadırlar kurup oraya kapanırlar, en sonunda yoksulluk durumları bilinmeden öylece ölürlerdi… Nihayet Haşim yetişkin bir insan oldu; kavmi arasında büyük itibar kazandı. Bir gün dedi ki: ‘Ey Kureyş topluluğu! … Şu i‘tifad (fakirlik yüzünden intihar olayı), birçoğunuzun başına gelmektedir. Bu hususta bir fikir geliştirdim.’ ‘Fikrin neyse emret yapalım’ dediler. Haşim şöyle devam etti: ‘Fakirlerinizle zenginlerinizi kaynaştırmayı düşünüyorum; bir zenginin yanına onunla aynı sayıda aile efradı bulunan bir fakir vereceğim. Zengin olan yazın Şam bölgesine, kışın Yemen bölgesine yapacağı ticaret yolculuğunda o fakiri yardımcısı olarak yanında götürecek; böylece zengin kazandıkça fakir ve onun ailesi de onun gölgesinde geçimini sağlayacak ve bu uygulama i‘tifadı ortadan kaldıracak.’ ‘Ne güzel düşündün!’ dediler. Bu suretle Haşim insanlar arasında bir kaynaşma (ülfet) sağladı…”

Aynı yerde Allah’ın Mekkeliler’i fil ordusundan koruduğunu anlatan Fil sûresiyle ‘îlâf’tan bahseden bir sonraki Kureyş sûresi arasında bir sebep-sonuç bağlantısı da kurulmakta; Kureyş sûresinin başındaki ‘îlâf’ kelimesinin ‘الألفة’ (ülfet, kaynaşma) kökünden geldiği, bunun da zenginlerle yoksullar arasında bir “merhamet ve yardımlaşma” ürettiği dikkate alınarak bu iki sûreden özetle şöyle bir sonuca ulaşılmaktadır: Kureyş halkı, Haşim’in çözüm teklifine uyarak aralarında ülfet kurdukları, birbirine merhamet gösterip yardımlaştıkları, yoksulları doyurup açlık ölümünden kurtardıkları için –putperest olmalarına rağmen– Allah da onları fil ordusuna karşı korumuştur.

Ayrıca Kureyş suresinin 4. âyetinde “açlıklarını giderme” ifadesi Hâşim’in getirdiği uygulamayla açlık sorununun çözülmesine, “korkudan emin kılma” ifadesi de o yoksulların kervanlarla gidip güvenliği sağlamasına işaret etmektedir. Bu iyilikleri Hâşim’in aklına getirip yaptıran da Allah olduğu için sûrede “açlıklarını giderme” ve “korkudan emin kılma” Allah’a nispet edilmiştir.

Hz. Peygamber’in atalarını öven ve huzurunda okunduğunda onu mutlu eden şu mısralarda bu îlâf uygulamasına işaret edildiği anlaşılmaktadır:

“Zenginlerini fakirleriyle kaynaştıranlardır (onlar),

Ta ki fakirleri kendi geçimini sağlayacak duruma gelinceye kadar.”

Ne var ki, –kapsamının ve tesirinin ne kadar olduğu hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığımız- Kureyş’in bu ülfet ve dayanışma pratiğinin zaman ilerledikçe zayıfladığı; bilhassa Kur’an’ın Mekke müşriklerinin geleneksel putperestlik inancını açıkça reddetmesi, Câhiliyye ahlâk telakkisini, dünya görüşünü ve toplumsal zihniyetini giderek artan bir kuşatıcılıkta eleştiriden geçirip her şeyi yeni baştan inşa etmek istediğinin anlaşılması ve nihayet “İslâm’ın kabileler arasında yayılmaya başladığı”nın görülmesi üzerine, Kureyş’in genel tutumunun özellikle yeni dinin mensuplarına karşı sosyal ve ekonomik tecride kadar varan, nihayetinde onları yurtlarını terketmek zorunda bırakan bir acımasızlığa dönüştüğü görülür. Sonuçta Hâşim’in bu uygulaması, Walter Dostal’ın ifadesiyle, “Açıktır ki Peygamber sayesinde soylu bir davranış formundan çıkarılmış, bütün inananlar için genel bir görev olarak zekât formunda yeniden şekillendirilmiştir.” (Bütün bu bilgiler ve kaynakları için bk. Mustafa Çağrıcı, a.g.e., s. 168-171 ve dipnot 133-142).

KUREYŞ SURESİ NE ZAMAN VE NEREDE İNMİŞTİR?

  • Kureyş suresi, Mekke döneminde inmiştir.
  • Mushaftaki sıralamada yüz altıncı, iniş sırasına göre yirmi dokuzuncu sûredir.
  • Tîn sûresinden sonra, Kāria sûresinden önce inmiştir.

KUREYŞ SURESİ KAÇ AYET?

  • Kureyş suresi, 4 ayetten oluşmaktadır.

KUREYŞ SURESİ KAÇINCI SAYFA VE CÜZDE YER ALIYOR?

  • Kureyş suresi, Kur'an-ı Kerim'in 30. cüzünde bulunuyor. Kureyş suresi, 602. sayfada yer almaktadır.

KUREYŞ SURESİ KONUSU NEYİ ANLATIYOR?

Kureyş suresi, ayetlerinin birbiri ile ilintili olduğu bir suredir. Sure başından sonuna kadar Kureyş hakkındadır. Allah’ın Kureyş kabilesine verdiği nimetleri ve Kureyş’in bu ilahi nimetler karşısındaki vazifesini şöyle beyan etmektedir: Bu kaynaşmanın asıl mihveri, kendilerini açlıktan koruyup doyuran ve korkudan kurtarıp, güvenliğe kavuşturan Allah’a ve bu evin sahibine kulluk etmeleridir.

Kureyş suresinin başında Allah’ın Kureyşliler’i yaz ve kış yolculuklarına alıştırdığı ifade edilir (âyet 1-2). İlk âyette yer alan “îlâf” kelimesi sözlükte “alıştırma, ısındırma; ahid, antlaşma ve ülfet” gibi anlamlara gelir. Kureyş ismine izâfe edilen kelime sûrede iki defa geçmektedir. Kelimenin dostluk anlamı dikkate alındığında burada hem Kureyş’in kendi içindeki güven ve kaynaşmaya hem de komşu topluluklarla aralarındaki dostluğa dikkat çekildiği anlaşılır. Tefsirlerde, bu âyetlerde sözü edilen yolculuklarla Kureyşliler’in yaz mevsiminde Suriye bölgesine, kış mevsiminde Yemen taraflarına ticaret amacıyla düzenledikleri seyahatlere işaret ettiği belirtilmektedir. Kureyşliler bu ticarî seferler sayesinde bir yandan ekonomik durumlarını düzeltiyor, diğer yandan da çeşitli medeniyet ve kültürleri tanıma imkânı buluyorlardı.

Kureyş suresinde daha sonra Allah’ın Kureyşliler’i doyurup açlıktan kurtardığı ve korkudan emin kıldığı vurgulanarak bu nimetlerden dolayı Allah’a ibadet etmeleri emredilir (âyet 3-4). Kaynaklarda, Allah’ın Kureyş’i korkudan emin kılmasının, hem ikamet ettikleri Mekke ve civarında hem de bu bölge dışına yaptıkları yolculuklarda emniyet içerisinde olmaları veya Fil Vak‘ası’nda Ebrehe ordusunun mağlûp edilerek güvenliklerinin sağlanması ile gerçekleştiği nakledilmektedir (Fahreddin er-Râzî, XXXII, 109). Diğer taraftan aynı âyette işaret edilen açlıktan kurtarmanın ise Mekke ve çevresinin tarıma elverişsiz bir bölge iken Hz. İbrâhim’in duası (İbrâhîm 14/37) ve Kâbe’nin kutsallığı sayesinde Kureyş’in bolluk içerisinde yaşamasını veya yine bu dua sayesinde o bölgede meydana gelmesi muhtemel açlıktan yaz ve kış dönemlerindeki ticarî seferler sayesinde korunmalarını ifade ettiği belirtilir. Sûrede “bu ev” (Kâbe) tabirinden sonra Allah’ın verdiği nimetlerin hatırlatılması Kureyş’in sahip olduğu saygınlığa ve nimetlere Kâbe sayesinde ulaştığını ima eder. Kureyş sûresinin mesajı genel olarak ihsan edilen nimetlere lâyık olmaya ve yalnızca Allah’a kulluk etmeye yöneliktir.

KUREYŞ SURESİNE NEDEN BU İSİM VERİLMİŞTİR?

  • Kureyş suresi, Kureyş kabilesinin birbiri ile anlaşması ve kaynaşması konusunda nazil olduğundan dolayı bu adı almıştır.

KUREYŞ NEDİR, NE ANLAMA GELİR?

  • Kureyş, Hz. Peygamberin mensup olduğu kabilenin adıdır.

KUREYŞ SURESİ NE ZAMAN OKUNUR?

Kureyş suresi, zaman ve mekân ayırt etmeksizin okunabilen sureler arasındadır. Kişi, sıkıntıya, derde ya da kedere düştüğü durumlarda Kureyş suresine başvurabilir.

Özellikle Ramazan ayında orucu açmadan önce 5 kere okunursa o haneye bereket ve bolluk gelir.

Müminler korku duyduklarında bu sureyi 10 kere tekrar ederse korku ve kaygılarından arınır.

KUREYŞ SURESİ NE İÇİN OKUNUR, NEYE İYİ GELİR?

Korku veya endişe durumlarında gece ya da gündüz 11 defa Kureyş suresi okumak, kişiyi rahatlatır.

Gün içerisinde 7 kere Kureyş suresi okunuşu yapıldığında kişinin ahlakı güzelleşir, kötülüklerden ve fakirlikten uzak olur.

Herhangi bir şeyin üzerine yedi defa Kureyş suresi okunduğunda, o şey bereketlenir.

Kureyş suresinin yemeklerin üzerine okunması ve üflenmesi durumunda, o yemekten gelebilecek hastalıktan ve zarardan korunur.

Her gün 7 kere Kureyş suresi okuyan kimse yokluk, darlık ve fakirlikten uzaklaşır.

Cuma gecesi, yatsı namazından sonra 1000 kere Kureyş suresini okuyan ve abdestli yatan kişi rüyasında Hz. Muhammed'i görür.

KUREYŞ SURESİ ÖLÜLERE OKUNUR MU?

Din âlimlerinin ölülere okunan dualar ve sureler konusunda farklı görüşleri bulunmaktadır.

Buna karşın, Kureyş suresinin ölülere okunmasında bir sakınca yoktur. Mezarlık ziyaretlerinde okunabilir.

KUREYŞ SURESİ NASIL KOLAY EZBERLENİR?

Kur’an-ı Kerim’de yer alan bütün surelerin kolay ezberlenmesi için bol bol tekrar yapılması gereklidir. Kureyş suresi ezberlemek isteyen bir kişi, her ayeti en az üç kere okumalı ve sesli bir şekilde tekrar yapması yeterlidir.

KUREYŞ SURESİ ABDESTSİZ OKUNUR MU?

Vakıa suresi, 79. ayette “Temizlenmiş olanlardan başkası ona el süremez.” şeklinde emredilir. Bu nedenle, cünüp olan ya da abdestsiz birisinin Kur’an-ı Kerim’e el süremeyeceği gibi herhangi bir ayeti de okuyamaz.

Özetle, abdesti olmayan birisi, Kur’an-ı Kerim’e el dokundurmadan ezberinden bildiği ayet ve sureleri okuyabilir. Bu caizdir; ancak abdestsiz olan birisi Kur’an’a dokunarak Kureyş suresini okuyamaz. Ayet el-Kürsi, Fatiha ve İhlas gibi ayet ve sureleri okumak isteyen kimse, bunları dua niyetiyle okursa caizdir. (Elmalılı Hamdi YAZAR, Tefsir, Vakıa 79. ayet in izahı; Celal Yıldırım, İslam fıkhı, IV/157)

Keza, başörtüsü olmadan da Kureyş suresi okunabilir; ancak Kur'an'a saygıdan dolayı başörtülü olmak daha iyidir.

KUREYŞ SURESİ ADETLİYKEN OKUNUR MU?

  • Kureyş suresinin adetliyken Kur'an-ı Kerim'den ya da ezberden okunması caiz olmamaktadır.

EZBERLEMENİZ İÇİN DİĞER DUALAR VE SURELER

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır