sanma kalır bu tekerlek tümsekte / Necip Fazıl Kısakürek - Zindandan Mehmet`e Mektup şiiri | ihya.org

Sanma Kalır Bu Tekerlek Tümsekte

sanma kalır bu tekerlek tümsekte

Ecevit-Yılmaz ikilisi için, seçim sonrasına yönelik planları gördükçe, acaba hangisi Necdet Calp, hangisi Turgut Sunalp diye düşünmeğe başladım.

12 Eylül''de de sonrasında da toplum mühendisleri devredeydi. Türkiye''de iki partili bir düzen geçerli olsun istediler. Bunun için, solun başına Necdet Calp''i, sağın başına Turgut Sunalp''i geçirdiler.

Vatandaş, "İnadına Turgut Özal" dedi. Tabii o inadın içinde, inanç vardı, azim vardı, demokrasiyi yaşatma kararlılığı vardı.

28 Şubat''ın Necdet Calp''i, Bülent Ecevit şüphesiz. Hiç değilse, onun da Calp gibi, adı solcu. Yılmaz ise, bu dönemde, Turgut Sunalp''i temsil ediyor galiba.

12 Eylülcüler daha ufuklu(!) düşünüp daha büyük(!) oynuyordu. Bu yüzden yanılgıları da büyük oldu. Evren Paşa, Turgut Sunalp''in MDP''si tek başına iktidara gelecek sandı. Bu başarıyı perçinlemek için kalktı bir de konuşma yaptı, Anavatan''ın başındaki Özal''ı yalancı ilan etti.

Anavatan propagandasını "İki askere karşı bir sivil" sloganına dayandırmıştı. Zavallı Necdet Calp, "Ben sivilim, asker değil" diye adeta yırtınıyordu.

Evren Paşa''nın son gün Özal''a hücum etmesi, tepkiyi arttırdı. Çünkü vatandaşımız askerlerin politikaya müdahale etmesinden pek hoşlanmıyordu.

Nitekim o günlerde, emekli bir Yargıtay üyesinden dört mısradan oluşan bir şiir almıştım. Dönemin şartları dolayısıyla şiiri yayınlayamadım.

Vatandaştan askere sesleniş:

"Rey benim namusum emirle vermem

Partimi görmezsem seçime girmem,

Ölürüm cephede emrinle senin,

Yalnız son sözüm var: Oy hakkı benim."

Demek halk bu gibi dayatmalara kızıyor.

Şimdi daha ince ayarlar yapılıyor. Ön planda siviller var; medya var.

DSP''nin birinci parti olduğu pompalanıyor. Yedekte ANAP duruyor. Payanda olarak da MHP seçilmiş.

Milliyetçi Hareket Partisi''nin, "derin devletin arka bahçesi" olmaya yanaşacağını hiç sanmıyoruz. Ama gene de uyarmakta fayda var.

28 Şubat''ın taşeronları sandık başında, millete hesap veriyor. Bu yüzden Mesut Yılmaz, 8 yıl kesintisiz eğitimin sorumluluğunu üzerinden atmaya çalışıyor. Oysa, bu muazzam(!) eğitim reformunu yaptıktan sonra, Hacı Bektaş Veli Şenliklerine koşmuş ve ilk reform müjdesini Alevi vatandaşlarımıza vermişti.

11 Ağustos tarihli Newsweek''te bakın, Yılmaz, Amerikalı muhabir Lally Weymouth''a ne diyordu:

Soru: Çoğunluğunu kökten dincilerin oluşturduğu binlerce kişi, bu hafta sizin hedeflediğiniz eğitim reformunu protesto ettiler. Bu işin aslı nedir?

Mesut Yılmaz: Biz temel laik eğitimi beş yıldan sekiz yıla çıkarmaya niyet ettik. Buna karşı çıkışlar kökten dincilerden geldi. Eğer biz kesintisiz eğitime geçebilirsek, Kuran kursları kapatılacak. Bu da fundamentalistlerin hedeflerine ulaşmasını engelleyecek.

Yılmaz''ın 8 yıllık kesintisiz eğitime karşı çıkanlara "Yarasalar" dediği halâ hatırlardadır.

ANAP liderini, 8 yıllık kesintisiz eğitimi gerçekleştirdiği için değil, vatandaşı kandırdığı için suçlamak daha doğru. Özü sözü bir olsaydı, söyleyecek lâf bulamazdık.

Oysa Yılmaz, 1995 seçimlerinde tam aksini savunurken, asker dayatmasıyla sisteme geçmiş, sözüne güvenilemeyen bir politikacı kimliği çizdiği için, yıpranmıştır.

1995''te Doğruyol Partisi ile birlikte kurduğu Anayol''un hükûmet programında eğitimle ilgili düşünceler şu şekilde ortaya konuyordu:

"Öğrencilerin ilgi ve kabiliyetlerine göre, çeşitli meslek alanlarında eğitim görebilmeleri için, ilköğretimin ikinci kademesinde (din, teknik, sanat gibi alanlarda) başlamak ve orta öğretimde yoğunlaştırmak üzere yönlendirme sistemine işlerlik kazandırılacaktır."

ANAPlı Avni Akyol''un tavrı

ANAPlı Milli Eğitim Bakanı Avni Akyol da, 19''uncu dönemde, 22 arkadaşıyla birlikte bir teklif vermiş ve bırakınız kesintisiz eğitimi, üç yıllık Kuran kursunun veya mesleki eğitimin zorunlu eğitim sayılmasını ve mezun olanlara sertifika verilmesini önermişti. Avni Akyol ve arkadaşlarının İlköğretim ve Eğitim Kanunu''nda yapılmasını istedikleri değişiklik şöyleydi:

"Genel, mesleki ve teknik orta öğretim kurumları bünyesindeki orta okullarda verilen mesleki eğitim zorunlu eğitimden sayılır... Çıraklık eğitim merkezleri ile Kuran Eğitim merkezlerinde verilen ve en az 3 yıl olan eğitim de zorunlu eğitimden sayılır. Bu kişiler, bir üst öğretime, denklik imtihanı vermek suretiyle devam edebilirler."

Demek İmam Hatip Okulları''nın orta kısmının kapatılması bir yana, Kuran kurslarına 3 yıl devam edenler, dışardan bitirme sınavına katılarak, liseye gitme hakkı kazanıyordu. Avni Akyol bu teklifini 1996 yılında da yenilemişti. 28 Şubat''tan sonra geri çekti.

İşte asıl yakışıksız olan durum bu iki yüzlülüktür. Mevlana''nın dediği gibi, "Ya olduğun gibi görün; ya göründüğün gibi ol."

Şimdi sandık başında Kuran kurslarının, İmam Hatip Okulları''nın, başörtüsü zulmünün hesabını veriyorlar.

Mesut Yılmaz, seçmeni aldatmaya çalışıyor: "Kuran kurslarını biz kapatmadık. Refah Partisi kapattı."

Buna kim inanır ki! Kuran kurslarının bu hale düşmesinin sebebi kesintisiz eğitimdir.

İmam Hatiplerdeki talebe sayısının azalmasının sebebi ise, mezunlarının İlahiyat Fakültesi dışındaki fakültelere gitmesinin zorlaştırılmasıdır.

Bu zor günler geride kalacak. Geçtiğimiz Pazar Tayyip Erdoğan''ı ziyarete gittim. Sonra da Pınarhisar''da şöyle bir dolaştım. Halkta Tayyip Erdoğan''a karşı yaygın bir sempati var.

Bir köfteciye girdim. Erdoğan''ın şiir kaseti çalıyor. Necip Fazıl Kısakürek''in, hapishaneden yazdığı bir şiir: "Mehmed''im sevinin başlar yüksekte / Ölsek de sevinin, eve dönsek de! / Sanma bu tekerlek kalır tümsekte."

18 Nisan''dan sonra tekerlek tümsekten kurtulacak. Bazıların telaşı bunu gösteriyor. Ecevit birinci(!) Mesut Yılmaz onun destekçisi... Payanda MHP!!! MHP hiç yedek oyunculuğu kabul eder mi? Hem toplum mühendisçiliği ne zaman başarıya ulaşmış ki!

Zindandan Mehmed'e mektup şiiri - Necip Fazıl Kısakürek

Haberin Devamı

Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil;
Sayım var, maltada hizaya dizil!
Tek yekûn içinde yazıl ve çizil!
İnsanlar zindanda birer kemmiyet;
Urbalarla kemik, mintanlarla et.

Somurtuş ki bıçak, nâra ki tokat;
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
Yalnız seccâdemin yününde şefkat;
Beni kimsecikler okşamaz mâdem;
Öp beni alnımdan, sen öp seccâdem!

Çaycı, getir, ilâç kokulu çaydan!
Dakika düşelim, senelik paydan!
Zindanda dakika farksızdır aydan.
Karıştır çayını zaman erisin;
Köpük köpük, duman duman erisin!

Peykeler, duvara mıhlı peykeler;
Duvarda, başlardan, yağlı lekeler,
Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler...
Duvar, katil duvar, yolumu biçtin!
Kanla dolu sünger... Beynimi içtin!

Sükût... Kıvrım kıvrım uzaklık uzar;
Tek nokta seçemez dünyadan nazar.
Yerinde mi acep, ölü ve mezar?
Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz?
Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?

Ses demir, su demir ve ekmek demir...
İstersen demirde muhali kemir,
Ne gelir ki elden, kader bu, emir...
Garip pencerecik, küçük, daracık;
Dünyaya kapalı, Allaha açık.

Dua, dua, eller karıncalanmış;
Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.
Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış...
Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu;
İplik ki, incecik, örer boşluğu.

Haberin Devamı

Ana rahmi zâhir, şu bizim koğuş;
Karanlığında nur, yeniden doğuş...
Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş!
Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!
Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!

Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!

NECİP FAZIL KISAKÜREK

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır