saplı adası / Mersin Büyük Şehir Beledyesi - Saplı Ada - 36.1310-33.2887

Saplı Adası

saplı adası

Saplı ada yolu, Akbük, Osman Ünlü


Saplı ada yolu, Akbük, Osman Ünlü

Saplı Ada

Yukarıdan görünümü kimine göre tıpkı bir cezveye kimine göre ise kaşığa benzeyen Saplı Ada, yıllar içerisinde Didim-Akbük’ün simgelerinden biri haline gelmiştir. Bölgeye bambaşka bir hava katan bu ada kıyaya çok da uzak bir konumda yer almıyor. Özellikle sular çekildiği zaman adaya denizin içinden yürüyerek ya da 100 metre mesafelik çakıllı yoldan ulaşmak mümkün. Görenleri kendine hayran bırakan bölgede dilden dile dolaşan bir de rivayet bulunuyor. Rivayet ise Saplı Ada’dan 10 çakıl taşı toplayanın ömrü 10 yıl uzadığı yönünde. Bölge her yıl özellikle de yaz aylarında hem yerli hem de yabancı turistlerin oldukça ilgisini çekiyor. Adanı bir de oluşum hikayesi bulunuyor. M.Ö 1500’lü yıllara kadar uzanan uzun bir tarihi ve ilginç bir yapıya sahip oluşuyla Saplı Ada, SİT alanı olarak koruma altına alınmış. Ada Ege Denizi’nde meydana gelen büyük bir volkan patlamasının etkisiyle etrafa saçılan küllerin birikmesiyle oluşmuş. Üstelik adanın yapısında hakim olan bu kül tabakasını bugün bile görebilmek mümkün. Tüm bu özelliklerinin yanı sıra Didim-Akbük, özellikle serin suda yüzmeyi sevenler için oldukça ideal bir seyahat olanağı sunuyor. Aydın için keyifli bir planlama yapmak istiyorsanız Didim otelleri adresini ziyaret etmeyi unutmayın.

Manyetik Tabanlı 18 Watt LED Spot Işığı-Kavrama Saplı Ayarlanabilir Devirme Tabanı-Fişli 25' Kordon (-25° Spot-5-20 Düz)

.

.

Market

Manyetik Tabanlı 18 Watt LED Spot Işığı-Kavrama Saplı Ayarlanabilir Devirme Tabanı-Fişli 25' Kordon (-25° Spot-5-20 Düz)

18 watt yüksek güçlü LED ışık fikstürü.120/277 V AC 50/60 Hz üzerinde değişiklik yapmadan çalışır. kontrol kolu ile 100lb manyetik kavrama tabanı, ışık yukarı ve aşağı eğilir. endüstriyel kablo kapaklı 25ft kablo. Manyetik Tabanlı 18 Watt LED Spot Işığı-Kavrama Saplı Ayarlanabilir Devirme Tabanı-Fişli 25' Kordon (-25° Spot-5-20 Düz).Larson Electronics'ten HMLBLT-18 W-LED-25, yüksek saflıkta optikler, endüstriyel sınıf yapı ve kompakt bir biçimde zahmetsiz ayarlanabilirlik sunar.Bu IP65 dereceli LED ışık, sadece 18 watt çekerken etkileyici bir 1,530 lümen üretir. energy.In hareket halindeyken hızlı ve kolay montaj için güçlü bir 100lb kavrama manyetik tabanına ek olarak, bu ışık, operatörün ışığı tam bir dikey aralıkta yönlendirmesini sağlayan benzersiz bir çift braket tasarımına sahiptir ve kolaylıkla yatay hareket.HMLBLT-18 W-LED-25 manyetik montajlı ışık, 5000 K renk sıcaklığı ve 85 CRI ile 1.530 lümen soğuk beyaz ışık veren, mütevazı bir 18 watt enerji çekerken maksimum aydınlatma ve üstün renk sunumu sağlayan yüksek çıkışlı bir LED lambaya sahiptir.Bu lamba, watt başına yüksek lümen oranı ve aşırı uzun ömürlülüğü için seçilen Cree LED ünitelerini kullanır.Bu Cree LED'ler, watt başına 85 lümen etkili lümen çıkışı üretir ve 50,000 saatte %70 lümen tutma özelliğine sahiptir, bu da onlara geleneksel ışık kaynaklarından daha iyi verimlilik ve çalışma ömrü sağlar.Larson Electronics, HMLBLT-18 W-LED-25'i 60° dağınık geniş açılı taşkın ışınında veya daha uzun mesafeleri aydınlatmak için odaklanmış 25° spot ışın konfigürasyonunda sunar.Tokluk ve dayanıklılık için üretilen HMLBLT-18 W-LED-25 LED düzeneği, işlenmiş bir alüminyum gövde içinde bulunur ve darbeye dayanıklı bir polikarbonat lensin arkasında korunur.Bu muhafaza, LED ömrünü artırmak için verimli ısı dağılımı için entegre soğutma kanatçıkları içerir ve ilave korozyon direnci için katı siyah bir kaplama ile toz boya ile kaplanır.HMLBLT-18 W-LED-25'in çift braketli tasarımı, operatörün bu ışığı geniş bir hareket aralığında kolaylıkla yönlendirmesini sağlayarak hayvanları veya hareketli nesneleri izlemek için mükemmel hale getirir.

Alıcılar da

Koruyucu Kapaklı ASPZQ Spot Işığı, Zemin ışıklandırması, Su Geçirmez Dış Mekan Peyzaj Işığı, Çim, Bahçe, Avlu, Villa için Uygun

Koruyucu Kapaklı ASPZQ Spot Işığı, Zemin ışıklandırması, Su Geçirmez Dış Mekan Peyzaj Işığı, Çim, Bahçe, Avlu, Villa için Uygun

₺ 179.40

Material Malzeme : Temperli cam, döküm alüminyum.Korozyon direnci, yüksek sıcaklık dayanımı, uzun ömür level IP65 su geçirmez seviye : tozun girmesini tamamen önleyin ve herhangi

Didim merkezi: Aydın’a 103 km. (1.5 saat) uzaklıktadır. Aydın’dan çıkınca, İzmir otobanında ilerlerken Germencik’te, Söke sapağına girmeniz gerekiyor. Otobandan çıkınca: Söke için 27 km. daha ilerleyeceksiniz. Söke’den sonra ise, yine rahat bir yoldan, sol yanınızda Bafa Gölü kalarak ilerleyeceksiniz ve Akköy’ü geçtikten sonra, 13 km. daha gidiyorsunuz ve Didim’e ulaşıyorsunuz. Didim-İzmir ulaşımı: 173 km. (2 saat) ve Didim-Ankara arası ise; toplam, 700 km. dir.

GENEL:

Didim’de: toplam 60 km. kıyı bandı var. Bu kıyı bandında: 13 plaj bulunmakta. Bunların yanında: kıyılarda, irili-ufaklı, sayısız koylar bulunuyor.

Deniz berrak ve plajın kumsalı ise: altın sarısı, incecik kum. Bunlar: gerçekten, Didim ve çevresindeki bu koylara: tarifsiz bir güzellik katıyor.

Didim’in bu güzellikleri yanında: antik çağda kurulan İon kentlerinden en önemlilerinin yakın çevresinde olması, buraya, tarihi anlamda önem kazandırıyor. Şöyle ki: Milet, Priene ve günümüzün Bafa Gölü; antik çağlarda, bölgeye büyük önem katan unsurlardır. Çünkü: günümüzden 2000 yıl kadar önce, Söke ovası, tamamen bir deniz, Bafa Gölü ise, bir koy şeklinde idi. Bu deniz kenarlarında, antik çağın en güzel, büyük ve zengin kentleri olan: Milet ve Priene bulunmaktaydı. Didim, daha önce de söylediğim gibi, Milet şehrinin, kutsal alanı olarak tanzim edilmişti. Ancak, Büyük Menderes Irmağı (Maiandros) zamanla taşıdığı alüvyonlar ile, ilk önce Priene şehri önündeki denizi ve daha sonra ise Milet ve Lade Adasını da içine alan bölgeyi tamamen doldurur. Aynı dönemde, Efes şehri de deniz kenarında iken, zamanla ön tarafı dolarak, günümüzdeki halini alır. Evet: Didim bölgesine geldiğinizde; birbirine yakın olan bu antik kent kalıntılarını mutlaka gezmelisiniz. Tarihe ilgi ve merakınız varsa; Apollon Tapınağı, Milet, Priene kenti kalıntılarını, kesinlikle hoşunuza gidecektir.

Buraları, kısa yolculuklar yaparak görebilirsiniz.

Evet: Didim ve çevresinin, son yıllarda öne çıkan dikkate değer diğer bir özelliği ise; çok miktarda İngiliz ve İrlanda vatandaşının; buradan konut alarak, yerleşmesi. Hatta: öyle ki, bazı yerleşim yerleri yani siteler, tamamen bunlar tarafından kullanılıyor ve sitenin bazı yerlerine ülke bayraklarını dikecek kadar işi ileri götürüyorlar. Burada: her ne kadar deniz ve güneş etkin olsa da, özellikle havanın nemli olmaması, büyük avantaj. Çünkü: nemin az olması nedeniyle, Akdeniz kıyısındaki yerleşimlere göre, burada yaşam daha kolay ve özellikle yaz sıcaklarında daha rahat. Gece uykuları daha konforlu. Sanırım yabancıların burayı tercih etmelerinin en büyük nedenleri bu, yani nem olmaması. Siz de; gerek tarihi geçmişte, çok büyük medeniyet kalıntılarını görebileceğiniz ve ince kumunda güneşlenip, güzel denizine girebilecek bir yer arıyorsanız ki, aynı zamanda, aşırı terlemeyi sağlayan nem istemiyorsanız; Didim ve çevresini yani Akbük bölgesini, güzel bir tatil geçirmek için tercih edebilirsiniz.

TARİHÇE:

Didim’in; ilk adı: “Didyma” olarak geçer. Aslında: bu sözcük, Yunanca’da her ne kadar “İkizler” anlamına gelse de, sözcüğün kaynağı Anadolu dilleridir. İkizler kelimesinin temelinde ise: Apollon ve ikiz kız kardeşi Artemis’in bulunduğu düşünülmektedir.

Evet: Didyma, hiçbir zaman bir kent niteliği taşımamıştır. Çünkü: tarihi süreç içinde, bu bölgede kurulan 12 İon kentinden en büyük kent olan “Milet” kentinin, “kutsal alanı” yani “tapınağı” olarak tarih sahnesinde yerini almış. Tapınak ve onun yönetimindeki rahipler: “Milet” kentinin, önde gelen resmi görevlileri arasında yer almışlardır.

ALTINKUM:

Didim merkezi: Yeni Hisar ve Altınkum sahili olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır.

Yeşilkent ve 3 koy arasındaki Palabıyık Mevkiine kadar uzanan çizgi içinde kalan bütün alan Altınkum olarak isimlendirilir.

ALTINKUM PLAJI:

Didim merkeze 2 km uzaklıktadır. Altınkum plajı, Akbük merkeze 20 km uzaklıktadır. Plajın tamamı halk plajıdır ve ücretsizdir. Altınkum plajı ve Didim Marina arasındaki uzaklık 3300 metredir.

Plaj-Sahil bölümü:

Uzun ve altın sarısı renkli ince kumlu bir plaj: bir hilal şeklinde kıvrılarak uzanır.  Plajın uzunluğu 1600 metredir. Altınkum’un en büyük özelliği, altın sarısı rengindeki ince kumlu plajıdır. Plajda: kiralık şezlong ve şemsiye bulunmaktadır.

Deniz:

En büyük özelliği: deniz, akıntı nedeniyle sürekli temiz kalmaktadır. Burada dalgalar denizden karaya değil, denize doğru akıntılı dalgalar oluşur. Bu yüzden “Mavi Bayrak” ödüllü bir plajdır.

Altınkum’da hiçbir zaman denizde azgın dalgalar yoktur. (kış sezonu hariç) Denizin suyu ılıktır ve sığdır. Bu yüzden özellikle çocuklu aileler ve yüzme bilmeyenler tarafından tercih edilir. Denizde kano, rüzgar sörfü ve su sporları yapılmaktadır.

Diğer Tesisler;

Plajın arka bölümünde; plaja paralel şekilde uzanan Palmiye ağaçları bulunan bölümde: yürüyüş yolu, parklar, gece kulüpleri, çay bahçeleri, eğlence mekanları, restoran ve hediyelik eşya satan yerler bulunmaktadır. Ayrıca: Didim’de mevcut otellerin birçoğu da burada bulunur. Ayrıca: yine bu bölgede yani sahilde: “Poseidon heykeli” bulunmaktadır. Heykelin hemen yanında ise ziyaretçilerin bolca fotoğraf çektirdikleri “DİDİM” yazısı vardır.

Gezi Tekneleri:

Didim günlük gezi tekneleri ve Mavi Tur tekneleri, Altınkum yat limanından kalkar.

ALTINKUM YAKINLARINDAKİ KOYLAR:

Didim Altınkum yakınlarındaki koylar: sahil şeridinde sıralanmıştır. Bu koylar Altınkum merkeze göre oldukça sakindir.

1’NCİ KOY:

Kumsal bölümü, dar ve kayalıktır. Sahilde duş ve tuvalet yoktur, ancak Altınkum’a çok yakın olduğu için oradaki imkanlar kullanılır. Koyun zemini eskiden kayalıktı, ancak daha sonra Didim Belediyesi tarafından temizlenerek güzel bir koya dönüştürülmüştür. Deniz sığdır, derinlik ise çok fazla değildir.

2’NCİ KOY:

Mavi Bayraklıdır. Yalı Caddesinin üzerindedir. Kumsal bölümü, dar ve kayalıktır. Denizi berrak ve dalgasızdır. Halk plajı olduğu için girişte herhangi bir ücret istenmez.

Koyun tam ortasında: deniz içinde şişme oyuncakların bulunduğu Aqua Fun Park bulunur. Ayrıca: koy’un her iki yanında, yelkenciler ve rüzgar sörfü yapanların yararlanacağı iki işletme vardır. Plajda: Aqua Fun Park ve Belediye tarafından şezlong ve şemsiye kiralanıyor. Duş, tuvalet ve bir kafe bulunmaktadır. Burası en çok tercih edilen koylardan birisidir.

3’NCÜ KOY:

Didim Altınkum merkeze 2 km uzaklıktadır. Büyük ve oldukça kalabalıktır. Mavi Bayraklıdır. D-Marin yakınındadır. Diğer köylere nazaran daha geniş ve kumluktur. Deniz sığdır, kıyıdan sonra uzun süre boyunuzu aşmaz. Şezlong ve şemsiye kiralayabilirsiniz. Duş ve tuvalet bulunmaktadır. Oldukça geniş bir otopark vardır. Sahilde: iki restoran ve bir market bulunur. Koyun iki yanında, Beach Clubler vardır. Soldaki iskelede, bir dalış merkezi bulunur.

CENNET KOY PLAJI:

Didim Altınkum Sahilinin sonunda Martı Sitesinin yanındadır. Deniz oldukça temiz ve berrak, dalgasız ve sakindir. Su ılıktır. Yeşil ve mavinin tüm tonlarını burada görebilirsiniz. Altınkum’dan ayrı olarak sessizlik ve sakinliği arayanlar tarafından tercih edilmektedir.

MANASTIR  KOYU:

Didim Altınkum sahilinin batısındadır. Altınkum’a 8 km uzaklıktadır. Son 1 km lik yol asfalt değildir. Altınkum plajına göre çok daha sakindir.

Tamamen düzlük bir alanda, kızıl kum ve kızıl toprak karışmış bir sahil bulunmaktadır.

Koy, adını burada bulunan manastır ve şapelden almaktadır. Yani burada hem deniz keyfi ve hem de küçük bir tarihi gezinti yapabilirsiniz.

Ağaç yok, kendi şemsiye ve şezlongunuzu getirmeniz gerekir. Şemsiye olmadan burada bulunmak oldukça zor, buna dikkat etmelisiniz, özellikle çocuklu aileler için güneş ve açık alan büyük sorun yaratıyor.

Denizde yer yer taşlar bulunmaktadır. Ancak çoğunlukla kumdur.  Ayrıca deniz genellikle dalgalıdır. Ancak deniz temiz ve sığdır. Denizde metrelerce gitmenize rağmen su dizkapaklarınıza gelir. Son bir not: duş alma yeri de yok, kıyıda mütevazi bir işletme bulunuyor.

DALIŞ MERKEZİ:

Didim Altınkum bölgesinde bir dalış merkezi bulunmaktadır. Bu dalış merkezinde deneyimli öğretmenler eşliğinde dalış deneyimleri sunulmaktadır.

YEŞİLKENT:

Didim Altınkum’dan yaklaşık 5 km uzaklıktadır. Burada 5 yıldızlı bir otel bulunmaktadır. Sahilin harika plajları, Didimliler ve dışarıdan gelen ziyaretçiler tarafından yoğun tercih edilir. Ayrıca: burada pansiyonlar ve kiralık yazlık evler bulunmaktadır.

TEKAĞAÇ YARIMADASI-POSEİDON SUNAĞI:

Yarımadanın batı ucunda, Tekağaç Burnunda: kayalık bir yerde Poseidon Sunağı bulunmaktadır. Antik dönemde sunağın bulunduğu burnun ismi “Kap Poseidon” veya “Posiedion” dur. Günümüzde burun ve daha sonra sunağın üzerinde yetişen tek bir ağaçtan dolayı, yörenin ismi “Tekağaç Burnu” dur.

Anıt, Didim merkeze 7 km uzaklıktadır.

Sunak: denize hakim bir yerde inşa edilmiştir. Uzunluğu 20 metre ve genişliği 11 metredir. Denize dik olarak gelir. Günümüzde, sunağın sadece kaidesi kalmıştır.

Sunakta 1915 yılında Alman Arkeolog Von Gerkan tarafından kazı yapılmıştır.

Bu çalışmalarda Sunak, MÖ 550-525 yılları arasında tarihlenmiştir ve Deniz Tanrısı Poseıdon adına yapılmıştır.

Antik kaynaklara göre, sunak: Miletos antik kenti arazisinin güney sınırını (Karia ve İonya sınırı) belirlemek üzere, Miletos şehri kurucusu Neleus tarafından dikilmiştir.

Arkaik dönemde Miletos kentinin kent dışı tapınım alanlarından birisidir.

Dikdörtgen formlu sunak, kireçtaşı bloklarla inşa edilmiştir. Sunağın temellerinin iç kısmı yerel kireç taşından işlenmiştir. Yapının kaplama bölümlerinde ve üst yapısında ise oldukça iri mermer kullanılmıştır.

Yüksek bir kaide üzerinde bulunan sunağın basamaklarla çıkılan platformunda anıtsal kurban masası bulunuyordu. Kurban masasının tüm yüksekliği olmasa da, alt bölümünün çevresinin “Herkos” ile çevrelenmiş olmasıdır.

Yapı, Bizans dönemine kadar sağlam olarak gelebilmiştir. Ancak Bizans döneminde Hıristiyanlığın yayılmasından sonra Sunağın bazı parçaları alınarak tahrip edilmiştir. 12’nci yüzyılda ise, deprem sonucu sunak tamamen yıkılır. Üst bölümdeki mermer parçaları teknelerle başka yerlere taşınmış ve devşirme malzeme olarak kullanılmıştır.

Günümüzde merdiven batı tarafında görülmektedir ve merdiven günümüzde denize doğru inmektedir.

Günümüzde dış yüzeydeki mermer plakalardan sadece bir sıra kaidesi kalmıştır. Üst yapıya ait bezemeli kısımların bir bölümü Didim’deki “Knackfuss Evi” olarak bilinen taş eser deposunun bahçesinde ve diğer bir bölümü de Milet Müzesi bahçesinde korunmaktadır.

Yüzyıllarca yerinde duran Sunak, gemilere yön belirlemiştir. Hatta geceleri üzerinde ikaz ateşi yakılarak “Deniz Feneri” fonksiyonuna sahip olduğu tahmin edilmektedir.

Ancak zaman içinde büyük ölçüde deniz suyuyla tahrip olmuştur. Sunağın denize çok yakın olan konumundan dolayı, güney ve batı tarafları dalgalar tarafından çok aşındırılmıştır.

Hemen yanındaki deniz feneriyle uzun yıllar gemicilere yön göstermiştir.

Günümüzde burada: bir Poseidon heykeli bulunmaktadır. Heykel: elinde üç dişli yaba tutmaktadır.

AKBÜK:

Didim merkeze 23 km uzaklıktadır.  Sahil şeridi yaklaşık 15 km uzunluktadır ve çevresi dağlarla çevrilidir.

Koyda: Saplı Ada ve Sahte Cennet ilgi çeker.

Yani iklim olarak diğer tatil beldelerine göre havası nemli değildir. Çünkü aşırı rüzgar alan bir bölgedir. Akbük koyunun en büyük ama gizli kalmış özelliklerinden birisi de: bol oksijenli havası ve denizden gelen iyotlu esintisiyle özellikle “astım” hastaları için tedavi edici bir yer olmasıdır.

Deniz ve Kumsal:

Didim Akbük’de: deniz biraz soğuktur ve birden derinleşir. Dibinin yosun ve otlu olması nedeniyle, çoğu zaman bu yosun ve otlar, deniz yüzeyini kaplıyor. Ancak asla ve asla dalga yoktur. Bu güzeldir. Buradaki kumsal yani kum derseniz, öyle çok muhteşem bir kumsal bulmak pek mümkün değildir.

Deniz suyunun soğuk olmasının sebebi: yer altından çıkan kaynak suyudur. Deniz suyunun sıcak olduğu dönem: Ağustos ayının iki veya üçüncü haftasıdır.

Didim Akbük’de yıllar önce yapımına başlanan yazlık konutlar, ekonomik olması nedeniyle, özellikle Ankaralılar tarafından tercih edilmiş ve bu yüzden buradaki büyük kooperatifler tarafından, büyük yerleşim alanları oluşturulmuş ve Akbük ortaya çıkmıştır.

Yani, Didim Akbük genellikle tepenin eteklerine yerleşmiş yüzlerce yazlık evler bulunan sitelerden oluşur. Ancak son yıllarda büyük oteller yapılmaya başlanmıştır.

Buraya ilk gittiğimde, konutların çeşmelerinden tuzlu su akıyordu. Gerçekten mevcut su kaynaklarının tuzlu su olması nedeniyle, konut çeşmelerinden tuzlu su akıyordu. Yani, büyük bir su sorunu vardı. Daha sonra Belediyenin çalışmaları sonucu, uzak bir yerden su getirtilerek, su problemi büyük ölçüde çözülmüştür. Şimdi yazlık konutların çeşmelerinden tuzlu su akmıyor.

Mandalya Körfezi:

Akbük koyuna hakim bir şekilde 11 km lik sahil şeridine sahiptir. Didim’e göre: tepelik ve yüksektir ve orman alanı ve yeşilliği daha fazladır. 1 tane Mavi Bayraklı plajı vardır. Körfezin en güzel yeri “Çamkoru Sitesi” dir. Çünkü burada bulunan yazlık konutlar, orman alanı içinde, çam ağaçlarının altındadır.

Saplı Ada:

Akbük koyunun tam ortasında denize doğru uzanan bir kaşık gibidir. Tepeden bakıldığında: bir cezveyi andırır.

Onun hemen yanı başında kömür adası vardır.

Karadan yürüyerek ulaşılmaktadır. Ada ile anakara arasındaki uzaklık 300 metredir. Marmaris Orhaniye Kız kumunu andırır. Adaya giderken denizin üzerinde yürüyormuş gibi bir izlenim yaratır. Denizin içinde yürünen yerdeki derinlik yer yer 30 cm civarındadır. Yani, adanın sap kısmından yürüyerek adaya ulaşmak mümkündür. Ancak bu yol taşlıktır, yürümek isterseniz deniz ayakkabısı giymenizi öneririm.

Saplı Ada’nın MÖ 1500’lü yıllara kadar uzanan uzun bir tarihi geçmişinin bulunduğu söylenmektedir. Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır.

Adaya çıktığınızda, toprağı 10-15 cm kazdığınızda, altta 3-5 cm lik bir kül tabakası görebilirsiniz.

Özellikle adaların kıyılarında bu kül tabakası kolaylıkla görülebiliyor.

Bu küllerin: MÖ 1500 yılında, Ege denizinin arkasındaki “Santorini Adası” nda meydana gelen çok büyük bir volkan patlamasının ardından savrulan küllerin birikimidir. Santorini adasındaki volkanın patlaması sonucu savrulan küller, her yana dağılmış ve Ege kıyılarında ve Ege adalarında birikmiştir. Santorini adasında 3-4 metreyi bulan bu kül katmanları, Rodos adasında 20 cm ve İstanköy adasında ise 10 cm birikime sebep olmuştur. Bugün, bu volkanın küllerinin izlerini, halen Saplı ada ile Kömür Adasında, kıyı kesitlerinde görmek mümkündür.

Sonraki süreçte: MÖ 6’ncı yüzyılda burada Hippedamos planlı bir yerleşimin izleri görülmektedir. Ancak zaman içinde bu izler tahrip edilmiştir. Yerleşim yerinin çevresinde surlar bulunduğu, bu surların zamanla deniz tarafından tahrip edildiği anlaşılmakla birlikte halen adanın bazı kesimlerinde sur kalıntıları görülebilir.

Son bir not, buraya ait bir söylenti “Eğer saplı adayı gezerken 10 tane taş alıp yanınızda götürürseniz, ömrünüz 10 yıl uzarmış” söylenti böyle.

Sahte Cennet-Cennet Koyu:

Akbük merkeze 10 km uzaklıktadır. Didim merkeze 14 km uzaklıktadır. Altınkum merkeze ise 20 km uzaklıktadır. Didim’den Akbük merkeze doğru giderken en hareketli bölgedir.

Plajın uzunluğu yaklaşık 150 metredir. Doğal güzelliği ve denizin sığlığı ile bilinir. Denizin içinde metrelerce yürürseniz, su hala dizlerinize gelir. Sonra bir ara göğsünüze gelir, sonra yine metrelerce yürüdükten sonra dizinize iner ve sonraki adımlarınızda boyunuzu aşar. Başınızı çevirdiğinizde ise, kumsalda güneşlenenlere seçemez derecede kumsaldan uzaklaşmış olursunuz. Deniz taşlık olmasın, hemen derinleşmesin, yosun olmasın, temiz olsun diyenler için ideal bir yerdir.

Duş, tuvalet, şezlong ve şemsiye kiralayan bir işletme bulunmaktadır.

Sahte Cennet de bir özel işletme var. Cennet koyu plajı yanında, ücretsiz kamp alanları vardır. Adnan Menderes Üniversitesine bağlı Didim Meslek Yüksek Okulu, bu koy civarındadır.

Cennet Adası:

Altınkum’un tam karşısındaki ada, çıplak gözle görülebilir. Ancak buraya ulaşmak isterseniz: Altınkum Barış Parkından kalkan teknelere binmeniz gerekir. Sezon boyunca burası teknelerin uğrak yeridir. Adada yerleşim yoktur. Denize girilen yer taşlıktır. Ancak deniz tertemizdir.

Tarihi Kilise:

Hemen Akbük girişindeki Rumlardan kalma kilise, 1870’li yıllarda yapılmıştır. Kilise tek nefli ve 7.64 x 14.50 metre ölçülerindedir. Dikdörtgen planlıdır. Yapının doğu bölümünde apsis vardır. Yapının güney yönünde bir kapı ve iki pencere vardır. Bu pencereler üzerinde bulunan mermer alınlıklarda, bir aşınma vardır. Kuzey ve batı cephelerinde de birer kapı ve ikişer pencere vardır.

Yapıda duvarlarda moloz taş kullanılmış ve yüzeyler sıvanmıştır. İç mekanda bulunan tüm fresklerin üzeri kapatılmıştır. Yer yer derin çatlaklar ve dökülmeler vardır. Yapının çevresinde bir duvar oluşumu muhtemeldir. Bu oluşunun sonunda da bir kapı bulunur. Bu kapının üzerinde 1893 tarihi yazılıdır. Bu tarihin neyi simgelediği ise bilinmemektedir. Binanın güney cephesinde bulunan giriş kapısı üzerinde ise, 1870 tarihi yazılıdır.

Yapının özellikle taş işçiliği ilgi çeker. Kilise, Rumların mübadele sonucu Cumhuriyet döneminde burayı terk etmesi ve Yunanistan’a gitmeleri nedeniyle kilise atıl kalmıştır. Sonrasında kilise bir asma kat eklenerek okula dönüştürülmüştür. Sonrasında ise yöre halkı tarafından depo olarak kullanılırken, yangın çıkmış, asma kat yıkılmış ve yapıda bulunan süsleme ve sıvalar zarar görmüştür.

Günümüzde, kilise yapısının üç ayrı girişi vardır.

Ancak son olarak öğrendiğime göre 3 kapıdan 2 tane kapı, duvar örülerek kapatılmıştır. Niye, çünkü kilisenin arkasındaki mekanın alkol ruhsatı alabilmesi için ibadethane kapılarından 100 metre uzakta olması gerekiyor, bu yüzden kilisenin kapılarının duvar örülerek kapatıldığı rivayet edilmektedir.

Kilise, 2007 yılında restore edilmiştir. Restorasyon sonrasında, özel izinle Süryani bir çiftin evlilik töreni bu kilisede yapılmış, sonrasında kilisenin kapıları kapatılmıştır.

Denize girilebilecek Koylar:

Bozburun koyu:

Didim ilçe merkezine yaklaşık 30 km uzaklıktadır. Altınkum sahili karşısındadır. Koyda, Bozburun yazlık siteleri bulunmaktadır. Şehir gürültüsünden ve stresten uzaklaşmak isteyenler için ideal bir yerdir.

Kazıklı koyu:

Akbük merkeze 10 km uzaklıktadır. Akbük sahil yolu takip edildiğinde, ormanlık alan içindeki tepe aşıldıktan sonra Kazıklı köyü ve sonra Kazıklı koyuna ulaşılır. Yarımadanın güney yanındaki deniz girintisinin ucunda, pek korunaklı bir liman koyudur. Kazıklı koyunda, günümüzde yazlık siteler vardır.

Ancak halen bakirliğini koruyan burada balıkçı tekneleri ve deniz mahsullerini tadabileceğiniz birkaç restoran bulunmaktadır. Balıkçı tekneleri buradan hareket ediyor. Yani bir nevi balıkçı teknelerinin limanı konumundadır.

APOLLON TAPINAĞI:

Didim girişinde Yenihisar’dadır. Merkeze 1.5 km uzaklıktadır. Atatürk Bulvarından yürüyerek gidebilirsiniz. Giriş ücretlidir. Müze kart geçerlidir. Gezmek için 30 dakika ayırmalısınız.
Burayı gezmeden önce, bilmelisiniz ki, Apollon Tapınağı, UNESCO Dünya Miras Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.
Arkeolojik olarak Batı Anadolu’nun en etkileyici ve bağımsız anıtı olarak kabul edilmektedir. Çünkü tapınağın anıtsal boyutları ve çeşitli yönlerden sıra dışa ve hatta benzersiz planı vardır. Ayrıca, günümüze kadar çok iyi korunarak gelebilmiş olması da hayranlık uyandırmaktadır.

Apollon Kültü:

Efsaneye göre: Tanrı Apollon bir gün Didim yöresinde çobanlık yapan Brankhos’a rastlar. Apollon, onun saf ruhundan ve nazik yaklaşımlarından çok hoşlanır. Ona bilicilik yani kehanetin sırlarını öğretir. Çoban Brankhos: öğrendiği tanrısal sırları insanlara aktarmak için: bugünkü Apollon Tapınağının bulunduğu yerdeki defne ormanı ve kaynağının yakınına Apollon adına bir tapınak kurar. Zaman içinde: Brankhos soyundan gelenler “Brankhidler” olarak anılır. Bu soydan gelenler, çok uzun yıllar süresince, Apollon tapınağında yöneticilik yaparlar. Buna istinaden, Didim yöresi, uzun yıllar “Brankhidai” yani “Brankhidler ülkesi” olarak isimlendirilir.

Falcılık ve Kehanet:

Sonuç olarak: kehanette bulunma ve olayları önceden görme yetisi: Zeus ve Leto’nun oğlu, güneş, ışık, müzik ve kehanet tanrısı Apollon tarafından insanlara verilmiştir.
Burada bulunan Apollon Tapınağı ise bir “falcılık merkezi” konumundadır.
Burada: falcılık, çok eski dönemlere dayanır. Şöyle ki ören yerinde ele geçen buluntular, falcılığın tarihinin, MÖ 600 yıllarına kadar dayandığını göstermektedir.
Bu tarihe ait bir yazıtta yazıldığına göre “Danışmaya gelenler, genç kuşağın korsanlıkla uğraşmasının doğru olup olmayacağını sorarlar, Tanrı da doğru olan babalarınızın yaptığını yapmanızdır” devamını verir.

İLK TAPINAK:

Tapınak, uzun yıllar, antik Ön Asya’nın tamamında oldukça ün kazanmıştı.
Heredot: MÖ 7’nci yüzyılda Mısır Kralı Necho ve Lidya Kralı Kroisos tarafından, bu kutsal tapınağa çok değerli armağanlar sunduklarını yazmıştır.
Tapınağa sunulan en değerli hediye ise, Apollon’un; Kanashos tarafından yapılan bir tunç heykelidir. Hatta, dönemin Milet sikkelerinde bu heykelin resmi bulunur.
Lidya kralı Kroisos: Perslere saldırmadan önce, kahinlere başvurur.
Ancak öncesinde, dönemin bütün ünlü kehanet merkezlerine elçiler gönderir ve rahiplerden kralın o anda ne yapmakta olduğunu bilmelerini ister. Gerçekte o sırada kral “Bronz bir kazan içinde, bir kaplumbağa ve bir kızı kaynatmaktadır.”

Doğru cevabı sadece Delpoi Apollon’daki kahinler verir. Didyma kentinin Apollon Tapınağı falcıları doğru cevabı veremezler. Ancak yine de Kral Kroisos onlara her zaman dostça davranır, tanrıya görkemli adaklar sunar.
Kroisos da, Perslerle girişeceği savaş öncesinde Delpho rahiplerine danışmayı tercih eder. Ancak kahinler, anlaşılması güç ifadeler kullanır ve net bir cevap vermekten kaçınırlar. Sadece “savaşın sonunda büyük bir imparatorluğun yıkılacağını” söylerler.
Bunun üzerine, kendisine güvenen Kral Kroisos, Pers krallığına saldırıya geçer ve kehanet gerçekleşir, savaşın sonunda Lidya Krallığı yıkılır, yok olur.
Evet, MÖ 494 yılında Lade Deniz Savaşı sonunda, tüm bölgede olduğu gibi, Apollo Tapınağı da, Pers kralı Darius tarafından yakılıp yıkılır ve içindeki Kanakhos tarafından yapılan Tanrı Apollon tunç heykeli İran’a Ekbanata şehrine götürülür.
Sonrasında mabet, harap ve terkedilmiş olarak 150-180 yıl öylece kalır.

İlk tapınağın mimari özellikleri:

Tapınak: 85.15 metre boyunda ve 38.39 metre enindedir.
Bu ölçülere göre: Tapınak yapıldığı dönemde Efes şehrindeki Artemis Tapınağı ve Sisam Adasındaki Heraion Tapınağından sonra, Dünyanın üçüncü büyük tapınağı olarak yapılmıştır.
Aslında, antik dönem mimarları: Apollon Tapınağını, Efes şehrinde bulunan Artemis Tapınağına benzetmek ve onunla aynısı olmasına uğraşmışlardır. Çünkü Artemis ve Apollon kardeştir ve düşüncelerine göre, her iki kardeşin tapınakları aynı olmalıdır.
Ancak bu düşünce gerçekleşemez, çünkü savaşlar ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle tapınak tamamlanamaz. Tapınakta yüzlerce işçi çalışıyordu ve işçilerin yevmiyesi oldukça fazlaydı. Hatta: bu husus yani işçilerin yevmiyeleri, tapınaktaki bir duvarın üzerine kazılarak işlenmiştir.

APOLLO TAPINAĞININ YENİDEN İNŞASI:

Büyük İskender, Persleri yenerek bölgeyi ele geçirince bölgede yeniden bir canlanma yaşanır.
Falcılık kurumu, İskender’e “Tanrı Zeus’un oğlu olduğunu ve zaferler kazanacağı” kehanetinde bulunur. Gerçekten de, İskender, o dönemde bilinen dünyanın büyük kısmını ele geçirir.
İskender’in ölümünün ardından, ardıllarından Suriye Kralı Seleukos tarafından MÖ 311 yılında Apollon Tapınağı yeniden yaptırmaya karar verir ve inşaat başlar. (Bugün kalıntıları görülen tapınak)
Bu yeni yapılan tapınağın mimarları da oldukça ünlüdür. Bunlar: Efesli Paionios ve Miletli Daphnis’dir.
Paionios: Efes’te bulunan Artemis Tapınağını yapan mimardır. Bu yeni tapınağın yapımına yardım eden Suriye Kralı Selevkos: Persler tarafından İran Ekbanata şehrine götürülen tunç Apollon heykelini de tapınağa geri getirtir.
Tapınağın MÖ 3’ncü yüzyılda başlayan inşaatı, MÖ 2’nci yüzyılda da devam eder.

Hatta Roma döneminde de sürmüştür.

Ancak bu yeni yaptırılan tapınağın inşası: gerek savaşlar ve gerekse yağmalar ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle, yüzlerce yıl sürer ve hiçbir zaman tamamlanamaz.
Hatta bir ara, Milet şehrinin hazinesi sarsılır, mabedin inşaatında çalışan usta ve işçiler ücretlerini alamadıkları için çalışmazlar ve bir anlamda burada tarihin ilk “grevi” gerçekleşir.
MS 250’li yıllarda tapınak önemini yitirmeye başlar.
İnşaat tamamlanamadan bırakılır. Duvarların bir kısmının son işçiliğinin yapılmaması, bazı taşların tıraş edilmemesi, güneşli tarafta görülen yüksek bir sütunun yivsiz oluşu gibi belirtiler, mabedin yarım bırakıldığını gösterir.
MS 385 yılında ise, tapınak tamamen önemini yitirir. Çünkü Hıristiyanlık yaygınlaşmıştır ve tapınağın yanına “Anytonuna” isimli bir kilise yaptırılır.

Yeni tapınağın mimari özellikleri:

Tapınak; çevresinde bulunan bir defne ağacı korusu içindeydi. Yeni yapılan tapınak: 109 x 51 metre ölçülerindedir, yani daha önceki tapınaktan daha büyüktür. Çünkü yeni yapılan tapınağın planları değiştirilmiş, ölçüleri büyütülmüştür. Tapınağın temellerinde depreme karşı dayanıklı olması için ızgara planı uygulanır.

Tapınağın yıkılışı ve sonrası:

Tapınak, muhtemelen MS 1493 yılında olan bir depremde büyük hasar görür ve takip eden dönemlerde kaderine terk edilerek zamanla harabe haline gelir.
Sonraki süreçte, tapınak çevresinde küçük bir yerleşim yeri kurulur ve zamanla Rumların yerleştiği bu köy, Yoran köyünün temelini oluşturur. Köydeki Rumlar, 1922 yılındaki mübadele nedeniyle boşaltılır ve buraya Yunanistan başta olmak üzere, Balkan ülkelerinden gelen göçmen vatandaşlarımız yerleştirilir.

Arkeolojik Araştırmalar:

Uzun yıllar yıkıntı halindeki tapınak, 18’nci yüzyıldan itibaren gezginler ve arkeologlar tarafından incelenmeye başlanır.
Sistemli kazılar ise, 1904 yılında, Alman arkeologlar tarafından yapılır. Bu kazılarda “Kutsal Yol” kalıntıları bulunur.
19’ncu yüzyıl sonlarında, tapınağın hemen yukarısında, genellikle tapınak malzemesi kullanılarak (devşirme) inşa edilen bir kilise, günümüze kadar ulaşmıştır.

GÜNÜMÜZDEKİ ÖREN YERİ:

Batı Anadolu kıyılarında, en etkileyici bağımsız bir anıttır.
Tapınak anıtsal boyutları, benzersiz planı ve çok iyi durumda korunarak günümüze kadar gelmesiyle önem kazanmaktadır.
Milet-Apollon Tapınağı arasında uzanan kutsal yol: sonunda “Artemis Kutsal Alanı” vardır.
Apollon Tapınağı çevresinde, yöreye özgü halıların satıldığı dükkanlar ve geleneksel köy evleri bulunmaktadır.

Kutsal Yol:

Apollon Tapınağına giden ziyaretçiler, kutsal yolu takip ederek gidiyorlardı. Çünkü Apollon Tapınağını ziyaret edebilmek için bu kutsal yolun geçilmesi zorunluydu.
Bu kutsal yol: Milet şehrinin kutsal kapısından başlar, deniz kenarını takip ederek Panarmos (günümüzdeki ismiyle Mavişehir) limanına ulaşırdı. Bu yolun uzunluğu 14-15 km idi.
Deniz yolu ile gelenler, Panarmos limanından karaya çıkarlardı.
Gerek şehirden gelenler ve gerekse deniz yolu ile gelenler, Panarmos limanında buluştuktan sonra: kutsal yolun 4 km lik bölümünden devam ederek tapınağa ulaşırlardı.

Kutsal yolun genişliği 5 ile 7.5 metre arasındaydı.
Panarmos limanı ile tapınak arasındaki 4 km uzunluğundaki kutsal yolun son 2 km lik bölümünde yol kenarlarında: Apollo rahip ve rahibelerine ait oturan insan heykelleri (Branhid heykelleri), yatan aslan ve Mısır piramitleri yakınlarındakilere benzer sfenks figürleriyle süslüydü. MÖ 6’ncı yüzyıla tarihlenen bu heykellerin bazıları yazıtlıydı.

Kutsal yolun kenarındaki heykeller,

MÖ 1858 yılında İngiliz Charles Newton tarafından çalınarak Londra Brisith Museum’a götürülmüştür.
Ziyaretçiler: bu kutsal yolda dua ederler ve bir takım isteklerde bulunurlardı. Ayrıca: Paion denen kutsal şarkılar söyleyerek yürürler ve tapınağa ulaşırlardı.
Kutsal yol: Apollon Tapınağının adak ve sunu terasına ulaşırdı.
“Orakl” denen yerde, kadın kahinler ve Orakl rahipleri bulunurdu.
Daha sonra rahiplerin yönetiminde ayinler yapılır, alaylar oluşturulur, geceleri meşaleli yürüyüşler düzenlenirdi.

Şimdi Tapınak;

Tapınakta en ilgi çeken unsurlar “Sütunlar” dır. Tapınak sütunları, yükseklik bakımından çok görkemliydi. Tapınak çevresinde, tapınağın çatısını tutması için 124 sütun vardı. Her sütun, kaide ve başlıklarıyla birlikte 19.60 metre yükseklikteydi. Ancak sütunlar sık aralıklıydı ve çapları o kadar büyüktü ki, aralarında bile zor yürünüyordu. Tapınak alanında, günümüzde sadece 3 tane sütun ayakta kalmıştır, diğerleri yıkıktır.

Tapınağın dışındaki sütunlar:

Tapınağın dışında 21 çift sıra sütün vardı. Tapınağın ön yüzünde 8 ve arka yüzünde 9 sütun sırası vardı.

TAPINAK:

Tapınağın bulunduğu kaide: 3.5 metre yükseklikteydi. Orta tarafta bulunan giriş yerine, 14 basamaklı bir merdivenle çıkılıyordu.

ÖN ODA-ANA SALON:

Ön odaya: anıtsal bir kapıdan girilirdi. Bu kapı: tapınağın en ilgi çeken yeridir.
Kapının sağ ve sol yan yükseklikleri 7 metredir. Kapı, tek parça mermer blokla çevrelenmiştir ki, bu mermer bloğun ağırlığı 60 tondur. Kapının eşiği: 1.45 metredir. Bu kapı eşiğinin yapılma amacı: ibadet için tapınağa gelen halk: tapınağın içine giremezlerdi. Bu yüzden, bu kapı eşiği çok önemliydi. Buradan girilen ön oda, ana salon bölümünde: girişte 2 yarım sütun ve salon içinde ise 2 sütun bulunur. Ancak bu sütunlar, tapınakta bulunan diğer sütunlardan farklıdır. Bunların başlıkları, kelebek ve kral tacı şeklindedir. İbadete gelen halk mabedin önündeki sunağın çevresinde toplanırlardı. Tapınağa: sadece rahipler ve Apollon kültü ile ilgili kahinler girebilirlerdi. Ön odadan sonra, birbirini izleyen 3 kapı vardı. Burası kutsal avludur.

KUTSAL AVLU:

Buranın uzunluğu 53.63 metre ve genişliği 21.71 metreydi. Avlu: 17.5 metre yükseklikte bir duvarla çevriliydi. Dışarıdan bakıldığında: üstü kapalı izlenimi verirdi. Ancak avlunun büyük boyutlu olması nedeniyle, üstü hiçbir zaman çatı ile örtülmemiştir. Kutsal avlunun batı ucunda: daha küçük ve Sekoz denen bir yapı vardı ve burada “Kült” heykelleri bulunurdu.

KEHANETLERİN SÖYLENDİĞİ SALON:

Kutsal avlunun doğusunda, 24 basamaklı ve 15.20 metre genişliğinde bir merdiven vardır. Bu merdivenden çıkılarak: kehanetlerin söylendiği salona ulaşılırdı. Bu salonun boyutları: 14.04 x 8.74 metredir. Salonun çatısı, yerden 20 metre yükseklikteydi. Salonun zemini mermerle kaplıydı. Ancak zeminin kaplı bulunduğu yani tekparça mermer bloklarının her birinin ağırlığı 70 tondur. Burada, kehanet yani geleceklerini öğrenmek için gelen ziyaretçilere, “Hexametrik” denen 6 mısralık şiirler verilirdi. Çünkü: Apollon kahinlerinin kehanetlerini vezinli olarak söyleme gibi bir alışkanlıkları vardı.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır