saptandı ne demek / Dejeneratif Disk Hastalığı ve Tedavisi | Amerikan Hastanesi

Saptandı Ne Demek

saptandı ne demek

Demans Nedir ve Belirtileri Nelerdir?

Demans Nedir?

Demans öğrenme, bellek, oryantasyon, dil fonksiyonları ve kişilik gibi mental fonksiyonların bozulması ile karakterize; sosyal ve iş hayatını etkileyen, santral sinir sisteminin progresif nörodejeneratif bir hastalığıdır. Hastalık sinsi başlar ve ilerleyici özellik gösterir. Demanslı bireylerde hafıza ve yürütücü işlevlerde (yargılama, hesaplama, planlama ve organize davranışlar) bozulma, duygu kontrolü ve çevreye olan ilginin azalması gibi temel klinik özellikler görülür. Düşünce içeriği fakirleşir ve kişilik değişiklikleri de gelişebilir. Dünya genelinde 2010 yılı için 35,6 milyon demanslı birey bulunduğu saptanmış olup, bu sayının önümüzdeki her 20 yılda iki katına çıkacağı tahmin edilmektedir. Her ne kadar ileri yaşlarda demans görülme riski önemli ölçüde artsa da bu durum, kesinlikle yaşlanma ile birlikte ortaya çıkan bir belirti değildir; sadece tipik olarak yaşlılıkta görülen bir hastalıktır.

Demans Neden Oluşur, Belirtileri Nelerdir?

Alzheimer Hastalığı en sık görülen demans türü olup, tüm demansların 2/3’ünü oluşturmaktadır. Alzheimer hastalığının sebebi tam olarak bilinmemekle birlikte, genetik ve çevresel faktörlerin etkili olduğu gözlemlenmiştir. Genel kabul görmüş risk faktörleri yaş, kadın cinsiyet ve aile öyküsüdür. Hipertansiyon, diyabet, kolesterol yüksekliği gibi bazı kronik hastalıklar, düşük eğitim seviyesi, düşük sosyo-ekonomik düzey, demir-alüminyum-kurşun-bakır gibi toksik maddelere maruz kalmak, östrojen eksikliği, menopoz, enfeksiyon, beslenme yetersizlikleri, homosistein yüksekliği, vitamin B12 eksikliği, hipotiroidi, inme gibi çok sayıda risk faktörünün de Alzheimer hastalığının meydana gelmesinde etkisi olabileceği düşünülmektedir.

  • Alzheimer hastalığının klinik tablosunda erken evrede kelime bulmada zorluk, unutkanlık, kişilik değişikliği, hesaplamada zorluklar, eşyaları kaybetme, soru veya cümlelerin tekrarı, hafif oryantasyon bozukluğu meydana gelmekte, yeni bir bilgi öğrenme kapasitesi sınırlı olmaktadır.
  • Orta evrede hafıza kaybında artış, uygunsuz kelime kullanma, öz bakım yeteneklerinde bozulma, kişilik değişiklikleri, gece ve gündüzü katıştırma, geceleri artan huzursuzluk ve uykusuzluk, akraba/arkadaş hatırlayamama, iletişim zorluğu, gezinme, halüsinasyon, huzursuzluk ön plandadır. Yeni bir bilgi öğrenme yetenekleri kaybolmuştur. Ev dışında tek başına dolaşamazlar ve ev dışında kaybolabilirler.
  • İleri evrede ise; beslenmede bağımlılık, üriner ve fekal inkontinans, hareket etme ile ilgili problemler, yatağa bağımlılık ve konuşamama oluşabilmektedir.

Alzheimer hastalığının son evresinde hastalar yatağa bağımlı hale gelir, yatak yarası enfeksiyonları, akciğer embolisi veya enfeksiyonu, üriner enfeksiyon, beslenme bozuklukları gibi durumların yarattığı olumsuz sonuçlar başlıca ölüm nedenlerini oluşturur. Hastalık süresi 1,5 yıl ile 15 yıl arasındadır.


Yeni Teknoloji ve İlaçlar ile Hastalığın Seyri Değişebilir mi?

Demans hastalığının ilerlemesini durdurmak ya da yavaşlatmak mümkün ancak hastalığının tamamen yok etmek mümkün değildir. Demansa neden olan hastalıkların çoğunun kesin tedavisi yoktur ve kullanılan ilaçlar genellikle semptomatik tedaviye yöneliktir. Normal basınçlı hidrosefali, vitamin B12 eksikliği, hipotiroidi ya da diğer metobolik bozukluklara bağlı demansiyel sendromlar tedaviye iyi yanıt veren tablolardır. Son yıllarda otoimmün ensefalitlerin bir kısmı da tedavi edilebilir demanslar listesi içinde yerlerini almıştır. Demans tedavisinde öncelikle hastanın kognisyonunu bozabilecek ilaçları kesmek ve sistemik hastalıkları tedavi etmek gerekir. Böylelikle demansa neden olan hastalığa yönelik spesifik tedaviye başlanabilir.

Demans Genetik mi?


Demans hastalığında genetik faktörler hastalığın gelişmi için çevresl faktörlere yatkınlık oluşturan risk faktörü niteliğindedir. Genetik ve çevresl faktörlerin etkileşimi ile Alzheimer hastalığı oluşur. Tüm Alzheimer hastalığı olgularının %1'inden azı kalıtsal olma özelliği taşır. Alzheimer hastalığının kırklı, ellili yaşlarda başladığı durumlarda aile öyküsü daha ön plandadır. Altmış yaştan önce başlayan vakaların %50'sinden fazlasında aile hikayesi vardır. Alzheimer hastalığı olan bireylerin çocuklarında Alzheimer hastalığı görülme riski sağlıklı bireylerin çocuklarına göre 6 kat fazladır. Genetik mutasyonlar ve birinci derece akrabalarında Alzheimer hastalığı varlığında hastalığa yakalanma riski %29,2 ile %61,4 oranı arasında değişmektedir.

Hastalığı Önlemek için Dikkat Etmemiz Gerekenler Nelerdir?

İlerleyen tıp ve sağlık bilimlerine rağmen Alzheimer hastalığı tedavisinde başarıya tam olarak ulaşılamamıştır. Bu nedenle Alzheimer hastalığı için koruyucu yaklaşımlar ilgi odağı haline gelmiştir. Korucu yaklaşımlardan biri olan beslenme Alzheimer hastalığı ile yakından ilişkilidir. Bugüne kadar yapılmış olan çalışmalarda antioksidan özelliğe sahip vitamin ve minerallerin Alzheimer hastalığı tedavisinde olumlu etkiye sahip olduğu kanıtlanmıştır. Ayrıca yüksek miktarda sebze, tam tahıl ürünleri, zeytinyağı, kakao, düşük miktarda hayvansal ve doymuş yağ ve rafine karbonhidrat içermeyen Akdeniz diyetinin Alzheimer hastalığı prevalansını azalttığı belirtilmektedir.

Değiştiribilir risk faktörleri olan kan basıncı kontrolü, diğer vasküler risk faktörlerinin önlenmesi (obesite, sigara, yüksek kolesterol, diabet), devamlı mental ve fiziksel aktivitenin sağlanması Alzheimer hastalığı görülme olasılığını belirgin olarak düşürür.

Alzheimer hastalığından sekonder koruma kognitif bozulması olan ancak demansı olmayan hafif kognitif bozukluk hastalarında Alzheimer hastalığı gelişim riskini önlemeye yöneliktir. Asetikolinesteraz inhibitörleri ve NMDA reseptör antagonisti Memantin günümüzde kanıta dayalı tıp bilgisiyle Alzheimer hastalığı tedavisinde etkileri gösterilmiş moleküllerdir.

Fetal ekokardiyografi nedir?

Gebeliğin 3.haftasında kalbi atmaya başlayan bebeğimizin uzun kalp yolculuğunda daha henüz anne karnında iken gebeliğin 16.haftasından itibaren yapılabilen ve annenin karın cildi üzerinden gerçekleştirilen bir ultrason yöntemidir. Kısaca "fetal eko" olarak da adlandırılmaktadır. Kadın doğum hekiminin takibinizde yapmış olduğu ultrasonun, bebek kalbi için geliştirilen özel problarla yapıldığı bir tetkik olup ideal zamanı 16-24.haftalar arasıdır ancak tüm gebelik boyunca da yapılabilir. Genellikle tüm gebelik süresince birkez "fetal eko" işlemi yapılmaktadır. Bazı klinik durumlarda ise çok yakın kalp takibi gerekebilir; ayda bir, iki haftada bir hatta haftada bir fetal eko tekrarlanabilir. Fetal ekokardiyografi ile günümüzde anne karnındaki bebeğe ait kalp patolojilerinin %80-90'ına tanı konulabilmektedir (Screening for congenital heart disease. Obstr Gynecol Clin North Am. 2004 Mar; 31(1):51-9). Özel bir ultrason yöntemi olan fetal eko'nun size yahut bebeğinize hiçbir zararı veya yan etkisi yoktur. Açlık veya tokluk gibi özel bir durum gerektirmeyip günün herhangi bir saatinde uygulanabilir. Ultrason süresi bebeğin konumu, rahim içindeki duruşu, pozisyonu, aktif ve hareketli olup olmaması, bebeğin eşinin (plasenta) yerleşimi, annenin kilolu veya obez olması, karın duvarı yapısı gibi birtakım faktörlere bağlı olmakla birlikte ortalama 20-30 dakikadır. Bebekte tespit edilen bazı kalp anomalilerinde ise bu süre 45 dakikaya kadar çıkabilmektedir.

Kimlere fetal ekokardiyografi yapılmalıdır?
Kılavuzların önerdiği bazı durumlarda fetal eko yaptırılması kuvvetle önerilmektedir. Endikasyon oluşturan durumlar şunlardır;
1. Kadın doğum uzmanınızın yapmış olduğu biyokimyasal tarama testlerinde (ikili test, üçlü test, dörtlü test) veya ultrasonda saptadığı kromozomal bozukluk düşündüren anormallikler (ense kalınlığında artış, burun kemiği yokluğu, göbek damarlarında bir damarın eksik oluşu, böbrekler, beyin, kol veya bacaklar, diğer iç organlarda saptanan gelişimsel anomalilerin varlığı)
2. Kadın doğum uzmanının kalbe ait bir patolojiden (delikler, damarlarda veya çıkışlarında anomali, kapak veya odacıklarda sorun, kalp boşluklarında anormallik, kalbin büyük görünmesi, kalp çevresinde sıvı veya kitle varlığı, ritminde bozukluk olması) şüphelenmesi
3. Amniyosentez veya NİPT ile bebekte tespit edilmiş kromozomal bir anomali (Down senromu, Trizomi 13, Trizomi 18 gibi) varlığında
4. Tekrarlayan düşük, ölü doğum öyküsü varlığında
5. Annenin gebeliğin hemen öncesinde veya gebeliği sırasında kullanmış olduğu birtakım ilaçlar, alkol veya narkotik madde kullanımı, radyasyona maruziyet
6. İleri gebelik yaşı ve ileri baba yaşı (>35 yaş), çoğul gebelikler (ikiz, üçüz)
7. Annenin gebelikte özellikle ilk zamanlarında geçirdiği bazı gribal durumlarda ve diğer enfeksiyon hastalıklarında
8. Annede mevcut olan bazı hastalıklar (şeker hastalığı, tansiyon hastalığı, tiroid rahatsızlığı, sistemik bazı hastalıklar ve romatizmal durumlar)
9. Anne, baba, kardeşler veya birinci derecede akrabada doğumsal kalp hastalığı varlığı
10. Bebeğin kalp atımlarında düzensizlik, kalbin normalden düşük veya yüksek atması, NST'de bozukluk bulunması
11. Anne ve baba başta olmak üzere tüm ailede bebeğin kalp sağlığına ait endişelerin giderilmesi için fetal eko yapılması önerilmektedir.

Fetal ekokardiyografide sorun tespit edildiğinde ne yapılmalıdır?
Anne karnında iken tespit edilen kalp anomalilerinin çoğunda doğuma kadar beklenilmektedir. Bebek anomaliye bağlı olarak gebelik süresince düzenli izlenmekte ve doğumdan sonra kalpteki yapısal sorun transtorasik eko ile değerlendirilmektedir. Bazı kalp hastalıklarında ise doğumdan hemen sonra bebeğe cerrahi veya girişimsel tedavi gerekmekte olup bu gebeler doğumlarını 3.basamak bir merkezde (çocuk kalp hekimi, çocuk kalp cerrahi hekimi, yenidoğan hekimi) gerçekleştirmeleri hususunda bilgilendirilir. Bazı yapısal kalp patolojileri oldukça ağır olmakta ve bu hasta grubunda tam bir cerrahi veya girişimsel tedavi maalesef mümkün olmamakta kalp nakli gündeme gelmektedir. Bu hasta grubundaki bazı bebeklerde gebeliğin ilerleyen aylarında kayıp veya ölü doğum da görülebilmektedir. Fetal eko'da ağır anomali tespit edilen bebekler eşlik eden diğer bulguları ile birlikte kadın doğum hekimleri tarafından kapsamlı bir konseyde tartışılmalı ve gebeliğin 24.haftasından önce isteğe bağlı gebeliği sonlandırma seçeneği aileye sunulmalı ve aile aydınlatılmalıdır. Bazı ritim bozukluklarında (kalp atışının çok yüksek veya düşük olması, çok düzensiz olması gibi durumlar) ise fetal eko sık aralıklarla tekrarlanmalı ve anneye gereği halinde ağızdan ilaç tedavileri başlanmalıdır. Son yıllarda özellikle yurtdışında bazı merkezlerde anne karnındaki bebeğin kalbine yönelik girişimsel tedavi yöntemleri denenmekte ve başarılı birtakım sonuçlar elde edilmektedir.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır