sayda nerede / Say Nedir? Say İbadeti Nasıl Yapılır? | Semerşah Turizm

Sayda Nerede

sayda nerede

Sayda'nın tarihi yeniden yazılıyor

mabedin tüm odalarının yerin altında olduğuna dikkati çeken serhal, "bu bulgu, mabedin, es-saydavi topluluklarından özel bir cemaate ait olduğu ihtimalini artırıyor. eskiden dini ritüeller günümüzdekinin aksine gizli yapılırdı. şimdi cami veya kilise inşa edilse herkesin gözünün önünde olacak şekilde yapılıyor. bu tür dini ritüellere ait bazı bulguları suriye'nin kuzeyindeki alalah bölgesinde de bulmuştuk" ifadesini kullandı. 

serhal, sayda'da m.ö. 3 bin yılına ait eserler bulunduğuna işaret ederek, mabet hakkında şu bilgileri verdi:

'm.ö. 6'ncı asırdaki persler dönemine ait olduğu bilinen taşlarla kapatılmış mabet yerin altında iyi durumda idi, herhangi bir zarar görmemiş. mabedin duvarlarının yüksekliği 4,5 metre, genişliği 7,5 metre büyüklükte taşlarla örülmüş.'

sayda'nın tarihi yeniden yazılıyor

arkeolojik kazı ekibinin şu anda sayda tarihini yeniden yazdığını ifade eden serhal, "çalışmalar sırasında yunanistan, mısır, kıbrıs'ın yanı sıra türkiye'den sayda'ya getirilmiş tarihi eserler de bulundu. ulaşılan eserler arasında akdeniz bölgelerindeki en eski eser diyebileceğiz parça ise girit adaları'ndan sayda'ya getirilmiş. 17 yıldır bölgede yapılan çalışmalar, akdeniz havzası ülkeleri arasında ticaret yapıldığına işaret ediyor" dedi.

beş bin eser sergilenecek

serhal, sayda'da 5 bin senelik binlerce tarihi eserin sergileneceği müzenin inşaatına başlanıldığını dile getirerek, konu hakkında şu bilgileri verdi:

'akdeniz bölgesinin farklı yerlerinden gelecek çeşitli eserlerin yer alacağı müze, ortadoğu'da nadir olarak rastlanacak mekanlardan biri olacaktır. birkaç kattan oluşacak müzede tarihi eserlerin yanı sıra yerin altından üstüne doğru çıkan bir merdivenle asırlar arasında tarihi bir yolculuğa çıkıp, m.ö. 4 bin yıllarından orta çağda inşa edilen kadim sayda'nın duvarlarına ulaşacak.'

kaynak: anadolu ajansı

Sa'y Nedir Ve Nerede Yapılır? Sa'y Yapılışı, Geçerli Olmasının Sartları, Vacipleri Ve Sünnetleri

Haberin Devamı

 Kuran'da geçen "sa'y etmek" esasında bilinen ismiyle tavaf etmektir. Sa2y, haccın asli vacibidir. Hac görevini yerine getiren mümin haklı bir mazereti olmaksızın terk edemez. Hz. Muhammed, "Sa'y edin, çünkü Allah sa'y etmeyi size yazdı" demiştir.

Sa'y Yapılışı, Geçerli Olmasının Şartları, Vacipleri ve Sünnetleri

 Sa'y yapılmasının sebebi, Hz. İbrahim'in eşi Hacer'in yaşamış olduğu bir olayın anısına hürmetten ileri gelmektedir. Hac ve umrede sa'y yapılmasının delili olarak da Bakara Suresi gösterilmektedir. Kuran'da Bakara Suresi, 2 ve158. Ayetlerde şöyle denmiştir: "Şüphesiz Safa ve Merve Allah'ın (dinin ) nişanelerindendir...Onun için her kim hac veya umre niyetiyle Ka'be'yi ziyaret eder ve onları tavaf ederse, bunda bir günah yoktur..."

 Hz. İbrahim'in eşi Hacer'in oğlu dünyaya geldikten sonra Hz. İbrahim'in diğer eşi Sare kıskanmaya başlar ve Hacer'in evden uzaklaştırılmasını ister. Peygamber de eşi ve anne olan Hacer'i küçük bebeği ile çölün ortasına bırakmak zorunda kalır. Hacer oğlu ile bu vaziyette içecek su bulmaya çalışırken bu iki tepe arasında çaresizce çırpınır. Sayısız kez o bölgede su bulabileceği bir kaynak arar, iki tepe arasında gidip gelir. Müslümanlar da bu olayın anısına hac görevlerini yerine getirirken Safa ve Merve tepeleri arasında sa'y yaparlar. Sa'y ibadetinin geçerli olması, vacip ve sünnetlerini şu biçimde sıralamak mümkündür:

Haberin Devamı

Sa'y sadece hac ve umrede yapılır.

Sa'y ancak bu bölgede yani Safa ve Merve tepeleri arasında yapılırsa geçerli olur. Başka yer ve tepede yapılamaz.

Safa tepesinden Merve tepesine gidiş 1 şavt, Merve tepesinden Safa'ya dönüş de 1şavt olmak üzere sa'y toplam 7 şavttan ibarettir. Sa'y ancak bu sayıda yapılırsa geçerli olur.

Hanefi mezhebi müellifleri sa'y ile ilgili olarak bunun farz değil de vacip olduğu görüşünü taşımaktadırlar.

Şafi, Maliki ve Hanbeli mezheplerinin görüşleri ise sa'y olmaksızın hac ve umrenin geçerli olmayacağı yönündedir.

Kaynaklar: webdosya.diyanet.gov.tr/DiyanetAnasayfa/ DiniBilgiler

 webdosya.diyanet.gov.tr/DiyanetAnasayfa/DiniBilgiler/ilmihal

kaynağı değiştir]

Ana madde: Ağlayan Kadınlar Lahdi

İskender lahdi ile aynı nekropolde (3 nolu mezar odası) bulunmuştur. MÖ 360 yılında ölen Sayda Kralı Straton'a ait olduğu[8] ya da Sayda'lı bir zengin için yapıldığı[9] tahmin edilmektedir.

Yüksekliği 2,97 m, uzunluğu 2,54 m, en 1,37 m'dir. Dünyanın en iyi korunmuş lahitlerinden biridir. Lahdin üzerinde kralın ölümüne ağlayan kadınların ve cenaze kortejlerinin rölyefleri bulunmaktadır. Kapağın iki yanında cenaze alayı, kaidenin etrafında ise av sahneleri yer alır. Yapımında birden çok heykeltıraşın çalıştığı anlaşılmaktadır.[8] Lahit, bir Ion tapınağı biçimindedir. Yunan yontu sanatının, doğulu etkiler taşıyan bir örneğidir.[3]

Likya Lahdi[değiştir

Sayda (Sidon)

Lübnan’ın 48 km güneyinde yer alan Sayda (Sidon) geçmişte olduğu gibi bugün de oldukça ilginç bir yer. 19. yüzyılda birçok batılı amatör arkeolog tarafından bu şehirdeki bazı eserler yurt dışına kaçırılmış. Bugün bu kente ait olan eserlerin bir çoğuna başka ülkelerin müzelerinde rastlayabilirsiniz. Sidon’a gittiğinizde görünen en büyük tarihi eser denizin içindeki kale. 13. yüzyılda haçlılar tarafından yapılan bu kale küçük bir yolla karaya bağlı. Kaleden bakıldığında şehrin bir kısmı ile limanı biraz yukarıdan görebilirsiniz. Sidon tarihini zengin kılan şey, bir çok kere fethedilip bir çok ulusun egemenliği altına girmiş olması. Tarihine göz attığımızda burada Persler, Finikeliler, Romalılar ve Bizanslılar yaşadığını görüyoruz. Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı  topraklarına katıldı ve yaklaşık 400 sene Türklerin idaresinde kaldı. 1. Dünya Savaşından sonra Fransızların kontrolüne geçen şehir 2.Dünya Savaşından sonra Lübnan’lıların olabilmiş.

Sidon şehrinin içine girdiğinizde malesef eskinin o değerli sokaklarına bugün estetikden uzak beton binalar yapıldığını görüyorsunuz. Belki de her bir beton yapının altında bir daha canlanmayacak bir tarih karanlığa gömülü duruyor. Persler zamanında bu şehir güzel bahçeleriyle ün yapmış. Bugün de şehre tepeden bakıldığında bir sürü muz bahçesi görmek mümkün. Sidon sokaklarında yanyana dükkanlarda hıristiyan ve müslüman esnaf komşuluk ediyor. Kimin hangi dine mensup olduğunu anlamak için müslüman olduğunuzu söylemeniz yeterli. Eğer dükkan sahibi müslümansa sizi oldukça sıcak karşılıyor yok değilse size fransızca hitap ederek biraz daha mesafeli  günaydın diyor. Sidon sokaklarında yürürken tatlıcı dükkanları dikkatinizi çekecek. Buranın en meşhur olan yiyeceği içinde bir çok değişik malzeme olan kurabiyeler. Kiminde ceviz, kiminde fındık var görüntüsü bizim poğaçalarımız gibi ama içi tatlı. Böyle bir dükkanın önünden geçerken bir esnaf bizi yanına çağırıyor ve birer tane tatlı veriyor. Hiç reddetmeden alıp yiyoruz dükkan sahibi Türk ve müslüman olduğumuzu söylediğimizde bizden çok cüzi bir ücret alıyor. Bu topraklarda kendimizi bir kere daha özel hissediyoruz bu hareketle.

Sokak aralarına giriyoruz, daracık ince koridorlar ve taş binalar bizi bu şehre hayran bırakıyor. Tıpkı Mardin’de olduğu gibi burada da sokakların içinde kemerli geçişler oldukça güzel ışık oyunları yaratarak güzel fotoğraflar veriyor. Görüntüler tıpkı Beyrut’ ta olduğu gibi burada da birbirine karışıyor. Bir duvar kiliseye aitken karşı kaldırımda Kur’an satan bir dükkan var. Yer yer Filistinliler’e rastlıyoruz bizi kralmışız gibi selamlıyorlar. Ellerine fotoğraflar alıp Filistin meselesini – anlamadığımız ama yüreğimizin çok derinlerinde hissettiğimiz bir dilde – anlatıyorlar. Hiç bir şey anlamasamda bu yüzyılda ki bu feryatlar ve insanlara yapılan bu ayıp, yüreğime işliyor. Kendimi bir an onların yerine koyuyorum. Ülkem yok, param yok, yarınım yok, yabancı bir ülkede sığıntı olarak yaşıyorum. Sonra kendime dönüyorum bu insanların acılarını görmek için para ödeyip gelip onları burada seyredip gidiyorum. Tıpkı kafesin içindeki her hangi bir şeye bakar gibi, üzülüyorum ama birşey yapamıyorum.

Sidon’da bir çok tarihin bir araya gelmiş olduğunu yukarıda belirtmiştim, bunun sonucu olarak ta bir çok değişik eser bu şehirde miras kalmış. El Franj Hanı bunlardan bir tanesi. II. Fahrettin tarafından yaptırılmış olan bu han dikdörtgen planlı ve galerili bir yapı. 19. yüzyılda bu bina Fransız Konsolosluğu olarak kullanılmış. Bugün ise rönevasyondan geçirilmiş halde turizme açılmış.

Sidon’a tepeden bakıp biraz daha iyi anlamak gerekiyor. Bunun için Ayn el-Hilve Tepesine çıkıyoruz. Sidon tüm gerçekliği ile önümüzde duruyor. İlk görünen Akdeniz’in uçsuz bucaksız manzarası ve hemen kıyısında yer alan bahçeler biraz daha içeride tel örgüler içinde kırık dökük, hatta bombalanmış binaların yer aldığı büyük bir alan görünüyor. Bu alan içinde yaklaşık 50.000 Filistinli mülteciyi barındıran Ayn el-Hilve mülteci kampı. Bu kampa anlaşma gereği Lübnan askerleri giremiyor içerideki güvenlik tamamen Filistinliler tarafından sağlanıyor. Burası Lübnan’da bulunan en büyük mülteci kampı. Kampa zaman zaman Israil bombalı saldırılar düzenliyor. Bazen de kampdaki gruplar kendi içlerinde çatışıyorlar. Bu kampa dışarıdan girmek oldukça zor, dar bir giriş kapısı ve önünde bekleyen silahlı askerler yayaları ve araçları kontrol ediyor. Biz de Ayn el-Hilve tepesine çıkarken bu kampa sadece tepeden bakabiliyoruz.

Zirveye ulaştığımızda bizi burada Bakire Meryem’e adanmış bir kilise ve merdivenle çıkılabilen heykeli karşılıyor. Kilisenin hemen yanında Lübnan’da gözümüzün alıştığı türden makinalı tüfekli bir askerler hıristiyan mezarlığının girişini koruyor.

Yolunuz Lübnan’a düşerse Sidon (Sayda) mutlaka görülecek yerler listenizde yer almalı. Gittiğinizde Sidon’un dar kemer geçişli sokaklarına girin ve kaybolun, her kaybolduğunuzda sizi başka bir güzellik karşılayacak.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır