sedir elmalı tereyağı / Sedir ağacı Yağı: İmalatçılara Yönelik Teknik Çözümler

Sedir Elmalı Tereyağı

sedir elmalı tereyağı

Sedir Elmalı Sadeyağları için bugün saatleri

  • 18:30 kadar şimdi açmak

Haftalık çalışma saatleri:

TÜMÜNÜ GÖSTER

  • Pazartesi (BUGüN): 08:30-18:30

  • Salı: 08:30-18:30

  • Çarşamba: 08:30-18:30

  • Perşembe: 08:30-18:30

  • Cuma: 08:30-18:30

  • Cumartesi: 08:30-18:30

İşletme bilgileri ve çalışma saatleri son güncelleme 19 Mayıs 2023.

Güncellemelere abone olun

Sedir Elmalı Sadeyağları son haberleri ile güncel kalmak ister misiniz?

Burada reklam vermek ister misiniz?

Reklamınızın bu sayfa için görünür olmasını ister misiniz? saatleri.org'da bir hesap açın, reklamınız oldukça alakalı bir hedef gruba ulaşacaktır.

Sedir Elmalı Sadeyağları hakkında

”Baklavalık Sade Yağ & Tereyağ

Yol tarifi almak: Sedir Elmalı Sadeyağları

x

Yol:

loading

Sedir Elmalı Sadeyağları Comment

Akdeniz’in incisinde, bağların arasında...

Eski şarap topraklarının yeniden hayat bulduğu bölgeye doğru çıktığımız yol Antalya’dan yaklaşık 1 saat 45 dakika sürdü. Yüzyıllar boyunca çok önemli şarap ve bağ bölgelerinden biri olan Elmalı’ya vardık. Hititler 4 bin yıl önce bu bölgede şarap ürettikleri şehre ‘Wiyanawanda’ yani ‘wine city-şarap şehri’ adını vermişler. Sonrasında Likyalılar şarapla anılan ‘Oeno’ kelimesinden türeyen ‘Oenoanda’ adıyla anmışlar. Yüzyıllar sonra bölgede bağın da şarabın da adı anılmaz olmuş... Likya Şarapcılık’ın hikâyesi de böyle başlamış: Neden Antalya’da bilinen bir şarap markası yok? Neden buraya has üzümler artık ekilmiyor? Soruları soran Burak Özkan “Bu işi, biz yapalım” deyip yola çıkmış. Uluslararası şarapçılık eğitimi alan Burak Özkan ve kardeşi Doruk Özkan’ın girişimleriyle şarapçılık yeniden hayat bulmuş bu bereketli topraklarda...

Akdeniz’in incisinde, bağların arasında...

Patara Antik Kenti

Büyüleyici bir atmosfer

Likya’yı diğer markalardan ayıran özelliklerinden biri, unutulmaya yüz tutmuş üzümleri keşfetmeleri. Birkaç kök kalmış üzümleri bulup, çoğaltıp markalaştırıyorlar. Elmalı’da geçmişin izlerini sürerek şarapçılık adına Anadolu’nun kaybolmuş genlerini ortaya çıkarıyorlar. Şu an 20 kadar devam eden Ar-Ge çalışmaları var. Dünyanın birçok ülkesinde düzenlenen şarap yarışmalarına katılıyor ve çok sayıda ödül de kazanıyorlar... Burak Bey’e “Likya adı çok anlamlı olmuş” diyorum. Nasıl olmasın! Bu bölge her bir köşesinde Likya uygarlığının izlerini taşıyor. Likya Şarapçılık aslında bir yandan bölgenin tarihini keşfetmenizi de sağlıyor. Bağlarına Likya şehirlerinin adlarını vermişler. Patara, Podalia, Kızılbel, Myra, Arykanda, Isında gibi. Bağbozumu ve tadım turlarıyla Antalya’da turizmin yaylalara doğru yayılmasına katkı sağlıyor.
Akdeniz’in incisinde, bağların arasında...

Likya Medeniyetleri Müzesi

Likya. Antalya’yı sadece sahilleriyle değil, muhteşem ormanları, gizli kalmış köyleri, tertemiz havasıyla yaylaları ve yöresel yemekleriyle de keşfedin. Likya’da şu an bağbozumu var. Biz Burak Bey ve eşi Burcu Hanım’la üretim tesislerinde üzümlerin kabul gördüğü yerden başlayarak mahzenleri gezdik, bağların arasına girdik. Likya Bağları’nın gerçekten büyüleyici bir ortamı var. Bir yandan şarabın yolculuğuna tanıklık etmek, diğer yandan bağlarda dolaşırken üzümlerin tadına bakmak müthiş bir deneyim oldu.

Bir de bağların arasından yakaladığımız günbatımı günümüzü hepten güzelleştirdi. Sonrasında şarap evinde lezzetli yemekler yedik. Şarabın peşinde dünyayı gezen Burak Bey ve Burcu Hanım’la yediğimiz yemekte sohbetimize seyahat, Antalya, Elmalı, Likya uygarlığı ve gastronomi konuları eşlik etti. Bu bağlarda şarap tadım turları yapılıyor, özel organizasyonlar düzenleniyor, ayrıca dünyaca ünlü şeflerin katıldığı yemekler veriliyor. Ekimde bir de caz konseri gerçekleşecek. Elmalı rakımı yüksek ve yaz aylarında şehrin kavurucu sıcağından kaçmak için harika bir yer. Bağ gezisine gitmişken bölgeye has sedir ağaçlarından yapılan, parlak renkleri ve cumbalarıyla ilginizi çekecek tarihi Elmalı evlerini mutlaka görün.
Akdeniz’in incisinde, bağların arasında...

Tepside fırın kebabı

Çevresini dolaşın

Elmalı Müzesi ziyaret listenize almanız gereken bir başka nokta. Elmalı ve çevresindeki antik kentlerde yapılan arkeolojik kazılarda birçok medeniyete ait izler bulunmuş. Müzede bölgenin tarihine ışık tutan önemli eserler sergileniyor. Likya Bağları’nı gezdikten sonra biz rotamızı Kaş’a doğru çevirdik. Bu sefer her zaman gittiğimiz sahil yolundan değil, dağ yolundan gidecektik. Ne yalan söyleyeyim, yemyeşil çam ağaçlarının arasından geçip gidilen bu yol bana daha çekici geliyor. Bey Dağları’nın doğası sayısız güzellik sunuyor.

Yeter ki keşfetmeyi sevin. Yol yaklaşık 1.5 saat sürüyor. Çam, sedir ve ardıç ağaçlarının arasında yeşilin binbir tonundan geçtikten sonra sizi Akdeniz maviliği, Meis Adası ve diğer küçük adalar karşılıyor. Akdeniz’in en güzellerinden Kaş’ta Hidayet’in Koyu ve Limanağzı plajlarında yüzün. En güzel turkuvaz sular için Kaputaş’a gidin. Dünyanın en uzun doğal plajlarından biri olan Patara’yı ve Patara Antik Kenti’ni görün. Likya Bağları gezinizi zenginleştirmek için bir başka alternatif rota Demre. Demre-Elmalı arası 1.5 saat sürüyor. Dünyaca ünlü Aziz Nikolas (Noel Baba) Kilisesi başta olmak üzere, Likya uygarlığının antik kentleri, masmavi koyları, şifalı suları ve daha birçok güzelliğe ev sahipliği yapıyor.

Tarihe yolculuk

Demre’de en çok hayran olduğum yer Myra Antik Kenti. Myra ‘Yüce Ana Tanrıçanın Yeri’ anlamına geliyor. Kaya mezarları ve antik tiyatrosuyla ünlü kent, Likya uygarlığına bir dönem başkentlik yapmış. Kaya mezarları üzerine kurulan Roma dönemine ait antik tiyatro kesinlikle görülmeye değer. Antik kentte nereye bakarsanız lahit ya da bir kalıntı göreceksiniz. Andriake’ye ait kalıntıların birçoğu da Likya Medeniyetleri Müzesi’nde sergileniyor. Müze; kilise, hamam, agora, granarium (tahıl ambarı) ve sarnıcın yanı sıra Anadolu’nun en eski sinagoglarından birine ev sahipliği yapıyor. Tarihe yolculuk yapacağınız yerlerden bir diğeri de Arneai Antik Kenti. Arneai, Likya birliğine ait küçük kentlerden. Merkeze yakın ancak ulaşımı zor olduğundan fazla bilinmiyor. Bizanslı Stephanos, ‘Ethnika’ adlı eserinde Arneai’den “Küçük bir Likya” kenti olarak bahsetmiş. Antik kentin kalıntıları geniş bir kaya zirvesi üzerine yayılmış.

YÖRÜK LEZZETLERİ

Elmalı yaylaları yazın serinlik arayanlar için kaçış noktası. Gömbe de bunlardan biri. Tepside fırın kebabıyla meşhur. Elmalı’ya yarım saat uzaklıkta. Sedir, çam ve ardıç ağaçlarının kapladığı dağlarda kekikle beslenen oğlakların etinin lezzeti damak çatlatan cinsten. Elmalı usulü tereyağlı, sütlü helvayı da mutlaka deneyin.
False

GİZEMLİ LİKYANIN KEŞFEDİLMEMİŞ YAYLA YOLLARI


 

GİZEMLİ LİKYA’nın  KEŞFEDİLMEMİŞ YAYLA YOLLARI

ELMALI - GİRDEV YAYLASI - GÖMBE - YEŞİLGÖL - UÇARSU ŞELALESİ

4 GECE 5 GÜNDÜZ

Konaklama; Çadır Konaklama(Bungalow oda tercihi ve single konaklama ek ücretlidir)

Yemek; Kahvaltı ve Akşam Yemekleri dahil

Ulaşım; 12 Temmuz cuma akşam İstanbul’dan çıkış, gezi boyunca tüm transferler, 17 Temmuz çarşamba İstanbul’a dönüş dahil otobüs ile yapılacak.

  

"Dünyanın en iyi 10 uzun mesafe yürüyüş rotasından biri" olarak kabul edilen 540 kilometrelik Likya Yolu, eşsiz doğal güzelliklerin yanı sıra çok sayıda antik kentten de geçerek, ziyaretçilerine doğa ve tarih dolu bir atmosfer sunuyor.

 

Etkinliğimizde; Likya Yolunun henüz keşfedilmemiş gizemli yollarında ve yaylalarında yürüyeceğiz. Likya hazinelerinin gömülü olduğu dağlara, Likyalıların yaz aylarında çıkıp yaşadıkları yaylalara ve ticaret merkezlerine yolculuğumuz. Tarihçilerin ve kültür yolu araştırmacılarının henüz kayıtlara almadığı ve haritalarda olmayan Likya tarihi yolları ve eserlerini göreceğiz. Şu an birçok arkeolog ve tarih araştırmacıları bu yolların ve yaylaların izinde araştırmalar yapıyor. Son yıllarda yabancı ülkelerden birçok araştırmacı bu yaylalarda çalışmalarını sürdürüyor. Tabi malesef hazine avcıları da!!!

Araştırmacılar tarafından; Likya Yaylalarında keşfedilen yollarında kültür yolu haritasına eklenmesi durumunda bu rotaların toplamının 1000 km'yi aşabileceği tahmin ediliyor. Biz de bu keşifin heyecanını hep birlikte yaşayacağız.

 

GİRDEV YAYLASI; Yörük dilinde “kırk muarlı 3 durnalı zır zop yayla” olarak adlandırılan muhteşem yayla GİRDEV..

    

 

  

 

Seydikemer’in tek gölü olan Girdev Gölü, Dünya’nın önemli kuş alanları listesinde ilk sıralarda yer almaktadır. Göl havzasında tespit edilebilen 128 çeşit kuş türü vardır. 1800 metre yükseklikte yer alan Girdev Yaylası her yıl birçok yabancı kuş gözlemcisini misafir eder. Girdev, son yıllarda önemli bir astronomik gözlem merkezi haline gelmiştir. Yaylanın rakımı yüksek olduğundan, gökyüzü gözlemcileri bulutsuz yaz gecelerinde astroid ve meteor geçişlerini, samanyolu ve yeni doğan yıldızlarını daha yakından izleme fırsatı bulur. Bitki çeşitliliği bakımından son derece zengin olan yaylada göçebe yaşam devam etmektedir. Girdev’in dağlarında, ovalarında otlayan keçilerin, koyunların sütünden yapılan Girdev peyniri ve tereyağı meşhurdur. Girdev Yaylası göl seviyesinden yaklaşık 400 metreye varan yüksek tepeleriyle yamaç paraşütü, trekking, hiking, kampçılık, sportif balıkçılık gibi keyifli doğa sporları için elverişlidir.

Likya döneminde Xanthos Vadisi’ndeki yerleşimcilerin yaz aylarında Girdev’e göç ettikleri rivayet edilmektedir. Bu rivayeti gölün kuzey ve batısında antik taş bloklar doğrular niteliktedir. Blokların bazılarının kapakları aslanlı lahitlerle süslenmiştir. Bölgenin birkaç noktasında yıkık ev ve sur kalıntıları vardır.

 

 

ELMALI TARİHi;Antalya’nın batısında yer alan Elmalı ilçesi Teke yarımadası yer alan batı toroslar dağları uzerinde Elmalı dağının güney eteklerinde kurulmuştur. Elmalı antik çağda Likya olarak tanımlanan bölgenin dağlık kuzey kesminde yer almaktadır. Doğusu Pamfilya (Antalya), batısı Karya (Muğla), kuzeyi Pisidya (Burdur-Isparta), bölgesi ile çevrilmiştir.

 

İlçe içerisinde tarih öncesine ait hayat izleri taşıyan höyükler, bölgenin tarihini Erken tunç çağına denk M.Ö. 3000-2000 yıllarına kadar indirmektedir. Bakir inceleme alanları olan bu höyükler doğuda Semayük yakınlarında Karataş'ta, batıda Beyler Mahallesi yakınındaki  Müğren höyükte yapılan kazılar bölgenin Bronz Çağından bu yana iskan edildiğini göstermektedir. Ancak Elmalı kentinin ilk kuruluşunun kolonizasyon döneminde 8.yy olduğu tahmin edilmektedir.

İlçe uzun ve zengin tarihi boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır.Yörenin tarihi M.Ö. 5. ve 4 . yy da yaşamış Likyalılar ile başlamıştır ve araştırmalar sonucunda Likyalıların bir Asya kavmi olduğunun kabulüne varılmıştır. Yöre M.Ö 546 -333 yılları arasında Pers egemenliğinde, M.Ö.333 – 190 yılları arasında Makedonya Krallığında Büyük İskender ve halefleri egemenliğinde ,M.Ö 190- M.S 395 yılları arasında Roma İmparatorluğu egemenliğinde, M.S 395 – 1080 Bizans İmparatorluğu (Doğu Roma İmparatorluğu) egemenliğinde, M.S 1080 – 1324 Selçuklular egemenliğinde, M.S 1324 -1423 Teke egemenliğinde, M.S 1423 -1920 Osmanlı imparatorluğu egemenliğinde kalmıştır.

 

 

 

ELMALI SİKKELERİ:MÖ.5. yüzyılda Perslerin Yunanistan’ı işgal etmesinin ardından, Atina Şehir Devletinin önderliğinde Akdeniz çevresindeki şehirlerden oluşan bir birlik kurulmuştur. Atik-Delos Deniz Birliği olarak isimlendirilen bu birliğin bir merkezi ve bir bütçesi vardı. Her ülke kendi bastığı gümüş sikkeden kendi gücü oranında katkıda bulunuyordu. 1984 yılında Elmalı ilçesinde kaçak kazılar sonucu bulunan “yüzyılın definesi Elmalı Sikkeleri” o bölgede bulunan bütün şehir devletlerinin paralarını içeriyordu. Yaklaşık 1900 adet sikkenin binden fazlası ise Likya bölgesindeki şehir devletlerinin parası idi ve içlerinde şimdiye kadar bilinmeyen hanedanların sikkeleri de vardı. Söz konusu sikkelere: yüzyılın definesi denmesinin en önemli nedeni; Yunanlılar Persleri yendikleri için bir anı parası çıkarmışlardı. Normal olarak o zaman para birimi 1 drahmi, en fazla 4 drahmi iken, anma nedeniyle 10 drahmilik para çıkarılmıştı. (10 drahmilik paranın ismi Dekahdrahmi idi) “Yüzyılın Definesi” olarak nitelendirilen bu hazine: 18 Nisan 1984 tarihinde Antalya-Elmalı karayolunun hemen kuzeyinde, Karaburun tümülüsü ile gökpınar köyü arasında bulunmuştur. Define kaçakçılar tarafından Amerika’ya kaçırılmıştır. Hazinenin toplamı 1900 sikkeden oluşmasına rağmen, bunlardan yalnızca 1676 tanesi geri getirilebilmiştir. Geriye kalan sikkelerin nerede olduğu bilinmemekte.

 

Elmalı, bağlı bulunduğu Antalya ilinin batısında ve iç kesiminde, dağlık bir alanda bulunmaktadır. Yöre: Batı Torosların kolları ile engebelenmiştir. Yörenin başlıca yükseltileri, 2000 metrenin üzerindeki Susuz ve Kohu dağlarıdır. İlçe merkezinin bulunduğu mahal: adeta bir çanağı andırır, yani çevre tamamen yükseltilerle çevrilidir. Bu yükseltiler yani dağlar, ormanlar ile kaplanmıştır. Bu ormanlık alanlarda, özellikle: antik dönemde, gemi yapımında kullanılan “Lübnan sediri” yani “Katran ağacı” bulunmaktadır. Bu ağaç aynı zamanda: saray ve mabetlerin yapımında, firavun ve yüksek yöneticilerin tabutlarının yapımında da kullanılmıştır. Reçinelerinden ise, mumyalama işleminde yararlanılmıştır. Ayrıca, çeşitli yerlerdeki demiryolu yapımında, yine bu ağaç, travers olarak kullanılmıştır. Ekonomi, tarıma dayanmaktadır. Özellikle: meyvecilik ileri düzeydedir. Hayvancılık da yapılır ve buna bağlı olarak, mandra ürünleri ve hem deri üretimi yaygındır.

 

 

LİKYA ŞARAPLARI; Bölge tarihi olarak incelendiğinde Dünyanın ilk yazılı şarap kentidir. Dörtbin yılı aşkın bir süre önce Hititler tarafından WiyanaWanda kenti ismi verilmiştir. Wiyana şarap anlamına gelmekte olup dil bilimciler tarafından wine,vin,vinum gibi Avrupa dillerindeki şarap kelimesinin buradan geldiği ispatlanmıştır. Wanda ise şehri demektir. Daha sonra bölgede yaşayan Likyalılar bu geleneği bozmamış ve şehri OenoAnda olarak adlandırmışlardır. Oeno şarap anda ise kenti anlamına gelmektedir.Yunancada Oeno halen şarap anlamına gelip Oenology bu kelimeden türemiştir. İkibinli yıllarda bu bölge aile işletmesi tarafından Cumhuriyet döneminde ilk kez şarapçılık ve şaraplık bağcılıkla tanışmış ve Akdeniz bölgesinde bu sektör sektör için öncülük etmiştir.

    

 

BİR ÇOBANIN KEŞFİ ACIKARA

Antalya Elmalı ilçesinde 1100 metre rakımda bir aile işletmesi girişimiyle bağcılık ve şarapçılık 1999 yılında başlar.Bölge hem Türkiyenin en güneyinde hem de en yüksek rakımlı şarap bölgesi olmuştur.Gece gündüz sıcaklık farkının 30 dereceye kadar çıktığı bölgede Akdeniz,Ege ve karasal iklimin kesiştiği farklı bir terruar vardır.Dört tarafı yüksek dağlarla çevrili bu plato şaraplık bağcılık için çok uygun iklim ve toprak şartlarına sahiptir.Ayrıca Platoyu çevreleyen dağlarda yaşları ikibini

bulan Dünyada çok nadir yetişebilen,Lübnanın bayrağından tanıdığımız Toros Sediri ormanları vardır.Bu ormanlar havayı filtre ettiği için çok temiz ve kaliteli havanın yanısıra sert iklimi dengeleyen Avlan ve Karagöl gölleri bulunmaktadır.Çamkuyusu ve Çığılıkara ormanlarının aromaları üzümlere geçtiği için şaraplarda farklı bir aroma profili çıkmaktadır.

 

 

GÖMBE / UÇARSU ŞELALESİ / YEŞİLGÖL;Likyalıların Massikytos adını verdiği ve Batı

Torosların en yüksek zirvesini oluşturan Akdağ'ın hemen altındaki vadide yer alan Gömbe yaylası büyük ilgi görüyor.Türkiye'nin en güzel yaylaları arasında yer alan, en güzel aromalı elmaların yetiştiği Gömbe Yaylası, denizden 1200 metre yükseklikte başlıyor. Yaylanın 1800'üncü metresinde bir krater gölü olan Yeşil Göl yer alıyor. Yeşil göl Uçarsu adı verilen akarsuya kaynaklık ediyor. Önce yukarıya sonra aşağıya fışkırdığı ve vadiye uçarak aktığı için adına Uçarsu denilen bu akarsu, yaz ve kış aylarında yönünü değiştiriyor. Tersine akması nedeniyle efsaneye de konu olan Uçarsu, yerli ve yabancı ziyaretçilerin büyük ilgisini çekiyor.

 

 

Yeşilgöl / Uçarsu Şelalesi; Gömbe yaylasında bulunan denizden 1950 metre yüksekteki bir krater gölüdür.Gölün suları yeşil göründüğü için bu isim verilmiş. Çevresindeki yamaçlarda ardıç ağaçları yer almakta. Gölün fazla suları molozlar arasından akarak aşağıdaki dereye karışmakta.

Kaş'a 65 km uzaklıkta yer alan Gömbe Yaylasının güneyinde 3,024 m yüksekliğindeki Akdağ'ın eteklerinde oluşmuş bir göldür. Yeşil Göl Gömbe'ye 8 km uzaklıktadır. Yeşilgöl’ün buz gibi suyunda yüzebilir, Akdağ’ın tepesinden 60 metre aşağı düşen Uçarsu Şelalesi’ne yürüyerek doğanın keyfini çıkarabilir, bu şahane doğada güzel fotoğraf kareleri yakalayabilirsiniz.

Sadece Yörüklerin değil aynı zamanda doğa tutkunlarının ve turistlerinde gözbebeği. Osmanlı İmparatorluğu zamanında hayvan pazarı olarak kullanılan yayla, aynı zamanda en eski yağlı güreşlerin yapıldığı yer olarak biliniyor. Yaylada yetişmiş taze oğlak etinin taş ocaklarda ağır ağır pişirilmesiyle yapılan Gömbe kebabını ve yöreye has Gömbe çöreğini tatmadan ayrılmayın.

Yeşilgöl’e yaklaşık 1 km daha yürüyerek Uçarsu Şelalesi‘ni de yakından görme şansını bulursunuz. Uçarsu Şelalesi’ne ulaşmak için, Çukurbağ köyü istikametine gitmek gerekiyor. Akdağ’ın doğu yamacından doğan üç büyük kaynak suyundan biri 60 metre yükseklikten dökülen Uçarsu Şelalesi’nin kaynağını oluşturuyor. Yöre halkı eriyen kar sularının yüksekten dökülmesiyle oluşan şelaleye Uçarsu diyor. Çok dik bir uçurumdan patlarcasına dökülen şelalenin zerrecikleri, havaya yayılarak bir bulut gibi ortalığı kaplıyor. Gömbe yakınlarındaki

Abdal Musa Dergâhı’nın bulunduğu Tekke köyü ve civarındaki Aleviler, her yıl haziran ayında düzenledikleri şenliklerde, şelalede dilek tutup sema törenleri düzenliyorlar. 5-7 Haziran tarihleri arasında kurbanların kesilerek sema ve folklor gösterileri; ardından da Tekke Köyü’ndeki Abdal Musa Müzesi’nin ziyaret edildiği Uçarsu Şenlikleri yapılıyor.

 

 

 

ABDAL MUSA MUCİZESİ ; Abdal Musa, yerleştiği Teke Yarımadası’nda bölgeyi dolaşıyormuş. Fethiye yakınlarına geldiğinde, çobanlardan abdest almak için su istemiş. Ancak ona kimse su vermemiş. Yumru Dağı’na gelen Abdal Musa karşısına çıkan bir çobandan yine abdest almak için su istemiş. Çoban gidip pınardan doldurduğu suyu getirip ona vermiş. Burada namazını kılan Abdal Musa, çobanlara bir istekleri olup olmadığını sormuş. Abdest alması için su verdikleri

ak sakallı pirin kim olduğunu bilmeyen çobanlar, “Bu pınar yaz aylarında susuzluğumuzu gideriyor. Ancak kışın taşıp seller oluyor ve tüm ekili alanlarımız zarar görüyor” diye yakınmışlar. Bunun üzerine Tanrı’ya dua eden Abdal Musa, “Bu pınar yazın Gömbe’ye, kışın da bir abdest suyunu çok görenlere gitsin” diye yakarmış. O zamandan itibaren, Uçarsu Şelalesi, 6 Mayıs Hıdırellez gününden itibaren Gömbe’ye, ekim ayından itibaren de Fethiye’ye akmaya başlamış. Bu nedenle, her Hıdrellez günü ülkenin çeşitli yerlerinden gelen binlerce Alevi,Uçarsu  etrafında kurban kesip dilekte bulunuyor.

  

 

Tekke Köyü ;Mahallenin adı Abdal Musa Sultanın kurmuş olduğu “Tekke” den gelir. Efsaneye göre Alaiye Beyi Kaygusuz Abdal bir av sırasında geyiğin peşine düşerek Tekke mahallesine gelir. Orada Abdal Musa ile karşılaşır ve dergahına hizmetçi olarak kalır. “Tekke” ye ömrü boyunca hizmetkarlık eder. Bu tekkenin etrafında kurulduğu için de mahallenin adı TEKKE dir. Abdal Musa her yıl Haziran ayında Tekke köyünde yurdun dört bir yanından gelen misafirlerle ve etkinliklerle anılıyor.


 

ÇIĞLIKARA SEDİR ORMANLARI / AVLAN GÖLÜ / TEKKE KÖYÜ

Bugün Tabiatı Koruma Alanı olan ve Elmalı-Finike sınırında yer alan Çığlıkara Ormanı, nadide ağaçların optimum yayılış alanıdır. Bin ve iki bin yaşını deviren ağaçların boy gösterdiği orman, 15.889 hektarı kaplıyor. Elmalı’ya 55 kilometre, Antalya’ya ise 165 kilometre uzaklıktaki Çığlıkara‘yı oluşturan Lübnan sedirini kıymetli kılansa kerestesinin yumuşaklığı, eşsiz kokusu ile dayanıklılığı. Halk arasında katran olarak bilinen ünlü Sedir ağacıdır. Çığlıkara’nın en önemli özelliği sadece Türkiye’nin değil, tüm dünyanın en nadir sedir ormanlarından birine sahip oluşu. Yüzlerce yıl ayakta kalan sedir ağaçları genç yaşlarında düzgün büyüyor, tepe kısmı yaklaşık 200 yaşından sonra bozularak şemsiye biçimini alıyor. Çığlıkara Ormanı’nın bilinen en yaşlı sakinlerinden Baba Sedir 2.36 metrelik eni ve 28 metrelik boyuyla göze çarpıyor. Yaşıysa tahminen 1000 civarında. Ancak ormanın en görmüş geçirmişi Baba Sedir değil. Koca Katran adı verilen sedir ağacı tam 2000 yaşında. 2.82’lik çapa sahip bu anıt ağacın boyuysa 25 metre.

 

Kutsal kitaplarda büyüklüğün, gücün, görkemin, ünün, onur ve zenginliğin simgesi olan sedirin en mükemmel yetiştiği topraklar ise Çığlıkara Ormanı…Milattan önceki dönemlerde Sedir, güzel kokusu, çürümemesi ve renginin güzelliği nedeniyle saray ve tapınakların yapımında, firavun ve üst düzeydeki devlet görevlilerinin mumya tabutlarının hazırlanmasında, beyaz reçinesi de mumyalamada kullanılırmış.

Havva ile birlikte cennetten kovulan Adem iyice yaşlanmıştır ve öleceğini hisseder. Tanrı’dan kendisini ve tüm insanlığı bağışlamasını dilemeye karar verir. Bu amaçla üç oğlundan birini cennet bahçesine gönderir. Bahçenin bekçiliğini yapan melek, Adem’in oğlunun duası üzerine iyi – kötü ağacından aldığı üç tohumu ona verir ve öldükten sonra babası nın ağzına koyup öyle gömmesini söyler. Adem ölür ve şimdi Lübnan’ın bulunduğu topraklara gömülür. Ve Adem’in ağzından yeşeren üç tohumdan Akdeniz ikliminin simgesi üç ağaç filiz verir: Zeytin, servi ve sedir…

Sedir ormanları tarihte en geniş yayılımını Lübnan’da yapmıştı, efsanenin çıkış noktası belki de budur. Ama Lübnan’daki sedir varlığı Fenikelilerle başlayıp Assur, Babil ve Pers döneminde süren tahribatlarla bitme noktasına geldi. Bugün Lübnan’ın bayrağına ve parasına simge olan sedir ağacı günümüzde orada sadece 7 hektarlık bir alanda, 2 bin 500 yaşında olduğu tahmin edilen 400 ağaçtan ibaret. Vaktiyle dünyanın en güzel, en hızlı gemileri Antalya’da yapılırmış, bu gemileri yapan ellerin ustalığı kadar, yapıldığı ağaçların kerestesi de dillere destanmış bütün dünyada. Süveyş Kanalı açılırken, Antalya ormanlarından kesilen ağaçların keresteler buradan Mısıra gönderilmiş. Süveyş Kanalı bu ormanların on binlerce, yüzbinlerce ton kerestesini yutmuş. Mısır’a demiryolu yapılırken de on binlerce ton travers gitmiş bu zümrüt ormanlardan Afrika’ya. Suriye de buradan kereste çekmiş.

Rhodiapolis Antik Kenti Antalya il sınırları Kumluca ilçesine 2,5 km uzaklıkta tepe üzerinde kuruludur. Kelime anlamı itibariyle “Rodosluların kenti” düşünülmektedir. Doğu Likya'nın önemli yerleşkelerinden biri olup, MÖ 8. yy'da kurulmuştur. Rhodiapolis, isminden dolayı Rodoslular’ın kurduğu bir şehir olarak kabul edilir. Yakınında bulunan Gagai, Phaselis, Korydalla ve Olympos gibi bölgedeki pek az Rodos kolonisinden birisidir. Bölgedeki tüm kentler Likya Birliği’nin üyesidirler. Rhodiapolis ve Gagai sikkelerinde “Likyalı” oldukları belirtilir. Kentin en ünlü siması Opramoas’tır. Opramoas’ın neredeyse tüm Likya’da yardım etmediği kent yok gibidir. Özellikle 141 depreminden sonra yıkılan pek çok yapı Opramoas tarafından onarılmıştır. 3000 denardan 100.000 denara kadar değişen miktarlarda yardım etmiştir. En büyük yardımı 100.000 denarla Myra ve 60.000 denarla Tlos almıştır. Kentlere yapılan yardımlar dışında yaşayanlar için kefen parası, genç kızlara çeyizlik ve yoksullara yiyecek gibi pek çok konuda sosyal yardımlarda bulunmuş. Likya Birliği’ne her yıl 20.000 denar gelir getiren topraklarını bağışlamış ve bu paradan Lykia koinobulos üyelerinin her biri 10’ar denar para almıştır. Bunların karşılığında Opramoas, Lykia kentlerinin vatandaşlık hakkını elde etmiştir. Asya olaylarını ve ticaretini detaylıca bilen Likyalı tüccar Opramoas’ın kenti Rhodiapolis..

 

 

PROGRAM

 

  1. GÜN ; ELMALI / LİKYA ÜZÜM BAĞLARI/ GİRDEV YAYLASI

Sabah ilk ışıklarıyla  Elmalı’da Likya uygarlığına günaydın diyoruz. Başarılı iki kadının işlettiği şirin bir kafede açık büfe kahvaltımızı yapıyoruz.

Saat 10:00 Elmalı Müzesi ve Elmalı Tarihi Evlerini Geziyoruz

Saat 12:30 Likya Şarap Bağlarını ve Şarap Fabrikasını ziyaret ediyoruz.

Saat 14:00 Girdev Yaylasına doğru yola çıkıyoruz (yaklaşık 40km)

Saat 15:00 Girdev kamp alanına varış, çadır ve odalara yerleşim

Saat 16:30 Göl çevresinde ve kamping alanında serbest zaman doğa gezintisi

Saat 19:30 Akşam yemeği

Saat 21:00 Kamp ateşi etrafında müzik eğlence ve meteor yağmurlarını izleyerek eğleniyoruz.

 

  1. GÜN ; GİRDEV YAYLA- AKDAĞ ZİRVE YÜRÜYÜŞÜ 20km (Orta)

Saat 08:30 İnci hanım ve İlhan amcanın doğal yayla ürünleri ile hazırladığı reçeller, bal, peynir yumurta, tereyağ ve sebzelerle organik köy kahvaltımızı yapıyoruz.

Saat 09:30 Yürüyüşe başlıyoruz. yürüyüş boyunca hem Likyalılar ’dan kalan tarihi eserleri lahitleri hem de muhteşem Girdev gölünü seyredeceğiz.

Saat 13:00 Akdağ zirvede ve kısa molalarla kamp alanına dönüşe geçiyoruz.

Saat 18:30-19:30 Kamp alanında serbest zaman,  kuş ve yaban ördeklerinin sesleriyle dinleniyoruz.

Saat 19:30 Açık büfe akşam yemeği

Saat 21:00 Yıldızların altında kamp ateşi şarkılar, sohbet.. İlhan amcayı ikna edersek bize sazıyla türküler söyleyebilir :)

 

  1. GÜN ; GÖMBE / YEŞİLGÖL /SUBAŞI YAYLASI/ UÇARSU ŞELALESİ

YÜRÜYÜŞ 14 km (orta)

Saat 08:00 Yaylada Köy Kahvaltısı

Saat 09:00 Çadırları ve Eşyaları topluyor, aracımızla Gömbe Yaylasına doğru hareket ediyoruz.

Saat 10:30 Gömbe’ye varış ve kısa bir ihtiyaç molası

Kaş İlçesi Gömbe Kasabası Subaşı Yaylası’nda ( 2050 metre) yürüyüşe başlanacaktır. Subaşı Yaylası Antalya’nın Kaş ilçesi ile Muğla’nın Fethiye ilçe sınırlarının kesiştiği noktadadır. Batı Anadolu’nun en yüksek ikinci  zirvesi olan Gömbe-Akdağ’ın( 3014 metre) hemen kuzeyindedir. Yaylanın dağla birleştiği noktada  kaynaktan çıkan su Yaylada menderesler çizerek ilerler ve bir vadiyi takip ederek ovaya ulaşır. Subaşı Yaylası ve devamında yürünecek, bölge birçok endemik ot ve çiçek türüne ev sahipliği yapar. Yazın en sıcak günlerinde bile yürüyüşün yapılacağı bölgede hava sıcaklığının en yüksek 23-24 santigrat dereceyi geçmesi beklenmez. Verilecek öğle molasının ardından aynı yol kullanılarak ulaşılacak olan Yeşilgöl ‘ e ( 1800 metre) kadar hafif eğim inişle varılacaktır. Buradan 1km yürünerek Uçarsu Şelalesi’ne ulaşacağız. Fotoğraf çekimi ve Gömbe-Elmalı ovasını seyrettikten sonra yürüyüş Yeşilgöl ‘de sonlandırılacaktır.

Etkinlik önemli bir sağlık sorunu olmayan herkesin katılabileceği kolaylıktadır. Rotanın uzunluğu yaklaşık 14 km’dir. Parkurda su mevcuttur. Dönüşte Gömbe’ de mola verilecektir.

Saat 16:00 Tekke Köyüne geçeceğiz. Abdal Musa Tekkesi ziyaret edilecek.

Saat 17:00 Olimpos’a yolculuk için hareket ediyoruz.

Saat 18:30 Otele giriş. Odalara ve çadırlara yerleşim

Saat 19:30 Açık Büfe Akşam Yemeği

Saat 21:00 İsteyen kamp ateşi etrafında otel bahçesinde eğlenebilir isteyen bara gidip dans edebilir. Ertesi gün bizi muhteşem koylarda tekne gezisi bekliyor.

        4. GÜN ; TEKNE TURU

Adrasan-Akseki Koyu- Sazak Koyu- Yalancı Koy-Ceneviz Koyu-Olimpos

 

 

Saat 08:30 Açık Büfe Kahvaltı

Saat 09:30 Otelden tekne turunda ihtiyacımız olan deniz malzemelerimizi alıp Adrasan Plajına hareket ediyoruz. Bolca yüzecek, Likyanın muhteşem koylarının keyfini yaşayıp dinleneceğiz. Sazak Koyunda yoga ve meditasyon ile zihin-beden-ruh bütünlüğünü doğada yaşayacağız.. Ceneviz koyuna vardığımızda çamur banyosu yapacağız.

Saat 12:30 Tekne’de Balık dahil 4 çeşit öğle yemeği

Saat 16:00 Teknede çay kahve ve meyve ikramı

Saat 17:00 Plaja Dönüş ve plajda da güneşin son keyiflerini yaşayabilirsiniz.

Saat 18:00 Olimpos Antik Kent’i gezerek konaklama alanımıza dönüyoruz.

Saat 19:30 Açık Büfe Akşam Yemeği

 

5.GÜN RHODİAPOLİS ANTİK KENTİ / AVLAN GÖLÜ / ÇIĞLIKARA SEDİR ORMANLARI

Saat 08:30 Kahvaltı

Saat 09:30 Otelden çıkış

Saat 10:00 Rhodiapolis Antik Kenti gezisi

Saat 12:30 Çığlıkara Sedir Ormanları Kısa Parkur yürüyüşü ve sedir ormanlarını koruyan Kırmızı Orman Karınca yuvaları gözlemleyeceğiz.

Saat 14:00 Elmalı öğle yemeği molası

Saat 15:00 İstanbul’a dönüş Korkuteli üzerinden tahmini İstanbul’a varış zamanımız 01:00 planlanmaktadır.

     ETKİNLİK MALİYETİ:

Dernek üyeleri: 940 TL

Web üyeleri: 960 TL

Bungallow farkı: 240 TL (Oda paşlaşımlı) (4 gün için toplam)

Katılımcıların 500 TL kapora yatırması gerekmektedir.

Maliyete Dahil Olanlar :
- Etkinlik boyunca 4 gece  konaklama ücretleri
- Etkinlik boyunca tüm ulaşım ve transfer ücretleri
- Yoga ve meditasyon seansları
- Seyahat sigortası
- Ücreti
- 5 gün sabah kahvaltısı (çadır ve oda konaklamalılar dahil)
- 4 gün akşam yemeği (çadır ve oda konaklamalılar dahil)
- 4. gün tekne turunda balıklı 4 çeşit öğle yemeği
- Rehberlik ücretleri ( Yerel Rehber)
- Plaj ve havuz kullanım ücretleri
 
Maliyete Dahil Olmayanlar :
- Çadır konaklamalı katılımcılar kendi çadır ve ekipmanlarını getirmelidir
- Müze ve Ören yeri girişleri ücretleri (müze kartlarınızı unutmayınız, kartı olmayanlar Olimpos   müze girişinde temin edebilir, yıllık abonelik daha ekonomik olmakta)
- Tüm kişisel harcamalar
- Yemeklerdeki içkiler
- Bireysel Kaza Sigortası
 ( Bireyselk kaza sigortası yaptırılması kişilerin kendi insiyatifindedir )

ARAÇ DURAKLARI

İNCİRLİ ALFEMO: 21:00

CEVİZLİBAĞ: 21:15

MECİDİYEKÖY YK BANKASI: 21:25

SAİT ÇİFTÇİ:21:30

KADIKÖY EVLENDİRME: 21:50

GÖZTEPE KÖPRÜSÜ: 22:00

KOZYATAĞI: 22:05

BOSTANCI: 22:10

MALTEPE: 22:15

KARTAL: 22:25

PENDİK: 22.:30

 

 

ÖNEMLİ NOT; geceleri her ne kadar yaz ortası olsada yayla havası soğuk olur. Kıyafet olarak kalın bir ceket polar, çorap almanızda fayda var. Yayla ve göl su kenarı yerlerde sinek sivrisinek olabilir nadiren de olsa bunun için sinek kovucu sprey bulundurmanızı öneririz.







Ferdi Kaza Sigortası Yaptırılması Katılımcının İnsiyatifindedir.




Sportif etkinliklerimiz İstanbul Valiliği İl Spor Müdürlüğü ve Spor federasyonlarımız tarafından onaylanan yıllık faaliyet planımız çerçevesinde gerçekleştirilmektedir.
Seyahatler yasalara uygun şekilde TURSAB Acentaları tarafından organize edilmektedir.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır