kaynağı değiştir]
Sembolizmin amaçlı ya da diğer adıyla haberci rüyalarda, vizyonlarda ve ruhsal tebliğlerdeki varlığı inisiyasyonlardakilere kıyasla az çok farklı nedenlere dayanır. Temel nedeni metapsişikçiler şöyle açıklar:
İnsanın imajinasyon yeteneği sembolleştirici bir role sahiptir. Ruhsal âlemde “anlamlar” halinde bulunan “tesirler” fiziksel alemde belirirlerken ister istemez madde âleminin özelliği olan imajlara bürünmek zorunda kalırlar ki, bürünecekleri imajları da “tesir”i alan insanın şuuraltı dağarcığından edinirler. Bir ruhsal tebligatın, bir vizyonun ya da bir haberci rüyanın alınmasında, tesir ne kadar yüksek bir varlıktan gelirse gelsin, alıcı kişinin kapasitesi, şuuraltı imajları, şuuraltı dağarcığı ve hatta sözcük dağarcığı -tesirin özgün halini kaybetme derecesi ve kısıtlanması bakımından- çok önemli bir rol oynar. Orijinal kaynağından “anlam” olarak inmeye başlayan ruhsal tesir onu alan insanın zihninde imaj olarak ve ağzında söz olarak belirene kadar geçirdiği bir sürü dönüşüm sırasında ister istemez özgün halini yitirmek, kabalaşmak zorundadır.
Metapsişikçiler şuuraltının bu değiştirici ya da dönüştürücü etkisine “renkli cam etkisi” adını verirler. Nasıl beyaz ışık renkli bir camdan geçerken hem camın rengini alıyor, hem de bir miktar kırılmaya uğruyorsa, insanın aldığı metapsişik enformasyon ya da tesir de şuuraltı katmanından geçerken benzer şekilde, özelleşir, bükülür, kabalaşır, dönüşür, o ortamdaki malzeme neyse ona bürünür ve özgün halini az çok yitirerek dışarı (zihne) yansır. Yani, bir kaynaktan gelen, örneğin haberci bir rüya tarzında alınan tesirler, insan zihninde yer ederken, ister istemez o insanın şuuraltı dağarcığındaki imajlara dönüşürler ve bu dönüşüm sırasında birtakım sembollere bürünürler. Bu doğal ve zorunlu bir süreçtir. Metapsişikçiler sezgi kanalıyla alınmış metinlerdeki sembolik betimlemelerin nedenlerinden birinin de yine bu olgu olduğunu belirtirler.
Daha çok serbest bir nazım türüne dayanan ve hayale sığınarak çirkinlikleri hayal vasıtasıyla güzele çevirme gayesi taşıyan sembolizm temsilcileri kimlerdir? Öne çıkan sembolizm eserleri hangileridir? Sembolizm tarihçesi hakkında merak edilen tüm sorulara sizler için yanıtlar aradık. İşte, sembolizm akımı ile alakalı tüm detaylar…
Sembolizm Nedir?
Sembolizm ya da simgecilik akımı; 19. yüzyılın ikinci yarısında parnasizm akımına tepki olarak ortaya çıkmış bir akımdır. İnsan duygularına, izlenimlere önem vermeyen parnasyenler için önemli olan gerçek ve düşünceler olarak değerlendirilirken; sembolistler bu anlayışa karşı çıkmış, duygusallığa, insanın iç dünyasına yönelmişlerdir.
Sembolizme göre somut varlıklar, dış dünya ile insanın duyuları arasında köprü kurmaya yarayan birer simgedir. Çünkü dış gerçek ancak insanın algılayış biçimiyle var olur. Yani insan onu nasıl algılıyorsa öyle değerlendirilir. Sembolistler, semboller aracılığıyla dış çevrenin insan üzerindeki etkilerini ve izlenimlerini anlatmışlardır.
Sembolizm Tarihçesi
Özellikle Fransız edebiyatında, Realizm ve natüralizmin etkisiyle aşırı gerçekçi bir ortam oluşmuş ve gerçekleşen bilimsel ilerlemeler, icat edilen makineler ve yeni buluşlar insanları mutlu etmekten daha çok toplumsal bir bunalımın eşiğine getirmişti. Ortaya çıkan bu tablo karşısında genç kuşak da bu bunaltıcı ortamı değiştirmek için bazı siyasal ve toplumsal girişimlerin gerekliliğini öne sürmeye başladılar. Kısa bir zaman içinde hissedilen bu gereksinim sanat içinde de ortaya atılmaya, tartışılmaya başlamış ve bu tartışmaların neticesinde sembolizm akımı doğmuştur.
Peki, sembolizmin temel ilkesi nedir? Sembolizmin temel ilkesi en genel anlamıyla, farklı anlamlara gelen veya farklı şeyleri simgeleyen sembollerin eser içinde kullanılmasıdır. Sembolizmde gerçeklerden uzaklaşma ve hayale sığınma; bu hayaller vasıtasıyla da çirkin olan dünyayı güzelleştirme en belirgin özellik olarak dikkat çekmektedir.
Sembolizm Özellikleri
Sembolizm Temsilcileri
Sembolizm Eserleri