serdar eren eşi / Ünlü estetikçi 65 yaşında yeniden evlendi! haberi

Serdar Eren Eşi

serdar eren eşi

Hakkında

Rollin K. Daniel&#;Dr. Baris Cakır has written a worthy successor to Jack Sheen’s monumental text Aesthetic Rhinoplasty. As a resident, I remember reading Sheen’s textbook and suddenly seeing rhinoplasty in a fundamentally new way. Sheen set specific aesthetic goals and achieved them with a range of new techniques that he had developed. For the next 30 years, I learned a great deal in the operating room and from lectures by my colleagues. However, I had not had that feeling of excitement of witnessing a new era in rhinoplasty surgery until I attended the Combined Rhinoplasty Meeting of the Turkish and American Rhinoplasty Societies held in Istanbul in As usual, I was taking notes and trying to stay awake late in the afternoon during the 5 min presentations. Suddenly, I became aware that something dramatic was happening. A speaker was talking about new concepts for tip aesthetics (polygons), bony vault remodeling (bony sculpting), and nostril sill excision. When the session was over, I went up to Dr. Cakir and asked him if he would present the talk again for me the next morning. He did and I had him repeat it three times. I was totally amazed at his concepts but wondered if he could really do in the operating room what he was presenting. Therefore, I asked him if he could do a case for me. The conversation went as follows: “I’d like to see you do a case.” “When?” “Tomorrow.” “Okay.” The next day, Dr. Cakir did a rhinoplasty employing a wide range of techniques that he had developed and achieved a superb result. Later that day at lunch, my head was still reeling from trying to understand the nasal polygons, his advanced tip suture techniques, and repair of numerous ligaments that I had routinely cut. I reasoned that the only way I could understand his concepts was to help Dr. Cakir write up his techniques which he had thus far been unable to publish. Subsequently, he came to me and said he had more ideas for journal articles. I told him that he would always have too many ideas and too little time. I advised him to go ahead and write a book as it would clarify his thinking and allow others to build on his concepts. Naively, I thought he would be preoccupied for a couple of years. Six months later, he sent me the manuscript, and 3 months after that the Turkish Edition was published to be followed by the English Edition.

In reading Dr. Cakir’s masterpiece, I am struck anew by how original and advanced his concepts truly are. Something as mundane as nasal photography and analysis suddenly becomes an art form and the use of preoperative “shadow photographs” a brilliant breakthrough. Some of his polygon concepts require multiple readings before one fully understands them. For example, the concept of a “resting angle” between the lower lateral and upper lateral crura is totally new. At first one may think it is of little importance, but when linked to the long lateral crus and herniation of the lateral crus into the vestibule its relevance becomes obvious. One suddenly has an answer for a previously inexplicable problem as well as a method of treatment and more importantly a method of prevention. The discussion of multiple tip points and definition of the soft tissue facets as well as their relation to specific tip sutures is crucial information. In the surgical technique chapter, the importance of the continuous subperichondrial-subperiosteal dissection plane becomes apparent. The novice surgeon should remember that many of his techniques were perfected through the open approach before Dr. Cakir progressed to the closed approach. There are certain ideas that I disagree with including scoring of the septum, leaving a 2 mm gap between the septal base and the anterior nasal spine, and resection of the membranous septum. I also recognize that the book may prove daunting to some given the plethora of new concepts and the quality of the English translation. Yet, this is a book to be savored and read multiple times before returning to specific chapters for greater insight into the challenges of rhinoplasty surgery. For the younger surgeon, the book provides an in-depth discussion of how to analyze and photograph the patient while formulating an individualized patient-specific operative plan. The linkage of surface aesthetics to nasal anatomy to surgical techniques is the foundation of this text. For the experienced surgeon, the book will be a revelation of how to set and achieve higher aesthetic standards using the described methods. For the master surgeon, Dr. Cakir challenges many of our accepted principles and techniques ranging from the aesthetic dorsal lines to the need for lateral crural transposition. Every surgeon performing nasal surgery should purchase a copy of Aesthetic Septorhinoplasty as Dr. Cakir’s concepts, principles, and techniques represent the future of rhinoplasty surgery.

Rollin K. Daniel
Newport Beach, CA, USA

"Koca istemezse ameliyatı yapmam"

Bu arada beni de mucizevi bir şekilde incecik yapacakmış. "Bu mucizeyi açıklayayım mı" deyince, 20 yıllık makasıyla dilimi keseceği konusunda garanti verdi; susmak zorunda kaldım. Kendisine "Plastik cerrahinin Mikelanj'ı" dediğimde de ağzımın payını veren Dr. Serdar Eren bana neler mi anlattı?

Bu alandaki başarınızın sırrı nedir diye sorsam
İyi bir gözlemci ve analizciyim. Tabii iyi doktor, iyi cerrah olmak da var ama onlar ayrı şeyler.
Ünü dünyaya yayılmış, çok başarılı bir plastik cerrahsınız. Size plastik cerrahinin Mikelanj'ı diyebilir miyiz? Bir nevi heykeltıraş.
Kesinlikle hayır! Eğer ben heykeltıraşsam hasta da taş mı yani?
Tamam hocam kızmayın. Estetik cerrahide sistem nasıl işliyor?
Gayet basit. Hasta gelir, şikâyetini söyler. Ben de onu nasıl tedavi edeceğimi anlatır, reçetesini yazarım. İlacı alıp almamak onun seçimi.
İyi de bu "hasta" tabir ettiğiniz kişi çoğu zaman bildiğimiz anlamıyla hasta değil. Keyfen geliyor size.
Hastanın ta kendisi. Hastalığı da vücudunda kendisine rahatsızlık veren bölgelerin olması. Bu durum psikolojisini etkiliyor.
Peki sizin kendisinden rahatsız olan biriyle iletişiminiz nasıl?
Hastayı gaza getirip estetik ameliyat yapmaya motive edersem, etkim altında kalır. Ben yapacağım işlemin sorumluluğunu alırım, hastanın da seçiminin sorumluluğunu alması gerekir. Hastanın "Sizce ne yapmak gerekiyor" diye attığı oltaya takılmam.


'CERRAH BEĞENMEZSE BOZUP YAPABİLİR'

Ama hastayı gazlayan doktorlar olduğunu biliyorum, isim vereyim mi?
Bu çok yanlış, talep mutlaka karşı taraftan gelmeli.
Peki nasıl tavsiyelerde bulunuyorsunuz onlara?
Ben tavsiyede de bulunmam.
E siz de ne gaz, ne tavsiye veriyorsunuz gelene. İki konuşsanız, bir dökülse size
O kadar da değil, konuşuyorum elbet. "Görmek istediğiniz nasıl bir kadın, onu anlatın ki yardımcı olayım" diyorum mesela.
Estetik cerrahide tecrübe, çok vaka demek sanırım. Peki ameliyatı yapan elin hiç mi önemi yok? Hani herkesin annesi köfte yapar ama benim annemin eli çok farklıdır.
Köfte falan, acıktık herhalde. Şaka bir yana annenin köftesi çok güzel olabilir ama el becerisi aslında kişisel karakterinizle alakalıdır. Bir estetik cerrahın en önemli özelliği, çok detaycı olması ve hiçbir zaman pes etmemesidir. Beğenmediği sürece bozup yapması gerekebilir eserini. Ve kendisi en son memnun olan kişi olmalıdır.


'PSİKOLOJİK DESTEK ÇOK ÖNEMLİ'

Her şey tamam da peki o bozulup yapılanın psikolojisi ne olacak? Siz aynı zamanda psikolog musunuz?
Değilim ama branş ayırt etmeksizin her doktorun psikoloji eğitimi alması gerek. Ben de psikoanaliz, psikosomatik hastalıklar eğitimi aldım. Çünkü insanın bedeni ruhuyla bir bütündür.
Yani kısaca size gelen hastayı psikolojik ve anatomik açıdan inceleyip öyle giriyorsunuz olaya.
Öyle diyebiliriz. El beceriniz tecrübeyle birleşip zamanla iyi bir seviyeye gelebilir, tekniğinizi de rafineleşir ama karşınızdakini sadece bir meme ya da bir karın olarak görürseniz işiniz zorlaşabilir.
"Hastanın bir insan olduğunu unutmamak lazım" diyorsunuz.
Karşındaki bir canlı, onu tanıman gerekiyor. Ameliyat sonunda her şey bitmiş olmuyor. İyileşme sürecinde hastanın psikolojisi de önemli rol oynuyor. Çünkü deri ruhun aynasıdır. Ömür boyu o şekilde kalmayacağını ona anlatman lazım. Sonuçta psikolojisi çok önemli.
Yani diyorsunuz ki "Maazallah sonradan yüzünü beğenmez falan"
Tabii. Aldığın kıyafeti ertesi gün beğenmeyip atabilirsin. Ama yüzünü çıkarıp atman mümkün mü? Böyle çok estetik mağduru var. Ben 20 seneden beri psikologlarla çalışırım bu sebepten. Özellikle kanser söz konusu olduğunda asla psikologsuz çalışmam.


'ÇİRKİN İNSAN YOKTUR'

Peki sevgili doktorum siz kime "Güzel" dersiniz?
Güzellik subjektif bir kavram. Mesela bana göre güzellik; gözle görüp kalple hissetmektir. Çirkin insan yoktur, önemli olan cazibedir. Ben yüzün verdiği ışığa bakarım.
Keşke herkes bunu kolayca algılayabilse.
Aynen. Küçük yaştan itibaren çocukları "Güzel kızım, yakışıklı oğlum" diye sevmek gerek. Güzelliği sevgi olarak algılayan insan, kendini dünya güzeli görür.
Güzellik, özgüvenle de ilgili bir şey galiba.
Kesinlikle. Özgüveni olan, sevgiyle büyümüş insan her zaman ayağını sağlam basar yere. Yoksa herkes ameliyat olmak isterdi. Ama bir de bazıları çok güzel olmasına rağmen kendisinde birçok problem görüyor. "Güzelsin" diyorsun, "Ben öyle hissetmiyorum" diyor. Bence güzel hissetmek, güzel görünmekten önemli.
O zaman ne yapıyorsunuz?
Bu durum ancak psikoterapiyle çözülür. Psikoterapist değilim ama bazen hastanın hiç fark etmediği güzelliklerini de ortaya çıkarabilirim. Mesela kepçe kulağa "çirkin" derler ama kepçe kulak güzel, sevimli görünebilir.
Güzel kepçe kulak mı?
Evet, kepçe kulağın yakıştıgı güzel insan. Aslında en güzel ve seksi şey akıldır. Mesela kadınlar erkeklerde akıl ve başarıyı seksi bulur. Bu erkekler için de geçerlidir.
Akıllara iyileştirme yapabiliyor muyuz, hani iki neşter atsanız?
(Gülüyor) Maalesef o mümkün değil işte.

'BELKİ SARKIK MEME SEVİYOR!'

Peki diyelim ki kadının kocası operasyona karşı? O zaman ne oluyor?
En önemli faktör kocası zaten. Eğer adam istemiyorsa ameliyat gerçekleşmemeli.
Yahu belki kadın adamdan bıkmış, güzelleşip kurtulacak ondan.
Valla bu onun problemi. Ama şunu söyleyeyim; kocasından habersiz estetik yaptıran hasta korkar. "Ya yanlış bir şey olursa" kuşkusu sarmıştır bünyesini. Kocası seyahatten dönene kadar iyileşmek ister. Sakınan göze çöp batar, iyileşmesi uzun sürer.
Ve bu durumda da size çemkirmeye başlar sanırım.
Çemkirme demeyelim de günde kez arar "Şişliklerim ne zaman geçecek" diye.
Sanırım böyle zamanlarda bir sahil kasabasına yerleşip balıkçı olmayı hayal edersiniz.
Yok yahu! "Bana telefon ettiğiniz sürece geçmez. Sıkıntı, şişliği indirmez" derim. Geçen gün bir adam geldi karısıyla. Operasyona karşı. Ben de "O zaman vurun yumruğu masaya, istemiyorum ya da karıcığım bu seni mutlu edecekse sorun yok deyin" dedim.
Genelde kocanın rızası olmadan hastayı ameliyat etmek istemiyorsunuz. Siz de korkuyorsunuz biraz adamdan sanki.
Korkmak değil sadece kocasının gönlü olmadan ameliyat etmek istemiyorum ve bunu çok net söylüyorum. "Belki iyi geçmez" diyorum. "Herkes bir haftada iyileşir, sizinki ayı bulabilir." Neticede sıkıntılı bir durum bu.
Peki koca size açıklama yapmak zorunda mı? "İstemiyorum kardeşim" derse ne diyeceksiniz?
Eğer hasta ameliyatı istiyor, kocası istemiyorsa erkek buna neden karşı olduğunu açıkça anlatmak zorunda. Mesela "Ben sarkık meme seviyorum" bile diyebilir. Ama mantıklı bir gerekçesi olması lazım.
Ya adam kıskançsa ve karısının güzel olmasını istemiyorsa?
O zaman onu da söylesin. Her şey açık ve net olsun. Yarım gönülle ameliyat olmaz. Hastanın estetik mağduru olmaması için hep söylediğim bir şey vardır: Doğru hasta, doğru zaman, doğru metot, doğru doktor. Bunların biri eksik olursa insanın başı ağrır.
"Doğru hasta" nedir?
Allahın verdiği doğumsal deformasyonların dışında, kaybettiği güzelliği tekrar kazanmak isteyenler ya da böyle de yaşayabilirim ama daha iyi olursa kendimi daha iyi hissederim diyenler. Yani bunu canı gönülden isteyenler. Bir de bunun için maddi imkânı olanlar tabii.
Maddi imkânın bu kadar önemi var demek.
Var tabii. Kimse çoluğunun çocuğunun rızkını harcayarak ameliyat olmamalı. Mesela Almanya'da bu iş için kredi veren kurumlar var. Alıyorsun krediyi vadeleri ödemeye devam ederken o yüz, meme eskiyor. Sen hâlâ para ödüyorsun. Düşün borç harç yeni bir araba almışsın, ilk ay keyfini sürüyorsun, ama sonra büyüsü bozuluyor, o yeni araba kokusu gidiyor, elinde kalan geçmiş bir heves ve onun borcu. Krediyle estetik ameliyat olursan da aynı hesaba geliyor işte

'CANINIZ ACIRKEN ETİNİZİ DEĞİL, SAÇINIZI KESTİRİN'

Trajikomik. "60 ay vadeyle gerdirme kredisi" diye reklam da yapsa ya o kurumlar. Peki estetik operasyon için "doğru zaman" nedir?
İnsanlar genellikle mutsuz olduklarında BİR şeyler yapıp kendilerini iyi hissetmeye çalışır.
Genelde aldatılan kadınlar mımesela?
Hepsi değil. Ama aldatılan kadınlarda travma daha büyüktür. Kendisini sorgular. Bir an önce görünüşünü değiştirip güçlenmek ister. Bazıları makyaj yerine estetik ameliyatı seçer. Canınız acırken etinizi değil saçınızı kestirin! Çünkü ameliyat yarası zor iyileşiyor bu durumlarda.
Yani hastanın ruhuna "estetik" lazımsa, bedenine yaptırması doğru değil.
Aynen öyle. Bir pasta düşün, iyi pişmiş. Bir tek kreması eksik. Estetik cerrahi, ancak o pastanın kreması olabilir. Pasta kötüyse istediğin kadar krema koy, kimseye yediremezsin.
Kısaca hastanın psikolojisinin de sağlam olması gerekli.
Kesinlikle. Çok başarılı bir ameliyat yapabilirsiniz ama en önemlisi hastanın beğenisi. Ve beğeni de subjektif.
Varsa kocasının da tabii
Kocasının ya da arkadaşlarının beğenisinin nötr olması gerekiyor. "Eskiden daha güzeldin, neden yaptırdın" dedikleri zaman hastada çöküntü başlıyor.
Size her gelen büyük "değişim" peşinde mi?
Türkiye'de "Doktor bey fazla değişmiyeceğim değil mi" sorusuyla çok karşılaşıyorum. Cevabım "Tabii ki de değişeceksiniz" oluyor. Eskiye dönüş bile değişimdir çünkü. Ben hastalarıma da kocalarına da "Size yeni bir yüz vermiyorum, eski şekline getiriyorum" derim. Karısının seneler önce âşık olduğu halini geri veriyorum kocasına.

'BOTOKS, MİMİKLERİ YOK EDİYOR'

Botoksa karşı mısınız?
Botoksu yapan ve yaptıranlara karşı değilim. Benim felsefem ve estetik cerrahiye bakış açım içerisinde botoksun yeri yok. Ama bazı hastalar da şikâyetçi olabiliyor botokstan.
Türkiye'de pek çok kadının yüzü birbirine benzemeye başladı.
Aslında öyle değil. Herkesin yüzü ayrıdır ama mimiklerin, kişiye özgü ifadelerin azalması benzerliği getiriyor. Tıpkı aynı bakışları görünce algıladığımız his gibi. Böyle bir durumda "Herkes birbirine benziyor" diyoruz.
O "sürpriz" dolu bakışların sorumlusu botoks yani. Peki yararları var mı botoksun?
Abartılmadığı sürece evet. Bunu uygulamak için çok iyi bir yüz analizi yapmak ve çok tecrübeli olmak lazım. İnsan güzelliğini kalbiyle algılayabilen bir gözü olması lazım uygulayıcının.
Doktor olmak da yetmiyor yani
Yetmez tabii. Sonuçta bütün insanlar kendi güzelliklerini aynadaki halleriyle değerlendirir. Oysa konuşurken mimiklerin sunduğu güzellikler aynada görülmez.
Peki siz hiç estetik olmayı düşündünüz mü?
Kesinlikle düşünmedim. Çünkü ben yaşlandıkça kendime alışıyorum ve alıştığım şeyi de değiştirmek istemem.
Siz kendinizi fazlasıyla seviyorsunuz bence.
Evet seviyorum. Koşuşturma beni dinçleştiriyor. Kendimi iyi hissediyorum.


'MEME KADININ METEOROLOJİ İSTASYONUDUR'

Sizin keyfen gelen hastalarınız dışında meme kanseri hastalarıyla da önemli çalışmalarınız var. Biraz da bundan söz etsek
Meme, plastik cerrahinin ana konularından biri. Almanya'da hem memekanserinin cerrahi tedavisinde hem de rekonstrüksiyonunda uzun yıllar çalışmalarda bulundum. Bu konuda Almanya'da senoloji denen meme merkezleri açıldı. Sadece plastik cerrah değil, onkoloğun da, psikoloğun da, tanıcının da, şua tedavisi yapanın da bir çatı altında birlikte çalıştığı bir bölüm kurmuştuk. Hatta kanser tedavisinin bitiminden sonra hastanın gidebileceği rehabilitasyon klinikleri de var.
Türkiye'de de var mı böyle bir kuruluş?
Avrupa‘daki gibi seneloji klinikleri henüz yok. Bu çalışmalarım Türkiye'de yeni başladı. Meme cerrahisi multidisipliner bir konu. Hastanın sağa sola gitmeden bütün tedavileri aynı çatı altında görebileceği bir yer olması gerçekten çok faydalı.
Nedir meme kanserinin özelliği?
Kadının memesi onun meteoroloji istasyonudur. Meme kadın için çok önemli bir organ ve dişilik sembolü, önce bunu kabul etmesi lazım. Psikosomatik hastalıkları tedavi eden uzmanların sıklıkla kullandığı bir cümle vardır: "Sizi mutlu eden organ hasta olmaz, hastalıkların ortaya çıkşında mutlaka bir organ konflikti vardır."
Memesine silikon taktıran kadınlarda kanser riski artıyor derler, bu doğru mu?
Aksine, Amerika'da Mayo Clinic'te bir araştırma yapılmış. Silikon protezi taşıyan ve taşımayan 20 bin kadın karşılaştırılmış. Silikonsuzlarda kanser çok daha fazla çıkmış
Yani silikon kadını kanserden koruyor diyebilir miyiz?
Öyle söyleyemeyiz. Ama silikonla güzelleştirilmiş meme seni mutlu ediyorsa, organının hasta olma riski azalıyor. Meme öncelikle çocuğu besleme organı değil, dişilik organı aslında. Bir haz organı meme. Kısaca kadının estetik cerrahiyle daha iyi bir memeye sahip olmasının ardında pozitife yönelmiş psikolojik sebepler yatıyor.
Peki meme kanserinin tedavisinde de psikolojik tedavinin önemi var mı?
Psikoloji değil de, bu hastaların psikoterapi desteği görmesi şart. Çünkü onlar "neden ben" sorusunun cevabını bulmalı.


'TINA TURNER'A 3 AY SONRASI İÇİN GÜN VERDİM'

Biliyorum ameliyat ettiğiniz ünlüler hakkında ser verip sır vermiyorsunuz ama biri artık çok biliniyor, biraz ondan bahsetseniz
Tina Turner'dan söz ediyorsun. Hiçbir hastamın adını vermem ama onun gizlisi saklısı kalmadı artık. Benden ameliyat randevusu istedi, çok doluydum 3 ay sonrasına gün verebildim.
3 ay bekler mi insan yahu? Hem de koskoca Tina Turner. Ben olsam başka doktora giderdim valla.
O da aksine bunu sevdi işte. "Bu yönünü beğendim. Hemen gel deseydin, güvenimi kaybederdin" dedi. Tina Turner, Zürih'te normal bir insan gibi yaşıyor. En büyük lüksü zaten sadeliği. Çok severim kendisini, olağanüstü bir kadın.
Bir isim daha verseniz

Sen sor istersen içinde kalmasın ama benden başka isim çıkmaz.

İzzet Çapa / Ht Pazar

Bülent Cankurt'ün haberine göre 'Hoşlaşacağım' diye deliren bayanların peşinden koştuğu namlı estetik cerrah Serdar Eren, 65 yaşında suskun sedasız ikinci defa evlendi! Evet; yanlış okumadınız

Bir yarıyıl sık sık özel yaşamıyla gündeme gelen; ilk eşi Sema Eren'den olan oğlu Bora Eren'i evlendirdiği senesinde, yasak aşk yaşadığı Monev'in patroniçesi Suna Genceren'den de bir kızı olan Serdar Bey, yeniden damat olmuş!

Serdar Bey'i nikah masasına oturtmayı muvaffak olan birey ise; ne Suna Genceren, ne de Genceren'den ufaladıktan sonra ilk ciddi ilişkisini yaşadığı söylenen Yosma Tellioğlu…

Eren'e 65 yaşında imza attırmayı muvaffak olan, gönlünün yeni sultanı Burcu İlhan.

Özel bir firmada idareyicilik yapan 42 yaşındaki İlhan ile Eren, iki sene evvel Akyaka'da kitesurf yaparken tanışmış.

Birkaç defa parçalayıp barışan aşıklar, geçen hafta Eren'in Akyaka'daki yazlığında sürpriz nikahla evlenmiş. 

YAZININ TAMAMINI BURAYA TIKLAYARAK OKUYABİLİRSİNİZ

Kaynak: monash.pw

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır