Sarı serumun ne olduğunu bilir misiniz?
\nSoğuk algınlığı, ishal gibi hastalıklara eşlik eden belirgin halsizliğin olası sıvı açığına bağlı olabileceği düşünülerek bu hastalara verilen içine bazı vitaminler karıştırılmış serumlardır.
\nO vitaminler serumu renklendirir.
\nSıvı ile ilişkili umulan yararın bir rasyoneli olmakla birlikte aslında vitaminlerden böyle ani ve çabuk bir yarar umulmamaktadır.
\nSıvı açığının hızla giderilmesinden yarar görecek hastalar gerçekten de hızla canlanır.
\nBu yüzden, sarı serum aslında halk arasında haklı bir üne kavuşmuştur.
\nHastalar bazen kendileri \"sarı serum\" isteği ya da umuduyla başvurur, renksiz düz serum vermeye kalktığınızda da pek hoşnut olmazlar.
\nHafif bir keyifsizlik hâli hariç müphem şikayetleri olup kalkıp acile kadar gelen ama aslında acil hiçbir sorunu olmadığı anlaşılan hastalara bazen biraz da gücenmesinler diye verilir.
\nBu, bedeninde çözemediği bir iyi olamama hâli nedeniyle sağlık sistemine başvurmuş kişiye hiçbir şey yapmamaktansa gösterilen ilginin de bir göstergesi olması nedeniyle, çoğunlukla işe yarar.
\nPandemi her varyantın açtığı yeni bir epizodla uzayıp sündükçe, artık yapılması gerekenler ile yapılabilecekler arasındaki yarık ürkütücü bir uçurum olunca hepimiz aramızda gizli bir anlaşma yapmış gibi yokmuş gibi davranmaya başladık.
\nKendi başına yapabileceklerinin sınırına gelen ve yorgun düşen bireyin artık salgını yok varsayması o kadar anlaşılabilir ki
\n\nBeklenilen çözüm üretmek, yönetmek için seçilenlerin, artık bireyi yorup üzmeden ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği ile çabaların küreselleşmesini sağlamaları, virüs ve hastalıkla ilgili öngörü ve tespit radarlarını çalışır durumda tutmalarıdır.
\nOysa birazcık gevşemenin dahi olsa nasıl sonuçlar veriyor olabileceğine dair Çin örneği var ama Şangay'da 26 milyon kişiye test yapmak için uzatılan kapanmanın halk arasında müthiş bir memnuniyetsizlik yarattığı rivayet ediliyor.
\nOysa Amerika, Avrupa aç-kapalar ile sürdürülen uzatma işkencesi, ölen milyonlarca kişi artan sosyal ve ekonomik kırılganlık Çin'de yaşanmadı.
\nBulunduğumuz coğrafyalardan çok daha iyi bir iki yıl yaşadılar.
\nBizim gibi pandemik bitkinlikten mustarip olmadıkları halde ama yine de haklı olarak söyleniyorlar.
\nMart sonu itibarıyla, Omikron'un bulaşma hızına ve turuna test yetiştirilemeyeceği anlaşıldığında, testleme ve tespit tümüyle bırakıldı.
\nHong Kong, saptama ve dökümente etme konusunda titiz bir ülke olarak nüfusundaki aşısız çocuklar ve aşısız yaşlıların \"Omikron\" ile karşılaşmalarının ne kadar sorunlu hatta ölümcül olabileceğini bildirdi.
\nPandemi boyunca yapılan hataların bedeli olarak karşımıza çıkan Omikron hafif değildi ama biz hafife aldık, hatta bir canlı aşı gibi kullanmalara kalktık.
\nBir de aşılanmış kişilerde ve Güney Afrika gibi çok yakın bir zaman önce nüfusunun büyük çoğunluğu hastalanmış kişilerde nispeten hafif seyretti.
\nBen Omikron'un pandeminin son varyantı olacağını düşünenlerden değilim yine de Omikron'un bir şans olduğunu düşünüyorum.
\nBu kadar bulaşıcı, bağışıklıktan kaçabilen bir varyant ya daha hastalandırıcı olsaydı?
\nBizi koruyan, virüsün insafından başka da bir şey yok üstelik.
\nŞansımızın böyle yaver gidip gitmeyeceğini ise bilemiyorum.
\nBu bıkkınlık ve artık sürüklenmekte olduğumuz öğrenilmiş çaresizlik baş dönmesi ve halsizlik yapınca sarı serumu kollarımıza taktık.
\nAmerika Gıda ve İlaç Kurumu'nun (FDA; Food and Drug Administration ) kendi danışma kuruluna bile danışmadan verdikleri, 50 yaş üzeri herkese dördüncü doz kararı tam olarak kolumuzdaki sarı serum.
\nBir bilim insanı olarak sürekli \"refere\" edilen İsrail çalışmalarının da referans olabilecek kıvamdan çıktığını düşünmekteyim.
\nİsrail, aşılamaya ilk başlayan ve risk gruplarını en hızlı şekilde aşılayan ülke.
\nAncak artık tekrarlanan dozlar için karşılaştırma koluna düşen gruplar, sağlıklı, sağlığına dikkat eden İsraillere karşı sağlık göstergeleri çok iyi olmayan yoksul azınlık gruplar.
\nBu nedenle ve haliyle mevcut durum için dördüncü dozdan beklenilen etkisi ile ilişkili sonuca gölge düşüren karıştırıcılar olduğu açık.
\nGerçekten ilişkili araştırmalarda toplumsal dinamikler, zaman, varyant, davranış biçimleri gibi çok sayıda karıştırıcı sonuçların yorumlanmasını güçleştiriyor.
\nTüm bu çalışmalardan benim çıkardığım özet sonuç ise şöyle: Bu yazı da kapsayacak şekilde sihirli aşı sayısı üç doz. Üç doz şiddetli hastalık ve ölümden yeterince koruyor.
\nSalgından önce pandemiye ilişkin bir kitap yazan ve tüm öngörüleri tutan David Quammen ise şaşırarak diyor ki; \"Bir TV kanalında birisi, virüs şu kadar süre sonra gidecek, diğeri bu kadar süre sonra gidecek diyor.\"
\nVe devam ediyor: \"Virüs bir yere gitmedi ve gitmeyecek. Bizim çocuklarımız, torunlarımız ve onların torunları da bu virüs için aşı olacak.\"
\nİzlediniz mi bilmiyorum kolumuzda sarı serum, bir haber düştü önümüze.
\nHaber başlığı şöyleydi:
\n\"Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, 'Covid bu yıl bitebilir ve bizim için bu doz sonuncu olmalıdır.' dedi.\"
\nBurada sonuncu doz olarak kastedilen dördüncü doz aşılardı
\nHaberin detayında, Ghebreyesus, virüsün bundan sonraki evrimine ilişkin öngörüsünü, artık sokaktaki kişilerin dahi rahatlıkla söyleyebileceği şekilde, üç olası senaryo olarak özetleyip en iyi senaryoyu öne çıkarıyordu.
\nSavaş nedeniyle Avrupa'ya iki milyona yakın ve çoğu aşısız Ukraynalının geçtiği, Afrika'da henüz yüzde 83 nüfusun aşılanmadığı bugünlerde hepimizi trajik bir sevince boğdu.
\nVirüsü bilen ve sağduyulu bilim insanları, kolumuza sarı serumu taktırmak için her şeyin daha netleşebileceği sonbaharın daha uygun olduğu görüşünde, ben de öyle.
\nÇünkü sarı serum, pandemik bitkinliğimize bir canlılık katsa da pandemi sürdükçe etkisini yitirmesi kaçınılmaz oluyor.
\nDoğa vaatlerini yerine getiriyor, savaş, yoksulluk ve salgının gölgesinde , bakalım güneşin altında sert kışın tozunu biraz atabilecek miyiz…
\n1. monash.pw
\nNe yazık ki ülkemizde (ve Dünya'da) bol sayıda "kendini hekim zanneden hasta" bulunmaktadır. Bu kişiler sadece hasta olmakla kalmazlar, kendilerini "hekim" olarak da görürler. İşin tuhaf tarafıysa, kendi gözlerinde hekimin bildiği her şeyi bilmelerine rağmen, yine de hastaneye gidip bir hekime görünürler
Elbette demiyoruz ki her hekim hastalarına olağanüstü bir hizmet sunmaktadır. Hayır. Gerek "performans sistemi" gibi rekabet-odaklı anlayışın hüküm sürmesi, gerekse de mesleğin özünde bulunan zorluklardan ötürü hekimlerin ara ara yılabilmesi, kimi zamansa şahsi problemlerin mesleğe yansımasından doğan sorunlar, hekimlerimiz hastaların beklediği "robot standartlarında" çalışamamaktadırlar. Ancak "hasta-hekim ilişkisi" dahilinde herkes kendi rolünü oynayacak olursa, birçok işin çok daha hızlı ve etkili çözüleceğini düşünüyoruz.
Bu sorunun en yaygın olarak görüldüğü konu, halk üzerinde adeta kitlesel bir "plasebo etkisi" olan "serum takma" olayıdır. Serumun kendisinin söz konusu sorunla (bu görselde bazıları sıralanmıştır) alakası olmayabilir - ve çoğu zaman yoktur da Ancak o serumun "takılma" olayı, kişiyi iyileştirici bir dokunuşa mı sahiptir nedir, bazı hastalar her dertlerinin devasının seruma bağlanmak olduğunu düşünürler.
Hastanelerde en yaygın olarak kullanılan serum tipi, görselde de izah edildiği gibi % oranında (serumun litresi başına 9 gram) tuz içerikli olan "tuzlu sudur". Buna "izotonik salin" veya "fizyolojik salin" gibi isimler veriliyor olması, onun sihirli bir iyileştirici olduğu anlamına gelmez. Tek amacı, kan içerisindeki sıvı-elektrolit dengesine katkı sağlamaktır. 1 litre serumun içeriği şudur:
Dolayısıyla bir dahaki sefere bırakın da vücudunuza tuzlu su verip vermemek gerektiğine hekim karar versin.
Alıntı Yap
Okundu Olarak İşaretle
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
monash.pw
Glutatyon, vücut tarafından üretilen çok güçlü, 3 aminoasiti içerisinde barındıran (Glutamin, Sistein, Glisin)bir antioksidandır. Sağlıklı bir yetişkin bedeninde 10 gram glutatyon bulunur. Gıdalardan alabildiğimiz glutatyon miktarı ise günde mg civarındadır. Vücudumuzda toksik birikim , serbest radikal yükü , yaşlanma
buy cheap kamagra online
, alkol sigara kullanımı ,ağır metal içeren deterjan kullanımı arttıkça kendi glutatyonumuz vücudumuz için yetersiz hale gelir. Bu nedenle bağışıklık sistemini güçlendirmek vücut performansını artırmak , depresif semptomları , endişe ve kaygıları azaltmak , yüksek kolesterol ve insülin direncinin damar endotelinde oluşturduğu hasarı onarmak amacıyla dışarıdan glutatyon takviyesi almak önemlidir.
Vücudun dışarıdan maruz kaldığı ve vücut glutatyon seviyesinin düşmesine sebep olan dış faktörler şunlardır;
Glutatyonun Vücuda Faydaları Şunlardır;
Glutatyon Eksikliği Vücudumuzda Nelere Sebep Olur?
Glutatyon Tedavisi Nasıl ve Ne Sıklıkta Uygulanır?