sinüzit göz kapağı şişmesi / sinüzit körlük sinüsler iltihabın göz çukuru içine yayılması

Sinüzit Göz Kapağı Şişmesi

sinüzit göz kapağı şişmesi

Sinüslerin yangısal durumu (emfllamasyon);  enfeksiyon ve enfeksiyon dışı kaynaklı olabilir. Halk arasında sinüzit olarak tanımlanan durum artık rinosinüzit olarak adlandırılmaktadır. Bu iltihabi hadise sinüslerle birlikte burnun içinide kapasadığı için bu şekilde adlandırılmıştır. 

Bulgular 4 haftadan az ise; akut, 4-12 hafta arası ise subakut; 12 hafta üzerinde devam ediyorsa kronik rinosinüzit olarak gruplandırılır.

Enfeksiyon sebepli rinosinüzitlerin çoğunluğu akut, kendini sınırlayan (kendiliğinden geçen) nezle durumudur. Erişkinlerde bu nezle durumunun % 2 si, çocuklardada %30 una kadar akut bakteriyel sinüzite dönüşür. Kronik rinosinüzitler: enfeksiyon kaynaklı (virüslerden, bakterilerden  ve mantarlardan), allerjik, anatomik , mukosilier ve sistemik hastalık kaynaklı olabilir. Kronik rinosinüzit bakteriyel kaynaktan çok ; polipli hiperplastik mukozal değişiklikler yada polipsiz hiperplastik mukozal değişiklerden kaynaklanır.

Erişkinler yılda 2-4 arasında ortalama nezle olurlar.

Etkenler arasında sıklık sırasına göre rinovirüsler, parainfluenza virus, respiratuar sinsityal virus ve influenza virus vardır. Bu virüsler hepsinin çok sayıda alt tipi ve değişik seviyelerde enfeksiyon yapma potansiyelleri vardır. Bunların enfeksiyon yapma oranları mevsimlere göre değişir. Nezle ve gribal durum çoğunlukla sinizit klinik tablosuyla karışır. Ayırıcı tanıda klinik muayene ,  belirtilerin süresi ,bulgular ve radyolojik incelemeler yardımcı olur.

Nezle (common cold), soğuk algınlığında  tedavi burun akıntısını azaltacak çeşitli içerikli burun spreyleri, antihistaminikler, dekonjestanlar yada bunların kombinasyonu olan soğuk algınlığı ilaçlar kullanılabilir. Bu grup ilaçların kullanımı sırasında etkileşime girecek diğer ilaçlar ve hastanın kronik hastalıkları dikkatle sorgulanmalıdır. Geleneksel olarak 2-3 hafta içinde kendiliğinden geçen bu hastalık grubunda hastanın genel durumunu destekleyici bol sıvı alımı ve istirahat önerilir. Hastaların %25-33 ünde nazofarenkste (geniz bölgesi) patojen bakteriler yerleşebilir ve tek başına yerleşmelerinden daha semptomatik olabilirler.

Sinüzit nedir.

Akut bakteriyal sinüzite neden olan bakteriler erişkinlerde ve çocuklarda aynıdır. Son yıllarda bu bakterilerden streptococcus pneumonia ya penislin grubu antibiyotiklere karşı artan direnç oluşmuştur. Genelde penisiline dirençli bu bakteriler aynı zamanda makrolid ve trimethoprim/sulfamethoxazole grupları antibiyotiklerde direnç göstermektedir. Dolayısıyla akut bakteriyel sinüzitte asıl tedavi mesajı ;  nezle(soğuk algınlığı) durumunda antibiyotik tedavisi vermeyerek direnç gelişimini önlemektir. 

Yedi günden fazla iltihaplı buruın akıntısı, nezlesi olan hastada bulguların şiddetlenmesi, şiddetli semptomların 7 günden fazla sürmesi ve kötüye gitmesi, üst dişlerde ağrı bakteriyel sinüziti düşündürecek bulgulardır. Eğer diğer bulgularla birlikte değilse  yüzde basınç hissi ve ağrı sinüs enfeksiyonuna işaret etmez.

Gerçek bakteriyel sinus enfeksiyonlarının %40 ı kendiliğinden geçer. Eğer bakteriyel enfeksiyon değilse sinus enfeksiyonlarının % 60 ı kendiliğinden düzelir. 

7-14 gün süren burun tıkanıklığı ve burun akıntısı sinüs enfeksiyonu şüphesi uyandırır. Muayene bulguları ile desteklenerek tanıya ulaşılır.

Akut sinüziti abse yada ampiyem gibi düşünüp  tedavi planlamak gerekir. Tedavide yeterli dernaj sağlanması amaçlanır. Yeterli derenaj çoğunlukla ilaç tedavisi(yüzeye uygulanan topical vasokonstriktörler ve sistemik dekonjestanlar ) ile sağlanır. Yeterli drenaj kullanılacak antibiyotik tedavisinin etkinliğini arttıracaktır. 3-5 gün içinde düzeltme görülmez yada bulgular 10-14 gün sürerse ya yeterli drenaj sağlanamamış yada kullanılan antibiyotiğe  dirençli bakteri üremesi söz konusu olabilir. Ve antibiyotik grubunu değiştirmek gerekebilir. Uygun antibiyotik ve medikal tedaviye rağmen düzelme olamaz yada sinüzit komplikasyonları gelişirse cerrahi drenaj gerekir. Etkilenen sinüse bağlı olarak çeşitli cerrahi teknikler tanımlanmıştır.

KRONİK SİNÜZİT NEDİR?

Kronik sinüzit akut aşama geçtikten devam eden iltihablı akıntı ile karakterizedir. Kronik sinüzitte altta yatan sebep araştırılır ve tedavi buna göre planlanır. Altta yatan sebep alerji ise cerrahi tedavilerin tek başına faydası sınırlı seviyededir. Alerji önce çevresel faktörlerin düzenlenmesi ve medikal tedavi ile kontrol altına alınmalıdır. Nazal polipler ileri derecede ve medikal tedaviye yanıt vermiyorsa poliplerin cerrahi olarak çıkarılması gerekir. Ancak polipler çoğunlukla tekrarlayıcıdır. Aylar ve yıllar içinde tekrarlayabilirler. 

Semptomlara göre kronik sinüzit düşündüren hastaların yüzde ellisinde tomografide sinüzit görüntüsüne rastlanmaz.  Ayrıca tomografide şiddetli kronik sinüzit görüntüsü her zaman sinüzit semptomları göstermeyebilir. Dolayısıyla tomografi zamanı medikal tedavi sonrası doğru planlanmalıdır.


Kronik sinüzit tedavisi

Kronik sinüzitte antibiyotikler, nazal steroid spreyler ve dekonjestanlar başlangıç tedavisidir. Medikal tedaviye yanıt vermeyen durumlarda cerrahi tedavi planlanmalıdır. 

ÇOCUKLARDA SİNÜZİT

Doğumda sinüslerin tamamı gelişmemiştir. Alın bölgesindeki sinüs(frontal sinüs) gelişimini 6-8 yaşlarda tamamlar. Sinüsler ergenliğe kadar gelişime devam eder.

Erken çocuklukta ağız kokusu, burun akıntısı ve öksürük sinüzitin karakteristik belirti ve bulgularıdır. Daha büyük çocuklarda nezle sonrası iltihaplı burun akıntısı,burun tıkanıklığı ve göz çevresinde ağrı gözlenir. 

Bulguların radyolojik olarak doğrulanması gerekebilir.

Çocuklarda alerjik nazal polipler 10 yaş öncesi nadiren görülür. Çocuklarda nazal polip tespit edilirse kistik fibrozis açısından değerlendirilmelidir.

FUNGAL SİNÜZİTLER ( MANTARLARA BAĞLI SİNÜZİTLER )

Invaziv, kronik invaziv, mantar topu,saprofitik ve allerjik fungal sinüzit olmak üzere 5 alt gruba ayrılır.

Invaziv fungal sinüzit konağın bağışıklık sisteminin azaldığı;  transplantasyon cerrahisi geçirmiş(kemik iliği, karaciğer, akciğer vs), diyabetik hastalar, primer yada kazanılmış immün yetmezliği olan hastalar, lösemi hastalarında görülür. Immün yetmezliği olan hastalarda ateş, göz etrafında şişlik, yüzde ağrı,burun tıanıklığı gibi sinüslere  lokalize bulgular gözlendiğinde invaziv fungal sinüzit akla gelmelidir. Nazal endoskopide mukozada nekroz ve hifa gözlenmesi mukormikozise işaret eder. Ancak çoğunlukla bulgular diğer sinüzit etkenlerinin bulgularında ayırtedilebilir değildir. Sert damağa yayılımı görebilmek için oral kavite(ağız içi) muayenesi mutlaka  yapılmalıdır. Tomografide kemik ve yumuşak doku hasarı invaziv fungal sinüzite işaret edebilir. Ancak immün yetmezliği olan hastalarda sinüs hastalığı olmamasına rağmen anormal tomografi bulguları seyrek değildir.

Kültürler  antifungal ilaç tedavisinden once alınmalıdır. 

Tedavi uygun antifungal ilaç tedavisi  ve cerrahi debridmandır(canlılığını kaybetmiş dokuların cerrahi olarak çıkarılması). Ancak altta yatan sebep araştırılmalıdır. Immune yetmezliği (bağışıklık sistemi yetmezliği) olmayan hastalarda invaziv fungal sinüzit nadirdir ve daha az yıkıcıdır. 

Aspergillus türü mantarlarda damar yayılımı görülebilir. Ancak mukormikozis türüne gore daha az tıkayıcı yayılım görülür. Beyin tutulumunda kanamalı enfarkt görülebilir.  

Mukormikozis insan da görülen en öldürücü mantar enfeksiyonu olarak bilinir. Damar yayılımı ve tıkanıklığı yapabilir. Mantarın yayıldığı bölgede siyah nekrotik (dokuların canlılığını kaybetmesi)yayılım görülür. Bundan önce hasta bu bölgelerde (burun ve yanaklar) his azalması tarifleyebilir. Diyabetik (şeker hastalığı)hastalar özellikle kan şekeri kontrolu iyi yapılmamış , ketoasidozda olanlarda mukormikozis görülme riski vardır. Diyaliz ve des-ferrioxamine tedavisi alan hastalarda  mukormikozis için risk altındadır. Hastalığın gidişatı altta yatan sebebin tedavi edilebilirliği ile orantılıdır.

Kronik fungal sinüzit oldukça nadirdir.

Bazı hastalarda gözün cerrahi exentrasyonu (cerrahi olarak alınması)tedavi seçeneğidir. Antifungal ilaçlar ve cerrahiler diger tedavi seçenekleridir. Kronik fungal sinüzit görme kaybı, beyin yayılımı ve ölümle sonuçlanabilir. Afrika’da yaşayan yada bu bölgeyi ziyaret edenlerde bu hastalık göz önünde bulundurulmalıdır. Ancak Afrika ziyareti yapmamış kişilerde de görülebilir.

Mantar topu (fungus ball) sıklıkla  paranazal sinus boşluklarında nemli ve ıslak ortamında ürer. Konağın immune sistemi(bağışıklık sistemi) durumundan bağımsızdır. Ancak konağın bağışıklık sistemi steroid ilaçlar yada cerrahi nedeniyle zayıflamışsa bu tür mantar enfeksiyonları daha yayılımcı olurlar. Mantar topu kronik sinüzit bulguları verebilir yada hiç bir bulgu vermeyebilir ve tesadüfen saptanabilir. Tedavisi endoskopik olarak koruyucu cerrahi ile çıkarılmasıdır.

Saprofitik fungal enfeksiyon sinüslerin yüzeyini örten örtüde (mukoza) krutlar üzerinde gelişir. Bu durum genelde sinonazal cerrahiler sonrasında oluşur. Tedavi üzerinde mantar sporlarını üreyebileceği krutun alınmasıdır.

Allerjik fungal sinüzit tedavisinde tedavi neden olan mantar tipine bağlı değildir. Klinik olarak bu grup hastalar atopik bünyeli ve nazal polibi olan hastalardır. Üçte birinde orta düzeyde astım vardır. Bu grup hastaların çoğunluğu bir veya birden fazla polipektomi ameliyatı olmuştur. Tomografide kemik hasarı ve yoğunlaşmış mukozanın verdiği  heterojen yumuşak doku görüntüsü görülür. Allerjik fungal sinüzitin tedavisi nazal poliplerin ve yoğunlaşmış alerjik musinin endoskopik olarak çıkarılmasıdır. Sonrasında sistemik steroid tedavisi ile tam tedavi sağlanabilir. Ancak hastanın alerjik bünyesine bağlı olarak bu hastalık tekrarlayabilir. Daha sonrasında oluşturulmuş boşluktaki(kavite) tekrarlayan durumlara (polip) muayenehane ortamında müdahale edilebilir.

SİNÜZİT KOMPLİKASYONLARI

Mukosel sinüslerde oluşan kist benzeri yapılardır. Bu lezyonlar yavaşça genişler, bulgu vermesi için 10 yıl daha fazla sure gerekir. Konsantrik genişlerler ve oval yada yuvarlak şekildedirler. Boyutu büyüdükçe kemik erozyonu olur ve sinus dışına doğru taşar. Bulgu ve belirtiler oluştuğu sinüse ve kemik erozyonu genişliğine değişir. Bazı yazarlar sinüslerin burun içine açılan kanalının tıkanmasına bağlı olduğunu bidirirken bazıları küçük tükürük bezi kanallarının tıkanmasına bağlı oluştuğunu bildirmiştir.

Maksiller sinus retansiyon kistleri genellikle tesadüfen, filmlerde görülür. Bunlar nadiren kemik erozyonu oluşturacak boyuta ulaşırlar. Maksiller sinüsün burun içine açılan açıklığını tıkamadığı sürece belirti vermeyebilirler. Eğer şikayet oluşturmuyorsa maksiller sinus retansiyon kistleri tedavi gerektirmez. Şikayet oluşturacak boyut ve yerde ise endoskopik yada kanin fossa yoluyla cerrahi olarak boşaltılıp çıkarılabilirler.

Klinik olarak en önemli mukosel frontal sinüsten kaynaklanandır. En sık alın bölgesinde ağrı ve gözün ileri  ve aşağı itilmesi(proptozis) şikayetlerine sebep olurlar. Göz küresinin yer değiştirmesine bağlı olarak hastalar çift görme tariflerler. Baş ağrısı, burunda derin ağrı,ve göz çevresinde ağrı olabilir. Kronik ve akut sinüzitte görülen burun tıkanıklığı ve akıntı bu grup hastalarda (frontoetmoid mukosel) sık görülmez. Radyografik olarak tespit edilirler. Cerrahi olarak çıkarılmaları gerekir. 

Sfenoetmoid mukoseller ensede ve kafa üstünde ağrı, derin burun ağrısına eşlik eden çift görme, görme alanı değişiklikleri ve göz küresinin yer değişiklikleri bulguları verebilir. Cerrahi olarak çıkarılmaları gerekir.

Sinüzitin orbital (göz) konplikasyonları:

Enfeksiyonun  yakın komşuluğunda bulunan göze sıçraması sinüzitin en sık görülen komplikasyonlarındandır. Göz küresi sinüslerden ince bir kemik yapıyla ayrılmıştır dolayısıyla bu bölgeye direct yayılım sık görülür. Ayrıca etmoidal toplar damarlarda gelişen tromboflebitler  yayılıma sebep olabilirler. Göz tutulumu olduğunun ilk bulgusu göz kapaklarında şişlikdir. İlerleyince göz kapaklarında selülit, kızarıklık ve göz küresinin ileri itilmesi ve ateş görülür.

Erken dönemde göz kaslarının tutulumuna bağlı bulgular yada göz dibi bulguları gözlenmez. Hastalık ilerlerse göz küresi etrafında yada sinüsler ile gözü ayıran bolumde (lamina papricea) apse oluşabilir. Orbital tutulumun evreleri; enflamatuar ödem, orbital selülit, subperiostal abse, orbital abse ve kavernöz sinüs tutulumu olarak sınıflandırılmıştır.

Iltihablı frontal(alın bölgesindeki sinus)  sinüzitde göz komplikasyonlarına neden olabilir. Frontal sinus tabanı kemiğin en ince olduğu bölümdür ve yayılım sıklıkla bu yolla olur. Bu tabanda oluşan apseler göz küresinin aşağı ve dışarı doğru yer değiştirmesine neden olabilirler. Frontal kemikte osteomyelit (kemik iltihabı)ve  frontal sinüs ön duvarında subperostal apse oluşabilir. Frontal sinus osteomyelitinde tedavisinde cerrahi drenaj yada 6 hafta (intravenöz)damardan tedavi gerekir.

Göz inflamasyon ve selülit halinde intravenöz (damardan) antibiyotik ve cerrahi yeterli olabilir. Ancak hasta yatırılarak tedavi ve orbital ve abse ve kavernöz sinus trombozu gelişimi açısından takip edilmelidir.

Ankarada Burun estetiği Kbb doktoru Cihan Karaca sorularınız için iletişime geçebilirsiniz

Göz altı şişliği olarak ifade edilen göz altı torbaları çok sık rastlanılan bir cilt sorunudur. Gözün hemen alt kısmında oluşan bu keseler özellikle gözün hemen altında şişkinlik olarak kendini göstermektedir. Göz altı morluklarına da yol açan bu şişkinlikler kişilerin yorgun ya da yaşlı gözükmesine yol açabilmektedir. Bu nedenle büyük bir cilt sorunu haline dönüşebilmektedir.

Göz çevresindeki ve cilt dokusu ince ve oldukça hassas bir yapıya sahiptir. Bu nedenle pek çok etkenden ve Göz Torbalarının Oluşum Nedenleri ile ilişkili olarak bu keseler ve morarmalar ile karşı karşıya gelmek mümkündür.

Göz altı Torbaları Neden Oluşur?

Göz Torbalarının Oluşum Nedenleri arasında yaş ilk olarak ele alınan unsurdur. Yaşlanmanın ilk etkileri göz çevresinde kendini göstermektedir. Yaşın ilerlemesi ile birlikte gözaltlarında torbalanmalar gözükebilir. Yaşlanmaya bağlı olarak gelişen bu tabloda, göz kapaklarındaki destekleyici kasların ve göz çevresindeki dokuların zayıflayarak gevşediğini söyleyebiliriz. Gözlere ve göz kapaklarına destek görevi gören yağ bezlerindeki gevşemeler sonucunda da ciltte aşağı doğru bir sarkma oluşur. Bu sarkmalardaki boşluklara sıvıların birikmesi sonucunda da şişkinlikler kendini torba şeklinde göstermektedir.

Göz altı torbalarının oluşumunu hızlandıran pek çok etken bulunduğunu söylemek mümkündür. Yaşlı ve yorgun bir ifadeye neden olan bu torbalar uykusuzluk, yorgunluk, genetik faktörler, ilaç reaksiyonları ve aşırı tuzlu tüketimine bağlı olarak gelişen sıvı tutulması gibi nedenlerden kaynaklı da ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca fiziki stres, ağlama, egzama, hormonal düzensizlikler, ısı değişiklikleri, burun ve solunum sorunları, düzensiz ya da kötü beslenme alışkanlıkları ve uyku bozuklukları da göz altı torbalarının oluşmasına neden olan önemli faktörler içerisindedir.

Bazı durumlarda Göz torbalarının oluşum nedenleri incelendiğinde bu torbalar ciddi bir hastalığın habercisi olabildiğini de söyleyebiliriz. Özellikle şişkinlikle birlikte şiddetli ve sürekli geçmeyen kızarıklık, kaşıntı ya da ağrı durumları bu tabloya eşlik ediyorsa muhakkak bir hekime başvurulması gerekmektedir. Ayrıca bacaklar ve vücudun başka bölümleri de bu şikayetlere eşlik ediyorsa böbrek, tiroid problemleri gibi bu hastalıklar temel neden olabilmektedir.

Göz altı torbalarının oluşumları incelendiğinde genellikle beslenme şeklinin de etkili rol oynadığını söyleyebiliriz. Yukarıda da bahsedildiği gibi aşırı tuz tüketimi alışkanlığı olan bireylerde zaman içerisinde vücutta fazla oranda tuz birikmektedir. Bu tuzlar ise böbrekleri yormakta ve dolaylı olarak bir takım hastalıkların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu sorunların ya da hastalıkların içerisinde de göz altı torbaları yer almaktadır. Bu nedenle göz torbalarının oluşum nedenleri arasında beslenme alışkanlığı oldukça önemlidir.

Demir eksikliği, cildin elastikiyetinin kaybolması, sinüs enfeksiyonları, alerjik rinit, gıda ve toz alerjileri de göz altı torbalarının oluşmasında etkili rol oynamaktadır. Aşırı kafein tüketen kişilerin de göz altı morlukları ve şişkinlikleri ile başbaşa kaldığını söylemek mümkündür. Bu nedenle aşırı kafein tüketiminden kaçınılması gerekmektedir.Ayrıca hormonal düzensizliğin fazla olduğu gebelik sürecinde de gözaltlarında aşırı şişkinlikler, morarmalar ya da torbalanmalar gözükebilir. Bu süreç içerisinde gebe kişinin bol su tüketimine ve doğru beslenmeye dikkat ederek düzenli bir uyku planına sadık kalması gerekmektedir.

Göz Altı Torbaları Nasıl Geçer?

Göz altı torbaları yani şişkinlikleri estetik açıdan pek çok kişiyi rahatsız etmektedir. Bu torbalar çok ciddi olmadıkça ve bir hastalıktan kaynaklanmıyorsa tedavi gerektirmemektedir. Ancak tedavi haricinde uygulanacak yöntemler ışığında torbaların şişkinlik seviyelerini en aza indirmek mümkündür. Bu yöntemlere geçmeden önce Göz torbalarının oluşum nedenleri ele alınmalıdır.

Eğer uykusuzluktan kaynaklanan bir şişkinlik ise; uyku düzeninin sağlanması gerekmektedir. Geceleri yeterli oranda uyuyan kişilerin daha az göz altı torbası şikayeti olduğunu görülmektedir. Çoğu yetişkin birey için ortalama uyku saati yaklaşık olarak 7 ila 8 saat arasıdır. Bu süre en ideal uyku süresidir. Bu süre içerisinde verimli uyku uyumak gerekmektedir. Böylece yeterli oranda uyuyarak göz altı şişkinliklerinin giderilmesi sağlanmaktadır. Uyku esnasında başın hafif bir şekilde dik tutulması önemlidir. Şişkinliğin giderilmesi için birkaç gün ek yastık kullanılması ya da yastığın yükseltilerek yatılması tavsiye edilir. Bu yöntem ile uyumak göz altında sıvı birikiminin de önüne geçmektedir.

Göz altı torbalarına soğuk kompres uygulamaları yapılabilir. Bu kompreslerin etkisini tam anlamı ile gösterebilmesi için 10 – 15 dakika boyunca göz üzerine uygulanması önemlidir. Böylece daha etkin bir sonuç elde etmek mümkündür. Soğuk su ile hazırlanmış ya da ıslatılmış bu kompresler göz altındaki kasların sıkılaşmasına yardımcı olmaktadır. Tuzlu beslenen kişilerin besinlerinde kullandıkları tuz oranını düşürmeleri gerekmektedir. Bu esnada bol su içerek cildin daha sıkı ve yumuşak olmasını sağlayabilirler. Sağlıklı beslenmek de diğer bir koşuldur. Tüm cilt sorunlarının beslenme ile direkt ilişkili olduğu unutulmamalıdır.

Beslenme alışkanlıklarının değişmesi ile birlikte başta göz altı torbalarının ve diğer cilt sorunlarının daha iyi sonuçlar vererek iyileşme göstereceğini söyleyebiliriz.

Eğer torbalar görünüm itibari ile büyük bir rahatsızlığa ve şikayetlere neden oluyorsa tıbbi ve cerrahi işlemler ile tedavi edilebilir.

İstanbul Göz Hastalıkları Kliniği

İstanbul Göz Hastalıkları Kliniği

01 Ocak 1961 Düzce doğumlu, 1979-1985 yılları arasında Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakülte'sinde Tıp eğitimi almıştır. Oftalmoloji İhtisasına, 1988 yılında Pierre et Marie Curie Üniversitesi PARIS Vl'da başlayıp, Necker ve Laennec Tıp fakültesi hastaneleri ve Centre National d'Ophtalmologie des Quinze Vingts PARIS'de asistanlık yapmıştır. Asistanlık dönemindeki başarılarından ötürü PARIS XII Üniversitesi'nde "Chef de Clinique" olarak Refraktif Cerrahi (miyopi, hipermetropi ve astigmatizma tedavisi) Sorumlusu sıfatıyla çalışmıştır.Laser Eximer tedavisinin Fransada'ki öncülerindendirs.

Bunlar da İlginizi Çekebilir

goz-alti-torbalarinin-ameliyati

Göz Altı Torbalarının Ameliyatı

Göz altı ameliyatı uygulandığı bölgenin hassasiyeti nedeniyle sanıldığı kadar basit ...
                                                                                                                           

Devamını Oku

Çocuk ve Erişkinlerde Paranazal Sinüzitler

Sinüzit, sinüsleri kaplayan mukozanın iltihabıdır.

Akut ve Kronik olarak iki şekilde görülür.

Açık veya kapalı tipte olabilir: İnfamasyon sonucu salgılanan ve sinüs boşluğunda biriken sekresyonlar sinüslerin doğal ostiumlarından nazal kaviteye serbestçe direne olabilir, buna açık tip denmektedir. Sinüslerden nazal kaviteye direne olamayan tipe ise kapalı tip sinüzit adı verilir.

Kapalı tipte olan sinüzitte semptomlar daha ciddi olup, komplikasyon riski daha fazladır.

Etyoloji

Nazal Enfeksiyonlar: Burundan kaynaklanan enfeksiyonlar komşuluk yoluyla direkt olarak, ya da submukozal lenfatikler yoluyla sinüslere ulaşabilirler.

Yüzme ve Dalış:

Enfekte sular sinüslere doğal ostiumlar yoluyla ulaşabilir. Yüzme havuzlarındaki suda bulunan yüksek orandaki klor da sinüslerde kimyasal enfeksiyon başlatarak sinüslerde enfeksiyona yol açabilir.

Travma: Penetran yaralanmalar ve komplike fraktürler sinüs mukozasının direkt olarak enfekte olmasına sebep olabilirler.

Barotravma:(Basınç travması) Enfeksiyona sebep olabilir.

Dental Enfeksiyonlar: Özellikle, molar veya premolar  dişlerin enfeksiyonlarına bağlı olarak, ve bu dişlerin çekilmesi sonrasında maksiller sinüslerde akut enfeksiyona sebep olabilir.

Predispozan Faktörler:

Lokal

1)Sinüslerin ventilasyon ve direnajının obstrüksiyonu:

Bu fonksiyonu etkileyen her türlü faktör, sinüste sekresyonların stazına yol açarak sinüzite sebep olabilir. Bu faktörler:

-Nazal tampon uygulaması

-Nazal septal deviasyon

-Konka hipertrofileri

Sinüs ostiumlarının allerji veya vazomotor rinite bağlı olarak gelişen ödemi sonucu tıkanması

-Nazal polipler

-Etmoid hava hücrelerinin yapısal anomalileri

-Benign veya malign neoplazmalar

2)Nazal kavite içerisinde sekresyonların stazı:

Normal sekresyonun hipervizkoziteye bağlı (Kistik fibrozis hastalığındaki gibi) veya obstrüksiyona bağlı olarak(adenoid vejetasyon, koanal atrezi) olarak stazı nedeniyle enfekte olması.

3)Sık geçirilen sinüzit atakları nedeniyle sinüs mukozasının  lokal defans (korunma) mekanizmasının bozulması.

Diğer sebepler

1)Çevresel faktörler: Soğuk ve nemli iklimlerde sinüzite sık rastlanır. Hava kirliliği, duman, toz ve aşırı kalabalık ortamlar sinüs enfeksiyonlarına predispozisyon yaratabilirler.

2)Hastanın genel durum bozukluğu.

Akut Sinüzit

Erişkinlerde en sık etkilenen sinüsler sırasıyla: maksiller, etmoid, frontal ve sfenoid sinüslerdir.

Çocuklarda ise etmoid sinüsler en sık etkilenirler(Diğer sinüsler henüz tam gelişmedikleri için.)

Genellikle birden fazla sinüs enfekte olabilir (multisinüzit).

Bazı durumlarda da bütün sinüsler aynı anda enfekte olabilirler(unilateral veya bilateral pansinüzit)

Etken Mikroorganizmalar

Olguların çoğunda akut sinüzit viral enfeksiyonla başlamaktadır. takiben enfeksiyon bakteriyele dönüşmektedir.

Akut süpüratif sinüzitte sorumlu olan bakteriler şunlardır:

Streptokokkus pneumonia

Streptokokkus pyogenes

Stafilokokkus aerius

Haemofilus influenza

Moraxella catarrhalis

Klebbsiella pneumonia

Anaerob ve mikst enfeksiyonlar dental kökenli sinüzitlerde görülebilir.

Enfeksiyona bağlı semptomların şiddeti neye bağlıdır ?

1)Bireyin fonksiyonel anatomisine

2)İmmun sistemin durumuna

3)Sebep olan organizmanın spesifik virulans düzeyine  bağlıdır.

Semptomlar

Akut sinüzitte öne eğilmeyle artan başağrısı

Enfekte olan sinüs üzerinde basmakla ağrı ve hassasiyet:

Etmoid sinüzit:Burun  kemeri üzerine ve gözün medial kantüsünde ağrı.

Frontal Sinüzit:Frontal sinüsün ön ve alt taban  duvarından medial kantüse doğru yayılan ağrı.

Sfenoid sinüzit:Ağrı burada nonspesifik olup, künt, kafatasının merkezine doğru ve oksiputa yayılan ağrı şeklindedir.

Diğer Semptomlar

Ateş, halsizlik ve tüm vücutta ağrılar

Yanaklarda kızarıklık: genellikle çocuklarda sıklıkla görülür. Alt göz kapağı şiş olabilir.

Üst göz kapağı özellikle frontal sinüzitlerde şişebilir, konjunkjtiva ödemli olup fotofobi olabilir.

Teşhis

Rinoskopi veya nazal endoskopi:

Orta meatusta pürülan akıntı gözlenir.

Mukoza çok ödemli ise görülemeyebilir.

İzole sfenoid sinüzitlerde sinüsün anterior duvarı üzerinde ostium seviyesinde  pürülan akıntı olabilir veya farenks posterior duvarında akıntı görülebilir

Sinüs Röntgeni(Water's grafisi-Yüz ön sinüs grafisi:YÖSG): Etkilenen sinüste mukozal ödeme bağlı kısmi bir opasifikasyon görüntüsü veya hava-sıvı seviyesi gözlenebilir.

Kronik Sinüzit

Sinüs enfeksiyonu üç aydan uzun süre devam ederse kronik sinüzit haline dönmüştür.

Mikst, aerobik ve anaerobik organizmalar sıklıkla sorumludur.

Kronik sinüzit, sıklıkla maksiller ve etmoid sinüsleri etkiler.(Frontal ve sfenoid sinüsler daha az etkilenmektedir.

Sebepleri

1)Akut enfeksiyonun tedavi edilememesi.

2Nazal septal deviasyonlar veya septal kretler nedeniyle oluşan intranazal anatomik değişiklikler.

3)Allerji, travma, neoplastik  veya diğer kronik enfeksiyonlar etyolojide rol oynamaktadır.

Patofizyoloji:

Ostiomeatal kompleksin stenoz veya obstrüksiyonuna bağlı olarak sinüslerin ventilasyonu bozulmaktadır. Buna bağlı olarak sekresyonların sinüslerden direnajı bozulmakta, öncelikle maksiller ve etmoid sinüslerde mukoza ödemi olmakta ve ostiomeatal birim tıkanmaktadır. Buna bağlı olarak, kör bir  siklus başlamakta, inflamasyona bağlı ödem artmaktadır. Buna bağlı olarak da akut inflamasyon ve persistan semptomlarla kronik enfeksiyon oluşmaktadır.

Akut enfeksiyon normal silialı epitelin yapısını bozarak sinüs direnajını bozmaktadır.

Sekresyonlarda göllenme sinüste enfeksiyonu davet etmektedir.

Enfeksiyonun devamlılığı mukozal düzeyde değişiklere sebep olmaktadır.Bu değişiklikler; hücrelerin silialarında kayıp,  mukozada ödem ve polip oluşumudur. Bu durum kör bir siklusun başlamasına sebep olmaktadır.

Klinik Bulgular:

Akut sinüzitteki bulgulara benzer ancak biraz daha hafiftir.

Burundan pürülan akıntı en sık görülen semptomdur.

Kötü kokulu akıntı varsa anaerobik enfeksiyon söz konusudur.

Akut alevlenmeler dışında lokalize sinüs  ağrıları ve başağrısı nadirdir.

Bazı hastalarda burun tıkanıklığı ve anosmi vardır.

Teşhis:

Direkt grafide (water's grafisi-YÖSG) sinüste mukozal kalınlaşma ve opasite gözlenebilir.

Bilgisayarlı Tomografi (BT): Son yıllarda paranazal sinüslerde kronik enfeksiyon şüphesinde en kabul edilebilir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır.

Aspirasyon ve İrrigasyon: Sinüslerde pürülan akıntı izenmesi teşhisimizi pekiştirir.

Rinoskopi ve Endoskopi : Nazal septum, konkalar(konka hipertrofisi, konka bülloza), mukozal ödem, polipler ve tümörler gözle görülerek değerlendirilebilir.

Paranazal Sinüzitlerde Tedavi

Sinüzit tedavisinin ana prensibi ve esas amacı, ödemi azaltmak, enfeksiyonu eradike etmek, sinüslerin direnajını sağlamak ve sinüslerin havalanmasını ve ostiumlarının açık kalmasını sağlamaktır.

Sinüzit semptomları olan hastaların %50'si agresif bir tedaviye ihtiyaç duymaktadırlar.

Akut Sinüzitte tedavi

Hafif ve orta derecede semptomları olan hastalarda; serum fiyolojikle nazal irrigasyonlar, dekonjestan tedavisi,  antihistaminikler ve ekspektoran ilaçlar ile 7-10 gün destek tedavisi yeterli olabilir.

İlk 7 günde, hafif ve orta dereceli semptomları olanlarda antibiyotik tedavisine gerek yoktur.

Medikal tedavi

Antimikrobial İlaçlar

Ampicillin ve amoxicillin genel olarak oldukça geniş spektrumlu olup tedavide yeterlidir.

Hastada penicillin allerjisi varsa, eritromisin, doksisiklin veya cotrimaksazol kullanılabilir.

Nazal Dekonjestanlar

%1 efedrin veya % 0.1 'lik xylocain veya oksimetazolin içeren nazal damla veya sprayler kullanılabilir. Bu maddelerin emdirildiği gazlı bez veya pamuk tamponlarla orta meatus bölgesinde ödem azaltılarak ventilasyon ve direnaj sağlanabilir.

Buhar İnhalasyonu Uygulaması

Soğuk buhar veya mentollü buhar sinüs direnajını artırarak semptomların azalmasını sağlayabilir. İnhalasyon tedavisi, daha etkili olması için  nazal dekonjesyon sağlandıktan 15-20 dakika sonra uygulanmalıdır.

Analjezik Tedavisi

Parasetamol veya hastaya uygun başka bir analjezik kullanılabilir.

Sıcak Kompres

Etkilenen sinüs üzerine sıcak kompres ağrıyı biraz azaltabilir.

Kronik Sinüzit Tedavisi

Altta yatan ve sinüsün kanallarını obstrükte eden ve sinüsün direnaj ve ventilasyonunu engelleyen faktör öncelikle araştırılmalıdır.

Kr. Sinüzitte ilk tedavi yaklaşımı konservatif olup; antibiyotikler, dekonjestanlar, antihistaminikler ve sinüs irrigasyonlarından ibearettir.

Sıklıkla cerrahi tedavi, direnaj ve ventilasyonu sağlamak ya da bununla düzelemiyorsa daha radikal yöntemler ile sinüslerde irreversibl değişikler yapan hastalık ve patolojiyi ortadan kaldırmak yoluna gidilebilir.

Medikal tedavi

Medikal tedavi semptomatik iyileşme sağlar. Asıl radikal tedavi; cerrahidir.

Geniş spektrumlu antibiyotikler, dekonjestan burun damla ve sprayleri (maksimum 1 hafta süre ile kullanılmalıdır)

Kortizonlu nazal sprayler, özellikle nazal polipli ve allerjik hastalarda çok etkindir.

Serum fizyolojik ve deniz suyu spreyleri ile burun irrigasyonu, sıcak ortam tedavisi,  mukolitik ilaçlar, eğer etyolojide allerji varsa antiallerjik tedavi uygulanablir.

Cerrahi Tedavi

Kronik Maksiller Sinüzit

1)Maksiller sinüs(antral) ponksiyon ve irrigasyonu

2)İntranazal antrostomi:Maksiller sinüse alt meatustan bir trokarla pencere açılması ve buradan irrigasyon

3)Caldwell Luc Operasyonu

Antruma(maksiller sinüse)anterior duvardan fossa kaninadan sublabial bir  insizyonla giriş  yapılarak maksiller sinüs içi temizlenebilir.

Konik Frontal Sinüzit

1)İntranazal direnaj:Nazal septum deviasyonunun düzeltilmesi,nazal poliplerin alınması, intranazal etmoidektomi, frontonazal duktusun açıklığını sağlayabilir.

2)Frontal Sinüs Trepanasyonu

3)Eksternal Frontoetmoidektomi (Howarth veya Lynch Operasyonu)

4)Osteoplastik Flap operasyonu.

Uniateral veya Bilateral

Kronik Etmoid Sinüzit

1)İntranazal etmoidektomi

Polipli kronik etmoidit olgularında uygulanabilir. Orta meatustan girilerek orbitanın medialinden lamina papiraseaya zarar vermeden buradaki patolojik dokular ve polipler temizlenir.

Frontal ve sfenoid sinüslere de bu yolla ulaşılabilir.

2)External EtmoidektomiMedial kantüs üzerinden yapılan bir kesi ile etmoid sinüslere ulaşılabilir. Bu yöntem daha çok önde yer alan ve tümör gibi patolojilerde uygulanmaktadır.

Kronik Sfenoidit

Sfenoidotomi: Sfenoid sinüsün ön duvarından veya sfenoid ostiumundan sfeonid sinüse ulaşılarak yapılır. Ostium genişletilir ve sfenoide girilerek sfenoidde yer alan patoloji temizlenir.

Fonksiyonel Endoskopik Sinüs Cerrahisi (FESC)

Bu cerrahi yöntemdeki esas amaç, orta meatus ve ostiomeatal birimdeki daralmış olan doğal  kanal ve pasajları genişletmek ve ostiumları açarak sinüslerin ventilasyon ve direnajını sağlamaktır. Normal doku ve anatomik yapılara zarar vermeden sadece patoloji olan bölgelere yönelik olması nedeniyle fonksiyonel bir cerrahi olarak adlandırılmaktadır.

Endoskoplarla yapılan bir cerrahidir.

Nazal pasajı daraltan bir nazal septal deviasyon varsa ve endoskopla geçişi ve görüntülemeyi engelleyen bir darlık varsa öncelikle septoplasti operasyonu gerekebilir.

Sinüslere komşuluğu ve operasyon alanının çok dar olması nedeniyle, FESC operasyonunda sfenoide girildiyse optik sinir ve  internal karotis arter, orbitalar, kafa tabanı zedelenme riski vardır. Bu nedenle bu cerrahide cerrahın anatomi bilgisi ve tecrübesi oldukça önemlidir.

FESC'nin avantajları

Mükemmel görüntü elde edilir.

Fonksiyonu bozmaz, dokuya saygılı bir tekniktir.

Dar ve çıplak gözle görülemeyen alanlara girilmesini sağlayarak daha etkili ve tam bir temizlik sağlar.

External skatris, dikiş ve dikiş izi vs. yoktur.

Dezavantajları

Bir elde endoskop tutulduğu için tek elle çalışma mecburiyeti vardır.

Endikasyonları

Sinüzit (Kronik, komplike, rekürren akut, fungal sinüzitler.)

Nazal Polipozis

Sinüslerde yer alan mukoseller

Burun ve sinüslerden yabancı cisim çıkarılması

İntranazal ve kafa tabanında yer alan tümörlerin transnazal çıkarılması

Transnazal-transsfenoidal hipofizektomi

Orbita dekompresyonu (intraorbital kanama ve Grave's oftalmopati)

Optik sinir dekompresyonu

Koanal atrezi açılması

Bos kaçaklarının tamiri

Beyin ameliyatları sonrası kafa tabanı tamiri

Epistaksis

Septoplasti, Turbinektomi

Kontrendikasyonlar

Paranazal Sinüs Bilgisayarlı Tomografide(PNS BT) paranazal sinüslerde hastalık

görünmüyorsa.

Osteomyelit varsa        kontrendikedir.

Postoperatif bakım ve takip

Operasyon bölgesine 2-3 gün tampon koyulması gerekebilir.

Oral antibiyotikler minimum 2-3 hafta kullanılmalıdır.

Nazal hijyene dikkat: Serum fizyolojik veya steril deniz suyu sprayleri ile nazal irrigasyon.

(2-3 hafta süre ile)

Nazal steroid spreyler

Nazal debritman (en az haftada bir kez) 2-3 hafta boyunca.

Komplikasyonlar:

Lokal Komplikasyonlar

Paranazal sinüslerde mukosel oluşumu ve Mukus retansiyon kistleri

En sık olarak sırasıyla : frontal,etmoid, maksiller ve sfenoid sinüsler etkilenir.

Sinüs ostiumunun kronik obstrüksiyonu sonucu veya mukus glandlarının kistik dilatasyonları sonucu mukosel oluşabilir.

Semptomlar

Etkilenen sinüse göre semptomlar farklıdır.

Frontal sinüste ise: Alında şişlik, başağrısı, diplopi, proptoz olabilir.

Etmoid sinüste ise:Orbita medial duvarında şişlik, göz küresini öne ve laterale iter

Osteomyelit

Maksilla veya frontal kemikte enfeksiyonu takiben osteomyelit olabilir.

Maksillada osteomyelit:

Çocuk ve infantlarda spongioz kemiğin maksillanın anterior duvarında daha fazla olması nedeniyle daha sık görülür.

Semptomları:

Eritem, yanakta şişlik, alt göz kapağında ödem, nazal pürülan akıntı, ateş görülebilir.

Subperiosteal Abse ve fistül  infraorbital bölgede oluşabilir. Zygoma ve alveoller veya damak etkilenebilir. Kemikte sekestrasyon oluşabilir.

Tedavi: Yüksek doz antibiyotik, semptomatik tedavi ve absenin direnajı gerekebilir. Sekestr oluştuysa temizlenmelidir.

Frontal Kemikte Osteomyelit:

Çocuk ve infantlarda frontal sinüs henüz tam gelişmediğinden erişkinlerde sık oluşur.

Frontal sinüsün akut enfeksiyonu veya venöz yayılımla frontal sinüsü tutabilir.

Travma veya akut enfeksiyon varlığında frontal sinüse uygulanan cerrahi sonucunda da oluşabilir.

External olarak periosteum altında pürülan sekresyon birikerek yumuşak bir sertlik şeklinde ele gelebilir buna POTT'S PUFFY TÜMÖR denir.

Tedavi:

Yüksek doz antibiyotikler., apse direnajı, frontal sinüs trepanasyonu ve sekesr-nekrotik kemik varsa bunun çıkarılmasıdır. Semptomatik tedavi eklenmelidir.

Orbital Komplikasyonlar:

Orbita ve  içeriği etmoid, frontal, ve maksiller sinüslere komşuluk nedeniyle çok yakındırlar. Özellikle buradaki enfeksiyonlar en sık olarak etmoid sinüsleri etkilemektedir. Bunun sebebi ise ince kemik tabakası olan lamina papiracea ile ayrılmış olmalarıdır.

Enfeksiyon, bir sinüsten diğerine osteit yoluyla veya etmoidal venlerin tromboflebiti nedeniyle yayılabilir.

Göz kapaklarında inflamasyona bağlı ödem:

Bu ödem reaksiyoner olarak oluşmaktadır. genellikle frontal sinüs enfeksiyonlarında üst göz kapağı, maksiller sinüs enfeksiyonlarında alt göz kapağı, etmoid sinüslerin enfeksiyonlarında ise hem üst hem de alt göz kapağı şişebilir.

Göz kapaklarında eritem ve hassasiyet yoktur.

Preseptal adı verilen boşlukta; orbital septumun ön kısmında olur.

Göz hareketleri  ve görme normaldir.

Subperiosteral Abse:

Periost altında, kemikle periost arasında pürülan akıntı (püy) toplanmasıdır.

Etmoidlerde oluşursa: orbita medial duvarında oluşur. Göz küresi öne, aşağı ve laterale itilir.

Frontal sinüste oluşursa:Abse medial kantüs üzerinde ve arkasında oluşur, göz küresini aşağı ve laterale iter.

Maksiller sinüste oluşursa:Abse orbita tabanında oluşur ve göz küresini yukarı ve ileri iter.

Orbital Sellülit

Abse Periosteumu geçerek orbita içine yayılarak orbita yağ dokusu, ekstaokuler kaslar, damar ve sinirler çevresine yayılabilir.

Bu durumda:

Göz kapağında ödem, ekzoftalmus, konjunctivada kemozis, göz küresinde hareket kısıtlılığı olabilir.

Etkilenen orbita tarafında görme sorunu kısmen veya total olabilir.

Yüksek ateş olabilir veya olmayabilir.

Menenjit ve kavernöz sinüs trombozu oluşabilir.

Orbital Abse:

Genellikle lanmina papirasea ve frontal sinüs tabanında oluşabilir.

Klinik orbital sellülitin kliniği ile hemen hemen aynıdır.

Ayırıcı teşhis PNS BT veya orbita ultrasonografisi ile yapılabilir.

Tedavi: Intravenöz Antibiyotik tedavisi, direnaj, semptomatik tedavi gereklidir.

FESC ile  Etmoidektomi veya frontal sinüs trepenasyonu mutlaka yapılmalıdır.

Superior Orbital Fissür Sendromu:

Sfenoid sinüsteki enfeksiyon nadiren süperior orbital fissür ve çevresindeki oluşumları etkileyebilir.

Semptomlar:

Derin bir orbital ağrı, frontal başağrısı, kafa çitlerinden 3,4,6 sinirlerde progressif paralizi görülebilir.

Orbital Apex Sendromu:

Superior Orbital Fissür Sendromu ve ek olarak optik sinir, ve trigeminal sinirin maksiller dalı(V2) etkilenmesidir

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır