siyasal sosyoloji / Türkiye’nin Siyasal Sosyolojisi - Say Kitap

Siyasal Sosyoloji

siyasal sosyoloji

kaynağı değiştir]

ABD'deki çoğulcu teoriye ana rakip sosyolog C. Wright Mills'in "güç eliti" teorisiydi. Mills'e göre, isimsiz "güç elitleri", baskın bir ülkenin baskın kurumlarında (askerî, ekonomik ve politik) baskın mevkileri işgal edenlerdir ve kararlarının (veya karar alınmamasının) etkisi sadece ABD nüfusu değil, tüm dünya nüfusu üzerindedir. Mills'in öne sürdüğü kurumlar, zayıf seleflerini alt etmeyi başaran grupların üçlüsüdür:

(1) Geleneksel tarım ve zanaat ekonomisinin yerini alan "iki veya üç yüz dev şirket",

(2) Güçlü bir federal siyasi düzen iktidarı "birkaç düzine devletin merkezi olmayan bir grubundan" miras aldı ve "şimdi toplumsal yapının her bir alanına giriyor" ve

(3) "Devlet federallerine askerî kurumlara duyulan güvensizlik", şimdi "genişleyen bürokratik alanın tüm korkunç ve beceriksiz verimsizliğine" duyulan tepkiye dönüşüyor.

Alternatif olarak, modern Amerikan komplo teorisinden farklı olarak Mills, seçkinlerin kendilerinin bir elit olarak statülerinin farkında olmayabileceğini, "genellikle rollerinin farkında olmadıklarını" ve "bilinçli bir çaba göstermeden, kendiliğinden statü sahibi olurlar." Bununla birlikte, onları kalıtsal bir sınıf olarak görür. Mills'e göre, güç elitinin üyeleri genellikle üniversite kurumlarında alınan eğitimlerle toplumsal öneme sahip pozisyonlara gelmektedirler. Mills'e göre, sonuçta üç baskın kurumu (askerî, ekonomik ve siyasal sistem) kontrol eden seçkinler genellikle altı türden biri olarak gruplandırılabilirler:

  1. "Metropolitan 400" - Genellikle Sosyal Kayıt'ta temsil edilen başlıca Amerikan şehirlerindeki tarihsel olarak dikkate değer yerel ailelerin üyeleri.
  2. "Ünlüler" - Tanınmış eğlence ve medya kişilikleri.
  3. "Baş Yöneticiler" - her sanayi sektöründeki en önemli şirketlerin başkanları ve CEO'ları.
  4. "Kurumsal Zengin" - büyük toprak sahipleri ve kurumsal hissedarlar.
  5. "Savaş Ağaları" - Yüksek rütbeli askerî subaylar, tabii en önemlisi Genelkurmay Başkanları.
  6. "Federal Direktörlük" - ABD federal hükûmetinin elli kişilik "yürütme organı" Başkanlık Yürütme Ofisinde üst düzey liderlik de dahil olmak üzere, bazen Demokrat ve Cumhuriyetçi partilerin seçilmiş yetkilileri de bulunmakla birlikte genellikle ve ağırlıkla profesyonel hükûmet bürokratları.

Mills, kitabının çok kısa bir özetini şöyle formüle etmiştir: "Her şeyin ötesinde Amerika'yı kim yönetiyor? Kimse onu tümüyle yönetemez, ancak diğer tüm gruplar bir yana, güç elitleri ayrıdır."[32]

Ayrıca bakınız[değiştir

Siyaset Sosyolojisi

Siyaset Sosyolojisi, siyaset-toplum ilişkisini toplum perspektifinden inceleyen sosyal bilimlerde kendine özgü bir disiplindir. Bu açıdan siyaset sosyolojisi, öncelikli olarak iktidar ilişkileri, siyasal kişilik (kişilik tipolojileri), siyasal tutumlar, siyasal eğilimler, siyasal katılma, siyasal kültür, siyasal partiler ve bu süreçlerde siyasal aktör ve kurumların etkisi soruları ile meşgul olmaktadır.

Kitapta, siyaset sosyolojisi eleştirel ve ampirik bir bilim ya da anlamacı ve açıklayıcı bir bilim olarak kavrandığı için genel bir girişten sonra siyaset sosyolojisinin metodolojisi üzerinde durulmaktadır. Ardından siyaset, iktidar ve otorite kavramlarının anlamları ve birbiriyle ilişkileri açıklanmaya çalışılmaktadır. Bu kapsamda siyasal olan, Anglo-Sakson bakış açısından değil, bilhassa ve özellikle "dost-düşman ayırımı" perspektifinden ele alınarak irdelenmektedir. Bu bölümün ardından siyaset sosyolojisinin temel kavramları, konuları ve yaklaşımları ele alınıp tartışılmaktadır.

Kitap, siyaset sosyolojisine ilişkin tüm çağdaş fikirlerin, tüm anahtar kavramların güncel ve kısa-öz anlatımıyla bu alan ile ilk kez karşılaşan okuyucularını temel bilgiler ile donatmak amacı taşımaktadır. Bu açıdan kitap, konuya uluslararası perspektiften genel ve kapsayıcı bir giriş yapmaktadır.

Kitap Özellikleri
Basım Tarihi2018
Sayfa472
DilTürkçe
Ölçü16,5x24
Kağıt2. Hamur
Baskı Sayısı2. Baskı


“Türkiye’nin Siyasal Sosyolojisini Yazmak” başlıklı ilk bölümde, siyaset sosyolojisinden siyasal sosyolojiye yönelen bir değişimin yaşandığı ortaya konuyor. Bu değişimi gözeten bir Türkiye’nin siyasal sosyolojisinin yazılması gerekliliği tartışılıyor.

İkinci bölümde Türk siyasal deneyiminde devlet-toplum sorunsalı irdeleniyor ve bu sorunsalın Türkiye’ye özgü yönleri üzerinde duruluyor. Türk deneyimi ise bu anlamda üç ana dönemde inceleniyor: Osmanlı, erken Cumhuriyet ve çok partili dönem. Üçüncü bölüm, modern kapitalist devletin ortaya çıkışı ile birlikte temel iki özerk alan olarak kurumsallaşan siyaset ve ekonomi sahaları üzerine odaklanıyor ve tarihsel süreç içerisinde değişen toplumsal koşullar ve güç ilişkilerinde yaşanan dönüşümlerin sonucunda şekillenen siyaset-ekonomi ilişkilerinin seyri ele alınıyor.

Kitapta, Türkiye’de siyasal partilerin Batı’daki toplumsal gelişmelere benzer şekilde siyasal katılmanın genişlemesinin ürünü olarak ortaya çıktıkları tezi de ortaya konuyor. Kitaptaki bir diğer makale, seçimler ve seçmen davranışları üzerine odaklanıyor ve Türkiye’deki seçimlere ve seçmen davranışlarına ilişkin bir perspektif geliştirmenin imkânını tartışıyor. Yaklaşan genel seçimler de düşünülünce, bunun oldukça güncel bir tartışma olduğu açık. Kitapta Türkiye’nin son yirmi yılına damga vuran “Yeni Toplumsal Hareketler” de atlanmamış. Toplumsal hareketlerin genel tarihi seyrini ele alan makale, yeni toplumsal hareketler tartışmasının nasıl ortaya çıktığını ve bu hareketlerin önceki toplumsal hareketlerden farklılıklarını ortaya koyuyor.
Ve medya… Medyayı -dünyada olduğu gibi Türkiye’de de- siyasetin dışında düşünme şansımız yok. Bunun bir nedeninin siyasetçilerin, mesajlarını çoğaltmaya duydukları ihtiyaç nedeniyle medyayı sürekli olarak kendi etkileri altında tutma çabaları olduğunu söyleyebiliriz. Kitapta yer alan Türkiye’de Siyaset ve Medya İlişkisi isimli makale tam da böyle kritik bir meseleyi odağına alıyor. Göç olgusunun siyaset üzerindeki etkileri ise “Karadenizlilik” üzerinden okunmaya çalışılmış. Bu makalede göçün sadece insanların yer değiştirmesi ve yeni bir toplumsal çevreye uyum sağlaması olarak ele alınamayacağı, göç ile birlikte mevcut siyasal organizasyonların ve yapıların da değiştiğinin altı çiziliyor. Kitabın son bölümünde ise Kemalizm’in niçin “tamamlanmamış bir modernlik projesi” olduğunun sebepleri üzerinde duruluyor.

Neticede Türkiye’nin Siyasal Sosyolojisi, bugün önemli bir ihtiyaca cevap oluşturma iddiasında. Devlet-toplum ilişkileri, siyaset-ekonomi ilişkileri, siyasal partiler, seçimler ve seçmen davranışları, yeni toplumsal hareketler, siyaset ve iletişim, göç ve nihayetinde demokrasi-otoriterlik temalarını titizlikle ele alan çalışma, okura güncel tartışmaların bir değerlendirmesini sunmuş oluyor. Altını çizmek gerek ki bugün sosyal bilimler alanlarında okutulan siyaset sosyolojisi kitapları ağırlıklı olarak çeviri eserlerden oluşuyor. Türkiye’nin Siyasal Sosyolojisi, bu topraklara has içeriğiyle, Batılı kuramsal modellerin Türkiye’den örneklerle açıklanması açısından önemli bir çalışma olarak önümüzde duruyor.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır