size bir sır vereceğim idefix / One moment, please

Size Bir Sır Vereceğim Idefix

size bir sır vereceğim idefix

Bu kitabı yazmasam olmazdı!

İtiraf edeyim beş sene önce bana böyle bir kitap yazacaksın deseler pek de inanmazdım. 


Neden mi? Çünkü gayet batı tarzı bir eğitim almış, dünyada materyalizmin merkezi kabul edilebilecek Amerika’da liseyi ve üniversiteyi bitirmiş, iflah olmaz bir pozitivist olarak bu kitapta size benim de evrenle ilgili algımı, hayata bakış perspektifimi tamamen değiştiren yepyeni bir bilgiden söz ediyorum.

Doğrusu ben NeuroFormat sisteminin çocuklar ve çok küçük yaşlarda çıkan sorunlar üzerinde katkısının sınırlı olacağını düşünmüştüm. Çünkü sistem, birçok rahatsızlıkta bu rahatsızlıkların sebebi olan kaynak travmaların bulunup temizlenmesine dayanmakta. Tabii ki bahsettiğim şekilde çocuklar ve erken yaştaki sorunlar için bu zordu.

Ama öyle şeyler oldu ki gördüklerim benim bile beklentimin onlarca hatta yüzlerce kat üzerine çıktı. Alerjilerden cilt sorunlarına, özgüven eksikliğinden hiperaktiviteye ve öğrenme güçlüğüne hatta otizme kadar, yüzlerce çocukta muazzam sonuçlara şahit olduk.

Sevgili anneler, size mesajım şu: Çocuğunuz hastaysa tek çare sizde olabilir. Hayır, bahsettiğim bir sevgi klişesi değil. Elbette sevgi çok önemli ama ben küçük iyileşmelerden değil gerçek ve kalıcı bir çözümden bahsediyorum.

Detayları öğrenmeye, çocuğunuzu iyileştirmeye, hayata bakış açınızı değiştirecek yepyeni bir dünyaya adım atmaya hazır mısınız?

Ziyahan Albeniz

Çok uzun zamandır, hafızam beni yanıltmıyorsa yılından beri, e-kitap okuyucusuna sahibim. Bir dostumun hediye ettiği yıllara meydan okuyan Amazon Kindle'ım benim nazarımda Arap atları gibi ırağı yakın eder cinsten. Kolumun altında Kindle'ım varsa fıçısından koskoca İskender'e meydan okuyan Diyojen gibi, İstanbul'un toplu taşımadaki keşmekeşi bana vız gelir. Yolda zamanın nasıl geçtiğini anlamam.

(Size küçük bir tüyo vereyim, otobüste bir elinizle askılığa tutunup, diğer elinizle kitap okuyabilmenin de en harika yoludur e-kitap okuyucusu. Diğer türlü sayfa çevirmek tam bir işkencedir!)

Fakat bunca yıldır nasıl olup da e-kitap endüstrisinin rayına oturamadığına bir türlü akıl sır erdiremem.

Kısa bir zaman öncesine kadar ne zaman bahsi açılsa, bu konunun yaygınlaşamamasının en büyük nedeni olarak ekosistemin oluşmamasını gerekçe gösterir, bunu ise e-kitap okuyucuların yaygın olmamasına bağlardım.

Yazıyı yazmadan önce "biraz daha araştırmalarımı derinleştireyim" diyerek not ettiğim birkaç kaynağa tekrar göz gezdirdim. Gördüm ki kazın ayağı öyle değilmiş.

İdefix, ki kendileri için bu işin kurumsal olarak Türkiye'de lokomotifi diyebiliriz, yılında e-kitap satışına başlayan bir şirket. İdefix e-kitap satışları ile neredeyse aynı zaman aralığında Kobo adını verdikleri cihazı da satışa sunmuş.

Bugün İdefix hem Kobo, hem de mobil uygulama marketlerindeki Kitaplık uygulaması ile e-kitap satışlarına devam ediyor.

Yine birkaç yıllık mazisi ile monash.pw monash.pw da Calibro isimli hem ismi hem de cismi güzel bir cihaz ile sektöre giriş yaptı. Uzun zamandır göz atmıyordum, yazı öncesinde tekrar göz attığımda Calibro 'ya özel bir market sayfası bile tahsis edildiğini gördüm.

Sektörün diğer bir önemli oyuncusu monash.pw 'dan ise henüz kamuoyuna açıklanan bir e-kitap girişimi yok bildiğimiz kadarı ile.

Sadece bu cihazlar değil, okullarda kısa bir süre öncesine kadar öğrencilerin kullandığı Fatih projesi kapsamındaki tablet cihazlar da bu işin yaygınlaşması için pekâla uygun idi.

Ceplerimizdeki akıllı telefonlar da öyle. Nitekim Amazon da dahil pazardaki aktörler e-kitap okuyucusu olarak çok şık mobil uygulamalar geliştiriyorlar. Global arenadaki başka bir önemli oyuncu olan Safaribooks da kitap okuyucusu olarak donanım değil, web sitesini ve mobil uygulamasını kullandırıyor.

Demek ki e-kitap okuyucusu, ekosistemin olmayışına dair safdillikle sarıldığımız kağıttan(!) bir bahane imiş.

Peki esas neden ne?

Bendenizin fikrine göre esas neden e-kitap'ın hâlâ basılı kopyaya karşı cazip olmayışı. Bunun en başat faktörü de e-kitap ve basılı kitap arasında neredeyse kayda değer bir fiyat farkı olmayışı. Hatta bir dönem e-kitap fiyatları, basılı kitaptan bile fazla idi.

Bu hususta hem bürokrasinin işbilmezliği, hem de yayıncıların ayak sürüyüşü maalesef söz konusu.

Bürokrasi bahsinde, normal kitap için söz konusu olan yüzde 8'lik KDV'nin, e-kitaplar için önce yüzde 18'e çekilip, birkaç yıllık bir mücadelenin ardından tekrar yüzde 8'e düşürüldüğünü hatırlatmakta fayda var.

Yayıncılar açısından ise, bu ayak sürümenin en önemli nedeni kopya korkusu.

Bu korku maalesef ne haklı, ne adil ne de makul.

Zira bugünkü şartlarda basılı kopya ile aynı zamanda, hatta bazı örneklerde kitabın meşru baskısından bile önce korsan baskılarının yapıldığını biliyoruz. Dolayısıyla korsana engel olmak maksadıyla e-kitap'a ket vurmak doğru değil. Çözüm de değil.

Dijitalleşmenin sunduğu en büyük imkân olan yeniden üretimin sıfıra yakın bir maliyette oluşu gerçeğinden yayıncılar da istifade etmeli, okurlar da. Yayıncılar bu yolla kârlarını maksimize edebilir; okurlar da kitaba ulaşımın ekonomik bir yöntemi olduğu için e-kitap'a teveccüh gösterir ve maliyet saikiyle korsan gibi gayrı meşru yollara tevessül etmezler.

Unutmamak için buraya not edelim, Amazon, yılında e-kitap satışlarının basılı kitap satışını geçtiğini kamuoyuna duyurdu.

Şimdi ortaya Amazon ve Türkiye'deki kitap pazarlarından örnek ile e-kitap fiyatları arasındaki uçurumu örnekleyecek ve neden tercih edilmediğini göstermeye çalışacağım.

Stefan Zweig 'in Satranç kitabı bu araştırmadaki örneğimiz olsun.

İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayınlanan Satranç kitabının e-kitap için etiket fiyatı TL, basılı (ince kapak) fiyatı ise TL.

Şimdi bir de Amazon'a bakalım.

Basılı kopya dolar, e-kitap ise dolar.

Aradaki dolarlık fark, tercih için çok önemli.

Dahası da var.

Amazon 'un sunduğu Kindle Unlimited hizmeti.

Kindle Unlimited hizmeti sayesinde aylık dolarlık bir ücret karşılığında binlerce sesli ve yazılı kitaba dilediğiniz cihaz üzerinden ulaşabiliyorsunuz.

Harika değil mi?

Bizdeki GSM operatörleri nasıl ki cihaz kampanyaları düzenleyip, hem iletişim hizmeti veriyor, hem de bu vesile ile cihaz ücretini hizmet bedeline ek olarak peyder pey tahsil ediyorlarsa aynı şey e-kitap söz konusu olduğunda neden olmasın?

Pekâla bu yolla okurlar, e-kitap okuyucusu sahibi olur. Bu cihazlar sayesinde hem e-kitap yaygınlaşır, hem yayıncılık sektörü yaka silktiği korsandan kurtulur, hem de okurlar e-kitap'ın zevkine varırlar.

Ne dersiniz?

“Öyle ya, harem kültüründen, kapalı odalardan çıkıp sokaklarda tek başına yürümeyi öğrendik biz kadınlar, diye düşündü. Üstelik de bir paşa torunu, konak kızı olarak nereden nereye Ülkenin insanını, kenar mahalleleri, işçi sınıfını, yoksulluğu, çamuru, açlıktan ölünebileceğini, açlık yüzünden etini satan kadınları tanıdığını biliyordu artık. En az bir yıl mahkeme muhabiri olarak çalışmış, katili, hırsızı, fuhuş yapan, yapmak zorunda olan kadınları dinlemişti. Ne büyük dramlar. Çoğu sanki bir dalgınlık anına gelmiş insanlık trajedileri.”

İşsiz bırakılmış bir kadın akademisyen Berlin sokaklarında Suat Derviş’in yüz yıl önceki izini sürüyor. Yabancı bir ülkede kalemiyle geçinmeye, ayakta durmaya çalışan bir yazar. O da yitirmiş midir umudunu? Yoksa, erkeklerin sen yapamazsın bakışlarına; Batı’nın, bize o büyülü Şark’ı anlat dayatmalarına aldırmadan yürüyüp gitmiş midir özgürce? Âşıkken, yoksulken, yazarken, gülerken, ağlarken yüreğine oturan, İstanbul’u ve Berlin’i, geceleri ve gündüzleri birbirinin aynısı kılan o dejavu duygusunu yaşamış mıdır?

Menekşe Toprak, Suat Derviş’i günümüz kadınlarıyla bir Dejavu’da buluşturuyor. Her şey size aşina gelecek.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır