sodyum zengini besinler / ''Mideniz bulanıyorsa sodyum eksiğiniz olabilir''

Sodyum Zengini Besinler

sodyum zengini besinler

Kronik Böbrek Hastalığında Beslenme

 

 

 

 

4

KRONİK BÖBREK HASTALIĞINDA BESLENME

 

Nurol Arık,Melda Dilek

 

Hayatın devamlılığı, çocuklukta büyümenin olabilmesi ve organlarımızın çalışabilmesi için değişik besin gruplarının günlük olarak yeterli ve dengeli alınmasına beslenme denir. Yetersiz ya da fazla beslenmenin bazı hastalıklara zemin hazırladığı açıktır. Fazla miktarda yağ ve unlu gıda tüketimi şişmanlığa, kalp-damar hastalıklarına neden olur. Günlük tuz tüketiminin miktarı ile kan basıncının yükselmesi arasında doğrudan ilişki vardır. Bu durumların tersine, alınması gereken besinlerin hiç veya yetersiz alımı kilo-kas dokusu kaybına ve vücut direncinin azalmasına sebep olabilir. Yereli ve dengeli beslenme, hem bazı hastalıklardan korunmak hem de sağlıklı durumu devam ettirebilmek açısından önemlidir.

 

 

 

Böbrek hastalarında beslenme, diyaliz tedavilerine başlamadan önceki dönemde ve başladıktan sonra tedavinin bir parçasıdır. Diyet içeriği, kalori miktarı her hastaya özgül belirlenmelidir. Kronik böbrek yetmezliğinde diyet hastalığın evresine, eşlik eden hastalıklara, uygulanan tedavilerin özelliklerine göre uygulanır:

 

ü     Diyalize başlamadan önceki dönemde diyetle alınan protein kısıtlanarak, böbrek fonksiyonlarındaki bozulma hızını yavaşlatılmaya çalışılır. 

 

ü     Hipertansiyonu alan hastalarda tuz kısıtlaması tedavinin önemli bir parçasıdır.

 

ü     Böbrek işlevlerinde meydana gelen azalma ile fosfor birikimi ve bunun zararlı etkileri görülür. Bazı özel böbrek hastalıkları (şekere bağlı, tubulleri etkileyen hastalıklar) daha erken olmak üzere vücutta potasyum birikimi olur. Bu atılması gerekli maddelerin birikimini azaltmak için diyetle alınan miktarlarını kısıtlamaya gidilmesi gerekir.

 

ü     Diyaliz tedavisi sırasında vücudun protein ihtiyacı artar, bu nedenle diyaliz tedavisi olan hastalarda yüksek protein alımı önerilir.

 

ü     Böbrek hastalığının erken evrelerinden itibaren kalp damar hastalığı görülebilir. Bu nedenle kolesterol ve trigliserit gibi kan yağlarının yükselmesine neden olmayacak şeklide beslenme önerilir.

 

Bizim de amacımız, böbrek hastalarında doğru beslenme hakkında bilgi vermek.

 

 

 

BÖBREK HASTALIĞINDA NİÇİN BESLENME FARKLIDIR?

 

Henüz diyalize girmeyen hastalarda, yüksek proteinli gıdaların alımının böbreklerin daha fazla çalışmasına ve üzerindeki iş yükünün artmasına neden olduğu gösterilmiştir. Protein kısıtlamasının hastalığı yavaşlatmada yararlı olduğu bilinmektedir.

 

 

Böbreğin vücutta üstlendiği çok önemli görevlerden ikisi artık maddelerin uzaklaştırılması ve sıvı-mineral dengesinin sağlanmasıdır. Böbreğin süzme oranında azalma ile (özellikle 30ml/dak’nın altına inmesiyle) atık maddeler birikirken, .vücudun su ve tuz dengesinde bozulmalar başlar. Bu atık maddelerin birikimi de bazı sonuçlara neden olur. Örneğin kemik hastalığının gelişiminde, fosforun birikimi önemlidir. Potasyumun artışı güçsüzlükten, kalbin durmasına kadar şiddeti değişen bulgulara yol açar. Böbrek yetmezliğinde hipertansiyon sık görülür ve varlığı kalp hastalıklarıyla ilişkilidir. Hipertansiyonun tedavisi sadece ilaçlarla değil, yaşam düzenindeki değişikliklerle de yapılır. Diyetin düzenlenmesi tüm bu durumların kontrolünü dolayısıyla yaşam kalitenizin artmasına neden olacaktır.

 

  Beslenmenin düzenlenmesi ve belirli aralıklarla değerlendirilmesi gereklidir. Yetersiz beslenmenin de vücut direncini azaltacağı unutulmamalıdır. Beslenme değerlendirmesi hem beden ölçüleri hem de bazı laboratuar testleri ile doktorunuz tarafından yapılacaktır.

 

 

BESLENME HAKKINDA BİLMEMİZ GEREKENLER

 

Beslenme gıdalardan enerji üretimi, sağlığın devamı, büyüme, organ ve dokuların normal görev yapabilmesi için gerekli olan bir süreçtir. Diyetin su, enerji, proteinlerin yapı taşları, vücut için hayati öneme sahip çeşitli yağlar, vitamin ve mineraller içermesi yaşamın devamı için gereklidir. Enerji ihtiyacının büyük kısmı (%60 ila 75) temel fizyolojik ve istem dışı işlevler için, %10’u besinlerin ısı etkisi ve %15 ila 30’u günlük fiziksel hareket için gereklidir. Yaşın artmasıyla beraber başlıca fiziksel hareketin azalması ve vücudun günlük işlerinin yavaşlaması nedeniyle enerji ihtiyacı azalır. Enerji ihtiyacı günlük fiziksel aktiviteye, yaşa, cinsiyete ve hastanın sahip olduğu özelliklere(ateş, yaralanma gibi) bağlı olarak değişir.

 

 

Besinlerin vücutta yakılması ile enerji (kalori) elde edilir. Değişik yapıdaki besin öğeleri vücudumuzda yakılma ile farklı miktarlarda kalori sağlarlar. Örneğin; karbonhidratın yakılması 4 kalori, yağın yakılması 9 kalori, proteinin yakılması 4 lik enerji verir.

 

 

VÜCUDUMUZ İÇİN GEREKLİ OLAN TEMEL BESİN ÖĞELERİ

 

Karbonhidratlar

 

Vücut için önemli bir enerji kaynaklarıdır. Gereğinden fazla alındıklarında yağa dönüşerek şişmanlığa neden olur. Ancak böbrek hastalığında enerji sağlamada büyük önem taşır, özellikle proteini kısıtlı diyetlerde yeterli alınması gereklidir. Ekmek, pilav, makarna, bulgur, bisküvi, şeker, bal, reçel, mısır, patates, pirinç, un gibi tahıllar; kuru fasulye, nohut, mercimek, barbunya v.b. baklagiller ve sebze-meyveler karbonhidrat kaynağıdır. Bitkisel kaynaklı olan bu gıdalar aynı zamanda posa (lif) içeren yiyeceklerdir. Bu lifler barsak hareketlerini artırarak kabızlığı önler, barsak tümörlerinin gelişimini engeller, zararlı öğelerin dışarı atılmasını hızlandırır ve kan yağ değerlerinin yükselmesini önler. Bu nedenle yiyeceklerle günlük 1000 kilokalori için lifli besin tüketilmesi önerilir.

 

 

Başlıca enerji kaynağımız olan karbonhidratların kan şekerini yükseltme hızına göre belirlenen glisemik indeks değeri, karbonhidrat içeren gıda seçimimiz için önemlidir. Bu indeks; test edilen gıdanın beyaz ekmeğe göre kan şekerini yükseltme oranından bulunur. Yüksek glisemik indekse sahip besinler (beyaz ekmek, patates, pirinç gibi) kan şekerini hızlı yükseltirken, düşük indekse (bezelye, makarna vs) sahip olanlar kan şekerini yavaş yükseltir. Şeker hastalarında düşük glisemik indekse sahip besinlerin yenmesinin kan şekerini düzenlemeye yardımcı olduğu düşünülmektedir. Ancak besinlerin kan şekerini yükseltme hızı onların lif, yağ içeriği, meyve veya sebzenin olgunlaşması gibi çeşitli faktörler tarafından etkilenir.

 

 

Fazla miktarda şekerli-tatlı yiyecek ve unlu gıda tüketimi şişmanlığa, damar sertliğine neden olabilir. Fazla miktarda tüketimden kaçınılmalıdır. Meyve suyu içmektense meyve yemek, lifli gıda alımını arttıracaktır.

 

 

Yağlar

 

Vücudun önemli enerji kaynaklarından birisi olan yağlar, çocuklukta beyin gelişimi için oldukça önemlidir. Ayrıca A,D, K ve E vitaminlerinin bağırsaklardan emiliminde görev yapar. Ancak fazla miktarlarda alınmaları şişmanlık ve kalp hastalığına yol açar. 1gram yağ 9 kalorilik enerji verir.

 

 

Yağlar yağ asiti adı verilen küçük yapı taşlarından oluşur. Yağ asitlerinden lineloik asit ve alfalineloik asit vücutta yapılmaz ve mutlaka besinlerle alınmalıdır. Yağlar yapılarına göre doymuş ve doymamış yağlar olarak iki grupta incelenir:

 

 

Doymuş yağlar başlıca hayvansal kaynaklıdır. Et, deniz ürünleri, süt ürünleri, yumurta sarısında bulunan yağlardır. Fazla tüketilmeleri kan kolesterol seviyesini yükselttiğinden dikkatli tüketilmelidir. Doymamış yağlar bitkisel kaynaklı olup, sebze, kabuklu yemişler ve tohumlardan elde edilen yağlardır. Başlıca iki gruba ayrılır. Çoklu doymamış yağlara örnek ay çiçek, mısır, soya yağı iken, tekli doymamış yağlara örnek zeytin, yer fıstığı, kanola yağıdır. Yağ tüketiminin daha çok doymamış yağlar şekilde olması, doymuş yağ tüketiminin %10’un altında olması önerilmektedir. 

 

 

Vücutta yağ depolarının artması ile şişmanlık ortaya çıkar. Tereyağı, margarin, bitkisel sıvı yağlar kaynaklarıdır. Ayrıca görünmez yağlar diye adlandırdığımız bazı yiyeceklerin yapısında da (et, süt, tavuk, balık, yumurta, yoğurt gibi) yağ bulunmaktadır. Yağların alt grupları bulunur ve içlerinde kolesterol büyük öneme sahiptir. Kolesterolün vücudumuzda önemli görevleri vardır. Bir kısmı karaciğerde üretilir, bir kısmı gıdalardan alınır. Kan kolesterol düzeyinin yüksekliği kalp damar hastalıklarının gelişimine eğilim yaratan sebeplerden birisidir. Kolesterol bitkisel gıdalarda yoktur, hayvansal gıdalarda bulunur. Tablo1’de bazı besinlerin 100 gramındaki kolesterol miktarları gösterilmektedir. Sakatatlar, sucuk, salam, sosis, pastırma, yumurta, süt ve süt ürünlerini kolesterolden zengin gıdalardır, dikkatli tüketilmelidir.

 

 

Yemeklerde bitkisel sıvı yağları (günde 2-3 yemek kaşığı) kullanın. Et eklediğiniz yemeklere ayrıca yağ koymayın. Süt ürünlerinin az yağlısını tercih edin.

 

 

Proteinler

 

Büyüme ve gelişmenin sağlanmasında, doku yapım ve onarımında, vücut savunmasında görev alan en önemli besin türüdür. Aynı zamanda vücutta yakılması ile enerji de sağlanır. Başlıca kaynakları; et, yumurta, süt, yoğurt, peynir ve hayvansal gıdalardır. Bunların yanı sıra kuru baklagiller ve tahıllarda bir miktar protein içermektedir. Ancak hayvansal kaynaklarda olduğu gibi fazla ve kaliteli protein değildir. Kaliteli protein; vücudun gereksinim duyduğu farklı yapıdaki protein yapı taşlarını (amino asit ) yeterli miktarda içeren proteinlerdir. Bu proteinleri yapısında bulunduran gıdalar kaliteli proteinlerdir. Örneğin, anne sütü, yumurta, et gibi. Proteinleri meydana getiren yapıtaşlarının (aminoasitler) bir kısmı vücutta yapılmaz, bunların dışardan alınması gerekir.

 

 

Sağlıklı insanlarda kilogram başına protein alımı önerilmektedir. Böbrek hastalarında ise hastalığın derecesine göre ve uygulanan tedaviye göre değişen protein alımı önerileri olacaktır. Henüz diyaliz tedavisi olmayan hastalar için önerilen alınması gereken protein miktarı günlük kilogram başına 0.6-0.7 gramdır. Diyaliz tedavilerine başladıktan sonra ise protein ihtiyacı artar. Hemodiyaliz hastaları için günlük kilogram başına , periton diyalizi hastaları için protein alımı önerilir.

 

 

Proteinler vücutta kullanıldıktan sonra yıkılır. Yıkılma sonucunda üre ve kreatinin gibi bazı zararlı maddeler oluşur. Bu maddeler sağlıklı kişilerde böbrekler tarafından idrarla dışarı atılır. Ancak böbrek yetersizliği olanlarda söz konusu maddeler dışarı atılamaz ve kanda birikerek hastalık belirtilerine sebep olurlar (üremi). Diyalize başlamamış hastalarda protein kısıtlamasının hedeflerinden birisi de üremiye neden olan atık maddelerin birikimini azaltmaktır.

 

 

Proteinin önerilen miktarlardan daha az tüketimi büyümenin engellenmesi, kas erimesi, bağışıklık sisteminin, solunum sistemi ve kalbin yavaşlamasına neden olur. Hayvansal kaynaklı gıdalarla alınan proteinler vücut için gerekli tüm yapıtaşlarını taşır. Et yemeyenlerde (vejetaryen) bu nedenle dışardan destek gerekebilir.

 

 

VİTAMİNLER

 

Vitaminler karmaşık yapıda organik maddeler olup, vücutta çok önemli olayların meydana gelmesi için, az miktarda almaya ihtiyacımız vardır. Pek çok vitamin vücutta yapılmaz, dışardan besinlerle alınması gerekir. Bunun istisnaları ciltte güneş ışığı yardımıyla yapılmaya başlanan D vitamini ve aminoasitten sentezlenen niasin gibi vitaminlerdir.

 

 

Vitaminlerin yetersiz alımı veya bazı hastalıklarda(emilimi bozan bağırsak hastalıklarında olduğu gibi) yetersiz yaralanılması çeşitli hastalıklara yol açar.Vitaminler yağda ve suda eriyen vitaminler olmak üzere başlıca iki gruba ayrılır. Yağda eriyen vitaminler A, D, K ve E vitaminleridir.

 

VitaminA:Vitamin A, cilt ve sindirim sistemi, akciğer gibi salgı yapan yüzeylerin normal yapısı ve görev yapması için önemli role sahiptir. Hücrelerin farklılaşması, normal büyüme ve gelişme, normal görme ve bağışıklık sisteminin çalışması için gereklidir. Eksikliğinde karanlıkta görme bozulur ve zamanla körlük gelişebilir. Hayvansal kaynaklı retinol ve bitkisel kaynaklı beta karoten olmak üzere iki şekilde bulunur.Fazla alımı zararlı olur. Gebelerde fazla alımı da bebekte anormalliklere yol açabilir. Böbrek hastalarındaki seviyeleri normal veya yüksektir. Bu yüzden doktor uyarısı olmaksızın kullanılmamalıdır.Retinol karaciğer, süt, peynir ve tereyağında bulunur. Karotenler havuç, yeşil yapraklı sebzeler, turuncu kabuklu meyveler, kayısıda bulunur.

 

Vitamin D:D vitamini kolekalsiferol ve ergokalsiferol olmak üzere iki şekilde bulunur. Büyük kısmı deride güneş (ultraviyole) ışınlarının etkisiyle yapılır. Vücutta işler hale gelmesi için önce karaciğer sonra da böbreklerde aktif hale getirilir. Bu nedenle böbrek hastalarında D vitamini kullanmak gerekebilir. Kalsiyum ve fosforun emiliminde ve kemik oluşumunda görev alır. Eksikliği kemikte bozukluklara yol açar. Güneşe yeterli derece de çıkmama da D vitamini eksikliğine neden olabilir. Böbrek hastalıklarında henüz diyalize girmeyen hastalarda da D vitamini desteğine ihtiyaç duyulabilir.

 

Vitamin E:E vitamini tokoferoller olarak bilinir ve en aktifi alfa tokoferoldür. Oksidasyonu önleyici özelliği nedeniyle hücreleri oksidatif hasardan korumak için gereklidir. Çoklu doymamış yağlar içinde bulunur. Eksikliği nadirdir.

 

Vitamin K:Hem bitkisel hem de hayvansal kaynaklı besinlerde bulunur ve bağırsaklarda bakterilerce yapılır. Kan pıhtılaşması ve kemik yapımı için gereklidir. Eksiklik nadiren gelişir

 

Suda eriyebilen vitaminler

 

Askorbik asit(C vitamini):Deri, kıkırdak ve kemik yapısının normal görev yapabilmesi için gereklidir ve bunların yapısını oluşturan kollajen proteininin yapımında görev alır. Yara iyileşmesi için kollajen gereklidir. Kan damarlarının ve sinir siteminin normal görev yapması için gerekir.  Demir emilimini arttırır. Oksidasyonu önleyici etkisi vardır. Eksikliği diş eti kanaması, yara iyileşmenin gecikmesi kemik ve diğer dokularda hasara neden olur. Fazla alınması durumunda oksalata dönüşerek böbrek dahil çeşitli dokularda çökebilir.

 

Tiamin(B1 vitamini:)Karbonhidratlardan enerjinin sağlanabilmesi için gereklidir. Kalp ve sinir sisteminin normal çalışması için gerekir.

 

Riboflavin (B2 vitamini):Protein, karbonhidrat ve yağlardan enerji elde edilmesi için gereklidir. Demirin vücutta taşınması ve işlenmesi, cilt normal yapısı ve çalışması için gerekir. Az alınması cilt ve ağız ve burunda kurumaya neden olur. Fazla alınması durumunda idrarla atılır. Süt, yumurta, karaciğer ve yeşil sebzelerde bulunur.

 

Niasin:Niasin(nikotinik asit) pek çok gıdada bulunduğu gibi vücutta da yapılır. Besinlerden enerji elde edilmesi, cilt ve sinir sisteminin görev yapabilmesi için gereklidir. Bazen yüksek kan yağları yüksek olan hastaların tedavisinde kullanılır. Ancak fazla alımı zararlı olabilir.

 

Pridoksin(B6 vitamini):Protein ve demirin vücutta işlenmesinde görev alır. Folat ve B12 vitamini ile beraber kalp damar hastalıklarında risk faktörü olan homosisteinin normal düzeyde kalmasını sağlamada görev alır. Fazla alımı, sinir sisteminde zararlı etkilere yol açabilir. Çeşitli gıdalarda bulunur; et, tavuk ve balık bu vitaminden zengin olup yumurta ve bazı sebzelerde de bulunur.

 

Vitamin B12:Siyanokobalamin(B12 vitamin) hücre bölünmesi, kanın normal işlevleri ve oluşumu için gereklidir. Midede emilimi için gerekli faktör eksikliği bazen B12 eksikliğine yol açabilir. Hayvansal gıdalarda bulunur. Eksikliği kansızlık ve sinir sistemi belirtilerine yol açar.

 

Folat:Hayvansal ve bitkisel gıdalarda bulunur. Hücre bölünmesi ve kan hücrelerinin oluşumunda görev alır. Sinir sisteminin normal yapısının oluşması için gereklidir. Eksikliği kansızlığa yol açar. Alımının azalması veya ihtiyacın artması sonucu eksiklik gelişebilir.

 

 

Hemodiyaliz hastalarında diyaliz işlemi sırasında suda eriyen vitaminler de bir miktar uzaklaştırılır. Bu nedenle hemodiyaliz hastalarında genellikle vitamin desteği yapılır (ancak satılan vitaminlerin içeriği ve miktarı değişiktir, sadece doktorunuzun önerdiği ilaçları kullanınız).

 

 

SU VE TUZ

 

Su vücut ağırlığının %50 ila 60’ını oluşturur. Yaşla beraber vücuttaki su miktarı azalır. Sodyum(tuz) ve su dengesi birbirinden ayrılmaz. Vücutta denge fizik kurallarına göre sağlanır ve tuz fazla olduğu yere suyu çeker. Normal şartlarda su ve tuz alımı günden güne oldukça değişken olmasına rağmen oldukça dar sınırlar içinde denge devam ettirilir. Su ve tuz dengesinin ayarlanması merkezi sinir sistemi ve böbrek tarafından oldukça hassas bir şekilde ayarlanır. Vücuda alınan tuz miktarının artmasıyla, kan yoğunluğu artarak beyinde bununla ilgili çalışan bölgeyi uyarır ve susuzluk hissi oluşur. Vücut tuz dengesinde ve dolaylı olarak onunla beraber hareket eden tuz dengesindeki değişimler beyin tarafından algılanarak damarlar, kalp ve böbrek beraber çalışıp eski dengenin sağlanmasına ve vücudun korunmasına çalışırlar. 

 

 

Kronik böbrek yetmezliği sırasında böbreklerin süzme azaldığında, ilk başta uyum sağlamak üzere çalışan kısımdan daha fazla tuz atılmaya çalışılır. Ancak yetmezliğin giderek ilerlemesi ile bu zorlaşır ve tuzlu besinlerin yenmesi beraberinde su alımını da artıracağından sıvı fazlalığına yol açabilecektir.

 

 

Fazla tuz alımı kan basıncının yükselmesiyle ilişkilidir. Bu yüzden yüksek tansiyonu olan hastaların tuz tüketimini sınırlandırması önerilmektedir. Toplumlara ve alışkanlıklara bağlı olarak tuz tüketimi oldukça değişmektedir. Normal sağlıklı insanlarda yaklaşık 2.3gram kadar günlük tuz tüketilmesi önerilmektedir. Vücutta sıvı fazlalığı yüksek tansiyon, nefes darlığı ve bacaklarda veya sırtta şişlik gibi bulgulara yol açar. Sıvı fazlalığı durumunda yüksek tansiyonun da ilaçlarla kontrolü oldukça zorlaşır.

 

 

İshal, bulantı-kusma gibi vücutta sıvı azalmasının meydana geldiği durumlar düşük tansiyon, baş dönmesi, nabızda hızlanma, ağız kuruluğu gibi şikayetlere yol açar. Bu durumda sıvı kaybı arttığından vücudun sıvı ihtiyacı karşılanmalıdır.

 

 

Günlük almanız gereken sıvı miktarı doktorunuz tarafından size söylenecektir. Henüz diyaliz ihtiyacınız yoksa ve böbrek hastalığına eşlik eden kalp hastalığı gibi bir durum yoksa genellikle günlük kadar su içmeniz önerilecektir. Ancak idrar miktarının azalması ile günlük çıkardığınız idrar miktarından 0.5-0.6litre fazla su içebilirsiniz (ancak sıvı kaybına neden olacak aşırı terleme, ishal gibi durumlarda, kaybı karşılamak üzere sıvı alımının arttırılması gerekebilir). Burada dikkat etmemiz gereken su ile kastedilenin gün boyunca içtiğiniz, çay, meyve suyu, çorba gibi tüm sıvı gıdalarla alınan sudur.

 

 

Tuz tüketiminin kısıtlanması hipertansiyon varlığında böbrek hastalığının her evresinde uygulanmalıdır. Hastalığın ilerlemesiyle vücuda alınan tuzun atılması zorlaşır ve beraberinde suyun da birikimi ile sıvı fazlalığına yol açar. Önerilen günlük tuz tüketim miktarı 2 gramdır. Kuru yemişler, turşu zeytin, peynir, hazır gıdalar tuz içeriği yoğun gıdalardır. Yemeklerin tuzsuz pişirilmesi (gıdaların içinde de tuz vardır), tuzsuz ekmek tüketimi, yemeklerin tadına bakmadan tuz atılmaması, sofrada tuzluk bulundurulmaması tuz kısıtlanırken dikkat etmemiz gereken noktalardır.

 

 

Kandaki tuz dengesizliği (artması veya azalması) şuur bulanıklığı, havale nöbetleri, kas kramplarına neden olur. Tuz, yiyecek ve içeceklere eklendiği gibi bazı besinlerin kendi doğal yapısında da bulunmaktadır. Tablo2’de bazı yiyeceklerin 100 gramında bulunan tuz miktarı gösterilmiştir. Tuzun vücutta su tutma özelliğinden dolayı; kalp, böbrek, karaciğer ve yüksek tansiyonlu hastalarda kısıtlanması gerekir.

 

 

POTASYUM

 

Hücre içindeki en önemli tuz yapısındaki maddedir. Vücudun normal çalışmasını sağlayan çeşitli kimyasal işlemleri yapan enzimlerin çalışması, hücrenin büyüme ve bölünmesi, kasların kasılması gibi çok önemli görevlerde yer alır. Besinlerle alınan potasyum hücrelerde depolandıktan sonra büyük kısmı böbreklerden idrar yoluyla atılır.

 

 

Potasyum miktarının azalması kalpte ritim bozukluğu, kaslarda güçsüzlük, kabızlık gibi şikayetlere yol açar. Potasyum miktarının artması, özellikle böbrek yetmezliğinde, böbreklerden atılımının azalması nedeniyle sık rastlanan bir durumdur. Kalpte kalp durmasına neden olan ritim bozuklukları, tansiyon düşüklüğü,  kas kasılmasında bozukluk gibi bulgulara yol açar.

 

 

Potasyum sebze ve meyvelerde bulunur. Günlük idrar miktarınız 1litre ve üzerinde ise genellikle potasyum birikimi olmaz (şeker hastalığı gibi bazı hastalıklarda potasyum daha çabuk birikebilir). Ancak idrar miktarınız az ise potasyum birikebilir. Bunun dışında bazı ilaçlar da potasyum miktarını yükseltebilir. Bu nedenle kullandığınız tüm ilaçları doktorunuza danışınız.

 

 

KALSİYUM

 

Kalsiyum kemik ve dişlerimizin yapısında bulunan, kaslarımızın kasılmasını sağlayan önemli bir mineraldir. Hücre içinde çok az miktarda bulunmasına rağmen enzimlerin çalışmasında oldukça önemli rol oynar. Kandaki kalsiyum seviyesinin dengesi bağırsaklar, kemik ve böbrekler tarafından sağlanır. Kalsiyum dengesinin sağlanmasında D vitamini ve tiroid bezi içinde yerleşen paratiroid bezinden salgılanan parathormon önemli role sahiptir. Kalsiyum, böbrekte yapılan D vitamini yardımıyla bağırsaklardan emilir. Bu nedenle böbrek hastalığı olanlarda yeterli D vitamini yapılamadığından kalsiyum eksikliği görülür.

 

 

Parathormon salgılanması kan kalsiyum düzeyinin düşmesi ile uyarılır, D vitamini ile azalır. Parathormon kemikten kalsiyum ve fosfor salınmasını, böbreklerden fosfor atılımını arttırıp kalsiyum atılımını azaltır.

 

 

D vitamini diyetle doğrudan alınabileceği gibi, ciltte kolesterolden başlayarak yapılarak, önce karaciğer ve sonra böbrekte daha etkin şekline çevrilir. Bu yüzden böbrek hastalığında D vitamini yeterince yapılamayabilir. D vitamini kalsiyum ve fosfor emilimini arttırır.

 

 

Kan kalsiyumunun azalması kas krampları, uyku isteği gibi şikayetlere yol açar. Kan kalsiyum düzeyinin artması kaşıntı, kabızlık, mide rahatsızlığı gibi şikayetlere yol açabilir. Kalsiyumun en iyi kaynakları; süt ve ürünleri, yoğurt, peynir, çökelek, pekmez ve bir miktarda kuruyemişlerde bulunur. Tablo4’de değişik besinlerin 100 gramında bulunan kalsiyum miktarları görülmektedir.

 

 

FOSFOR

 

Fosfor, kalsiyum ile birlikte kemik dokusunda görev alır. Ayrıca vücudumuzda enerji sağlayan tepkimelerde de önemli rol üstlenmektedir. Et, tavuk, balık, süt, yoğurt, peynir, yumurta, kuru baklagillerde (kuru fasulye, nohut, mercimek, barbunya gibi.) bol miktarda bulunur. Tablo5’de çeşitli yiyeceklerin fosfor miktarları bulunmaktadır. Böbrek yetersizliğinde fosfor atımı azaldığı için vücutta birikerek kan düzeyi artar. Bu nedenle böbrek hastalarında fosfor kısıtlaması gerekebilir.Kan fosfor düzeyinin yükselmesi ile ilgili bulgular daha çok kalsiyumla birleşerek dokularda kalsiyum taşları şeklinde çökmesi sonucunda gelişir. Serum kalsiyumunun normal değeri 8-10mg/dl iken, fosfor seviyesi normalde 3.5-5.5g/dl arasında değişir. Kalsiyum ve fosfor çarpımının (örneğin kalsiyumunuz 9mg/dl ve fosforunuz 7.5mg/dl iken çarpım 9X7.5=67.5) 55’in altında olması kalsiyum ve fosforun başlıca damarlarda olmak üzere dokularda birikimini önlemede önemlidir. Bu yüzden ilaç tedavileriniz(kalsiyum, fosfor ve D vitamini ile ilgili) doktorunuz tarafından bu oranlar gözetilerek düzenlenir

 

 

DEMİR

 

Kan yapımında, oksijen taşınmasında ve vücutta gerçekleşen önemli tepkimelerde görev alır. Demirin yetersizliğinde, kansızlık, halsizlik, iştahsızlık, çocuklarda büyüme ve gelişme geriliği görülür. Yetersiz beslenme, kaza, büyük ameliyatlar, mide kanamaları, adet dönemi kanaması, bağırsakta kurt (parazit) varlığı kansızlığa neden olur. Yeterli beslenemeyen böbrek hastalarında eksikliği görülebilir destek tedavi yapılmalıdır. Tablo6’da bazı yiyeceklerin 100 gramındaki demir miktarları gösterilmektedir.

 

 

DİĞER MİNERALLER

 

Magnezyum, çinko, selenyum, iyot, flor, kükürt vb. vücudumuzda çeşitli görevlerde bulunurlar, yeterli alınması gerekir fazla alındığında da zararlı etki yapabilirler; dengeli ve gereksinim kadar günlük rejime eklenmesi şarttır.

 

 

BÖBREK HASTALARINDA DİYET

 

Hastanın yaşam kalitesi ve hastalıkla ilgili gelecekteki durumu ‘doğru ve dengeli beslenme’ ile yakından ilişkilidir. Bu bölümde kalori ve besin gruplarından ne kadar ve ne sıklıkta tüketmek gerektiği anlatılacaktır.

 

 

Kalori hesabı: Kalori ihtiyacı hasta yaş ve vücut ağırlığına göre belirlenir. Diyaliz hastalarında önerilen günlük kalori alımları hasta yaşına göre değişir. Hasta 60 yaşın üzerinde ise günlük kilogram başına 30 kcal, altında ise kilogram başına 35 kcal kalori alınması önerilir (örneğin 60kg ağırlığında bir hastanın enerji ihtiyacı 60 x 30 – 60 x 30 = 1800 kcal). Ancak bu durum aşırı aktivite göstermeyen, aynı yaş grubundakilerle ortalama ağırlığı aynı olan hastalar içindir. Eğer eklenen başka bir hastalık varsa vücudun kalori ihtiyacı artabilir. Hasta şişmansa düşük kalorili diyet önerilmez. Çünkü yıkımın (katabolizma) artmasına bağlı olarak kan üre düzeyi yükselebilir. Bu nedenle günlük enerji miktarı bakımından kontrol altına alınarak kısıtlama yapılmalıdır. Zayıf ise günlük rejime ekmek, makarna, pilav, şeker (diabetik değilse) eklenerek kalori miktarı artırılmış diyetler uygulanır.

 

 

Karbonhidrat: Dokularımızın yapısındaki proteinlerin kullanılmasını engellemek ve enerji açığını kapatmak için diyete eklenen karbonhidrat miktarı yüksek olmalıdır. Günlük alınması gereken enerjinin %50-60’ı karbonhidratlardan sağlanmalıdır. Örneğin günlük 2000kcal enerji ihtiyacı olan hastanın 1000-1200 kcal (250- karbonhidrat)’i karbonhidratlardan (ekmek, makarna, şehriye, pirinç, şeker gibi) sağlanmalıdır. Proteini kısıtlı olan diyetlerde özellikle şeker, nişasta, sade lokum, akide şekeri vb. saf karbonhidratlar enerji kaynağı olarak kullanılır.

 

 

Protein: Diyalize giren ve girmeyen hastaların protein ihtiyacı farklıdır. Diyalize girmeyen hastalarda miktar hastanın kan bulgularına göre belirlenir. Üre, kreatinin değerleri yüksek ise protein kısıtlanır. Diyalize giren hastalarda kayıp arttığı için protein ihtiyacı daha fazladır. 1,2-1,3 gr/kg/gün olarak hesaplanır. Örneğin, 60kg ağırlığındaki diyaliz hastasının protein gereksinimi; 60 x 1,2

 

=72gr’dır.

 

Her iki hasta grubu için kaliteli, örnek protein içeriği olan gıdalar (yumurta, et, süt) kullanmalıdır.

 

 

Yağ: Hastaların çoğunda kan kolestrol ve yağ seviyeleri yükseldiğinden miktar artırılmaz. Günlük enerjinin %25-30’u kadar verilir ve hayvansal kaynaklı (tereyağı, içyağı, kuyruk yağı) yağlardan ziyade; bitkisel (zeytinyağı, ayçiçeği, soya ve mısırözü yağı gibi) kaynaklı yağlar tercih edilmelidir.

 

 

Sıvı: Miktar hastanın miktar çıkarma, ödem, kısa sürede hızlı kilo artışı gibi durumlara bakılarak belirlenir. İdrar miktarı çok azalmış ya da tamamen kesilmiş ise vücutta su birikimi artacağından sıvı gıdalar ve su tüketimi kısıtlanır.

 

Hiç idrar çıktısı yok (anüri) ise; 24 x 0,5 x vücut ağırlığı(kg) 

 

Örnek 60kg hasta için;               24 x 0,5 x 60 = 720ml sıvı ihtiyacı var

 

Az miktar idrar çıktısı var ise; 24 x 0,5 x vücut ağırlığı + bir gün önce çıkan idrar

 

olarak hesaplanır.

 

Genel olarak, su, sıvı gıdalar ve içecekler dahil 1000-1500ml kadar sıvı alınmalıdır. Bunun yanı sıra diyaliz hastası yeterli sıklıkta diyalize giremiyorsa sıvı alımı daha da azaltılmalıdır.

 

Hızlı kilo artışı ve vücutta şişlikler (bacaklarda) mevcut ise günlük alınan sıvı miktarı azaltılmalıdır. Sıvı alma isteği tüketilen tuz miktarı ile ilişkilidir. Tuz alımı yeterince kontrol edilmezse susuzluk hissi olacaktır. Vücutta su fazlalılığı; ödem (şişlik), kalp yetmezliği, tansiyon yüksekliği ve nefes darlığına neden olur.

 

  Sebze ve meyvelerin %90’dan fazlasının su içerdiği unutulmamalıdır.

 

Tuz: Tuz böbreklerinizden yeterli atılamadığı için vücudunuzda birikerek şişliklere neden olur. Tansiyon ve kalp yetersizliği ortaya çıkar. Ayrıca vücutta biriken tuz su içme isteğini de artırır. Bu nedenle diyette tuz kısıtlanması yararlı olacaktır. Günlük çıkarılan idrar miktarı 2- ise, hipertansiyon, kalp yetmezliği ve ödem yok ise normal miktarda tuz tüketilebilir. Ancak yine de susamayı ve tansiyonu kontrol altına almak için sınırlı kullanmakta fayda vardır. İdrar çok az yada hiç yoksa, tuz miktarı 0,45 – 0,9gr olmalıdır.

 

Tuzsuz diyet için öneriler;

 

1)               Günlük yemeklerin tuzsuz hazırlanması ile sınırlama hazırlanmış olur.

 

2)              Ekmek tuzsuz tüketilmelidir.

 

3)              Zeytin, turşu, salamura besinler, konserveler, pastırma, sucuk tüketmeyiniz.

 

4)              Yemeklerinizde karabiber, kimyon, tarçın, limon, soğan, sarımsak, gibi çeşni verici maddeleri tuz tadı yerine kullanabilirsiniz.  

 

 

Potasyum: Sebze ve meyvelerin bir çeşit tuzudur. Potasyumda sodyum gibi idrarla atılamadığı için kanda seviyesi yükselir. Hasta hiç idrara çıkmıyor ya da çok az çıkarsa diyette potasyum kısıtlamak gerekir. Bu durumda potasyum kaynaklı gıdaları (patates, muz, kayısı, kivi, üzüm, sebze yemekleri, kuruyemişler, kurubaklagiller gibi) diyetten çıkarmak gerekir. Ayrıca sebzeler küçük parçalara ayrılarak haşlanır ve haşlama suyu dökülerek pişirilirse, yemekte potasyum miktarı azaltılmış olur. Bunun yanı sıra;

 

·         Yüksek potasyum içerikli yiyecekler bir öğünde ve bir arada alınmamalıdır.

 

·         Eczanelerde satılan ‘diyet tuz’lar sizler için uygun değildir.

 

·         Hazır meyve suları da kullanılmamalıdır.

 

·         Potasyumu yüksek olan hastalar sebzelerin haşlama suyunu dökmelidirler.

 

  Potasyum değeriniz düşmez ise, potasyum emilimini engelleyen ilaçlar kullanılmak zorunda kalınabilir. Bazı hastalarda kan potasyum değeri gereğinden fazla düşebilir. Kan sonuçlarına göre diyete potasyum eklemesi yapılabilir. Diyaliz hastaları için günlük 2 gramın altında potasyum önerilir.

 

 

Fosfor: Böbrek yetmezliğinde fosfor emilimi % 80 oranına ulaşır. Bu durumda kan fosfor düzeyi yükseleceğinden kısıtlamak gerekir. Fosfor kısıtlamasını sadece diyetle kontrol altına almak mümkün değildir. Fosfor bağlayan ilaçlar (ajanlar) kullanmak daha etkilidir. Proteinlerden zengin besinler aynı zamanda fosfordan da zengin besinlerdir. Dolayısıyla proteini kısıtlanmış besinlerde fosforda sınırlanmaktadır. Özellikle süt ve ürünleri en fazla fosfor kaynağı gıdalardır. Et, yumurta, kurubaklagiller de iyi kaynaklardır.

 

 

Fosfor henüz diyalize başlamadan da birikir ve bu durum böbrek hastalarında gelişen kemik hastalığının da başlangıcını oluşturur. Bu nedenle fosfor kısıtlaması henüz diyalize başlanmadığı dönemde de gerekir. Diyete uyulmaması fosfor kontrolünü çok zorlaştırır ve bu amaçla çeşitli ilaçların kullanmasını gerektirir. Fosfor bağlayıcı ilaçları doktorunuzun önerdiği biçimde kullanmalısınız.. Fosfordan zengin yiyecekleri fazla tükettiğinizde ajanları artırabilirsiniz.

 

 

Kalsiyum: Düşük proteinli diyetlerde kalsiyum miktarı da düşük olmaktadır. Özellikle kalsiyumdan zengin gıdalar (süt ve ürünleri) aynı zamanda fosfordan da zengin olduğu için çok fazla tüketilmemelidir. Böyle durumlarda, diyet dışı (ilaç) kalsiyum takviyesi gerekmektedir. Günlük kalsiyum tüketiminin 2 gramı geçmemesi önerilir (bu miktara fosfor bağlamak amacıyla kullanılan ve kalsiyum içeren ilaçlar da dahildir).

 

Vitamin ve mineraller: Genellikle düşük proteinli diyet kullanan hastalarda demir, kalsiyum, çinko, tiamin (B1 vitamini), riboflavin (B2 vitamini) ve folik asit düzeylerinin düşük olduğu görülmüştür. Diyet harici dışardan takviye yapmak gereklidir. Aynı şekilde vitamin D ve C desteği de böbrek hastaları için önemlidir.

 

 

 

 

Tablo 1. Diyaliz hastalarında günlük diyet önerileri

 

Besin grubu

Hemodiyaliz

Karın diyalizi

Protein (g/kg)

1,2

1,2-1,3

Kalori (kcal/kg)

30-35

30-35

Protein (%)

15-25

15-25

Karbonhidrat (%)

50-60

50-60

Yağ (%)

25-35

25-35

Kolesterol

200 mg’dan az

200 mg’dan az

Doymuş yağ

% 7’den az

% 7’den az

Lif

20-30

20-30

Sodyum

2 gramdan az

2 gramdan az

Potasyum

Kalsiyum

Fosfor

0,8-

0,8-

A vitamini

Hayır

Hayır

Tiamin (mg)

1,5

1,5

Riboflavin (mg)

1,7

1,7

B6 vitamini (mg)

10

10

B12 vitamini (mg)

0,006

0,006

Niasin (mg)

20

20

Folik asit (mg)

>1

>1

Pantotenik asit (mg)

10

10

Biotin (mg)

0,3

0,3

C vitamini (mg)

60-100

60-100

 

 

BESİN HAZIRLAMA VE GÜNLÜK DİYET PLANLAMA

 

 

Yemek hazırlamada kullanılan besinlerin miktarı en doğru şekilde tartılarak belirlenir. Ancak tartı yok ve daha pratik yöntemler isteniyorsa birtakım mutfak araç gereçleri ile bu ölçüleri standardize etmek mümkün olabilir. Örneğin;

 

 

 

  resim

 

 

 

su bardağı 160ml                          çay bardağı 100ml                 kahve fincanı 55ml

 

 

 

 

  resim

 

 

 

Yemek kaşığı 10ml                      tatlı kaşığı 5ml                         çay kaşığı 2ml

 

 

Bu miktarlar genellikle sıvı besinler için geçerlidir. Katı besinlerde daha farklıdır. Ölçme araçları silme olarak doldurulur, bıçağın düz tarafı ile düzeltilerek belirtilen miktarlar elde edilmeye çalışılır. 

 

DEĞİŞİM LİSTELERİ

 

 

Yemek listelerini düzenlerken bir diğerinin yerine geçen (veya o gıdanın yerini tutan) besin maddelerini bilmek hastaya büyük kolaylık sağlar. Böylece her gün aynı şeyler yenilerek hastada bıkkınlık oluşması engellenmeye çalışılır. Aşağıda belirtilen besin gruplarında, her bir grup içinde yer alan besinler hemen hemen aynı miktarda protein, yağ, karbonhidrat içerir. Böylece hakkınız olan değişim sayısını aşmadan aynı grup içinde besinlerden farklı seçimler yapabilirsiniz (Tablo 2).

 

 

Tablo2. Değişim gruplarının içerdiği karbonhidrat, protein, yağ ve enerji miktarları

 

Değişim grubu

Karbonhidrat

Protein

Yağ

Enerji

Ekmek ve unlu gıdalar

15 gr

2 gr

68 kalori

Süt

6 gr

4 gr

3.5 gr

71 kalori

Et

6 gr

5 gr

69 kalori

Kuru baklagil

15 gr

5 gr

80 kalori

Sebze A grubu

6 gr

1 gr

28 kalori

Sebze B grubu

7 gr

2 gr

36 kalori

Meyve

12 gr

48 kalori

Yağ

5 gr

45 kalori

 

 

Liste1’de ekmek ve unlu gıdaların değişim listeleri bulunmaktadır. Bu listede örneğin 1 ince dilim ekmek yemek istemiyorsanız yerine 4 yemek kaşığı pirinç pilavı tüketilebilirsiniz. Listede * işaretli gıdalar potasyum sınırlaması olan hastalarda tercih edilmemelidir. (ayrıca tarhana fosfordan da zengindir)

 

 

Liste1. Ekmek ve unlu gıdalar değişim listesi

 

Yiyecekler

Ortalama ölçü

Çiğ miktar (g)

Buğday unu (çorbada)

1 kase

20

Şehriye (çorbada)

1 kase

15

Pirinç (çorbada)

2 kase

30

Tarhana* (çorbada)

1 kase

15

Pirinç (pilav olarak)

4 yemek kaşığı

30

Bulgur* (pilav olarak)

2 yemek kaşığı

15

Makarna

2 yemek kaşığı

15

Kuskus

2 yemek kaşığı

15

Erişte

2 yemek kaşığı

15

İrmik (tatlı içinde)

2 yemek kaşığı

25

Patates

1 orta boy

100

 

 

         Liste2’de süt değişim listesi gösterilmiştir. Bu listede 1su bardağı süt yerine 1 su bardağı yoğurt tüketilebilir.

 

Liste 2. Süt değişim listesi

 

Yiyecekler

Ortalama ölçü

Miktar (g)

Süt

1 orta boy su bardağı

160

Yoğurt

1 orta boy su bardağı

160

 

 

Sütlaç veya muhallebi gibi sütlü tatlılar yenildiğinde; 1 porsiyon muhallebi= 1 süt + 1 ekmek şeklinde düşünülerek günlük süt ve ekmek hakkında düşülmelidir.

 

 

  Liste3’de et değişimi listeleri bulunmaktadır.

 

 

Liste 3. Et ve diğer bazı besinlerin değişim listesi

 

Yiyecekler

Ortalama ölçü

Çiğ miktar (g)

Köfte

Yumurta büyüklüğünde

30

Kuşbaşı et

3-4 parça

30

Kıyma

1 köfte kadar

30

Pirzola (kemiksiz)

1 küçük boy

30

Sosis

1 adet

40-50

Salam

4-5 ince dilim

40-50

Tavuk eti

1 köfte kadar

30

Balık eti

1 köfte kadar

30-40

Peynir (beyaz)

1 kibrit kutusu kadar

30

Peynir (kaşar)

2/3 kibrit kutusu kadar

20-25

Çökelek, lor

¼ su bardağı kadar

40-45

Yumurta

1 adet

40-50

 

 

Liste4’de A ve B grubu sebzelerin değişim miktarları bulunmaktadır.

 

 

Liste 4. Sebze değişimi listesi

 

Yiyecekler

Ortalama ölçü

Çiğ miktar (g)

Taze fasulye

2 yemek kaşığı

85

Lahana

2 yemek kaşığı

85

Havuç (B)

2 yemek kaşığı

60

Pırasa (B)

2 yemek kaşığı

60

Karnabahar

2 yemek kaşığı

70

Patlıcan

2 yemek kaşığı

95

Bamya

2 yemek kaşığı

80

Bezelye (B)

2 yemek kaşığı

60

Y. dolma biber

2 orta boy

94

Sivri biber

8-9 orta boy

94

Çarliston

3 orta boy

94

Taze kabak

3 yemek kaşığı

100

Domates

1 küçük boy

80

Kıvırcık

7 yaprak

65

Salatalık

1 küçük boy

125

 

 

 

Liste5’de meyve değişimleri gösterilmektedir.

 

Liste5. Meyve değişimi listesi

 

Yiyecekler

Ortalama ölçü

Çiğ miktar (g)

Elma

1 küçük boy

80

Kayısı

2 tane

70

Kiraz

16 tane

105

Vişne

16 tane

100

İncir

1 tane

100

Greyfurt

½ tane

150

Üzüm

23 iri tane

125

Limon

2 küçük boy

150

Portakal

½ orta boy

100

Mandalina

1 tane

100

Şeftali

1 orta boy

100

Armut

1 büyük boy

160

Erik

6 tane

130

Ayva

¼ orta boy

200

Nar

1/5 küçük boy

70

Karpuz

1/8 orta boy

200

Çilek

10 tane

120

Ananas

1,5 halka dilim

140

 

 

         Liste6’da yağ değişimi bulunmaktadır.

 

 

Liste6. Yağ değişimi listesi

 

Yiyecekler

Ortalama ölçü

Çiğ miktar (g)

Sıvı yağ (zeytin, ayçiçeği, mısırözü yağı)

1 tatlı kaşığı

5

Katı yağ (tereyağ, margarin)

1 tatlı kaşığı

5

Zeytin

5 adet

15

Mayonez

2 tatlı kaşığı

10

Fındık, fıstık vb.

6 adet

10

Kaymak

1 yemek kaşığı

10

Potasyum: Tuza benzeyen kan ve dokularda bulunan bir maddedir. Kas hareketlerinin sağlanmasında ve kalbin kasılmasında çok önemli rol oynar. Besin maddelerinin hücrelere taşınmasına ve atık ürünlerin hücrelerin dışına çıkarılmasına yardımcı olur.

Böbreğin işlevlerinden biri, kanınızda potasyum düzeyini ayarlamaktır. Fazlası, basitçe böbreklerden süzülüp atılır. Böbrekleriniz bu işlevi yerine getiremediğinde kanınızdaki potasyum düzeyi yükselir. Bu çok tehlikeli bir durumdur ve aniden kalp durmasına sebep olabilir.

Diyaliz esnasında fazla potasyum vücudunuzdan atılır. Fakat; diyaliz seanslarınızın arasında potasyum vücudunuzda çabuk birikir. Bu yüzden potasyum böbrek hastalarının diyetinde çok önemlidir. Meyve ve sebzeler potasyumdan zengindir. Doktorunuzun veya diyetisyeninizin önerdiği miktarda meyve & sebze tüketin. Potasyumdan çok zengin yiyecekleri beslenmenizden çıkartmaya çalışın.

Yemeklerde kullanılan tüm sebzelerin önce haşlanması ve haşlama suyunun atılması gerekir. Pişirme tekniğinizi değiştirerek besinlerdeki potasyumun seviyesini düşürebilirsiniz. Bunun için 1. Aşamada sebzeleri dilimleyip en az 2 saat suda bekletin. 2. aşamada suyu dökün ve sebzelerin üzerine yeni su ilave ederek sebzeleri pişirin. Kalan pişirme suyunu kullanmayın.

Potasyumdan Çok Zengin Bazı Yiyecekler:

  • Kuru erik: Potasyumdan zengin bir meyvedir. 100 gram kuru erik 732 mg potasyum içerir. Birçok kuru meyve potasyumdan çok zengindir.
  • Ispanak: 100 gr ıspanak 558 mg potasyum içerir.
  • Patates: 100 gr patates 535 mg potasyum içerir. Özellikle kabukları önemli potasyum seviyelerine sahiptir.
  • Mantar: 100 gr mantar 414 mg potasyum içerir. Protein zengini olan bu sebzeyi böbrek hastalarının sınırlı tüketmesi gerekir.
  • Avokado: 100 gr avokado ortalama 485 mg potasyum içerir.
  • Muz: Bolca potasyum içerir. Bir orta boy muz 422 mg potasyum içerir.
  • Domates: Orta boy domates yaklaşık 292 mg, 1 bardak domates püresi 1065 mg potasyum içerir.
  • Kuru Fasulye: Demir, protein ve liften zengin, şeker ve yağdan fakir içeriğiyle bilinen kuru fasulye, aynı zamanda iyi bir potasyum kaynağıdır. 175 gram pişmiş kuru fasulyede ortalama; 829 mg kadar potasyum bulunur.
  • Barbunya fasulyesi: 100 gr 403 mg potasyum içerir. Birçok fasulye ve kurubaklagil türü yüksek oranda potasyum içerir. Bu sebeple böbrek hastalarının bakliyatlardan uzak durması gerekir.
  • Karpuz: Karpuz, potasyum ile birlikte A ve C vitaminlerini de içermektedir. Serinletici etkisinden dolayı yaz aylarında en fazla tercih edilen meyvelerden olan karpuzun, su oranı da oldukça yüksektir.  2 adet üçgen dilim karpuz ortalama; 640 mg potasyum içerir.
  • Nar: 1 orta boy narda ortalama; 666 mg potasyum vardır.  
  • Kahve: 1 bardak kahve 455 mg potasyum içerir.

Uzm. Diyetisyen Deniz Berksoy

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.