sözcük ve söz öbeğinde anlam / Söz Öbekleri Konu Anlatımı | monash.pw

Sözcük Ve Söz Öbeğinde Anlam

sözcük ve söz öbeğinde anlam

1 SÖZCÜKTE VE SÖZ ÖBEĞİNDE ANLAM

2 Gerçek Anlam: Bir sözcüğün temel anlamı ve yan anlamlarına o sözcüğün gerçek anlamı denir. Gerçek anlam, kendi içinde temel ve yan anlam olmak üzere iki türlü anlam inceliğine sahiptir.

3 Temel (Başat) Anlam: Temel anlam, sözcüğün anlam çekirdeğini oluşturur. Temel anlam, sözcüğün sözlükteki ilk anlamıdır. Yan anlamların oluşumunda kaynaklık eder. "Ağız", sözcüğü kavrayışımızda ilk olarak "yüzde, avurtlarla iki çene arasında, sesin çıkmasına, soluk alıp vermeye ve besinleri almaya yarayan boşluk anlamıyla belirir. Ağız sözcüğü, Ağzını elleriyle kapatıp gülmemeye çalışıyordu. cümlesinde temel anlamıyla kullanılmıştır.

4 Aşağıdaki altı çizili sözcükler temel anlamda kullanılmıştır: Kuşun kanadı kırılmış. Ali dişini çektirmiş. Dağda üşümemek için ateş yaktık. Komşumuzun evi yandı.

5 Yan Anlam: Bir sözcüğün temel anlamına bağlı olarak kazandığı anlamlara yan anlam denir. Yan anlam, nesne ya da kavramın adı olduğu için gerçek anlam kapsamındadır ve kavramsal anlam taşır. Her sözcüğün genel olarak bir tek temel anlamı varken birden çok yan anlamı olabilir. Yan anlam, temel anlama işlevsel ya da biçimsel açıdan bağlıdır.

6 Aşağıdaki altı çizili sözcükler yan anlamda kullanılmıştır: Uçağın kanadı yere çaptı. Testerenin dişleri körelmiş. Terazinin gözünde kara kara üzümler vardı. Gece çocuğun ateşi yükselmiş. Bu yaz kollarım fazla yandı. Dikkat et, çivinin başı kırılmasın.

7 Mecaz (Değişmece) Anlam: Sözcüğün gerçek anlamlarından sıyrılarak başka bir sözcük ya da kavram yerine kullanılmasıyla kazandığı anlama mecaz anlam denir. Bir sözcüğün mecaz anlam kazanması cümle içerisinde kullanımına bağlıdır. Sözcükler tek başlarına anlam özellikleri kazanamaz; mutlaka cümle içinde kullanılmalıdır. "Bırak bu ağızları da doğru konuş." "Ağız" sözcüğü, bu cümlede "birini yanıltmak, kandırmak amacıyla dolambaçlı sözler söyleme özelliği" anlamında kullanıldığı için gerçek anlamından sıyrılmış, mecaz anlamda kullanılmıştır.

8 Aşağıdaki altı çizili sözcükler mecaz anlamda kullanılmıştır: Seni her görüşümde ruhum kanatlanır. Rakibim oldukça dişli çıktı. İçime bir ateş düştü. Sınavı kazanamazsak yandık. Suçunu bastırmak için bağırarak konuşuyordu. Yaptığı hatalardan sonra onu sildik.

9 Terim Anlam Bir bilim, sanat, spor, askerlik ya da meslek dallarıyla ilgili özel ve belirli bir kavramı anlatan sözcüklere terim denir. Her dalın ya da mesleğin kendine özgü terimleri vardır. Matematik Terimleri : Açı, toplama, bölme Coğrafya Terimleri : Plato, Meridyen, Ay Edebiyat Terimleri : Ölçü, vezin, redif, özne Tiyatro Terimleri: Dekor, kostüm, rol Tıp Terimleri: Renk körlüğü, patoloji, dahiliye

10 Terim anlamlı sözcükler cümlede kullanımlarına göre bu anlamlarından uzaklaşarak mecaz anlam kazanabilir. Bu konuda hala kafamda soru işaretleri var. Mecaz Olaya bir de bu açıdan bakmak gerekir. Mecaz

11 Çok Anlamlılık Anlam genişlemesiyle, aktarma olarak belirlenen anlam olaylarıyla, değişik yol ve etkenlerle sözcükler birden çok kavramı karşılayabilir. Bir sözcüğün birden çok kavramı karşılamasına çok anlamlılık denir.

12 Dil sözcüğünün aşağıdaki kullanım ve anlamları, bu sözcükle ilgili çok anlamlılığı örnekler: Biberi önce diline sürdü. (tat alma organı - temel anlam) Türkçe işlek ve zengin bir dildir. (lisan - yan anlam) Flütün dili bozulduğu için iyi ses çıkarmıyor. (üflemeli çalgılarda titreşerek ses çıkaran ince yaprak - yan anlam) Usta, kilidin dilini onarmaya çalışıyordu. (aygıtların uzun, yassı, hareketli bölümleri - yan anlam) Günümüz gençliği Tanzimat dilini de anlamıyor. (bir çağa özgü söz dağarcığı ve söz dizimi - yan anlam) Bu huysuz adamın dilinden kurtulamadım.( mecaz anlam)

13 Sözcüklerde Anlam İlişkileri: Sözcüklerde anlam ilişkileri konusunu aşağıda verilen alt başlıklarda inceleyeceğiz: Eş anlamlı sözcükler Yakın anlamlı sözcükler Karşıt anlamlı sözcükler Eş sesli (sesteş) sözcükler Eş köklü sözcükler Nitel anlamlı sözcükler Nicel anlamlı sözcükler Somut anlamlı sözcükler Soyut anlamlı sözcükler Genel anlamlı sözcükler Özel anlamlı sözcükler

14 Eş Anlamlı (Anlamdaş) Sözcükler Bir cümlede biri diğerinin yerine kullanıldığında cümlenin anlamında hiçbir değişiklik yaratmayan sözcüklere eş anlamlı sözcükler denir. Eş anlamlılık daha çok, Türkçe bir sözcükle başka dillerden dilimize giren ve benimsenerek kullanılan yabancı sözcükler arasında olur: Konuk / misafir, Yoksul / fakir, Anı / hatıra, Değer / kıymet

15 Bir sözcüğün bir başka sözcüğe eş anlam oluşturması, o sözcüğün cümlede kazandığı anlama bağlıdır. Bu yönden, Türkçe sözcüklerin de kullanıldıkları cümlelerde üstlendikleri anlamlarıyla birbirinin yerine kullanılacak biçimde eş anlamlılık özelliği kazandığı görülebilir. Bir eşya hem ucuz hem sağlam olabilir mi? Yaşı epeyce var ama oldukça sağlam bir insan. Sağlam biridir, korkmadan teslim edebilirsiniz bu işleri ona. Sağlam sözcüğünün yerine; 1. cümlede dayanıklı, 2. cümlede sağlıklı, 3. cümlede güvenilir

16 Eş anlamlı sözcüklerin birlikte kullanımı cümlede duruluğu bozar ve anlatım bozukluğu oluşur. Bu çetin, zor kış koşullarına her insan katlanamaz. Komutan askerleri, nöbette uyumamaları konusunda uyarıp ikaz etti.

17 Yakın Anlamlı Sözcükler Eş anlamlı gibi görünmelerine karşın anlam yönünden birbirine yakın olan ama aynı anlamı taşımayan sözcüklere yakın anlamlı sözcük denir. Bu sözcüklerde, anlam farklılığı vardır. Bu nedenle yakın anlamlı sözcüklerin ayrı değeri vardır. Yakın anlamlı sözcüklerle eş anlamlı sözcüklerin karıştırılması anlatımın gücünü düşürür. Dilemek / istemek, Çevirmek / döndürmek, Darılmak / küsmek / gücenmek, Uğraşmak /didinmek

18 Sözünü onaylamadığım için bana darıldı. cümlesinde darılmak eylemi hoşa gitmeyen bir tutum, davranış ya da söz nedeniyle görüşmez olmak, ilgiyi kesmek anlamına gelmektedir. Toplantıya çağrılmazsa bize gücenir. cümlesinde gücenmek eylemi birinin beklenmeyen bir davranışı ya da sözü karşısında kırgınlık duymak, üzülmek anlamına gelmektedir.

19 Yakın anlamlı sözcüklerin aynı cümlede kullanılması anlatım bozukluğuna neden olmaz. Kasadaki çürük domatesleri seçip bir kenara ayırın.

20 Karşıt (Zıt) Anlamlı Sözcükler Bir cümlede biri diğerinin yerine kullanıldığında cümlenin anlamını öncekine göre karşıt hale dönüştüren sözcüklere karşıt anlamlı sözcükler denir. Bir sözcüğün bir başka sözcüğe karşıt anlam oluşturması, o sözcüğün cümlede kazandığı anlama bağlıdır. Yani aynı sözcük değişik cümlelerde, değişik anlamlar kazandıkça o sözcüğün karşıt anlamları da değişir. Evden çıkarken pencere açıktı. (anlamı: kapalı olmayan;karşıtı: kapalı) İki genel müdür kadrosu açıktı. (anlamı: boş; karşıtı: dolu) Açık renkler ona çok yakışırdı. (anlamı: koyu olmayan; karşıtı:koyu)

21 1. Eylemlerin olumlu-olumsuz biçimleri karşıt değildir. Örneğin "gitmek" sözcüğünün karşıtı "gitmemek" değil, "gelmek"tir. 2. Ad soylu sözcüklerin de olumlu-olumsuz biçimlerinde karşıtlık yoktur. Örneğin "yağlı" sözcüğünün karşıtı "yağsız" değildir.

22 Eş Sesli (Sesteş) Sözcükler Sesleri aynı, anlamları tamamen ilişkisiz sözcüklere eş sesli sözcükler denir. Eş sesli sözcükler ayrı köklerdir. Bu nedenle bu sözcükler, sözlüklerde ayrı ayrı gösterilir. Anlamları arasında hiçbir ilişki bulunmaması da ayrı kökler olmalarından kaynaklanır. El eliyle yılan tutulmaz. yabancı organ Ben onun yüzündeki benleri saydım. kişi siyah nokta Kalem böyle çalınmıştır yazıma (kader) Yazım kışıma uymaz, kışım yazıma (mevsim)

23 Sesteş sözcüklerle çok anlamlı sözcükleri karıştırmamak gerek. Çünkü çok anlamlı sözcükler arasında anlam bağıntısı vardır. Çok anlamlılık Çocuğun yüzü sararmıştı. (Temel anlam) Kâğıdın arka yüzü kirliydi. (Yan anlam) Bu kadar yüzsüz olacağını düşünmemiştim. (Mecaz anlam) Sesteşlik Buranın yazı sıcak geçer. (mevsim) Onun yazısı okunaklı değil. (yazma eylemi)

24 Nitel ve Nicel Anlamlı Sözcükler Bir varlığın, kavramın ölçülebilen, sayılabilen, azalıp artabilen durumunu bildiren sözcüklere nicel anlamlı; ölçülemeyen, sayılamayan durumunu bildirenlere de nitel anlamlı sözcükler denir. Büyük bir halı almışlar salona. Nicel Yerden iri bir taş aldı ve uzağa fırlattı. Nicel Ağır bir çuval kaldırdığı için beli ağrıyormuş. Nicel Küçük bardakla çay içmeyi sever. Nicel

25 Kötü günler geçirince bu duruma geldi. Nitel Neşeli insanlar daha uzun yaşar. Nitel Garip davranışlarıyla bizi bıktırdı. Nitel Terbiyesizlik yaptığı için öğretmeni onu dışarı atmış. Nitel Yukarıdaki cümlelerdeki altı çizili sözcükler sayısal değer taşımadığından nitel anlamlıdır.

26 Sözcüklerin kazandıkları nitel ve nicel anlamlar, kullanıldıkları cümlelere göre değişiklik kazanabilir. Büyük evde yaşayanlar evlerinin temizliğinin uzun zaman Nicel aldığından yakınıyordu. Büyük insan olmak istiyorsan çok çalışmalısın. Nitel Sıcak ve nemli ortamda kalmak astım hastaları için sakıncalıdır. Nicel Sıcak bir yuvanın özlemini çekiyorum yıllardır. Nitel

27 Genel ve Özel Anlamlı Sözcükler Bir varlığın çoğunu ya da bütününü kapsayan, kavramların tamamını anlatan sözcüklere genel; varlıkların tamamını değil de bir kısmını anlatan sözcüklere de özel anlamlı sözcükler denir.

28 Bir cümlede sözcükler özelden genele ya da genelden özele doğru sıralanabilir. Basketbol, son zamanlarda en çok ilgilendiği spordur. (özelden genele) En sevdiğim ve en çok ilgilendiğim spor, basketboldur. (genelden özele)

29 Genel anlamlı bir sözcüğün, belli bir yer ya da durum için kullanılmasına dar (özel) anlamda kullanma denir. Gül, sevginin ifadesidir. cümlesinde gül sözcüğü genel anlamda kullanılmıştır. Masanın üzerindeki gül sana gelmiş. cümlesinde gül sözcüğü belli bir gülü karşıladığı için dar anlamda kullanılmıştır.

30 Somut ve Soyut Anlam Bir sözcük, duyu organlarından biri yoluyla algılanabilen bir varlığı gösterirse "somut anlamlı", duyu organları yoluyla algılanamayıp da zihinde var olan kavramları gösterirse "soyut anlamlı" sözcük adını alır. Ağaç, taş, hava, ses, koku, çiçek (somut anlam) Mutluluk, sevgi, korku, kin, dostluk, insanlık (soyut anlam)

31 Bir sözcük kullanıldığı cümleye göre somut ya da soyut anlam taşıyabilir. Sıcak bir çorba içmek kış akşamlarının en vazgeçilmezidir. Somut Dayımın sıcak sohbeti salondakilerin hoşuna gidiyordu. Soyut

32 Doğada duyulan seslerin taklit edilmesiyle oluşan sözcüklere yansıma denir. Suyun şırıltısı insanı dinlendirir. Kedinin acı miyavlaması ile uyandım. Şu cızırtıyı durdurun artık. cümlelerindeki altı çizil sözcükler birer yansımadır.

33 SÖZCÜKTE ANLAM OLAYLARI Benzetme (Teşbih) Sözün gücünü artırmak, anlamı zenginleştirmek için aralarında herhangi bir ilgi, benzerlik bulunan iki şeyden, genellikle güçlü olanın özelliklerini güçsüze aktarmaya benzetme denir. Başka bir deyişle benzetme; birden çok kavramı ortak özellikte karşılaştırmadır.

34 Türkülerimiz ana sütü gibi candan, benzeyen benzetilen monash.pw b. yönü ana sütü gibi temiz benzetilen monash.pw b. Yönü Ruhu bir testere gibi keser yalnızlık. Bu dil ağzımda annemin sütüdür. Kim bu cennet vatan uğruna olmaz ki feda?

35 Deyim Aktarmaları Bir sözcüğün benzetme amacı taşıyarak başka bir sözcük yerine kullanımıdır. Deyim aktarımlarındaki benzetme amacının gücü eğretileme ile deyim aktarımlarını birbirine çok yaklaştırmıştır. Kısaca, tüm deyim aktarımları eğretileme şeklinde oluşur. İnsandan Doğaya Aktarma: İnsana özgü özelliklerin doğaya aktarımıdır. Dağlar yas tutuyor. Çiçekler toprağını sevdi. Kel tepe Kör kuyu,

36 Doğadan İnsana Aktarma:Doğaya özgü özelliklerin insan için kullanımıyla oluşturulur: Olanları duyunca babam köpürdü. Aslında o sert bir insan değildir. O tilkiye güvenme demiştim.

37 Duyular Arası Aktarma: Bir duyu organının algılayabileceği bir özelliği başka bir duyu organına aktarmaktır. acı ses (tatma, duymaya aktarılmış.) ekşi koku (tatma, koklamaya aktarılmış.) sert konuşma (dokunma, duymaya aktarılmış.) yumuşak bakış (dokunma, görmeye aktarılmış.)

38 Doğadan Doğaya Aktarma: Doğaya ilişkin bir kavram doğaya ilişkin başka bir kavrama aktarılır. Dolunay kirli camlarda çiçekleniyordu. Kaplumbağayı satıp yeni bir araba almış.

39 Ad Aktarması (Mecaz ı Mürsel) Bir sözün, benzetme amacı güdülmeden kendisiyle ilgili başka bir söz yerine kullanılmasına ad aktarması (mecaz-ı mürsel) denir. Bu mecaz türü, söyleyiş kolaylığı sağlamak için, genellikle eksiltili anlatımlara başvurma biçiminde gerçekleşir.

40 Bu tatilde Nazım Hikmet okudum. (Nazım Hikmet in şiirlerini) Ayaklarını çıkarmadan içeri girme! (Ayakkabılarını) Sobanın üstündeki çaydanlık fokur fokur kaynıyordu. (Çaydanlıktaki su) Salonda yalnızca iki kulak bizi dinliyordu. (Kulaktan kasıt insandır.) Otobüs Antalya ya vardığında saat çok erkendi. (Antalya terminaline)

41 Dokundurma (Tariz) Birini eleştirmek, iğnelemek amacıyla bir sözü tersini vurgulayacak biçimde kullanmaya tariz denir. Bir anlatımda bu mecazı örnekleyen sözün yerine karşıtı kullanıldığında anlatılmak istenen değişmez; ama gerçek anlamıyla iletilmiş olur. "Onda bu incelik oldukça eşi dostu az olur." cümlesinden sözü edilen kimsede "incelik" olmadığı anlaşılıyor. Bu sözcüğün yerine "kabalık sözcüğü kullanıldığında anlam değişmiyor.

42 Bakıyorum da çok cesursun; çıtırtı duysan kapının arkasına saklanıyorsun. Bunca sıcak insan arasında en çok yaşadığım şey yalnızlıktı. Kimse sana borç vermediğine göre oldukça itibarlı birisin. Deneyimsizliğime gösterdiğiniz anlayış, mesleğimden soğumama yetti de arttı bile.

43 Kinaye (Değinmece) Bir sözü hem gerçek hem de mecaz anlama gelecek biçimde kullanarak amacı üstü örtülü olarak anlatmaya denir. Kinayede asıl vurgulanmak istenen, sözün mecaz anlamıdır. Terlemeyi göze alamayan ekip, müsabakalarda başarılı olamaz. "Terleme" sözcüğü, bu cümlede "derinin gözeneklerinden sızan, kendine özgü bir kokusu olan yapışkan, renksiz tuzlu sıvının salgılanması" anlamının yanında "çalışmak, emek harcamak" diye belirleyebileceğimiz mecaz anlamını da çağrıştırmaktadır.

44 Aşağıdaki cümleler de kinayeye örnek olur: Çocuk, suçluluğunu anlayınca yüzü kızardı. Yalnız taş, duvar olmaz. Düşene el uzatmak, onun temel özelliğiydi. Herkes gün gelir, ektiğini biçer.

45 Dolaylama Bir tek sözcükle anlatılabilecek bir varlık ya da nesneyi, daha etkili ve güzel bir anlatımla birden çok sözcükle anlatmaya dolaylama denir. Dolaylamanın olabilmesi için kullanımının herkesçe bilinmesi gerekmektedir.

46 Aslan Ormanlar kralı Simit Memur kebabı Avusturya Kangurular diyarı Silah Delikli demir Rakı Aslan sütü Balık Derya kuzusu Kıbrıs Yavru vatan Eş Hayat arkadaşı Televizyon Aptal kutusu Top Meşin yuvarlak Atatürk Ulu önder, büyük kurtarıcı Pamuk Beyaz altın İstanbul Yedi tepeli şehir Kömür Kara elmas Doktor Beyaz gömlekliler

47 Güzel adlandırma: Kimi varlıklardan, nesnelerden söz edildiğinde doğacak korku, ürkme, iğrenme gibi duyguların, kötü izlenim ve çağrışımların önlenmesi amacına yönelen değiştirmedir. Cinler, periler İyi saatte olsunlar, üç harfli Verem İnce hastalık Baykuş Hayırlı kuş Ölmek Dünyasını değiştirmek, aramızdan ayrılmak, vefat etmek Kusmak İstifra etmek Kel Tarama özürlü Kör Görme özürlü Şişman Balık etli

48 KALIPLAŞMIŞ SÖZLER İkilemeler : Bir sözün anlam gücünü ve etkisini artırmak amacıyla aynı sözcüğün yinelenmesine, aralarında anlam ya da ses bakımından ilişki bulunan sözcüklerin birlikte kullanılmasına ikileme denir.

49 İKİLEMELERİN ANLAMSAL KURULUŞLARI İkilemeler pek çok türde ve anlamda sözcüklerin birlikte kullanımıyla oluşabilir. Aynı sözcüğün tekrarıyla oluşanlar : Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir. Bingöl Dağı çiğdem çiğdem yeşerir. Eş anlamlı sözcüklerin tekrarıyla oluşanlar : Bu konuda kulüpten ses seda çıkmadı. Fakir fukaraya yardım eden cömert bir insandı.

50 Yakın anlamlı sözcüklerin tekrarıyla oluşanlar : İnsanlar ondan köşe bucak kaçıyorlarmış. Doğru dürüst bir iş bulabilirse çalışacakmış. Karşıt anlamlı sözcüklerin tekrarıyla oluşanlar : Bu kasabaya yerleşeli aşağı yukarı otuz yıl olmuş. Evin arka bahçesinde irili ufaklı taşlar vardı. Biri anlamlı diğeri anlamsız iki sözcükle oluşanlar : Evdeki eski püskü eşyalar bodruma indirildi. Eğri büğrü yollardan geçerek tepeye çıktık.

51 Anlamsız sözcüklerle oluşanlar : Abuk sabuk sözlerle herkesi çileden çıkarmıştı. Mırın kırın etmeden bir iş yapamaz o. Mi soru edatıyla oluşanlar: Korkunç mu korkunç bir gün geçirdim. Temiz mi temiz bir önlük giymiş bugün. Yansıma sözcüklerin tekrarlanmasıyla oluşanlar: Otomobiller vızır vızır geçiyordu yanımızdan. Babam yan odada horul horul uyuyor.

52 Her zaman aynı sözcüklerin yan yana kullanılması ikileme oluşturmaz. Düğünde eş dost herkes vardı. İnsan insanın kötülüğünü ister mi? Eş dost sözü ikileme oluşturmuştur ama insan insanın sözü ikileme değildir. İkilemelerin arasına virgül konulamadığından birinci cümledeki eş dost sözünün arasına virgül konulamazken ikinci cümlede insan sözcüğünden sonra virgül konulmalıdır.

53 DEYİMLER Belli bir durumu, belli bir kavramı göstermek için kullanılan öz anlamından az çok ayrı bir anlam taşıyan, kalıplaşmış, halkın ortak dil ürünü olan sözlere deyim denir. İçine ateş düşmek Pabucu dama atılmak Yüreği ağzına gelmek İki gözü iki çeşme

54 Deyimlerin Özellikleri 1. Deyimler, kalıplaşmış sözlerdir. Sözcüklerin yerleri değiştirilemez ve bir sözcüğün yerine eş anlamlısı getirilemez. Bu kurala uyulmazsa anlatım bozukluğu meydana gelir. "Ayıkla pirincin taşını" yerine "Seç pirincin taşını" denmez ya da "Pirincin taşını ayıkla" gibi deyimi oluşturan sözcüklerin yerleri değiştirilemez.

55 2. Deyimler genel kural bildirmez, yol gösterip öğüt vermez. Yalnızca bir durumu en kısa yoldan ve en etkili bir biçimde anlatmaya yarar. Deyim, bu yönüyle atasözünden ayrılır. İşleyen demir ışıldar. Akacak kan damarda durmaz. sözleri atasözüdür, kural bildirir. Armut piş, ağzıma düş. Ne kokar, ne bulaşır. sözleri deyimdir, kural bildirmez.

56 Bir deyimin kullanıldığı cümleye anlamca uymaması da anlatım bozukluğu nedenidir. Bu işi dayım çözer çünkü onun eli uzundur her yerde adamları vardır. cümlesinde eli uzun olmak deyimi hırsız anlamına gelmektedir. Oysa bu cümlede çevresi geniş anlamına gelecek biçimde kullanılmıştır. Kullandığımız deyim böyle bir anlam içermemektedir.

57 ATASÖZLERİ Uzun bir gözlem ve deneyim sonucu söylenen, kısa, özlü, anonim sözlere "atasözü" denir. Atasözleri, geniş halk yığınlarının yüzyıllar boyunca geçirdikleri deneyimlerden ve bunlara dayanan düşüncelerden doğmuştur.

58 Atasözlerinin Özellikleri : 1. Deyimler gibi bunlar da kalıplaşmış sözlerdir; bu nedenle bünyelerindeki bir sözcük atılıp yerine yenisi getirilemez ve sözcüklerin sıralaması değiştirilemez. Görünen köy kılavuz istemez. atasözünü, Görünen köy rehber istemez. ya da Görünen köy istemez kılavuz biçimlerinde söyleyemeyiz. 2. Atasözlerinde az şeyle çok şey anlatmak esastır. Taşıma suyla değirmen dönmez. Gün doğmadan neler doğar. El elin eşeğini türkü çağırarak arar.

59 Atasözleri bir kural niteliği taşır, insanlara ders verir, doğabilecek olumsuzluklar karşısında insanları uyarır. Ayağını yorganına göre uzat. Yazın başı pişenin kışın aşı pişer. Deyimler bir durumu anlatmak için kullanılır, yargı değeri taşımaz, ders vermez. Ele verir öğüdü kendi keser söğüdü. Hamama gider kurnaya, düğüne gider zurnaya âşık olur.

60 Kalıplaşmamış Sözcük Öbekleri (Grupları) Her sözcüğün bir anlamı olduğu gibi, sözcüklerin bir araya gelerek oluşturduğu sözcük öbeklerinin de anlamı vardır. ışık sözcüğü cisimleri görmeyi, renkleri ayırt etmeyi sağlayan fiziksel enerji anlamındadır. Tutmak sözcüğü de elde bulundurmak, ele almak anlamındandır. Biz bu iki sözcüğü ışık tutmak biçiminde bir sözcük öbeği hâline getirir ve "Şiirleriyle gençlere ışık tutuyor. dersek bu söz, yol göstermek, aydınlatmak anlamına gelir.

61 Söz öbekleri dilin anlatım olanaklarını zenginleştirir. Benzerlik ya da herhangi bir ilgiyle yeni bir durumu bu söz öbekleriyle anlatabiliriz. Bu genç ozanımız şiirleriyle çağını aşmıştır. cümlesinde geçen çağını aşmak sözüyle anlatılmak istenen, ozanın yaşadığı çağla sınırlı kalmadığı, sonraki çağlarda da şiirlerinin okunduğu yani kalıcı olduğu dur.

62

63

64 VARSAYIM Varsayım, gerçekte olmayan bir olay ya da durumu bir süre için var kabul etmektir. Varsayım anlamı, diyelim ki, farz edelim, tut ki, düşün, kabul edelim gibi sözcüklerle sağlanır. Diyelim ki söylediklerinde haklı ne değişir? Farz edelim buraya geldi ne yaparsın? Bu konuda haklı olduğunu kabul edelim. Varsayalım sayısal size çıktı. Tut ki bütün suç onda ne olacak? Bir tatil kasabasında yaşadığını düşün.

65 OLASILIK (İHTİMAL) Olasılık (ihtimal) anlamı taşıyan cümleler belki, galiba, sanıyorum, zannederim, herhalde gibi sözcüklerle ya da( -ebilmek ) ekiyle kurulur. Sanıyorum bu konuyu sizinle konuşacak. Bu topraklarda bir daha gün doğmayabilir. Bu aylarda bizim oralara kar yağmıştır. Herhalde bu konu hakkında bir açıklama yapacak. Bugün bir daha buraya gelmez galiba.

66 TAHMİN Bir olay, durum ya da eylemin nasıl gerçekleşeceği hakkında fikir yürütmeye tahmin denir. Bu çalışmayla başarılı olabilir. Sınavdan yüksek bir puan almış galiba istediği yere atanacak. Ona çok kızdı sanırım bir daha onunla görüşmez. Annem bugün çok güzel yemekler yapmış herhalde misafir gelecek. Yazar yazdığı son eserde bu konuda benim gibi düşünmüş olabilir.

67 KESİNLİK Bir eylemin net olarak gerçekleştiği veya gerçekleşeceğini belirten cümlelerdir. Çimlere basmak yasaktır. Yazar son eserinde bir çocuğun sorunlarını anlatmış. İnsan günlük konuşmalarında sözcük kullanıyor. Dünyada bitki türü var.

68 ÖNERİ Ders çalışırken sessiz ortamları tercih ediniz. Bu kişiye karşı daha dikkatli olmalısınız. Bu çocuktan uzak dur. Dışarısı çok soğuk, sıkı giyin.

69 ÖN YARGI Bir kimse veya durumla ilgili olarak belirli olay veya görüntülere dayanarak önceden edinilmiş olumlu veya olumsuz yargı (peşin hüküm). Göreceksiniz, bu işi de yüzüne gözüne bulaştıracak. İyi birine benziyor. Bu çalışmayla başarılı olması imkansız. Bu yemeği sen yapmışsan mükemmeldir. Bu türden bir romanın toplum tarafından benimsenmesi zor.

70 ŞAŞIRMA Beklenmedik olaylar ve durumlar karşısında şaşkınlığın dile getirilmesidir. Biraz sonra karşımda onu görmeyeyim mi! Sen de mi buradasın! O da mı evlenmiş, çocuğu da mı olmuş! Bu sözleri gerçekten Ali mi söyledi?

71 EŞİTLİK Bu tarz cümlelerde iki ayrı kavramın herhangi bir açıdan, eşitlik yönünden karşılaştırılması söz konusudur. Sınavdan aynı puanı almışlar. Ekmeği eşit iki parçaya böldük. Bu şirketteki ortaklığımız yarı yarıyadır. Köydeki tarlayı kardeş payı bölüştük.

72 KARŞILAŞTIRMA Bir düşünce ya da kavramı daha anlaşılır hâle getirebilmek amacıyla onun herhangi bir yönünün başka düşüncelerle veya kavramlarla kıyaslanmasıdır. Daha, en, çok, en az, en çok, göre Türk edebiyatında roman daha geç gelişmiştir. Son günlerde daha fazla çalışıyor. Türkiye nin en yeşil bölgesi Karadeniz dir. Yazarın öykülerindeki anlatım en az romanlarındaki anlatım kadar ilgi çekiciydi. Şimdiki gençler duyarsız.

73 BENZETME Yıkadığı çamaşırlar kar gibi beyazdı. Değirmen misali döner başım. Tilki gibi kurnaz bir adam. Son zamanlarda babasını andıran davranışlar sergiliyor.

74 NESNEL YARGI Türkiye de yapılan bir araştırmaya göre insanların günlük gazete okuma alışkanlıklarının olmadığı anlaşıldı. Son romanını Almanya da yaşadığı dönemde kaleme almıştır. Türkiye nin nüfusu her yıl %2 oranında artmaktadır. Bu romanda bir tatil kasabasında yaşanan olaylar anlatılmış. Toplantıda kadın sorunları tartışıldı.

75 ÖZNEL YARGI Yazar eserinde sanatlı söyleyişten ustaca yararlanmıştır. Sembolizm, Cumhuriyet Dönemi nde yetişen bütün şairler üzerinde önemli ölçüde etkili olmuştur. Vadinin muhteşem manzarası ziyaretçilere görsel bir şölen sunuyordu. Halkın sorunlarını eserlerinde başarıyla işlemiştir. Büyük özen ve titizlikle hazırlanmış bir yapıt.

76 DEĞERLENDİRME Bir varlık, eser, sanatçı veya kavram hakkında olumlu ya da olumsuz bir yargıya varmaktır. Değerlendirme bildiren cümleler öznel de nesnel de olabilir. Yazarın romanlarında gördüğümüz akıcı ve yalın dili ne yazık ki öykülerinde görmek mümkün değil. Eserde yaratılan olumlu hava okuru sarıp sarmalıyor. Üslup yönünden romanda başarıyı yakalayan yazarımız ne var ki aynı başarıyı konu seçiminde gösterememiştir.

77 ELEŞTİRİ Bir insanın, eserin, konunun doğru ya da yanlış yanlarını bulup göstermek ve incelemektir. Romanlarında seçtiği konu bakımımdan hiç de özgün değil. Yazarın bu eserinde herkesin kullandığı basmakalıp ifadeleri görüyoruz.. Şiirlerinde sözcüklere yoğun anlamlar yüklemesi şiiri özgün kılmış. Bu son öyküsünde istediği anlatım tarzına ulaşmış yazar.

78 ÜSLUP ( BİÇEM) Yazarın anlatımına, sözcükleri seçme ve kullanma biçimine üslup denir. Nasıl anlatıyor? sorusunun cevabı üslubu gösterir. Şairin, şiirlerinde oldukça az kullanılan sözcüklere ve deyimlere yer dikkati çeker. vermesi Betimlemelerde sıfatlara sıkça yer veren sanatçı cümleleri uzun tutmuştur. İlk kitabında halk edebiyatı söyleyişiyle yazdığı küçük şiirler vardı. Tasvir bölümlerinde dili iyice ağırlaşmış; yazar söz oyunlarına sık sık başvurarak sıfatlı, mecazlı ve sanatlı bir anlatım kullanmıştır.

79 İÇERİK (KONU) Bir eserde ya da parçada, ele alınan unsura içerik (konu) denir. Yazar ne / neyi anlatıyor? sorusu konuyu buldurur. Bu roman Osmanlının son dönemlerine ışık tutuyor. Yaşlıların sorunlarına kalıcı çözümler getirmiş. Şair dizelere sözcüğün tılsımını anlatarak başlıyor. Peyami Safa son eserinde Anadolu insanını onların şivesiyle anlatmış. Yazar üniversitelerin çalkantılı hayatını yaşayan gençleri, ele almış.

80 TANIMLAMA Herhangi bir nesneyi ya da kavramı kendine özgü özellikleriyle kısaca tanıtmaya tanımlama denir Nedir?/ Kimdir? sorusunun cevabı, tanımı buldurur. Dize sonlarındaki ses benzerlikleridir, kafiye. Hayat, uçurumun kenarından dünyaya gülümseyebilmektir. Yaşamak, insanın en önemli işidir. Öykü,yaşanmış ya da yaşanması muhtemel olayların kısa anlatıldığı yazı türüdür.

81 ÖZGÜNLÜK Yazarın dil ve içerik yönünden başka yazarlardan farklı olmasıdır. Halit Ziya, romanlarında hiçbir sanatçının dile getirmeyeceği çatışmaları anlatmıştır. Devrik ve eksiltili cümleler kullanarak yazınımıza yeni bir soluk getirmiş.

82 ÇIKARIM Belli önermelerin kabul edilen ya da gerçek olan doğruluklarından, yanlışlıklarından; başka önermelerin kabul edilen veya gerçek olan doğruluklarını, yanlışlıklarını çıkarma işidir. Bu saatte burada olduğunuza göre atanmak istiyorsunuz. Yazar beş yılda sekiz kitap çıkardı, bu da onun üretici kişiliğini gösteriyor. Şair son eserinde sanatlı ve ağdalı bir anlatım kullanmış ve satmıştır; o halde sanatlı anlatım yapan şairler çok satmaktadır.

83 HAYIFLANMA (ÜZÜLME) Kuşlar göçtü, ne yazık ki kış geliyor! O güzelim kız, birkaç yılda çöküp yaşlandı! Güzellikleri doyasıya yaşayamadan buradan ayrılmak ne zor! Ah gençliğim ah ne çabuk geçtin!

84 PİŞMANLIK Keşke anneme bağırmasaydım! Üzüleceğini bile bile ona bu sözleri neden söyledim ki? Nereden sevdim o zalimi, zehretti bana hayatın tadını!

85 KÜÇÜMSEME Bu işleri başaracak kadar akıllı mı sanıyor kendini? Benimle yarışması için daha çok çalışması gerekir. Gelişigüzel yaptığı işlerle şirkette bir yere geleceğini sanıyor.

86 DÜŞSEL ÖGE Bu tür cümlelerde sanatlı söyleyiş söz konusudur. Hayali unsurlar yer alır. Deyim aktarması, ad aktarması, benzetme, abartı, kinaye vb. sanatlara yer verilir. Hiç kimsenin yağmurun bile böyle küçük elleri yoktu. Gökten yağmur yerine kurşun yağıyordu. Dev gibi bir kasırga emiyor yüreğimi.

87 YAKINMA Oğlumun dershaneye devam etmemesi beni çok üzüyor. Eline biraz para geçse hemen harcıyorsun. Ders çalışması için her türlü ortamı sağladım, çalışmadı ki! Ona yüz kere söyle, hiç dinlemez ki!

88 Hayıflanma, bir olay ya da durum karşısında üzülmektir. Yakınma ise bir kişinin bir durum ya da olayı sızlanarak, şikâyet ederek anlatmasıdır. Bir de aldığı gibi getirmesini öğrense. (Yakınma) Nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım. (Hayıflanma)

89

90 Bir cümlede ifade edilen yargılardan birinin neden, diğerinin sonuç olabilecek biçimde kullanılmasıyla ortaya çıkan cümleler, neden sonuç anlamı taşır. Bir cümlede neden sonuç ilişkisi genellikle "için, ile, den dolayı, den ötürü" ilgeçleriyle kurulabileceği gibi "den / dan" eki ya da kimi bağlaç ve sözcüklerle de kurulabilir. Böyle cümlelerde "neden" bildiren kısım başta ya da sonda olabilir.

91 Elindeki işi bitiremediğinden bir hafta kadar yeni bir iş alamayacağını söyledi. Sınavda heyecanlandığı için bazı soruları yapamadı. Matbaanın bulunmasıyla okuma yazma oranı arttı. Yoğun kar yağışı nedeniyle yollar trafiğe kapatıldı. Hediye almadım diye bana darılmış. Aşırı sıcaklar can kaybına yol açtı.

92 Sonuç bildiren bir yargıyla o sonucun hangi amaçla yapıldığını anlatan bir başka yargıdan oluşan cümlelerdir. Bu ilişki "-mek / -mak için, -mek / -mak üzere, -mek / -mak amacıyla, diye" ilgeçleri ya da "-e, -a" ekiyle kurulur. Biraz hava almak ve dinlenmek için arkadaşlarıyla pikniğe gitmiş. Onunla bu durumu bütün ayrıntılarıyla değerlendirmek üzere tekrar bir araya geldik. Okula onu görmeye gittim. Biz, şimdi arasında nice mesafeler bulunan iki uçurumda birbirlerine seslerini duyurmak için didinen iki genciz. Bütün bu sıkıntılara sınavı kazanalım diye katlandık.

93 Neden-sonuç cümleleriyle amaç-sonuç cümleleri birbirine benzer. Neden-sonuç cümlelerinde neden gerçekleşir ve bunun sonucu ortaya çıkar. Amaç-sonuç cümlelerinde ise sonuç bellidir ama güdülen amacın gerçekleşip gerçekleşmediği belirsizdir: Düzenli ve sistemli çalışmak için dershaneye gidiyor. (amaç - sonuç) Düzenli ve sistemli çalıştığı için başarılı oldu. (neden - sonuç)

94 Bir durumun, yargının oluşmasını, gerçekleşmesini, bir diğer yargı ile anlatılan koşulun olmasına bağlayan cümlelerdir. Bu ilişki genellikle "-se / - sa" dilek koşul kip ekiyle, "ise" ek-eylemiyle zarf fiil ekleriyle (-dıkça, -dikçe) ya da bağlaçlarla sağlanır. Bu konu hakkında düşünüldüğünde haklı olduğu anlaşılır. Dışarı çıkabilirsin ancak önce ödevlerini bitir. İstediğin her şeyi alırım, yeter ki sınavda başarılı ol. Buraya gelirse görüşebiliriz.

95 -se, -sa eki alan her cümle koşul anlamı vermeyebilir. Bugün gelmese de yarın gelse.

96 Yargının açıklamasıyla birlikte verildiği cümlelerdir. Bu tip yargılarda önce sonuç, sonra neden verilir. Neden-sonuç cümlelerinin tersidir. Gerekçeli yargılar her zaman çünkü açıklama bağlacı kullanılmaya uygundur.

97 Filmi çok beğendim çünkü her karesi özenle çekilmiş. (sonuç) (neden bağlacı) (neden) cümlesinde sonuç cümlesi neden den yani gerekçe den önce söylenerek gerekçeli yargı oluşturulmuştur. Her karesi özenle çekildiği için filmi çok beğendim. (neden) (sonuç) biçiminde söylenerek neden sonuç yargısına da çevrilebilir. Dün size gelemedim ; son anda konuklar geldi. (sonuç) (çünkü) ( neden) İnsan gerçeği, herkesin malıdır çünkü bizden bir parça var kahramanda da. (neden) (sonuç)

98

99 Doğrudan (Dolaysız) Anlatım: Söylenenleri biçimsel bir değişikliğe uğratmadan, kişilerin söylediği ya da sözün söylendiği biçimde, olduğu gibi aktaran cümlelerin anlatımına denir. Dolaylı Anlatım: Bir kişiye ait sözün, anlamı değiştirilmeden; ancak anlatıcının kendi ifadesi içinde eritilerek aktarılmasına denir.

En iyi romanlar, bir bunalım döneminde yazılır, der Dostoyevski. (Doğrudan) En iyi romanların bir bunalım döneminde yazılacağını söylüyor Dostoyevski. (Dolaylı) Turgut Uyar : "Nobel Ödülünü kazanan bu yazarı, en içten dileklerimle kutlarım." diyor. (Doğrudan) Turgut Uyar, bir yazısında, Nobel Ödülü kazanan bu yazarı en içten dilekleriyle kutladığını belirtiyor. (Dolaylı) Görevli bize : İçeri giremezsiniz. dedi. (Doğrudan) Görevli bize içeriye biletsiz giremeyeceğimizi söyledi. (Dolaylı)

İnsanlar kitap okumalıdır. İnsanların kitap okuması gerekir. Gerçek ancak bütün yönleriyle ortaya konulduğu zaman eksiksiz anlatılmış olur. Gerçeğin yalnız bir parçasını söylemek, gerçek üstüne hiçbir şey söylememektir.

Bir elin nesi var, iki elin sesi var.. Ağaç, yaprağıyla gürler. Yalnız taş duvar olmaz.

Konuyu oldukça genel yönleriyle ele almışsınız. Konuyu ayrıntılara inerek incelemişsiniz. Akılsız başın cezasını ayaklar çeker. Akıllı köprü arayana dek deli suyu geçer. Sanat eserleri kurallara uydukça baş üstünde taşınır. Sanat eseri belli kalıplardan sıyrılırsa daha değerli olur.

CÜMLE TAMAMLAMA Her cümle kendi içinde bir anlam bütünlüğüne sahiptir. Cümle tamamlanırken cümlenin bu özelliğine dikkat edilir. Cümlede boş bırakılan yer ya da yerlerin önünde ve sonundaki sözcüklere, sözlere; seçeneklerden anlamca uyum sağlayacak olanlar bulunur. Cümle tamamlama sorularında önce boşlukları olan cümleyi dikkatlice okuyalım. Onun anlamını sezmeye çalışalım. Sonra anlamın yüklü olduğu sözcük, söz ya da kavramların altını çizelim. Bunlar, boşlukların önünde ya da sonunda yer almış olabilir. Çıkardığımız anlamı, bulduğumuz anahtar sözcükleri seçeneklerde verilenlerle anlamca uygun biçimde ilişkilendirerek en uygun olanı bulduğumuzda doğru cevabı işaretleyelim. Böyle soruları çözerken boşlukların önünde ya da sonundaki sözcük, söz ya da kavramlar arasında anlamca ilişki kurma taktik ve yöntemini uygulayalım.

CÜMLE OLUŞTURMA Karışık olarak verilen sözlerin anlamlı bir bütün hâline getirilmesidir. Verilen sözlerden anlamlı ve kurallı bir cümle oluşturmak için cümlenin ögeleriyle ilgili özellikleri, sözlerin birbiriyle anlamca ilişkilerini çok iyi bilmek gerekir. Bu sorularda cümleyi doğru oluşturabilmek için; önce yüklem, sonra diğer ögeler bulunmalıdır. Bağlaçlara ve edatlara dikkat edilmeli, tamlamaları oluşturan sözcükler gözden kaçırılmamalıdır. Anlamlı ve kurallı bir cümlede yüklem sonda bulunur. Buna göre numaralanmış sözlerin anlamca birbirleriyle, görevce yüklemle ilişkilerini gözeterek anlamlı

KESİN YARGI Böyle sorularda cümleden kesin olarak çıkarılabilecek yargıların bulunması istenir. Bu yüzden cümlenin dikkatlice okunması ve ipuçlarının bulunması gerekir. Özellikle başta verilen cümle ile seçenekteki yargıların birbirleriyle anlamca örtüşen sözcük ya da sözlerini bulmak, bizi doğru cevaba götürür. Kesin yargı sorularında önce öncüldeki cümleyi dikkatlice okuyalım. Okurken de cümleden bizi kesin yargıya ulaştıracak verileri taşıyan sözcük, söz ya da kavramların altlarını çizelim. Sonra seçeneklerde altlarını çizdiklerimizle anlamca örtüşecek sözcük, söz ya da kavramları bulup doğru cevabı işaretleyelim. Böyle soruları çözerken öncülde altını çizdiğimiz ve cümleden bizi kesin yargıya götürecek sözcük, söz ve kavramları anlamca birbirleriyle örtüştürme yöntemini uygulayalım.

PARAGRAF Anlatım Biçemleri Düşünceyi Geliştirme yolları Paragrafın Anlamı Paragrafın Yapısı -Açıklama -Tartışma -Betimleme -Öyküleme -Tanımlama - Karşılaştırma -Örneklendirme -Tanık Gösterme -Benzetme -Sayısal verilerden yararlanma -Konu -Başlık -Ana Düşünce -Yardımcı Düşünce - Giriş-Gelişme Sonuç Bölümü -Paragraf Tamamlama -Akışı Bozan Cümleler -İkiye Bölme -Paragrafta Yer Değiştirme -Paragraf Oluşturma -Paragrafta Çoklu Sorular

1) AÇIKLAYICI ANLATIM BİÇİMİ Herhangi bir konuda bilgi vermek, bilinmeyen bir şeyi açıklamak amacıyla kullanılan anlatım biçimidir. Öğretici ve bilgilendirici bir anlatım tekniğidir.

Folklorun temel kaynağı halk kültürü dür. Bu kaynağın kapsamına giren her şey folklor ürünüdür: İnançlar, gelenekler, görenekler, töreler, edebî ürünler (masallar, türküler, maniler, ninniler, efsaneler) halk müziği, hepsi folklorun maddî ya da manevî belirtileridir. Bir ulusun folkloru bunlardan oluşur; bunlarsız olamaz. Bu sıralama bile, folklorun ne kadar geniş bir alanı kapsadığını, öbür bilim dallarıyla ne derece bağlantılı olduğunu göstermeye yetmektedir. Gerçekten, folklorun; tarih, coğrafya, toplum bilimi, hukuk, edebiyat, dil bilimi başta olmak üzere birçok bilimle yakın bir ilişkisi vardır.

2) TARTIŞMACI ANLATIM BİÇİMİ Başkaları tarafından ileri sürülmüş bir düşünceyi veya öneriyi çürütme, okuyucunun kanılarını değiştirme amacı güden yazılarda kullanılan anlatım biçimidir.

Eski resimleri kopya etmek konusunda çok büyük işçilik becerisi sergileyen bir ressamın sanatçı olarak nitelenmesini doğru bulanlar var. Ben onlara katılmıyorum. Çünkü tek başına kopya etme becerisi sonucu ortaya çıkan ürünler hiçbir zaman sanat eseri sayılmamıştır. Bunun nedeni, böyle bir beceriyi sergileyen ressamın, ustalığını yalnızca yineleme bağlamında kanıtlaması fakat yaratıcılık bağlamında ortaya biriciklik niteliğini taşıyan, daha önce var olmayan, özgün denebilecek bir eser koyamamasıdır.

3) BETİMLEYİCİ ANLATIM BİÇİMİ Duyularımızla algıladığımız ayrıntıları, ayırıcı özellikleriyle anlatmaktır.

Odadaki eşyaların tümü ahşaptı. Damarlı beyaz çam ağacından yapılma, cilasız kanepe ve koltuklar; kırmızı, ince ve yumuşak bir kumaşla kaplı minderlerle döşenmişti. İnce, uzun bir yapısı olan çalışma masası, istenirse açılıp genişletilebiliyordu. Koltukların altları çekmece olarak kullanılıyordu. Yerler gece mavisi bir halıyla kaplıydı.

4) ÖYKÜLEYİCİ ANLATIM BİÇİMİ Bir olayı; kişi, yer, zaman ilişkisi içinde anlatan yazı biçimidir. Öykülemede hareketlilik önemlidir. Bu nedenle de öyküleyici anlatım biçiminde hareketlilik bildiren düştü, indi, çıktı, yürüyorlardı, gidiyor gibi çekimli eylemler sıklıkla kullanılır.

Temmuz, öğle vakti Komşuda kadın sesi Neye bağırdığı anlaşılmıyor. Müezzinin duvarlarından tahta boşluğa bir kedi atladı. Birkaç ev ötede bir tavuk gıdaklıyor, bir horoz da ona yardım ediyor, sanki dem tutuyor. Anası aşağıdaki iki komşu kadınla oturmuş, her nedense ateşlenmiş, hızlı hızlı konuşuyor. Belki dedikodu yapıyorlar. Tekir kedim minderin üzerine uzanmış, dört ayağını germiş, uyuyor. Her şey yerli yerinde, hayat her vakit olduğu gibi.

Anlatım biçimleri oluşturulurken yararlanılan çeşitli yollara denir. Her anlatım biçiminde, parçanın anlatımında düşünceyi zenginleştiren, anlatımı güçlendiren, yargıyı geliştiren ifadelere ihtiyaç duyulur. Bunlar; 1) TANIMLAMA Bir kavram veya varlığın tam olarak neye denk olduğunu söylemektir. Daha çok açıklama ve tartışma tekniklerinde kullanılan bu yolla, tanımlanan unsurun insanın zihninde daha kolay belirmesi amaçlanır. Tanım, cümledeki özneye Bu nedir? sorusu sorularak bulunur. Tanımlama öznel veya nesnel olabilir. Bir parçada bir tane dahi tanım yapılmış olması tanımlama nın kullanıldığına kanıttır.

Tiyatro, bir gözyaşı ve kahkaha okuludur, bir kurstur. İnsanların davranışlarını açığa vurmakta özgür oldukları bir yerdir tiyatro. Yukarıdaki parçada yazar Tiyatro nedir? sorusuna yanıt vermektedir.

2) KARŞILAŞTIRMA Bir düşüncenin, varlığın veya kavramın daha iyi açıklanması için başka bir fikir, varlık ya da kavramla benzer veya farklı yönlerinin ortaya konulduğu anlatımlardır. Daha, en, çok, en az, en çok, göre

3) ÖRNEKLENDİRME Bir düşünceyi daha inandırıcı kılmak için o düşünceyle ilgili şahıs, olay veya eserden örnekler veren parçalardır. Soyut bir düşünceye somutluk ve görünürlük katar, söylenmek isteneni okuyucunun zihninde canlandırır. Örneğin kelimesi ilk yargıdan sonra konursa örneklerin sıralandığını görürüz.

Türk uygarlığındaki en güçlü kol, mimarlıktır. Türkiye miz, mimari eserlerin güzelliği, anıtsallığı, özgünlüğü bakımından dünyanın en önde gelen ülkelerindendir. Mimar Sinan, İstanbul daki Süleymaniye, Edirne deki Selimiye Camii ile merkezî yapı tipinin tarihteki en büyük, en uyumlu örneğini vermiştir. Sinan, sadece bu iki başyapıtı ile bile dünyanın en önde gelen birkaç mimarından biridir. Bu gerçek, yabancı sanat tarihçilerinin de ortak görüşleridir. Bu parçada yazar, Türk uygarlığındaki en güçlü kol, mimarlıktır. düşüncesini inandırıcı kılmak için örnekleme yoluna gitmiştir. Parçada Mimar Sinan ve onun eserleri örnek verilerek inandırıcılık sağlanmıştır.

4) TANIK GÖSTERME (ALINTI YAPMA) Belirtilmek istenen bir düşünceyi başkalarının görüşlerinden ve sözlerinden yararlanma yoluyla geliştirmeye yarayan tekniktir. Tanık olarak sözüne ve düşüncesine başvurulan kişinin ele alınan konuda tanınmış ve güvenilir olması gerekir.

Çok mu zor, adam olmak? Kimilerine bakınca öyle olduğu anlaşılıyor. O hep bildiğimiz öyküdeki baba, kuşaktan kuşağa yaşamakta. Ben sana, vezir olamazsın, demedim; adam olamazsın, dedim. sözleriyle karşılamıştı oğlunun yaptıklarını. Sadi nin sözlerini nerelere assak, yaramayacak kimilerine: Ne kadar çok bilim okursan oku, davranış yoksa cahilsin. Bilimine uygun davranmayan kişi, üzerine birkaç kitap yüklenmiş bir hayvandan başka bir şey değil. O beyinsizin, üzerinde odun mu var, defter mi haberi yok! Parçada yazar, düşüncesini güçlendirmek ve inandırıcı kılmak için Sadi nin sözlerini tanık göstermiştir.

5) BENZETME Aralarında ortak yön bulunan iki kavramdan zayıf olanın güçlü olana yaklaştırılmasıdır. Soyut kavramları somutlaştırmak, düşünceye görünürlük katmak amacıyla yapılmaktadır.

6) SAYISAL VERİLERDEN YARARLANMA Düşüncenin kanıtlanabilmesi için istatistiksel bilgiler vermektir. Enflasyonun eskiye oranla hızla gerilediğini görüyoruz. Enflasyon geçen yıl aylık bazda yüzde 5 iken, bu yıl yüzde 1, lere kadar gerilemiştir. Yıllık enflasyon da yüzde 10 düzeyindedir.

1) PARAGRAFTA KONU Üzerinde durulup hakkında söz söyleme gereği hissedilen, anlatılan kavram veya olaylardır. Bir kavram, varlık, düşünce, duygu veya olay paragrafın konusu olabilir.

2) PARAGRAFTA BAŞLIK Parçada geçen ana fikrin, işlenen konunun en kısa, yalın ve açık bir şekilde söylenmesidir. Bir yazının ne ile ilgili olduğunu belirten bir veya birkaç kelimelik isimlendirmelere başlık denir.

3) ANA DÜŞÜNCE Ana düşünce; parçanın yazılış amacıdır, yazarın okuyucuya ulaştırmak istediği mesajdır. Bir parçada birden çok yargı olabilir. Bu yargıların hepsini bütünleyen en kapsamlı yargı ise ana düşüncedir. Ana düşünce cümlesi kısa, açık ve özlü bir cümledir. Parçanın bir cümlelik özetidir. Geliştirilmeye ve yeni fikirler çıkarılmaya uygundur. Ana düşünce parçada bizzat geçebileceği gibi parçanın tamamına sindirilmiş de olabilir.

Genellikle ana düşünce cümlesi verilirken bazı edat ve bağlaçlar kullanılır: Halbuki, ama, ancak, fakat, öte yandan, başka bir deyişle, bundan da öte gibi kullanımlarla parçada anlatılanın aksi ana düşünce olarak verilir. Bunun için, bu da, bu sebeple, çünkü gibi kullanımlarda parçada verilen konunun neden öyle olduğu verilir ki; bu da ana düşünce cümlesidir. Kısaca, özetle, böylece, çünkü, işte, sonuç olarak, diyebiliriz ki gibi kullanımlarda ana düşünce tekrarlanabileceği gibi parça da özetlenebilir.

4) YARDIMCI DÜŞÜNCE Ana düşünceyle aynı doğrultuda olan, onu kuvvetlendirmeye, daha inandırıcı hâle getirmeye yarayan fikirlerdir. NOT: Yardımcı düşünceyle ilgili çıkan sorular çoğunlukla olumsuz soru kökü biçimindedir. Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz? Bu parçadan aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz? Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? Bu parça için aşağıdakilerden hangisi söylenemez? Olumsuz sorularda parçada kelime veya cümle hâlinde geçmeyen, bahsedilmeyen seçenek doğru cevaptır. Bu tip sorularda pratik çözüm yolu olarak Eşleme metodu da kullanılabilir. Bu metotta seçeneklerde verilenler, parçada verilenlerle eşleştirilir. Parçada karşılığı olmayan seçenek doğru cevap olur.

Bu bölümde düşünsel plana uygun olarak paragrafı oluşturan cümleler; anlam ve anlatım özellikleri bakımından ele alınacaktır. 1) GİRİŞ BÖLÜMÜ Giriş cümlesi, genellikle bir cümleden oluşan, ayrıntıya girilmeden konunun ne olduğunun verildiği ve genel bir hüküm taşıyan cümlelerdir. Çoğu kez ana düşünce giriş cümlesindedir. 2) GELİŞME BÖLÜMÜ Bu bölümde giriş bölümünde verilen konuya açıklık getirilir. Konu örneklerle inandırıcı hâle getirilir. Konunun gelişmesini sağlayan yardımcı fikirler söylenir. Bunlar birbirine zincirin halkaları gibi bağlıdır. Bu cümlelerin en belirgin özelliği, kendinden önceki ve sonraki cümlelere birtakım ögelerle bağlanıyor olmasıdır. Bir önceki cümlede geçen bir sözcükle kendinden sonra gelen cümleler arasında bağlantı kurar. Bir cümlenin başında yer alan bağlaç (ancak, ama, fakat, ne var ki, yalnız, oysa, şöyle ki, ) o cümleyi daha önceki cümlelere bağlar. Bağlayıcı ögeler genellikle gelişme bölümünde bulunur.

3) SONUÇ BÖLÜMÜ Örneklerle ve yardımcı fikirlerle geliştirilen konu, sonuç cümlesinde kesin bir hükme bağlanır. Sonuç bölümü; Parçanın özeti şeklindedir. Ya ana düşüncedir ya da ana düşüncenin tekrarıdır.

4) PARAGRAF TAMAMLAMA Paragrafın ilk cümlesinin tamamlanmasını isteyen sorularda; Bu paragrafın başına aşağıdakilerden hangisi getirilebilir? gibi sorular giriş bölümüyle ilgilidir. Bu cümlenin giriş cümlesi olmaya uygun olmasına ve parçanın konusu, ana düşüncesiyle uyumlu olmasına dikkat edilmelidir.

5) DÜŞÜNCENİN AKIŞINI BOZAN CÜMLELER Paragraf, tek bir düşünce etrafında oluşan yargılar topluluğudur. Paragrafın içinde anlatılan düşünceden farklı bir düşünceye değinen cümleler düşüncenin akışını bozar. Bu tip cümlelerde konu farklılaşması olur. 6) PARAGRAFIN İKİYE BÖLÜNMESİ Her paragrafın ayrı bir yapısı, okura ulaştırmak istediği bir mesajı, konusu vardır. Parça içinde her düşünce ayrı bir paragrafta yer almalıdır.

PARAGRAFTA YER DEĞİŞTİRME Verilen cümleler anlamca sıralandığında mantıksal bir bütünlük oluşturmalıdır. Çünkü bir parçadaki cümlelerin yanlış yerde bulunması, parçanın anlam bütünlüğünü bozar. Verilen cümlelerin - ilk önce - hangisinin giriş cümlesi hangisinin sonuç cümlesi olduğuna dikkat edilmelidir. Anlam akışını bozan cümle bulunursa bu tip sorularda seçeneklere bakarak daha hızlı bir şekilde soruyu cevaplandırırız.

PARAGRAF OLUŞTURMA Her paragraf belli bir akış sistemi içinde oluşturulur. Bu; giriş, gelişme ve sonuç sıralamasına göre gerçekleşir. Giriş, gelişme ve sonuç bölümlerine ait kurallar, bu soru tipinin temelini oluşturur. Öncelikle giriş bölümünün, kendinden önce anlatılanları hatırlatmayan tarzda ve tanıtıcı, kısa ifadelerle oluşmuş olması gerekir. Gelişme bölümünün, parçanın en geniş bölümü olduğu ve genellikle yardımcı düşüncelerin burada bulunduğu unutulmamalıdır. Sonuç bölümünün ise etkili, parçayı bir sona bağlayıcı olması gerekir. Bu kurallar çerçevesinde incelenen bir sıralama sorusu rahatlıkla çözülür. Bu soru tipinde önce sonuç bölümünü bulmak, birçok sorunun çözümünde fayda sağlayacaktır. Cümleler arasında anlam bağı bulunduğu gibi sözcük ortaklığı da bulunur. Bu yüzden cümlenin öncesinde ve sonrasında geçen sözcüklere de dikkat etmek gerekir.

BÜYÜK ÜNLÜ UYUMU Çok heceli Türkçe sözcüklerin ünlüleri, kalınlık - incelik yönünden uyum içinde bulunur. Çok heceli bir sözcüğün ilk hecesindeki ünlü kalın ise ondan sonraki hecelerin ünlüleri de kalın; ilk hecedeki ünlü ince ise ondan sonra gelen hecelerin ünlüleri de ince ünlü olmak zorundadır. Buna büyük ünlü uyumu denir. Kalınca, duyarsız, barışmak, uyumsuzluk, korkak sözcükleri kalın ünlülerden; sensizlik, çözümsüz, bilmek, kesici, keklik sözcükleri ince ünlülerden oluşmuştur. Bu sözcükler büyük ünlü uyumuna uymaktadır.

BÜYÜK ÜNLÜ UYUMU İLE İLGİLİ ÖZEL DURUMLAR 1. Tek heceli sözcüklerde bir tek ünlü bulunduğu için ünlü uyumu aranmaz. Gel, yaz, ev, gül, aç, kol, beş, tut, koş, kat 2. Yabancı kökenli sözcüklerde büyük ünlü uyumu söz konusu değildir. Büyük uyumu, Türkçe sözcükler için geçerlidir. Dünya, fiyat, faiz, müzakere, mani, sahip, şair, şikâyet Elektrik, çiçek, masa, rende, zeytin sözcükleri de yabancı kökenlidir; ancak büyük ünlü uyumuna uyar.

3. Birleşik sözcüklerde büyük ünlü uyumu aranmaz. Kimi birleşik yapılı sözcükler büyük ünlü uyumu kuralına uyar; kimileri uymaz. Ancak bunların sözcükleri tek tek ele alınmalıdır. 4. Kimi Türkçe sözcükler yapısal değişmeye uğradıkları için büyük ünlü uyumu kuralına ters düşmüşlerdir. Anne ana Şişman şişmen Elma alma Hangi kangı Kardeş kardaş (karındaş sözcüğünden) sözcüğünün değişiminden oluşmuştur. 5. Türkçede ekler büyük ünlü uyumundan etkilenir. Sonlarına geldikleri sözcüklerin son hecelerindeki ünlüden etkilenerek ünlüleri değişir. - yor, - ken, - ki, - leyin, -( )mtırak, -daş, -gil ekleri kimi zaman büyük ünlü uyumu kuralına denk düşer, ancak bu ekin değişimiyle değil; eklendiği sözcüğün ünlüleriyle ilgili bir durumdur.

sabahki, akşamleyin, bekliyor, yeşilimtırak, anlatırken, dayımgil, meslektaş örneklerinde görüldüğü gibi, -yor, -ken, -ki, -leyin, -( )mtırak, -gil, -daş ekleri değişime uğramadıkları için büyük ünlü uyumu kuralına ters düşmüşlerdir. öğlenki, geceleyin, bakıyor, kırmızımtırak, eğlenirken, yoldaş, teyzemgil örneklerinde görüldüğü gibi -yor, -ken, -ki, -leyin, -( )mtırak, -gil, -daş ekleri yine değişime uğramamışlar ancak eklendikleri sözcüklerin ünlülerinden dolayı büyük ünlü uyumuna ters düşmemişlerdir.

KÜÇÜK ÜNLÜ UYUMU Küçük ünlü uyumu iki kuraldan oluşur: Çok heceli Türkçe sözcüklerde düz ünlülerden (a, e, ı, i) sonra düz ünlüler gelir. geleceğiz, inceledik, sevindiler; karanlık, bıraktık, anlaşıldı sözcükleri hem büyük hem de küçük ünlü uyumu kuralına uyar. Çok heceli Türkçe sözcüklerde, yuvarlak ünlülerden sonra (o, ö, u, ü) ya dar-yuvarlak ünlüler (u, ü) ya da düz-geniş ünlüler (a, e) gelir. odun, oda, orta, ordu, özer, öykü, uzak, uzun, üzüm, küme sözcükleri hem büyük hem de küçük ünlü uyumuna uyar.

1. -yor eki kimi zaman büyük ünlü uyumuna uysa da küçük ünlü uyumuna hiçbir zaman uymaz. Bakıyor, anlatıyor, yazıyor sözcükleri Türkçedir. Ancak bunlar -yor ekinden dolayı küçük ünlü uyumuna aykırıdır. 2. "o ve ö" ünlüleri çok heceli Türkçe sözcüklerin yalnızca ilk hecesinde bulunabilir. Bu kurala uymayan tüm sözcükler yabancı kökenlidir ve küçük ünlü uyumuna uymaz. fotoğraf, horoz, monolog, diyalog, soprano

Küçük ünlü uyumuna uymayan sözcükler: Karpuz, horoz, bakıyor, sabun, yağmur, fotoğraf, toto, piyango, fiyonk, çamur, televizyon, radyo, psikoloji, sosyoloji Küçük ünlü uyumuna uyan sözcükler: Saksıdan, yorum, söylenti, boğulmak, ödemelerimiz, uzaklığından, çelimsiz, süzülmek, seyirci, ordularımızın, üzüntülerini, iniltilerini, bilimsel

İkinci hecesinde dar ünlü (ı,i,u,ü) bulunan bazı sözcüklere, ünlüyle başlayan bir ek gelirse ikinci hecedeki dar ünlü düşer: akıl-ı aklı gönül-üm gönlüm boyun-un boynun ömür-ünüz ömrünüz

Ünlüyle başlayan ek aldıklarında vurgusuz orta hecesindeki dar ünlüsü düşen kelimelerle oluşturulan ikilemelerde ikinci kelimenin dar ünlüsü düşmez: ağız ağıza, burun buruna, koyun koyuna (yatmak), omuz omuza, devirden devire, nesilden nesile, oğuldan oğula, şehirden şehire vb. İçeri, dışarı, ileri, şura, bura, ora, yukarı, aşağı gibi sözler ek aldıklarında sonlarında bulunan ünlüler düşmez: içerde değil içeride, dışardan değil dışarıdan, ilerde değil ileride, şurda değil şurada, burda değil burada, orda değil orada, yukarda değil yukarıda, aşağda değil aşağıda vb.

Türetilen bazı sözcüklerde de ünlü düşmesi olur: yumurta-la-dı yumurtladı sarı-ar-dı sarardı kıvır-ık kıvrık sıyır-ık sıyrık kıvır- ıl kıvrıl sıyır-ıl sıyrıl savur- ul savrul devir-ik devrik

Bazı birleşik sözcüklerde birinci sözcüğün ikinci hecesindeki ünlü düşer. ne + asıl nasıl kayın + ana kaynana kahve + altı kahvaltı pazar + ertesi pazartesi güllü + aş güllaç biri + birine birbirine pek + iyi peki

Yardımcı eylemle kurulan kimi birleşik eylemlerde ünlü düşmesi meydana gelir: kayıp-olmak kaybolmak zehir-olmak zehrolmak kayıt-etmek kaydetmek

1. -cık ( -cik) ekiyle türetilen kimi sözcüklerde ünlü türemesi meydana gelir. az-cık azıcık dar-cık daracık bir-cik biricik genç-cik gencecik "öpücük, gülücük" gibi, eylemden türeyen sözcüklerin "ş" sesinin düşmesiyle ("öpüş - cük, gülüş - cük) oluştuğunu söylemek daha mantıklı olacaktır. Dolayısıyla bir ünlü türemesinin olduğunu söylemek bu sözcükler için pek doğru olmaz.

2. m, p, r, s seslerinin yardımıyla pekiştirilen sözcüklerde ünlü türemesi görülebilir. güpegündüz, yapayalnız, sapasağlam düpedüz Kimi pekiştirmelerde ünlüyle birlikte ünsüz türemesi de görülebilir. sırılsıklam, çırılçıplak

Bir sözcükte düz-geniş ünlülerden (a, e) sonra -yor eki gelirse bu ünlüler darlaştırılarak -ı,-i,-u,-ü ye dönüşür. Geniş olan ünlüler, daraldığı için bu kurala ünlü daralması denir. yazma-yor yazmıyor hopla-yor hopluyor söyle-yor söylüyor anla-yor anlıyor

1. Bazı sözcüklerde -yor eki kullanılmadığı halde, ünlü daralması olabilir. Ye- ve de- sözcüklerine ünlü ile başlayan ek geldiğinde araya y kaynaştırma ünsüzü girer ve bu kaynaştırma ünsüzü sözcükleri kökündeki e leri i ye dönüştürür. de-y-e diye, de-y-en diyen, ye-y-ecek yiyecek, ye-y-erek yiyerek 2. deyince, deyip örneklerindeki e, yazıda korunur. 3. ne-y-e niye sözcüğünde de daralma vardır.

Ünsüzle biten sözcüklere -yor eki geldiğinde, sözcüğün kökü ile ekin arasına ı, i, u, ü yardımcı sesleri gelir. Bu, ünlü daralması ile karıştırılmamalıdır. Buna göre, aşağıdaki sözcüklerde ünlü daralması yoktur. otur-u-yor oturuyor bak-ı-yor bakıyor in-i-yor iniyor

Türkçede sözcükler ek aldığında, köklerinde değişiklik olmaz. Bu kural iki sözcük için geçersizdir. Buna göre, ben, sen sözcüklerine ismin -e hali (yönelme durumu) eki getirildiğinde kökteki e sesleri a ya dönüşür. Buna ünlü değişmesi denir. ben - e bana sen - e sana

Ünsüzle biten sözcükten sonra ünlüyle başlayan bir sözcük gelirse, iki sözcük birbirine bağlanarak okunur. Buna ulama denir. Bakkaldan üç ekmek aldım. Masanın ayağı kırıldı. Dönülmez akşamın ufkundayız.

Sözcükler arasında herhangi bir noktalama işareti varsa, ulama yapılmaz. Çiçekler, ilkbaharın müjdecisidir. Yangın, iki saatte güçlükle söndürüldü.

ÜNSÜZLERLE İLGİLİ SES OLAYLARI Türkçede sözcüklerin sonunda "b, c, d, g" ünsüzleri bulunamaz. Bunların yerine "ç, k, p, t" sert - süreksiz ünsüzleri kullanılır. Sert - süreksiz ünsüz (ç, k, p, t) ile biten bir sözcükten sonra ünlüyle başlayan bir ek gelirse, sözcüklerin bazılarında sonda bulunan ç c&#;ye, k g / ğ&#;ye, t d&#;ye, p b&#;ye dönüşür. Buna ünsüz yumuşaması denir. inanç - ımız inancımız kitap - ım kitabım ahenk- e ahenge dert - im derdim

1. Kimi tek heceli sözcüklerde yumuşama olmaz. iç-imiz içimiz, top-u topu saç-ı saçı 2. Özel adlarda yumuşama olmaz. Ürgüp-e Ürgüp e, Zeynep-in Zeynep in 3. Dilimize, yabancı dillerden girmiş birçok sözcükte yumuşama olmaz. Devlet-imiz, Tank-ın, Hukuk-un, Sanat-ın, Millet-in

4. Eylem kök veya gövdelerine çeşitli yapım ekleri getirilerek türetilen bazı sözcüklerde yumuşama olmaz. Taşı-t-ımız taşıtımız Kon-ut-un konutun 5.Ünsüz yumuşaması kuralına uymayan sözcükleri, yumuşatarak yazmak yanlıştır. Zonguldak a gittik. (Doğru) Zonguldağ a gittik. (Yanlış)

Türkçede sert ünsüzlerle (ç, f, h, k, p, t, s, ş) biten sözcüklerden sonra c, d, g ünsüzleriyle başlayan bir ek (-ci, -ce, -cik; -gi, -gin; -di, -de, -den..) gelirse; ekin başındaki c, d, g ünsüzleri, kendilerinden önce gelen sert ünsüzlerden etkilenerek sertleşir ve c ç&#;ye, d t&#;ye, g k&#;ye dönüşür. Buna "sert ünsüz benzeşmesi" ya da "ünsüz sertleşmesi" denir. yavaş-ca yavaşça yurt-dan yurttan ses-deş sesteş yap-dı yaptı aç-dır açtır at-gı atkı seç-gin seçkin çalış-gan çalışkan

1. Bu kural, sayıların rakamla yazılışlarında da geçerlidir. Buna göre rakamlar okunur ve okunuşu p, ç, t, k, f, h, s, ş harflerinden biriyle biterse ekler de sertleşir. Buna uyulmazsa yazım yanlışı yapılmış olur. Saat 3 de geldim. (Yanlış) Saat 3 te geldim (Doğru) 2. Bu kural kısaltmalara getirilen ekler için de geçerlidir. TEDAŞ ta, BOTAŞ tan

k ünsüzüyle biten kimi sözcüklere -cık, -cik, -cak, -cek; -l, -la ekleri getirildiğinde sözcüğün sonundaki k ünsüzü düşer. minik-cik minicik sıcak-cık sıcacık küçük-cük küçücük büyük-cek büyücek yüksek-l yüksel(mek) alçak-l alçal(mak) ufak-la ufala(mak)

1. Bazen -msa ekleri de ünsüz düşmesine neden olur. küçük-mse küçümsemek 2. ast, üst sözcükleriyle oluşan birleşik sözcüklerde (astsubay sözcüğü dışında) ilk sözcüğün sonundaki t ünsüzü düşer. ast-teğmen asteğmen üst-teğmen üsteğmen

Bazı tek heceli sözcükler ünlü ile başlayan bir ek aldıklarında veya etmek, eylemek, olmak yardımcı eylemleriyle birleştiklerinde asıl sözcüğün sonundaki ünsüz ikizleşir. Buna ünsüz türemesi denir. af - etmek affetmek ret - etmek reddetmek hal - olmak hallolmak hak - ım hakkım his - i hissi af - a affa

Ünsüz türemesi sorularında isimlere gelerek olumsuzluk anlamı veren (- sız ) ekine dikkat edilmelidir, bu eki alan sözcüklerde ünsüz türemesi yoktur. his siz ses siz Is siz

İç seslerinde "n, b" ünsüzü bulunan sözcüklerde "b" ünsüzünün etkisiyle "n" ünsüzü "m" ye dönüşür. YANLIŞ DOĞRU sünbül sümbül perşenbe perşembe tenbel tembel kanbur kambur Özel ve birleşik isimlerde bu kurala uyulmaz. İstanbul İstanbul Binbaşı Binbaşı Safranbolu Safranbolu

Türkçede iki ünlü yan yana gelmez. Ünlü ile biten bir sözcüğe yine ünlü ile başlayan bir ek getirildiğinde, iki ünlünün arasına n, y ünsüzlerinden biri girer. Bu ünsüzlere kaynaştırma ünsüzü denir.

n kaynaştırma ünsüzü: Zamirlerden sonra ek geldiğinde kullanılır. O-n-a haber verin. Bu-n-u biliyoruz. İyelik eklerinden sonra hal eki gelirse kullanılır. Çocuğun kitabı-n-ı almışlar. Fakirin evi-n-i yıkmışlar. Tamlayan eklerinden önce kullanılır. Soba-n-ın kapağı düşmüş. Sene-n-in sonu geldi.

y kaynaştırma ünsüzü:yukarıdaki kuralların dışında olan her yerde "y" kaynaştırma harfi kullanılır. Oda-y-a girdim. Üşü-y-erek uyandım. Ağla-y-anı tanıyorum.

Bir dilin sözcüklerini yazıya geçirirken uyulan kurallara yazım (imla) kuralları denir. Anlatımımızın doğru anlaşılması ve yazımda birlik sağlanması için bu kurallara dikkat edilmelidir. a) Her cümle büyük harfle başlar. Şiirimize yeni bir soluk getirdin. b) Dizeler büyük harfle başlar: Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.(muhibbi)

Uyarı: 1. Tırnak veya parantez içindeki cümleler daima büyük harfle başlar. Noktalama, tırnağı kapatmadan tamamlanır, tırnağı veya parantezi kapattıktan sonra küçük harfle devam edilir. Ahmet Haşim, şiirin anlamıyla uğraşanlar için Şiirin anlamıyla uğraşmak, bülbülü eti için kesmeye benzer. der. 2. Nokta, iki nokta, soru ve ünlem işaretlerinden sonra gelen cümleler büyük harfle başlar. O bana hep: Çalışırsan kazanırsın. derdi.

Özel adlar büyük harfle başlar: Kişi adlarıyla soyadları büyük harfle başlar: Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Kâzım Karabekir, Ahmet Haşim, Sait Faik Takma adlar da büyük harfle başlar: Muhibbi (Kanuni Sultan Süleyman), Demirtaş (Ziya Gökalp), Kirpi (Refik Halit Karay) Kişi adlarından önce ve sonra gelen unvanlar, saygı sözleri, rütbe adları ve lakaplar büyük harfle başlar: Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, Kaymakam Erol Bey, Dr. Alâaddin Yavaşça Akrabalık adı olup lakap veya unvan olarak kullanılan kelimeler büyük harfle başlar: Baba Gündüz, Dayı Kemal, Hala Sultan, Nene Hatun; Gül Baba, Susuz Dede, Telli Baba vb.

UYARI: Akrabalık bildiren kelimeler küçük harfle başlar: Tülay ablama gittim. Ayşe teyzemin keki çok güzel. Cümle içinde özel adın yerine kullanılan makam veya unvan sözleri büyük harfle başlar: Uzak Doğu dan gelen heyeti Vali dün kabul etti. Saygı bildiren sözlerden sonra gelen ve makam, mevki, unvan bildiren kelimeler büyük harfle başlar: Sayın Başkan, Sayın Rektör, Sayın Vali Mektuplarda ve resmî yazışmalarda hitaplar büyük harfle başlar: Sevgili Kardeşim, Aziz Dostum, Değerli Dinleyiciler,

Hayvanlara verilen özel adlar büyük harfle başlar: Boncuk, Fındık, Minnoş, Pamuk vb. Millet, boy, oymak adları büyük harfle başlar: Alman, Arap, İngiliz, Japon, Rus, Türk; Kazak, Kırgız, Oğuz, Özbek, Tatar; Hacımusalı, Karakeçili vb. Dil ve lehçe adları büyük harfle başlar: Türkçe, Almanca, İngilizce, Rusça, Arapça; Oğuzca, Kazakça, Kırgızca, Özbekçe, Tatarca vb. Devlet adları büyük harfle başlar: Türkiye Cumhuriyeti, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Amerika Birleşik Devletleri, Suudi Arabistan, Azerbaycan, Kırım Özerk Cumhuriyeti vb.

Din ve mezhep adları ile bunların mensuplarını bildiren sözler büyük harfle başlar: Müslümanlık, Müslüman; Hristiyanlık, Hristiyan; Musevilik, Musevi; Budizm, Budist; Hanefilik, Hanefi; Katoliklik, Katolik vb. Din ve mitoloji ile ilgili özel adlar büyük harfle başlar: Tanrı, Allah, İlah, Cebrail, Zeus, Osiris, Kibele vb. UYARI: Tanrı, Allah, İlah sözleri özel ad olarak kullanılmadıklarında küçük harfle başlar: Eski Yunan tanrıları. Müzik dünyasının ilahı. Amerika&#;da kaçakçılığın allahları vardır. (Tarık Buğra )

Gezegen ve yıldız adları büyük harfle başlar: Merkür, Neptün, Satürn; Halley vb. UYARI: Dünya, güneş, ay kelimeleri gezegen anlamı dışında kullanıldıklarında küçük harfle başlar: Biz dünyadan ayrı yaşarken dünya epey değişmiş. (Hüseyin Cahit Yalçın) Düşünce, hayat tarzı, politika vb. anlamlar bildirdiğinde doğu ve batı sözlerinin ilk harfleri büyük yazılır: Batı medeniyeti, Doğu mistisizmi vb. UYARI: Bu sözler yön bildirdiğinde küçük yazılır: Bursa nın doğusu, Ankara nın batısı vb.

Yer adları (kıta, bölge, il, ilçe, köy, semt vb.) büyük harfle başlar: Afrika, Asya; Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu; İstanbul, Taşkent; Turgutlu, Ürgüp; Akçaköy, Çayırbağı; Bahçelievler, Kızılay, Sarıyer vb. Yer adlarında ilk isimden sonra gelen ve deniz, nehir, göl, dağ, boğaz vb. tür bildiren ikinci isimler büyük harfle başlar: Ağrı Dağı, Aral Gölü, Asya Yakası, Çanakkale Boğazı, Dicle Irmağı, Ege Denizi, Erciyes Dağı, Fırat Nehri, Süveyş Kanalı, Tuna Nehri, Van Gölü, Zigana Geçidi vb. UYARI: Özel ada dâhil olmayıp tamlama kuran şehir, il, ilçe, belde, köy vb. sözler küçük harfle başlar: Konya ili, Etimesgut ilçesi, Uzungöl beldesi, Taflan köyü vb. Mahalle, meydan, bulvar, cadde, sokak adlarında geçen mahalle, meydan, bulvar, cadde, sokak kelimeleri büyük harfle başlar: Halit Rifat Paşa Mahallesi, Karaköy Meydanı, Gazi Mustafa Kemal Bulvarı, Ziya Gökalp Bulvarı, Nene Hatun Caddesi, Cemal Nadir Sokağı, İnkılap Sokağı vb.

Saray, köşk, han, kale, köprü, kule, anıt vb. yapı adlarının bütün kelimeleri büyük harfle başlar: Dolmabahçe Sarayı, Çankaya Köşkü, Horozlu Han, Ankara Kalesi, Galata Köprüsü, Mostar Köprüsü, Beyazıt Kulesi, Zafer Abidesi, Bilge Kağan Anıtı vb. Yer bildiren özel isimlerde kısaltmalı söyleyiş söz konusu olduğunda, yer adının ilk harfi büyük yazılır: Hisar dan, Boğaz dan, Köşk e vb. Kurum, kuruluş ve kurul adlarının her kelimesi büyük harfle başlar: Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk Dil Kurumu, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Devlet Malzeme Ofisi, Millî Kütüphane, Çocuk Esirgeme Kurumu, Atatürk Orman Çiftliği, Çankaya Lisesi; Anadolu Kulübü, Mavi Köşe Bakkaliyesi; Yeşilay Derneği, Bakanlar Kurulu, Türk Dili Dergisi Yayın Danışma Kurulu, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı

Kanun, tüzük, yönetmelik, yönerge, genelge adlarının her kelimesi büyük harfle başlar: Medeni Kanun, Türk Bayrağı Tüzüğü, Telif Hakkı Yayın ve Satış Yönetmeliği vb. Kurum, kuruluş, kurul, merkez, bakanlık, üniversite, fakülte, bölüm, kanun, tüzük, yönetmelik ve makam sözleri asılları kastedildiğinde büyük harfle başlar: Türkiye Büyük Millet Meclisi her yıl 1 Ekim de toplanır. Bu yıl ise Meclis, yeni döneme erken başlayacak. Türk Dil Kurumu çalışmalarını titizlikle sürdürüyor. Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü, Kurumun 21 Mayıs tarihinde Kars ta düzenlediği toplantıda kullanıma açıldı sayılı Kanun bu yıl yeniden gözden geçiriliyor. Yazarlara ödenecek telif ücreti, Telif Hakkı Yayın ve Satış Yönetmeliği ne göre düzenlenmektedir. Yapılan işlem Yönetmelik in 4 üncü maddesine aykırı düşmektedir.

Kitap, dergi, gazete ve sanat eserlerinin her kelimesi büyük harfle başlar: Nutuk, Safahat, Kendi Gök Kubbemiz, Anadolu Notları, Sinekli Bakkal; Türk Dili, Türk Kültürü, Varlık; Resmî Gazete, Hürriyet, Milliyet, Türkiye UYARI: Özel ada dâhil olmayan gazete, dergi, tablo vb. sözler büyük harfle başlamaz: Milliyet gazetesi, Türk Dili dergisi, Halı Dokuyan Kızlar tablosu vb. UYARI: Kitap, makale, tiyatro eseri, kurum adı vb. özel adlarda yer alan kelimelerin ilk harfleri büyük yazıldığında ve, ile, ya, veya, yahut, ki, da, de sözleriyle mı, mi, mu, mü soru eki küçük harfle yazılır: Mai ve Siyah, Suç ve Ceza, Leyla ile Mecnun, Turfanda mı, Turfa mı?, Diyorlar ki, Dünyaya İkinci Geliş yahut Sır İçinde Esrar, Ya Devlet Başa ya Kuzgun Leşe, Ben de Yazdım, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu vb. Özel adın tamamı büyük yazıldığında ve, ile, ya, veya, yahut, ki, da, de sözleriyle mı, mi, mu, mü soru eki de büyük harfle yazılır: DİL VE TARİH-COĞRAFYA FAKÜLTESİ vb.

Ulusal, resmî ve dinî bayramlarla anma ve kutlama günlerinin adları büyük harfle başlar: Cumhuriyet Bayramı, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 19 Mayıs Atatürk ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı, Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı, Nevruz Bayramı, Miraç Kandili; Anneler Günü, Öğretmenler Günü, Dünya Tiyatro Günü, 14 Mart Tıp Bayramı, Hıdırellez vb. Tarihî olay, çağ ve dönem adları büyük harfle başlar: Kurtuluş Savaşı, Millî Mücadele, Cilalı Taş Devri, İlk Çağ, Lale Devri, Cahiliye Dönemi, Buzul Dönemi, Millî Edebiyat Dönemi, Servetifünun Dönemi nin, Tanzimat Dönemi nde vb.

Özel adlardan türetilen bütün kelimeler büyük harfle başlar: Türklük, Türkleşmek, Türkçü, Türkçülük, Türkçe, Avrupalı, Avrupalılaşmak, Asyalılık, Darvinci, Konyalı, Bursalı vb. UYARI: Para birimleri büyük harfle başlamaz: avro, dinar, dolar, lira, kuruş, liret vb. UYARI: Özel adlar yerine kullanılan "o" zamiri cümle içinde büyük harfle yazılmaz. Yer, millet ve kişi adlarıyla kurulan birleşik kelimelerde sadece özel adlar büyük harfle başlar: Antep fıstığı, Brüksel lahanası, Frenk gömleği, Hindistan cevizi, İngiliz anahtarı, Japon gülü, Maraş dondurması, Van kedisi vb.

ç)belirli bir tarih bildiren ay ve gün adları büyük harfle başlar: 29 Mayıs Salı günü, 29 Ekim , 28 Aralık de göreve başladı. Lale Festivali 25 Haziran da başlayacak. Belirli bir tarihi belirtmeyen ay ve gün adları küçük harfle başlar: Okullar genellikle eylülün ikinci haftasında öğretime başlar. Yürütme Kurulu toplantılarını perşembe günleri yaparız.

Kİ NİN YAZIMI: Türkçede üç tür ki vardır: Sıfat yapan -ki İlgi zamiri olan -ki ve bağlaç olan ki. a) Sıfat yapan ki : Her zaman bitişik yazılır. Eklendiği sözcüğü bir ismin sıfatı yapar ve isme sorulan (Hangi?) sorusuna cevap verir. Genellikle bulunma hal eki (-da, -de) ile kullanılır. Dünkü toplantıda önemli kararlar alındı. Masanın üstündeki kitapları topladı. Arabadaki eşyaları içeri taşı.

b) İlgi zamiri olan -ki : Her zaman bitişik yazılır. Bir ismin yerine kullanılan ektir. Her zaman tamlayan eki (-ın, -in) ile kullanılır. Senin kitabın benimkinden yeni. Sizinki dün işe gelmedi.

c) Bağlaç olan ki : Ayrı yazılır. Genellikle iki cümleyi birbirine bağlar. Fiillerden sonra gelen (ki ) ayrı yazılır. Dinlemiyor ki anlasın. Çalışmadı ki kazansın. BAĞLAÇ OLDUĞU HALDE BİTİŞİK YAZILAN KİLER DE VARDIR. Sanki, Oysaki, Mademki, Belki,Halbuki, Çünkü,Meğerki, İllaki ( SOMBAHÇEMİ )

DE NİN YAZIMI: Türkçede iki de vardır : Hal eki olan de,bağlaç olan de. a) Hal eki olan de : Her zaman bitişik yazılır. Ünlü ve ünsüz uyumuna göre ( -ta, -te ) şekli vardır. Cümleden çıkarıldığında cümlenin anlamı bozulur. Beni durakta bekle. Geldiğinde beni aradı.

b)bağlaç olan de : Her zaman ayrı yazılır. Kesinlikle ( ta, te ) şekli yoktur. Cümleden çıkarıldığında cümlenin anlamı bozulmaz. Sen de gelecek misin? Baktı da tanımadı.

Mİ SORU EDATININ YAZIMI: Bu edat, kendisinden önceki sözcükten ayrı, kendisinden sonraki eklere bitişik yazılır. Bunu biliyormusunuz? (biliyor musunuz) Bu kitapları siz mi aldınız? Uyarı: Özel adlardan sonra geldiğinde özel adlarla, mi arasına kesme işareti konmaz. Bu olayı Emre mi anlattı? (Yanlış) Bu olayı Emre mi anlattı?(doğru)

İKİLEMELERİN YAZIMI: İkilemeyi oluşturan sözcükler ayrı yazılır ve araya hiçbir noktalama işareti gelmez. Olanları bana bir, bir anlattı. (Yanlış) Olanları bana bir bir anlatı. (Doğru) O buraya aşağı-yukarı iki ayda bir uğrar. (Yanlış) O buraya aşağı yukarı iki ayda bir uğrar. (Doğru)

PEKİŞTİRMELERİN YAZIMI: Pekiştirmeli sözcükler daima bitişik yazılır. Koskocaman adamsın. Sapasağlamsın çalış biraz.

SAYILARIN YAZIMI a. Sayılar yazıyla gösterildiğinde birbirinden ayrı yazılır. Yirmi yedi bin sekiz yüz altmış beş lira artmış. b. Para ile ilgili işlem ve çek, senet gibi belgelerde geçen sayılar bitişik yazılır. yediyüzellibeşytl otuzikiykr c. Sayılara gelen ekler sayının okunuşuna göre getirilmelidir. Bana 3 de geleceğini söylemişti. (Yanlış) Bana 3 te geleceğini söylemişti. (Doğru) 7 inci (Yanlış), 7 nci (Doğru) da ( Yanlış) te (Doğru)

BİRLEŞİK SÖZCÜKLERİN YAZIMI a. Birleşirken ses düşmesine uğramış kaynana, (kayın-ana) kaynata (kayın-ata) gibi sözcükler ile dilimize Arapçadan girmiş olup birleşirken ünlü düşmesi, ünsüz türemesi ya da ünsüz yumuşaması olan devret-, kaydet-, hapset-, kahret-, kaybol-, kahrol-, hisset-, affet-, zannet-, hallet-, bahset-, hallol-, hamdol- gibi sözcükler bitişik yazılır. Uyarı: Etmek, olmak yardımcı eylemleri önündeki adlarla birleşirken önündeki adda bir ünlü düşmesi ya da bir ünsüz türemesi varsa bitişik, yoksa ayrı yazılır: hissetmek, hallolmak, emretmek, terk etmek, sevk etmek, ayırt etmek, farz etmek

b. Anlamca kaynaşmış elver, başvur, öngör, varsay, vazgeç, alıkoy, defet, katet, menet, tabet gibi birleşik eylemler bitişik yazılır. c. Kurallı birleşik eylemler bitişik yazılır: Yapıverdi, Alıverdi, Öpüver, Koşuver (Tezlik birleşik eylemi) Yapabildi, Yürüyebiliyor, Çalışabilmiş (Yeterlilik birleşik eylemi) Bakakaldı, Süregelmiştir, Koşadursun (Süreklilik birleşik eylemi) Bayılayazdı, Düşeyazdı, Öleyazdı (Yaklaşma birleşik eylemi)

d. üst, alt, üzeri, baş, perver, perest, zade, name, oto, tele, hane gibi sözcüklerle kurulan sözcükler bitişik yazılır. akşamüstü, ayaküstü, gerçeküstü, olağanüstü, sırtüstü suçüstü akşamüzeri, başparmak, başçavuş, binbaşı, ustabaşı, elebaşı misafirperver vatanperver, hayalperest, amcazade, beyanname, kanunname seyahatname otobiyografi, telekart, yatakhane, yemekhane

e. Birtakım sözcüğü belgisizlik bildiriyorsa bitişik yazılır; bir sözcüğü takım sözcüğünün sayısını belirtiyorsa ayrı yazılır. O yıllarda birtakım sorunlarım vardı. Eve yeni bir takım aldım.

her sözcüğü ( herhalde, herhangi, herkes hariç ) her zaman ayrı yazılır. Her yer, her biri şey sözcüğü hiçbir zaman başka bir sözcükle birleşik yazılmaz. her şey, bir şey, hiçbir şey, çok şey Organ adlarıyla insana özgü isim ve sıfatlarla kurulmuş aslanağzı, keçiboynuzu, danaburnu, kuşburnu, gelinparmağı, ayşekadın, karafatma, gecesefası, camgüzeli gibi hastalık, eşya, bitki ve hayvan adları bitişik yazılır. Sağ ol, hoşça kal, hoş geldin, yurt içi, yurt dışı, ön söz, öz eleştiri, ana dil ayrı yazılır.

Doküman, inisiyatif, hafriyat, şefkat,orijinal, entelektüel, iddia, egzoz, yazımları bu şekildedir. Havaalanı, havalimanı, uluslararası, düzyazı bitişik ; kara yolu, hava yolu, deniz yolu, demir yolu ayrı yazılır. Edebiyat sözcüğü tür adı olarak kullanıldığında küçük harfle başlar. Türk edebiyatı, divan edebiyatı, yeni Türk edebiyatı. UYARI : Sevenler ayrılmaz. konuksever, hayırsever, vatansever, sanatsever.

KISALTMALARIN YAZIMI Sözcüklerin baş harflerinin alınmasıyla oluşturulan kısaltmalar daima büyük harfle başlar ve araya nokta konmaz. Bu kısaltmalara ek getirilirken, harflerin ifade ettiği sözcükler söylenmez sadece harfler okunarak getirilir. KPSS nde başarılı olamadı. (Yanlış) KPSS de başarılı olamadı. (Doğru) YÖK den açıklama yapıldı. ( Yanlış) YÖK ten açıklama yapıldı. (Doğru) Kardeşim THY da çalışıyor. (Yanlış) Kardeşim THY de çalışıyor. (Doğru)

Uyarı: Element ve ölçü isimlerinin kısaltmasında nokta kullanılmaz. Bunun dışında tamamı büyük harfle yazılmayan diğer kısaltmalarda nokta kullanılır. C (Karbon), Fe (Demir), m (metre), cm (santimetre), Ar. (Arapça), Prof. (Profesör), vb. (vebenzeri), vs. (vasaire)

SATIR SONUNDA SÖZCÜKLERİN BÖLÜNMESİ Bir sözcük satır sonuna geldiğinde hecelenerek bölünür. Burada bilinmesi gereken birleşik sözcüklerin bölünmesidir. Bitişik yazılan birleşik sözcükler hecelerine ayrılırken basit bir sözcükmüş gibi ayrılır. İlkokul ilk-o-kul (Yanlış) İlkokul il-ko-kul (Doğru)ilkokul (Yanlış)ilkokul(Doğru) denizaltı de-niz-al-tı (Yanlış) denizaltı de-ni-zal-tı (Doğru)denizaltı (Yanlış)denizaltı (Doğru)

Yanlış herhangibir hiç bir bir takım bir kaç bir çok yada birden bire herşey Hoşgeldin birşey asvalt çenber direk eşki espiri filim herkez Doğru herhangi bir hiçbir birtakım birkaç birçok ya da birdenbire her şey hoş geldin bir şey asfalt çember direkt (doğrudan) ekşi espri film herkes Yanlış ıspat kirbit kiprik nalet mahsun Maydonoz laylon raslantı sarmısak süpriz şöför tasfir traş yalnış yanlız fiat fayiz Doğru ispat kibrit kirpik lanet mahzun maydanoz naylon rastlantı sarımsak sürpriz şoför tasvir tıraş yanlış yalnız fiyat faiz

NOKTALAMA İŞARETLARİ NOKTA. VİRGÜL, SORU İŞARETİ? KISA ÇİZGİ - İKİ NOKTA : NOKTALI VİRGÜL ; KESME İŞARETİ UZUN ÇİZGİ ÜÇ NOKTA PARANTEZ /AYRAÇ ( ) ÜNLEM İŞARETİ! TIRNAK İŞARETİ

1. Cümlenin sonuna konur: Türk Dil Kurumu, yılında kurulmuştur. Saatler geçtikçe yollara daha mahzun bir ıssızlık çöküyordu. 2. Bazı kısaltmaların sonuna konur: Alb. (albay), Dr. (doktor), Prof. (profesör), Cad. (cadde), Sok. (sokak), s. (sayfa), sf. (sıfat), vb. (ve başkası, ve benzeri, ve bunun gibi), Alm. (Almanca), Ar. (Arapça), 3. Sayılardan sonra sıra bildirmek için konur: 3. (üçüncü), (on beşinci); II. Mehmet, XIV. Louis, XV. yüzyıl; 2. Cadde, Sokak, 4. Levent. monash.pw arkaya sıralandıkları için virgülle veya çizgiyle ayrılan rakamlardan yalnızca sonuncu rakamdan sonra nokta konur: 3, 4 ve 7. maddeler; XII XIV. yüzyıllar arasında.

monash.pwerin yazılışında gün, ay ve yılı gösteren sayıları birbirinden ayırmak için konur: , X vb. Tarihlerde ay adları yazıyla da yazılabilir. Bu durumda ay adlarından önce ve sonra nokta kullanılmaz: 29 Mayıs , 29 Ekim vb. monash.pw ve dakika gösteren sayıları birbirinden ayırmak için konur: Tren te kalktı. Toplantı te başladı. Tören da, hükûmet daireleri kapandıktan yarım saat sonra başlayacaktır. 7.Dört ve dörtten çok rakamlı sayılar sondan sayılmak üzere üçlü gruplara ayrılarak yazılır ve araya nokta konur: , , vb.

Büyük harfle yapılan kısaltmalar arasına nokta kullanılmaz. M.Ö.( Y) MÖ ( D) M.S. ( Y) MS ( D) Ondalık sayılarda sayıyla küsurat arasında nokta kullanılmaz. ( Y) 0,5 ( D) ( Y) 3,14 (D)

1. Birbiri ardınca sıralanan eş görevli kelime ve kelime gruplarının arasına konur: Fırtınadan, soğuktan, karanlıktan ve biraz da korkudan sonra bu sıcak, aydınlık ve sevimli odanın havasında erir gibi oldum. Sessiz dereler, solgun ağaçlar, sarı güller Dillenmiş ağızlarda tutuk dilli gönüller 2. Sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konur: Umduk, bekledik, düşündük. 3. Uzun cümlelerde yüklemden uzak düşmüş olan özneyi belirtmek için konur: Saniye Hanımefendi, merdivenlerde oğlunun ayak seslerini duyar duymaz, hasretlisini karşılamaya atılan bir genç kadın gibi koltuğundan fırlamış ve ona kapıyı kendi eliyle açmaya gelmişti.

4. Cümle içinde ara sözleri veya ara cümleleri ayırmak için ara sözlerin veya ara cümlelerin başına ve sonuna konur: Zemin bu kadar koyu bir kırmızıya dönüşünce, bir an için de olsa, belirginliğini yitiriverdi sivilceleri. Şimdi, efendiler, müsaade buyurursanız, size bir sual sorayım. 5. Anlama güç kazandırmak için tekrarlanan kelimeler arasına konur: Akşam, yine akşam, yine akşam, Göllerde bu dem bir kamış olsam! 6. Tırnak içinde olmayan alıntı cümlelerinden sonra konur: Adana ya yarın gideceğim, dedi. Aç karnına sigara içmekle hiç de iyi etmiyorsun, dedi. 7. Konuşma çizgisinden sonraki alıntı cümlesinin bitimine konur: Bu akşam Datça ya gidiyor musunuz, diye sordu.

8. Edebî eserlerde konuşma bölümünden önceki ifadenin sonuna konur: Bahçe kapısını açtı. Sermet Bey e, Bu anahtar köşkü de açar, dedi. 9. Kendisinden sonraki cümleye bağlı olarak ret, kabul ve teşvik bildiren hayır, yok, evet, peki, pekâlâ, tamam, olur, hayhay, başüstüne, öyle, haydi, elbette gibi kelimelerden sonra konur: Peki, gideriz. Olur, ben de size katılırım. Hayhay, memnun oluruz. Haydi, geç kalıyoruz. Evet, kırk seneden beri Türkçe merhale merhale Türkleşiyor. Bir kelimenin kendisinden sonra gelen kelime veya kelime gruplarıyla yapı ve anlam bakımından bağlantısı olmadığını göstermek ve anlam karışıklığını önlemek için kullanılır: Bu, tek gözlü, genç fakat ihtiyar görünen bir adamcağızdır. Bu gece, eğlenceleri içlerine sinmedi. Hitap için kullanılan kelimelerden sonra konur: Efendiler, bilirsiniz ki hayat demek, mücadele, müsademe demektir. Sayın Başkan, Sevgili Kardeşim, Değerli Arkadaşım,

Sayıların yazılışında kesirleri ayırmak için kullanılır: 38,6 (otuz sekiz tam, onda altı), 0,45 (sıfır tam, yüzde kırk beş) Metin içinde art arda gelen zarf-fiil eki almış kelimelerden sonra konur: Ancak yemekte bir karara varıp, arkadaşına dikkatli dikkatli bakarak konuştu. Özne olarak kullanıldıklarında bu, şu, o zamirlerinden sonra konur: Bu, benim gibi yazarlar için hiç kolay olmaz. O, eski defterleri çoktan kapatmış, Osmanlıya kucağını açmıştı.

Metin içinde zarf-fiil eki almış kelimelerden sonra virgül konmaz: Cumaları bahçede buluştukça kıza kendisinin adi bir mektep talebesi olmadığını anlatmaya çalışıyordu. Şimdiye dek, ben kendimi bildim bileli kimse Değirmenoluk köyünden kaçıp da başka köyde çobanlık, yanaşmalık etmedi. Metin içinde ve, veya, yahut, ya ya bağlaçlarından önce de sonra da virgül konmaz: Nihat sabaha kadar uyuyamadı ve şafak sökerken Faik e bol teşekkürlerle dolu bir kâğıt bırakarak iki gün evvelki cephe dönüşü kıyafeti ile sokağa fırladı. Tekrarlı bağlaçlardan önce ve sonra virgül konmaz: Ya bu deveyi gütmeli ya bu diyardan gitmeli. Gerek nesirde gerek nazımda yeni bir söyleyişe ulaşılmıştır. Siz ister inanın ister inanmayın, bir gün bile durmam. Ne kız verir ne dünürü küstürür.

Cümlede pekiştirme ve bağlama görevinde kullanılan da / de bağlacından sonra virgül konmaz: İmlamız lisanımız düzelince, lisanımız da kafamız düzelince düzelecek çünkü o da ancak onlar kadar bozuktur, fazla değil! Metin içinde -ınca / -ince anlamıyla zarf-fiil görevinde kullanılan mı / mi ekinden sonra virgül konmaz: Ben aç yattım mı kötü kötü rüyalar görürüm nedense. Öyle zekiler vardır, konuştular mı ağızlarından bal akıyor sanırsın. Şart ekinden sonra virgül konmaz: Tenha köşelerde ağız ağıza konuşurken yanlarına biri gelecek olursa hemen Gör gözlerinle de aklın yatarsa anlatıver millete. susuyorlardı.

1.Cümle içinde virgüllerle ayrılmış tür veya takımları birbirinden ayırmak için konur: Erkek çocuklara Doğan, Tuğrul, Aslan, Orhan; kız çocuklara ise İnci, Çiçek, Gönül, Yonca adları verilir. Türkiye, İngiltere, Azerbaycan; Ankara, Londra, Bakü. 2. Ögeleri arasında virgül bulunan sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konur: Sevinçten, heyecandan içim içime sığmıyor; bağırmak, kahkahalar atmak, ağlamak istiyorum. At ölür, meydan kalır; yiğit ölür, şan kalır. 3. İkiden fazla eş değer ögeler arasında virgül bulunan cümlelerde özneden sonra noktalı virgül konabilir: Yeni usul şiirimiz; zevksiz, köksüz, acemice görünüyordu.

monash.pwiyle ilgili örnek verilecek cümlenin sonuna konur: Millî Edebiyat akımının temsilcilerinden bir kısmını sıralayalım: Ömer Seyfettin, Halide Edip Adıvar, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, Ali Canip Yöntem. 2. Kendisiyle ilgili açıklama verilecek cümlenin sonuna konur: Bu kararın istinat ettiği en kuvvetli muhakeme ve mantık şu idi: Esas, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Kendimi takdim edeyim: Meclis kâtiplerindenim.

monash.pwşılıklı konuşmalarda, konuşan kişiyi belirten sözlerden sonra konur: Bilge Kağan: Türklerim, işitin! Üstten gök çökmedikçe, alttan yer delinmedikçe ülkenizi, törenizi kim bozabilir sizin? Koro: Göğe erer başımız başınla senin! Bilge Kağan: Ulusum birleşip yücelsin diye gece uyumadım, gündüz oturmadım. Türklerim Bilge Kağan der bana. Ben her şeyi onlar için bildim. Nöbetteyim! monash.pwî eserlerde konuşma bölümünden önceki ifadenin sonuna konur: Buğdayla arpadan başka ne biter bu topraklarda? Ziraatçı sayar: Yulaf, pancar, zerzevat, tütün

İki noktadan sonra gelen cümleler büyük harfle başlar: Menfaat sandalyeye benzer: Başında taşırsan seni küçültür, ayağının altına alırsan yükseltir. İki noktadan sonra cümle ve özel ad niteliğinde olmayan örnekler sıralandığında bunlar büyük harfle başlamaz: Bu eskiliği siz de çok evde görmüşsünüzdür: duvarlarda çiviler, çivi yerleri, lekeler

ÜÇ NOKTA 1. Anlatım olarak tamamlanmamış cümlelerin sonuna konur: Ne çare ki çirkinliği hemencecik ve herkes tarafından görülüveriyordu da bu yanı Kaba sayıldığı için veya bir başka sebepten dolayı açık yazılmak istenmeyen kelime ve bölümlerin yerine konur: Kılavuzu karga olanın burnu btan çıkmaz. Arabacı B a yaklaştığını söylüyor, ikide bir fırsat bularak arabanın içine doğru başını çeviriyordu. 3. Alıntılarda başta, ortada ve sonda alınmayan kelime veya bölümlerin yerine konur derken şehrin öte başından boğuk boğuk sesler gelmeye başladı Sözün bir yerde kesilerek geri kalan bölümün okuyucunun hayal dünyasına bırakıldığını göstermek veya ifadeye güç katmak için konur: Sana uğurlar olsun Ayrılıyor yolumuz!

5. Ünlem ve seslenmelerde anlatımı pekiştirmek için konur: Gölgeler yaklaştılar. Bir adım kalınca onu kıyafetinden tanıdılar: Koca Ali Koca Ali, be!.. 6. Karşılıklı konuşmalarda, yeterli olmayan, eksik bırakılan cevaplarda kullanılır: Yabancı yok! Kimsin? Ali Hangi Ali? Sen misin, Ali usta? Benim!.. Ne arıyorsun bu vakit buralarda? Hiç Nasıl hiç? Suya çekicini mi düşürdün yoksa!..!..

Bazı cümlelerde ek eylemin geniş zaman eki ( - dır ) kullanılmayabilir. Bu gibi cümlelerin sonunda ( -dır ) ekini kullanabiliyorsak bu cümlelerin sonunda üç nokta kullanılmaz. Bu durumda olmanızın tek sorumlusu sistem (dir). Ünlem ve soru işaretinden sonra üç nokta yerine iki nokta konulması yeterlidir: Gök ekini biçer gibi!.. Başaklar daha dolmadan. Nasıl da akşam oldu?.. Nasıl da yavrucaklar sustu?.. Nasıl da serçecikler sığındı?.. yuvalarına Üç nokta yerine iki veya daha çok nokta kullanılmaz.

monash.pwşka bir kimseden veya yazıdan olduğu gibi aktarılan sözler tırnak içine alınır: Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinin ön cephesinde Atatürk ün Hayatta en hakiki mürşit ilimdir. vecizesi yer almaktadır. Bakınız, şair vatanı ne güzel tarif ediyor: Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır. 2. Özel olarak vurgulanmak istenen sözler tırnak içine alınır: Yeni bir barış taarruzu başladı. 3. Cümle içerisinde eserlerin ve yazıların adları ile bölüm başlıkları tırnak içine alınır: Bugün öğrenciler Kendi Gök Kubbemiz adlı şiiri incelediler. Yazım Kuralları bölümünde bazı uyarılara yer verilmiştir.

Tırnak içindeki alıntının sonunda bulunan işaret (nokta, soru işareti, ünlem işareti vb. tırnak içinde kalır: İzmir üzerine dünyada bir şehir daha yoktur! diyorlar. Cümle içerisinde özel olarak belirtilmek istenen sözler, kitap ve dergi adları ve başlıkları tırnak içine alınmaksızın eğik yazıyla dizilerek de gösterilebilir: Höyük sözü Anadolu da tepe olarak geçer. Cahit Sıtkı nın Şairin Ölümü şiirini Yahya Kemal çok sevmişti. Tırnak içine alınan sözlerden sonra gelen ekleri ayırmak için kesme işareti kullanılmaz: Elif Şafak ın Bit Palas ını okudunuz mu?

TEK TIRNAK İŞARETİ ( ) Tırnak içinde verilen cümlenin içinde yeniden tırnağa alınması gereken bir sözü, ibareyi belirtmek için kullanılır: Edebiyat öğretmeni Şiirler içinde Han Duvarları gibisi var mı? dedi ve Faruk güzel şiirini okumaya başladı. Nafiz in bu Atatürk henüz Gazi Mustafa Kemal Paşa idi. Benden ona dair bir kitap için ön söz istemişlerdi.

SORU İŞARETİ ( ) 1. Soru eki veya sözü içeren cümle veya sözlerin sonuna konur: Ne zaman tükenecek bu yollar, arabacı? Atatürk bana sordu: Yeni yazıyı tatbik etmek için ne düşündünüz? 2. Soru bildiren ancak soru eki veya sözü içermeyen cümlelerin sonuna konur: Gümrükteki memur başını kaldırdı: Adınız? 3. Bilinmeyen, kesin olmayan veya şüpheyle karşılanan yer, tarih vb. durumlar için kullanılır: Yunus Emre (?), (Doğum yeri:?) vb (?) yılında doğan Fuzuli Ankara dan Antalya ya arabayla üç saatte (?) gitmiş.

mı / mi ekini alan yan cümle temel cümlenin zarf tümleci olduğunda cümlenin sonuna soru işareti konmaz: Akşam oldu mu sürüler döner. Hava karardı mı eve gideriz. Bahar gelip de nehir çağıl çağıl kabarmaya başlamaz mı içimi geri kalmış bir saat huzursuzluğu kaplardı. Soru ifadesi taşıyan sıralı ve bağlı cümlelerde soru işareti en sona konur: Çok yakından mı bu sesler, çok uzaklardan mı? Üsküdar dan mı, Hisar dan mı, Kavaklardan mı?

ÜNLEM İŞARETİ monash.pwç, kıvanç, acı, korku, şaşma gibi duyguları anlatan cümle veya ibarelerin sonuna konur: Hava ne kadar da sıcak! Aşk olsun! Ne kadar akıllı adamlar var! 2. Seslenme, hitap ve uyarı sözlerinden sonra konur: Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz dir, ileri! Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle! Dur, yolcu! Bilmeden gelip bastığın Bu toprak bir devrin battığı yerdir. 3. Alay, kinaye veya küçümseme anlamı kazandırılmak istenen sözden hemen sonra yay ayraç içinde ünlem işareti kullanılır: İsteseymiş bir günde bitirirmiş (!) ama ne yazık ki vakti yokmuş (!). Adam, akıllı (!) olduğunu söylüyor.

Ünlem işareti, seslenme ve hitap sözlerinden hemen sonra konulabileceği gibi cümlenin sonuna da konabilir: Arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken Sana uğurlar olsun Ayrılıyor yolumuz! Ünlemden sonra üç nokta yerine iki nokta konulması yeterlidir. Gök ekini biçer gibi!.. Başaklar daha dolmadan.

KESME İŞARETİ ( ) Özel adlara getirilen iyelik, durum ve bildirme ekleri kesme işaretiyle ayrılır: Kurtuluş Savaşı nı, Muhibbi nin, Gül Baba ya, Osmanlı Devleti ndeki, Cebrail den, Çanakkale Boğazı nın, Samanyolu nda, Sait Halim Paşa Yalısı ndan, Resmî Gazete de, Millî Eğitim Temel Kanunu na, Telif Hakkı Yayın ve Satış Yönetmeliği ni, Eski Çağ ın, Yükselme Dönemi nin, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı na vb. Onun için Batı da bunlara birer fonksiyon buluyorlar.

Yer bildiren özel isimlerde kısaltmalı söyleyiş söz konusu olduğu zaman ekten önce kesme işareti kullanılır: Hisar dan, Boğaz dan vb. Belli bir kanun, tüzük, yönetmelik kastedildiğinde büyük harfle yazılan kanun, tüzük, yönetmelik sözlerinin ek alması durumunda kesme işareti kullanılır: Bu Kanun un maddesinin c bendi Yukarıda adı geçen Yönetmelik in 2 nci maddesine göre vb. Ek getirildiğinde Avrupa Birliği kesme işareti ile kullanılır: Avrupa Birliği ne üye ülkeler..

Kişi adlarından sonra gelen saygı ve unvan sözlerine getirilen ekleri ayırmak için konur: Nihat Bey e, Ayşe Hanım dan, Mahmut Efendi ye, Enver Paşa ya Kısaltmalara getirilen ekleri ayırmak için konur: TBMM nin, TDK nin, BM de, ABD de, TV ye vb. Sayılara getirilen ekleri ayırmak için konur: te, 8 inci madde, 2 nci kat; 7,65 lik, 9,65 lik, yle vb. Belirli bir tarih bildiren ay ve gün adlarına gelen ekleri ayırmak için konur: Başvurular 17 Aralık a kadar sürecektir. Yabancı Sözlere Karşılıklar Kılavuzu nun veri tabanının Genel Ağ da hizmete sunulduğu gün olan 12 Temmuz Pazartesi nin TDK için önemi büyüktür.

Seslerin ölçü ve söyleyiş gereği düştüğünü göstermek için kullanılır: Bir ok attım karlı dağın ardına Düştü m ola sevdiğimin yurduna İl yanmazken ben yanarım derdine Engel aramızı açtı n eyleyim Şems in gözlerine bir şüphe çöreklendi: Dostum ne n var? Her şey yolunda mı? Güzelliğin on par etmez Bu bendeki aşk olmasa Bir ek veya harften sonra gelen ekleri ayırmak için konur: a dan z ye kadar, Türkçede -lık la yapılmış sözler.

KESME İŞARETİ ( ) Kesme işaretinin kullanılması gereken yerde kullanılmaması ya da gereksiz yere kullanılması noktalama işareti yanlışlığından çok bir yazım yanlışıdır.

Özel adlara getirilen yapım ekleri, çokluk eki ve bunlardan sonra gelen diğer ekler kesmeyle ayrılmaz: Türklük, Türkleşmek, Türkçü, Türkçülük, Türkçe, Müslümanlık, Hristiyanlık, Avrupalı, Avrupalılaşmak, Aydınlı, Konyalı, Bursalı, Ahmetler, Mehmetler, Yakup Kadriler, Türklerin, Türklüğün, Türkleşmekte, Türkçenin, Müslümanlıkta, Hollandalıdan, Hristiyanlıktan, Atatürkçülüğün vb. Özel adlar yerine kullanılan o zamiri cümle içinde büyük harfle yazılmaz ve kendisinden sonra gelen ekler kesme işaretiyle ayrılmaz. Başbakanlık, Rektörlük vb. sözler ünlüyle başlayan bir ek geldiğinde Başbakanlığa, Rektörlüğe vb. biçimlerde yazılır.

Sonunda 3. teklik kişi iyelik eki olan özel ada, bu ek dışında başka bir iyelik eki getirildiğinde kesme işareti konmaz: Boğaz Köprümüzün güzelliği, Amik Ovamızın bitki örtüsü, Kuşadamızdaki liman vb. Kurum, kuruluş, kurul, birleşim, oturum ve iş yeri adlarına gelen ekler kesmeyle ayrılmaz: Türkiye Büyük Millet Meclisine, Türk Dil Kurumundan, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Başkanlığının; Bakanlar Kurulunun; Türkiye Büyük Millet Meclisinin nci Birleşiminin 2 nci Oturumunda; Mavi Köşe Bakkaliyesinden vb.

PARANTEZ (Ayraç) 1. Cümledeki anlamı tamamlayan ve cümlenin dışında kalan ek bilgiler için kullanılır. Yay ayraç içinde bulunan ve yargı bildiren anlatımların sonuna uygun noktalama işareti konur: Anadolu kentlerini, köylerini (Köy sözünü de çekinerek yazıyorum.) gezsek bile görmek için değil, kendimizi göstermek için geziyoruz. 2. Özel veya cins isme ait ek, ayraçtan önce yazılır: Yunus Emre nin (?) İmek fiilinin (ek fiil) geniş zamanı şahıs ekleriyle çekilir. 3. Tiyatro eserlerinde ve senaryolarda konuşanın hareketlerini, durumunu açıklamak ve göstermek için kullanılır: İhtiyar (Yavaş yavaş Kaymakam&#;a yaklaşır.) Ne oluyor beyefendi? Allah rızası için bana da anlatın

4. Alıntıların aktarıldığı eseri, yazarı veya künye bilgilerini göstermek için kullanılır: Eşin var, aşiyanın var, baharın var ki beklerdin Kıyametler koparmak neydi ey bülbül, nedir derdin? (Mehmet Akif Ersoy) Bir isim kökü, gerektiğinde çeşitli eklerle fiil kökü durumuna getirilebilir (Zülfikar 45). 5. Alıntılarda, alınmayan kelime veya bölümlerin yerine konulan üç nokta, yay ayraç içine alınabilir. 6. Bir söze alay, kinaye veya küçümseme anlamı kazandırmak için kullanılan ünlem işareti yay ayraç içine alınır: Adam, akıllı (!) olduğunu söylüyor. 7. Bir bilginin şüpheyle karşılandığını veya kesin olmadığını göstermek için kullanılan soru işareti yay ayraç içine alınır: (?) yılında doğan Fuzuli

KISA ÇİZGİ ( - ) 1. Satıra sığmayan kelimeler bölünürken satır sonuna konur: Soğuktan mı titriyordum, yoksa heyecandan, üzüntüden mi bilmem. Havuzun suyu bulanık. Kapının saatleri 12 yi geçmiş. Kanepelerde kimseler yok. Tramvay ne fena gıcırdadı! Tramvaydaki adam bir tanıdık mı idi acaba? Ne diye öyle dönüp dönüp baktı? Yoksa kimseciklerin oturmadığı kanepelerde bu saatte pek başıboşlar mı oturur?

Birleşik sözcükler de tek sözcük gibi telâffuz edilerek heceleme yapılır başöğretmenilkokuldayken

Sözcükler satır sonunda ve başında bir tek harf kalacak şekilde bölünmez. Aşağıdaki gibi kullanımlar yanlıştırarabaylauçurtmamızın Doğruları şöyle olacaktırarabayla uçurtmamızın

Kesme işareti satır sonuna geldiğinde yalnız kesme işareti kullanılır; ayrıca çizgi kullanılmaz Edirne nin Ankara dan da Cümle içinde sayı adlarının yinelenmesinde araya kısa çizgi konmaz: On on beş yıl. Üç beş kişi geldi.

2. Cümle içinde ara sözleri veya ara cümleleri ayırmak için ara sözlerin veya ara cümlelerin başına ve sonuna konur, bitişik yazılır: Küçük bir sürü -dört inekle birkaç koyun- köye giren geniş yolun ağzında durmuştu. 3. Kelimelerin kökleri, gövdeleri ve eklerini birbirinden ayırmak için kullanılır: al-ış, dur-ak, gör-gü-süz-lük vb. 4. Fiil kök ve gövdelerini göstermek için kullanılır: al-, dur-, gör-, ver-; başar-, kana-, okut-, taşla-, yazdır- vb. 5. İsim yapma eklerinin başına, fiil yapma eklerinin başına ve sonuna konur: -ak, -den, -ış, -lık; -ımsa-; -la-; -tır- vb.

6. Heceleri göstermek için kullanılır: a-raş-tır-ma, bi-le-zik, du-ruş-ma, ku-yum-cu-luk, prog-ram, ya-zar-lık vb. 7. Arasında, ve, ile, ila,dene anlamlarını vermek için kelimeler veya sayılar arasında kullanılır: Aydın-İzmir yolu, Türk-Alman ilişkileri, Ural-Altay dil grubu, Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi, , Beşiktaş-Fenerbahçe karşılaşması, Manas Destanı nda soy-dil-din üçgeni, Birinci Dünya Savaşı, Türkçe- Fransızca Sözlük vb. 8.Sıfırdan küçük değerleri göstermek için kullanılır: -2 C

İSİM ÇEKİM EKLERİ Hâl (Durum) Ekleri Yalın hâl (Eki yoktur.) Dün kitap okudum. Belirtme hâli (-ı, -i, -u, -ü) Defteri masadan kaldırdı. Yaklaşma hâli (-a, -e) Okula gidiyorum. Bulunma hâli (-da, -de, -ta, -te) Sınıfta temizlik yapılıyor. Ayrılma hâli (-dan, -den, -tan, -ten) Bu olayı Burçin den duydum. İyelik (Aitlik/Sahiplik) Eki (-ım, -ın, -ı, -ımız, -ınız,-ları) Bir kavramın ya da varlığın başka bir kavrama ya da varlığa ait olduğunu bildiren eklerdir. Defterim Elif te kaldı. İlgi (Tamlayan) Eki (-ın, -in, -un, -ün) Okulun yolu

Çoğul Eki (-lar, -ler) Sözcüğe genellikle çoğul anlamı katar. Evler, ağaçlar Çoğul ekinin sözcüğe kattığı diğer anlamlar: Benzerleri anlamı katar. Bu topraklar nice Yunus Emreler yetiştirdi. Millet, hanedan anlamı katar. Türkler bir dönem dünyaya hâkim olmuş. Osmanlılar büyük bir imparatorluk kurdu. Abartma anlamı katar. Onun dünyalar kadar borcu var. Zaman anlamı katar. Yazları tatile gider. Yaklaşık anlamı katar. On yaşlarında bir çocuktu. Aile anlamı katar. Ahmetler dün bize geldi. Saygı anlamı katar. Ali Beyler bugün geliyor.

FİİL ÇEKİM EKLERİ Haber Kipi Ekleri (Zaman Ekleri) (-di, -miş, -yor, -ecek, -r) geldi, gelmiş, geliyor, gelecek, gelir Dilek Kipi Ekleri (-sa, -se, -a, -e, -malı, -meli) okusa, okuyayım, okumalı Şahıs (kişi) Ekleri yazdım, yazdın, yazdı, yazdık, yazdınız, yazdılar

B) YAPIM EKLERİ Eklendiği sözcüğün anlamını ya da görevini değiştiren eklerdir. * Fiilden Fiil Yapan Yapım Ekleri yap - tır fiil kökü fiilden fiil yapan yapım eki * Fiilden İsim Yapan Yapım Ekleri Tanı - dık fiil kökü fiilden isim yapan yapım eki * İsimden İsim Yapan Yapım Ekleri Ev - li isim isimden isim kökü yapan yapım eki * İsimden Fiil Yapan Yapım Ekleri Su - la isim isimden fiil yapan kökü yapım eki

SÖZCÜK YAPISI * Basit Sözcük Yapım eki almamış sözcüklerdir. Çirkin, kâğıt, sepet, geldi, yapmıştı * Türemiş Sözcük Yapım eki almış sözcüklerdir. Kitapçı, kalemlik, gözcü, sevindi, anlaştık * Birleşik Sözcük En az iki sözcüğün birleşmesinden oluşan sözcüklerdir. Hanımeli, gökyüzü, suçiçeği BİRLEŞİK EYLEMLER * Yardımcı Eylemle Kurulan Birleşik Eylemler: Bana yardım et. Çocuk hasta olmuş. * Anlamca Kalıplaşmış Birleşik Eylemler: Sevinçten havalara uçtu. Öfkeden küplere bindi. * Kurallı Birleşik Eylemler: Yeterlik Eylemi (-ebilmek) Bu işi ancak sen yapabilirsin. Tezlik Eylemi (-ivermek) Eşyaları ortaya bırakıverdi. Yaklaşma Eylemi (-eyazmak) Takılıp düşeyazdı. Sürerlik Eylemi (-egelmek, -edurmak, -ekalmak) Bu öykü anlatılagelmiş. Sen gidedur. Çocuk bakakaldı.

A) Varlıklara Verilişlerine Göre Cins (Tür) İsim Aynı cinsten varlıkları karşılayan isimlerdir. Masa, bardak, kâğıt Özel İsim Eşi, benzeri bulunmayan varlıkların isimlerine denir. Ayşe, Mersin, Türkiye B) Karşıladığı Varlığın Sayısına Göre Tekil İsim Sayıca tek varlığı karşılayan isimlerdir. Tablo, duvar, silgi Çoğul İsim -lar, -ler eki alarak birden fazla varlığı karşılayan isimlerdir. Kitaplar, kuşlar, kalemler Topluluk İsmi Çoğul eki almadığı hâlde birden fazla varlığı karşılayan isimlerdir. Ordu, sürü, koro

C) Karşıladığı Varlığın Niteliğine Göre Soyut İsim Duyu organlarıyla algılanamayan, varlığını zihin yoluyla bulduğumuz kavramları karşılayan isimlerdir. Rüya, hayal, sevinç Somut İsim En az bir duyu organıyla algıladığımız varlık ya da kavramları karşılayan isimlerdir. Masa, mendil, gölge

D) İsim Tamlamaları Belirtili İsim Tamlamaları Tamlayanın ilgi eki, tamlananın iyelik eki aldığı tamlamalardır. Ev - in kira - s - ı, Güneş - in aydınlık ı Belirtisiz İsim Tamlamaları Belirtisiz isim tamlamalarında tamlayan ilgi eki almaz, tamlanan iyelik eki alır. El kas - ı, Göz nur u Zincirleme İsim Tamlamaları Tamlayanın, tamlananın ya da ikisinin kendi aralarında başka bir isim tamlaması olduğu öbeklerdir. Bahçe - nin demir kapı - sı Okul - un duvar - ı - n - ın renk i

SÖZCÜK HÂLİNDEKİ ZAMİRLER Kişi (Şahıs) Zamirleri : Kişi adlarının yerini tutan zamirlerdir. Ben, sen, o, biz, siz, onlar Bana, beni anlatma. İşaret Zamirleri : Adların yerini işaret yoluyla tutan zamirlerdir. Bu, o, şu, bunlar, şunlar, onlar Belgisiz Zamirler : Adların yerini belli belirsiz tutan zamirlerdir. Bazıları, birkaçı, kimi, biri. Biri de beni anlasa! Soru Zamirleri : Bir adın yerini soru yoluyla tutan zamirlerdir. Kim geldi? Nereye gideceksin? Bana ne aldın? Dönüşlülük Zamiri : Kendi sözcüğüdür. Bunu kendin istedin.

İlgi Zamiri (-ki) : -ki ekinin bir adın yerini tutmasıdır. Senin kazağın yeni, benimki eski.

NİTELEME SIFATLARI İsme sorulan nasıl sorusuna cevap verir. Bir ismin onu diğer varlıklardan ayıran özelliklerini ifade eder. Üzerinde mavi bir kazak vardı. Güzel gözleri yaşla dolmuştu. Not: Sıfat, çoğu zaman özelliğini bildirdiği isimden önce gelir.

A) İşaret Sıfatı Varlıkları işaret ederek belirten sözcüklerdir. bu, şu, o, öteki, beriki, diğer Bu ev, Şu çocuk, O gün B) Belgisiz Sıfat İsimlerin sayısal yönüyle belirsizliklerini ifade eden sıfatlardır. Bazı insanlar, Birkaç kişi, Kimi zaman C) Sayı Sıfatları Varlıkları sayısal özellikleriyle belirten sıfatlardır. Asıl sayı sıfatı : İki gün, Üç öğün Sıra sayı sıfatı : Onuncu köy, İlk sınav Üleştirme sayı sıfatları : Birer adım, İkişer sayfa Kesir sayı sıfatları : Yarım elma, Çeyrek ekmek D) Soru Sıfatları Varlıkları soru yoluyla belirten sıfatlardır. Hangi gün?, Kaç kişi?, Nasıl giysi?

Durum Zarfı Eyleme, eylemsiye, sorulan nasıl sorusuna cevap verir. Araba yavaş ilerliyor. Düzenli çalışmak şarttır. Sevgi, akıllıca davranıyor. Not: İsme sorulan nasıl sorusunun yanıtı olan niteleme sıfatlarıyla karıştırılmamalıdır. Kaba davranıyorsun. Durum zarfı Kaba adam Niteleme sıfatı Zaman Zarfı Eyleme, eylemsiye, sorulan ne zaman sorusuna cevap verir. Dün, seni her yerde aradım. Gençken bunları hiç düşünmemiştim. Aradığımda seni bulamıyorum. Not: Zaman anlamı taşıyan her sözcük, zaman zarfı olmayabilir. Yarın size geleceğim. Zaman zarfı Yarın, benim tek umudum. Özne (İsim)

Eyleme sorulan nereye sorusuna cevap verir. Bunları aşağı bırak. Eşyaları içeri taşı. Çocukları dışarı çıkar. Not: Nereye sorusuna yanıt veren sözcük, yönelme eki (-a, -e) almışsa dolaylı tümleç; almamışsa zarf olur. Ellerini yukarı kaldır. Zarf Ellerini yukarıya kaldır. Dolaylı tümleç Eyleme, eylemsiye, sıfata ya da zarfa sorulan ne kadar sorusuna yanıt verir. Sınav için çok çalıştı. Oldukça başarılı öğrencidir. Bugünlerde daha iyi görünüyorsun. Cümlelerde zarfları bulmak için kullandığımız Soruların (nereye hariç) hepsi yükleme sorulduğunda yanıtı zarf ise soru bildiren sözcükler soru zarfıdır. Buraya nasıl geldin? Beni niçin dinlemedin? Eve ne zaman döndün?

Edatlar, kavramlar arasında ilişki kurmaya yarayan ve tek başlarına anlamları olmayan sözcüklerdir. A) Her Zaman Edat Olanlar : Kadar Güneş kadar aydınlık yüzlüydü. Gibi Buz gibi soğuk limonata içti. İçin Senin için her şeyi yaparım. Göre Bana göre bu sene sınav zor olacak.

B) Bazen Edat Olanlar : Bir, tek, yalnız, ancak, sözcükleri yerine sadece gelebiliyorsa bu sözcükler edattır. Tek sen mi haklısın? Yalnız senin ülkende mi çiçekler açar? Bir sana inandım. C) Hâl Ekiyle Edat Olanlar : -e kadar Sabaha kadar eğlenmiştik. -den beri O günden beri görüşemiyoruz. -e doğru Akşama doğru yürüyüşe çıktık. -e dek Ölünceye dek seni seveceğim.

BAĞLAÇ Anlamca ilgili cümleleri, kavramları ya da görevdeş öğeleri bağlamaya yarayan sözcüklere denir. A) Her Zaman Bağlaç Olanlar : Ve Sen ve Serkan burada bekleyin. Çünkü İşe gitmedim çünkü çok hastayım. Ama Koştum ama otobüse yetişemedim. Fakat Seni dinliyor fakat nafile.

B) İkileme Hâlinde Bağlaç Olanlar : Hem. hem Hem suçlu hem güçlü. Ya. ya Ya beni anla ya git. C) Bazen Bağlaç Olanlar : İle ile bağlacı yerine ve gelebiliyorsa bağlaç gelmiyorsa edattır. Kardeşi ile annesi tatildeydi. Ancak, yalnız Bu sözcüklerin yerine ama gelebiliyorsa bağlaçtır. Gelirim ancak çok kalamam. de ve ki Kendinden önceki sözcükten ayrı yazılır. Kendinden sonra ek almaz. Cümleden çıkarıldığında cümlenin anlamı bozulmaz ancak biraz daralır.

Fiil (Eylem) : Bir iş, bir oluş, bir hareket bildiren -mak, -mek eki alabilen sözcüklerdir. A) FİİLLERDE KİP Eylemlere direkt gelerek onların yapılış zamanını ya da biçimini gösteren eklerdir. Haber ve dilek kipleri olmak üzere ikiye ayrılır: * Haber Kipleri : Eylemin zamanını bildiren eklerdir. geçmiş zaman -di li (görülen) al dı m al dı n al dı Ø al dı k al dı nız al dı lar geçmiş zaman -miş li (duyulan) al mış ım al mış sın al mış Ø al mış ız al mış sınız al mış lar şimdiki zaman -yor al (ı)yor um al (ı)yor sun al (ı)yor Ø al (ı)yor uz al (ı)yor sunuz al (ı)yor lar gelecek zaman -acak, -ecek al acak ım al acak sın al acak Ø al acak ız al acak sınız al acak lar geniş zaman -r, -ar al ır ım al ır sın al ır Ø al ır ız al ır sınız al ır lar

* Dilek Kipleri : Zaman anlamı taşımaz. Gereklilik kipi -malı, - meli al malı y ım al malı sın al malı Ø al malı y ız al malı sınız al malı lar Dilek/koşul kipi -sa, -se al sa m al sa n al sa Ø al sa k al sa nız al sa lar İstek kipi -a, -e al a y ım al a sın al a Ø al a lım al a sınız al a lar Emir kipi / al al sın / al ın al sınlar

B) FİİLLERDE ŞAHIS Eylemin altı şahıstan hangisi tarafından yapıldığını gösteren eklerdir. geliyor - um geliyor - sun geliyor - Ø geliyor - uz geliyor - sunuz geliyor lar C) ANLAM / ZAMAN KAYMASI Bir kip ekiyle çekimlenen eylemde başka bir kipin kastedilmesidir. Bugün dükkâna uğramaz. Yarın İstanbul da olurum. I. cümlede, uğramak eylemi geniş zamanda çekimlenmiş gelecek zaman kastedilmiştir. II. cümlede, olmak eylemi geniş zamanda çekimlenmiş ancak gelecek zaman kastedilmiştir.

Fiillerin olumsuz biçimleri kip eklerinden önce -ma/ -me olumsuzluk eklerinin getirilmesiyle yapılır. bırak - ma - y - acak yap - ma - malı düşün - me - di Not: Yalnızca geniş zaman ekinin olumsuzu -maz, -mez biçimindedir. Bu gün bize uğramaz Türkçede ek fiilin iki ayrı görevi vardır: Fiillere gelip onları birleşik zamanlı yapar. gel - ecek - idi - m yap - ar - ise - n git - meli - imiş - im İsimlere gelip onları yüklem yapar. akıllı - idi güzel - imiş Not: Ek fiilin olumsuzu değil sözcüğüyle yapılır. Başarılı değil. Bu söylenenler doğru değil.

A) NESNE YÜKLEM İLİŞKİSİ Yüklemi eylem olan cümlenin nesne yüklem ilişkisine denir. * Geçişli Eylem: Nesne alabilen eylemlerdir. Yemekleri sen hazırla. Nesne neyi Not: Yüklemi geçişli bir eylem olan cümlede nesne bulunmasa da cümle, çatı bakımından geçişlidir. Annem çok sever. * Geçişsiz Eylem : Nesne alamayan eylemlerdir. Bugün erken yattım. * Oldurgan Eylem : Kökü geçişsiz bir eylemin -r, -t, -dır eklerinden birini alarak geçişli hâle getirilmesidir. Çocuğu niçin ağlattın? * Ettirgen Eylem: Kökü geçişli eylemin -r, -t, -dır eklerinden birini alarak geçişlilik derecesinin artırılmasıdır. Bu kitapları çocuklara okuttum.

B) ÖZNE YÜKLEM İLİŞKİSİ Yüklemi eylem olan cümlenin özne - yüklem ilişkisine denir. * Etken Eylem: Fiilin gösterdiği işi, özne kendisi yapıyorsa ve diğer özne - yüklem ilişkileri yoksa etken çatılıdır. Eşyaları, sen yerleştir. * Edilgen Eylem: Yüklemde -l ya da -n eklerinden biri bulunur. Öznesi, sözde öznedir. Özne işi yapan değil, işten etkilenendir. Kalenin etrafı sarıldı. Çöpler toplandı. * Dönüşlü Eylem: Yüklemde -l ya da -n eklerinden biri bulunur. Özne işi yapan ve işten etkilenendir. Çocuk annesine sarıldı. Taşınacakmış, dün hazırlandı. * İşteş Eylem: En az iki özne tarafından yapılan eylemlerdir. Eylemlere -ş- eki getirilerek türetilir. Onunla baloda tanıştık. Karşılıklı işteş Mimarlar, durakta bekleşiyor. Birlikte işteş

A) İSİM FİİL (AD EYLEM) Eylem kökünde sözcüğün -ma -ış -mak eklerinden birini alarak cümlede isim görevinde kullanılmasıdır. Konuşmayı bilmiyor. Okumak, en keyifli uğraştır. Gülüşü dünyalara bedel. Not: Bir nesneye kalıcı ad olmuş sözcükler fiilimsi olarak kabul edilmez. Gelirken dondurma al. Not: Olumsuzluk eki alan -ma, -me ile isim fiil eki alan -ma, -me karıştırılmamalıdır. Bu kitabı okuma. Okuma faydalı bir uğraştır.

B) SIFAT FİİL (ORTAÇ) Eylem kökenli sözcük -an -ası mez -ar -dik -ecek -miş eklerinden birini alarak cümlede sıfat ya da adlaşmış sıfat göreviyle kullanılır. Konuşan çocuğu tanıyorum. Not: -ecek -er -miş -mez ekleri zaman anlamı taşıyorsa fiilimsi eki değildir. Sorunun yanıtını o bilmiş. Fiil Bilmiş çocuk hiç susmadı. Sıfat fiil Not: Sıfat-fiil cümlede sıfat ya da adlaşmış sıfat görevinde kullanılır. Gördüğü filmi unutmaz. Sıfat Gördüğünü unutmaz. Adlaşmış sıfat

C) ZARF FİİL (BAĞ FİİL / ULAÇ) Eylem kökenli sözcük -madan, -asıya, -dığında, -ince, -eli, -ip, -arak, -dikçe, -ken, -rmez, -e, -meksizin, -cesine, -aa eklerinden birini alarak cümlede zarf görevinde kullanılır. Koşup geldi. Gülerek anlattı. Ağlaya ağlaya bir hâl oldu. Geldiğinde yoktum. Not: Zarf-fiiller cümleye zaman ya da durum anlamı katar. Gelir gelmez ara. (zaman) Konuşmadan oturdular. (durum)

YÜKLEM İş (kılış), oluş, durum, hareket bildiren bir kiple çekimlenmiş fiiller ya da ek eylem almış isimlerdir. Cümlenin asıl ögesidir. Yargı bildirir. Diğer ögeler, yükleme sorulan sorularla bulunur. Yarın bize gelecek. Evimiz gölün karşısındaydı. Ayşe nin gözleri ışıl ışıldı. Bu konuda yanıldığımı fark ettim. Arabası eski modeldi. Söylediklerin doğru değil.

ÖZNE Yükleme sorulan kim, ne sorularına cevap verir. * Gerçek Özne : Yüklemin bildirdiği işi yapan ya da yüklemde durumu bildiren öznelerdir. Yemekleri Sema yaptı. * Gizli Özne : Özneyi buldurma sorularına: ben, sen, o, biz, siz, onlar kişi zamirlerinden biri cevap veriyor ve cümlede geçmiyorsa gizli öznedir. Seni ararım. (Ben) * Sözde Özne : Yüklemde bildirilen işi yapan değil işten etkilenendir. Yüklemde -l ya da n eklerinden biri bulunur. Hazırlıklar tamamlandı

NESNE * Belirtili Nesne : Yükleme sorulan neyi, kimi sorularına yanıt verir. Kitabı sana getirdim. Seni çok özlemiştim. * Belirtisiz Nesne : Yükleme sorulan ne sorusuna yanıt verir. Bana çiçek al. Çocuklar sevgi ister

ZARF TÜMLECİ Yükleme sorulan ne zaman, ne kadar, nasıl, niçin sorularına yanıt verir. Akşam mutlaka gel. Seni çok seviyorum. Hızlı hızlı yürüyordu. Not: Edat tümleçlerine aynı zamanda zarf tümleci de denir. Buraya otobüsle geldi. Rüzgâr gibi geçti. DOLAYLI TÜMLEÇ Yer tamlayıcısıdır. Yükleme sorulan neye, neyde, neyden, nereye, nerede, nereden, kime, kimde, kimden sorularına yanıt verir. Seni yolda gördüm. Bunları eve bırak. Kitapları Tolga dan aldım.

AÇIKLAMALAR Ara söz Ara cümle : Cümlede bazen bir ögeyi açıklamak bazen de cümle dışı bir unsur olarak kullanılan söz veya söz öbeklerine denir. Ali, nedense, benimle konuşmuyor. Adana ya, doğduğu yere, gitti. Vurgulanan Öge : Cümlede vurgulanan öge yüklemden bir önceki ögedir. Dün, Emre sinemaya gitti. (Dolaylı Tümleç) Dün, sinemaya Emre gitti. (Özne) Emre, sinemaya dün gitti. (Zarf)

YÜKLEMİN TÜRÜNE GÖRE * Fiil (Eylem) Cümlesi : Yüklemi çekimli bir fiil olan cümlelerdir. Güzel günler bizi bekliyor. Sen beni anlamalıydın. Hemen burayı terk et! * İsim (Ad) Cümlesi : Yüklemi ek fiille çekimlenmiş cümlelerdir. Bugün herkes neşeliydi. Emel in bir kızı varmış. Artık çok yalnızsın.

ÖGE DİZİLİŞİNE GÖRE (YÜKLEMİN YERİNE GÖRE) * Kurallı (Düz) Cümle : Yüklemi sonda olan cümlelerdir. Eve çok geç kalma. Futbola yeni başlamış. O, bu okulda öğrenciydi. * Devrik Cümle : Yüklemi sonda olmayan cümlelerdir. Düşündü yaptığı hataları. Çocukları severdi eskiden beri. Bakarım giden geminin arkasından. * Eksiltili Cümle : Yüklemi olmayan cümlelerdir. Eylemde öğretmenler, öğrenciler, doktorlar Bunları bir sana bir de

Sözcükte Anlam

SÖZCÜKTE ANLAM  ÖZELLİKLERİ
1) GERÇEK (TEMEL) ANLAM:

           Bir sözcüğün ilk ve asıl anlamına monash.pw bir sözcüğün söylendiği anda zihnimizde uyandırdığı ilk çağrışım gerçek anlamdır.

2) YAN ANLAM:

         Bir sözcüğün gerçek anlamı yanında kullanımına bağlı olarak yeni anlamdır.

3) MECAZ ANLAM:

        Bir sözcüğün gerçek anlamı dışında yepyeni bir anlamda kullanılmasıdır.

* Adamın tarladaki bütün ekinleri yandı. ( gerçek)

* Partide çektiğimiz bütün resimleryanmış. ( yan)

* Bu sınavı kazanamazsan yandın (mecaz)

* Balkona astığım çamaşırlar kurumamış.(gerçek)

* Hazan mevsiminde kurumuş yapraklar gibi.(yan)

* Senin aşkın da beni kuruttu be güzelim. (mecaz)

* Caminin minaresi çok inceydi. (Gerçek)

* Duvarın sıvası için ince bir kum getirmişlerdi. (yan)

* Bana hediye alman çok ince bir davranıştı. (mecaz)

* Sarayın aydınlık bir odasından karanlık bir odasına

   geçmiştik. (gerçek anlam)

* Yaşadığımız bunca karanlık günlerden sonra aydınlık

    günler bizi bekliyor. (mecaz)

* Arkadaş, bu kız seninle oynuyor. (mecaz)

* Bu masanın ayağı oynuyor. (yan)

* Çocuk kumsalda oynuyor. (gerçek)

4) TERİMSEL ANLAM (TERİM):  

        Bilim sanat, spor, ya da çeşitli meslek dallarıyla ilgili özel kavramları karşılayan sözcüklerdir.

* Nota müziğin anahtarı gibidir.

* Rakip takım birazdan penaltı atışı yapacak.

* Marmara fay hattı tehlikeli sinyaller veriyor.

* Güreşçimiz, finalde rakibini tuşla yendi.

* Matematik öğretmenimiz tahtaya bir doğru çizmemizi istedi.

* Şiirde aynı eklerin ya da sözcüklerin tekrarlanmasınaredif denir.

NOT 1: Bazen bir sözcük gerçekte terim değilken terim olarak kullanılabileceği gibi, gerçekte terim olan bir sözcük de terimlikten çıkabilir.

*  Polis bir hücre daha ortaya çıkardı. ( terimlikten çıkma)

*  Sinop burnu Türkiye’nin en kuzey noktasıdır. (terimleşme)

NOT 2:Bir sözcük birçok dalda terim olabilir.

* Bitkiyi toprağa bağlayan kökleridir.

* Dört, kök dışına iki olarak çıkar.

* Hiçbir ek almamış sözcüğe kök denir.

5) YANSIMA SÖZCÜKLER:

      Doğadaki seslerin insanlar tarafından taklit edilmesine denir.

* Bu köpek neden havlıyor?

* Bir patlama sesiyle irkilmiştik.

* Bu aylarda kediler çokça miyavlar.

* Bu sözlerim üzerine sınıfta homurtular başladı.

* Köyde sabahleyin koyunların meleyişleriyle uyandık.

6) EŞ ANLAMLI ( ANLAMDAŞ) SÖZCÜKLER:

      Yazılışları farklı ancak anlamları aynı olan sözcüklere denir.

*  siyah &#;- kara  ,   *  beyaz&#;&#; ak,   * zengin&#;-varlıklı,

*  zengin&#; varlıklı,  * fakir&#;-yoksul , * rüzgar&#;- yel,

* üzüntü&#;&#;keder,   *  öykü&#;hikaye,  * eser&#; yapıt,

* edebiyat&#; yazın,  * cümle&#;- tümce * kelime&#; sözcük

7. ZIT (KARŞIT) ANLAMLI SÖZCÜKLER:

Anlam bakımından birbirinin tersi olan sözcüklerdir.

* Sana çirkin dediler düşmanı oldum güzelin.

* Ağlarım harta geldikçe gülüştüklerimiz.

* Kışınsoğuğunu yaşadıkça yazınsıcağını arar oldum.

* Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık.

* Yaşlı insanları görünce gençliğimin kıymetini anlıyorum.

NOT:  Zıt anlamlılık ile olumsuzluk birbiriyle karıştırılmamalıdır.

* Tanzimat romanında iyiler hep iyi kötülerse hep kötüdür. ( zıt)

* Bugünlerde hiç iyi değilim. ( olumsuz)

8) SESTEŞ ( EŞSESLİ) SÖZCÜKLER:

        Yazılışları ve okunuşları aynı ancak anlamları farklı olan sözcüklere denir.

* Yılanı gören at birden şaha kalktı.

*  Mutfaktaki pislikleri çöpe at.

*  Al bayrağıma sarılı cansız bedenimi al.

* Gül: “Gül.” dedi, bülbüle.

* Kalem böyle çalınmıştır yazıma

Yazım kışıma uymaz, kışım yazıma  

* Kırda yaptığımız piknikte yanımıza kır saçlı bir ihtiyar

   geldi.

UYARI: Bir sözcüğün mecaz ya da yan anlamıyla sesteş anlamlılık karıştırılmamalıdır.

* Bu sözler bazılarına çok dokunacak. ( mecaz anlam )

* Omzuma bir el dokundu. ( gerçek anlam )

* Bu yaz, bir mektup yaz.   ( sesteş )

NOT:Sesteş   sözcükler  genellikle  halk edebiyatında cinaslı  manilerde  kullanılır.

9. SOMUT VE SOYUT ANLAMLI SÖZCÜKLER:

      Varlığını beş duyu beş duyu organıyla algılayabildiğimiz  kavramlar somut; beş duyu organımızdan  hiçbiriyle algılayamadığımız, varlığını sadece akıl ve mantık  yürütme  yoluyla  kabul  ettiğimiz  kavramlar   soyuttur.

* çiçek, ağaç, ses, koku, hava, göl, ev, rüzgar, ışık(somut)

* ruh, akıl, vicdan, akıl, acıma, üzüntü, aşk, inanç( soyut )

ÖZELLİK 1:  Somut anlamlı bir sözcük, ek alarak soyut anlam kazanabilir.

* anne     &#;   lik              ,  insan  &#;  lık

   somut     soyu yaptı       somut  soyut yaptı 

ÖZELLİK 2 :Somut anlamlı bir sözcük kullanıldığı cümleye göre  soyut  anlam  kazanabilir. Buna  soyutlaştırma denir. Soyutlaştırma  kelimeye  mecaz anlam  kazandırma suretiyle olur.

* Ne kadar sıcak bakıyor değil mi?  ( soyutlaştırma)

* Kara haber tez duyulur.  ( soyutlaştırma)

* Titreyen yapraklar, cilvedir, nazdır.  ( soyutlaştırma)

* Bu adam kafasızın biridir.   ( soyutlaştırma)

* Kızın gittiği bu yolu hiç iyi görmüyorum. (soyutlaştırma)

* Sanatta özgün olmak biraz da yürek ister. (soyutlaştırma)

* Nedense bugün hiç havamda değilim.  ( soyutlaştırma)

ÖZELLİK 3 : Soyut anlamlı bir sözcük çoğunlukla benzetme yoluyla somut hale monash.pw somutlaştırma denir.

* Hüzün, sonbaharda  dökülen  yapraktır.

* Yalnızlık , bir  çiçektir.

*Sevgi,  gökyüzünde  kanat  çırpan  bir   güvercindir.

* Arkadaşlık,  kişiler  arasında  kurulan  bir  köprüdür.

* Bu düşünceler, zamanla çürüyecektir.

* Vişne  dallarında  arzularımız,  alnımıza  konan  bir 

   öpücüktür.

ÖZELLİK 4 :  Gözlemleyebildiğimiz  eylemler  somut, gözlemleyemediğimiz  eylemler  ise  soyuttur.

* Annesi, bebeğini  kucağına  almış  seviyordu. ( somut )

* Ferhat, Şirin’i dağları delecek kadar seviyordu.( soyut )

* Çocuk, masadaki vazoyu kırmıştı.     ( somut )

* Bu sözlerinle  arkadaşını çok kırdın.  ( soyut )

10)   NİTELİK  VE  NİCELİK   ANLAMLI SÖZCÜKLER:

        Bir şeyin nasıl olduğunu , ne gibi özellikler taşıdığını anlatan  sözcüklere  nitelik  anlamlı  sözcükler denir. Bir şeyin   sayılabilen, ölçülebilen   ya  da  azalıp  çoğalabilen durumunu bildiren sözcüklere nicelik  anlamlı  sözcükler denir.

* Az  ileride  birkaç  kişi  seni  bekliyor.   ( nicel )

* Bugün oldukça kötü bir zaman geçirdim.  ( nitel )

* Çok konuştuğu için arkadaşları pek sevmedi. ( nicel )

* İki damla yaş olur düşersin yüreğime gizlice ( nitel,  nicel)

* Kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi. (nitelik )

UYARI: Bazı  sözcükler cümlede kazandığı anlama göre nicel de olabilir nitel de.

* Yaptığı işte iyi para kazanıyordu. ( nicel )

* O iyi bir insandı.  ( nitel )

* Bu  soğuk  havada  bir  de  senin  soğuk  esprilerini çekemem. ( nicel, nitel )

* Bu şehrin havası sıcak olduğu gibi insanları da sıcaktır. ( nicel, nitel)

      Görüldüğü  gibi  nitelik  anlamlı  sözcükler, genellikle niteleme   sıfatı   ve  durum   zarfı  görevindedir.   Nicelik anlamlı  sözcükler ise  ölçü &#; miktar   zarfı ,  belgisiz  sıfat veya sayı sıfatı görevindedir.

 GENEL VE ÖZEL ANLAMLI SÖZCÜKLER:

Karşıladıkları varlığın tamamını belirten sözcüklere genel anlamlı  sözcükler  denir. Tek  bir  varlığı  karşılayan sözcüklere ise özel anlamlı sözcükler denir. Varlıkların genelden özele doğru sıralanışı : Varlık- canlı- hayvan- keçi- Ankara keçisi.

* Çocuk, geleceğin teminatı olduğundan ben çocuğumun iyi yetişmesini istiyorum. ( 2. si 1. sine göre daha özel)

* Kitap, insanın en iyi dostudur. ( genel)

* Bu kitabı arkadaşıma ödünç verdim. (özel )

* Eğitim- öğretim sadece okulda yapılmaz ( genel)

* Okulumuz, şehrin en eski binasıdır. (özel )

Yeterli Gelmedi mi? Üzülme Aşağıdaki Sayfalara da Bak :))

Sözcükte Anlam Özellikleri

Sözcükte Anlam Ders Notları (Salih EGE)

Etiketler:

Söz öbeklerinde anlam konu anlatımı 8.sınıf konu başlıkları arasında yer almakla beraber, söz öbeklerinde anlam konusunu işleyip bir çok söz öbeklerindeanlam örneğiyle konumuzu pekiştireceğiz.

1. YANSIMA SÖZCÜKLER

Doğadaki cansız varlıkların veya hayvanların çıkardığı seslerin taklit edilmesiyle oluşan sözcüklere yansımasözcükler denir.

Örnekler:

»İnsanlara özgü: Hapşırmak, hapşırık, horultu, horlamak…
»Hayvanlara özgü: Miyavlamak, havlamak, melemek…
»Cansız varlıklara özgü: Şırıltı, hışırdamak, patırtı, çatırdamak, patlamak, tıkır tıkır, fokur fokur, şırıl şırıl…

2. İKİLEMELER

Anlatımı güçlendirmek için sözcüklerin tekrarlanmasıyla oluşan sözcük gruplarına ikilemeler denir.

Örnekler:

» Aynı sözcüğün tekrarıyla: Ağır ağır, hızlı hızlı, koşa koşa, gürül gürül…
» Eş anlamlı sözcük tekrarıyla: Güçlü kuvvetli, ses seda, şan şöhret, kılık kıyafet…
» Zıt anlamlı sözcük tekrarıyla: İleri geri, er geç, aşağı yukarı, acı tatlı…
» Bir anlamlı bir anlamsız: Eğri büğrü, çoluk çocuk, cümbür cemaat, sıkı fıkı, tek tük…
» İkisi de anlamsız: Abuk subuk, ıvır zıvır, abur cubur, eciş bücüç, paldır küldür…
» Yansıma sözcüklerle: Tıkır tıkır, şırıl şırıl, horul horul, fokur fokur, gümbür gümbür…
» “M” harfi eklenerek: Şaka maka, kitap mitap, para mara, ev mev…
Not: İkilemelerin arasına hiçbir noktalama işareti getirilmez!

3. DOLAYLAMA

Söze etkileyicilik katmak amacıyla, tek sözcükle ifade edilebilecek bir kavramı birden fazla sözcükle ifade etmeye dolaylama denir.

Örnekler:

» Kaleci – File bekçisi
» İzmir – Ege’nin incisi
» Zeki Müren – Sanat güneşi
» Afrika – Kara kıta
» İş – Ekmek kapış
» Turizm – Bacasız sanayi
» Sinema – Beyaz Perde
» Kıbrıs – Yavru vatan

4. GÜZEL ADLANDIRMA

Günlük hayatta kaba sayılan bazı sözcüklerin daha kibar ve güzel söylenmesine güzel adlandırma denir.

Örnekler:

» Öldü – Hayata gözlerini yumdu
» Verem – İnce hastalık
» Kör – Görme engelli
» Sağır – İşitme engelli

5. DEYİMLER

En az iki sözcükten oluşan, gerçek anlamından uzaklaşıp kalıplaşmış söz gruplarına deyim denir.

Deyimlerin Özellikleri:

» Deyimler çoğunlukla mecaz anlamlıdır.
» Deyimler kalıplaşmış söz gruplarıdır. Sözcüklerin yerine başka bir sözcük getirilemez, yerleri değiştirilemez.
» Deyimler bir kavramı veya durumu anlatır. Ders verme amacı taşımazlar.
» Deyimler anlatımı zenginleştirir, ilgi çekici hâle getirir. Günlük konuşmalarda sıkça kullanılmalıdır.

Örnekler:

» Küplere binmek. (Sinirlenmek)
» Burun kıvırmak. (Beğenmemek)
» El sürmemek. (Dokunmamak)

6. ATASÖZLERİ

Uzun deneme ve gözlemlere dayanarak söylenmiş, öğüt ve bilgi verici kalıplaşmış söz gruplarına atasözü denir.

Örnekler:

» Atasözleri çoğunlukla mecaz anlamlıdır.
» Atasözleri kalıplaşmış söz gruplarıdır. Sözcüklerin yerine başka bir sözcük getirilemez,
yerleri değiştirilemez.
» Atasözleri öğüt ve bilgi verir, yol gösterir.
» Atasözlerinin söyleyeni belli değildir, halka mâl olmuştur.

Örnekler:

» Son pişmanlık fayda vermez.
» Çobansız sürüyü kurt kapar.
» Üzüm üzüme baka baka kararır.
» Birlikten kuvvet doğar.

7. ÖZDEYİŞLER (VECİZELER)

Bir düşünceyi kısa ve özlü bir şekilde anlatan cümlelere özdeyiş (vecize) denir. Özdeyişlerin atasözlerinden farkları söyleyen kişinin belli olmasıdır.

Örnekler:

» Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anlayabileceği kadardır. (Mevlana)
» Bir okul açan, bir hapishane kapatır. (Victor Hugo)
» Konuşma insanın aklını kullanma sanatıdır. (Eflatun)
» Resim, sözcüksüz şiirdir. (Horatius)

Kategoriler Türkçe

Söz öbekleri deyimler, atasözleri, özdeyişler, yansımalar, ikilemeler, dolaylama, güzel adlandırma olarak yedi ana başlıkta incelenir:

Bir olayı, bir durumu, bir kavramı daha etkileyici anlatmak için en az iki sözcüğün bir araya gelmesiyle oluşan ve çoğu zaman gerçek anlamdan uzaklaşıp kendine özgü anlam kazanan kelime gruplarına deyim denir.
Deyimler, hem yazılarımıza hem de konuşmalarımıza derinlik katar. Anlattıklarımızı ilgi çekici hâle getirir. Birkaç cümleyle anlatabileceğimiz bir durumu iki üç sözcükten oluşan bir deyimle anlatabiliriz. Böylece kısa ve özlü anlatım sağlamış oluruz.

 1. Deyimler kalıplaşmış sözcüklerdir. Deyimlerde bulunan sözcüklerin yerine eş anlamlıları bile getirilemez. Sözcüklerin yerleri değiştirilemez.

 2. Deyimler şahsa ve zamana göre çekimlenebilir.

 3. Deyimler genellikle mecaz anlamlıdır.

 4. Bazı deyimlerin gerçek anlamları da vardır.

 5. Deyimler bir kavramı ya da bir durumu anlatmak için kullanılır. Ders verme amacı taşımaz.

 6. Deyimler sözcük grubu ya da cümle şeklinde bulunabilir.

Uzun gözlem ve deneyimler sonucu oluşmuş, bilgi ve öğüt veren kalıplaşmış sözlere atasözü denir.

 1. Atasözlerinin söyleyeni belli değildir, atasözleri halkın ortak malıdır.

 2. Atasözleri kalıplaşmış sözlerdir. Bu yüzden atasözünü oluşturan sözcükler yerine başka sözcükler getirilemez, sözcüklerin sıralanışında da değişiklik yapılamaz.

 3. Atasözlerinin birçoğunda mecazlı bir söyleyiş vardır.

 4. Çok az da olsa gerçek anlam taşıyan atasözleri de vardır.

 5. Atasözlerinin bazıları aynı veya yakın anlamlıdır.

 6. Atasözlerinin bazıları zıt anlamlıdır.

1. Çok eski zamanlardan günümüze ulaştıkları için kimin tarafından söylendikleri belli değildir.
2. Kısa ve özlü sözlerdir. Yani az sözcükle çok şey anlatırlar.
3. Kalıplaşmış sözlerdir. Herhangi bir değişikliğe uğramazlar.
4. Genellikle mecaz anlam taşırlar.

1. Atasözleri cümle şeklindeyken, deyimler çoğunlukla söz grubu şeklindedir.

2. Atasözleri tüm zamanlar için ve herkes için geçerlidir. Deyimler ise anlık durumlar için ve sözü söyleyen kişi ya da kişiler için geçerlidir.

3. Atasözleri topluma öğüt verirken, deyimler sadece içinde bulunulan durumları bildirir. Yani deyimlerin ders verme özelliği yoktur.

3. Özdeyişler (Vecizeler)

Bir düşünceyi kısa ve özlü bir şekilde anlatan, bir veya birkaç cümleden oluşan sözlere özdeyiş (vecize) denir.

Örnek(ler)

» Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anlayabileceği kadardır. (Mevlâna)
» Boş bir çuvalın ayakta durması zordur. (B. Franklin)
» Siz hiç bir sarrafın bağırdığını duydunuz mu?
Kıymetli malı olanlar bağırmaz.
Domatesçi, biberci bağırır da kuyumcu bağırmaz.
Eskici bağırır ama antikacı bağırmaz.
İnsan bağırırken düşünemez. Düşünemeyenler ise hep kavga içindedir. (Necip Fazıl Kısakürek)
» Yaşlanmak bir dağa tırmanmak gibidir. Çıktıkça yorgunluğunuz artar, nefesiniz daralır ama görüş açınız genişler. (I. Bergman)

 > Özdeyişlerin atasözlerinden farkı söyleyeninin ya da yazanının belli olmasıdır. Özdeyişler de tıpkı atasözleri gibi yaşanan olaylardan, gözlemlerden ve deneyimlerden çıkarılan sonuçlara, derslere dayanır.

4. Yansıma Sözcükler

Doğadaki cansız varlıkların, hayvanların, makinelerin çıkardığı seslerin taklit edilmesiyle oluşan sözcüklere yansıma denir.

İnsanlara Özgü Yansıma Sözcükler:

» Hapşu, hapşırık, hapşırmak
» Horr, horultu, horlamak

Cansız Varlıklara Ait Yansıma Sözcükler:

» Şırıl, şırıltı, şırıldamak
» Hışır, hışırtı, hışırdamak
» Gıcır, gıcırtı, gıcırdamak
» Çatır, çatırtı, çatırdamak

Makine ve Araçlara Ait Yansıma Sözcükler:

» Pat, patlamak
» Vın, vınlamak
» Zırr, zırıltı

 >  Yansıma sözcükler ikileme görevinde de kullanılabilir.

Örnek(ler)

» tıkır tıkır, çıt çıt, şırıl şırıl, fokur fokur…

 >  Yansıma sözcükler, mecaz anlama gelecek şekilde kullanıldıklarında yansıma anlamı ortadan kalkar.

Örnek(ler)

» Toplantıda bir ara sıkıntıdan patlayacak gibi oldum.
» Öğrenci, fiilimsileri tahtada çatır çatır anlattı.

 >  Yansıma sözcükler ad, sıfat, zarf ve fiil gibi çeşitli türlerde kullanılabilir. Ayrıca cümlenin herhangi bir öğesinde de yer alabilir.

Örnek(ler)

» Yansıma ad:  Birden onu bir hıçkırıktuttu.

» Yansıma sıfat:Kıtır krakerleri yemeye bayılırım.

» Yansıma eylem: Kapının menteşeleri gıcırdıyor.

» Yansıma zarf: Dere şırıl şırıl akıyor.

5. İkilemeler

Anlamı güçlendirmek amacıyla aynı kelimenin, yakın anlamlı kelimelerin veya zıt anlamlı kelimelerin tekrarıyla oluşan sözcük grubuna ikileme denir. İkilemeler şu şekillerde oluşturulur:

Aynı Sözcüğün Tekrarlanmasıyla Oluşan İkilemeler:

» koşa koşa, ağır ağır, iri iri…

Eş Anlamlı Sözcüklerden Oluşan İkilemeler:

» akıllı uslu, ses seda, güçlü kuvvetli, kılık kıyafet…

Zıt Anlamlı Sözcüklerden Oluşan İkilemeler:

» ileri geri, az çok, er geç, bata çıka, büyük küçük…

Biri Anlamlı, Diğeri Anlamsız Sözcükten Oluşan İkilemeler:

» eski püskü, eğri büğrü, yarım yamalak, çer çöp…

Her İkisi de Anlamsız Sözcükten Oluşan İkilemeler:

» ıvır zıvır, eften püften, mırın kırın&#;

Yansımaların Tekrarıyla Oluşan İkilemeler:

» çat pat, kıs kıs, şırıl şırıl, patır kütür, horul horul…

İsim Tamlaması Şeklindeki İkilemeler:

» suyunun suyu, güzeller güzeli…

Hâl (Durum) Eki Alarak Oluşan İkilemeler:

» baş başa, baştan başa, biz bize, dişe diş, günden güne…

M Harfi Eklenerek Oluşturulan İkilemeler:

» Ev mev, şaka maka, para mara, kitap mitap, ders mers, iş miş…

 >  İkilemelerle tekrarlar birbirinden farklıdır. Tekrarlarda araya virgül girer; fakat ikilemelerin arasına hiçbir noktalama işareti girmez.

Örnek(ler)

»Akşam, akşam, yine akşam… (Tekrar)
» Akşam akşam nereden çıktı bu maç. (İkileme)

6. Dolaylama

Söze etkileyicilik katmak için, tek sözcükle ifade edilebilen bir kavramı birden çok sözcükle ifade etmeye dolaylama denir.

Örnek(ler)

Tür adları için kullanılanlar:
File bekçisi (kaleci), meşin yuvarlak (top),  bacasız sanayi (turizm),  delikli demir (tüfek),  evin direği (baba), beyaz perde(sinema), beyaz cam (televizyon), ekmek kapısı (iş), baba ocağı (yurt, ev)…

Yer adları için kullanılanlar:
Altın boynuz (Haliç), Kara kıta (Afrika), Yavru vatan (Kıbrıs), Güller diyarı (Isparta), Kızıl gezegen (Mars), Yedi tepeli şehir (İstanbul), Medeniyetler beşiği (Mezopotamya), Ege’nin incisi (İzmir)…

Kişi adları için kullanılanlar:
Ulu önder (Atatürk), Sanat güneşi (Zeki Müren), Minik serçe (Sezen Aksu), Cep Herkülü (Naim Süleymanoğlu)…

7. Güzel Adlandırma

Günlük yaşamda söylenmesi kaba sayılan bazı sözlerin daha ince ve güzel bir şekilde söylenmesine güzel adlandırma denir.

Örnek(ler)

» Sevilen biri için &#;öldü&#; sözcüğü yerine &#;hayata gözlerini yumdu, sizlere ömür, son yolculuğuna çıktı, onu kaybettik&#; sözlerinin kullanılması.
» Tüberküloz (verem) yerine &#;ince hastalık&#; sözünün kullanılması.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır