sol gögüs kafesi altı neden ağrır / Sol Kaburga Altında Ağrı Neden Olur? Sol Kaburga Ağrısı Nasıl Geçer? - Sağlık Haberleri

Sol Gögüs Kafesi Altı Neden Ağrır

sol gögüs kafesi altı neden ağrır

Saglik Merkezine Hosgeldiniz!

 

 

 

 

Göğüs AğrIsI

 

 

 

 

Konuyu Hazırlayan: Hem. Elvan Özalp

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ölümlerin ilk nedeni kalp hastalıklarından kaynaklanır. Kalp hastalıklarının büyük bir kısmı daha önce ciddi bir belirti vermeksizin aniden ortaya çıkar. En tipik belirtisi göğüs ağrısıdır. Bu nedenle göğüs ağrısı ile ilgili şikayetlerin kaynağı iyice araştırılmalıdır.

Göğsünüz mü ağrıyor? Ağrı ile birlikte yanma, sıkışma, ağırlık hissi de mi var? Ağrı kola, boyuna, mide ve sırta yayılıyor mu? Yoksa siz bir kalp hastası mısınız? Göğüs ağrısı herhangi bir yaşta, herhangi bir yerde ve herhangi bir işi yaparken görülebilir. Gelip geçici olabileceği gibi, bazen sık sık da görülebilir. Öyle ki sıradan bir ağrı gibi alışkanlık yaptığı zannedilebilir. Ancak göğüs ağrısı kendi başına değerlendirilmesi gereken önemli bir ipucudur. "Bende gizli kalp var mı?" ya da "Göğsümdeki ağrı kalp ile ilişkili mi?" gibi sorularınız için...

Göğüs ağrısı kalp krizinin habercisi olabilir

"Psikolojik sebeplerden akciğer, göğüs duvarı, kemik ve kas hastalıkları, yemek borusu ve göğüs kafesi büyük damarlarına kadar birçok sebepten göğüs ağrısı oluşabilmektedir. Ancak tüm bunların dışında kalbe ait sebepler ayrı bir önem arz etmektedir. Kalp kası kanlanma eksikliğinin en önemli belirtisi göğüs ağrısıdır. Göğüs ağrısının bu açıdan değerlendirilmesi önemlidir.

Göğüs ağrıları kalbin kanlanma eksikliği sonucu oluşabildiğine göre, bu durum kalp kasını besleyen koroner damarların daralmasının, dolayısıyla olası bir kalp krizinin habercisi olabilir.

Hangi tip göğüs ağrısı daha uyarıcı olmalı

Her şeyden önce sigara içen, şeker hastalığı, hipertansiyon ve şeker hastalığı olan, ailesinde özellikle genç yaşta kalp krizi hikayesi bulunan şahıslarda göğüs ağrısını dikkatle değerlendirmek gerekir.

Kalbe ait göğüs ağrısı genellikle yürümekle (özellikle yokuş yukarı ve yemekten sonra) ortaya çıkar. Göğüste ağrı, baskı veya sıkışma hissi olarak tanımlanır. Çoğunlukla göğsün üst kısmında hissedilmesine rağmen bazen orta, alt kısmında ve sıklıkla sol tarafta hissedilir. Göğsün sol tarafından sol kola doğru yayılımı olabilir. Angina pektoris dediğimiz bu tip göğüs ağrısı kararlı ve sabit olup, eforla ortaya çıkmışsa 5-10 dakika dinlenmekle geçer.

Uzun süren (saatlerce) göğüs ağrıları kalp krizinin belirtisi olabileceğinden uyanık olmak gerekir. Bu durumda bir kardioloji uzmanına müracaat edilmelidir.

Ağrının özellikleri

Kalp ağrısı göğsün orta hat kemiği arkasında ve orta hattın hafif sol tarafında hissedilir. Ancak göğüs boyunca iki taraflı, daha çok sol taraf olmak üzere kollara, boyun ve çeneye yayılma eğilimindedir. Daha az sıklıkla sol kürek kemiği ve omuz bölgesine yayılabilir. Bazen başlama noktası mide bölgesi de olabilir. Nadir de olsa koldan başlayıp göğse yayılır ya da sadece kolda hissedilebilir.

Efor göğüs ağrısı       

Efor ile gelen ağrı kalp ağrılarının en sık görülen şeklidir. Ağrı kalp kasının kan ihtiyacını arttıran herhangi bir sebeple ortaya çıkabilir. Ağır bir yemekten sonra, heyecan, gerilim, öfkelenme, soğuk-sıcak havada rüzgara karşı yürürken veya ağır bir yük taşımakla kolayca oluşabilir.

Herhangi bir iş yapmakla gelen ağrı dinlenmekle geçmiyorsa işte o zaman korkulan kalp krizi yaklaşmış olabilir. Göğüs ağrısı, kalbi besleyen damarlarda ciddi daralma varsa, çok ufak eforlarda, heyecanlanma ve streste, bazen rüya görme ile uykudan uyandırma şeklinde olabilir.

İstirahat göğüs ağrısı

Göğüs ağrısı istirahatte geliyorsa, alışılmışın dışında uzuyorsa, dil altı ilacı almakla geçmiyorsa, daha düşük seviyeli eforlarla geliyorsa, koroner damarda daralan bölgede ülsereleşme ve pıhtı oturma işi başlamışsa tedaviye hemen başlanmazsa kalp krizinin yaklaştığını haber verir.

Sözünü ettiğimiz belirtiler ihmal edilmemelidir. Artık, modern cihazlar kullanılarak göğüs ağrılarının kalp ilişkisi çok kolay çözümlenebilmektedir.

Risk faktörleri fazlaysa ve göğüste ağrı oluyorsa zaman kaybedilmemelidir. Aklı kurcalayıp duran "Bende gizli kalp var mı?" ya da "Göğsümdeki ağrı kalp ile ilişkili mi?" sorularına kalp elektrosu, eforlu kalp elektrosu, kalp ekosu ve diğer daha ileri tetkikler sayesinde cevap bulabilmek mümkündür.

Risk-faktör ;
Risk faktörlerinin değiştirilmesi infarktüslü hastalarda uzun süreli prognozu düzeltebilir. Doktor ve hasta, hepsi değiştirilebilen faktörler olan sigara içme, hipertansiyon ve hiperkolesterolemiye dikkat etmelidir.

Sigara İçme:

İnfarktüsten sonra sigara içimini kesen hastalarda infarktüsün tekrarlanması ve ölüm riskinin az olduğu gösterilmiştir. Bu nedenle, bu faktörün önemi hastaya vurgulanmalı sigaranın bırakılması ısrarla vurgulanmalıdır.

Hipertansiyon:

İnfarktüsten sonraki dönemde kan basıncı dikkatle izlenmelidir. Tedaviye ihtiyaç duyan hastalarda, kan basıncı dikkatlice düşürülmelidir.

Hiperkolesterolemi:

Günümüzde kolesterol iyi bilinen ve damar sertliğinin  gelişmesinde önemli risk faktörüdür. İnfarktüs geçiren hastalarda total kan kolesterolu 200 mg/dl , LDL-K 100 mg/dl’nin altında olmalıdır.

 

 

 

Akut Miyokard İnfarktüsü (Kalp Krizi)

 

 

 

KALBİNİZİN ANAHTARI ELİNİZDE

 

Kalbi besleyen damarların kan akımının çeşitli nedenlerle ani azalmasına veya kesilmesine bağlı olarak gelişen ve o damarın beslediği kalp kasında çeşitli derecede hücre ölümü ile sonuçlanan ve kalp krizi olarak bilinen bir hastalıktır. Hastaların kalp krizinden kaybedilmelerinin önlenmesi, olayın ilk anından itibaren en kısa zamanda hastaneye ulaşmasına bağlıdır.

 

Göğüs ağrısının başlangıcından sonraki ilk saatlerde ve hastaneye giderken yolda uygulanan acil yaklaşımlar, kalp hücrelerinin ölümünü sınırlamada ve hastanın hastaneden çıkma şansını artırmada yardımcı olabilir

Akut miyokard infarktüsü (AMİ)’nün ideal tedavisi etkin hastane bakımının erken dönemde sağlanması ile mümkündür. Son yıllarda reperfüzyon tedavileri ile AMİ’nün hastane mortalitesinde önemli düşüşler sağlanmıştır. Ancak hastalığın en kararsız ve tehlikeli dönemi hastane öncesinde cereyan etmekte olup, çok uzun süreden beri bunun öneminin bilinmesine rağmen ülkemizde yeterince etkin önlemler geliştirilememiştir. Birçok eski çalışmada AMİ’nün ilk ay mortalitesinin yüksek olduğu ve bunun yaklaşık yarısının ilk 2 saatte gerçekleştiği gösterilmiştir.. Trombolitik tedavi ile koroner reperfüzyonun sağlanmasının erken ve geç prognozdaki önemi anlaşıldıktan sonra, infarktüs semptomlarının başlamasından bu tedavinin uygulanmasına kadar geçen sürenin olabildiğince kısaltılması, AMİ’nün hastane öncesi tedavisinin en önemli amacını oluşturmaktadır.

Hastane öncesi acil tedavi ilkeleri, ağrının azaltılması, kalp durmasının önlenmesi ve tedavisidir. Birçok çalışmada AMİ’de ilk saatlerdeki ölümlerin başlıca sebebinin ventrikül fibrilasyonu olduğu gösterilmiştir. Bu nedenle ilk saatlerde hastaların monitörle izlenmesi ve resüsitasyon koşullarının sağlanması ayrı bir önem arz etmektedir. Hastane öncesi gecikmenin en aza indirilmesi için çeşitli önlemler alınmalıdır. Kazanılacak zaman özellikle akut koroner olayın başladığı dönem için oldukça önemli olup, süre geçtikçe uygulanacak tedavinin (reperfüzyon tedavisi) erken ve geç prognoza olumlu etkisi de azalmaktadır. Hastane öncesi dönemde AMİ tanısı koymak son derece önemli olup, tipik göğüs ağrısının 15 dakikayı geçmesi ve nitrogliserine cevap vermemesi tanı koydurucudur. Ancak ağrı her zaman ciddi olmayabilir. AMİ göğüste baskı hissi veya özellikle yaşlılarda dispne, senkop, fenalık hissi gibi yakınmalarla da ortaya çıkabilir. Hastanın öyküsünde koroner arter hastalığının bulunması, ağrının boyuna, alt çeneye ve kola yayılması tanı koydurucu önemli noktalardır. Miyokard infarktüsünün kendisine özgü tanı koydurucu fizik bulgusu yoktur; ancak birçok hastada cilt soğukluğu, solukluk, terleme gibi artmış otonom sinir sistemi aktivasyonuna ait bulgular, hipotansiyon veya filiform nabız bulunabilir. Nabız düzensizliği, bradikardi veya taşikardi, S3 ve akciğer oskültasyonunda bazal raller saptanabilir. Ayrıca tanıda aort disseksiyonu akla getirilmeli, ağrının vasfı ve yeri dikkatle sorgulanmalıdır.

 

EKG en kıza zamanda çekilmeli, ancak erken devrede tamamen normal olabileceği ve infarktüsün ilk saatlerinde tipik ST dalga değişiklikleri ve Q-dalgası görülmeyebileceği bilinmelidir. Mümkünse EKG çekimleri tekrarlanmalı ve ilk çekilen ile mukayese edilmelidir. EKG monitorizasyonu da mümkün olduğunca erken sağlanmalı, bu şekilde ciddi aritmilerin tespiti yapılmalıdır

Daha önceki EKG’ler bulunduğunda yenisinin tanı değeri artacaktır. EKG’de eski olduğu bilinen anormallikler, nonspesifik bulgular ve normal EKG AMİ tanısını reddettirmemektedir. Göğüs ağrısı ile birlikte ilk çekilen EKG’si normal bulunan hastaların %1-17’sinde AMİ gelişebileceği unutulmamalıdır.

AMİ şüphesi olan hastalarda hastane öncesi çekilen EKG’nin yararları şunlardır:

  1. Trombolitik tedavinin başlamasını hızlandırmak, 

  2.  İlk EKG’deki sınırda bulguların gelişmesini izleyerek tanıyı kolaylaştırmak, 

  3.  İskeminin dökümantasyonunu sağlamak, 

  4. Yüksek riskli hastaların saptanmasını hızlandırarak (anteriyor derivasyonlarda ST elevasyonları, hemodinamik bozukluk, sistolik kan basıncı <100mmHg, kalp hızı>100/dk) bu hastaların zaman kaybı olmaksızın gerektiğinde anjiyografi, anjioplasti (PTKA-perkütan transluminal koroner anjioplasti) ve cerrahi imkanların olduğu merkezlere yönlendirilmesini sağlamak. 

1.   AMİ’nün Hastane Öncesi Tedavisi:

Özellikle AMİ riski olan hastalara ağrı başladıktan sonra ne yapmaları gerektiği önceden anlatılmalıdır. Bunlar;

  1. Sublingual nitrogliserin veya isosorbid dinitrat ve çiğnenerek alınan aspirin verilmesi, 

  2. Acil servisin çağrılması, 

  3. Bulunulan yere en yakın koroner bakım ünitelerine bir an önce transportun sağlanması. 

Hastaya evde, müracaat ettiği doktorda veya transport sırasında oksijen verilmesi, ağrının giderilmesi, süratle resüsistasyon koşullarının sağlanması ve kalıcı bir venöz damar yolunun açılması gereklidir.

1. Oksijen: Hasta komplikasyonsuz AMİ olsa da ilk saatlerde hipoksemiyi önleyerek yarar sağlar. Sol kalp yetersizliği olan hastalarda ise mutlaka kullanılmalıdır.

2. Analjezikler: Ağrının giderilmesi hastayı rahatlatıp, sempatik tonusu kırarak özellikle katekolaminlerin istenmeyen etkilerini (proaritmik etki ve miyokardın O2 tüketimini artırmak) azaltır. AMİ tanısı konduktan sonra hemen uygulanmalı ve özellikle opium deriveleri (morfin veya meperidine) tercih edilip yavaş olarak IV yolla verilmelidir. Yaşlılarda, kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) olanlarda solunum durması olasılığına karşı, morfin yarı doz verilmeli ve antidotu (naloxane) bulundurulmalıdır. Diğer analjezikler de kullanılabilir, ancak enzimleri yükseltecek intramüsküler injeksiyon yapılmamalıdır.

3. Antiemetikler: Opium türevlerinin emetik yan etikleri ve yüksek vagal tonus nedeni ile (özellikle inferiyor AMİ’de) bazen tehlikeli olabilen şiddetli kusma ve bulantı olabilir. Gerektiğinde metoclopramid 10-20 mg IV uygulanabilir.

4. Nitratlar: Oral glyceryltrinitrate (NTG) spray veya dilaltı tabletler hipotansif (sistolik kan basıncı 100 mmHg altında), bradikardik (50/dak altında) ve taşikardik (100/dak üstünde) olan hastalar haricinde tüm hastalara acilen kullanılırlar. Özellikle hastanın iskemik tipteki yakınmaları başladıktan sonra 5 dakika ara ile 3 kez sublingual NTG alması, yakınmaları halen devam ediyor ise doktor veya acil ambulans çağrılması söylenmelidir.

5. Aspirin: AMİ şüphesi olan tüm hastalara hemen verilmelidir. İlk doz 300 mg olup, çiğneme tableti şeklinde verildiğinde absorbsiyonu daha hızlı olmaktadır. Kusması olan hastalara, bu semptomları geçtikten sonra verilmesi uygundur.

6. Antiaritmik tedavi: Atropin, adrenalin ve lidokain halen ritm bozukluklarında en çok kullanılan ilaçlar olup, proflaktik antiaritmik tedavi (intramüsküler lidokain) artık itibar gören bir yöntem değildir. Atropin ciddi bradikardi (< 40/dk) veya hafif bradikardi ile birlikte hipotansiyon, kalp yetersizliği veya ventriküler erken atımlar bulunduğunda uygulanmalıdır. Lidokain ventriküler taşikardi (VT) ve ventriküler fibrilasyon (VF) tedavisinin defibrilasyon sonrası geç fazında ve malign ventriküler aritmilerin tekrarının önlenmesinde bölünmüş dozlarda 100-200 mg IV uygulanmaktadır. Adrenalin, asistoli veya elektro mekanik disosiasyon (EMD) gibi kardiyak arrest durumlarında kullanılmalıdır.

ACİL SERVİSTE YAKLAŞIM VE TEDAVİ

Göğüs ağrısı ile acil servise gelen ve hemen EKG çekilerek AMİ tanısı alan hastada acil servis tedavi ilkeleri şunlar olmalıdır;

1. Ağrıyı kontrol altına almak ve hastayı rahatlatmak

2. İnfarktüs alanını küçük tutmaya çalışmak

3. Aritmiye bağlı ölümü önlemek

4. Varsa komplikasyonları tedavi etmek.

Bunlar için yapılması gereken tedavi prensipleri ve ilaçlar şunlardır: (ayrıca ilaçlarla tedavi bölümüne bakınız)

 

1-Morfin

Ağrının giderilmesi ve hastanın rahatlatılması çok önemlidir. Morfin aynı zamanda mevcut ölüm korkusunu da giderecek ve ağrının tetiklediği artmış sempatik sinir sistemi aktivitesini ve buna bağlı primer ventriküler fibrilasyon gibi komplikasyonları azaltacaktır. AMI tanısı konur konmaz hemen 2-5 mg morfin sulfat IV olarak yapılmalıdır. Gerekirse 5 dk.lık aralıklarla bu doz tekrarlanarak 20-25 mg’a kadar çıkılabilir. Morfine bağlı yan etkiler bulantı, kusma, hipotansiyon, bradikardi, solunum depresyonudur. Bulantı ve kusma 10-20 mg İV metoclopramide ile ortadan kaldırılabilir. Morfine bağlı hipotansiyon genellikle hipovolemik hastalarda oluşur. Hipotansiyon ve bradikardi IV atropin ile düzelir. Morfinin solunum üzerindeki depresan etkisi santral yolla olur ancak AMİ’lü hastalarda genellikle mevcut olan yüksek sempatik sinir sistemi aktivitesi nedeniyle bu fazla bir sorun oluşturmaz. Gerekirse 0.4 mg naloxone IV olarak 3 dakikalık aralıklarla maksimum 3 doz verilebilir. Bu arada hasta ile konuşarak onu rahatlatmaya çalışmak, güven duygusu vermek, iyi bir iletişim kurmak önemlidir.

2-Oksijen

Bütün AMI’lü hastalar ilk 2-3 saat ortalama 4 lt/dak. oksijen verilmesi uygundur. Bu özellikle pulmoner stazlı hastalarda önemli ise de bazı AMI’lü hastalarda başlangıçta görülen ventilasyon-perfüzyon uyumsuzluğu nedeni ile gelişen hipoksemi durumlarında da yararlı olacaktır.

3-Aspirin

Tanı konur konmaz bütün AMİ’lü hastalara 300 mg çözülür aspirin çiğnetilmesi ve sonra ömür boyu devam edilmesi gereklidir. Aspirin koroner re-okluzyonu ve tekrarlayan iskemik olayları azaltmada çok yararlıdır. Bu nedenle, hasta gelir gelmez hemen verilen aspirinin AMİ tedavisinde önemli bir yeri vardır. Sağlık ocakları gibi trombolitik tedavi yapılamayan merkezlerde bu çok daha büyük önem kazanmaktadır.

4-Trombolitik Tedavi

 İnfarktüsün ilk saatleri içinde daha fazla kalp dokusunun zedelenmesini önlemek amacı ile yapılan pıhtı eritici tedavidir. Tüm kalp ataklarının %80’inden fazlasında ve miyokard infarktüsünde koroner kan akımının azaltılmasından koroner damar içindeki pıhtı sorumludur. Hemen pıhtı eritilebilirse kalp hasarı azaltılabilir. Ölüm oranı da buna paralel olarak düşer.

5-Nitrogliserin

Ağrının morfin sulfat ile kontrol altına aldındığı hastalarda rutin olarak nitrat tedavisi yapılması uygun değildir. AMI’de erken evrede nitrat tedavisi yapılacağı zaman da bu uzun etkili nitratlarla yapılmamalıdır. Nabız ve kan basıncı ölçümleri ile dozun dakika başı titre edilebilmesi bakımından, İV nitrogliserin kullanımı uygundur. Buna olanak olmayan durumlarda dil altı nitrat da kullanılabilir. AMİ’de ilk 24-48 saatte İV nitrogliserin indikasyonları:

  1. Angina pektorisin devam ettiği hastalar 

  2. Sol ventrikül yetersizliği olan hastalar 

  3. Ağır hipertansiyonun eşlik ettiği hastalar 

6-Heparin

AMI’de İV heparin indikasyonları şunlardır :

  1. Yaygın anterior AMI, atriyal fibrilasyon, daha önceden embolik bir olay geçiren, ekokardiyografide sol ventrikülde trombüs saptanmış olan hastalar, 

  2. Fibrin spesifik t-PA ile trombolitik tedavi yapılan hastalar, 

  3. Primer PTKA yapılacak hastalar, 

  4.  Trombolitik tedavi kullanılmayacak fakat heparin kontrendikasyonu olmayan hastalar. 

Doz olarak, başlangıçta 100 Ü/kg bolüsü takiben, aPTT’yi normalin 2-2.5 mislinde tutacak şekilde ortalama 15 Ü/kg/saat infüzyon olarak verilir. t-PA kullanan hastalarda ise beyin kanaması komplikasyonunu azaltmak için doz daha düşük tutulmalı, 70 Ü/kg bolüs dozunu takiben, aPTT normalin 1.5-2 misli olacak şekilde (50-75 san) ortalama 10-15 Ü/kg/saat infüzyon olarak verilmelidir.

 7-Atropin

Akut dönemde atropin tedavisi indikasyonları şunlardır:

  1. Sinüzal bradikardi, düşük kalp debisi ve periferik hipoperfüzyon bulguları ile birlikteyse, 

  2. Sinüzal bradikardi ile birlikte kaçak (escape) ventriküler aritmiler varsa, 

  3. II. derece tip-I veya dar QRS kompleksli III. derece A-V blok (escape mekanizması ile oluşmuş) ve birlikte düşük debi bulguları, hipotansiyon veya escape ventriküler aritmiler varsa, 

  4. Nitrogliserinden sonra gelişen uzun süreli hipotansiyon ve bradikardi varsa, 

  5. Morfine bağlı bulantı, kusma varsa, 

  6. Ventriküler asistoli gelişmişse. 

8-Lidocaine

İskemik zeminde gelişen ventriküler aritmilerin tedavisinde ilk tercih edilecek antiaritmik ajandır. Genellikle iyi tolere edilir. AMİ’de gelişen sık tekrarlayan ve hemodinamiyi bozan ventriküler ektopik atımlar, kısa süreli ventriküler taşikardi atakları ile, uzun süreli ventriküler taşikardi ve defibrilasyona yanıt vermiyen ventriküler fibrilasyonda, tekrarlanan elektrik şoklara destek tedavi olarak kullanılır. 

9-Beta reseptör blokerleri

AMİ’de betablokerler ile infarktüs genişliğinin, mortalitenin, ventriküler fibrilasyon gelişmesinin ve kardiyak rüptürün azaldığı gösterilmiştir. Bu amaçla beta reseptör blokerleri, örneğin 5 mg metoprolol IV verilebilir. Bu doz 5’er dakikalık aralıklarla tekrarlanarak 15 mg’a kadar çıkılabilir. Sonra ağızdan 12 saatte bir 50-100 mg ile tedaviye devam edilir. Betabloker’e bağlı A-V blok, ileri derecede sinüzal bradikardi, hipotansiyon gibi istenmeyen bir durum gelişirse, beta-adrenerjik bir agonist infüzyonu ile bu durum hemen düzeltilebilir.

  1. AMİ’de betabloker kullanma endikasyonları şunlardır:

  2. Trombolitik tedavi yapılsın yapılmasın, kontrendikasyon olmayan tüm hastalara ilk 12 saat içinde, 

  3. Devam eden veya tekrarlayan iskemik ağrıları olan hastalara, 

  4. Taşiaritmili hastalara kontrendikasyon yoksa betabloker tedavisi yapılmalıdır. 

  5. Non-Q Mİ’lü hastalara yararı tartışılmakla birlikte verilebilir. 

         

Sol Kaburga Altında Ağrı Neden Olur? Sol Kaburga Altında Ele Gelen Şişlik ve Ağrı Nasıl Geçer? Sebebi Nedir, Ağrıya İyi Gelen Nedir?

Sol kaburganın altında bazı durumlarda ağrı oluşur. Bu ağrı kişiyi hem çok rahatsız eder hem de çok endişelendirir. Bedende oluşan ağrılar bazen önemsiz olsa da bazen önemli organların bir olumsuzlukla karşı karşıya olduğunun habercisi olabilir. Sol kaburgada yani göğsün alt kısmı ile göbeğin üst kısmı arasında tek taraflı yahut çift taraflı görülen bir ağrıdır. Peki bu ağrı ne anlama gelir? İşte detaylar...

Sol Kaburga Altında Ele Gelen Şişlik

Kaburga altında oluşan ağrı insan hayatına müdahale eden nefes kesici bir ağrıdır. Aynı zamanda insanları fazlasıyla endişelendiren bir ağrı olduğu için psikolojik olarak da kişiyi rahatsız eder. Sol kaburga altında ele gelen şişlik ise kişinin korkularını daha artırır. Bazı zamanlarda sol kaburganın alt tarafında şişlik meydana gelebilir. Sol kaburga altında şişliğin oluşmasının temel sebebi o bölgeye bir darbe alınmış olmasıdır. Biraz sabretmek gereklidir çünkü kısa sürede geçecektir. Ancak nadir de olsa ciddi bir hastalık belirtisi olabilir. Bundan dolayı bir Göğüs Cerrahisine tedaviye gitmek gereklidir.

Sol Kaburga Altında Ağrı

Ağrılar insanların çok canını yakar. Can yakmasından haricen insanları endişelendiren bir olaydır. Özellikle kaburga ağrıları kişileri daha fazla endişeye sürükler. Göğüste ağrı var gibi hissettiren sol kaburga altı ağrısı yaşayan kişiler korkabilirler. Ancak sol kaburga altındaki ağrılar genellikle kalın bağırsaktaki gaz sıkışmasından dolayı yaşanmaktadır. Yine de çok ağrı olduğunda doktora gitmekte fayda vardır. Sol kaburga altındaki ağrı bazen akciğer, dalak, mide veya böbrek rahatsızlıklarının habercisi olabilir.

Sol Kaburga Altında Batma

Sol kaburga altında yaşanan pek çok rahatsızlıklar vardır. İnsanları korkutan ve çok rahatsız eden rahatsızlıklardır. Sol kaburga altında ağrı, batma gibi birçok rahatsızlık vardır. Genellikle hafif bir şey olduğu düşünülse de bu ağrıların ve batmaların ciddi bir problemin habercisi olduğu durumlar da vardır. Sol kaburga altında batma hissi olduğunda doktora gidilmelidir. Hem batma hissinin geçmesi hem de bu batma hissinin ne anlama geldiğini öğrenmek için doktora gidilmelidir. Ancak her zaman korkulacak bir durum olmadığı belirtilmelidir. Nadir bir şekilde hastalıkların belirtisi olarak görülmektedir.

Sol Kaburga Altında Dolgunluk Hissi

Sol kaburga altında ağrı oluşması oldukça yaygındır. En ufak bir gaz probleminde dahi kişinin sol kaburgası altında ağrılar yaşanabilir. Ancak bazen bu ağrılar geçemeyebilir. Kaburga altı rahatsızlıklarından birisi de dolgunluk hissidir. Sol kaburga altında dolgunluk hissi hissetmek bir hastalığın belirtisi olabilir. Bu yüzden fazla uzatılmadan hastaneye gidip gerekli testler yapılmalı ve muayene edilmelidir.

Sol Kaburga Altında ve Sırtta Ağrı

Sol kaburgada birçok ağrı olabilir. Bunların sebepleri çeşit çeşittir. Bazen altında bulunan organların rahatsızlığı ile ilişkilendirilen kaburga altı ağrısı genellikle gaz sancısından dolayı acı vermektedir. Sol kaburga altında ağrı hissetmek o bölgeye darbe almak ile de ilgilidir. Sol kaburga altındaki ağrılar bazen öyle şiddetli olur ki sırta da vurur. Kaburga altı ağrısının sırta vurması ile birlikte hem sırtta hem de sol kaburga altında oluşan ağrı kişiyi fazlasıyla korkutur. Kalp krizi riski yaşayan kişiler bu ağrıda çok endişelenebilirler. Eğer ağrı gerçekten dayanılmaz bir hale gelmişse gecikmeden doktora gidilmelidir. Gaz sancısı olabileceği düşünülse de ciddi bir rahatsızlığın sebebi de olabilir.

Sol Kaburga Altında Hangi Organ Var?

Sol kaburga altında oluşan ağrılar kişiyi korkutur. Bu ağrının sebebinin kaburga altındaki organlardan kaynaklandığı düşünülebilir. Sol kaburga altında bulunan organların rahatsızlığından dolayı sol kaburga altında ağrılar oluşabilir. Sol kaburga altında mide, kalın bağırsak, dalak gibi organlar vardır. Safra kesesi ile ilgili rahatsızlıkların ağrıları da kaburga altında ağrıya oluşabilir. Bu tür ağrılarda doktora gidilmesi çok önemlidir.

Kalp hastalıkları gelişmiş tetkik ve tedavi yöntemlerine rağmen halen ölüm nedenleri arasında ilk sırayı almaya devam etmektedir . Bunu değiştirebilmek için tıp dünyasının  olanca gücüyle gelişmeye, ilerlemeye çalıştığını da belirtmekte fayda görüyorum. Kendi deneyimlerime dayanarak  bu durumun açıklanmasında genetik yapı, ailesel ve çevresel faktörleri gibi elimizde olmayan sebeplerin yanı sıra ,kalp hastalıklarından kaynaklanan yakınmaların başka nedenlere dayandırılarak görmezlikten gelinmesi , ihmal edilmesi , sonraya ertelenmesi , sosyal sebeplerin bazen sağlıkla ilgili sorunlarımızın önüne geçmesi de önemli bir yer tutmaktadır.

Göğüs  ağrılarını ve diğer belirtileri dikkate almalıyız!. Kalp krizi riski taşıdığını unutmamalıyız.

Vücudumuza gerekli oksijen ve besin maddelerini sağlayan kalbimiz, çeşitli nedenlerle bu görevini yerine getiremediğinde, bizzat kendinde veya diğer organlarda birtakım bozukluklara sebep olur .Bunlar da hastalık belirtileri olarak, hastaların şikayetlerini oluşturur.

Genel olarak hastalarda görünen kalp hastalıkları belirtileri nelerdir :

    Ağrı (göğüs , kol , alt çene)

    Nefes darlığı (nefes darlığı nedeniyle sırt üstü yatamama, )

    Yorgunluk ve halsizlik

    Çarpıntı

    Bacaklarda ve karında şişme(ödem ve asit)

    Öksürük

    Bayılma(senkop)

    Hazımsızlık, hıçkırık ve yutma güçlüğü

    Baş ve ense ağrıları

    Morarma, olarak sıralanabilir.

Ağrı

Kalp hastalıklarının belirtileri nelerdir dediğimizde, en önemli ve en sık rastlanan belirtilerinden biridir. Koroner arter hastalığı(yani kalbi besleyen damarların daralması veya tıkanması) nedeniyle yeterince oksijen alamayan kalp kası, bunu ağrı ile gösterir.Ancak, göğüste hissedilen ağrıların hepsi kalp kaynaklı olmayabilir. Kas, kaburga, omurga, yemek borusuna ait ağrılar da göğüste hissedilebilir.

Ağrı yorulunca veya heyecanlanınca oluyor, dinlenince geçiyorsa koroner damarlarla ilgili olma ihtimali çok fazladır. Aort stenozu, hipertrofik obstruktif kardiyomiyopati, ciddi hipertansiyon, aort yetersizliği, ciddi anemi, hipoksi gibi nedenler göğüste iskemik(yani kanın az gelmesi) kökenli ağrılara neden olur.Aort disseksiyonu(ana damarın yırtılması), perikardit(kalp zarı iltihabı), mitral kapak prolapsusu da iskemik kökenli olmayan ağrılara yol açar.

Özofagus spazmı, özofajial reflü, özofagus yırtılması, peptik ulkus ta gastroentestinal kökenli göğüs ağrılarına yol açar. Anksiyete, depresyon, kardiyak psikoz, kişisel çıkar amaçlı psikojenik nedenlerle de oluşan göğüs ağrıları vardır. Toraks çıkış sendromu, servikal-torasik omurda dejeneratif eklem hastalığı, kostokondrit, herpes zoster(zona), göğüs duvarı ağrı ve hassasiyeti gibi nörojenik, kas-iskelet sistemine bağlı sebepler de göğüs ağrılarını oluşturabilir.

Akciğer kaynaklı, akciğer enfarktüsü ile beraber olan veya olmayan akciğer embolisi, pnömotoraks, plevrayı da(akciğer zarını) kapsayan pnömoni(zatürree) de göğüs ağrısına neden olur. Plörezi(akciğer zarının iltihabı, su toplaması) daha ziyade yan ağrısıyla kendini gösterir.

Angina pektoris dediğimiz, koroner damarların daralması veya tıkanması sonucu oluşan göğüs ağrısı, sıklıkla ağır bir yemekten sonra veya heyecanlı, sinirli, üzüntülü bir durumdayken, bazen de yorucu bir iş, yürüyüşle meydana gelir.

Angina pektoris, genellikle yavaş yavaş artar ve yayılır. Batıcı veya saplanıcı tarzda, ani olarak maksimum şiddette oluşan ağrılar, genellikle kalple ilgisi olmayan, kas-iskelet veya sinir kökenli ağrılardır.

Anginal ağrı, genellikle retrosternal(iman tahtasının arkasında) veya orta hattın hafif solunda, sternumun altında hissedilir. Nadir olarak sol meme altında olabilir.

Miyokard iskemisi ağrısı, her iki taraftan göğüse ve kollara(daha çok sol kol), boyuna ve alt çeneye yayılma eğilimindedir. Bazen arkaya ve enseye doğru da yayılabilir.

Perikardit, yani kalp zarı iltihabı durumunda oluşan ağrı süreklidir. Nefes alıp vermekle, göğüs hareketleriyle artar. Sırt üstü yatınca artar, öne doğru eğilince hafifler. Genellikle ateş, nefes darlığı, çarpıntıyla birlikte görülür.

Akciğer zarı hastalıklarında(plörezi) da benzer tipte ağrı vardır.

Ana atar damar yırtılmasında(aort disseksiyonu) çok şiddetli bir ağrı duyulur. Hasta damar yırtılmasını, yırtılma şeklindeki ağrıyı net olarak hissedebilir. Ağrıyla birlikte hastada terleme, morarma, tansiyon düşmesi, fenalık hissi, baygınlık olur; kol ve bacaklar morarır.

Ana akciğer damarı ve dallarının pıhtıyla tıkanmasında göğsün ortasında şiddetli bir ağrı olur. Aynı zamanda öksürük, kanlı balgam, çarpıntı ve morarma vardır.

Nefes darlığı

Nefes darlığı, kişinin zorlu ve yorucu, güçlükle nefes alıp vermesi demektir. Birçok nedeni vardır.

Kronik nefes darlığı, kalp yetersizliği, kronik akciğer hastalığı veya fiziksel kondisyon eksikliğine bağlı olarak(yaşlılar, şişmanlar veya daha çok oturarak iş yapan kişiler) gelişebilir.

Nefes darlığının ani artışı akciğerden çok kalp hastalığını düşündürür. Diğer yandan, hem akciğer, hem de kalp hastalığı olanlarda nefes darlığına hangisinin daha çok sebep olduğunu ayırt etmek oldukça güçleşebilir.

Yatar pozisyondayken gelişen nefes darlığı daha çok sol kalp yetersizliği veya mitral kapak hastalığı olan kişilerde görülür. Beraberinde öksürük de vardır.

Gece yattıktan 2-3 saat sonra gelişen nefes darlığı, genellikle kalkıp oturularak düzelir. Ataklar hafif olabildiği gibi, hırıltılı solunum, öksürük, şiddetli nefes darlığı ve beraberinde panikle de görülebilir. Bazen akciğer ödemine kadar gidebilir. Sol kalp yetersizliği olan kişilerde, gece yatınca merkezi kan hacminin artmasına bağlı olarak gelişir. Bacaklarda göllenmiş olan kan da gece merkezi kan sistemine eklenince, zaten sınırda çalışan kalp, yetersizliğe girer.

Eforla veya istirahatte gelen kuru, gıcık şeklindeki öksürük, kalp yetersizliğine bağlı akciğer ödemiyle ilgili olabilir. Nefes darlığı genel olarak bulunsa da, öksürük şikayeti daha ön plana geçebilir.

Akut akciğer ödemine bağlı olan öksürükte pembe, köpüklü balgam görülürken; kronik bronşitin balgamı genellikle beyaz ve sümüksüdür.

Nefes darlığıyla birlikte duyulan düdük sesi(wheezing) akciğer veya kalp hastalıklarına bağlı olabilir.Nefes darlığı, kalp hastalıklarında olduğu gibi, çok çeşitli solunum sistemi hastalıklarında, kansızlıklarda, sinir sistemi hastalıklarında da görülebilir.

Yorgunluk ve Halsizlik

Pek çok nedene bağlı olarak gelişebilir. En sık anksiyete ve depresyona bağlı olarak görülür.

Anemi, hipertiroidi ve diğer kronik hastalıklar yorgunluk ve halsizliğe neden olabilir.

Kalp yetersizliği olan hastalarda, verilen idrar sökücü ilaçlar ve kalp yetersizliğinin giderek artması, halsizlik ve yorgunluğa neden olur.

Koroner arterlerinde yaygın daralmalar olan hastalarda da, yaygın kalp kası iskemisine bağlı olarak eforla ciddi yorgunluk hissi olur.

Çarpıntı

Kalp atımları normalden daha hızlıysa veya rahatsızlık verici bir şekilde hissediliyorsa, çarpıntı hissi oluşur. Çarpıntı, sıklıkla hiçbir ciddi kalp hastalığı olmadan gelişen selim bir belirtidir; fakat bazen yaşamı tehdit edici bir durum da gösterebilir.

Bazen basit ekstrasistoller(erken atımlar) göğüste "uçuşma" veya "gümleme" hissi verebilir.

Bazen çarpıntılar krizler halinde gelir. Krizler kendiliğinden geçebildiği gibi, çok uzun sürebilir ve tedavi gerektirebilir. Çarpıntı hisseden kişi veya yakını o sırada nabzı sayabilir, düzenli olup olmadığına dikkat edebilirse, tanı koymaya çok yardımcı olur.

Nabzı el bileğinin iç kısmında, baş parmak hizasında kolayca bulabiliriz.

Bazen, çarpıntıya bağlı fenalık hissi, baygınlık olabilir. Bazen de, altta yatan ciddi bir kalp hastalığı varlığında gelişen ciddi bir ventrikül taşikardisi, genel durumu bozmayabilir.

Bacaklarda ve karında şişme (ödem ve asit)

Bacaklarda şişme(ödem), sağ veya sol kalp yetersizliğinin sık görülen bir bulgusudur.

Kalp kökenli ödem, nadiren yüz ve kolları tutar. Yatan hastalarda, kuyruk sokumu üstünde ödem görülür.

By-pass ameliyatı sonrası, damar alınan bacakta ödem oluşabilir.

Bazı ilaçları alanlarda da(kalsiyum antagonisti) ayak ve ayak bileği ödemi görülebilir.

Varis, şişmanlık, sıkı korse, böbrek yetersizliği ve hipoproteinemik siroz gibi hastalıklarda da bacaklarda şişme, ödem oluşur.

Karın çevresinin genişlemesi, karın şişmesi, asit dediğimiz karın içi sıvı gelişimiyle ilgilidir.

Konjestif kalp yetersizliğine bağlı ciddi ödemi olan hastalarda da asit gelişir.

Konstriktif perikarditte(kalp zarının sertleşip, kalbi sıkıştırması durumu) asit oldukça sıktır.

Siroz, böbrek hastalıkları, tümör gibi nedenlerle de asit gelişebilir.

Öksürük

Kalp hastalıklarında görülen öksürük, yorulmakla ilişkili ve kesik kesiktir. Hırıltılı solunum, çarpıntı ve nefes darlığı da birlikte olabilir. Öksürük kuru veya balgamla olabilir. Balgam köpük şeklinde ve pembe ise, akut akciğer ödemini düşündürür.

Geceleri uykudan uyandıran ve kalkıp oturmakla geçen öksürük, kalp yetersizliği belirtisidir.

Bazı ilaçların sebep olduğu(ACE inhibitörleri) kuru öksürük te mevcuttur.

Akciğer hastalıklarının hemen tümünde öksürük vardır. Bunlarda balgam beyaz, sarı, yeşil, sümüksüdür. Akciğere pıhtı attığı durumlarda göğüs ağrısı, öksürük, kanlı balgam birliktedir.

Bayılma(Senkop)

Kalp hastalıklarının belirtileri nelerdir sorusunun önemli karşılığından biri de, Kardiyak senkop(bayılma), kalp debisindeki(atım hacmi) ani düşüşe bağlı olarak gelişen yetersiz beyin kan akımına bağlı geçici şuur kaybı olarak tanımlanır. Presenkop ise, hastanın fenalık hissi ve zayıflık hissedip, postürünün bozulma noktasına gelmesine rağmen, şuurunu kaybetmemesiyle karakterize edilir.

Atak sırasında yaralanma, ani bayılıp düşme ile olan daha ciddi bir durumu gösterir. Kardiyak ritm bozukluğuyla gelişen senkopta, kısa süreli kasılma gözlenebilir.

Kardiyojenik şokta hasta idrar kaçırabilir; ritm düzelince şuur ani olarak açılır. Nörolojik olanda, uykulu hal devam eder.

Sık görülen tipteki bayılma(vazovagal senkop); fazla vagal uyarıdan kaynaklanan nabız ve tansiyon düşmesi nedeniyle gelişir. Çoğunlukla, sıcak bir odada, ağır bir yemek gibi uyarıcı faktörler vardır. Bulantı, terleme, esneme, bazen görme ve duyma bozukluğu gibi ön belirtiler olur. Atak sonrasında hasta soluk, terli olabilir ve kalp hızı yavaştır. Herhangi bir gastroentestinal bulgu eşliğinde gelişen baygınlık genellikle vazovagaldir.

Boyundaki karotis sinüsünün aşırı hassasiyeti nabzı yavaşlatıp baygınlığa yol açabilir. Traş sırasında, sıkı kravat takıldığında, baş aşırı çevrildiğinde gelişebilir. Sık rastlanan bir durum değildir.

Genellikle altta yatan akciğer hastalığına bağlı öksürük nöbetleri senkopa yol açabilir.

Çok hızlı veya yavaş aritmiler hafif baş dönmesinden baygınlığa kadar şuur değişikliği yapabilir. Geçici tam kalp bloğu, kalp duraklaması, ventrikül taşikardisi, baygınlığa yol açabilir. Ön belirti olmadan ani şuur kaybı olur ve ritm düzelince kişi hemen normale döner.

Aort stenozu veya hipertrofik kardiyomiyopatisi olanlarda, eforla gelen şuur kaybı olabilir.

Kalp boşluğu içindeki tümör veya pıhtı tarafından kalp kapağının geçici tıkanması, hastanın pozisyonuna bağlı olarak senkopa neden olabilen nadir bir durumdur.

Çoğu normal hastada hızlı pozisyon değişikliğine bağlı geçici baş dönmesi olabilir. Yaşlılarda daha fazla görülür. Postüral hipotansiyon, hasta uzanmışken ve genelde yatar veya oturur pozisyondan ani kalkışlarda gerçekleşen bayılma veya baş dönmesinin sık nedenlerindendir. Buna da sebep sıklıkla periferik nöropati, otonom fonksiyon bozukluğu, sıvı kaybı veya ilaç yan etkisidir.

Hazımsızlık, hıçkırık ve yutma güçlüğü

Koroner yetersizliğine bağlı angina pektorisi olan pek çok hasta, yakınmalarını hazımsızlık ve yanma ile karıştırır. Aksine, özofajiyel reflüsü veya spazmı olan hastalar da yakınlamalarının angina pektoris olduğunu düşünebilir.

Hıçkırık, enfarktüslü hastalarda nadiren gelişir; kalp cerrahisi sonrası ise sık görülür.

Yutma güçlüğü, sistemik sklerozlu, aortik arkus anomalisi olan veya aşırı geniş sol atriumlu(kulakçıklı) hastalarda gelişebilir.

Baş ve ense ağrıları

Arter basıncının çok yükselmesinde veya çok düşmesinde baş ve ense ağrısına sıklıkla rastlanır. Ani yükselmelerde, baş ağrısıyla birlikte bulantı da olur.

Morarma (siyanoz)

Kanın iyi oksijenlenmediği veya kalp veya büyük damarlar seviyesinde kirli kanın temiz kana karışmasıyla oluşur. Kalp kaynaklı morarmalar santral tipte siyanoza sebep olur, yani mukozalar(örneğin ağız içi) da morarır.

Doğumsal kalp hastalıklarında ve kalp yetersizliklerinde görülür.

Periferik tipteki morarmada, mukus membranlar(örneğin ağız içi) morarmaz. Dolaşım yetersizliği, şok, periferik vazospazmda görülür.

 Hastaneye  ,   doktora geç kalınması ,  tanı ve tedavinin gecikmesine  ve  daha basit ve kolay tedavilerin daha zor ve kompleks hale gelmesine sebep olmaktadır  .

Şekil 1

 

Her hastalıkta olduğu gibi kalp hastalıklarında da erken teşhis ve tedavi büyük önem taşımaktadır . Çevremizde hiç şikayeti olmadığı halde önemli sağlık sorunları ile karşılaşan insanların olduğunu duymuşuzdur . Kalp hastalıklarında bazen ilk şikayetin ölüm olabileceği de akıldan çıkarılmamalıdır .

Kalp hastalıkları denilince koroner damar hastalıkları ilk sırada yer almaktadır. Koroner damar hastalığı, kalpte yer alan ve kalbe bağlı olan atar damarların daralması sonucunda ortaya çıkmaktadır.

Bunu yanı sıra kalbin işleyişini ve aynı zamanda yapısını etkileyen birçok kalp hastalığı bulunmaktadır. Bu kalp hastalıkları, , kalp ritim bozukluğu, kalp kapağı hastalıkları, doğuştan gelen kalp hastalıkları, kalp yetmezliği, kardiyomiyopatiler , perikard hastalıkları, aort hastalıkları ve aynı zamanda periferik damar hastalıklarıdır.

Bu hastalıkların büyük bir bölümünün noninvazif dediğimiz kolayca yapılan , operasyon veya girişim gerektirmeyen testlerle kolayca tesbit edilebilmesi büyük rahatlık sağlar .EKG, ekokardiyografi ,transözafagial ekokardiyografi , kontrast ekokardiyografi , efor testi , ritm holteri , ambulatuar kan basıncı monitörizasyonu (tansyon holteri) , miyokard perfüzyon sintigrafisi , BT (veya CT) koroner anjiografi gibi noninvazif tanı yöntemleriyle hizmet vermekteyiz .

BT  koroner anjigrafi ile Koroner anjigrafiye en yakın değerlerde damar anatomisini darlıklarını değerlendirebilmekte , ve bunu hastanın koluna veya kasığına herhangi bir girişim yapmadan gerçekleştirilebilmektedir. Daha güzel günleri birlikte yaşayabilmek umuduyla sağlıklı günler dilerim

 

Halk arasında sanal anjigrafi olarak da geçen BT (CT) koroner anjiografi

Sol Kaburga Altında Ağrı Neden Olur, Neyin Belirtisidir?

Kaburgaların altında ve karnın sol üst kısmında oluşan ağrı, batma veya hassasiyet, göğüs kafesinin yakınlarındaki organları etkileyen çeşitli rahatsızlıklar ya da kaburga kemiklerinde oluşabilecek zedelenmelerden kaynaklanabilir. Sol kaburga altındaki ağrı genellikle kalp hastalıklarına yorulur ancak kolay tedavi edilebilen başka hastalıkların da belirtisi olabilir…

Vücudun sol kısmında kalp, sol akciğer, dalak, sol böbrek, pankreas ve mide gibi organlar bulunur. Bu nedenle göğüs kafesinin sol altındaki ağrı sık karşılaşılan bir durumdur. Bölgedeki ağrı şiddetli, gittikçe artan veya 24 saatten fazla süren bir durumdaysa, bu belirtiler bazı önemli hastalıkların habercisi olabilir ve acil tedavi gerektirebilir.

Makaleye Genel Bakış

Sol Kaburga Ağrısının Nedenleri

Göğüs kafesinin sol altında meydana gelen ağrılar, çoğu durumunda iyi huyludur ve iç organları koruyan kaburga kemiklerindeki ufak hasarlardan kaynaklanır. Fakat ağrı şiddetli ve gittikçe artmaktaysa, iç organlardaki bazı aksaklıkların işareti olabilir.

Kaburga Kemiklerinde Kıkırdak İltihabı

Fiziksel yaralanma ve enfeksiyon sunucu oluşan kıkırdak iltihabı, sol kaburga altında ağrıya sebebiyet verebilir. Kişi, bu gibi durumlarda nefes alırken, öksürürken veya fiziksel aktiviteler esnasında göğsünde bir ağrı hissedebilir. Bölgeye sıcaklık uygulamak ve ağrı kesici almak ağrıyı azaltabilir. Ancak ağrıyla birlikte nefes darlığı, mide bulantısı ve ateş gibi semptomlar da hissediliyorsa, en kısa sürede bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.

Pankreas İltihabı (Pankreatit)

Sol kaburgaların üst kısmındaki bir bez olan pankreas, ince bağırsağın yiyecekleri daha kolay sindirmesi için bir enzim salgılar. Akut ya da kronik olarak görülebilen pankreas iltihabı, göğüs kafesinin sol altında ağrı hissedilmesine yol açabilmektedir.

Ortaya çıkan bu ağrı, özellikle yemeklerden sonra ortaya artmaya başlar. Safra kesesi taşı ve aşırı alkol tüketimi gibi nedenler sonucu ortaya çıkan bu rahatsızlık, şu belirtileri gösterir:

  • Sol kaburgadaki ağrı ve hassasiyetin sırt ve karın bölgesine yayılması
  • Mide bulantısı
  • Kalp atışının hızlanması
  • Karında şişlik

Pankreas iltihabının şiddetli görülmesi durumunda, bu belirtilere ek olarak ishal ve kusmaya da rastlanabilir. Pankreasında iltihap oluşabileceğinden şüphelenen kişiler, hemen bir doktora görünmelidir.

Kaburga Kemiklerindeki Hasarlar

Yaralanma veya darbe sonrası kaburga kemiklerinde zedelenme ya da kırık meydana gelirse, etkilenen kaburganın çevresinde bir ağrı ve batma hissi ortaya çıkar. Hafif hasar gören kaburgalar genellikle birkaç ayda kendi kendine iyileşir. Daha ağır vakalarda ise kırık kaburga kemikleri iç organlara zarar verebilir. Aşağıdaki durumlarda vakit kaybetmeden tıbbi yardım alınmalıdır:

  • Öksürünce ağızdan kan gelmesi
  • Nefes darlığı
  • Omuzda ağrı oluşması
  • Göğüs ağrısının şiddetlenmesi

Dalak Genişlemesi

Kaburgaların sol altında bulunan dalak, vücudumuzdaki hasar görmüş kan hücrelerinin atılımına ve enfeksiyonları yok eden beyaz kan hücrelerinin üretilmesine katkı sağlar. Sol kaburga altındaki ağrı, dalakta bir sorun olduğunu işaret ediyor olabilir. Karaciğer hastalığı, dalak enfeksiyonları ve romatoid artrit gibi durumlar, dalak genişlemesine yol açabilir.

Dalak genişlemesinde vücutta görülen belirtiler:

  • Yemek yerken çabuk doymak
  • Yorgunluk
  • Anemi
  • Enfeksiyonların sık tekrarlanması

Kaburgadaki ağrıyla beraber baş dönmesi, mide bulantısı ve görmede bulanıklık varsa, dalak hasar görmüş olabilir. Bu ciddi bir durumdur ve derhal bir hastaneye giderek tedavi olmanızı gerektirir.

Kalp Zarı İltihabı

Kalp, perikard olarak adlandırılan ve içerisi sıvıyla dolu bir keseyle çevrelenmiştir. Bu kese, enfeksiyon, kan incelten ilaçlar ve yaralanma gibi olası durumlarda iltihap kapabilir. Çok sık rastlanmayan bu durum, kalp zarındaki iltihap nedeniyle kalpte ağrıya neden olabilir. Ağrı daha çok uzanırken ve sol kaburgada hissedilir.

Kalbi koruyan ve işlevine katkı sağlayan iki katmanlı bu zarın iltihaplanmasına perikardit denir. Perikarditin yol açtığı kaburga ağrıları kalp kriziyle benzerlikler gösterebilir. İlaçlarda tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır ve kalp çarpıntısı, yorgunluk, ateş ve öksürük gibi belirtiler gösterir. Hissedilmesi durumunda tıbbi yardım alınmalıdır.

Sol Böbrekte Taş veya Enfeksiyon

Vücudun sağ ve sol bölgesinde bulunan böbreklerde iltihap oluşmasıyla kaburga altına bir ağrı hissedilebilir. Sol böbrekte meydana gelen enfeksiyon, göğüs kafesinin sol yakınınında ağrıya neden olabilir. İdrar yolunda böbreklere giren bakteriler ve idrar akışını engelleyen kalsiyum taşları böbrek enfeksiyonun başlıca nedenleridir. Görülen belirtiler ise şunlardır:

  • Sürekli idrar hissi ve az idrar atılımı
  • Koyu renkli veya kanlı idrar
  • İdrar sırasında hissedilen ağrı
  • Vücudun yan kısımlarında ağrı
  • Mide bulantısı ve kusma

Böbrek enfeksiyonlarında doktor tedavisi önemlidir. Enfeksiyon, gerekli incelemeler sonucu reçete edilecek antibiyotiklerle iyileşebilir.

Bol su tüketmek ve ağrı kesiciler, böbrek taşı semptomlarını en aza indirerek taşın vücuttan atılımına yardımcı olabilir. Taş çapının büyük olması, şok dalgası tedavisi veya cerrahi müdahale gerektirebilir.

Sol Kaburga Altındaki Ağrı Nasıl Tedavi Edilir?

Ağrı sürekli devam ediyor ve şiddetliyse, altında yatan nedeni belirlemek için bir doktora görünmek önemlidir. Doktorunuz, sol göğüs kafesindeki ağrının nedenine bağlı olarak uygun bir tedavi planı sunacaktır. Ağrı şiddetli olmasa bile, bazen ciddi bir sağlık sorununu işaret edebileceği unutulmamalıdır.

Ağrıyla beraber aşağıdaki belirtilerden biriyle karşılaşılırsa, acilen bir sağlık kuruluşundan yardım istenmelidir:

  • Nefes darlığı
  • Baş dönmesi
  • Bilinç kaybı
  • Aşırı terleme
  • Dışkıda kan görülmesi

Sol Kaburga Ağrısının NedenleriSol Kaburga Altında BatmaSol Kaburga ve Sırtta Ağrı

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır