soyut ve somut kültürel miras nedir / Kültürel Miras nedir? (Makale) | Khan Academy

Soyut Ve Somut Kültürel Miras Nedir

soyut ve somut kültürel miras nedir

Kültürel Miras Nedir? Bireysel Çabalarla Korunabilir Mi?

Mirasın zenginlikle bir ilgisi olduğunu düşünürüz. Çünkü en genel tanımıyla miras, “birine, ölen bir yakınından kalan mal, mülk veya para”dır ve çoğu durumda aile içerisinde aktarılan zenginliği, serveti ifade eder.  Aynı bu şekilde toplumların da kuşaktan kuşağa aktardıkları ortak servetleri bulunur. İşte bu ortak zenginliğe kültürel miras adı verilir. Kültürel miras toplumların yüzyıllar boyunca biriktirdikleri somut ve soyut değerlerin tümüdür. Yani yalnızca tarihi kentler, saraylar, camiler, kiliseler, anıtlar gibi mimari yapılardan ibaret değildir. Dil, gelenekler, halk şarkıları, danslar gibi somut olmayan değerler de bu zenginliğin olmazsa olmaz parçalarıdır.

Kültürel mirasın türleri

Başta UNESCO (Birleşmiş Milletler, Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü) olmak üzere uluslararası kuruluşlar tarafından öncülük edilen uluslararası sözleşmelerle, kültürel mirasın evrensel tanımları yapılmaya çalışılmaktadır. Özellikle son zamanlarda yalnızca anıtları korumak anlayışı terk edilerek soyut unsurları da kapsayan daha geniş bir kültürel miras anlayışına ulaşılmıştır. Buna göre kültürel mirası oluşturan unsurları şu şekilde sınıflandırmak mümkündür:

1.Somut Kültürel Miras: Taşınır (tablolar, heykeller, sikkeler, el yazmaları, arkeolojik eserler) ve taşınmaz (anıtlar, arkeolojik sitler, tarihi kent dokuları vb.) olarak ikiye ayrılır. Görebildiğimiz ve dokunabildiğimiz yapıların, eserlerin tümü somut kültürel miras kategorisine girer.  Örneğin Sivas’taki Divriği Ulu Cami, İstanbul’daki tarihi alanların tümü, Van’daki Akdamar Adası, bugün müzelerde sergilenen eserlerin tümü somut kültürel miras olarak değerlendirilir.

2. Sualtı Kültürel Mirası: Gemi batıklarını, su altı kalıntılarını ve deniz altında kalmış tarihi kentleri kapsayan kültürel miras türüdür. Son zamanlarda dalış teknolojisindeki gelişmelerle birlikte daha kolay ulaşılabilir hale gelmiştir. Buna paralel olarak da karadakilere kıyasla su altında daha iyi korunmuş kentlerin insanlığa geçmiş hakkında çok önemli tanıklıklar sunduğu anlaşılmıştır.

3. Somut Olmayan Kültürel Miras: Gelenekler, ritüeller, halk seyirlik sanatları, masallar vb. kültürel değerleri kapsar. Örneğin, Türkiye’den meddahlık, Mevlevi sema töreni, aşıklık geleneği, Türk kahvesi kültür ve geleneği Unesco Dünya mirası listesinde yer alan kültürel miras unsurlarıdır.

4. Doğal Miras: Kültürel önem taşıyan doğal sit alanları, tarihi peyzajlar, coğrafi oluşumlar gibi unsurlardan oluşan kültürel mirastır. Örneğin Adıyaman’daki Nemrut Dağı, Kapadokya ve Göreme Milli Parkı UNESCO Dünya Mirası listesine bu kategoriden girmiş değerlerimizdir.

Kültürel miras unsurları bazen ekonomik değer de ifade edebilir. Ancak bunun da ötesinde toplum içerisinde birleştirici işlev üstlenir; toplumun fertlerine bir bütünün, yaşam tarzının parçaları oldukları hissini verir. Bu nedenle kültürel miras aktif çabalarla korunmalıdır. Dahası, bu koruma sorumluluğu insanlığın tümüne aittir. Kültür varlıklarının korunmasına yönelik 1954 Lahey Sözleşmesi’nde “Her millet dünya kültürüne kendinden bir şey katmış olduğu cihetle, hangi millete ait olursa olsun, kültür eserlerine karşı vaki olacak tecavüzlerin bütün insanlığın kültür memalikine karşı işlenmiş tecavüzler sayılacağı” belirtilmektedir.

Madem hepimiz sorumluyuz, neler yapmalıyız?

Paylaş! Çünkü ancak paylaşırsak somut olmayan kültürel miras unsurlarını sürekli değişen hayat şartları karşısında yok olma tehlikesinden kurtarabiliriz. Kadim bilgi ve becerileri, şarkıları, dansları her fırsatta birbirimizle paylaşmalı ve onları gelecek kuşaklara aktarmak için fırsat kollamalıyız. Günümüzde bunu teknolojinin imkanlarını kullanarak yapmak mümkün. Değerlerimizi dijital araçları kullanarak daha geniş kitlelere ulaştırabilir, gençler için daha ilgi çekici hale getirebiliriz.

Katıl ve sürdür! Kültürel mirası korumanın en iyi yolu şüphesiz ki onu canlı tutmaktır. Bunun için toplumun diğer fertleriyle kültürel organizasyonlarda, toplantılarda, kültür üzerine yapılan sohbetlerde bir araya gelin. Bu tip bir sohbetin kültürel aktarımdaki başarısı, bir müzeninkinden daha yüksek olacaktır. Ancak sonrasında kültürü bireysel olarak deneyimlemek de önemlidir. Öğrendiklerinizi deneyin. Örneğin geleneksel tarifleri pişirebilir, hobi olarak geleneksel bir sanata yönelebilir veya hemşerilerinizle konuşurken Türkçenin yöresel kullanımını tercih edebilirsiniz.

Seyahat Et! Sürdürülebilir turizm kuralları çerçevesinde, yani yerel kültüre ve tarihi mekanlara saygı duyarak gerçekleştirdiğiniz her seyahat kültürel miras farkındalığını artıracaktır. Çünkü turizm yerel ekonomiye destek vererek kültür varlıklarının korunmasını veya restore edilerek gelecek nesillere aktarılmasını kolaylaştırır.

If you're seeing this message, it means we're having trouble loading external resources on our website.

Bağlandığınız bilgisayar bir web filtresi kullanıyorsa, *.kastatic.org ve *.kasandbox.org adreslerinin engellerini kaldırmayı unutmayın.

Kültürel mirasın önemini sürekli duyarız. Peki kültürel miras nedir? Ve bu kimin mirasıdır? Örneğin, Leonardo da Vinci'nin Mona Lisa'sı kimin ulusal mirasına aittir? Fransa'nın mı, İtalya'nın mı?
Önce, sözcüklerin anlamına bakalım. “Miras” bir mülktür, önceki nesillerden bize geçen bir varlıktır. “Kültürel miras” dediğimizde, para veya mülk değil, kültür, değerler ve geleneklerden bahsediyoruz. Kültürel miras, paylaşılan bir bağ, bir topluluğa ait olma anlamına gelir. Tarihimizi ve kimliğimizi; geçmişle, günümüzle ve gelecekle olan bağımızı temsil eder.

Somut ve Somut Olmayan Kültürel Miras

Kültürel miras dendiğinde akla insan yapımı eserler (tablolar, çizimler, baskılar, mozaikler, heykeller), tarihi anıtlar ve binaların yanı sıra arkeolojik alanlar gelir. Ancak kültürel miras kavramı bundan daha geniştir; yavaş yavaş insan yaratıcılığının ve ifadesinin her türünü yani fotoğrafları, belgeleri, kitapları ve el yazmalarını, aletleri, bireysel nesne ve koleksiyonları kapsayacak şekilde genişlemiştir. Günümüzde toplumlar kendilerini içinde bulundukları tabiatla da tanımladıklarından; kasabalar, su altında kalan şehirler ve doğal çevre de kültürel mirasın birer parçası olarak anılmaktadır.
Kültürel miras yalnızca gördüğümüz ve dokunduğumuz somut nesnelerle sınırlı değildir. Bu mirasın oluşumuna katkı sağlayan soyut unsurlar da vardır: bir toplum içinde nesilden nesile geçen gelenekler, sözlü tarih, performans sanatları, toplumdaki uygulamalar, geleneksel zanaatkarlık, tasvirler, törenler, bilgi birikimi ve yetenekler gibi.
Soyut manada kültürel miras işte bu inanılmaz sayıdaki geleneği kapsar. Birkaç örnek vermek gerekirse: tango, flamenko, dini törenler, karnavallar ve Afrika'daki Aka kabilesinin çok sesli şarkıları gibi müzik ve danslar, şahinle avlanma, Viyana kahve evi kültürü, Azerbaycan halıları ve dokuma geleneği, Çin gölge oyunları, Akdeniz beslenme modeli, Hinduizm'de Vedik tarzı okunan Vedalar, Japon Kabuki tiyatrosu ve daha niceleri...

Kültürel Mirası Korumanın Önemi

Kültürel miras yalnızca kültürel nesnelerden veya geçmişten gelen geleneklerden ibaret değildir. Aynı zamanda bir seçim yapma sürecidir: Kültürel ve siyasi nedenlerle, gelecek nesillere aktarılacak veya aktarılmayacak olan şeyleri sürekli olarak seçen her bir toplumu kendisi yapan bir hafızada tutma ve unutma sürecidir.
Tüm toplumlar dünya kültürüne katkıda bulunur. Bu sebeple tüm kültürel mirası ulusal yasalarla ve uluslararası anlaşmalarla korumak ve saygı göstermek oldukça önemlidir. Eser veya tarihi nesnelerin yasa dışı kaçakçılığı, arkeolojik alanların yağmalanması, tarihi yapı ve heykellerin tahrip edilmesi her ülkenin kültürel mirasına geri döndürülemez zararlar verir. 1954'te kurulan UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü), kültürel mirasın korunması, kültürler arası anlayışın güçlendirilmesi ve uluslararası işbirliğinin öneminin vurgulanması için uluslararası sözleşmeler ortaya koymuştur.
Kültürel varlıkların korunamaması oldukça eski bir problemdir. Konuya dair en çok gündeme gelen meselelerden biri, birey ve toplum menfaatleri arasındaki zorlu ilişki ile özel ve kamusal haklar arasındaki dengedir.
Antik Romalılar, bir sanat eserinin özel mülkiyet dahilinde olsa bile tüm toplum mirasının bir parçası olarak görülebileceğini belirtmişlerdir. Örneğin, belirli bir kişiye ait bir binanın cephesini süsleyen heykeller toplumda ortak bir değere sahip olduğu ve tüm vatandaşlar tarafından görülebilecek açık bir kamusal alanda durduğu için, buradan kaldırılmaları söz konusu değildi.
Romalı yazar Büyük Plinius (MS 23-79), Naturalis Historia (Doğa Tarihi) adlı kitabında, devlet adamı ve general Agrippa'nın, ünlü Yunan heykeltıraş Lysippos'un başyapıtı olan Apoxyomenos'u hamamlarının önüne yerleştirdiğini anlatmaktadır. Heykel “strigil” adı verilen özel bir aletle vücudundan toz, ter ve yağ temizleyen bir sporcuyu betimliyordu. İmparator Tiberius, heykele büyük bir hayranlık duyduğundan eserin halka açık alandan alınarak kendi sarayına taşınmasını emretti ancak Roma halkı bu durum karşısında ayaklanarak Apoxyomenos'un herkesçe görülebildiği bir önceki konumuna getirilmesi için imparatoru zorladı.
Güzel sanatlardan yararlanma ve toplumun kültürel yaşamına serbestçe katılma hakkı, Birleşmiş Milletler'in 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nde yer almaktadır.
“Kültürel miras” dediğimizde genellikle aklımıza tek bir toplum ve bunun üyeleri arasındaki iletişim gelir. Ancak kültürler kesin sınırlarla ayrılamaz. Sanatçılar, yazarlar, bilim insanları, zanaatkarlar ve müzisyenler farklı kültürlerden olsa veya ayrı dönemlerde yaşasalar da birbirlerinden etkilenirler. Paul Gauguin’in resimlerindeki Japon baskı ve resimlerinin etkilerini düşünün; ya da Pablo Picasso'nun işlerindeki Afrika masklarını. Veya Afrika'daki Liberya evlerinde Batı mimarisinin etkileri... Kölelikten kurtulan Afro-Amerikan köleler yurtlarına döndüğünde, Amerika çiftliklerindeki neoklasik malikanelerden esinlenen evler inşa etmişlerdir. Amerikan neoklasik üslübu da Roma ve Yunan mimarisinden etkilenmiş bir Rönesans mimarı olan Andrea Palladio'dan etkilenmiştir.
Paris'teki Louvre Müzesi'nde sergilenen ve 16. yy'da Leonardo da Vinci tarafından resmedilmiş olan Mona Lisa örneğini düşünelim. Modern bakış açısına göre Mona Lisa hangi ülkenin kültürel mirasına aittir?
Leonardo oldukça ünlü bir İtalyan ressamdı, bu yüzden Mona Lisa'nın İtalyan kültür mirası için önemi büyüktür. Leonardo Kral I. François'nın sarayında çalışmak üzere Fransa'ya gittiğinde, beraberinde muhtemelen Mona Lisa'yı da götürdü. 1518'de Kral I. François muhtemelen Mona Lisa'yı satın aldı ve eser kraliyet koleksiyonuna katılmış oldu; eserin Fransız ulusal mirasında nasıl yer aldığı da böylece açıklığa kavuşmuş oluyor. Bu resim dünyadaki en ünlü, en çok ziyaretçi toplayan, hakkında en çok yazılan ve en çok taklidi yapılan eser olarak tanımlanmıştır; yani tüm insanlığın ortak kültürel mirasından bir parçadır.
Önceki nesillerden bize aktarılan kültürel mirasa hepimizin yararı için sahip çıkmalıyız. İçinde bulunduğumuz küreselleşme sürecinde bu miras, kültürel çeşitliliğimizi hatırlamamıza yardımcı olan ve farklı kültürler arasındaki saygı ve diyaloğu geliştiren çok önemli bir unsurdur.
Orijinal metni yazan: Elena Franchi

Kültürel Miras Kaynağı Olarak Bozcaada’nın Somut ve Soyut Kültürel Varlıkları Üzerine Kavramsal Bir Değerlendirme Gencay SAATCI*¹ , Nahide Övgü DEMİRAL² , Selda EĞİLMEZGİL YILMAZᴺ Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Turizm Fakültesi, Türkiye, [email protected] Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Ezine MYO, Türkiye, [email protected] Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Ezine MYO, Türkiye, [email protected] Özet Tarihi binalar ve yapılar, anıtlar ve mimari yapılar, dini açıdan önem taşıyan alanlar gibi somut unsurlar; festivaller, ritüeller, çeşitli gelenekler soyut unsurlar kültürel varlıkları oluşturmaktadır. Somut veya soyut kültürel değerlerin günümüze taşınması sayesinde oluşan turizm potansiyeli, aynı zamanda bölge halkına gelir kaynağı oluşturmakta, ülke ekonomisine ekonomik katkı sağlamaktadır. Farklı kökenlerden ve farklı milletlerden gelen insanların yüzyıllardır beraber yaşaması ve hali hazırda geçmişten gelen soyut ve somut değerlerini sürdürmeleri ve aktarmaları önem taşımaktadır. Bir bölgenin kültürel mirasının değerlendirilmesi bölgenin kalkınmasına da destek sağlamaktadır. Birçok medeniyete beşiklik etmiş olan Çanakkale ili sınırları içerisinde bulunan Bozcaada zengin bir kültürel mirasa ve harmoniye ev sahipliği yapmaktadır. Bu çalışmayla; somut ve soyut kültürel mirasın ulusal ve uluslararası düzeyde korunması, geliştirilmesi ve gelecek kuşaklara sağlıklı bir şekilde iletilmesi, yörede yaşayan insanların bu değerlerin varlığı ile ortaya çıkan katma değerden yararlandırılması amaçlanmaktadır. Bu kapsamda Bozcaada’nın yerel kültürel envanteri ekseninde UNESCO tarafından belirlenen somut ve somut olmayan kültürel mirasın sınıflandırması yapılmıştır. Çalışma amacı doğrultusunda Bozcaada’da yaşayan yerel halk ile de görüşülerek somut ve soyut kültürel varlıklar belirlenerek genel bir envanter çalışması gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonucunda elde edilen bulgular dâhilinde, bir yörenin kültürel mirasının ön plana çıkarılması; bölgeye yeni iş olanaklarının yaratılmasını, bölgede gelir artışının sağlanmasını ve destinasyonun bilinirliğinin arttırılmasını sağlayacaktır. Anahtar Kelimeler: Kültürel Miras, Somut Kültürel Miras, Soyut Kültürel Miras, Bozcaada. As Source of Cultural Heritage a Cognitive Evaluation on Bozcaada’s Tangiable And Intangible Cultural Assets Abstract Tangible components such as historic buildings, monuments and architecture, religious aspects important regions; intangible components such as festivals, rituals, various folkways constitutes cultural assets. By the courtesy of coming until today tangible and intangible cultural values, Tourism potential creates source of income to the community and at the same time makes an economic contribution.It is important that living together for many centuries people from different origins and nations and maintaining and transfering their tangiable and intangiable cultural assets. Assessment of the cultural heritage of a region subsidises regional development as well. Bozcaada, cradle of several civilization, located in Çanakkale’s provincial border does the honours to a wealthy cultural heritage and harmony. With this study; It is aimed to preserved the tangible and intangible cultural heritage at the national and international level, enhanced, transmitted to the next generation wholesomely and avail of people who live in the region composing added-value. In this context, it is classified the tangible and intangible cultural heritage which is determined by UNSECO within Bozcaada’s indigenous cultural inventory. In accordance with the aim of the study, a general invetory study is performed to determine the tangible and intangible cultural assets by contacting people who dwells in Bozcaada. As a result of the review, it is revealed to bring a region’s cultural heritage to forefront provides for creating new career opportunities, revenue growht and increase awareness of destination. Key Words: Cultural Heritage, Tangible Cultural Heritage, Intangible Cultural Heritage, Bozcaada. 1.Giriş Dünyanın giderek küreselleştiği, ulusal kültür ögelerine yönelimin hız kazandığı bu dönemde ulusal kültür ögelerinin korunması ve bu bilincin geliştirilmesi giderek önem kazanmaktadır. 1980’li yıllardan günümüze, toplumsal hayata yön veren ekonomik, siyasal, kültürel ve sosyolojik gelişmeler yaşanmaktadır. Tüm bu gelişmelerle birlikte toplumların kendilerine özgü gelenek ve görenekleri, davranış ve yaşayış biçimleri ulusal sınırlar içinde kalmamış, dünyaya yayılma eğilimi göstermiştir. Kültürün toplumların milli değerlerini yansıtan önemli göstergelerden biri olduğu düşünüldüğünde, kültürün değişen ve gelişen koşullara ayak uyduran, gelecek nesillere aktarılma özelliğini muhafaza eden bir kavram olduğu düşünülmektedir (Atak, Tatar, & Tunaseli, 2017). Tüm bunların yanında, dünyada tarihi, kültürel ve doğal güzelliklere sahip yörelere ilgi hızla artmakta (Esengil, 2002); Amerika, İngiltere, Avustralya ve İrlanda’nın da içinde bulunduğu birçok ülkede, son yıllarda kültürel mirası yaşatmaya odaklanmaktadır. Kültürel miras alanları, eğer yeterince korunmazsa ve değerleri bilinmezse anlamsızlaşma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Doğayı, eski binaları, yeni yapıları, özel önem taşıyan alanları içeren kültürel mirasın artan sayıları geçmişi koruma telaşını ispat etmektedir. UNESCO idaresinde listelenen çoğalan miras alanları; mirasa yönelik artan ilginin göstergesidir (Prideaux, 2002). Eski zamanlardan beri somut kültürel varlıkları, anıtları, 15. yüzyılda Avrupa’da ortaya çıkan ilk sanat çalışmalarını korumakla ilgili örnekler bulunmaktadır. Kültürel miras ilk olarak 1907 yılında uluslararası kanunda ele alınmıştır ve 1950 yılından beri UNESCO ve diğer hükümetler arası organizasyonlar tarafından kültürel mirasın korunmasına yönelik sözleşmeler geliştirilmektedir (Blake, 2000). UNESCO kültürel konulara yaklaşımında aşamalı bir süreç takip etmiştir. 1972 yılında sunduğu Dünya Kültür Mirası Listesi’nde dışarıda bıraktığı “somut olmayan mirasları da 17 Ekim 2003 yılında hazırladığı “Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi” ile dikkate almaya başlamıştır (Özünel, Kültür Turizminde ''Yöresel'' ve ''Otantik'' Olanı Sorgulamak ve Tüketilmiş Mekanları Yeniden Üretmek Üzerine, 2011). Kültürel miras belirgin anlamsal sınırları olmayan tartışmalı bir kavramdır (Kozak, Kozak, & Kozak, 2017). Kültür ve tabiat varlıklarından, tarihi, arkeolojik, kentsel, doğal sitler, anıt, ören yeri, höyük, tümülüs, külliye, cami, kilise gibi maddesel kültürel mirası oluşturan unsurlardır. Ayrıca, soyut ya da manevi kültür değerleri olarak ele alınan gelenek görenekler, folklorik değerler, dini inanış ve ibadetler, müzik, dans, yeme içme alışkanlıkları da kültürü oluşturan diğer ögeler arasında (Emekli, 2006) değerlendirilebilmektedir. Dünyada eşi, benzeri olmayan zenginliklere medeniyetlere beşiklik etmiş Anadolu topraklarında Hititler, Sümerler, Urartular, Likyalılar, Lidyalılar, Frikyalılar, İyonlar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Osmanlılar, Türkiye Cumhuriyetine gelinceye kadar birçok iz ve kalıntı bırakarak, ülkemizi benzersiz bir konuma ulaştırmıştır. Ayrıca sahip olduğumuz kültürel zenginlikler içinde örf, adet, gastronomi, tarih, müzik ve resim, din, mimari yapı, el sanatları, giyim tarzı da dikkate değer özellikler sunmaktadır (Emekli, Avrupa Birliği'nde Turizm Politikaları ve Türkiye'de Kültürel Turizm, 2005). Ülkemiz sahip olduğu değerlerle eşsiz bir açık hava müzesidir. Özellikle Türkiye’nin bulunduğu coğrafi konum burada geçmişten bugüne kadar pek çok farklı medeniyetin yaşamasına olanak sağlamış, diğer taraftan Asya’yı ve Avrupa’yı birleştiren bir noktada köprü vazifesi görmesi nedeniyle de ülkemizde pek çok farklı kültürün izlerini de görmeyi mümkün kılmıştır (Albayrak, 2013). Genel olarak ilgili alanyazında; doğal ve kültürel mirasın korunmasında koruma kavramının geliştirme ve değerlendirme ile bütünleştirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Ayrıca, korumanın sağlanması için sadece yasaların yeterli olmayacağı, değerlerin korunması ve yaşatılmasında çok sayıda kişi ve kuruluşu da ilgilendirdiği vurgulanmaktadır (Uslu & Kiper, 2006). 2. Kültürel Miras Kaynağı Olarak Somut ve Soyut Kültürel Varlıklar Kültür, toplumun üyesi olarak bir kişi tarafından edinilen, bilgi, inanç sanat, ahlak, kanun, gelenek ve elde edilen diğer alışkanlık ve yetenekleri içeren karmaşık bir bütün olarak tanımlanabilmektedir (Karakul, 2007). Kültürü koruma ve yaşatma üzerine yürütülen çalışmaların durağan ve dinamik kavramları üzerine biçimlendikleri görülmektedir. Söz konusu kavramlar, kültür kavramı üzerinden değerlendirildiğinde somut kültür mirasının durağan, somut olmayan kültürel mirasın ise dinamik olduğu görülmektedir (Basat, 2013). Kültürel miras kavramının doğasını ve içeriğini anlamak için, terimi oluşturan kültür ve miras unsurlarını göz önünde bulundurmanın gerekli olduğu (Blake, 2000) söylenebilmektedir. Kültür kavramı; bilgi, sanat, hukuk, gelenek ve görenekleri de içerisinde barındıran karmaşık bir olgudur (Atak, Tatar, & Tunaseli, 2017). 1960 yılında, 20. yüzyılın önemli düşünürlerinden bir tanesi olan R. Willams; kültürün devamlı olarak yaşaması ve evrimleşmesi nedeniyle somut ürünlerle özetlenemeyeceğini belirtmiştir. Aslında düşünür kültürel mirasın mantığının, sadece somut mülklerle oluşturulamadığını, ayrıca insan toplumlarında yaşan kültürün sunumunun, evrimleşmesinin ve devamlı gelişmesinin de gerekli unsurlar olduğunu idrak etmiştir (Lenzerini, 2011). Kültür doğası gereği sürekli bir devinim hâlindedir ve uzam, bağlam ve insanların koşullarına göre biçimlenerek dönüşmektedir. Miras kavramı ise; bugüne kadar daha çok geçmişten geleni ya da geçmişte kalanı işaret eden bir durağanlıkta görülmüştür. Aralarındaki bu paradoksal ilişkiye karşın miras ve kültür, sürekli birlikte anılan kavramlardır (Özünel, 2013). Kültür kavramı için yapılmış olan tanımlar değerlendirildiğinde, toplu yaşamın bir sonucu olduğu, toplumsal gelişimden beslendiği ve sonraki kuşaklara aktarılması gerekliliği öncelikli olarak karşımıza çıkan özelliklerdir (Şahin, 2010). Kültürel varlık kavramı içerisine de, birçok konu girebilmektedir. Bunlar bir anlamda, bir ülkenin kültürel sermayesidir. Kültür varlıklarını tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan veya tarih öncesi ya da tarihi devirlerde sosyal yaşama konu olmuş bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşıyan yer üstünde, yer altında veya su altındaki bütün taşınır ve taşınmaz varlıklar olarak tanımlamak mümkündür (Demirbulat, Saatcı, & Avcıkurt, 2015). UNESCO tarafından düzenlenen Dünya Kültür Politikaları Konferansı Sonuç Bildirgesi’nde yer alan tanıma göre kültür; “Bir toplumu ya da toplumsal bir grubu tanımlayan belirgin maddi, manevi, zihinsel ve duygusal özelliklerin bileşiminden oluşan bir bütün ve sadece bilim ve edebiyatı değil, aynı zamanda yaşam biçimlerini, insanın temel haklarını, değer yargılarını, geleneklerini ve inançlarını da kapsayan bir olgu” şeklinde tanımlanmaktadır (Oğuz, 2011). 2.1.Kültürel Miras Kültür, bir milleti diğerlerinden farklı kılan yaşam biçimleri ve her milletin kendisine has olan millî değerleridir. Bilgiyi, sanatı, ahlakı, örf ve âdetleri, insanın içinde yaşadığı toplumdan kazandığı bütün yetenek ve alışkanlıkları kapsayan, atalardan miras kalan maddi-manevi değerler bütünü olan kültür, millet kavramının temellerinden biridir. Bu değerler başka kuşaklara, başka zamanlara aktarılmadığında “kültür” olma özelliği kazanamaz (Emine, 2009). Şu halde kültürü meydana getiren insanlar ve toplumun kendisidir. Öyle ki her toplumun kendine has bir kültürü vardır ve bu onu ötekilerden ayırmaktadır. Üstelik kültür, bir toplumda zaman içerisinde değişebilmektedir. Kültür bir toplumda öğrenme yoluyla nesilden nesle aktarılmaktadır. Onun için kültüre “sosyal miras” da denilmektedir (Şahin, 2010). Diğer bir deyişle kültür, milletlerin kendi değerlerini, kendisiyle özdeş yaşayış ve inanış biçimlerini, örf ve adetlerini, resim, dans, mimari gibi olgulara bakış açılarını, yani milletlerin sahip olduğu milli şahsiyetleri yansıtır. Kültürel miras kavramının da temelini bunlar oluşturmaktadır. Bir ülkeyi başka bir ülkeden farklı kılan ülkelerin kendine özgü ulusal kazanımları kültürel mirasın temel (Atak, Tatar, & Tunaseli, 2017) bileşenleridir denilebilmektedir. Miras kelimesi, geçen son 20 yılda, anıt, kültürel mülk gibi sıklıkla başka kelimelerin yerine kullanılarak, kelimenin kullanımın genelleşmesiyle sonuçlanan, genişleme ve anlamsal transfer ile nitelendirilmiştir. Bununla beraber bütün bu kelimeler aynı anlamsal alanı kapsamamaktadır (Vecco, 2010). Sınırları oldukça geniş bir tanımla ifade edilen miras kavramı, din gelenek, görenek, tarihi eserler, sosyal etkinlikler, sanat eserleri, müzik ve fauna gibi kavramları içerisinde barındırmaktadır. Türkiye’de miras olgusunun kültürel mirasla ilişkilendirilmesi sebebiyle, kentsel miras, endüstriyel miras, arkeolojik miras gibi kavramlar kültür ile ilişkilendirilerek ön plana çıkmıştır (Atak, Tatar, & Tunaseli, 2017). Mirasın genel olarak beş ana bileşenden oluştuğu söylenebilmektedir. Bunlar; anıtsal binaları, arkelojik objeleri ve alanları içeren geçmişten günümüze kalan soyu tükenmekte olan her hangi bir varlık; toplumsal ve bireysel anılar; kültürel ve artistik üretkenlik birikimi; doğal ve kültürel yeryüzü şekilleri ve ürün ve hizmetler şeklinde sıralanabilir (Ramshaw & Gammon, 2005). Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO) ise kültürel miras kategorilerini kültürel miras, doğal miras ve silahlı çatışma durumunda miras olmak üzere 3’e ayırmaktadır. Kültürel miras ise kendi içinde somut ve somut olmayan kültürel miras olarak ayrılmaktadır. Tablolar, heykeller, sikkeler, el yazmaları, anıtlar, arkeolojik kalıntılar, batıklar ve su altı kalıntıları gibi unsurlar somut kültürel mirası; sözlü gelenekler, gösteri sanatları ve ritüeller soyut kültürel mirası oluşturmaktadır (Dinçer, Ertuğral, Türkay, Özçit, & Şahinoğlu, 2016). Doğal miras ise; öne çıkan fiziksel, biyolojik ve jeolojik özellikler, tehdit altındaki hayvan ve bitki türlerinin doğal yaşam alanları, bilimsel ya da estetik değerli olan yerler olarak tanımlanabilmektedir (Gimblett, 2004). İnsanların birbirini daha iyi tanımasının, ortak değerlerden oluşan kültürel ve doğal mirasın korunması ve bu miras bilincinin yükseltilmesiyle gerçekleşeceğine inanılmaktadır. Bu amaçla, kültür varlıklarını ya da kültür mirasını ortak ilkeler doğrultusunda evrensel boyutta korumak amacıyla oluşturulan önemli uluslararası kuruluşlar ve sözleşmeler bulunmaktadır. UNESCO kültürel mirasın korunmasını hedefleyen kuruluşların başında yer almaktadır (Emekli, Avrupa Birliği'nde Turizm Politikaları ve Türkiye'de Kültürel Turizm, 2005). UNESCO, II. Dünya Savaşından beri; tanışabilir ve taşınamaz somut mirasla başlayan, doğal mirasla genişleyen ve en son soyut kültürel mirası içeren bir dizi dünya miras girişimini desteklemiştir (Gimblett, 2004). Kültürün miras olarak ele alınması ve bugüne kadar ortaya konan kültür tanımlardan hareketle insanlığın yaratmış olduğu tüm kültürel edimlerin birer insanlık mirası olarak gelecek kuşaklara aktarılması gerektiği meselesi artık uluslararası ortamda yüksek sesle dile getirilmektedir. Özellikle UNESCO’nun ortaya koymuş olduğu somut ve somut olmayan mirasın korunmasına dair sözleşmeler bu konuda dikkat çekicidir. UNESCO’nun kültürlerin korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması konusundaki yaklaşım ve yorumlarının en önemli gösterge ve sonuçları, ikisi somut diğer ikisi de somut olmayan kültürün korunmasına yönelik olarak hazırlanmış olan dört sözleşmesi bulunmaktadır (Ortakçı, 2017). Uluslararası önem taşıyan ve bu nedenle takdire ve korunmaya değer doğal oluşumlara, anıtlara ve sitlere “Dünya Mirası” statüsü tanınmaktadır. Sözleşmeyi kabul eden üye devletlerin UNESCO’ya başvurusuyla başlayan ve Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi (ICOMOS) ve Uluslararası Doğayı ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN) uzmanlarının başvuruları değerlendirmesi sonunda tamamlanan bir işlem dizisinden sonra aday varlıklar Dünya Miras Komitesinin kararı doğrultusunda bu statüyü kazanmaktadır. 2017 yılı itibariyle Dünya genelinde UNESCO Dünya Miras Listesi’ne kayıtlı 1073 kültürel ve doğal varlık bulunmakta olup bunların 832 tanesi kültürel, 206 tanesi doğal, 35 tanesi ise karma (kültürel/doğal) varlıktır. Her yıl gerçekleşen Dünya Miras Komitesi toplantıları ile bu sayı artmaktadır (T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2018). Ülkemizin, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün sorumluluğu altında yürüttüğü çalışmalar neticesinde bugüne kadar UNESCO Dünya Miras Listesi’ne 17 adet varlığımızın alınması sağlanmıştır. Bu varlıklardan (T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2018);  İstanbul ( 1985 )  Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası ( Sivas) ( 1985 )  Hattuşa ( Boğazköy ) – Hitit Başkenti ( Çorum ) ( 1986 )  Nemrut Dağı ( Adıyaman – Kâhta ) ( 1987 )  Xanthos – Letoon ( Antalya – Muğla ) ( 1988 )  Safranbolu Şehri ( Karabük ) ( 1994 )  Troya Antik Kenti ( Çanakkale ) ( 1998 )  Edirne Selimiye Camii ve Külliyesi ( Edirne ) ( 2011 )  Çatalhöyük Neolitik Kenti ( Konya ) ( 2012 )  Bergama Öok Katmanlı Kültürel Peyzaj Alanı ( İzmir ) ( 2014 )  Bursa ve Cumalıkız: Osmanlı İmparatorluğunun Doğuşu ( Bursa ) ( 2014 )  Diyarbakır Kalesi ve Heysel Bahçeleri ( 2015 )  Efes ( İzmir ) ( 2015 )  Ani Arkeolojik Alanı ( Kars ) ( 2016 )  Afrodisias ( Aydın ) ( 2017 ) kültürel olarak;  Göreme Milli Parkı ve Kapadokya ( Nevşehir ) ( 1985 )  Pamukkale – Hierapolis ( Denizli ) ( 1988 ) hem kültürel, hem doğal miras olarak listeye alınmıştır. Nesilden nesile milli kültür ögelerinin toplumun yaratıcılığı ve kültürlerarası etkileşimin aktarılması yoluyla ortaya çıkan kültürel miras, toplum tarafından oluşturulmuş ve evrensel değer niteliği taşıyan eserlere verilen genel isimdir. İnsanlığın ortak değeri olarak kabul edilen tarihsel ve kültürel miras, ulusal olmanın yanı sıra evrensel olma özelliği de göstermektedir (Atak, Tatar, & Tunaseli, 2017). Kültürel miras; geçmişten miras alınan ve değişik gerekçelerle geleceğe miras bırakılmak istenen, fiziksel olarak varlığı olan ve insanlar tarafından yapılmış her türlü eserler ile bir topluma ait değerler bütünü (Can, 2009) olarak tanımlamak mümkündür. Yine, kültürel mirası, insanoğlunun binlerce yıllık yaşam deneyiminin, aklının ve yaratıcılığının günümüze ulaşmış somut ve somut olmayan değerleri (Er & Bardakoğlu, 2016) olarak değerlendirilebilmektedir. Aslında kültürel miras tanımlanırken hem somut hem de soyut kavramı içermelidir. Çoğunlukla mirasın bina ya da insan yapımı objeleri içerdiği düşünülürken, mirası oluşturan unsurlar arasında hatıralar gibi soyut bileşenler de vardır. Ritüeller, dil, şarkılar gibi diğer soyut miras ögeleri geçmişten ya da kültürel mirastan açık bir şekilde bahsetmese de miras kapsamında değerlendirilmelidir (Ramshaw & Gammon, 2005). 2.2.Somut Kültürel Miras Kültürel varlıklar ya da kültürel miras; mimari yapılar, anıtlar, inanış, sembol ve gelenek gibi birçok ögeyi barındıran ve en genel anlamıyla bir ülkeyi, bölgeyi, ya da yerleşim yerinin özelliklerini tanımlayan somut ve somut olmayan değerler olarak tanımlanmaktadır (Demirbulat, Saatcı, & Avcıkurt, 2015). Kültürel miras kapsamında korunması gereken somut öğeler UNESCO (2003)’e göre “taşınmaz kültür ve tabiat öğeleri” ve “taşınır somut kültürel miras” olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Taşınmaz kültür ve tabiat öğeleri dört grup altında toplanmıştır. Bunlar; anıtlar, bina grupları, yerleşim yerleri ve toplumsal tarih açısından önem taşıyan yapılardır (Şahin, 2010). Somut kültürel miras gelecek nesiller için korunması ve saklanması gereken, arkeolojik, mimari, teknolojik ve bilimsel açıdan önem arz eden yapılardır. Bu sebepten dolayı eserlerin hem insan hem de doğa faktörüne karşı uygun bir şekilde korunması önemli bir konudur (Dinçer, Ertuğral, Türkay, Özçit, & Şahinoğlu, 2016). Somut kültürel varlıkların korunması amacıyla gerek Türkiye’de çıkarılan yasalar ve gerekse uluslararası taraf olunan anlaşmalarla bu varlıklar korunmaya çalışılmaktadır. Ülkemizde kültür varlıklarını korumak için çıkarılan 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile kültür varlıkları “tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan veya tarih öncesi ya da tarihi devirlerde sosyal yaşama konu olmuş bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşıyan yer üstünde, yer altında veya su altındaki bütün taşınır ve taşınmaz varlıklar” olarak tanımlanmıştır. Bu varlıkların kimisi, insanlığın ortak mirası kabul edilerek Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Organizasyonu olan UNESCO tarafından da tescillenmektedir. UNESCO’nun 16.11.1972 tarihinde yürürlüğe giren Dünya Doğal ve Kültürel Mirası Koruma Sözleşmesi gereği bazı somut doğal ve kültürel varlıklar, belirli kriterlere göre tescillenerek Dünya Miras Listesi’ne alınmakta ve bu mirasa sahip olan ülkelerin de bu mirası korunması için belirli koşullar getirilmektedir (Gülcan, 2010). 2.3.Somut Olmayan Kültürel Miras Terim olarak “Somut Olmayan Kültürel Miras” son dönemde ortaya çıkmış bir terim adı değildir. “Somut Olmayan Kültürel Miras” kavramı UNESCO’nun kültürel mirası koruma çalışmalarından doğan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır (Atak, Tatar, & Tunaseli, 2017). Günümüzde soyut değerler insanlığın kültürel mirasının bir parçası olarak, soyut kültürel miras kapsamında dikkate alınmaktadır (Karakul, 2007). İngilizcesi karşılığı “Intangible Cultural Heritage” olan kavramın Türkçe karşılığı, “maddi olmayan kültürel miras, materyali olmayan kültürel miras, materyalsiz kültürel miras veya somut olmayan kültürel miras” şeklindedir (Öcal, 2013). Soyut kültürel mirasın en güncel, geçerli ve detaylı tanımlaması 2003 yılında UNESCO tarafından “Soyut Kültürel Mirasın Korunması” toplantısında yapılmıştır (Karakul, 2007). Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi’nin “Tanımlar” başlığını maddesinde, somut olmayan kültürel miras,” toplulukların, grupların ve kimi durumlarda bireylerin, kültürel miraslarının bir parçası olarak tanımladıkları uygulamalar, temsiller, anlatımlar, bilgiler, beceriler ve bunlara ilişkin araçlar, gereçler ve kültürel mekânlar” olarak tanımlanmıştır (Basat, 2013). Bu bağlamda somut olmayan kültürel miras kapsamında (Türker & Çelik, 2012);  Somut olmayan kültürel mirasın aktarılmasında taşıyıcı işlevi gören dille birlikte sözlü gelenekler ve anlatımlar (destanlar, efsaneler, halk hikâyeleri, atasözleri, masallar, fıkralar vb.),  Gösteri sanatları (karagöz, meddah, kukla, halk tiyatrosu vb.),  Toplumsal uygulamalar, ritüeller ve şölenler (nişan, düğün, doğum, nevruz, vb. kutlamalar),  Doğa ve evrenle ilgili bilgi ve uygulamalar (geleneksel yemekler, halk hekimliği, halk takvimi, halk meteorolojisi vb. ),  El sanatları geleneği (dokumacılık, nazar boncuğu, telkari, bakırcılık, halk mimarisi) sıralanmaktadır. Somut olmayan kültürel miras diye tanımlanan kavram genel olarak sözlü geleneğe dayanmaktadır, dolayısıyla varyant ve versiyonlar oluşturmaya açık bir “yaşayan miras” alanıdır. Somut kültür ürünlerinde olduğu gibi korunması gereken sınırları çevrilebilen, tek ve otantik bir miras değildir. Her aktarımda yeniden üretilen bir miras alanıdır (Gürçayır, 2011). Somut olmayan kültürel mirası daha gözle görülür kılmak, önemi konusunda bilinçlenmeyi sağlamak ve kültürel çeşitliliğe saygı içinde diyalogu desteklemek için, Taraf Devletlerin teklifi üzerine, insanlığın somut olmayan kültürel mirasının temsili bir listesi hazırlanır, güncellenir ve yayımlanır. UNESCO insanlığın somut olmayan Kültürel mirasının temsili listesinde yer alana unsurlarımız (T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2018):  Meddahlık ( 2008 )  Mevlevi Sema Töreni ( 2008 )  Âşıklık Geleneği ( 2009 )  Karagöz ( 2009 )  Nevruz ( 2009 )  Geleneksel Sohbet Toplantıları ( 2010 )  Kırkpınar Yağlı Güreş Festivali ( 2010 )  Alevi – Bektaşi Ritüeli Semah ( 2010 )  Tören Keşkeği Geleneği ( 2011 )  Mesir Macunu Festivali ( 2012 )  Türk Kahvesi Kültürü ve Geleneği ( 2013 )  Ebru: Türk Kâğıt Süsleme Sanatı ( 2014 )  Geleneksel Çini Ustalığı ( 2016  İnce Ekmek Yapma ve Paylaşma Kültürü ( 2016 )  Bahar Kutlaması: Hıdırellez ( 2017 ) Somut olmayan kültürel mirasın korunması, bu mirasın sürdürülebilir kılınmasıyla mümkündür. Küresel olgular tarafından hızla yok edilip tüketilen ve yeni kuşaklar tarafından sahip çıkılmayan bir miras, eski binalar gibi kendi kendine yıkılıp yok olacaktır (Kolaç, 2009). 3. Yöntem Bozcaada’nın kültürel mirasının tespitine yönelik yapılan çalışmanın amacına uygun olarak öncelikle somut ve soyut kültürel miras öğelerine yönelik gelişmiş bir yazın taraması yapılmıştır. Konu ile ilgili kültürel miras öğesi kabul edilebilecek soyut ve somut varlıklar belirlenmiştir. Araştırma kapsamında bilgi edinebilmek amacıyla Bozcaada’da görev alan yerel yönetim, kamu sektörü, özel sektör ve yerel halktan oluşan yaklaşık 6 kişi ile görüşme sağlanmıştır. Çalışmada tercih edilen nitel yönteminin temel nedeni konu ile ilgili sağlıklı bilgi edinme gerekliliğinin ancak yerel halk ve kurum temsilcileri ile yüz yüze görüşülerek mümkün olacağı inancıdır. Söz konusu görüşme 2018 yılı Ocak ayı içerisinde gerçekleştirilmiştir. 4. Bulgular Bozcaada hakkında geçmişten günümüze uzanmış kültürel varlıkları kapsayan alan araştırmaları, gözlem, görüşme ve yazın tarama tekniği ile toplanan bilgiler doğrultusunda Bozcaada'nın soyut ve somut kültürel miras varlıkları olarak kendi içlerinde sınıflandırılarak ayrılmıştır. 4.1.Bozcaada’nın Somut Kültürel Miras Listesi Kültürel miras; eski çağlardan günümüze kadar gelebilmiş, taşınabilen ve taşınamayan, yer altında veya yer üstünde rastlanan eski yerleşim alanlarındaki evler, kamusal yapılar ya da yapı kalıntıları, ortak kullanım alanları, o çağlarda yaşayan insanların yaşamlarında kullandıkları nesneler, tarihi ve sanatsal eserler olarak tanımlanmaktadır. 1972 Dünya Kültürel Mirası Koruma Sözleşmesi’ne göre kültürel mirası oluşturan öğeler anıtlar, yapı toplulukları ve sit alanlar olarak belirlenmişlerdir (Avşar, Aydar, Şeker, 2006). Bozcaada’nın varlığını sürdüren ve korunması gereken kültürel miras değerleri, kültürel miras kavramından yola çıkarak elde edilen bilgiler doğrultusunda aşağıda sıralanmıştır. 4.12.1. Anıtlar Yapı Adı Yapım Yılı Açıklama Kalenin Fenikeliler tarafından yapıldığı varsayılmakta olup, Venedik, Ceneviz, Bizanslılar döneminde kullanılmıştır. Osmanlı döneminde Bozcaada Kalesi Bilinmemekte Fatih Sultan Mehmet tarafından tamir ettirilmiş, 1965-1970 ve en son 1996 yılında Kale, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından restore edilerek koruma altına alınmıştır. Bozcaada Kalesi içerisinde sergilenen kitabesinden, 1827 yılında Bozcaada Muhafızı Yeni Kale 1827 Hafız Ali Paşa tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Kale günümüzde harabe haline bulunmaktadır. Caminin tarih kesin olarak bilinmemekle birlikte 1700 lü yıllarda yapıldığı tahmin edilmektedir. 1657 yılında Venedikliler tarafından yıkılan cami, Alaybey Camii Bilinmemekte kale komutanı Miralay Ahmet Ağa tarafından yeniden yaptırtılmıştır. Cami avlusunda ufak bir mezarlık bulunmaktadır. Eski adının Mıhçı Camii olduğu bilinmektedir. Yalı 1657 yılında Venediklilerin işgali sonrası (Köprülü Mehmet Bilinmemekte yıkılmış, adanın işgalden kurtarılmasından sonra Paşa Camii) Miralay Ahmet Ağa tarafından yeniden yaptırtılmıştır. Fatih Sultan Mehmet Kalenin içerisinde bulunan camii, günümüzde Kale Camii döneminde inşa yıkık durumda olup sadece bazı kalıntıları ettirildiği tahmin bulunmaktadır. edilmektedir. Köprülü Hamamı: Sadrazam Köprülü Mehmed Paşa tarafından 1960’lara kadar çalışan Alaybey Hamamı kırk Köprülü ve yaptırtılmıştır. yıldır değerlendirilmemektedir. Günümüzde ise Alaybey Hamamı Alaybey Hamamı: her iki hamam da özel mülkiyette olup, depo XVII-XVIII olarak kullanılmaktadır. yüzyıla ait olduğu tahmin edilmektedir. KimissisTeodoku Kilise Ortodoks cemaate aittir. İbadete açık olup, Ortodoks Rum 1867-1869 Pazar sabahları yapılan ayin tüm halka açıktır. Kilisesi Rum Ortodoks Cemaatine ait bir manastırdır. Aya Paraskevi Bilinmemekte Küçük bir şapel, iki küçük yapı ve çift oluklu bir Ayazması çeşmeden oluşmaktadır. Alaybey Camisi avlusunda 14 mezar bulunan hazirede, Osmanlı döneminde sadrazamlık Alaybey Cami yapmış ve 1785’te Bozcaada’da idam edilmiş Haziresi: 1785-… Halil Hamit Paşa’ya ait mezar bulunmaktadır. Mezarlıklar ve Aburga Ahmet Aburga Ahmet Dede türbe içerisinde 10 adet Aburga Ahmet Dede Türbesi: mezarlık bulunmaktadır. İçerisinde bulunan Dede Türbesi XVIII yüzyıl mezar taşından anlaşılan, Osmanlı dönemimden olarak tahmin kalma (1714) en eski mezarlıktır. Türbe halk edilmektedir. arasındaki rivayete dayanarak yatır olarak anılmaktadır. Namazgâh Meydanı: Yapılış tarihi bilinmeyen Türk Mahallesinde bir zamanlar toplu namazların kılındığı, açık namazgahın kıble taşı kayıptır. Namazgâh Günümüzde çocuk parkı olarak kullanılmaktadır. Meydanı ve 1703 Namazgâh Çeşmesi: Sadrazam Öküz Mehmet Çeşmesi Paşa Tarafından yaptırılan birkaç çeşmeden en önemlisidir. Çeşme günümüze kadar gelmiştir fakat kullanılmamaktadır. Eski resim ve görsel kaynaklarda 10 adet Yel Değirmenleri Bilinmemekte görülmekledir. Günümüze sadece iki tanesinin kalıntıları bulunmaktadır. 1874 yılında Hristiyan Mahallesi denilen bölgede çıkan büyük yangından sonra yapılan binaların en yüksek ve görkemli olanıdır. 2006 yılından Bozcaada Müzesi 1874 itibaren müze olarak kullanılan yapı, içerisinde Bozcaada hakkında 45 ayrı konu başlığı altında 6000’den fazla fotoğraf, belge ve objeden oluşan koleksiyonu barındırmaktadır. Kaynak: Durmuş, 2006; Aksu, 2015; Bozcaada Rehberi,2018. Bozcaada sahip olduğu yoğun kültürel dokusunu günümüze kadar taşımayı başarmış olmakla birlikte, sahip olduğu kültürel değerlerini önemli bir turizm unsuru olarak da kullanabilmiştir. 4.1.2. Yapı Topluluklar Bozcaada mimarisi genel olarak incelendiğinde Türk ve Rum kültürlerinin izleri görülmektedir. Önceleri Hristiyan ve Müslüman Mahallesi olarak adlandırılan ve ortasından geçen dere ile ayrılan ada merkezi, yerini bugün Çınar Çarşı Caddesi almaktadır. Bozcaada şu anda Cumhuriyet (Rum) ve Alaybey (Türk) Mahallesi olarak iki mahalleden oluşmaktadır (Kırlı, 2018). Cumhuriyet Mahallesinde Rum, Alaybey Mahallesinde Türk mimarisine ait izler taşıyan yapılar mevcuttur. Sosyo-kültürel yansımaların görüldüğü yapılar da mahallere göre dağılmıştır. Kilise ve Rum halkının yaşadığı yapılar Rum Mahallesi’nde, Türk halkının yaşadığı evler, cami, hamam, çeşme, namazgâh gibi yapılar Alaybey Mahallesinde yer almaktadır. Alaybey Mahallesinde yaklaşık 130 sivil ve anıtsal mimarlık örneği yapı (konut, namazgâh, çeşme, cami, hamam, depo, değirmen, kuyu) ile Cumhuriyet Mahallesinde yaklaşık 160 sivil ve anıtsal mimarlık örneği yapı (konut, şapel, çeşme, kilise, değirmen, depo vb.) koruma altına alınmıştır. Bunun yansıra ada merkezi kentsel sit alanı olarak ilan edilmiştir. Ayrıca ada merkezinin çok eski bir geçmişe sahip olması nedeniyle ada merkezinin büyük bir bölümü 3. derece arkeolojik sit alanı olarak ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Bu sayede anıtsal ve sivil mimarlık örneği yapıların gelecek kuşaklara aktarılması amaçlanmıştır (Saygı ve Sahil, 2017; Çetin, 2018). 4.1.3. Sitler ve Arkeolojik Buluntular Arkeolojik çalışmalar Bozcaada’da ilk insan izlerinin Erken Tunç Çağına (M.Ö. 3000- 2000) kadar uzandığını göstermektedir (Sevinç ve Takaoğlu, 2004). 1990’lı yıllarda yapılan arkeolojik kazılar, Bozcaada’nın en batı kısmında bugünkü kasabanın bulunduğu alanda, iki doğal koyun çok yakınında yer alan Erken Tunç Çağına ait bir yerleşimin varlığını ortaya koymuştur. Bu kazılar sırasında özellikle bu döneme ait ilgi çekici mezar yapılar ve mimari birimlere ait bir takım yapı kalıntıları ortaya konmuştur. Arkaik ve Klasik dönemlerde Tenedos’un şarap üretiminin önemli bir yerde olduğu öne sürüle bilinmektedir. Çünkü mezarlık alanda yaklaşık 80 cm yüksekliğinde, şarap depolamada kullanılan pişmiş toprak kaplarının ikincil kullanım olarak mezar olarak kullanıldığı görülmektedir. Bu da şarap veya zeytinyağı üretiminin bu dönemdeki varlığına işaret edebilmektedir. Yüzey incelemeleri sırasında ise Klasik Dönemin sonu ve Hellenistik Döneme tarihlenebilecek 10 civarında çiftlik veya bağ evi niteliğinde yapılara ait kalıntılar tespit edilmiştir (Takaoğlu ve Bamyacı, 2008). Çanakkale Müzesi tarafından 1959, 1968, 1990-92 yıllarında kazılan nekropolde en eski İ.Ö. 3000’e ait mezarlar bulunmuştur. Daha sonra Rumlar ve Osmanlılar tarafından da mezarlık olarak kullanılan nekrapol son yıllara kadar çok fazla tahrip edilmeden gelebilmiştir. Günümüzde ise mevcut çalışmalarının sürdüğü iki adet nekropol kazı alanı bulunmaktadır (Çetin, 2018). 4.1.4. Eski Para Bozcaada’da çok eski zamanlarda önemli bir darphane bulunduğu tahmin edilmektedir. Bunun temel nedeni adaya özgü sosyal yapıyı yansıtan paraların bulunmasıdır. Hammaddesi gümüş olan Bozcaada paraları, perslerden daha önce basılmaya başlandığı, daha sonra da devam ettiği düşünülmektedir. Paranın bir yüzünde Zeus ve Hera'nın yarım yüzleri, diğer yüzünde ise çift balta, şarap kadehi ve üzüm salkımı bulunmaktadır. Zeus ve HeraTenedos’un simgesi değildir. Fakat Çift balta Tenedos’un simgesidir. İnanışa göre dönemlerde Bozcaada’da bir kanun yapıcının zina edenleri balta ile idam ettirdiği söylenmektedir. Bu kişi kendi oğlunu da zina yaptığı için balta ile idam etmiştir bu sebeple balta zaman içinde adanın simgesi olmuştur. Prof. Ridgeway’e göre ise Bozcaada’da paraların takas için kullanıldığını ve paraların üstünde bulunan balta şeklinde ilkel bir parayı temsil ettiğini söylemektedir (Durmuş, 2006). 4.1.5. Su Altı Varlıkları Bozcaada'nın tarihi su altı varlıkları ile ilgili yapılmış bir çalışma olmamasına karşın, geçmişte yörede sünger avcılığı yapan denizcilerden elde edilen bilgiye göre (Ocak, 2018); Bozcaada’nın Orta Fener bölgesi olarak adlandırılan alanın 500-600m doğusunda Çanakkale savaşından kaldığı tahmin edilen, İngilizlere ait, batık mayın arama gemileri bulunmaktadır. Civarda günümüze kadar gelen patlamamış mayın olduğu söylenmektedir. Poyraz Liman bölgesinin 1,5 mil doğusunda, yaklaşık 20m derinliğinde, Osmanlı döneminden kalma ahşap donanma gemisi bulunmaktadır. Tuzburnu bölgesinde ise Osmanlı dönemine ait olduğu tahmin edilen demir çapalar bulunmaktadır (Kılavuz, 2018). 4.1.6. Bozcaada’da Bağcılık Bağcılık ve şarapçılık Bozcaada için sadece ekonomik bir geçim kaynağı olmasının yanı sıra bir yaşam biçimidir. Öyle ki antik dönemde basılan paraların üzerinde dahi üzüm figürleri bulunmaktadır. Bozcaada İlçe Tarım Müdürlüğünden alınan son verilere göre (Ocak, 2018); Yüz ölçümü 37.600 m² olan adanın, 14.688 m²' si tarım arazisi bu alanın tam 11.750 m² 'si ise sadece bağ alanıdır. İlçe yüzölçümünün 1/3’ü, tarım arazilerinin % 80’nini kapsayan bağ alanlarında; 5 milyon bağ kütüğü (Kuntra/Karasakız %15-20, Karalahna % 5-10, Vasilaki %5-10, Bozcaada Çavuşu %20-25, Merlot %3-5, Cabernet Sauvignon % 10-15, Red Globe %3-5, Cardinal %3-5, Diğer %5-10), 9248 ton üzüm (4892 ton sofralık, 4356 ton şaraplık) üretilmektedir. & adet şarap fabrikası bulunan Bozcaada' da yıllık şarap üretimi 3000 ton dur. Özellikle Çavuş üzümünün Bozcaada için özel bir yeri vardır. Evliya Çelebi Bozcaada’yı anlatırken “Buradaki gibi çavuş üzümü, dünyanın hiçbir yerinde yetişmez” demektedir (Durmuş, 2006). 4.2. Somut Olmayan Kültürel Varlıklar Sözlü anlatımlar, sözlü gelenekler, gösteri sanatları, toplumsal uygulamalar, ritüel ve festivaller, halk bilgisi, evren ve doğa ile ilgili uygulamalar, el sanatları geleneği gibi kültürel ürünleri ve üretim süreçlerini ifade eden kavramdır (www.kulturvarliklari.gov.tr, 2018). Kültürel mirasların bir parçası olan sözlü anlatımlar, toplumun kendi kültürel kimliğinin bir parçası olarak gördüğü ve kuşaktan kuşağa aktarmak suretiyle günümüze kadar getirdiği kültürel miras varlıklarıdır. Bu bağlamda Bozcaada’ya özgü kültürel miras öğeleri aşağıda sınıflandırılarak anlatılmaktadır. 4.2.1 Sözlü Gelenekler ve Anlatımlar 4.2.1.1. Aya Paraskevi Manastırı Aya Paraskevi adı, Hristiyan inancında önemli bir azizenin adıdır. Ayazma’da bulunan manastırın yapılması ile ilgili olarak anlatılan hikâye ise şudur (Aygen, 1985); “Bir zamanlar burada kırk çınar ağacı varmış. Bir papaz çok susamış, burada hayvan otlatmakta olan çobandan bir salkım üzüm istemiş. Çoban da bir salkım üzüm vermiş. Üzümün tanelerini avucunda sıkan papaz üzümün suyunu içmiş. Elinde kalan üzüm posalarını da yere atmış. Posaların düştüğü yerden kaynak suyu fışkırmış. Suyun fışkırdığı yere de bir kilise yapılmış.” 4.2.1.2. Aburga Ahmet Dede Mezarlığı Yatır olan bu mezarlıkla ilgili olarak halk arasında şu hikâye anlatılmaktadır (Aygen, 1985); “Çanakkale Boğazı önlerinde bir gemi fırtınaya tutulur, yan yatmaya başlayan gemide iri yapılı, güçlü kuvvetli ve beyaz sakalı bir ihtiyar belirir. Yatmakta olan gemiye omuzu ile destek olur ve gemi kurtulur. Bozcaada’ya varıldığında gemi buruna çarpar (bu burun şu an mezarlığın bulunduğu yerdir) ve parçalanır. Gemiyi kurtaran ihtiyar dede ise vasiyeti üzerine buraya gömülür. Geminin Kaburgası uzun süre burada kalır, Kaburga Ahmet Dede ismi zamanla Aburga Ahmet Dedeye dönüşür.” 4.2.2. Toplumsal Uygulamalar, İnanışlar, Ritüeller, Şölenler, Festivaller 4.2.2.1. Doğum Rum ahalide doğan çocuk için, kilise de vaftiz töreni yapılırdı. Vaftiz sırasında bebeğin isim babası veya bir isim annesi olur, isim babası/annesi çocuğun adını söyler, papaz da bunu yüksek sesle tekrarlar ve tören tamamlanırdı. Davetliler çocuğun evine giderlerdi, ikramlar yapılırdı (Evergen, 2018). 4.2.2.2. Evlilik Bozcaada’da Rum ahalisinin evlenmeleri Bozcaada’ya özgüdür. Rumların düğünleri pazar günü olurdu. Önce belediyede resmi nikâh yapılır, sonra öğle saatlerinde kilisede dini ayin yapılırdı. Dini tören bitince “Mahfil” denilen düğün salonuna gidilirdi. Düğün salonunda akşama kadar eğlenilirdi. Akşam eğlenceye katılanlar dağılırlardı. Davetli olan kişiler düğün evine giderdi. Düğün evinde yemek yenilirdi. Adet olarak üç çeşit yemek yapılırdı “etli pilav, etli patates ve etli dolma.” Şarap sınırsızdı. Yemekten sonra kıyafet değiştirilirdi. Mahfilde eğlenceye devam edilirdi. Kızın babası, kızına ev vermek zorundaydı. Bağ, tarla, bahçe de çeyiz olarak verilirdi. Erkekler de genellikle çeyiz olarak babalarından bağ evi alırlardı (Evergen, 2018). 4.2.2.3. Cenaze Töreni Kişi ölünce papaz evine gelir ve gerekli olan dini ayini yapardı. Vefat eden kişi tabuta konulup kiliseye götürülürdü. Kilisede gerekli olan ayin yapılır, cenaze tabutla gömülürdü (Kırlı, 2018). 4.2.2.4. Noel 25 Aralık’ta İsa Peygamberin doğumu için saat 04:00’de çan çalınır, tüm ahali kiliseye gider, saat 8:00’e kadar ayin yapılırdı. Ayinden sonra isim günü olanların yani adı Hiristo olanların evleri ziyaret edilirdi. 31 Aralık akşamı ise belirli evlerde toplanılır, çeşit çeşit yemekler hazırlanır, şarap eşliğinde yenilirdi. Bu yemekler 24:00 kadar yenilir, saat 24:00 olunca herkes masanın etrafında toplanır, masaya yılbaşı pastası getirilirdi. Yılbaşı pastası hazırlanırken içine bir tane altın lira konulurdu. Pasta masaya geldikten sonra evdeki tüm ışıklar söndürülür ve mumlar yakılırdı. Herkes aynı anda Noel şarkısını söylemeye başlardı. Şarkı bitince ev sahibi pastayı keserdi. Pastanın ilk parçası Meryem Ana ve İsa Peygamber için ayrılırdı. İkinci parça fakir fukara ve öksüz insanlar için ayrılırdı. Üçüncü parça ev sahibinin olurdu. Kalan parçalar ise misafirlere ikram edilirdi. Altın lirayı bulan o yılın şanslı insanı seçilirdi (Evergen, 2018). 4.2.2.5. Misafir Âdeti Rumlar evlerine misafir gelince onlara tepsi içinde reçel ve su ikram ederdi. Misafir reçelden bir kaşık alıp su ile yerdi (Kırlı, 2018). 4.2.2.6. Paskalya Paskalya günü tüm evlerde paskalya çöreği ile kuzu dolması yapılırdı. Paskalya günü kutlanırdı. Paskalya yumurtaları boyanır ve yumurtaların yanına Paskalya çöreği konulup bir tepsi ile Türk evine yollanırdı (Evergen, 2018). 4.2.2.7. Ayazma Panayırı Ayazmada bulunan Azize Paraskevi Manastırında her yıl 25-26-27 Temmuz’da şenlik düzenlenirdi. Bugün için ada dışından üç takım çalgıcı getirilirdi. Bu üç takım çalgıcıdan bir takım çeşmenin önünde bekârlar için, çınarın altında da evli insanlar için çalardı. Diğer takım ise manastır önünde çalardı. Ayin sabah 08:00 de yapılırdı. Bu gelenek günümüzde de devam etmektedir (Evergen, 2018). 4.2.2.8. Haç Atma Töreni Günümüzde de yapılmaya devam eden tören her yıl Ocak ayında Gökçeada Metropoliti tarafından yönetilmektedir. Limandan denize atılan haç gençler tarafından suya atlanılarak çıkarılır ve haç tekrar Metropolite geri verilir (Kocamış, 2018). 4.2.2.9. Mübareke Müslüman halkı âdeti olan mübareke, sünnet ve evlilik törenlerinden sonraki ilk cuma gününden itibaren üç hafta boyunca her cuma yapılmaktadır. Sünnet için yapılan mübarekede sünnet çocuğunun yatağı özel olarak süslenir. Eve gelen misafirler, önce kendilerine ikram edilen kahveyi içer, sonra sünnet yatağında yatan sünnet çocuğuna hediyelerini verip giderler. Gelin evinde ise üç hafta her cuma gelin kıza gelinlik giydirilip bir köşeye oturtulurdu. Gelen misafirler geline hediye taktıktan sonra kendilerine sunulan ikramları yerlerdi. Üç haftanın sonunda gelin evi mübarekeye gelen herkesi yemeğe davet ederdi. Kız ve erkek tarafından akrabalarının getirdiği yemek hazırlanır ve gelen misafir ağırlanırdı (Evergen, 2018). 4.2.2.10. bozcaada.bel.tr, 2018. 4.2.3. 5. Sonuç ve Öneriler Bir toplumun kültürü, dil, din, ahlak, hukuk, gelenek, davranış ve zevkler, görenekler, sanat, ekonomi, felsefi ve bilimsel eğitimleri gibi toplumsal kurum ve yaşamından oluşmaktadır. Kültürü oluşturan bu ögeler aynı zamanda turizm çekicilikleri arasında yer almaktadır. Zaman içerisinde farklı etkenlerle oluşan kültür ve sanat varlıkları toplumsal gelişmeyi sağladığı kadar, toplumun kültürel mirasını da oluşturmaktadır (Ege & Demir, 2002). Ayrıca değişik kültürlerin bilim, sanat, teknik ve sosyal yaşam açısından izlerini taşıyan ve korunacak niteliklere sahip yapıtların tümü kültür varlığı tanımlaması içine girmektedir. Ancak olay tarihsel bir nitelik taşıdığı için şu anda kültür varlığı olarak düşünülen yapılar; taşınır durumda olan ve taşınmaz eski yapılar (anıtlar), tarihsel yapı grupları ve yerleşmeler (sitler), doğal oluşumlar ve tarihi bahçelerdir (doğal sitler). Bütün bu bahsi geçen yapılanmalar kültür varlığı kapsamı içerisinde yer almaktadır. Önemli tarihsel olay ya da dini ve mitolojik olaylar, bunların meydana geldikleri yerler de tamamen değişmiş ya da geçmişten hiçbir delil kalmamış olsa da, kültür varlığı olarak kabul edilmektedir. Kültür varlıklarına ülke ölçeğinde bakıldığında, önceki nesilden kendisine miras kalan binalar, eski anıtlar ve başka çeşitli maddi varlıklar da kültür varlıkları olarak değerlendirilmektedir. Bu varlıkların mekânsal dağılımı farklılıklar gösterirken, bazen uzak kırsal alanda tek başına yalnız bir malikâne, ya da arkeolojik sit, bir cadde boyunca uzanmış binalar topluluğu ya da belirli bir lokasyon da (örneğin müzelerde birikmiş tarihsel nesneler) bu kapsamda değerlendirilmektedir. Aynı zamanda kültür varlıkları, geçmişin tarihsel ve kültürel boyutunun günümüze kadar yansımış şekli olarak tarihe ışık tutan bir ayna niteliği de taşımaktadırlar (Göğebakan, 2016). Gelecek nesillere aktarılamayan kültürel miras ögeleri tıpkı eski bir fiziki yapı gibi yıpranarak yok olmaya yüz tutacaktır. UNESCO’nun “Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi”nin temelinde kültürel miras ögelerinin korunarak yaşatılması prensibi vardır. Bu sözleşmenin benzer sözleşmelerden farkı, insansız olarak koruma prensibinden, insan ile insan için koruma prensibine geçişe vurgu yapıyor olmasıdır. Bu sözleşme insan kavramına vurgu yapmakta kültürel mirası taşıyan ve aracılık eden bireylere, ustalara ve mekanlara önem atfetmekte, yaşatarak korumanın öneminin altını çizmektedir (Atak, Tatar, & Tunaseli, 2017). Söz konusu kültürel değerlerin gelecek kuşaklara aktarılması için özellikle tarihi çevrenin korunması, geliştirilmesi ve kültürel varlıklara gerekli önemin verilmesi üzerinde hassasiyetle durulması gerekmektedir (Demirbulat, Saatcı, & Avcıkurt, 2015). Kültürlerin yok olması, insanları birbirine bağlayan birçok unsuru da ortadan kaldıracak, beraberinde ise toplumların yok olmasına neden olacaktır. Yerel ve toplumsal kültür öğelerin paylaşılması ve gelecek nesillere aktarılmasında bir aracı vazifesi gören kültürel miras öğelerinin, bu bağlamda büyük bir yeri ve önemi vardır. Aynı zamanda bu değerler geleneklerin yaşatılmasına, gelecek kuşaklara aktarılmasına da aracılık etmektedirler. Bilindiği gibi turizm özellikle mekânı ve araziyi çok yönlü olarak kullanan bir faaliyet türüdür. Bu bakımdan turizmin çevre değerleri üzerinde oluşturduğu olumlu veya olumsuz etkileri bilmek ve ona göre hareket etmek ve turizm hareketlerinin temelini oluşturan tabii çevre değerlerinin sürdürülebilir turizm anlayışı içinde kullanımının sağlanması, turizmin geleceği açısından hayati öneme sahiptir (Zengin, 2006). Turizm faaliyetleri bir yandan çevreyi kullanırken diğer yandan da korumak zorundadır. Korumanın sağlanabilmesi için birçok ülkede doğal alanlar çeşitli yöntemlerle ve belirli kriterlerle koruma altına alınmıştır. Özellikle gelişmekte olan ülke ekonomileri için çok önemli olup, turizmden elde edilen gelirin büyük kısmı bu koruma alanlarından elde edilmektedir. Ekonomik katkılarına rağmen sürdürülebilir turizm sağlanmasında esas olan koruma kullanma dengesinin sağlandığı gelişmelere ve kullanımlara izin vermektir. İyi planlanmamış turizm ve rekreasyon faaliyetleri somut ve somut olmayan kültürel varlıkların üzerine önemli olumsuz çevresel etkiler yapmaktadır (Demir, 2002). Sonuç olarak bu alanlarda çekicilik faktörlerinin gelişmesinin sağlanabilmesi için yapılabilecek çalışmalarda; özellikle Bozcaada gibi sit alanı ilan edilmiş destinasyonlarda bölgenin taşıma kapasitesinin ayrıntılı analizi, yerel yönetimler ile devamlı bir işbirliği oluşturulması, ziyaretçi yönetimi organizasyonu, yerel halk ile somut ve somut olmayan kültürel varlıklar yönetimi arasındaki koordinasyonun sağlanması gibi konuların ağırlıklı olarak araştırılması gerekmektedir. Çünkü bir ülkenin tarihi ve kültürel değerleri, doğal güzellikleri, mimari yapısı ve buna benzer değerleri, turistleri o destinasyonu ziyaret etmeyi sağlayan önemli çekiciliklerdir (Yeşiltaş ve Öztürk, 1997; Doğdubay & Saatcı, 2013). Bir destinasyondaki paydaşlar işbirliği ve turizm politikaları için ortak bir girişim içinde olduklarında birçok yarar da ortaya çıkacaktır (Healey, 1998). Söz konusu paydaşlar bir bölgedeki turizmin başarısı ya da başarısızlığını etkileyen önemli birer oyuncu olarak kabul edildiğinden, turizm planlaması ve gelişmesine katkıda bulunmaları gerekmektedir. Bu nedenle, paydaşları işbirliği için bir araya getirmek destinasyon yönetimi için en önemli görevdir (Doğdubay & Saatcı, 2013). Turizm faaliyetlerinin neden olduğu olumsuz çevresel etkilerin azaltılarak sürdürülebilir gelişmenin sağlanması için kültürel varlıkların yapısına uygun turizm türleri belirlenerek, taşıma kapasitesi sınırlarını aşmayan kullanımlara izin verilmelidir. Bu konuda yerel halk, ziyaretçiler ve tur düzenleyicileri bilinçlendirilmelidir. Sürdürülebilirlik politikaları belirlenirken temel ölçüt; doğayı, çevreyi, tarihi ve kültürel değerleri koruma kullanma dengelerine karşı duyarlılık olmalıdır. Yapılan bu çalışma ile Bozcaada’nın sahip olduğu mevcut kültürel mirası kavramsal olarak ortaya koyulmuştur. Aynı zamanda Bozcaada’nın turizm potansiyelinin artmasında etkin ve etkili olacağı bilinen somut ve soyut kültürel varlıkları içeren farklı akademik çalışmalara nitelik ve nicelik açısından kaynak teşkil etmesi de hedeflenmektedir. Ayrıca ileriki dönemlerde yapılacak olan araştırmalarda farklı bölgelerde somut ve soyut kültürel varlıklara yönelik olarak çeşitli uygulamalar gerçekleştirilebilir. Somut kültürel varlıklar ile soyut kültürel varlıkların bölgeye sağlamış olduğu avantajlar ile varsa dezavantajlar değerlendirilebilir. Bu kapsamda karşılaştırmalı analizler de yapılabilir. Kaynakça Aksu, M. (2015). Bozcaada Destinasyonu. Ankara: Detay Yayıncılık. Albayrak, A. (2013). Alternatif Turizm. Ankara: Detay Yayıncılık. Atak, O., Tatar, S., & Tunaseli, A. (2017, Ekim). Kültürel Miras Oluşumunda Festivallerin Yeri ve Önemi: Fethiye Müzik Köyü Üzerine Bir Değerlendirme. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, X(52), 1396-1409. Basat, E. M. (2013). Somut ve Somut Olmayan Kültürel Mirası Birlikte Koruyabilmek. Milli Folklor, 61-71. Blake, J. (2000). On Defining The Cultural Heritage. International and Comparative Law Quarterly, 61-85. Bozcaada Rehberi. (2018). Çanakkale Valiliği. Can, M. (2009). Kültürel Miras ve Müzecilik. Kültür ve Turizm Bakanlığı: http://teftis.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/1279,muserrefcanpdf.pdf?0 adresinden alındı. Çetin, Fehmi. (2018), Harita ve Kadastro Teknikeri. Demir, C. (2002). Turizm Ve Rekreasyon Faaliyetlerinin Olumsuz Çevresel Etkileri: Türkiye’deki Milli Parklara Yönelik Bir Uygulama. D.E.Ü.İ.İ.B.F.Dergisi, Cilt:17, Sayı:2, Sayfa: 93–117. Demirbulat, Ö., Saatcı, G., & Avcıkurt, C. (2015). Bursa'nın Somut Kültürel Varlıklarına Yönelik Öğrencilerin Algıları: Harmancık MYO Örneği. Gümüşhane Üniversitesi Sosyal Bilimler Elektronik Dergisi, 62-86. Dinçer, F. İ., Ertuğral, S. M., Türkay, B., Özçit, H., & Şahinoğlu, Ş. (2016). Süldürülebilir Alternatatif Turizmde Kültürel Mirasın Korunması Üzerine Bir Değerlendirme. I. Ulusal Alternatif Turizm Kongresi (s. 600-612). Erzincan: Erzican Üniversitesi Turizm ve Otelcilik Meslek Yüksek Okulu. Doğdubay, M. & Saatcı, G. (2013). Turistik Çekicilik Unsurları İçinde Yiyecek – İçecek İşletmelerinin Yeri (Sultanahmet Örneği). İSTYAM 2013 Sempozyumu, 1 – 5 Ekim 2013, İstanbul. Durmuş, Hüseyin. (2018), Restoran İşletmecisi. Ege, Z., & Demir, O. (2002). Turistik Ürün Çeşitlendirilmesi Kapsamında Kültür Turizmi ve Aydın İlinin Kültürel Varlıkları. First Tourism Congress Of Mediterranean Countries (s. 483-500). Antalya: Azim Matbaa. Emekli, G. (2005). Avrupa Birliği'nde Turizm Politikaları ve Türkiye'de Kültürel Turizm. Ege Coğrafya Dergisi, 99-107. Emekli, G. (2006). Coğrafya, Kültür ve Turizm: Kültürel Turizm. Ege Coğrafya Dergisi, 51-59. Emine, K. (2009). Somut Olmayan Kültürel Mirası Koruma, Bilinç ve Duyarlılık Oluşturmada Türkçe Eğitimin Önemi. Milli Folklor, 19-31. Er, Ö., & Bardakoğlu, Ö. (2016). Kültürel Mirasın Sürdürülebilir Turizm Ürünü Çeşidi Olarak Değerlendirilebilmesi: Edirne Örneği. İşletme Fakültesi Dergisi, 95-111. Esengil, R. (2002). Kültürel Değerlerin Korunarak Turizme Kazandırılmasında Katılımcı Bir Deneme. First Tourism Congress of Mediterranean Countries (s. 178-195). Antalya: Azim Matbaa. Evergen, Enver.(2018), Emekli Öğretmen. Gimblett, B. K. (2004). Intangible Heritage As Metaculural Production. Museum Intenational, 52-65. Göğebakan, Y. (2016). Dünya Üzerinde Kültürel Varlıkların Turizme ve Ekonomite Katkısı. Anadolu Üniversitesi Sanat ve Tasarım Dergisi, 48-71. Gülcan, B. (2010). Türkiye'de Kültür Turizminin Ürün Yapısı ve Somut Kültür Varlıklarına Dayalı Ürün Farklılaştırma İhtiyacı. İşletme Araştırmaları Dergisi, 99-118. Güney Marmara Kalkınma Ajansı . (2012). Bozcaada Gökçeada Değerlendirme Raporu. Çanakkale: Güney Marmara Kalkınma Ajansı. Gürçayır, S. (2011). Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Üzerine Eleştirel Bir Okuma. Milli Folklor, 5-12. Healey, P. (1998). Collaborative Planning in a Stakeholder Society. Town Planning Review, Volume 69, 1–21. http://www.bozcaada.bel.tr/etkinlikler/ Karakul, Ö. (2007). Tarihi Çevrelerde Halk Mimarisi: Somut Olmayan Kültürel Mirasın Yaşama Mekanları. Milli Folklor, 151-163. Kılavuz, Kerim. (2018), Eski Sünger Toplayıcı. Kırlı, Mustafa.(2018), Bağcı. Kocamış, Ahmet.(2018), Belediye Personeli. Kolaç, E. (2009). Somut Olmayan Kültürel Mirası Koruma, Bilinçö ve Duyarlılık Oluşturmada Türkçe Eğitimin Önemi. Milli Folklor, 19-31. Kozak, N., Kozak, M., & Kozak, M. (2017). Genel Turizm İlkerle -Kavramlar. Ankara: Detay Yayıncılık. Lenzerini, F. (2011). Intangible Cultural Heritage: The Living Culture of People. The European Journal of International Law, 101-120. Oğuz, E. S. (2011). Toplum Bilimlerinde Kültür Kavramı. Edebiyat Fakültesi Dergisi, 123-139. Ortakçı, A. (2017). Beş Yıllık Kalkınma Planlarında Kültür ve Kültürün Korunması Üzerine Bir İnceleme. Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 1725-1758. Öcal, O. (2013). Terim Olarak Somut Olmayan Kültürel Miras. Milli Folklor, 4-13. Özünel, E. Ö. (2011). Kültür Turizminde ''Yöresel'' ve ''Otantik'' Olanı Sorgulamak ve Tüketilmiş Mekanları Yeniden Üretmek Üzerine. Turkish Studies, 255-262. Özünel, E. Ö. (2013). Yeni Miraslar ve Uluslararası Sözleşmelerde Sürdürülebilir Kalkınma Stratejileri. Milli Folklor, 14-30. Prideaux, B. (2002). Creating Rural Heritage Visitor Atractions - The Queensland Heritage Trails Project. International Journal Of Tourism Research, 313-323. Ramshaw, G., & Gammon, S. (2005). More Than Just Nostalgia? Exploring The Heritage / Sport Tourism Nexus. Journal Of Sport Tourism, 229-241. Şahin, İ. D. (2010, Nisan 27). Yerel Kültür Mirasının Dijitalleştirilmesi ve Halk Kütüphaneleri: Yalova Örneği. Yerel Kültür Mirasının Dijitalleştirilmesi ve Halk Kütüphaneleri: Yalova Örneği. Ankara, Türkiye: Türkiye Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümleri Lisansüstü Tez Arşivi. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı. (2018, Ocak 22). Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü Web Sitesi: http://aregem.kulturturizm.gov.tr/TR,50838/unesco- insanligin-somut-olmayan-kulturel-mirasinin-tems-.html adresinden alındı T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı. (2018, Ocak 22). Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü Web Sitesi: http://www.kulturvarliklari.gov.tr/TR,44423/dunya- miras-listesi.html adresinden alındı Türker, A., & Çelik, İ. (2012). Somut Olmayan Kültürel Miras Unsurlarının Turistik Ürün Olarak Geliştirilmesine Yönelik Alternatif Öneriler. Yeni Fikir, 86-98. Uslu, A., & Kiper, T. (2006). Turizmin Kültürel Miras Üzerine Etkileri: Beypazarı/Ankara Örneğinde Yerel Halkın Farkındalığı. Tekirdağ Ziraat fakültesi Dergisi, 305-314. Vecco, M. (2010). A Definiton Of Cultural Heritage: From the Tangible to the Intangible. Journal Of Cultural Heritage, 321-324. Yeşiltaş, M. ve Öztürk, Y. (1997). Türkiye’yi Ziyaret Eden İngiliz Turistlerin Tatminini Ölçmeye Yönelik Bir Araştırma, Anatolia Turizm Araştırmaları Dergisi, 8(1–2): 24-27. Zengin, B. (2006). Turizm Coğrafyası (2.Basım). İstanbul: Değişim Yayınları.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır