Slk tedavisi yıllık bir tarihe dayanan doğal tedavi yntemidir. Anadolu coğrafyasında kullanılmaya yaygın şekilde devam ediyor
Günümüzde modern biliminde desteklemesi ile artan bir şekilde kendine daha yaygın bir kullanım alanı bulmuştur. Sülüğün etkisi 3 ana temele dayanır. Sülük; baş ve kuyruk kısmında kan emen vantuzları bulunan ve ağırlığının 8 katı kadar kan emebilen bir canlıdır. Sülüğün salgılarında kanın pıhtılaşmasını önleyen, pıhtıyı eriten, tansiyonu dengeleyen, bağışıklık sistemini güçlendiren, ağrı kesici, kas gevşetici ve antibakteriyel etki gösteren yüzden fazla değerli enzim bulunur. Kişiden kişiye değişmekle birlikte, sülük tedavisi genellikle seans uygulanır. Problemli olan bölgenin anatomik yapısına göre kullanılan sülük sayısı da değişir.
Herkesin en çok merak ettiği konuların başında, sülüklerin hangi rahatsızlıkların tedavisinde kullanıldığı konusudur. Sülükler tek başlarına tedavilerde kullanıldığı gibi, modern tıp tedavi yöntemlerine de eşlik eder. Sülük tedavisi özellikle aşağıdaki durum ve hastalıklarda kullanılır:
Tedavide kullanılan sülükler kişiye özeldir, aynı sülükler farklı kişilerde kullanılamaz. Sülüğün yanlış bölgeye uygulanması şiddetli kanamalara, sinir, damar veya lenf dokusu hasarına yol açabileceği için sülük tedavisi mutlaka alanında uzman bir hekim tarafından uygulanmalıdır. Aksi halde bulaşıcı hastalıklara ve şiddetli enfeksiyonlara yol açabilir. Ayrıca yüksek doz kan sulandırıcı ilaç kullanan, hemofili gibi kan pıhtılaşma bozukluğu olan, kansızlığı (anemisi) olan, hamile olan kadınlara ve emziren annelere sülük tedavisi uygulanamayacağı için bu durumların da bir hekim tarafından değerlendirilip saptanması gerekir. Sülük tedavisi bilindiği gibi kanla temas edilen bir tedavi yöntemi olduğu için en önemli konu hijyen konusudur. Gerek ortam hijyeni gerek kullanılan materyallerin hijyeni ve en önemlisi sülüklerin hijyeni konusu en can alıcı noktadır. Hastanın bel ve boyun fıtığını tedavi ediyorum derken hastaya hepatit b hepatit c gibi virüsleri bulaştırmamak gerekiyor. O yüzden önceden sterilizasyon işlemi uygulamak gerekmektedir. Bu noktalara dikkat edildiği sürece hastanın tansiyon nabız gibi vital bulguları da işlem öncesinde kontrol edildiği sürece yarar göreceği kesindir.
Sülük terapisinin en yaygın kullanıldığı tedavilerden bir tanesi de romatizma tedavisi olarak bilinir. Bunlar içinde her türlü iltihaplı romatizmalar, bağ dokusu hastalıkları gibi romatizmalar ve iltihapsız romatizmalı hastalık grubu yani kireçlenmeler, yumuşak doku romatizmaları gibi ağrılı iskelet sistemi hastalıklarında yaygın bir kullanımı olduğunu görüyoruz. Bunun yanında boyun ve bel fıtıklarının belli dereceleri de yine sülük tedavisinin başarı elde ettiği alanlardır. Ayrıca varis tedavilerinde kullanılan doğal yöntem olarak yine sülük tedavisi karşımıza çıkmaktadır. İyileşmeyen yaraların tedavisinde, sivilcelerin giderilmesinde kozmetik amaçlıda kullanılabilir. Bunların dışında kulakta çınlama tedavisi, bazı görme bozukluklarında faydalı olabilmektedir. Sülüklerin vücudumuza yapmış olduğu başlıca etkileri; Kanın pıhtılaşmasını önler, pıhtıların çözülmesini sağlar, oksijen azlığını düzenler, kandaki oksijen miktarını artırır, düşük tansiyonu normale çevirir, yüksek tansiyonu düzenler, iltihaplı yaraların tedavi sürecini hızlandırır, damarlardaki kan dolaşımını düzenler, yağların eritilmesini sağlar, nabız sinir ve kasları düzenler, anti bakteriyel koruyucu, ağrı kesici özelliğe sahiptir. Ergenlik sivilcelerinde yine çok güzel etkisi vardır. Kimi hastaların özellikle sırt kısmında iyileşmeyen sivilceleri vardır çıban haline gelir o bölgelerde birkaç seans içerisinde iyileşme sağlanabiliyor. Kan vücudun yağ yakma hızını artırdığı için obeziteye de faydası olmaktadır. Biliyorsunuz ki sinüzit kronikleştiğinde iyileşmesi çok zordur. Sinüzit üzerine yine sülük tedavisi uygulandığında iyileştirme etkisini büyük ölçüde görmüş olacaksınız. Şeker hastalıklarında sülük tedavinin oldukça büyük faydalarını görüyoruz. Belirli bir tedavi programı uygulandığı taktirde şeker hatalarının özellikle Tip 2 diyabette hastaların bir kısmında normal şeker ilaçlarını almasına bile gerek duymayacak düzeye getirebiliyor kandaki şeker düzeyini. Sağlık bakanlığı tarafından hazırlanarak duyurulmuş olan ve internet sayfasından görüşlere sunulan Geleneksel tamamlayıcı ve alternatif tıp uygulamaları yönetmeliği bulunmaktadır. Bu yönetmelikte sülüklerle de tedaviye onay verilmektedir. Son yıllarda açılan kliniklerle de sülük tedavisi uygulanmaktadır.
Operasyon Sayısı
Seans
Operasyon Sresi
Saat
Tam İyileşme
Kontrol Edilmelidir
Kalıcılık
Kontrol Gereklidir
Dikkat: *Sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.
Detaylı bilgi almak için bizimle WhatsApp üzerinden iletişime geçebilirsiniz.+
Lenfatik sıvının kol yada bacaklar gibi dokularda birikmesi sonucu gelişen bir hastalıktır. Vücudumuzda dolaşım sisteminin atardamar ve toplardamarlardan sonraki üçüncü elemanı lef sistemidir. Lenf sistemi çok ince damarlar ve bunların arasındaki lenf bezlerinden oluşur. Hemen bütün organların lenf damar yada kanalları bulunur.
Bunlar uzuvlardan gelen damarlarla birleşerek sonunda köprücük kemiği hizasında toplardamarlara açılırlar. Lend sıvısı dokuların ve hücrelerin arasındaki sıvıdır. Bu sıvı önemli oranada protein, su, yağ ve hücre artıklarını içeriri. Bu sıvı aynı ovalardaki taban suyu gibi fazla oldukça lenf damarları tarafından toplanılıp, lenf bezlerine getirilir. Lenf bezleri yabancı maddeler ve artıkları süzüp, sıvının kan dolaşımına verilmesini sağlarlar. Eğer lenf damarları yada bezleri hasar görmüşe, lenf sıvısının dolaşımı rahatça yapılamaz ve sıvı dokuda birikmeye başlar.
Sonuçta kollar, bacaklar veya organlar bu sıvının birikmesi ile şişer. Şişlik bir süre sonra kalıcı olmaya ve daha da artmaya başlar. Deri kalınlaşır, bacak yada kol daha da şişer ve işlev bozulur, yaşam kalitesi düşer.
İki çeşit lenfödem vardır:
Lenfödem genelde süreli (kronik) olur ve bir kez geliştikten sonra yaşam boyu devam eder. Tedavisi oldukça güçtür. Şişmiş olan kol yada bacaklar enfeksiyona çok duyarlıdır. Kaşıma, böcek yada sinek ısırması gibi basit yaralanmalar bile enfeksiyon başlatır.
Bu enfeksiyon öncelikle lenf damarları içinde olur ve lenfanjit olarak tanımlanır. Lenfödemli hastalarda çok sık lenfanjit gelişir ve her gelişen enfeksiyon atağı lenf damarlarını daha da tahrip eder.
Böylerce yıllar içinde şişkil daha da artar. Enfeksiyonlar nedeni ile deri ve dokularda nedbe dokusu gelişir, deri kalınlaşır ve olay giderek geri dönümsüz hale gelir.
Lenfödemde şikayetler hemen gelişmeyebilir. Lenf yollarında hasar oluştuktan yıl sonra şikayetler başlayabilir.
Bu şikayetlerden bazıları:
Sonradan oluşan lenfödemin en yaygın nedeni lenfdamarlarının çeşitli tedavi yöntemleri ile hasar görmesine bağlıdır.
Örneğin kanser için yapılan ameliyatlar yada radyasyon tedavisi sonrası lenfdamarları sıklıkla hasar görür ve lenfödem oluşabilir. En tipik örnek meme kanseri cerrahisi sonrası kolda gelişen lenfödemdir. Bunun yanında lenfyollarının üzerinde yapılan çeşitli ameliyatlar, yanıklar, lenfyollarını tahrip eden tekrarlayan enfeksiyonlar lenfödem gelişimine katkıda bulunur.
Öncelikle doktor hastanın genel sağlığı, şikayetleri hakkında bilgi edindikten sonra, hastayı muayene eder. Ayrıca doktor şişmiş olan bacakların çevresini ölçer ve birbiriyle karşılaştırır. Tanıyı kesinleştirmek için doktor şu tetkiklerden bir yada birkaçını ister.
Lenfödem ne yazık ki tam olarak tedavi edilemeyebilir. Bu nedenle amaç lenfödemin ilerleyerek daha kötü hale gelmesinin engellenmesidir. Eğer lenfödem açısından risk var ise lenfödem oluşması engellenmeli, eğer hafif lenfödem var ise kötüleşmesi engellenmelidir.
Yaralanma ve enfeksiyon gelişimini engellemek için yapılabileceklerden bazıları aşağıda sıralanmıştır.
Lenfödemin tedavisi konusunda tıp dünyasında kesin bir fikirbirliği sağlanamamıştır. Bununla beraber masaj, özel egzersizler,kompresyon çorabı yada bandajlar, dışardan baskı uygulayan özel pompalar ile lenfödem kontrol altında tutulmaya çalışılır.
Eğer bir enfeksiyonu takiben lenfödem gelişmiş ise öncelikle enfeksiyon uygun antibiyotiklerle tedavi edilmelidir.
Enfeksiyonun tekrarlamasını engellemek için antibiyotik tedavisinin süresi bir yılı aşabilir. Eğer belirgin bir enfeksiyon yok ise “Tam şişmeyi azaltıcı tedavi” yöntemi uygulanır.
Bu yöntemler ile şişlik kontrol altında tutulmaya çalışılır. Bu yöntemler kanser cerrahisi sonrası yapılan lenfödemde bu tip bir tedavi şişlikği daha kötü hale getirebilir. Eğer enfeksiyon var ise enfeksiton geçinceye kadar bu tedavi uygulanmamalıdır. Ağrı veya kalp yetmezliği varsa, bu durumlar kontrol altına alınıncaya kadar şişlik azaltıcı tedavi uygulanmaz.
Lenfödem lenf damarlarının iltihabı, yaralanması, ameliyatlar sonucu çıkartılması veya kanser için yapılan ışın tedavisi sonucunda tam yada kısmen tıkanmasına bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Dokudan lenf sıvısı vücudun yukarı bölümlerine taşınamadığında bu sıvı dokuda birikmekte, kolun yada bacağın şişmesine, işlevi bozacak şekilde ağırlığının artmasına ve deri /derialtı dokusunda kalınlaşma ve sertleşmeye yol açmaktadır. Biriken sıvıya bakteriler bulaştığında tabloyu her seferinde daha da ağırlaştıran enfeksiyon atakları ortaya çıkmaktadır.
Genel olarak fizyoterapi ilk tedavi temel seçeneği olarak yada cerrahi tedaviler öncesi yardımcı tedavi olarak kullanılmaktadır. Mikrocerrahi teknikleri özellikle şekil bozukluğu henüz yerleşmemiş ve kısmen lenf akımının olduğu hastaların bazılarında kullanılabilen bir tedavi seçeneğidir.
Çok ileri lenfödem hastalarında aşırı biriken dokunun ameliyatlarla çıkartılması sadece hastanın hareket edebilmesini sağlamak için gerekli olmaktadır. Ancak şimdiye kadar hiç bir tedavi yöntemi bacağın şeklini ve işlevini normale döndürememiştir.
İleri evre lenfödem hastalarının çoğunda lenf damarlarının tıkanıklığı nedeni ile sıvı bacakta göllenmekte ve düzensiz kanallarla birbirine bağlanmaktadır. İşte ana lenf damarlarının tamamen tıkandığı ve bacak şeklinin ileri düzeyde bozulduğu durumlarda tek yöntem olarak birikmiş sıvının sağlam bölgeye yapay bir şekilde aktarılması görünmektedir. Bu yöntem yeni bir tedavi olup, şişmiş bacak yada koldan biriken sıvının ameliyatla hazırlanan tüneller yolu ile gövdede sağlam olan dokulara aktarılması işlemidir.
Hangi hastalarda tünel ameliyatı uygulanabilir: Lenf damarlarının iltihabı, yaralanması, kanser yada kanser dışı ameliyatlar sonucu çıkartılması veya kanser için yapılan ışın tedavisi sonucunda kol ve bacaklarda ortaya çıkan ileri evre lenfödem varlığında uygulanır.
Hastalar bu ameliyata nasıl hazırlanırlar: Önce hastanın muayene edilmesi, lenfödeme neden olan etkenin sorgulanması ve hastanın eşlik eden hastalıklarının değerlendirilmesi gerekir. Muayene sırasında bacaktaki şişliğin derecesi, seviyesi, deride ve dokularda yapmış olduğu hasar belirlenir. Bundan sonra uzvun lenf akımını gösteren lenfosintigrafi çekilir. Gerekirse dokuda biriken sıvının görüntülenmesinde ultrasonografiden de yararlanılır.
Nasıl yapılır: Genel anestezi alan hastalara ameliyatta ayak bileği, baldır, kasık ve bel bölgesine küçük kesiler yapılarak buradan ilerletilen tünel açmaya yarayan sistemler ile ayal bileği ile bel arasında tünel oluşturulur. Ameliyat ortalama 1 saat sürer. Ameliyattan sonra her gün ve günde 1 saat süresince havalı manşon ile kol yada bacağa masaj yapılır.
Tünel açma ameliyatının faydası nedir: Ameliyattan sonra hemen bacakta yada kolda incelme başlar. İlerleyen günler içinde bacakta yada kolda şişme önemli oranda azalır. Tedaviye hastaların her gün kullandığı havalı pompa (manşon) ile devam edilir.
KBB uzmanlarına sıkça başvurulan durumlardan birisi de boyunda şişlik farkedilmesidir. Bunca sık başvurulsa da, çoğu büyük önem taşıyan durumlar olmaktan uzaktır. İşte biz hekimlere düşen önemliler önemsizleri ayırt etmektir.
Önemsizler çoğunluktadır, zira boyun dokularının içinde ’e yakın lenf bezi bulunur ve bu lenf düğümlerinden birinin ya da birkaçının şişmesi halinde belirginlik kazanması, gözle görülür hale
gelmesi ya da elle farkedilebilmesi sıkça karşılaştığımız bir durumdur.
Lenf düğümlerini boynumuzda yer alan çöp kovalarına benzetebiliriz. Ağızda, boğazda bir mikrop çoğalması varsa, örnek olarak bademcik iltihabı, ağız yaraları gibi, ya da ciltte sivilce varsa, komşu
bölgelerdeki lenf düğümlerinin şiştiğini görürüz.
İşte bu tür şişlikler ikincil kabul edilir. Lenf düğümünde şişmeye yol açan hastalığın farkedilmesi ve tedavisi çoğunlukla bu şişliğin de bertaraf edilmesi ile sonuçlanacaktır.
Kritik olanlarsa birincil olanlardan çıkar. Bu durumlara verilecek örnekler arasında tiroid bezinde yer alan şişilikler (nodül), tükürük bezindeki tümörler, ya da boyunda yer alan diğer dokulardan, örnek
olarak ciltten, yumuşak dokulardan, boyun organlarından, burun ya da boğazın derinliklerinden köken alan tümörler sayılabilir. Ayrıca boyun lenf düğümlerine yayılım göstermiş olan tümörler, ikincil bir şişliğe neden olmuş da olsalar, önemli kabul edilirler.
Boyundaki şişliğin belirdiği zamandan bu yana geçmiş olan süre, eşlik eden belirtiler (kilo kaybı, ateş, terlemeler), ve baş-boyun bölgelerinde saptanmış olan bir başka rahatsızlık, bütün eldeki veriler hekim tarafından ele alınacaktır.
Kulak-Burun-BoğazBaş-Boyun Cerrahisi Uzmanı
monash.pw HARMAN